1. 26.
    +4
    sırayla yukarı çıkan gurup bir önce gelenin de çıkmasına yardım etti ve etraflarına bakınmaya başladılar. ilk dikkatlerini çeken stadın artık baya bir mesafe arkalarında kaldığıydı. horus ve daxpha'nın onları kurtarırken arabaları havaya uçurmasıyla başlayan yangın geniş bir alana yayılmış olacak ki, kara dumanlar hala yükselmeye devam ediyordu. derin bir nefes aldı bop; 'bi daha dışarı çıkabileceğimi sanmıyordum' dedi. bay gordon sırtına vurdu babacan bi tavırla ama bop o anda sırtında bir kaç kemiğin kırıldığına yemin edebilirdi. 'evet beyler çekin temiz havayı içinize' dedi bay gordon neşeli neşeli. diğerleri onun bu neşesine hayran kalmış bir şekilde etraflarına baktılar. 'nereye gitmeyi planlıyosunuz' diye sordu bay gordon. mugibi ona kırsala gitme planlarından bahsetti kısaca. bay gordon düşünceli düşünceli onlara baktı; 'en iyisi bu olur herhalde' diye belirtti fikrini, 'şehir içinden iyidir herhalde orda durum.'.
    ···
  2. 27.
    +4
    'siz nereye gideceksiniz' diye sordu rakat bay gordon'a. diğerleri bu adamın kendileriyle beraber gelmesini istiyordu, kendilerini onun yanında güvende hissediyorlardı çünkü en nihayetinde o eski bir askerdi. kim kendini ondan daha iyi savunabilirdi Ki? bay gordon; 'ben bi süre sizinle gelebilirim eğer izin verirseniz' dedi diğerlerine bakarak 'gitmem gereken yer yolunuzun üstü. yürüme hızıyla bir kaç gün beraber gidebiliriz'. diğerleri bu cevap karşısında rahatlammış bir şekilde bay gordon'a onlarla gelmelerinin bir sakıncası olmadığını söylediler. bop'un bağırmasıyla irkildiler sonra, bop guruba bir kaç metre ötede onlara doğru gelen enfekteyi işaret ediyordu. bay gordon gülerek enfektenin üzerine gitti ve onu sert bir tekmeyle yere yıktı. sonra üzerine çıkıp kafasını iki yanından kavradı ve çekerek kopardı. diğerleri ona tam anlamıyla şok olmuş bir şekilde bakıyorlardı. bay gordon elinde, ağzı hala hareket eden kafayı son derece rahat bir tavırla, yakınlardaki bir ağacın diğerlerine nazaran daha alçakta olan bir dalını kırarak geçirdi. kafa, anlının ortasından çıkan bilek kalınlığındaki dal parçasıyla diğerlerine ifadesiz gözlerle bakıyordu. 'hadi gidelim artık ' dedi yaşlı bay gordon neşeli bir sesle. şaşkınlığı henüz geçen bop, 'yılın transferini yaptık ' diyebildi sadece rakat'a doğru. böylece bay gordon'un peşine takıldılar.
    ···
  3. 28.
    +4
    mugibi koltuğun üzerinden bir yastık aldı, masanın üzerinden ise örtüsünü çekip dışarı çıktı. yastığı yolun ortasına attı, örtüyü ise dairenin önündeki ağaca bağladı. işi bitince kendini diğerlerinin yanına koltuğa attı. bop cebinden 3 sigara çıkardı sonra, 'iki kişi dönsün aga bi tanesini az kaldı sigara ' dedi ve guruba paylaştırdı. rakat, mugibi'nin uzattığı çakmakla sigarasını yakarken, horus'Un personel odasında kalırlarken getirdiği haritayı incelemeye koyuldu. bop ise yürümekten yorulmuş olacak ki salavat'daki sigara kendisine dönmeden uyuya kaldı. hava ise artık yavaş yavaş kararmaya başlamıştı, günlerin kısa olması sıcakta yürümelerini engelliyordu ama gün ışığından yararlanma sürelerinin az olması da bu durumun dezavantajıydı. mugibi tek oda tek salon olan evin tuvaletini kullanmak için ayaklandı ve salondan ayrıldı. rakat ise bay gordon'ın her an kapalı perdeleri açıp camdan içeri girmesini beklentisi içinde kırdıkları pencereye bakıyordu.
