-
1.
+30 -180 (Sıfır)Tümünü Göster
0, sayıları içeren bu bölüm açısından, sayı olmamasına rağmen, ilk sırayı alır. 0, boşluğu, yokluğu ifade eder. Yokluk her yerdedir, uzayın uçsuz bucaksız derinliklerinde bütün nesnelerin aralarını doldurur, yenide o nesneleri oluşturan taneciklerin aralarını doldurur. Bizim anladığımız şekilde bir yokluğun dışında birde metafizik anlamda yokluk da vardır. O zaman ve mekan sınırlarının dışında saf varlıktır. Bunu idrak etmek gerçekten güçtür, çünkü beyin ekranı bir şeyi görüntülerken belirli nitelik ve nicelik arar, yarattığı suni görüntüyü onlarla inşa eder. 0 gibi bir kavramı algılamak için, bu mekanizmanın ters işlemesi gerekir.[1]
Birçok eski kozmolojide evrenin ilk hali yokluk olarak tasarlanır. Grek mitolojisinde bu aynı zamanda düzensizlik anldıbına gelen Kaos ile ifade edilir. Hinduların en eski kutsal kitabı Rig Veda şöyle yazar, "O zamanda ne varolmayış vardı, ne de varoluş vardı. O zamanda ne mekan vardı, ne de uzay... O zamanda ne ölüm, ne de ölümsüzlük vardı. Gündüzü geceden ayıran herhangi bir işaret yoktu. Sadece kendiliğinden havasız nefes alan O vardı. Onun dışında hiç bir şey yoktu. Başlangıçta karanlık karanlığı gizlerdi." [2]
Söylentiye göre 2500 yıl önce, Lao-Tzu 90 yaşında ölmek üzeriyken Çin sınırlarını geçip Tibet’te doğru yol almıştı, bir sınır nöbetçisi de eser yazmadan ona geçit vermeyeceğini söyler. Bunun üzerine Lao-Tzu, bir iki günde, Taoizm'in temel ve kısacık eserini "Tao Teh King"i yazmıştı. Bu kitap şöyle başlar:
"Sözle açıklanan Tao, gerçek Tao değildir. Sözler O'nu açıklayamaz. Adsız olarak yaratılışın kaynağıdır; bir adla, bütün varlığın Ana'sı olur. Yoklukla, gizini kavrar; varlıkla, yoluna yaklaşırız." [3]
Patanjali 2,000 sene önce Yoga Sutra'larını şöyle başlamıştı, "Yoga düşünce nesnenin (çita) çeşitli şekillere girmesini durdurmaktır".[4] Zen Budizm'de gaye zihinsel fonksiyonların üstünde bir boşluk alanına (şunyata) erişmektir. Bunun gerçekleşmesi, akıl ve mantık çarklarının durması ve şuurun saf haline erişmesiyle olur. O anda, satori denilen, ani ve gelip geçici, içsel bir şimşek çakması gibi bir aydınlanma ve şuurlanma yaşanır.
ibranilerin gizli ilimlerini içeren Kabala'da bütün feleklerin üstünde evrenin en yüksek mertebesinde "negatif varlığın peçeleri" vardır. Bu peçeler üç tanedir: Ayin (boşluk), Ayin Sof (sonsuzluk) ve Ayin Sof Aur (sonsuz ışık). Bu peçeler insan kavrayışını aşmakta olduğundan onları boşluk olarak ifade edilmeleri, gerçeğe uygun en yakın kavram olarak kabul edilir.
