1. 29.
    0
    bir saate devam ediyorum... yoldayım
    ···
  2. 28.
    0
    okuyorum
    ···
  3. 27.
    0
    uyanık olma ve uykuda olma durumumu betimleyebilmek isterdim.. ama sanırım bunu yapamıyacağım.. genel tanımlara göre uyanık olduğumda ya eski hatıralarımı yeniden yaşıyordum, ya da oluşturduğum hayal dünyalarımda yaşıyordum.. bunların dışında ya yemek yiyor ya uyuyor yada birşeyler çalıyordum.. hayal dünyalarımda yada hatıralarımda yaşayabilmek için yaşıyordum.. basit.. çok basit.. ama hayatımın bi yerine "gölge" takılmıştı.. dikkatimi dağıtıyordu.. atmosferi bozuyordu.. onun hakkında fazla düşünmek istemiyordum.. çünkü ne kadar düşünürsem o kadar ona bulaşmış olacaktım ona.. ve bunu istemiyordum.. yok olmasını istiyordum..
    ···
  4. 26.
    0
    gölge benimle konuşmaya başladı.. dinlemedim.. arada ağladı.. bağırdı.. ama yerinden kıpırdamadı.. sürünerek yazı masasındaki yiyeceklerden yedi.. suyumdan içti..
    büyük yapraklı bitkime, piyanoma, gitarıma baktı.. bana baktı.. uyudu uyandı..
    yerdeki koyu kırmızı kuru göle bakmak hoşuma gitmeye başlamıştı.. her uyandığımda yere eğilip 4 parmak uzaktan bakıp üstünün ne kadar toz kaplandığını merak ediyordum.. gittikçe soluyordu renk.. bu odadaki herşey gibi o da griye dönüşüyordu.. gölge de..
    ···
  5. 25.
    0
    yazı masasının üzerindeki ekmekler artık yoktu.. gölge odanın en karanlık köşesine çekilmişti.. umrumda değildi.. yerdeki kırmızı göl iyice kararmıştı kurumuştu..
    eminim onunda üzerini toz kaplayacaktı.. toz herşeyi kaplar.. kaçış yoktur.. severim tozu..
    odadan çıkmam gerek.. aşağı inip yiyecek birşeyler bulmam gerek.. bunu belli aralıklarla yapmak zorundayım.. su ve yiyeceğe ihtiyacı var bu vücudun.. benim de vücuduma ihtiyacım var..
    toza teslim olmuş 6 katlı bir bina bu.. duvarları yıkık.. terkedilmiş.. her katta 4 daire var sanırım.. neyse umrumda değil.. sadece 4. kat 16 numaranın mutfağında yiyecek birşeyler olduğunu biliyorum.. ben geldiğimde çatıya çıkarken bu dairenin kapısının açık olduğunu görmüştüm.. sahi ne zaman gelmiştim buraya ben ?
    ···
  6. 24.
    0
    iyisin bin
    ···
  7. 23.
    0
    bsg iyi gidiyodun yannanladın sonra bütün olayı ammuğa godumun bebesi
    ···
  8. 22.
    0
    tırnaklarımın kenarındaki etleri ısırıyorum.. yoluyorum onları.. daha sonra acıyacak.. biliyorum..
    bunu bile bile yapıyorum..
    daha sonra acıyacak biliyorum..
    bir an gözüm yerde sürünen gölgeye takılıyor.. kırmızı gölünden yavaş yavaş çıkıyor.. bana doğru sürünüyor..
    orta parmağımın tırnağının kenarını ısırıyorum.. çekiyorum.. yine tahmin ettiğimden daha çok geldi.. yine pempe etim görünüyor.. yine canım acıyor..
    gölge yatağımın yanına kadar geldi.. su şişeme uzandı.. kapağını açtı.. zar zor ağzına zütürdü ve biraz içti.. düzensiz nefes alış verişini dinledim..
    sonra yine olduğu yere yığıldı kaldı..
    yağmurun ne zaman yağacağını düşündüm.. sonra aklımdan bir bach bestesi çaldım..
    ···
  9. 21.
    0
    yakından bakıyorum.. bir yaprağa bakıyorum.. çok yakından.. gözlerimin odaklayabileceği minimum mesafeyi merak ediyorum..
    burnumdan 4 parmak uzağı sanırım.. odadaki herşeye 4 parmak uzaktan bakıyorum.. bitkiye, piyanoya, gitara.. ellerime, tırnaklarıma.. ahşap zemindeki tozlara..
    yerdeki kırmızı göle.. kırmızı damlacıklara.. piyanonun beyaz tuşları üzerindeki kırmızı parmak izlerine..
    ···
  10. 20.
    0
    bir süredir uyanık olduğumu ve piyanoya baktığımı farkediyorum.. sanırım uyanmak böyle birşey..
