1. 51.
    +1
    artık okula gitmiyordum.
    keman çalmıyordum.
    derslerimle hiçbir alakam kalmamıştı.
    kocaman evde tek başıma kalıyordum.
    yeni ortamlara giremeyecek kadar çekingendim.
    dolayısıyla yeni insanlar ile tanışamıyordum.
    okuldan dilek isimli bir kız dışında kimse ile bağlantım kalmamıştı.
    dilek konusuna sonra tekrar döneceğim.

    bunun dışında bütün günlerim bomboş ve yapayalnız geçiyordu.
    sabah uyanıyor, bir yandan sigara bir yandan metal müzik dinleyip
    bomboş bir şekilde zaman harcıyordum.
    ailemin yolladığı parayla şarap yerine daha çok alabileceğim
    bira içmeye başlamıştım.
    kısaca iyice bomtak bir hayat yaşıyordum.
    ölsem bile ailem dışında kimse fark etmezdi. o derece yoktum.
    bunun böyle gitmeyeceğine karar vermem baya da uzun sürdü,
    iki ay sonra ailem veya çok yakın olmayan bir arkadaşım dışında bir telefon aldım.
    telefon kemalden geliyordu.
    ···
  2. 52.
    +1
    reserved
    ···
  3. 53.
    +1
    Devam kanka sana gore uzun geliyoda biz okurken cok kisa suruyo
    ···
  4. 54.
    +1
    bir yarım saat sonra cenk geldi,
    hadi gel ayinin son kısmını tamamlayacağız dedi.
    "ama bu olaylar ne olacak" dedim, "karıştırma, çözeceğiz" dedi.
    "şimdi tam bir konsantrasyon istiyorum senden, kendini bu işe ver".
    kafamı eğdim, geldik gene uğursuz olan odaya. fokurdama sesi geri gelmiş.
    kaynıyor kaynıyor başınızda ötüyor.
    al iç dedi, gene uyuşturucu maddeyi uzattı.
    "bugün yaşacaklarınla direkt ve aracısız bir iletişim kuracaksın.
    tek olacaksın. yaşayacaklarının en ağırı bu olacak." dedi.
    gene içimde inceden bir tırsma yaşandı. gözümü kapatıyorum
    altından bir taht, üstünde ben, altında pentagram. cayır cayır yanıyoruz.
    gözümü açıyorum cüzzamlı derisi gibi sararmış akmış duvarlar.
    toprak yer. ayakkabılarını çıkart dedi, ilk sefer ki gibi.

    bu başladı yapacaklarımı anlatmaya,
    "içeri gir. hiçbir ışık olmayacak. sadece iki mum var.
    o da pentagramı seçmen için koyduk. içeri girer girmez,
    pentagrama doğru yürü. tam önünde bir siyah bir beyaz
    kutu olacak 2 adet. ilk ayininde hangisini seçtiysen,
    gene onun içine git. başını eğ ve sana verdiğim şu kağıttakileri oku.
    ne olursa olsun okumaya devam et. ne olursa olsun.
    okumanın sonuna doğru geldiğini hissedeceksin. bu sefer sadece üstünü değil
    komple kıyafetlerini çıkar, ardından secde pozisyonuna gel. kafanı sakın kaldırma.
    hiçbir zaman göz göze gelme. bu arada sürekli okumaya devam et. bir elin
    kağıtta olabilir sorun yok. pentagramda bir hareketlenme olunca,"
    "ne hareketlenmesi ya" dedim istemsiz bir şekilde,
    "anlayacaksın, elini şu hançerle kes ve kanını akıt. ardından duayı okumayı
    kes, bağın yere bakar pozisyonda pentagramın içine otur.
    gerisi hallolacaktır." dedi.
    ···
  5. 55.
    +1
    sayende paranoyak oldum kardeşim sağol
    ···
  6. 56.
    +1
    kabul töreni, basitçe üç aşamadan oluşur;
    varlığı çağırmak ve görüşmek;
    onun için kan akıtmak
    ve ona güçlü olduğunu göstermek.
    biz, daha varlığı çağıracak
    ve onunla görüşecektik.
    eğer bizi dişine göre bulursa burada kalmak isteyeceği için
    masum bir şeyin kanını akıtıp,
    ona zaman tanıyacaktık.
    o da bizi tartacak ve konak olarak kullanacaktı.
    ardından güce ulaşabilecek konuma gelecektik.
    o gün orada yaptıklarımız da bundan ibaretti.
    en temel anlatımıyla;
    tüm geleneklerde ortak olan bu aşamalar,
    böyle işliyordu.