0, islam'da fenâ, yokluk, yok olma, fenâ hali de Allah içinde eriyip yok olma anldıbına gelir. Hz. Mevlana, şöyle yazar, "Varlığın aynası nedir? Yokluk. Ahmak değilsen yokluğu seç... Bir yerde yokluk, noksan var mı, orası, bütün sanatların, hünerlerin aynasıdır".[5] Yine Mevlana'dan:
"Ben de cansız varlıktan öldüm [maden olarak], biten, boy atıp gelişen nebat (bitki) oldum; nebatken öldüm, hayvan şekliyle baş gösterdim. Hayvanlıktan öldüm, insan oldum; artık ölüp azalmaktan, noksana düşmekten ne diye korkacakmışım? Bir daha hamle edeyim de insanken öleyim; böylece melekler âleminde kol kanat çırpayım. Melek olduktan sonra da ırmağa atlamak gerek; her şey yok olur gider ancak o nun zâtıdır kalan bir kere daha melekken kurban olayım da o vehme gelmeyen yok mu o olayım yok olurum yok olurum da erganon org gibi Gerçekten de biz dönüp ona varanlarız' derim." [6][1] -
2.
+6 -11 SayısıTümünü Göster
Evrende bir olgunun ortaya çıkması için başlangıç olması bir zorunluluktur. Başlangıç olmazsa, biz, o şeyin varlığını asla fark edemeyiz. “Bir kez doğarız”, bir başlangıç vardır. Arkasından onu tamamlayan olaylar, olgular, düşünceler gelir. Sistemler, felsefeler, teoriler, hayatlar oluşturulur. işte böyle bir başlangıç, nesneleri sayma ihtiyacında da kendini göstermiş ve insan, saymaya 1 rakamıyla başlamıştır. Sayma sayılarının en küçüğü olan 1, benlik duygusunu verir. Tasavvufta ise vahdettir. Tasavvufta tek ve eşsiz, benzersiz olan yaratıcıdır. Yunus’un “Bir garip ölmüş diyeler…” şeklindeki ifadesinde 1, aynı zamanda belirsizliği gösterir.[7]
1, sayı sisteminin ilk sayısı olup sadece kendisine bölünebilen ve her sayıya nüfuz edebilen bir sayıdır. 1, her zaman aynı ve değişmezdir, bu yüzden kendi kendisiyle çarpıldığında yine kendisini verir.[8] Sembolik olarak herkesin ilk defada söyleyebileceği gibi “tek ve mutlak” olanı sembolize etmektedir. 1 sayısı, parçası olmasa da her sayıyı bölebilir. Bununla birlikte parçalardan çok yeni birimleri doğurur. 1 sayısının bir başka özelliği de kendinden önce başka sayı gelmemesidir. Kendinden önce gelen sıfır ise hiçliği sembolize eder. Bir de hiçliği takip eder ve diğer tüm sayılar ondan türer. Burada “1”in yaratılıcılık işlevi de ortaya çıkar.[9]
1 sayısı, islam’da tek olan Allah’ı temsil eder. Hem “Allah” sözcüğünün hem de Arap alfabesinin ilk harfi olan elif, 1 şeklindedir. “Elif”in ebced hesabındaki sayısal değeri 1 olduğundan [10] elif vahdeti, yani her şeyin ilki olan Allah’ı temsil ettiğine [11] inanılır. Ayrıca elif, bir noktadan meydana gelir. Diğer tüm harfler de eliften meydana geldiği ve diğer harfler de elifin farklı şekillere sokulmuş hali olduğundan bütün varlıkların Allah’tan zuhûr ve sudûr etmesi, tüm harflerin eliften çıkmasına benzetilir.[12] Elif ve elf yazılış bakımından aynı olduklarından elif ve elf tevriyeli kullanılarak hem Allah’ın birliği hem de Allah’ın bin ismi simgelenmek istenir.[13][9]
1, islam’da bir olan, tek olan Allah’tır. Allah sözcüğünün ilk harfi olan elif, 1 şeklindedir ve ebcet hesabındaki değeri 1’dir. Bu bağlamda Yunan alfabesindeki alfa (a) da başlangıcı temsil eder. ibrani alfabesindeki alef ise başlangıç olduğu gibi, bir inanışa göre diğer bütün harfler ondan türer.
