-
1.
+2ilk olarak sağcı milisler(!) tarafından öldürülen rahmetli Bahriye Üçok'u saygıyla anıyorum.
Okumayanlar için kavramları yeniden bir hatırlatma babında yazıyorum.
ANARŞi: Sol dediğimizde öncelikle halkın özgürlüklerinin artırılması kavrdıbının akla gelmesi gerektiğini hatırlayalım. Halkın özgürlüklerinin sınırsız hale gelmesine anarşi diyoruz. Yani hiçbir kuralın varlığı kabul edilmez. Birisinin sizi öldürme özgürlüğü de özgürlükten sayılabilir. Buna aşırı sol denilmektedir.
KOMÜNiZM: Komünizm halkın arasında zengin fakir ayrımının kaldırılmasını esas alması yönüyle iyi gibi görünse de fark ettiyseniz uçlarda yer alan bir düşüncedir. Sebebi de sosyal sınıflar kadar vatan ve sınırların da ortadan kalkması gerektiğini savunmasıdır. Yani ülke kavramıyla da kavgalı bir yaklaşımı vardır ve bu da dünyada önemli sorunlara neden olmuş ve kendi yok oluşunun temelini atmıştır.
SOSYAL DEMOKRASi: Sosyal demokrasi fakir zengin eşitsizliğini ortadan kaldıran, sosyal sınıfların olmadığı eşitlikçi bir toplum fikrini önerir. Çalışanların emeklerinin tam karşılığını almaları bu sistemde esastır. Kapitalizmdeki gibi çok çalışıp az para kazanma olgusuna karşı çıkar. Ancak günümüzde uygulanamamıştır.
MERKEZ SOL: Sağın veya solun merkez olarak adlandırılması şu sebeptendir. Birbirlerinden bir sonraki aşamada hangisine yatkınlık gösterecekleri fikriyle ayrılırlar diyebiliriz. Ayrıca birbirlerinin değerlerinin işlerine yarayan kısımlarını kullanırlar. Merkez sol demek sermaye sınıfının ekonomik gücünü destekleyerek halkın ekonomik gelir seviyesini yükseltmeyi amaçlayan siyasi görüş diyebiliriz.
MERKEZ SAĞ: Aynı şekilde merkez sağ deyince sermaye sahiplerinin hak ve taleplerini yerine getirirken halkın ekonomik çıkarlarını da gözetmek anlaşılmalıdır. Merkez sağ ile merkez sol arasında pamuk ipliği kadar fark vardır desek yeridir. Aşağı yukarı ikisi de aynı işi yapar.
LiBERALiZM: Liberalizm dediğimiz sistem ekonomik olarak mülk edinme özgürlüğünü savunur. Tüm özgürlükleri savunur. Uygulama safhasında mülk edinme özgürlüğünün savunulması süper zengin sınıflarının doğmasına da yol açar. Sosyalizmle uzlaşılamayan nokta budur. Fakirin bir şekilde zengin olmasına yasal engel yoktur ama zengin olmasının bir yolu da yoktur çünkü sermaye sahipleri mülk edinme özgürlüklerini az parayla çok iş yaptırmak suretiyle gerçekleştirebilirler ve bunun önünde de bir engel bulunmamaktadır. Çünkü her şey aşırı da olsa ekonomik özgürlüğe dayanır.
MUHAFAZAKÂRLIK: Bu sistem artık liberalizmin gelişmiş bir safhasıdır. Sermaye sahiplerinin toplumda önemli bir yeri vardır ve bu sistemi yürütenler çoğunlukla bu kişilerdir. Bu durum kabul edilir ve sert bir şekilde savunulur. Bu değerlere bağlılık gösterilir. Zenginin daha zengin olabilmesi esastır. Fakirinin daha fakir olması istenmez ama bunun önünde engelleyici bir mekanizma da yoktur. Felsefi boyutta yaşanılan toplumda var olan kalıplaşmış değerler ne ise onların yenilenmeksizin devamı istenir. Buna din de katabilirsiniz, siyasal yapı da, yemek yeme alışkanlığı da… Savunulan değer özellikle tabulardan seçilir ve kitle böyle toplanır.
