http://www.youtube.com/watch?v=niIcxMuORco
titrek bir mum ışığında istedim ben seni
cılız ve sönmek üzere olan..
alevler içinde istedim ben seni
ateşimizin yanında esamesi okunmayan..
kendisiyle tanışmama vesile olan avam bir sözlük kadınıydı oysaki. kim bilebilirdi ki bu kadar tutkulu ve kaliteli bir aşk yaşayacağımızı...
minik sohbetlerle başladık önce, onların yerini geceler boyu süregelen konuşmalar aldı. masum konuşmalarımız vardı, onları erotik dokunuşlarla süsledik; masum isteklerimiz vardı, onları tutkuyla kamçıladık. sadece konuşmak yetmemeye başladı zamanla. tüm benliğimle ve kadınlığımla onu istiyordum artık, emindim bundan. en ufak hareketimde bile cüretkar bir davet yatmaya başlamıştı; o, bunun farkındaydı...
sonunda uzakken bir atan kalplerimiz yan yanaydı. elimi uzatsam oradaydı, sesini duyabilirdim, göğüs kafesinin üzerinde yaptığı baskıyı hissedebilirdim. benimkini his
setmesi için elini uzatmasına gerek yoktu; onun varlığı zaten kalbimin göğüs kafesimi terk etmesine sebep olmuştu. usulca elimi tuttu, avuçları arasında kaybolmuştu
ellerim. onun yanındayken küçüktüm belki de, evet ;ama güçsüz değildim. tüm dünyayla mücadele edebilirdim o an, her şeye göğüs gerebilirdim; o an herkesten daha güçlüydüm ben. karşısında pes edeceğim tek bir insan vardı; o da ellerimi suçlu bir çocukmuşum gibi hiç karşı koymadan teslim ettiğim adamdı.
sık adımlarla yürümeye başladık. sanki yetişmemiz gereken bir şey vardı. oysaki tüm gün bizimdi, bu acelenin sebebi neydi? elimi sımsıkı kavramıştı artık, sanki kaçırmak istemediği bir şeyler vardı. buradaydım aslında ben, git dese de kalacak kadar yüzsüzdüm hatta o an. parmaklarımızı birbirine kenetlemiştik tamamen, ayırmaya kimsenin gücü yetmezdi. kollarımız da birbirine değmeye başlamıştı arsızca, kim bilebilirdi ki bu kadar küçük bir temasın bile bir kadını baştan çıkarabileceğini. kimse bilmiyordu; o ana kadar, benim bilmediğim gibi. eve gelmiştik, anahtarları çantamda bulmam epey zamanımı almıştı. ellerim titriyordu; belki de bu yüzdendi bu kadar uzun sürmesi, belki de sadece şımarık bir çocuk gibi mütemadiyen onu isteyen bedenimin sabırsızlığından bana öyle gelmişti.
kapının önüne gelmiştik, anahtar elimdeydi. bedenim şimdiden alev alevdi. içeriye girmek için sabırsızlanıyordum. aniden belimi kavrayıp beni kendine çekmesiyle onun daha da sabırsız olduğunu anlamıştım. şimdi kalbinin sesini hissedebilecek kadar yakındım ona. sıcaklığı, zaten alev gibi olan bedenimi kora çevirmişti. belime öyle bir sarılmıştı ki, hareket etmem mümkün değildi. daha şimdiden tamamen ona ait olduğumu hissetmiştim. tüm bedenime el koymuştu adeta, vücudumun her bir köşesi ona hizmet etmek için çırpınıyordu. bu yarışı dudaklarım kazanmıştı. ilk önce onlar hissetti gerçek sıcaklığını; dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. sımsıkı belimi saran kollarına tezat olarak yumuşacıktı dudakları, öpüşü... zaten yerinde olmayan kalbim artık bir bedeviydi onun dudaklarında kaybolan. ama artık içeri girmeliydik, yaşanacak daha çok şey vardı. "dur" dedim nefes nefese, "içeri girelim". "tamam" dedi titreyen sesiyle. zaten kontrol edemediğim ellerim artık kendi başına hareket ediyordu. neyse ki onlar da o vücudu hissetmek istiyordu, usulca itaat edip kapıyı açtılar. panjurlar tamamen kapalıydı, belki de daha önceden planlamıştım bu anı. kapıyı sertçe çekti. tamamen baş başaydık artık. avına doğru hareketlenen bir kaplan gibiydi üzerime doğru yürürken, bense onun gönüllü kurbanıydım; o yakınlığı hissedebilmek için hayatından vazgeçmeye hazır olan. elleri yine belimdeydi. dudakları bu defa boynumla buluşmuştu. kollarımı omuzlarına attım, ellerimle sırtında dolaşmaya başladım. ani bi hareketle beni kucağına aldı, bacaklarımı beline dolamıştım; dudakları ise boynumdaki gezintisine devam ediyordu. her bir hücresiyle onu hissedebiliyordum artık. geriye