Bir sembolizmi üretkenlikte de ortaya çıkmaktadır. Ataerkil toplumlarda üreme sembolü olan fallus da 1 şeklinde sembolize edilir. Bazı yazarlar göre 1, ayakta duran insanı da sembolize etmektedir. Bir için başka sembol açıklamaları da vardır. Güneş de bir tanedir ve bu yüzden Mutlak Bir’in sembolü olarak Güneş de kullanılmıştır.[14] -
-
1.
+22 -10seviyeyi yükseltme bin
am züt meme
am züt meme
am züt meme -
-
1.
+19 -3bilim altıncısındasın yiğenim am züt meme eskide kaldı artık
-
2.
+4Okuyan varmı beyler ?
-
3.
-1okudum zamki
-
4.
0Kaynak dötüm
-
5.
0En önemlisi olan 31 rakdıbını niye yazmadın qumkii
diğerleri 3 -
1.
-
2.
+1Bence yokluk diye bişey tam olarak var değil, evren boşlukla dolu diyoruz ama kara madde falan var. sadece temsili bi şey yokluk, sence?
-
-
1.
+2insan algısı kavrayabildiği şekilde gördüklerini tanımlayabiliyor , belkide çok iyi tanımladığımızı sandığımız cisimler , varlıklar aslında başka tanımlara sahip olabilir, gerçek olanı bulamıyoruz , gerçek olanı tanrı biliyor
-
2.
0Güzel yazmışsın * haklısın 👍
-
1.
-
3.
+1Bu arada beğendim bu konuyu şuku
diğerleri 1 -
1.
-
3.
+26 SayısıTümünü Göster
6, Türk-islam inanç sisteminin temel sayısıdır. imanın şartı 6'dır. Yahudiliğin sembolleri arasında en mühim yeri "6 Köşeli Yıldız" işgal eder. 6 karış Beberuhi gibi küçümseme ifadesi de vardır. Büyükayı yıldız kümesinin karşısında bulunan Altıkardeşler, “Zât-ül-kürsî (ing. cassiopeia)” olarak halk ağzında kullanılır. Eşyalarda takım oluşturmada 6 sayısına riayet edilir. 6 sayısının evrensel bir özelliği de vardır. Çocukken bir kazadan dolayı kör olan Fransız Louis Braille, 1825 yılında 6 noktadan oluşan kabartma yazı sistemini bulmuş ve sisteme kendi adını vermiştir. Türkiye’de görme engellileri için kurulan yardım kurumuna da 6 Nokta Körler Vakfı adı verilmiştir.
6 sayısının ilk çağrıştırdıklarından biri de “bal peteği”dir. Peteklerin düzgün altıgen olduklarını hepimiz biliriz. Alanları aynı olan dörtgen, üçgen ve altıgen içinde kenar uzunluğu en az olan altıgendir. Böylece dörtgen biçimli kapların yapmak yerine, altıgen biçim kullanılması daha az malzeme kullanılarak daha fazla hacım elde edilmiş olması demektir. Bu gerçek arı gözünde tespit edilmiştir.[7]
Simyada yukarı bakan üçgen ateşin sembolüdür, aşağıya bakan üçgen, suyun semboldür. Çünkü ateş yukarıya uçar, su ise, yer çekimine tabi olarak aşağı akar. Ateş ve su heksagramında yukarıya bakan üçgen kırmızı ve aşağı bakan üçgen mavidir. iki unsurun birleşmesinden meydana gelen heksagram da hava elemanını temsil eder. Hint Tantrik sistemimde de, bu semboller aynıdır. Ancak, su için ayrıca aydınlık kısmı aşağıda olan hilal da kullanılır.[1]