    satanist olmak ile;
    büyücü olmak arasındaki en temel fark
    biz cehennemden emir alırken,
    büyücüler dayanaksız ve "bilge" davranışlar göstermeden
    hareket ederdi.
    satanistlere göre, ortada ciddi bir "savaş" vardı,
    ve insan bu büyük gaye uğruna yaşardı.
    geri kalan herkes gereksiz
    ve kanı akıtılmaya yarayan değersiz canlılardı.

    onlarla gereksiz yere konuşmamalıydık,
    onları sürekli olarak tartmalıydık,
    ve onlara değersiz olduklarını her anda hissettirip;
    büyük gaye için hazırlamalıydık.
    ···
  7. 57.
    +1
    takip. teyim orusbu
    ···
  8. 58.
    +1
    Ilk 2 sayfa cok sacma amk italyan tiyatro oyunlari yada fransiz romanlarindan firlamis gibi
    ···
  9. 59.
    +1
    kabul törenine girmeden evvel,
    tüm "kabul işlemi" için gerekenleri anlatacağım.
    bir satanist kovanında yapılacak iş,
    üst tarikattan gelen yeminli görevleri yapmaktır.
    bu görevler bazı ülkelerde daha çaplı
    bazılarında yeni gelenleri eğitmek gibi şeyler olabilir.
    ama üye olarak girilen ve artık
    "asker" sınıfına dahil olduğunuzda,
    işler değişir. çünkü "güç" ile bağlantınız kurulur.

    daha bilge olanlarımız,
    gücün, doğrudan cehennemden geldiğini söylerdi.
    bir satanist kabul törenine,
    sadece "kabul" olmak, "üye" olmak için
    girmezdi. kabul töreni en basit şekilde,
    öte alemden gelen bir varlığı kendine bağlamak,
    onunla yaşamak ve onunla birlikte daha güçlü olmaktı.
    bir nevi rehberdi.
    fakat bir rehberden daha agrasifti.
    büyük üstadların binlerce varlığı olurdu ve hepsi "emir"
    altındaydı. bizim gibi yeni üye olanlar ise
    genellikle "başedebilme" kısmında kaybedelerdi.
    kaybetmememiz gerekiyordu;
    çünkü kaybeden, muhtemelen kafayı sıyırıp
    ölecekti.
    ···
  10. 60.
    +1
    bu gece sadece soru cevap olacak, yarın devam edeceğim hikayeye
    ···
  11. 61.
    +1
    ben dinliyorum panpa anlat sen
    ···
  12. 62.
    +1
    @yeteneksiz kahraman

    1. varlıkların kendi alemlerinde arapça konuştuğuna inanılır. ve bende hep öyle tanık oldum. fakat onlar somut bir şekilde varolmaz, projeksiyon şeklinde beyninin içerisinde olurlar. doğal olarak türkçe konuşmuş olursun ama, iç sesinle konuşur gibi düşün. belki de dil yok, sadece anlıyorsun o kadar.

    2. ırkları yoktur. dört elemente göre sınıflanırlar. deniz, hava, toprak ve ateş olarak varoldukları yerler farklıdır.

    3. kabileler ailedir. tıpkı bizdeki aşiret gibi.

    4. binlerce farklı alem olduğu söylenir. o alemlerde teknoloji ne halde bilemiyorum. ama kendi aralarında gündelik bir yaşantıları var.

    5. varlıklara arkadaşlık kurabilirsin, sevgili olabilirsin, sevişebilirsin. ama bu tarafa geçen tüm cinler şeytandır. yani onların sözlerinde az doğru çok yalan vardır. bunu bilip, eninde sonunda yanacağını da kabul etmen lazım. çünkü ateşle oyun olmaz.

    6. normal ve işinde gücünde olan hiç kimseye bir şey yapamazlar. eğer çağırırsan ve onlara güç kazandırırsan, sanki birisi varmış gibi kuvvet uygulayabilirler. onun dışında, varlıkların bu dünyada kalabilmesi için, zaten kendinden pay verirsin.