doğru savurduğum başımı ona doğru eğdim. dudaklarım bu kadar susuzluğa daha fazla dayanamamıştı. susadığımı hissetmiş olmalıydı, boynumdan ayırdığı dudaklarını tekrar dudaklarıma bastırdı. ilki kadar yumuşak değildi bu öpüş; o da susamıştı. minik ısırıklar ve küçük dil hareketleri ikimizi de baştan çıkarmıştı. bir süre o şekilde öpüşmeye devam ettik. sonra beni kibarca yatağa zütürdü. ilk önce üstümdeki bluzu çıkarttı, siyah dantelli sütyenim ve skinny pantolonumla altında yatıyordum. onun tshirtüne uzandım, çıkartmasına yardım ettim. yarı çıplaktı artık bedenlerimiz, birbirimizin tenini hissetme vakti gelmişti; daha fazla dayanmanın imkanı yoktu. dudaklarımı onun dudaklarına uzattım, yeniden buluşmuştuk işte. gittikçe artıyordu şehvetimiz, bunu fark etmemek olanaksızdı. ellerim onun sırtındaydı, o da ellerini vücudumda gezdirmeye başlamıştı. büyük ve soğuk elleri vardı, sıcacık vücudumda adeta şok etkisi yaratıyordu. soğuğun etkisiyle her dokunuşunda titriyordum. ben titredikçe o kendisini bana daha çok bastırıyordu. dudaklarını yavaşça boynuma indirdi, artık göğüslerime çok yakındı. biraz daha aşağıya indi, sütyenimin izin verdiği ölçüde göğüslerimi öpmeye başladı. bir eliyle sütyenimin askısını omzumdan düşürmüştü. omzumdan uzaklaşan eli göğsümü kavramıştı. diğer eliyle ise hızlıca sütyenimin kopçasını açıvermişti. artık çamaşırım yoktu. onu bir kenara atmıştı. iki eliyle göğüslerimi kavramıştı, dudakları yavaş yavaş göğüslerimden göbeğime doğru inmeye başladı. göbeğimdeki piercingle oynuyordu diliyle, ağzına gelen metal tadından zevk alırcasına. ellerini pantolonumun düğmesine zütürdü, hiç itiraz etmedim; gönüllü kurbanıydım ne de olsa. sabırla çıkardı daracık pantolonumu, sonra da kendininkinden kurtuldu. bacaklarını hissediyordum, bacaklarımı hissediyordu... birbirine dolamıştık bacaklarımızı, ellerinin soğukluğuna karşın sıcacıktı teni. iç çamaşırım üzerinden hissedebiliyordum erekte olmuş erkekliğini. tekrar gömüldü dudaklarıma birden, penisini de hissediyordum artık üzerimde. kah dudaklarımı, kah boynumu öpmeye başlamıştı, elleri ise göğüslerimdeydi. elinin birini sinsice aşağıya indirdi, çamaşırımdan içeriye soktu, yavaşça inledim. bu minik çığlık onu daha çok tahrik etmişti, dudağımı vahşi bir kedi gibi ısırmıştı. artık tamamen onun olmanın vakti gelmişti, çamaşırımı çıkardı önce, sonra kendi boxerını bir kenara fırlattı. çırılçıplaktık tamamen, sadece ikimizdik. içime girmesi için yalvardım ona, "hadi yeter artık" diyordum kegib kegib. yavaşça içime giriyordu sonunda, yeterince ıslanmıştım, onu kabul etmem hiç zor olmayacaktı. ufak ufak gidip gelmeye başladı üzerimde, ben hala yalvarıyordum "gir artık" diye. sonra tüm erkekliğiyle içime girmişti, yüksek sesle inlemiştim, içimdeydi artık; onundum. 3-4 sn öylece kalmıştı, belli ki sıcaklığımı tanımak istiyordu. tamamen gidip gelmeye başlamıştı üstümde, "daha hızlı aşkım" diyordum nefes nefese. soluk alışverişlerimiz yarışıyordu resmen birbiriyle. sıcacık nefesini hissedebiliyordum rahatlıkla. içimde gidip gelen erkeğimi hissedebiliyordum. yeterince hızlıydı, yeterince sertti ve yeterince ateşliydi. beni kendine doğru çekip kaldırdı. kucağındaydım artık, üstünde yavaş yavaş zıplıyordum, bir yandan da öpüşmeye devam ediyorduk. ellerini yeniden belime dolamıştı, bir bütün olmuştuk artık onunla. beni tekrar yatağa yatırdı, ayaklarımı beline doladım ve bu sefer daha hızlı bir şekilde gidip gelmeye başladı üzerimde. çok güçlüydü, ona karşı koymam imkansızdı, onun karşısında aciz olmayı seviyordum, aciz olmak ilk defa bu kadar güzeldi. bir süre daha bu şekilde seviştik, sonra içimdeki ılıklığını hissettim; artık gerçekten onundum, tamamen.
mahçup bir gülümsemeyle uğurladım seni,
bulutların üzerinden..
düşmem ne kadar zaman alırdı ki
senin o tarif edilemeyen cennetinden..
(bkz:
damdan inerim ebenizi giberim)