Özellikle Mecusilikte görülen, evreni iki zıt gücün, iyiliğin ve kötülüğün boğuşması olarak betimleyen inançlarda aşağı bakan üçgen Şeytani ve karanlıktır, yukarıya bakan üçgen ise Tanrısal ve aydındır. Başka bir yoruma göre, yukarı bakan üçgen insanoğlunun yükseliş ve tekamüllünü ve aşağı bakan üçgen ona inen rahmeti simgeliyor. Bu açıdan heksagram Yaradılış ve Tekamül Yasalarını simgeler ve bu iki yasa arasındaki ilişkiyi gösterir. O halde, heksagram genelde insani ve ilahi olanın kesişmesinin sembolüdür. Burada kilit sözcük "Denge"dir. Eğer pentagram insanın simgesi ise, heksagram onun yasaya, çevreye uyumudur. Pentagram bireysel, heksagram kitleseldir. Eliphas Levi'ye göre "Yedi nasıl mecazi olarak sonsuzluğun rakamı ise, altı da haftanın (içi) gün sayısıdır, o sınırlı maddi ortamda dengeyi temsil eder, üçün üç ile dengelenmesi, başka bir deyişle ruhun madde ile mücadelesi." [21]
Eski çağlarda 6 sayısı zaman ve mekanın birimi olarak kabul edilirdi. Çünkü hem zamanın hem de mekanın devresel oldukları ve daire oluşturdukları inanılırdı ve bir daireyi bir pergele çizildiğinde, pergelin açısını bozmadan daire çizildiğinde daireyi tam 6'ya böler. Bu yüzden bu zaman ve mekan birimleri 6 ile bölünür, 12 ay, 24 saat, 60 dakika, 60 saniye gibi, veya bir dairenin 360 dereceye bölünmesi gibi. Bu yüzden Tevrat ve Kuran'da dünyanın 6 günde yaratıldığı yazılır. 7 de sonsuzluğu ifade eder.[1] -
4.
+228 Sayısı
Mükemmel sayıdır. Çünkü bölenlerinin toplamıdır. 1+2+4+7+14=28 -
5.
+23 SayısıTümünü Göster
“Allah’ın hakkı 3'tür”. Küçüklüğümüzden beri duyduğumuz bu söz, 3 sayısının kutsallığı hakkında gereken bilgiyi vermektedir. Hıristiyan toplumda yetişen biri ise kutsal üçlemeden bu sayının kutsallığına aşinadır.[14]
3 sayısı, dini inançlara, mitolojiye ve halk kültürünün birçok alanına sirayet eden önemli sayılardan biridir. “Kapsayıcı sentez” [16] olarak tarif edilen “3”, “başı, ortası ve sonu olan” ilk “gerçek sayı” olarak görülür. ilk geometrik şekil, 3 noktayla işaretlenen ve 3 çizgiyle çizilen “üçgen”dir. Pisagor üçgeni, kozmik anlamda
“gelişmenin başlangıcı” olarak yorumlar. Çünkü dikdörtgen ve altı uçlu yıldız gibi geometrik figürler üçgenden elde edilebilir.[17] “Mükemmellik ve bütünlük sayısı” ve “kesin saymanın üst sınırı” sayılan 3, aynı zamanda “belirsiz çokluğun bir ifadesi” olarak görülür ve “basit yuvarlak bir sayıya çevrilebilir.” [18] Özellikle 3'lü kümeler, “gizemli sayılar”dan çok “yuvarlak sayılar” olarak işlev görür.[9]
3 sayısı, bir sembolik değer olarak baba-anne ve çocuk şeklinde kutsal bir birleşim ve onun sonucu olan çocuğu ifade ettiği gibi beden-can-ruh üçlemesi şeklinde insanı sembolize etmek için de kullanılmıştır. Sembolize edilen üçlü yapı ilk Türk inançlarında gök-yer-yeraltı üçlemesi ve üçlü tanrı düşüncesiyle kutsallık kazanmış; eski Mısır (isis-Osiris-Horus / Anne-Baba-Oğul), Sümer (Anu-Ea,Bel), iran ve Yunan (Zeus-Poseidon-Hades / Gök ve yer-Deniz-Yer altı) mitolojisinde de 3 tanrı formuyla bu yerini korumuştur. Bu tanrı üçlemesi, semavi olan Hıristiyan inancında “Baba-Oğul-Kutsal Ruh” üçlemesine dönüşmüştür.[9][19]