    ···
  4. 29.
    +4
    sabahın ilk ışıklarında rakat'ın sesiyle uyandılar bu sefer. 'bay gordon hala ortada yok' dedi ve açlıktan kazınan midesini susturmak için çantaları aradı. 'hay anasını gibiyim ya' dedi sonra çantaları bulamayınca. dün gece olanları yeni yeni idrak ediyordu. mugibi kalktı yavaş yavaş, gerinirken bop'a bir tokat patlattı: 'böyle insan mı uyandırılır it' diyebildi bop sadece gözünü açmadan. rakat yiyecek bulma umuduyla mutfağa gitti ve rafları tek tek indirmeye başladı. en ufak bir yemek kırıntısı için bekleyen 5 kişi vardı içerde. buz dolabını açtığına yüzünü ekşitti ve öğürmemek için kendini tuttu. elektrik kesintisinden bu yana dolaptaki her şey çürümeye terk edilmişti. rakat burnuna gelen çürümüş peynir kokusuna dayanmaya çalışarak henüz kokmaya başlamayan yiyecek bir şey aradı. elini dolabın arkasına doğru attı ve 2 ton balığı konservesi buldu. mutfak çekmecesinden 6 çatal çıkardı ve konserveleri açıp salona geri döndü. çatalları artık uyanan guruba attı ve ton balıklarını masaya koydu; 'herkes bi çatal alsın beyler yiyecek başka bişe bulamadım' dedi ve kendine düşen payı ağzına attı.
    ···
  5. 30.
    +4
    diğerleri de kendilerine düşen payı aldıklarında ve yiyecek yada içecek başka bişe olmadığı gerçeğini sindirdiklerinde dışarı çıkmak için hazırlandılar tekrar. 'bay gordon nerde sizce' dedi horus. 'başına bişe gelmiş olmasın' diye sordu daxpha endişeyle. 'endişe etmeyin beyler' dedi mugibi, 'onun başına kolay kolay bişe geleceğini sanmıyorum. o kafayla bizden önce ölmez heralde.' diye bitirdi sözünü. bu arada kırık pencerenin perdesini aralayan bop kafasını temkinle dışarı çıkarıp etrafa kısaca bir göz attı. 'kimseyi görmüyorum beyler güvenli gibi' dedi ve perdeyi sonuna kadar açtı. ilk çıkan bop'dan sonra diğerleri de bir bir dışarı çıktı ve etraflarına bir göz attılar. 'bay gordon hayattaysa bizi bulur' dedi rakat, 'ne yöne gittiğimizi söyledik zaten.'. diğerleri de ona hak verdi ve geceyi geçirecek yer bulmadan önce yolculuk ettikleri ana sokağa çıkıp yürümeye başladılar
    ···
  6. 31.
    +4
    bop'un gördüğü şey neredeyse her mezarın başında çömelmiş enfektelerdi. kimisi kazma işini çoktan bitirmiş, morarmış ve çürümüş ölüyü dışarı çıkarmıştı, kimisi ise kazmaya daha yeni başlamıştı. 'ellerine bak' dedi bop sağında duran daxpha'ya. daxpha şok içinde enfektelerin ellerine baktı. 'sadece kemikleri kalmış' dedi bop'a. 'kazmaktan heralde aga' diye cevap verdi bop. mugibi rakat'I aşşağı indirdiğinde diğerleri de bop ve daxpha'yı aşşağı indirdi. 'enfekteler mezarları boşaltıyor' diye açıkladı gördüklerini rakat mugibi, horus ve salavat'a. salavat daxpha'yı taşımaktan uyuşan ellerini sallıyordu. mugibi ise artık inanılmaza inanmalarını gerektiren bir çok olay gördükleri için kimsenin bu duruma pek şaşırmadığını görebiliyordu. evet iğrençti ve olağan dışıydı ama normal olan ne görmüşlerdi ki günlerdir?
