/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +1 -3
    Adam ilminin ve zekasının zekatını verse tüm sözlüğe yeter ama burda liseli veletler dalga geçiyor o küçük beyinleriyle
    ···
  2. 77.
    +2 -1
    Sobanın kendisine haber verdiğini sanan üstün zekalı * * *
    ···
  3. 78.
    +1 -2
    "Dünya dışında yaşam olmadığını mı iddia ediyorsunuz? Bu, okyanustan aldığınız bir kap suya bakarak, okyanusta balinaların yaşamadığını iddia etmeye benziyor!" Neil deGrasse Tyson
    Zîrâ, zemin, küçüklüğü ve hakaretiyle (küçüklük) beraber, zîhayat ve zîşuur mahlûklardan (hayat ve şuur sahibi) doldurulması ve ara sıra boşaltılıp yeniden zîşuurlarla şenlendirilmesi işaret eder, belki tasrih (belirtmek) eder ki, şu muhteşem burçlar sahibi müzeyyen kasırlar (süslü köşkler) hükmünde olan semâvât dahi zîşuur ve zevi'l-idrâk (idrak sahibi) mahlûklarla doludur. Said Nursi
    cahil mi?
    ···
    1. 1.
      -1
      Dünyanın canlılarla dolu olması uzayın da canlılarla dolu olduğuna işaret ediyomuş. bi tak bilmediği burdan belli oluyo. Adamlar aya gitti var mı yaşam YOK, güneşte var mı yaşam YOK, git merküre gündüz +200 derece gece -200 derece yiyosa yaşa. Uzay yaşamla dolu falan değil. Sadece dünya benzeri gezegenlerde yaşam olma ihtimali var
      ···
    2. 2.
      -2
      hmm tamam
      ···
  4. 79.
    +1
    Lan olm hiçmi işiniz gücünüz yok bu amk delisi yüzünden tartışıyonuz? Deli saiti tımarhaneye tıkan atatürk değildi, halife sultan abdulhamitti.
    ···
  5. 80.
    +1 -2
    O zaman Hz.Ali(K.V)’de bir nevi peygamber konumuna yükseltilmiş olunmuyor mu?

    Bir konu hakkında yorum ve tahlil yaparken, o konuyu doğru okuyup doğru anlamak ve doğru bilmek esastır. Bilmediği bir konu hakkında yorum yapmak; su-i zana sebebiyet verir ve o kişiyi “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (isra,17/36)gereği mesul eder.

    ilgili metin 18.Lema’da geçmektedir. Bediüzzaman Hazretleri bu Lema’nın önsözünde: “Risale-i Nur şakirtlerine işaret eden Hazret-i Ali'nin (r.a.) bir keramet-i gaybiyesidir.” Gizli kalmış gaybî mühim bir mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder” diyerek konunun öncelikle Efendimiz (SAV)’in bir mucizesi ve “Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır."(1) işaretine mazhar Hz.Ali (K.V)’nin bir kerameti olarak takdim etmektedir. Soruda sorulan metin şu şekildedir; “Sonra Hazret-i Cebrail'in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali'ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı ism-i Âzam, Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: "Ben Cebrail'in şahsını yalnız alâimü's-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum"(18.Lema) Görüldüğü üzere, Hz.Ali’ye (K.V.) inen bir Sekine’den bahis vardır, yoksa haşa- Peygamberane bir vahiyden değil! Bahse konu Sekine, Mecmuatü'l-Ahzabta “Kaside-i Ercûze” şeklinde geçmektedir.(2) Allah’ın altı ism-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile bir dua-yı münacattır. Bediüzzaman Hazretleri bu "Sekîne" tâbir edilen ism-i Âzamın okunma şeklini de “yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimî vird edinmeli” (Lemalar:Sayfa 425) şeklinde dile getirmektedir.

    itiraz edilen husus; ifadede geçen “Sekine namıyla bir sayfa” ise Sayfa’dan murat ilahi bir ilhamvari mesajdır, yoksa Efendimize (SAV) inen “vahiy sayfaları” ile karıştırılmamalıdır. Şayet itiraz Cebrail'i(AS) görmüş olma Keyfiyeti ise, başta Hz.Aişe, Hazret-i Ömer, ibni Abbas, Üsame bin Zeyd, Ümmü Seleme, Sa’d ibni Ebî Vakkas gibi pek çok Sahabe, Cebrail (AS)'ı Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilan etmektedirler.(3)