    7. isimleri biliyorsan, ki meşhurları vardır; ismiyle çağırabilirsin. diğer şartlarda tam olarak neye göre geldiklerini de bende bilmiyorum. muhtemelen "duyma" meselesidir.

    8. bazı varlıklar ile asimetrik bir alem sözkonusu. astral seyahat gibi bir yöntem ile dünyayı görebilirler. fakat bu projeksiyonel olur, yani somutlaşamazlar ve müdahale edemezler. bazı yerlerde onları çekebilecek enerji olur, o enerjiyle beslenerek gelirler. yani izlemeleri mümkün. ama müdahale değil.

    9. insanlar için öyle söylenir. bunun da irade olduğuna inanılır. gerçekte ise durum şu; onları çağırıp kendine bağlarsan (ki bu hikayedeki ayinler gibi) artık durum eşittir ve hatta onlar öndedir. sözkonusu olan şey, deplasman olayı. insanlar kendi sahalarında yani bu alemde iş çevirdikleri için, 1-0 önden başlıyorlar o kadar.

    10. varlıklar ile insan arasında binlerce mesele geçmiştir. fakat savaş diyebileceğimiz bir mitolojik kaynak yok. yalnız tarikat - tarikat (insan - insan) arasında olduğu söylenir.

    11. muhtemelen kudret ve bilgilerine. bazıları yaratılıştan güçlüdür, bazıları olgunluğuyla. bilge olanlar daha güçlüdür, bazı elementler diğerlerinden üstün olduğuna inanılır.

    12. ifritler ateş kökenli ve cehennem kaynaklı olduğuna inanılır; tıpkı semum gibi. cin bir tür adıdır; insanlar gibi. hüddam ise cinleri kontrol altına almak için kullanılan bir yöntemler bütünüdür. arap mitolojisinde geçer.

    13. varlıklar bu dünyaya projeksiyonel olarak girdiği için, insan beyninde varolurlar. doğal olarak rüyalara da girebilirler.

    @ozgun x anarchy

    dediğim gibi, belki bir şeyler ayarlayabilirim.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 63.
    +1
    reserved
    ···
  14. 64.
    +1
    yaklaşık bir kaç haftadan sonra evden ilk defa,
    ırmak ın cenazesine gitmek için çıktım.
    ileri sarıyorum.
    gittiğimde annesi üstüne saldırdı.
    tüm bu olanlar için beni suçluyordu.
    onu bir takım garip insanalr ile tanıştırmıştım.
    onlar da bunu yapmıştı.
    annesi sürekli bunu söylüyordu.
    kızım intihar edemez diyordu.
    birileri onu öldürdü diyordu.
    korkuyordum,
    utanıyordum ve olabildiğine suçlu hissediyordum.
    çünkü ona bu ölüm düşüncesini ben aşılamıştım.
    adi bir korkak gibi vazgeçmiştim,
    onu yapayalnız bırakmıştım.
    o gün her şeyi noktalamamız lazımdı.
    fakat bunu yapmak yerine korkak gibi ondan ayrılmıştım.
    ona ve kendime,
    onun ve kendim için,
    güçlü olmalıydım. şimdi o toprak altındaydı,
    ben ise yüzsüzce nefes alıp veriyordum.

    bu olaydan sonra eve döndüğümde, ailem bir süre yanımda kaldı.
    her gün evden okula diye çıkıyor,
    bir kaç mekana takılıyordum.

    genellikle öğle yemeklerini beni kimsenin bulamayacağı bir yerde yemeye dikkat ediyordum.
    çünkü bir mekana girince saatlerce oturup müzik dinlemek kolaydı.
    fakat iş yemek yemeye gelince bir çok insanla karşılaşmak olasıydı.
    bu yüzden belli mekanlara gidiyordum.
    önceliğim tanışıklığım olmayacağı yerlere gitmekti.