    ···
  7. 32.
    +4
    'yemek için mi sizce' diye sordu mugibi. bu soru bile aç karnına midesini bulandırmaya yetmişti. 'ben yediklerini görmedim ' dedi daxpha üstünü başını silkelerken. 'yakında çıkar kokusu' dedi bop. rakat ona katılır gibi başını salladı. 'neyse beyler yürümeye devam edelim. mümkün olduğunca sessiz olun da başımıza iş almadan geçelim şu mezarlığı' dedi mugibi ve tek sıra halinde mezarlığın kenarındaki taşlara sinerek tekrar yürümeye başladılar. içeriden gelen sesler ise her adımda daha çekilmez oluyordu. kimi zaman bir köpeğin toprağı kazmasına benzer sesler, kimi zaman da gırtlaktan boğuk bir öğürme gibi gelen hırıldamalar... mezarlık yolunun artık yarısını geçtiklerinde saat öğle vaktini çoktan geçmiş güneş en tepeden yavaş yavaş inmeye başlamıştı. en önde yürüyen rakat durduğunda diğerleri de ona bir bir tosladılar. 'burdaki duvar kırık' dedi rakat, 'böyle geçersek bizi kesin görürler.'. 'tek tek geçelim o zaman ' dedi mugibi, 'o kadar yürüdük, burdan geri dönemeyiz.'. diğerlerine 3 adam genişliğindeki yarığın önünden geçmek tehlikeli gelse de geri dönmeye ne halleri vardı ne de sabırları. böylece kafasını yarıktan içeri soktu rakat, tehlikenin olmadığı bir an koladı ve 2 büyük adımda yarığın diğer tarafına geçti
    ···
  8. 33.
    +2 -1
    sonra sırayla camın kenarından ayrıldılar birer birer. koltuklara attılar kendilerinini. yapacaklarını bilmez bir halde sigaralarını içtiler. iyi çocuklardı ama cimri binlerdi. böyle içmece toplantılarına gelirken en ucuz sigaralardan 2-3 er paket alırlardı. mugibinin çekmecelerinde ise her daim kaçak tütün olurdu. bi kaç dakika kimse konuşmadı.. . bopbopshubop bozdu sonra sessizliği; 'beyler bu böyle olmaz dolapta en fazla 2 günlük yemek var o da zütümüzü sıkarsak, benim ev zaten boş bi su var. bişe yapmamız lazım'. sonra rakatatamtatum girdi söze 'ailelerimiz?'. hepsinin kafasına dank etti. telefonlarına sarıldılar. ama en ufak depremde bile hatları gibilen türksel yüzünden kimseye ulaşamadılar.' yanlızız beyler' dedi mugibi. hepsinin göğsüne çökmüştü bu kelime. hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı artık. gece olmadan üst kata çıkıp bopbopshubop un evini boşalttılar. ne buldularsa indirdiler alt kata. 1 damacana ve bi kaç pet şişe su, meyve suları asidi kaçmış 2 litre cola.
    ···
  9. 34.
