sekreteri dısari gönderip koltuğunu kokluyorum

ilk başlarda çok ilgimi çekmemişti. arada sohbet ederdik falan. çok tatlı bi gülümsemesi var sohbeti güzel. ama bi yerden sonra film kopmaya başladı. ilk önce onu gizli gizli izlemeye başladım. mutfakta damacanadan sürahiye su koyarken eğildiğinde beliren züt çatalıyla başladı herşey.o gün 2 kez tuvalete girip 31 çektim ofiste. karanlık bir odada anahtar deliğinden içeri sızan bir ışık hüzmesi gibi çıkmıştı düşük belli kot pantolonundan o bembeyaz çatal. sonra utandım kendimden ekmek parası için çalışan kızla ilgili neler düşünmüştüm. ilk başta kendime bile itiraf edemedim onu gizli gizli izleyip asıldığımı.

sonra saldım ipin ucunu. fortmantoya astığı pardesüsünün içine kafamı gömüp kokladım o gün içinde koştururken vücudunun teri ve güzel kokusuyla karışık çalışan kadın kokusunu içime çekip pantolonun üstünden gibimi sıvazladım gizli gizli, o tuvalete girdiğinde yavaşça yaklaşıp kapıdan dinledim onu. eliyle kendini yıkarken dıbının dudaklarına su vurduğunda çıkan seslerle çok uzaklara gittim sanki onunla sevişirken poposuna attığım hafif şaplaklar gibi canlandırdım kafamda. bir kış dışarı çıktığında masasında unuttuğu eldiveninin içine döşedim erkekliğimi hala elinin sıcaklığını taşıyan eldiveninin içinde gidip geldim ve tuvaletteki lavabonun içine boşaldım. fazlada yıkamadım hafif bi su tuttum lavaboya. belki dedim gelince eskaza dokunur. onun haberi olmadan onunla yaşadığım bu ilişkiye ortak olur habersizce dedim.

masasındaki kalemini aldım daşşak altlarıma sürdüm bir gün kerkindim ajandasına o yokken. geldiğinde bir kenardan seyrettim onu gibimin dokunuşlarıyla dolu kalemi elinin içinde çevirişi dudaklarında dolaştırışı kulak arkasını dokunduruşuyla tahrik olup zor attım kendimi tuvalete.

artık hiçbiri zevk vermez oldu. tekbirşey hariç; sabahları ofise kimsenin gelmediği vakitlerde onu biyerlere gönderiyorum ve camdan bakıyorum o uzaklaşana kadar. sonra geçiyorum odasına koltuğun üzerinden yeni kalkmış olduğundan hala züt yanaklarının çukuru var koltuğun süngerinde. dizüstü çöküp yanaklarımı o boşluklarda gezindirip ellerimle dokunuyorum bacaklarının züt yanaklarının kokusunun sindiği koltuğu kokluyor mini eteğinden çıkan çıplak baldırlarının temas ettiğini tahmin ettiğim bölgelerine dil atıyor diz üstü çöküp tek elimle kendime çekerek yapıştırdığım koltukla bütünleşerek bir elimle pantolonumun fermuarından içeri soktuğum elimle çılgınlar gibi 31 çekiyorum ve boşalıyorum. öyle hoş bir titreme geliyor ki içime hani yağmurlu havada sımsıkı giyinir çıkarsında bir çatı saçağından bir damla düşer ensene o damla ensenden süzülüp iner züt çatalına kadarda baştan aşağı titrersin hem soğuk gelir hemde hoşuna gider işte öyle bir boşalmayla koltuğu üzerine yığılıp kalıyorum dakikalarca...