    bir gün, hiç unutmadığım bir olay yaşadım.
    haftanın belli günleri belli yerlere gittiğim için,
    ve belli yemekler yediğim için,
    o gün, o güne ait mekana gittim.
    garson çorba mı diye sordu.
    evet dedim.
    her zamankinden abimin çorbası diye içeriye seslendi.
    artık her zamanki olmuştum.
    artık aittim.
    artık vardım ve varolmamam gerekiyordu.
    çorbayı beklemeden oradan çıkıp kaçtım.
    ···
  15. 65.
    +1
    neyse şehir içinde olduğum için, otobüs falan
    bir şekilde bizim barın olduğu sokağa geri geldim.
    amacım o sahte hediyelik eşya dükkanına gidip,
    arka tarafa geçip malzeme odasından malzemeleri almak.
    ama muhtemelen polis yüzünden kapalıdır. fakat alttaki mahzende
    insanlar olma ihtimali yüksek. her ne kadar hiçbir sefer
    kimseyi görmeme rağmen, bu sefer habersiz geldiğimiz için
    birilerini görebilirdim. tabi işin kötüsü onların beni görmesi olurdu.
    heriflerde şaka olmadığını yavaş yavaş kavrıyordum aslında.
    o kadar ayin vs ile hep nedense bir oyunmuş gibi geliyordu.
    ama korkumdan çok içimde tamahkarlık vardı.
    "almalıyım, alabilirim. benim hakkım onlar. güce ulaşmak için
    bunlara ihtiyacım var" diyordum. o sırada sokağa girdim,
    ilerledim dükkanın önüne geldim. dükkan kapalı. önünde kepenk falan yok.
    içeriye iyice baktım. kimse yok ortalıkta. arnavut kaldırım, yerden
    bir taş söktüm, vurdum cdıbını indirdim dükkanın. hayvan gibi ses geldi.

    ama arada bir yerde. herhalde kimse duymamıştır falan diyorum.
    pekde umursamadım aslında, kafamda o an sadece malzemeleri alıp eve dönmek var.
    girdim içeriye, hemen kasanın arkasındaki yere gittim. herif halı atmış.
    kaldırdım altında duruyor kapı ama üstünde asma kilit var.
    taşı aldım hemen yerden, vurup kırdım kilidi. bu sırada
    hayvan gibi ses yapmışımdır herhalde. bir yandan da diyorum
    ulan dışarıyı boşver ya içeriden duyarlarsa.
    neyse ya bir şey olmaz falan diyorum hemen peşinden,
    kaldırdım tahtayı indim aşağıya. meşale yakayım mı diye düşündüm,
    iyice dikkat çekerim diye vazgeçtim. bir olduğum yerde,
    birde ucunda ışık var tünelin. ortası zifiri karanlık.
    zaten havadan çok kükürt koyuyor içerisi.
    dümdüz ve yavaş adımlarla ilerledim karanlıkta,
    en soldaki kapıydı hatırladığım kadarıyla,
    elimi attım anahtar lazım. sövmeye başladım olduğum yerde,
    ama içeriden tek bir ses dahi gelmiyor. herhalde kimse yok diye
    düşünmeye başladım.
    ···
  16. 66.
    +1
    gerilip kapıya omuzla girdim. kırıldı direkt kilit
    yerinden. girişten bir tane poşet aldım.
    hemen başladım aranmaya. arka tarafa doğru gittim,
    hayvan gibi büyük bir yer. eskiden muhtemelen kütüphane imiş burası.
    arkalarda masaların olduğu kısmı gördüm, hemen bir masa aldım.
    onun sol tarafında bir sürü kitap var. çoğuda birbirine benziyor.
    o tarafa doğru yürüyünce, havanın garip bir şekilde
    soğuk olduğunu hissettim. hangi kitabı almalıydım peki?
    hiçbiri hakkında bilgim yoktu ki. durdum derin bir nefes aldım,
    elimi kitaplar üstünde gezdirmeye başladım. orta raflarda
    bir kitap üzerinde tanıdık bir his belirdi. sanki bir
    arkadaşın tenine dokunur gibi. hani nasıl anlatsam,
    ciddi ciddi onun farklı bir obje olduğunu anlayacak
    tarzda bir his. sanırım bu diyip onuda aldım.
    içimde gene tamahkarlık kabarmaya başladı. böyle bilinçsizce
    aç hayvanlar gibi etrafa saldırıp, bana neyin lazım olduğunu
    hissettiğim şey varsa, onları almaya başladım.
    irin dolu bir şişe, kelebek kanatları, garip bir toza benzer bir şey,
    bir takım otlar. bir tane de kalaylı bir kase.
    yavaştan sakinleşmeye başladım, çıkışa yöneldim.
    bir baktım ki karşımda bir herif. ama böyle dümdüz duruyor.