    +3
    henüz hava aydınlanmadan dışardan gelen seslere uyandı mugibi. diğerlerini dürttü sonra. camı açtı. açmasıyla birlikte öğürmeye başladı. dışardan gelen bu yanık, çürük ve ağır koku hepsini çok rahatsız etmişti. camı kapattı sonra gözü karşı apartmanın arkasından gelen dumana takıldı. kokunun kaynağı o olmalıydı. sonra böyle bir ortamda buna kimin cesaret edeceğini düşündü. bunu yapsa yapsa karikaze ve kardeşi reyiscan yapardı. küçüklüklerinden beri kurallarla araları iyi olmamıştı zaten ikisinin. karşı apartmanda yaşarlardı ve mugibiyle rakatatamtatum yakın arkadaşlarıydı. mugibi onları içmeye çağırmadığına üzüldü ama sonra bu durumda böyle bişe düşünmenin ne kadar aptalca olduğunu fark etti. gözü hala dumandaydı. hem kokunun sebebini merak ediyordu hemde karikaze ve reyiscan ın başına bişe gelmesinden korkuyordu. riski göze almaya karar verdi ve konuyu diğerlerine açtı. onunla gelmeye hepsi razı olmuştu ama kalabalık demek yakalanma riski demekti. rakatatamtatum u aldı yanına sadece. merdivenlerden sessizce indiler sokağı kontrol edip caddenin karşısına geçtiler. tam köşede bekleyen devriyenin boş bir anından yararlanıp karşı apartmana ulaştılar. sonra sessizce duvarın kenarından kokunun kaynağına doğru usul usul süzüldüler. burunları yanmaya başlamıştı. apartmanın arkasına geldiklerinde mugibi arkasını kontrol etti. o arkasına bakarken rakatatamtatum öğürdüğünü duydu. sessiz olması için ağzını kapattı. rakatatamtatum baktığı yere baktı, ateşi gördü. sonra neyin yandığını görmek için gözlerini kısıp daha dikkatli baktı ve dizleri boşaldı. olduğu yere çöktü. rakatatamtatum onu toparladı arkalarına bakmadan koşmaya başladılar. artık çıkarttıkları ses önemli değildi. can havliyle kendi apartmanlarına koştular kapıdan girip merdivenlerden çıktılar.
    ···
  10. 35.
    +3
    bopbopshubop üst katta ki dairesine çıkıp babasının 9mm lik barettasını kutusuyla beraber getirdi. aralarında daha önce silah kullanan yoktu. canlı bi şekilde silah gören ise -o da bopun babasının polis olmasından kaynaklanıyordu- sadece bop la mugibiydi. kutudan 7 tane mermi çıktı. dikkatle şarjöre yerleştirdiler ve masaya bıraktılar. artık toplanmaya başlamışlardı.
    bop çıkıp mutfakta bulduğu bütün bıçakları ayrıca bi ara hevesle aldığı ve yatağının başından hiç ayırmadığı beyzbol sopasını getirdi. mugibi de kendi evinin mutfağında bulduğu bütün kesici aletleri masaya, tabancanın ve bopun bıçaklarının yanına yığdı. bopun söylediğine göre babasının arabasının torpido gözünde bi tabanca daha olabilirdi. hepsi ellerine birer bıçak alıp yavaş yavaş merdivenlerden inmeye başladılar. 'sizce bu ne ' dedi erkenbosalangarson. 'kimin kafasını koparıcaz. isyan falan mı çıktı yoksa? bize kim niye saldırsın?' 'görücez artık' dedi hallowen. apartman kapısına ulaştılar. bopun babasının arabası kapının hemen önündeydi. kimsede anahtar olmadığı akıllarına yeni gelmişti. rakatat yerden bi taş alıp şöför koltuğunun cdıbını bi vuruşta indirdi. 'ananı gibiyim rakat dıbına koydun arabanın' dedi bop rakata sinirle. 'sokiyim arabana yannan başka derdimiz mi yok' dedi rakat giblemez bir tavırla. bop elini camdan içeri soktu kapıyı açtı ve torpido gözünü yoklamaya başladı. 