    Şayet itiraz Sayfa’nın kucağına düşme keyfiyeti ise, imamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır: "Onlar vahiyle Peygambere (a.s.m.) nazil olduğu vakit, imam-ı Ali’ye (r.a.) emretti, “Yaz”; o da yazdı, sonra nazmetti."(Şualar:635) Konuyu özetlemek gerekirse; Cebrail (AS) Peygamberimizin (SAV) huzuruna geldiği vakit, altı ism-i Azam’lı münacat duasını, murad-ı ilahi gereği, ilim Şehrinin Anahtarı Hz.Ali’ye (K.V.) nazmetmesi için getirmiş, Efendimiz de (SAV) Hz.Ali’ye Sekineyi bir Kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı ilahi , nazmetme işlevini Hz.Ali’nin yapması istediğinden, Bediüzzaman Hazretleri “Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş” şeklinde belirtmektedir.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 81.
    +1 -1
    Sekine” hakkında Kur’an-ı Kerimde geçen; “Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, Sekine(güven duygusu ve huzur) indiren O'dur.” (Fetih Suresi, 4) Ayetin tefsirinde Elmalı Hamdi Yazır; Hz. Ali'nin “Sekine” ile neyi kast ettiğini şöyle açıklamaktadır:

    "Sekîne müminin kalbine sakin olup onu güvenli kılan melektir." “Sekine” ifadesini pek çok Hadis-i Şerifte de görmek mümkündür : Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yanında da iki uzun iple bağlı olan atı duruyordu. Derken etrafını bir bulut kapladı. Ve bu bulut ona yaklaşmaya başladı. At da bu durumdan huysuzlanmaya, ürkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah (sav)'a gelip vak'ayı anlattı. Hz. Peygamber (sav) ona şu açıklamada bulundu: "Bu sekine idi, Kur'an için inmişti"(4)

    Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekine iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar."(5)

    Ben şehadet ederim ki Ebu Hüreyre ve Ebu Said (ra) Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğine şehadet ettiler: "Bir cemaat oturup Allah'ı zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah'ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek)lere anar."(6)

    Netice olarak, Hz.Ali’nin Sekine mahiyetinde ism-i Azam duasını nazmetme keyfiyetine mazhar olmasının Ehl-i Sünnet perspektifinde bir sakıncası yoktur. Bu Hz.Ali’ye inen bir vahiy değildir, Efendimiz (SAV)’e inen ismi Azam duasının, Hz.Ali’ye bildirilerek onun nazmetmesidir. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi de buna isnaden olsa gerek, “Sekine insanını” şu şekilde tarif etmektedir: Sekîne’ye mazhar bu âhenk ve huzur insanı, davranışları itibâriyle vakûr, emniyet telkîn edici, inandırıcı ve ciddî, iç âlemi itibâriyle ve Allah’la münâsebetleri açısından da temkinli, dikkatli, benlik, çolpalık ve şatahat düşüncesinden uzak ve bektâşiyâne hezeyanlara karşı da hep kapalıdır. Her vâridat ve her inşirâh veren esintiyi O’ndan bilir, edep ve şükranla iki büklüm olur, her huzursuzluk ve tatminsizliği de mahiyetindeki boşluklarla irtibatlandırır, kendini sorgular ve nefsiyle hesaplaşır.(7)

    (1) Tirmizî, Menâkıb: 20; el-Hakim, el-Müstedrek, 3:126
    (2) Ahmet Gümüşhanevi Hazretleri, Mecmuatul Ahzab , Sayfa 582-597.
    (3) Buhârî, Fedâilü’l-Eshâb: 30; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:276-277; Ahmed ibni Hanbel, Fedâilü’s-Sahâbe (tahkik: Vasiyyüllah), no. 1817, 1853, 1918; Müsned, 1:212; el-Askalânî, el-isâbe, 1:598. ; Buharî, Mağâzî: 18, Libas: 24; Müslim, Fedâil: 46, 47, no.
    Tümünü Göster
    ···