Mitolojik dönemlerde üçlü tanrı şeklinde kendini gösteren üçleme ve 3 sayısı etrafında oluşan değişik sembolik anlamlar, Anadolu’da gelenek ve göreneklerde, inançlarda ve edebi ürünlerde farklı şekillere bürünerek kendini göstermiştir. Anadolu’da çok eski dönemlerden bu yana 3 sayısına kutsal ya da uğurlu kabul edilen birtakım anlamlar yüklenmiş gerek dinî hayatta gerekse günlük yaşamda gerçekleştirilen birtakım pratiklerde 3'ün söz konusu manevî anlamlarından yararlanma yoluna gidilmiştir. Anadolu’nun pek çok köşesinde karşımıza çıkan yatır ve ziyaretler çevresinde 3 kez dönmek, 3 defa okuyup üflemek, muhtelif olumsuzlukları def etmek için tahtaya3 kez vurmak, isteklerin yerine gelmesi için Fatiha’yla beraber 3 ihlas okumak, hastalıklardan korunmak için ocağa 3 kez gitmek vb. uygulamalara sıkça rastlanmaktadır.[9]
Türk mitolojisinde de 3'lü sınıflandırmalar önemli yer tutar. Gök sözcüğünün Şamanizm'de 3 anlam içerecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Altay Şamanının, Tanrı Ülgen’e hitaben söylediği “ulaşılmaz mavi gök”, “erişilmez ak gök” ve “dönen yıldızlı gök” terimlerinin gökyüzünü ve uzayı ifade etmek üzere kullanıldığı ileri sürülür. H. Avni Yüksel, Şaman dininin esaslarına göre âlem; yeryüzü, yer altındaki karanlık dünya ve gökyüzü olmak üzere üç bölümden meydana geldiğinin benimsendiğini belirtir. Ziya Gökalp, “Şamanizm, yukarıdaki semayı önce 3 kat olarak tasavvur etmiştir. Oğuzun sağ kolu 3 oktan oluştuğu için, yukarıdaki semanın 3 oktan olması tabii olarak kabul edilmektedir. Yakutlardaki ateşin üç çeşitten olmasının sebebi de, kâinatın üç bölümden meydana gelmesi yüzündendir.” sözleriyle Şamanizm'de 3'ün kutsal sayılma gerekçelerini açıklar.[19]
Kürt kültüründe 3 sayısı, büyülerde ve önleyici durumlarda gizemli bir sayı olarak karşımıza çıkar. Kürtlerde kurt ağzını bağlama inancında hayvanı kaybolmuş biri, bir bıçak ile din addıbının yanına gider ve din adamı bu bıçağı alır, üzerine 3 kez okuduktan sonra yavaş yavaş kapatır. Böylece kurdun ağzı bağlandığı için kayıp hayvanın doğada 3 gün boyunca emniyette olduğuna inanılır. Hayvan bulunduktan sonra dualarla bıçak açılarak kurdun ağzı çözülür. Bu gelenek, Nahçıvan Türkleri arasında da görülür.[20][9]
Üçgen, Masonların gizli işareti, masonluğun belirtisi olarak görülür. Kendisini “Alegori perdesi arkasına gizlenmiş sembollerle tasvir edilen bir ahlak sistemi olarak” tanımlayan Masonlukta “3”ün özel bir anlamı vardır. Bu yüzden Masonik semboller arasında en sık rastlanan şekillerden biri de “üç nokta”dır. Musevi mistik düşüncesinde b (boaz) j (jakın) g (genese) 3 harf (B.J.G.) üreme, çoğalma, doğuş ve zürriyeti simgeler. iddialara göre, Mısır Piramitlerinin yanlarının üçgen olması mimari tesadüf değildir. Eski Mısır’da eşkenar üçgenin, Tanrı ile Nur’un sembolü oluşunun ve isis-Osiris-Horus üçlemesinin etkili olduğu düşünülmektedir. Mısırlıların mimaride oranlama konusundaki başarıları, sanatsal ifade biçimlerinin hepsinde ortaya çıkmakta ve sayı sembolizmine verdikleri önemi vurgulamaktadır. Bu oranların belli dini kavramları ifade eden anlamlar taşımaları yüksek olasılıktır.[19] -
6.