'boş beyler' dedi. bu arada arabanın içindeyken gözü onlara doğru gelen askere takıldı. diğerleri de o tarafa baktılar. tedirgin olmuşlardı çünkü askerlere artık güvenemiyceklerini görmüşlerdi. ama asker onları görünce silahına davranmadı. yavaş yavaş yürümeye devam etti. sağ bacağı aksıyordu ve gözleri anlamsızca boşluğa bakıyordu. sanki vücudu duruyor da ayakları yürüyormuşçasına hareket ediyordu. mugibi seslendi 20 metre kala 'abi kusura bakma bi emanet vardı onu alıp çıkıcaz hemen'. rakat mugibiyi desteklercesine 'aynen abi radyo yayını yüzünden yani. hemen çıkıyoruz'. asker tepki vermemişti. yürümeye devam ediyordu. aralarında çok kısa bi mesafe kala bop adamın gözlerinin renginin çok garip olduğunu düşündü. asker artık o kadar yaklaşmıştı ki mugibi yaka kartını okuyabiliyordu. cugarakonur du adı. aralarında 2-3 metre vardı ama asker istifini bozmadan onlara doğru gelmeye devam ediyordu. kendisine en yakın duran erkenbosalangarsona yöneldi sonra. kimse daha ne olduğunu anlamadan üzerine yıkıldı. ilk başta askeri düşerken erken i de yıktı sandılar ama erken yerde bağırmaya başladı. 'alın şunu üstümden ananı gibiyim ananı gibiyim ' diğerleri askerin koluna girip onu kaldırdılar ve erkenin bağırma sebebini gördüler. askerin ağzından avuç içi büyüklüğünde bi et parçası sarkıyordu. erkenbosalangarson ise asfaltın üzerinde, bi elini omzunda eskiden irice bir et parçası olan yere bastırarak kıvranıyordu. ilk şoku atlattıktan sonra rakat askerin karnına sağlam bi tekme sallayıp onu yere yıktı. ama işe yaramamıştı. asker kalktı ve üzerlerine gelmeye devam etti. onlara doğru bi adım daha attı ve birden durdu. arkasında erkenbosalangarson vardı. daha sonra mugibi askerin anlının ortasından evdeki ekmek bıçağını ucunun çıktığını gördü. erkenbosalangarson bıçağı geri çekti ve asker ayaklarının dibine yıkıldı.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    -3
    daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son daha sonra bu zombiler hepinizin anasını giber ver mutlu son
    ···
  12. 37.
    +2 -1
    hastalarla aralarındaki farkı açmışlardı. arkalarına baktıklarında sokağın boş olduğunu gördüler. hallowen kepengi açmaya çalıştı ama faydasızdı, rakat yerdeki asma kilidi gösterdi onlara. 'şimdi sıçtık dedi' mugibi. 'sıçmadık' dedi bop ve belinden çıkardığı barettasını kilide doğrulttu. kimse ne olduğunu anlamadan ve dur diyemeden kilidi uçurmuştu bop. böyle gitti ilk kurşun. ses hala uzaklarda yankılanıyordu. arkalarına bile bakmadan kepengi kaldırıp kendilerini tekelin içine attılar. 'kepengi kapa' dedi rakat son giren mugibiye. 'ananın amı bop o kadar ses çıkartmaya ne gerek vardı' diye azarladı hallowen bopu. ama bop onu duymuyordu bile. gözü tıka basa içki sigara ve yiyecek dolu tekelin raflarındaydı. ufak bir şarküteri bile vardı köşede. hemen oraya sadırdılar. uzun zamandır adam gibi bir şey -rakı sofralarına aldıkları ufak tefek mezeler dışında- yemediklerini fark ettiler. bop kesme salamları ağzına tıkmaya başlamıştı bile. mugibi'yse pastırmalara yumulmuştu. rakat rafların birinden j&d getirdi iki şişe ve önlerine koydu. tıknırken ufak yudumlarla şişeyi döndüler. birkaç dakika çiğneme sesinden başka ses çıkmadı. herşeyi unutumuşlardı. şarküterinin arkasına çöküp erken'in şerefine içmeye devam ettiler. 'bu kadar içmeyelim uyanık olmamız lazım ' dedi hallowen. ama kimsenin gibine takmadığını görünce o da büyük bir yudum aldı şişeden. hatırladıkları son şey tuborglarla j&d ye cila yaptıklarıydı. dükkanın önünden kimsenin geçmemesi hastalara izlerini kaybettirdiklerini düşündürdü onlara. güven içinde son yudumlarını alırken sızdılar
    ···
  13. 38.