FAŞiZM: Artık en uç noktaya varılmıştır. Muhafazakârlık sorgulamadan savunulan değerin peşinden gitmek noktasına varmıştır. Lider ne derse topluluk onu sorgulamadan izler. Her türlü değer katıksız şekilde savunulur. Topluluk, değerlere haddinden fazla bağlanınca kendisini üstün de görmeye başlar. Irkını da çoğu kez üstün ırk ilan eder. Lider istediği amaç doğrultusunda her şeyi her yolla gerçekleştirir. Din, ırk, dil, yaşayış ve aklınıza gelecek her türlü kavrama aşırı derecede bağlılık vardır ve hiçbir eleştiri olmaksızın bu bağlılık amaç doğrultusunda yoldaş edilir. Buna da aşırı sağ denilmektedir. Bunun bilinen en bariz örneği tarihte Hitler'dir.
Dünyada sağ ve sol denilince bu kavramlar anlaşılıyor peki bizde ne anlaşılıyor diye baktığımızda ortalık çok karışıyor. Çünkü bizde neyin ne olduğunu anlamak için siyasal bilimler okumaktan çok dünya tarihi okumak ve bunu Osmanlı Tarihiyle sentezlemek gerekiyor.
ikinci parta Türkiye'de sağ sol anlayışını anlatacağım takipte kalın.Kendinizi belli edin
-
2.
+1Yerimi aldim pnp
-
3.
-1Faşizm=Çomarlık
-
4.
0Kıvrıldım
-
5.
0Up up şuku beyler görünsün başlık
-
6.
0Geldim bitti okuyun hadi abiTümünü Göster
Evet, şimdi Türkiye’de siyasetin başladıktan kısa süre sonra bittiği gerçeğini inceleyeceğiz. Türkiye’de sağ ve sol deyince dünyada anlaşıldığı şekliyle ekonomik bir bakış açısı geliştirilmesi sadece Atatürk döneminde karşımıza çıkıyor. işte ispatı!
Atatürk fakir bir devlet olan savaştan çıkmış Türkiye’nin mecburen sol bir ekonomik modelle yönetilmesi gerektiğini bildiğinden gelişimini böyle sağladı ve 1933 yılına geldiğinde yeterli kalkınma seviyesine ulaşıldığını düşünerek sağ ekonomiye geçiş yapabilmek için Türkiye’nin ilk sağ partisini kurdu. Ancak Türkiye’de sermaye birikimi sağlayacak bir kesim oluşmadığı için sağ ekonomiye geçiş sağlanamadı. Sağ partinin içerisine de liberaller (ekonomik özgürlükçüler) değil ingiliz ajanları ve onların örgütlediği toplumun üyeleri girdiler. Sonuç olarak parti, ülkede bölücülük faaliyetlerine girdiği için bizzat başkanı tarafından kapatıldı. Kurucusu Fethi Bey, parti Serbest Cumhuriyet Fırkası idi…
Çok partili hayata geçişten günümüze dünyada anlaşıldığının tam tersine ve mantık dışı gelişen siyasi söylemleri bir inceleyelim:
Halk gözünde sağ partiler Müslümanlardan oluşur. Dini korur. Sağ partilerin kullandığı değerlere bir bakalım ve siyasetle ne kadar alakalı olduklarını görelim.
Biz dindarız: islam’ın veya herhangi bir dinin siyasetle doğrudan hiçbir ilişkisi olmamasına rağmen bu söylem oy kazanmak için kullanılır. Sağ ve sol sadece bir ekonomik kavramken dini bir kavram haline getirilmektedir.
Fakirlere para ve mal yardımı yapacağız: Bu söylem sağ bir söylem değildir. Sağın halkı zenginleştirme planında doğrudan yardım değil sermaye sahiplerini güçlendirip istihdam yaratmak vardır. Sağ ile solun birbirine girmesiyle ilgili ilginç bir kavramdır.
Özelleştirmeler ekonomik kalkınmayı sağlar: Bunun da ne sağcılıkla ne de solculukla hiçbir ilişkisi yoktur. Dünyada sağ ve sol siyasi anlayışın hiçbir yerinde özelleştirme kavrdıbına yer verilmez. Özelleştirmelerle kalkınmayı başaran bir ülke de bulunmamaktadır. Bu ilginç ve incelemeye değer bir ayrıntıdır.