    çok ilginç.. birden kendime geliyorum.. ve vücudumun kontrolünü aldğımı farkediyorum.. aklımda bu şeyler gezinirken battaniyemi kaldırıyorum..
    havanın soğuk olmasına rağmen üşenmiyorum piyanonun başına geçiyorum.. bütün tuşların üzerindeki tozları eski bir kumaş parçasıyla silmeye başlıyorum..
    ama bazı tuşlara kırmızı bir leke bulaşmış.. garip bunu hatırlamıyorum.. yavaşça bir tuşa basıyorum.. sonra bir başkasına.. ses odada yankılanıyor..
    yerdeki beni izliyor.. bakışlarını hissedebiliyorum.. umursamıyorum.. çalmaya devam ediyorum..
    ···
  11. 19.
    0
    ağlama sesleriyle uyanıyorum.. dönüp hala yerde yatan soruna bakıyorum.. hala bıraktığım gibi..
    yok olmasını umuyordum.. görmezden gelmeye karar veriyorum. tekrar uyumaya çalışıyorum.. bir süre sonra uykuya dalıyorum..
    ···
  12. 18.
    0
    yatağa oturmuş odanın ortasında yere yığılan kaderime bakıyorum.. hayat resmen kapımı kırıp girdi..
    beni buldu.. kaçtığım herşey beni buldu..
    ayağa kalkıp yaklaşmayı düşünüyorum.. sonra iyi bir fikir olmadığını düşünüp tekrar yatağıma yatıyorum..
    ···
  13. 17.
    0
    silüet yavaş yavaş içeri giriyor.. sadece ay ışığının aydınlattığı odada etrafına bakınıyor..
    piyanoya yaklaşıyor.. nefes alış verişini duyabiliyorum.. aldığı nefesi duman olarak verişini görüyorum.. bir an için bulunduğum yere bakıyor..
    ama karanlıktan beni görmediğini anlıyorum.. piyanonun yanında duruyor.. gözlerini kısarak etrafa bakıyor..
    ellerini piyanonun tozlu tuşlarında gezdiriyor.. yutkunuyor..
    sakince "git burdan" diyorum..
    bir anda çığlık atıyor ve bulunduğum yere bakıyor..
    tekrarlıyorum.. "git burdan"...
    gözlerini kısarak beni görmeye çalışıyor..
    -ben..
    -git burdan !
    ...
    sessiz odada uzun süredir duymadığım sesim yankılanıyor..
    -lütfen izin ver ben-
    -sus ! git burdan..
    ...
    bir an küçük pencereye çeviriyor kafasını.. ay ışığı yüzünü aydınlatıyor.. parlak koyu yeşil gözlerini o zaman görüyorum..
    yanağında bir damla yaş süzülüyor.. bir damla daha.. bir damla daha.. sonra uzun siyah saçlarına saklanıyor...
    yüzünü eğiyor.. damlalar tozlu ahşap zemine düşüyor.. düşen damlalar elmas gibi parlıyor..
    hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor..
    titriyor.. hıçkırıkları odada yankılanıyor..
    uzun gri ceketinin duğmelerini açıyor.. koyu yeşil elbisesinin karnındaki kan izlerini görüyorum.
    olduğu yere yığılıyor..
    yatağıma yatıyorum.. yağmur başlıyor..
    ···
  14. 16.
    0
    uyanıyorum. boş boş tavana bakıyorum.. gözlerimi tekrar kapatıyorum.. hayır birşey duymadım.
    yine ses geliyor. hayır gelmiyor..
    birisi ağlıyor.. hayır ağlamıyor..
    ses yaklaşıyor.. hayır..
    gözlerimi tekrar açıyorum.. bu kez kapıya bakıyorum.. ve hiçbirşey görmemeyi umuyorum..
    ama ses yaklaşıyor.. uzun zaman sonra ilk kez korkmaya başlıyorum.. kalkıp yatağa oturuyorum..
    ses yavaş yavaş kesiliyor..
    hayal gördüğüme inanmaya çalışıyorum..
    karanlık odada kapalı kapıya bakıyorum..
    kapının tokmağı oynamaya başlıyor...
    kapı gıcırdayarak içeri doğru aralanıyor..
    zayıf bir silüet karanlıkta içeri bakıyor..
    kıpırdamadan olduğum yerde bende ona bakıyorum..
    anlamsızca içeri giren soğuk hava dikkatimi çekiyor..
    odadaki tozlu ve kasvetli havanın yerini taze ve soğuk rüzgar alıyor..
    sanki biri mezarımın kapağını kaldırıyor..
    ···
  15. 15.
    0
    ben senin inkar ettiğin geçmişinim,
    ben görmezden geldiğin günlerim..
    ben sessizliğim.. ben içindeki sesim..
    ben unutulan şişelerinim,
    en derininde.. tozlu raflarında..

    ben senin çıkmaz sokağınım..
    ben senin okyanuslarınım..
    ben senin gözyaşlarınım..
    ben..
