beyler satanizm başta bana da çok ürkütücü, hatta mide bulandırıcı ayinleri olan, içine düştüğünüz an bir daha asla yakanızı kurtaramayacağınız bir bataklık gibi geliyordu ama hiç öyle değil. ben satanizmde resmen aradığım huzuru buldum. artık neredeyse tüm arkadaşlarım satanist. aile mefhumu yok arkadaşlar. en hoşuma giden detay bu. satanizm felsefesi tamamen özgür bir birey olduğunuzu, kimseye doğuştan gelen bir sorumluluğunuz olmadığı bilincini aşılıyor. gerçekten harikla bir duygu. benim için anne baba sevgisi gibi kavramlar o kadar içi bş ve manasız ki. onlara ihtiyacım yok ve neredeyse 8 yıldır ne görüştüm, ne aradım. zaten onlara olan nefretimle başladı satanizm maceram.
ailemden kopmuş, sevgi bağım kalmamıştı. maddî açıdan durumum ailem sayesinde oldukça iyiydi, zengin aile çocuğuydum kısacası. değişik arayışlar içindeydim, macera arıyordum. beyoğlu’nda takılıyorduk. satanist bir grupla tanıştım ve ataköy’de oturduğumu öğrenince benimle yakından ilgilendiler. bana okumam için satanizmle ilgili kitaplar verdiler. okuduğum zaman oldukça ilgimi çekti. işte aradığım şey dedim hemen. mistik şeyler vardı kitapta, kıyamet gününden bahsediyordu, ölümsüzlükten falan bahsediyordu. daha sonra beni ataköy’de oturan gruptan olan diğer kişilerle tanıştırdılar. ilk başta benim oyun olarak baktığım ayinler yapıyorduk. kendimi tutamayıp gülüyordum ama onlar çok ciddiydiler, sanki uçuyorlardı. ilk başlarda korktum gerçekten, ama sonra ben de onlardan biri oldum. heavy metal türü müzikler dinlerdik. bu müzikleri yapanlara tapardık. aklıma hep müslüm gürses gelirdi. acaba derdim; onlar da bir tarikattan mı diye? kedi kanına bayılırdık.
kedi öldürmeye, kanlarını akıtıp kurban etmeye bayılırdık. hepimiz tam bir kedi düşmanıydık. akla hayale gelmeyen sapık zevklere sahiptik. kedi kanını içip ölümsüzlüğe ulaşmaya çalışanlar bile vardı içimizde. ben de buna inanmıştım. kanı içmek için içimden büyük bir istek geliyordu. fakat midemin bulanması bunu engelliyordu. ama kedi kanı ölümsüzlüğü, dünyayı ele geçirmeyi vaadediyordu. bir oyun oynuyorduk sanki. şeytana tapar gözükecektik fakat asıl amacımız şeytanı yok edip dünyayı ele geçirmekti. hava, su, toprak, ateş diye 4 kuleden bahsediyorlardı. dünyayı bu dört kuleden yöneteceklermiş falan. türkiye’ye bundan 3-4 sene önce mısır’dan bir adam gelmişti. sol ayağı topal, kısa boylu, kumral saçlı zayıf bu adam türkiye’deki satanistlerin ıiderlerinden bir tanesiydi. etiler’de bürosu vardı.
içimizde serdar isimli satanist arkadaşımız vardı ve alp isminde bir çocuktan bahseder ona yaptığı işkenceleri anlatır, kasete kaydettiği çığlıklarını bize dinlettirirdi. satanist olmadan öte pgibolojik olarak oldukça çok sorunları vardı. bilgisayardan çok iyi anlardı. sürekli pentagram’ı dinlerdi. gizli güçlerle bağlantısı olduğunu iddia ederdi, evine gittiğimizde bazen aklını kaçırmış gibi delilikten öte hareketlerde bulunurdu. kur’an yapraklarının üstüne oldukça sapık eylemlerde bulunduğuna bizzat şahit oldum. hepimiz tam bir din düşmanıydık, özellikle islamiyet’in. kur’an-ı kerim yapraklarına, cami duvarlarına ve cami bahçesindeki musalla taşlarına akla gelmedik sapıkça eylemlerde bulunur ve kendimizi tatmin ederdik. böyle yaparak şeytana hizmet ediyorduk. hatta “eminim şeytan bizi seyrederken kıskanıyordur” diye ona takılırdık.
neyse bi sigara içiyim. bu arada hafıza kartında eski fotolardan buldum ayinden:
http://www.imgim.com/image/c16bquj.jpg/