Biz milliyetçiyiz: Bu söylem de biz dindarız demekle aynı etkiye sahiptir. Milliyetçi olmak için sağcı veya solcu olmaya gerek yoktur. Vatanını seven herkes milliyetçi olabilecekken bu kavram sağ ile ilişkilendirilmiştir. Bu da bizim ülkemizin ne hale geldiğini anlamamıza yeterlidir.
ilginç olan şudur ki tüm dünyada sağ partileri savunan ve sağ partilere oy veren kesim ekonomik olarak iyi seviyede bulunan ticaret ve sanayi ile ilgilenen kesimdir. Ancak bizim ülkemizde sağ partilere oy veren kesim çoğunlukla fakir ve eğitimsiz olan toplumun geniş alt tabakasıdır. Bu konuda da dünyanın tam tersine gitmekteyiz.
Şimdi de Türkiye’de sol denilince ne anlaşılmaktadır. Biraz da buna bakıp öğrenelim. Türkiye’de sol denilince dinsizlik, din düşmanlığı gibi kavramlar akla gelmektedir. Oysa başta da dediğimiz gibi siyasette sağın ve solun dinle bir alakası yoktur. Lakin halktaki algılama bu yöndedir.
Şimdi de sol ile ilişkilendirilen kavramların ülkemizde nasıl anlaşıldığına bir bakalım.
Laiklik: Laiklik başından beri anlattığımız kavramların tek sözcükle ifade edilmesidir. Yani siyaset ekonomiyle ve cebimize giren parayla ilişkilidir. Dinin siyasetle bir alakası yoktur gerçeği ifade edilir. Oysa bu söylenince laiklik dinsizlik denilir. Bazı siyasiler de oy kazanmak için “laiklik dini, laiklik dinsizliktir” gibi söylemler kullanarak halkın zaten anlamadığı bu kavramı iyice halktan uzaklaştırmak için özel bir çaba gösterirler ve halk cebine giren parayı unutur, bunun yerine dininin tehlike altında olduğuna inanıp zaten tam oalrak anlamadığı bu kavramdan uzaklaşır.
Aşırı Sol: Dünyada aşırı sol denilince anarşi anlaşılmaktadır. Anarşi dediğimiz kavram kural tanımamazlık demektir. Belirli bir lideri falan yoktur çünkü anarşide her birey özgürdür, kendi kendini yönetir. Bizde aşırı sol denilince terör anlaşılmaktadır. Türkiye’de sadece bir dönem anarşizme benzer olaylar yaşanmış ancak darbeyle yok edilmiştir. Anarşizmde de terörde de şiddet vardır ve fark neredeyse sadece amaçtadır.
Terör organize bir harekettir ve belirli bir yönetimi vardır. Özgürlükleri savunmaz ve kendi amacı dışındaki tüm özgürlüklerin tam karşısındadır. Terörün amacı kan dökmek ve korku yaratmaktır. Yani özgürlük kavramıyla uzaktan yakından alakası yoktur. Terör kendi amacına karşı çıkan sağcıyı da solcuyu da öldürürken düşünmez. Halkımızda bu detay anlaşılamadığı için sol denilince dinsizlik ve terör gibi tamamen alakasız kavramlar akla gelmektedir.
Şimdi ilginç olan sol partilerin oy aldığı kesimleri inceleyelim. Dünyada sol partilere fakir ve işsiz kesim oy verir. Çünkü sol partilerin amacı halkın gelir seviyesini üst noktaya taşımaktır. Tarım ve hayvancılığı destekler, bu yüzden alt tabaka sola oy verir.
Oysa ülkemizde okumuş, iş ve sermaye sahipleri sol partilere oy vermektedirler. Yani dünyanın tam tersine işler burada da karşımıza çıkar. Toplumda akademisyen, araştırmacı, üst gelir seviyesine sahip ve toplum aydınları sol kesime oy vermektedir. Oysa dünyaya bakılınca bu kesim sağ partilere oy vermektedir.
Ülkemizde sağın sağ, solun da sol olmadığını açıkça incelemiş olduk. Bu saçmalık ortamı içerisinde kırk katır mı kırk satır mı diyebilirsiniz; ki derseniz siyasetin ne olduğunu anlamaya başlamışsınız demektir.
Son olarak bir de Atatürk’ün siyaset anlayışı nasıl bir şeydir ona bir bakalım.