    ···
  16. 14.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=3V1Lov1U9mU
    uzaktan tren sesleri geliyor.. güzel..
    beni kaçıran, beni yakalayamayan, beni arayan, tek eksiği ben olan ve bana ihtiyacı olan bir hayat var dışarda.. uzakta..
    yiten, yok olan tükenen bir hayat.. o can sıkıcı rutinliğiyle, başından sonu belli oyunlarıyla saçma sapan zavallı bir hayat..
    glülümsetiyor bu düşünce beni.. mutlu ediyor..
    ···
  17. 13.
    0
    "Kayıp Adamın Defteri - Yalnızlık"
    -"Ah yalnızlık o kadar kıymetli ki.. Yokluğunuzun varlığı o kadar. kıymetli ki.."

    Yalnızlık zordur. Katlanılmaz ya da kötü bir şey olduğundan bahsetmiyorum.. Yalnız olabilmek zordur. Dik başlılık gerektirir, birilerini ittirebilme, kırma gücü gerektirir. Çünkü hayat nedense yalnız olmamanızı ister.. Böyle bir takıntısı vardır hayatın. O hastalıklı toplum sizi kendine çekip durur.. Neden ? Mail atarlar.. Mesaj atarlar.. Telefon ederler.. Kapını çalarlar.. Hiç durmazlar.. Yalnızlık özel bir çaba ister.
    Yalnızlık bir sanattır ve icra edeni de pek azdır. Gerçek bir yalnızı sokakta yürürken görseniz bile tanıyamazsınız, anlayamazsınız. Çünkü o sanatını mükemmel icra eden bir sanatçıdır. Ve enstrümanı hayatıdır. Dışarıda onsuz akıp giden hayattan nefret eder. Ama dışarıda "onsuz" akıp giden hayat, onun vâroluş sebebidir aslında.. Ve bunun farkındadır. Kalabalık, işlek bir sokakta yalnız insanın yeri, yıldızları görebildiği 2. yada 3. kat bir balkondur. Bazen şehrin uğultusuyla, bazen insanların onu umursamamasıyla, bazen de onu iğrenç sosyal hayata sokmaya çalışanları ittirmekle, başından savmakla beslenir.. Yuvasına, loş ışığındaki gölgeler arasına saklanır ve onun hayatı değil, hayatın onu kaçırmasından zevk alır. Bunu hisseder, bunu yaşar. Hayat onun için üzülür. Hayat onu yakalamaya çalışır. Hayat onun peşinden koşar. Ve hayat kaybeder !
    Ve yalnız insan gerçekten* * mutludur.
    Bazılarıysa benim gibi boynunda "sizi kırmak istemiyorum ama... " tabelasıyla dolaşır. Tanrı'ya bile sizi kırmak istemiyorum diyebilirim. "Kişisel değil yanlış anlamayın.." da yardımcısıdır ilkinin.. Savunma mekanizmasıdır bu. Ve ben denedim : çalışıyor..
    Eşsizdir yalnız insan. Diğer sıradan insanların bilseler garip diye tanımlayacakları takıntıları, huyları, alışkanlıkları vardır. Bunlar onu eşsiz kılan şeylerden bazılarıdır. Yalnız insan herşeyi yakından inceler. Nesnelere, olaylara, insanlara hayret etme yeteneğini (evet bu bir yetenektir) asla kaybetmez ama kimseye de belli etmez. Çoğu insan daha çocukluğunda kaybeder bu yeteneği.. Farkına bile varmazlar.
    Evindeki saat yıllar önce terketmiştir yalnız insanı. Duvarda izini bırakmıştır sadece. Çünkü zaman kontrol edilme bağımlısıdır. Zaman kibirli bir kadındır. istediği tek şey onunla ilgilenmeniz ve kölesi olmanızdır. Ama yalnız insanın, diğerlerinin zamanı anlayabilmelerine yarıyan numaralara ikide bir bakmasına gerek yoktur. istisna olarak işe ne zaman gitmesi gerektiği ve bunun gibi bir kaç durum için bacaklarına umursamaz bir bakış atar ki zaman, bu bakıştan nefret eder.
    Bu da yalnız insanın baş kaldırdığı, direndiği savaştığı cephelerden biridir. Ve bu cephede silahı umursamazlığıdır.
    Zaman da hayat gibidir. Peşinden koşulsun ister. Ama ne var ki hayat ve zaman, yalnız insanın dünyasında kaybedenleri oynamaya mahkumdurlar.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 12.
    +1
    Yorganın altına geçip herseyden herkesden soyutlanıp 31 ustune 31 çekıp yere sıp sıp atırıp damlaları saymak nsl bı fantazı
    Anlmdm
    ···
  19. 11.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=s20qUN39OyI
    kış bitmiyor.. gece bitmiyor.. yağmur bitmiyor.. yalnızlık bitmiyor..
    küçücük odada kulaklarım sessizlikle dolu.. gözlerim karanlıkla..
    ruhumu aç bırakıyorum.. aç bırakıyorum ki beslendiğim zaman kulaklarım notaların tadını tamamen alabilsin..
    ve ağlayabileyim.. ağlamak önemlidir.. varlığımı hatırlatır bana..
    ···
  20. 10.
    +1
    kokar orası ama ben sana diyim
    ···