/i/Ben

Kendini ifade et !
  1. 1.
    +1
    Kızgınım hem de çok kızgınım. Sebebimin çok sıradan ve çözümün çok basit olduğunu bilmeme rağmen kızgınlık bir yılan gibi bedenimi sarıyor, boğazımı sıkıştırıyor.

    Evet size anlatacaklarım var ve böyle bir başlangıç yapmak istemezdim. Ancak konumuzla öyle ilişkili ki ‘kızgınlık’ ve ben şu an yine öyle kızgınım ki anlatacaklarımın samimi olması için olduğu gibi başlamalıydım. Şimdi, ‘an’da bulunarak. Nasıl olsa anlatacaklarım beni anılarıma zütürecek ve siz de bana eşlik edeceksiniz, eğer okumaya devam ederseniz….

    Bütün bu ruh halimi geride bırakıyor ve bundan tam 3 yıl öncesine gidiyoruz. Işin enteresan tarafı gerçekten de üçüncü sene-i devriyemiz oluyor takvimdeki yarın (18 Nisan) bugünü işaret ettiğinde. Bu da evrenin bir işi tabii ki…. öyle çok sormuştum ki: Neden? Neden girdim ben bu işlerin içine? diye… Hele ki ben!!! Hani hayatta olmaz(!) Neden? Neden ben? diye…
    Anlatacakmışım, paylaşacakmışım, yaşayacakmışım…
    işte böyle başladı herşey‚ paylaşarak yaşamakla…

    devamı geliyor...
    ···
  2. 2.
    0
    Sadece bir küçük (!) hap.

    Ben istedim! Hep‚ istemekle çalışır yaşam ve ben de onların (ki kan bağım var onlardan biriyle aramda) eğlence yaşamlarını paylaşmak istedim. Bir tek sefer. Bir kereden bir sey olmaz, denemek lazım hayatta her şeyi diyerek. Ne kadar basit değil mi? Bir küçük hap! Beyaz. Üzerinde süpermen amblemi var. Ne komik! Ne yapabilir ki bana….? Bir dergi de okumuştum, şimdilerde çok popüler olan dergilerden birinin ya ilk ya da ikinci sayısıydı. Şöyle diyordu kullananlardan biri: „Masada duran kültablasını bile sevebiliyorsun, acayip bir şey, bir duygu!…“. Sormuştum: öyle mi olacak? diye; „evet“ dediler, „öyle bir şey“. Gülmüşlerdi sonra, „keşke biz de ilk kez yapıyor olsaydık senin gibi… ilkin tadını alamazsın diğerlerinde“. Hoşuma gitmişti ilk oluşu, bana özenilişi ve cesaretim artmıştı. Onlar defalarca kullanmıştı, benimle de kullanacaklardı ve hala neşeyle hayattaydılar. Ne hoş. Sonunda ölüm yoktu. Bir deneyim sadece…

    Gece klubüne (ki şehirdeki en revaçta mekanlardan biriydi) gitmeden az önce bir şişe suyu paylaşarak içtik haplarımızı hepimiz aynı anda. Daha şimdiden bir kasılma hissediyordum karnımda, heyecandan. Acaba neler olacaktı? Gece yarısı olmadan gittik kulübe. Erken bir saat, normalde gece yarısından sonra kalabalık olmaya başlar öyle yerler. Müzik de artar gelenlerle birlikte ve seni sarar kalabalığın içinde, dans edersin kendini ritme kaptırarak. Ilk gidişim değildi bu ama ilk kez racona uyduğumu hissediyordum, ben de sizdenim diyordum içimden, ben de paylaşıyorum sizinle aynı şeyi, hepimiz marjinaliz, öyle değil mi?. Tuhaf bir histi bu, henüz bir şeyler olmamasına rağmen zevkle dans ediyordum içimden geldiğince hala tenhalıkların olduğu pistte.
    ···
  3. 3.
    0
    içerideki nüfus artmaya başlamıştı. Biz topu topu dört kişiydik ve kalabalık olmaya başlamıştı dans pisti. Yer sıkıntısı hareketlerimi kısmama sebep olmuşken bir ağırlık,  gerçek anlamda çok ağır bir yoğunluk gelmeye başladı üstüme… Sanki üstüme üstüme geliyordu herkes. Gözlerimi kapattım, açamadım. Açamıyordum zaten. Muhtemelen gözlerimin biri sağa diğeri sola doğru kayıyordu. Göz kapaklarımı kaldıramıyordum ki. Aman tanrım herhalde ölüyordum. Kalabalığın üzerine yağan, sürekli yanıp sönen, renkli ışıklar da olunca gözümü odaklamam iyice zorlaşmıştı. Tam karşımda duran kız arkadaşım yüzünde tam sevimlilikle minik minik hareket ediyor, üzerine vuran ışıklarla bonbon şekerine benziyordu. Sorun bende olmalıydı; çünkü ben zevk almak yerine ölümle cebelleşiyordum. Nefes alamıyordum…

    devamı gelecek..
    ···