    +3
    beyler arada okudum falan diyin yorumlayın pm falan atın şuku verin ne biliyim yapın bişeler amk okuduğunuzu anlıyım en azından. boşa yazdığımı hissediyorum arada. sanki bu ekle diyenler ekle diyip daha da okumuyomuş gibi oluyo. ayıp oluyo
    ···
  14. 39.
    +3
    up up up up
    ···
  15. 40.
    +3
    @627 lan yeminle yazarken aklıma o sahne gelmişti. 'ye sana iyi gelir'
    ···
  16. 41.
    +1 -2
    Anlatmaya başladı mugibi başlarından geçenleri; ‘bizde arkadaşlarımız ile yola çıktık, bazılarını kaybettik’ dedi yaşananları düşünerek. Arkadaşının derin düşüncelere daldığını gören rakat ağzındaki cipsleri etrafa saçarak ‘şehirden çıkmaya çalışıyoruz, kırsalın daha güvenli olduğunu düşündük’ dedi. Sonra bop ekledi ‘siz burada güzel mekan yapmışsınız ama birkaç haftalık yiyeceğiniz ve üç beş günlük suyunuz kalmış, bitince siz ne yapacaksınız ?’ diye. Daxpha ile horus bir an birbirlerine bakıp iç çektiler. Sonra horus klagib gülümsemesini takınarak ‘bunu birkaç gün sonra da düşünebiliriz’ dedi. Daxpha ciddileşerek ; ‘horus şimdi gırgır zamanı değil, rakat haklı. Çiftlik gibi bir yer bulsak çok daha rahat oluruz’ dedi. ‘Hem nüfus az, hem de görüş alanı geniş’ diye ekledi sessizliğini bozan mugibi. ‘Ee ne yapıyoruz ?’ diye sordu rakat. Otomatın ön tarafında kalan eski masanın çekmecesini kurcaladı horus ‘bi saniye beyler’ diyerek. ‘işte burdasın’ diye gülümsedi. Çıkardığı bir Türkiye haritasıydı. ‘gideceksek bile rastgele ilerleyemeyiz, bir play yapıp yola çıkmak daha mantıklı. Hem biraz da dinlenmiş olursunuz’ diye gülümseyerek birer eti cin fırlattı yeni gelen dörtlüye.Eli ile bazı yerlerin üstünde dolanıyordu vurgularcasına rakat. Tam ‘beyler şurası güzel mekana benz…’ derken mugibi eli ile ağzını kapattı rakat’ın. ‘şşş beyler duyuyor musunuz ?’ dedi. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken birden 10 tane zenci odaya daldı ve gangbang çektiler. Bu işten en çok keyif alan rakat’tı çünkü belli etmesede o aslında muallakydi. Ve yolculuk sırasında kucakta oturmayı hayal etmişti adeta. Zencilere döndü ve dedi ki; ‘just fuck me, don’t fuck them. They’re sick but i love big cock.’ Sonrada ıhhhhhhmhm diye inledi. Bunu fark eden bop ‘ulan sendemi gaydin söylesen gibişirdik ne güzel yol boyu sıkılmazdık’ dedi.
    ···
  17. 42.
    +3
    @691 daha da yazmıyosun demessiniz artık panpa .d.d
    ···
  18. 43.
