1. 1.
    +5
    3-4 metrekare bi odada karanlık gecede yorganın altına saklanasım var.. hayattan, bütün o canlılıktan, yaşama telaşından.. aylarca yıllarca..
    tozlu virane bi binanın çatısı olsun yaşadığım yer.. yağmur yağdığında tavanından su sızdırsın.. yorganı burnuma kadar çekeyim yatağımda.. şıp şıp tahta zemine yağmurun damlayışını izliyim.. küçük penceren giren ay ışığı tozlu piyanomu ve gitarımı aydınlatsın yeter..
    ···
  1. 2.
    0
    isyannnnnnnnnnnnnnnn
    ···
  2. 3.
    +1
    insanlar uzak olsun benden.. kilometrelerce uzak.. kış olsun mevsim soğuk olsun hava.. yağmurlu olsun hüzünlü..
    güneş açmasın benim gözlerime.. melankoli güzeldir.. yalnızlık güzeldir.. ah o kadar değerli ki yokluğunuzun varlığı..
    ahşap koksun toz koksun hayat..
    ···
  3. 4.
    +1
    tozlu piyanoda birkaç nota çalmak için sarındığım battaniyelerle oturayım başına..
    http://www.youtube.com/watch?v=wJIRxqysNr8
    ama korkayım duyulmaktan.. korka korka basayım tuşlara..
    sessizliğin bozulmasından korkayım.. yavaş yavaş başlıyım tuşlara.. sakin..
    bomboş odada yankılansın her bir nota..
    gözlerim pencereden parlayan yıldızlara takılsın.. yine aklıma gelsin şu düşünce : belki aynı yıldıza takılmıştır gözlerimiz...
    ···
  4. 5.
    0
    tozlu yazı masamın üzerinde birkaç parça ekmek olsun.. fazlasını istemem.. boyası dökülmüş eski duvarlar yeter bana..
    ay ışığı, yıldızlar, yağmur yeter bana.. müzik yeter bana.. gerisini istemem yemin ederim..
    ···
  5. 6.
    0
    şuku ulen ne zamandır uzun yazı okumuyordum eheh.
    ···
  6. 7.
    0
    sarındığım battaniyelerle küçük penceremden dışarıya bakayım.. karanlıkta ay ışığının yıkadığı silüetlere.. kiremitler okyanusuna..
    gözlerim alışsın karanlığa.. lanet olası güneş hiç doğmasın.. ben geceye aidim.. soğuğa, karanlığa..
    çatlak boyası dökük duvarımda bir duvar saati izi olsun.. yıllar önce sökülüp atıldığı belli olan..
    hayat ve zaman odamın dışında kalsın .. onlar yitip gitsin ben değil.. onlar peşimden koşsun ben değil..
    bu oda.. bu tozlu yamuk duran avize.. bu ahşap zeminde eski nota kağıtları.. bu eski yatak..
    bu karanlık .. bu sessizliğin sesi yeter bana..
    ···
  7. 8.
    0
    hatıralarım var ya.. eskiler var ya.. ah eskilerin dayanılmaz çekiciliği..
    bu kadarı yetmez mi bana ? dahasını istemek aç gözlülük olur..
    zamansız gecenin köründe oyuncaklarımı, yani hatıralarımı çıkarayım şişelerinden..
    ah nasılda özenle şişelerde saklarım onları ben.. çekmecelerim, kutularım, şişelerim vardır benim..
    hatıralarımı unutmamak için onlarda saklarım hep..
    yoksa şu kusurlu hafızam nasıl korusun onları bozulmadan ?
    hergün hatıralarımı çıkarıp teker teker yeniden yaşarım ben.. yoksa unutur bu zayıf adam onları..
    bu yüzden yarattım ya bu odayı ya zaten..
    söylemedim dimi.. unutmamak için..
    unutmamak için..
    ···
  8. 9.