+1+
++++++++++++++++++++ -
7.
+166 Sayısı
66, islami gelenekte Allah Lafza-i Celali'nin sayısal (ebced) değerine tekamül eder. -
8.
+170 Sayısı
70, Masonluğun kutsal sayılarındandır. Yıl olarak israillilerin Babil'de geçirmiş oldukları tutsaklık dönemidir. Ayrıca Katolik Kilisesi'nin Avignon'da Fransa Krallığı'nın egemenliği altında kaldığı süredir. -
9.
+172 Sayısı
Ortaçağ Kabalacıları, Yahova'nın isminin 72 harften oluştuğunu kabul etmişlerdir. Çin Geleneğinde 72 veli vardır. islami gelenekte 72 fırka vardır. -
10.
+184 Sayısı
Hint geleneğinde gözde bir sayıdır. -
11.
+164 Sayısı
8'in 2. kuvvetidir. Ebedi saadet ve mutlulukla ilgilidir. Satranç tahtasının 64 karesi vardır. -
12.
+160 Sayısı
Merkezi sayılardandır. Dakikaları ve saniyeleri sayarken hala kullanılır. -
13.
+152 Sayısı
Yılın 52 haftasını hatırlatır. Her 52 yılda bir yılın başlangıcı, başlangıçtaki sisteme kesin bir şekilde tekamül eder. Bunun hayat çevriminin yeni bir başlangıcını işaret ettiği kabul edilmiştir. -
14.
+146 Sayısı
Hz. Adem'in (adem) Yunanca yazılışının sayısal değeridir. Hz. isa'nın insani yönüyle bağlantılıdır. -
15.
+140 SayısıTümünü Göster
40 sayısı, büyük sayılar arasında en büyüleyicisi olarak Orta Doğu’da, özellikle de iran ve Türkiye’de yaygın biçimde kullanılır.[27] Yüklendiği anlamlarla birlikte kullanılan, taşıdığı çeşitli değerleri mitolojik dönemlerden ve kutsal dinlerden alan 40, hazırlama ve tamamlama sayısı göreviyle karşımıza çıktığı gibi çokluk bildirme ifadesi olarak da kullanılmıştır. Hayatın her safhasına giren 40 sayısının çeşitli ritüellerde, büyü ve sihir yapımında [28] da kullanımı yaygındır.[9]
40, beklemenin, hazırlığın, denemenin ve cezalandırmanın sayısıdır. Kitabı Mukaddes’te kurtuluş yolu boyunca büyük olaylar, bu sayıya bağlanmıştır. 40, böylece beşeri olaylarda Tanrı'nın aracılığının karakteristik bir özelliği olarak karşımıza çıkar. Olaylardan sonra meydana gelecek olan bir diğer olayın işaretidir.[29] Bu şekilde bir tamamlama söz konusudur.