    +3
    bir süre daha yürüdüler. DAXPhA'nın bakım çalışması olduğunu söylediği durağa geldiler. bu durak çalışmalar yüzünden kapalı olduğu için geçerken zorlanmadılar. ama yine de tetiktelerdi ve elleri her an bir terslik olma ihtimaline karşı silahlarındaydı. geçmeleri gereken bir durak kalmıştı ve horus'un söylediğine göre bu, metro hattının en büyük durağıydı. diğerlerine sessiz olmaları gerektiğini söyleyip duran daxpha bu büyük durağa yaklaştıkça tedirgin olmuştu. bu, her hareketinden belliydi. durağın kıyısına gelmelerine elli metre kala daxpha konuştu; 'beyler bu durak tek tek sürünerek geçebilmemiz için fazla uzun. başka bişe denemeliyiz. bence... ', sözünü yarıda kesmişti. diğerleri ona ne olduğunu soracakken arkalarından gelen ve metronun duvarlarında yankılanarak büyüyen sesi onlar da duydu. bu ses çok tanıdık bir sesti. horus hemen eğildi ve elini yanındaki raylara koydu. diğerlerine baktı; 'metro geliyo beyler' dedi. şaşkınlığı yüzüne yansımıştı. kimse ne olduğunu anlamadan ses artık eskinin iki katına çıkmıştı. kendilerini diğer durağa atamazlardı çünkü orda ne olduğunu bilmiyorlardı. 'duvarlara dayanın beyler hemen ' diye bağırdı daxpha, 'geçerken arkasına tutunucaz.'. evet bu plan çılgıncaydı ve çok tehlikeliydi ama bir sonraki durağı geçmelerinin de yolunu böylece bulmuşlardı. daxpha'ya cesaret veren ise metronun yüz metre kadar gerideki makasta yavaşlayacağını düşünmesiydi.
    ···
  19. 44.
    +3
    'bakın' diye bağırdı mugibi metronun sesi gittikçe artarken, diğerlerine az önce gitmeleri gereken yönü işaret etti. o tarafa baktıklarında, metronun sesine tepki veren enfektelerin kendilerini kum torbası gibi raylara attıklarını ve tekrar kalkabilenlerin üzerlerine doğru geldiklerini gördüler. metronun sesi artık aralarında çok az bir mesafe kaldığını anlatacak kadar yakındı. gurup duvara dayandı ve metronun geçerken onlara zarar vermemesini umarak beklemeye başladı. sağ taraflarında metronun ışıklarını gördüklerinde sollarındaki enfektelrle aralarında yirmi metre kadar bir mesafe kalmıştı. daxpha'nın umduğunun olduğunu düşündüren bir ses geldi sonra, demirin demire vurma sesi. bu sesi beklediği için bir tek o duymuştu. bu ses metronun gerideki makasa çarptığı ve yavaşlamaya başladığını anlatıyordu ona. saniyeler sonra metro yanlarından geçti. duvara mümkün olduğu kadar yapışan gurup metronun arkasını tutmak için hazırlanıyordu ki son vagon onları geçmeden metro yavaşladı ve durdu.
    ···
  20. 45.
    +3
    arka kapısı açıldı ve metronun hoparlörlerinden 'atlayın' diye bir ses duyuldu. sesin sahibini göremiyorlardı ama metroya binmekten başka çareleri de yoktu. böylece gurup ite kaka en arka kapıdan girdi. aynı sert ve tok ses; 'iyi yolculuklar' diye bağırdı ve şen bir kahkaha atarak önlerindeki enfektelerin üstünden geçmeye başladı. diğerleri dışarı baktıklarında enfektelerin raylara yapıştığını, kanlarının camlara sıçradığını gördüler. geçmeyi planladıkları durağa geldiklerinde ise burayı yayan geçmek zorunda olmadıklarına şükrettiler çünkü yığınla enfekte bu durağı ağzına kadar doldurmuştu. son durağa gelmelerine ne kadar kaldığını bilmiyorlardı ama horus'Un söylediğine göre iki durak arası mesafenin en uzun olduğu yerdi burası. bop en arka camdan, peşlerinden gelen enfektelerin uzaklaşmasını ve kaybolmasını izledi. 'şöförle tanışsak mı artık?' diye sordu mugibi diğerlerine ve daha cevap alamadan 'şöför sizinle tanışsa nasıl olur' dediğini duydu vagonların bağlantı kapısından giren adamın.
    ···