    0
    yatıyorum.. battaniyem burnuma kadar çekili.. küçük penceremden yağmuru izliyorum..
    cama vuran damlaları dinliyorum.. rüzgar bir an şiddetleniyor.. cama vuran damlaların hızlanıyor..
    heycanlanıyorum.. yağmurun şiddeti arttıkça heycanlanıyorum.. bunu durduramıyorum..
    hani yağmur yeteri kadar hızlansa, rüzgar yeteri kadar sert esse çıldırabilirim.. bunu durduramıyorum.
    anlamsızca daha çok yağmasını istiyorum.. daha hızlı daha sert.. gülümsüyorum..
    gözlerimden yaşlar geliyor.. kahkahalarla gülesim var ama kendi sesimi duymak istemiyorum..
    battaniyenin altında cenin gibi yatıyorum.. içimden kahkahalar atıyorum.. neden çünkü yağmur deli gibi yağıyor..
    bir flaş patlıyor.. gözümün önünde tozlu küçük oda birden aydınlanıyor.. ardından gök gürlüyor..
    tanrım.. kendimi kontrol edemiyorum.. bidaha bidaha nolur bidaha..
    bir flaş daha patlıyor.. evet hadi şimdi daha şiddetli olsun nolur nolur yalvarırım..
    gök yarılır gibi inliyor.. binada gıcırdıyarak titreyerek karşılık veriyor buna..
    resmen kahkahalarımı yutmaya çalışıyorum.. gözlerimden yaşlar geliyor..
    bir flaş daha..
    ve bir an için yatağımın karşısındaki gardrobun tozlu aynasından deliliğimin ilk kahkahalarını görüyorum..
    ···
  9. 10.
    +1
    kokar orası ama ben sana diyim
    ···
  10. 11.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=s20qUN39OyI
    kış bitmiyor.. gece bitmiyor.. yağmur bitmiyor.. yalnızlık bitmiyor..
    küçücük odada kulaklarım sessizlikle dolu.. gözlerim karanlıkla..
    ruhumu aç bırakıyorum.. aç bırakıyorum ki beslendiğim zaman kulaklarım notaların tadını tamamen alabilsin..
    ve ağlayabileyim.. ağlamak önemlidir.. varlığımı hatırlatır bana..
    ···
  11. 12.
    +1
    Yorganın altına geçip herseyden herkesden soyutlanıp 31 ustune 31 çekıp yere sıp sıp atırıp damlaları saymak nsl bı fantazı
    Anlmdm
    ···
  12. 13.
    0
    "Kayıp Adamın Defteri - Yalnızlık"
    -"Ah yalnızlık o kadar kıymetli ki.. Yokluğunuzun varlığı o kadar. kıymetli ki.."

    Yalnızlık zordur. Katlanılmaz ya da kötü bir şey olduğundan bahsetmiyorum.. Yalnız olabilmek zordur. Dik başlılık gerektirir, birilerini ittirebilme, kırma gücü gerektirir. Çünkü hayat nedense yalnız olmamanızı ister.. Böyle bir takıntısı vardır hayatın. O hastalıklı toplum sizi kendine çekip durur.. Neden ? Mail atarlar.. Mesaj atarlar.. Telefon ederler.. Kapını çalarlar.. Hiç durmazlar.. Yalnızlık özel bir çaba ister.
    Yalnızlık bir sanattır ve icra edeni de pek azdır. Gerçek bir yalnızı sokakta yürürken görseniz bile tanıyamazsınız, anlayamazsınız. Çünkü o sanatını mükemmel icra eden bir sanatçıdır. Ve enstrümanı hayatıdır. Dışarıda onsuz akıp giden hayattan nefret eder. Ama dışarıda "onsuz" akıp giden hayat, onun vâroluş sebebidir aslında.. Ve bunun farkındadır. Kalabalık, işlek bir sokakta yalnız insanın yeri, yıldızları görebildiği 2. yada 3. kat bir balkondur. Bazen şehrin uğultusuyla, bazen insanların onu umursamamasıyla, bazen de onu iğrenç sosyal hayata sokmaya çalışanları ittirmekle, başından savmakla beslenir.. Yuvasına, loş ışığındaki gölgeler arasına saklanır ve onun hayatı değil, hayatın onu kaçırmasından zevk alır. Bunu hisseder, bunu yaşar. Hayat onun için üzülür. Hayat onu yakalamaya çalışır. Hayat onun peşinden koşar. Ve hayat kaybeder !