Buradan hareketle kutsal kitaplara baktığımızda 40 sayısının birçok yerde geçtiğini görürüz. Kitabı Mukaddes’teki Eski ve Yeni Ahit’te 40 sayısının geçtiği yerleri gösterirsek: Saul gibi Davut ve Süleyman da 40 yıl saltanat sürmüştür. isa, öldükten sonra dirilerek 40 gün süreyle havarilerine göründü. Tanrı, israillileri 40 yıl çölde dolaştırdı. Tanrı, günahkâr insanoğlunun 40 gün 40 gece yağmurla cezalandırılacağını söyledi. isa, iblis tarafından zütürüldüğü çölde 40 gün 40 gece oruç tuttu .[28]
Kurân-ı Kerîm’de ise 40 sayısı, dört yerde geçmektedir. Bakara Suresi’nin 51. ayetinde Hz. Musa’nın Sina Dağı’nda kırk gün tutulduğu anlatılır, Maide Suresi’nin 26. ayetinde yoldan çıkmış bir kavme mukaddes yerlere girmelerinin 40 yıl haram kılındığından bahsedilir, Araf Suresi’nin 142. ayetinde Hz. Musa’ya Sina dağında verilen kırk günlük süreye değinilir ve Ahkaf Suresi’nin 15. ayetinde ise kişinin kırk yaşına geldiğinde olgunlaşacağından bahsedilmektedir.[28]
Müslümanlar arasında Hz. muhafazid’e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, O’na ilk bağlananların 40 kişi olması, kişinin malının 40'ta 1'ini zekât olarak vermesinden dolayı 40 sayısı daha da önemli bir yere sahip olmuştur. Schimmel’e göre islami gelenekte 40’ın bir diğer önemi de Hz. muhafazid’in adının başında ve ortasında bulunan “mim” harfinin sayısal değerinin 40 olmasıdır.[30] Schimmel, Allah’ın Hz. Adem’in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi’nin 40 yıl yeryüzünde kalacağına, yeniden dirilişte göklerin 40 gün boyunca dumanla kaplanacağına ve dirilişin 40 yıl süreceğine inanan halkça tutulan gizemci geleneklerin de var olduğuna dikkat çekmiştir.[31][28]
Emine Gürsoy Naskali ise Ülker veya Süreyya yıldız grubunun Mezopotamya’da 40 gün süreyle gözden kaybolduğun hatırlatarak, bu kayboluşun Babil’de 40 sayısının endişe, beklenti ve sabır ile anılmasına sebep olduğunu dile getirmiştir. Bu yüzden 40 günlük bekleme süresinin Mezopotamya kültüründen kültürümüze geçmiş olabilme ihtimalini ileri sürmüştür.[32][28]
Kutadgu Bilig’te 40 sayısı, insanın olgunluk yaşı olarak gösterilmiş ve bu yaşla ilgili uyarılarda bulunulmuştur. Divanü Lugati’t Türk’te “qırq” maddesinde 40 sayısının zamanın uzunluğunu anlatan bir atasözünde kullanıldığını görüyoruz. “qırq yılda bay çıgay tüzlinür: kırk yıla kadar zengin ile yoksul bir olur çünkü ya ölüm gelecek ya da zaman değişecektir.” [33][28]
Halk inanışlarında da 40 sayısının çeşitli kullanış şekilleri mevcuttur. Doğumdan sonra anne ile çocuğun 40'ının çıkması beklenir. 40 gün dolduktan sonra 40'lama töreni yapılır. 40 hamamında çocuk, son kurna suyuna bir altın, ya da bir anahtar 40 defa batırıldıktan sonra yıkanır. [34] Başka bir inanışa göre 40'lı iki çocuk yan yana getirilirse “40 basması” olur ve 40 basması olan çocuk çelimsiz kalır.[35] Yine doğumdan ya da ölümden sonra “40 mevlidi” uygulaması yapılır, beklenen 40 günün geçmesine “40 uçurma” denir. Ölümden sonra ölünün 40'ının çıkması beklenir ve sonunda 40 aşı (40. gün yemeği) verilir. Boratav, yas süresinin çeşitli yörelere göre değiştiğini; fakat en yaygın olanının 40 gün olduğunu belirtir.[28]