    içeride bir dakika sessizlik oldu,
    istemsizce herifin üstüne atladım. direkt uçtum bunun üstüne,
    bu tutup duvara attı beni. kapışıyoruz artık herifle
    geri dönüş yok benim bu herifi buraya gömmem lazım.
    tam bağıracak gibi oldu tekrar abandım üstüne,
    yere düşürdüm herifi. başladım yumruklamaya,
    ama böyle nasıl vuruyorum. kaldırdım herifi, karnına yumruk attım,
    artık iyice kendinden geçer gibiydi, eğilince dizi de çıkardım.
    geriye düşüp bayıldı. hemen ipe benzer bir şeyler buldum,
    elini ayağını ağzını bağladım, sonra mahzenin en arkasındaki
    kolonlardan birine daha bağladım bunu. hemen basıp kaçtım.
    ···
  17. 67.
    +2 -1
    rüzgarı hissedebildiğim zaman,
    üçüncü çocuğun yere düştüğünü gördüm.
    bayılmamıştı. oturur vaziyete gelip, bacaklarını önüne çekmiş,
    ileri geri sallanıyordu. muhtemelen sinir krizi geçiyordu.
    ben ise bir yandan tersten bir şeyler sallıyor,
    bir yandan havanın soğumasını bekliyordum.
    birazdan, eğer başarılı olursak o hemen pentagram içerisinden görünecekti.

    ürperti gitgide artıp,
    kalbimin sesini duyabilir hale gelince,
    odanın içerisindeki semboller sallanmaya başlamıştı.
    tamamen kapalı olan bu topraktan odanın içerisinde,
    bir rüzgar esiyordu. fakat bir yerden bir yere değil,
    sanki dolaşır gibiydi.
    hemen önümdeki mumlar,
    ve arkadan gelen ışık sönünce,
    sadece kutuplarda kalan mumlar ile,
    pentagram üstünden duvara bakıyordum.

    aşkın bir anda efendimiz diye çığlık attı.
    o anda korkudan altıma bir miktar kaçırdığımı hatırlıyorum.
    kulağımda bir atardamar atıyordu sanki.
    kaynıyordum resmen. havanın iyice soğuduğuna
    karar verince, üstümdeki çıkardım. tem dizimle
    yere çöktüm. sırtımda resmen birisinin olduğunu hissedebiliyordum.
    bu sırada kafamı tersten selamlamak için sağa ve sola çevirdim;
    sola bakınca; duvarda bir şeylerin hareket ettiğini seçebiliyordum.
    sonra tekrar sağa çevirdim; aşkın kahkahalar atıyordu.
    diğer çocuk ise çoktan bayılmıştı.
    ···
  18. 68.
    +1
    kemal eve taşındıktan sonra eskisi gibi davranmaya başladı.
    artık kendisi de bir şeyler anlatıyordu.
    ama dikkatimi çeken şey, cenk ten konuyu kesinlikle açmıyordu.
    bir keresinde yemek yerken cenk ne yapıyor diye sorunca,
    bilmiyorum diyip kestirip attı.
    ondan bahsedince suratındaki ifade bozulmuştu.
    kavga falan ettiler diye düşünmüştüm.

    o günün gecesi, uyanıp tuvalete gittim sırada
    bunun odasından sesler geliyordu.
    birisi baya baya ağlıyordu.
    kapıya yaklaşıp kulağımı koydum,
    kemal odasındaydı. ve koskoca adam ağlıyordu.
    onun cüssede birisinin ağlamasını başta garipsedim
    fakat dünyanın binbir türlü hali vardı.
    belli ki dertliydi ve şu gece yarısı bu derdi çözemeyeceğimiz için
    ses çıkarmadan geri döndüm.

    ertesi sabah, öyle boş boş otururken
    konuyu o geceden açtım.
    "oğlum gün gece tuvalete kalktım" dedim,
    dakkasına bunun suratı sinirli bir hale geldi.
    "ee" dedi.
    "ağlıyordun oğlum bir şey yapmadım ama
    derdin varsa söyle halledelim bak biz arkadaşız" dedim.
    "yok bir şeyim" dedi.
    "nasıl yok amk" dedim buna.
    ayağa kalkıp bana doğru yürüdü,
    başını eğip, "yok dediysem yok o kadar" dedi.
    bildiğin beni tehdit eder gibi konuşmuştu.
    "eyvallah" diyip konuyu kapattım.
    ···
  19. 69.
    +1
    risörved
    ···
  20. 70.
    +1
    reseerved
    ···