    Ve yalnız insan gerçekten* * mutludur.
    Bazılarıysa benim gibi boynunda "sizi kırmak istemiyorum ama... " tabelasıyla dolaşır. Tanrı'ya bile sizi kırmak istemiyorum diyebilirim. "Kişisel değil yanlış anlamayın.." da yardımcısıdır ilkinin.. Savunma mekanizmasıdır bu. Ve ben denedim : çalışıyor..
    Eşsizdir yalnız insan. Diğer sıradan insanların bilseler garip diye tanımlayacakları takıntıları, huyları, alışkanlıkları vardır. Bunlar onu eşsiz kılan şeylerden bazılarıdır. Yalnız insan herşeyi yakından inceler. Nesnelere, olaylara, insanlara hayret etme yeteneğini (evet bu bir yetenektir) asla kaybetmez ama kimseye de belli etmez. Çoğu insan daha çocukluğunda kaybeder bu yeteneği.. Farkına bile varmazlar.
    Evindeki saat yıllar önce terketmiştir yalnız insanı. Duvarda izini bırakmıştır sadece. Çünkü zaman kontrol edilme bağımlısıdır. Zaman kibirli bir kadındır. istediği tek şey onunla ilgilenmeniz ve kölesi olmanızdır. Ama yalnız insanın, diğerlerinin zamanı anlayabilmelerine yarıyan numaralara ikide bir bakmasına gerek yoktur. istisna olarak işe ne zaman gitmesi gerektiği ve bunun gibi bir kaç durum için bacaklarına umursamaz bir bakış atar ki zaman, bu bakıştan nefret eder.
    Bu da yalnız insanın baş kaldırdığı, direndiği savaştığı cephelerden biridir. Ve bu cephede silahı umursamazlığıdır.
    Zaman da hayat gibidir. Peşinden koşulsun ister. Ama ne var ki hayat ve zaman, yalnız insanın dünyasında kaybedenleri oynamaya mahkumdurlar.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 14.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=3V1Lov1U9mU
    uzaktan tren sesleri geliyor.. güzel..
    beni kaçıran, beni yakalayamayan, beni arayan, tek eksiği ben olan ve bana ihtiyacı olan bir hayat var dışarda.. uzakta..
    yiten, yok olan tükenen bir hayat.. o can sıkıcı rutinliğiyle, başından sonu belli oyunlarıyla saçma sapan zavallı bir hayat..
    glülümsetiyor bu düşünce beni.. mutlu ediyor..
    ···
  14. 15.
    0
    ben senin inkar ettiğin geçmişinim,
    ben görmezden geldiğin günlerim..
    ben sessizliğim.. ben içindeki sesim..
    ben unutulan şişelerinim,
    en derininde.. tozlu raflarında..

    ben senin çıkmaz sokağınım..
    ben senin okyanuslarınım..
    ben senin gözyaşlarınım..
    ben..
    ···
  15. 16.
    0
    uyanıyorum. boş boş tavana bakıyorum.. gözlerimi tekrar kapatıyorum.. hayır birşey duymadım.
    yine ses geliyor. hayır gelmiyor..
    birisi ağlıyor.. hayır ağlamıyor..
    ses yaklaşıyor.. hayır..
    gözlerimi tekrar açıyorum.. bu kez kapıya bakıyorum.. ve hiçbirşey görmemeyi umuyorum..
    ama ses yaklaşıyor.. uzun zaman sonra ilk kez korkmaya başlıyorum.. kalkıp yatağa oturuyorum..
    ses yavaş yavaş kesiliyor..
    hayal gördüğüme inanmaya çalışıyorum..
    karanlık odada kapalı kapıya bakıyorum..
    kapının tokmağı oynamaya başlıyor...
    kapı gıcırdayarak içeri doğru aralanıyor..
    zayıf bir silüet karanlıkta içeri bakıyor..
    kıpırdamadan olduğum yerde bende ona bakıyorum..
    anlamsızca içeri giren soğuk hava dikkatimi çekiyor..
    odadaki tozlu ve kasvetli havanın yerini taze ve soğuk rüzgar alıyor..
    sanki biri mezarımın kapağını kaldırıyor..