Halk arasında çeşitli amaçlarla ziyaret edilen türbe, ziyaret gibi kutsal sayılan yerlerin etrafında tutulan dileğin gerçekleşmesi için 40 defa dönme ya da bir şeyin 40 defa söylendiğinde gerçekleşeceğine dair inanışlar vardır. Yağmurun yağması ve fazla yağan yağmurun kesilmesi için yapılan ritüellerde 40 sayısı kullanılmaktadır. Kuru bir dereden 40 adet taş toplanır, toplanan taşlar okunarak torbaya konur. Bu torba dere veya çayda suya atılırsa yağmur yağar. Yağmur çok yağarsa, çakıl taşı torbasının sudan çıkarılması ile yağmur kesilir. Başka bir törende uzunca bir iplik alınır, her defasında bir kelin adı söylenerek bir düğüm atılır. Düğümler atılırken dua okunur. 40 kelin adı sayıldıktan yani 40 düğüm atıldıktan sonra iplik saklanmak üzere sandığa konursa yağmur kesilir.[36][28]
Büyücülükte sayıların rolü büyüktür. Öyle ki, büyüsel bir pratikte belli bir sayı adedinin yerine getirilmemesi başarısızlığın nedeni olarak ileri sürülür. Hemen hemen her batıl inancın ve büyüsel pratiğin bünyesinde yer alan değişik değerde sayılar vardır: örneğin “3 kere tükürmek”, “4 yol ağzına gömmek”, “7 evden iplik toplamak”, “40 gün yıkamak” gibi… Genellikle 3, 7, 9, 40, 41, 99 gibi sayılarda büyüsel ve mistik bir güç olduğuna inanılır.[28]
40 sayısı, tasavvufi terminolojide "olgunlaşma" sayısıdır. Abdalların sayısını genelde 40 olarak belirtilir. Bunların 22’sinin Şam’da 18’inin Irak’ta ya da 22’sinin erkek 18’inin kadın olduğuna inanılır. Alevilik ve Bektaşilik geleneğinde dört kapı ve40 makamla kulun Tanrısına yaklaşacağı inancı vardır. inanışa göre bu 40 makamdan birisi dahi ekgib olursa ibadet tam olmaz. Hacı Bektaş-ı Veli, şeyhinin dergâhında üç yıl hizmet ettikten sonra, şeyhinden emanetleri ve icazeti alır. Şeyhi ona 40 yıl hüküm verir ve onu Anadolu’ya yollar. Yunus Emre, Taptuk Emre’ye 40 yıl hizmet etmiştir. Abdal Musa, Kaygusuz Abdal’ı 40 neferle Mısır’a ve hacca göndermiştir. Özellikle dünyayı idare eden ve 40'lar olarak bilinen halk erenleri tasavvufta bir hayli anılmaktadır. Alevi Bektaşi inanışına göre, Hz. Ali 40'lar meclisinin başındadır ve 40'lar meclisi, 40'lar şerbeti, 40'lar meydanı gibi deyimler hep bu kaynağa aittir. Nefis tezkiyesi için çekilen inzivanın 40 gün sürmesi, 40 sayısının tasavvufî açıdan önemine işaret eder. 40 sayısının “erbain”, “çile” gibi tasavvufi terimlerle de değeri artmış ve bu anlamlarıyla şiirlerde sıklıkla kullanılmıştır.[9] -
16.
+135 Sayısı
35, Ahengi ifade eder. Masonlukta Süleyman Mabedi'nin ana tapınak binasının girişinde iki sütunun "arşın" birimiyle toplam yüksekliği olması bakımından önemlidir. -
17.
+199 Sayısı
99, islam'da Allah'ın güzel isimlerinin (Esmaül Hüsna'nın) sayısıdır. Hıristiyan geleneğinde ise Tanrı'nın birliğine işaret eden melekler düzenini ifade eder. -
18.
+1100 Sayısı
Mükemmelliğin büyük yuvarlak sayısıdır. Hayır duaları, 100 kere tekrarlanır. -
19.
+1101 Sayısı
Hint ve Pakistan geleneğinde geline 101 parça elbise ve hediye dolu 101 tepsi verilir. -
20.
+1Matematigi ogrendim saol cihua
başlık yok! burası bom boş!