    ···
  16. 17.
    0
    silüet yavaş yavaş içeri giriyor.. sadece ay ışığının aydınlattığı odada etrafına bakınıyor..
    piyanoya yaklaşıyor.. nefes alış verişini duyabiliyorum.. aldığı nefesi duman olarak verişini görüyorum.. bir an için bulunduğum yere bakıyor..
    ama karanlıktan beni görmediğini anlıyorum.. piyanonun yanında duruyor.. gözlerini kısarak etrafa bakıyor..
    ellerini piyanonun tozlu tuşlarında gezdiriyor.. yutkunuyor..
    sakince "git burdan" diyorum..
    bir anda çığlık atıyor ve bulunduğum yere bakıyor..
    tekrarlıyorum.. "git burdan"...
    gözlerini kısarak beni görmeye çalışıyor..
    -ben..
    -git burdan !
    ...
    sessiz odada uzun süredir duymadığım sesim yankılanıyor..
    -lütfen izin ver ben-
    -sus ! git burdan..
    ...
    bir an küçük pencereye çeviriyor kafasını.. ay ışığı yüzünü aydınlatıyor.. parlak koyu yeşil gözlerini o zaman görüyorum..
    yanağında bir damla yaş süzülüyor.. bir damla daha.. bir damla daha.. sonra uzun siyah saçlarına saklanıyor...
    yüzünü eğiyor.. damlalar tozlu ahşap zemine düşüyor.. düşen damlalar elmas gibi parlıyor..
    hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor..
    titriyor.. hıçkırıkları odada yankılanıyor..
    uzun gri ceketinin duğmelerini açıyor.. koyu yeşil elbisesinin karnındaki kan izlerini görüyorum.
    olduğu yere yığılıyor..
    yatağıma yatıyorum.. yağmur başlıyor..
    ···
  17. 18.
    0
    yatağa oturmuş odanın ortasında yere yığılan kaderime bakıyorum.. hayat resmen kapımı kırıp girdi..
    beni buldu.. kaçtığım herşey beni buldu..
    ayağa kalkıp yaklaşmayı düşünüyorum.. sonra iyi bir fikir olmadığını düşünüp tekrar yatağıma yatıyorum..
    ···
  18. 19.
    0
    ağlama sesleriyle uyanıyorum.. dönüp hala yerde yatan soruna bakıyorum.. hala bıraktığım gibi..
    yok olmasını umuyordum.. görmezden gelmeye karar veriyorum. tekrar uyumaya çalışıyorum.. bir süre sonra uykuya dalıyorum..
    ···
  19. 20.
    0
    bir süredir uyanık olduğumu ve piyanoya baktığımı farkediyorum.. sanırım uyanmak böyle birşey..
    çok ilginç.. birden kendime geliyorum.. ve vücudumun kontrolünü aldğımı farkediyorum.. aklımda bu şeyler gezinirken battaniyemi kaldırıyorum..
    havanın soğuk olmasına rağmen üşenmiyorum piyanonun başına geçiyorum.. bütün tuşların üzerindeki tozları eski bir kumaş parçasıyla silmeye başlıyorum..
    ama bazı tuşlara kırmızı bir leke bulaşmış.. garip bunu hatırlamıyorum.. yavaşça bir tuşa basıyorum.. sonra bir başkasına.. ses odada yankılanıyor..
    yerdeki beni izliyor.. bakışlarını hissedebiliyorum.. umursamıyorum.. çalmaya devam ediyorum..
    ···