sönük hayatımın pek sönük hikayesi beyler

çok sönük lan okurken güneş battı mum yaktım oda söndü amk

yazıp yarıda bırakacaksan hiç yazma panpa geçen 9 sayfa okudum bin tamamlamadan silik yemiş aklıma geldikçe sövüüyorum muallakye

geceliğinin üstünden göbeğine koyduğum elimi içeriye doğru seyrettirdim. herhangi bir mukavemetle karşılaşmadım. artık arada gecelik yoktu göbeğinde idi elim. göbeği gerçekten çok yumuşaktı. bir süre kendime doğru bastırdım sadece. daha sonra okşamaya başladım. elimle göbeğinin etrafını oval bir şekilde sıvazlıyordum. ilk defa farklı bir sebepten ötürü tenine dokunuyordum. ara ara da avuçlar gibi sıkıyordum, göbeğini. her hareketimin hoşuna gittiğini fark ettikçe daha da cüretkar oluyordum. elimi biraz daha yukarı zütürdüm göbeğiyle göğüsleri arasındaki yere orayı sıvazlıyordum artık. bir yandan da kalçasının içinde dans ediyordu gibim. boşalacak gibi olduğumda gibimi hemen dik hale getirip kalçasına doğru bastırıyordum. bu hareketim gibimin ucunu acıtıyor ve boşalma isteğinin gitmesini sağlıyordu. göbeğinin üstünü sıvazlarken elimi arada çaktırmadan göğüslerine değdiriyor çıldıracak gibi oluyordum. acaba göğüslerine dokunsam ne derdi? bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı, denemek. elimi biraz daha yukarı çıkarttım artık göğüslerinin hemen altındaydım. elimi biraz sarkık olan göğüslerinin altına soktum. terlemiş olduğunu fark ettim o an. yine herhangi bir ters tepki vermedi bana.

gibimin ucunun ıslandığını hissettim zevk suyu gelmişti ama aldırış etmiyordum. o an boşalsam umrumda olmazdı. teyzemin işareti bana cesaret vermişti kesin olarak biliyordum bu onun da hoşuna gidiyor, gerçekten canı istiyordu. hafif iniş çıkışlarımın temposu biraz artmıştı. nefes nefese bir yukarı bir aşağı. elimi gibime attım taş gibi olmuştu biraz daha bastırdım teyzemin kalçasının içine doğru. iyice arasına girmişti zevkten öleceğimi sandım. oldukça yormuştu beni kalçaya paralel iniş çıkışlar. gibimi dik bir şekilde kalçasına doğru getirdim. sadece bastıracaktım hem bu sırada biraz dinlenmiş olurum diye geçirdim içimden. biraz sonra tekrar başladım iniş çıkışlara. teyzem de bana uyum sağlıyordu bu iniş çıkışlarda. ben kalçasında gibimi hareket ettirirken o da benimle aynı şekilde bir aşağı bir yukarı hareket ettiriyordu kalçasını. çok uyumlu bir çifttik o an. ben hızlandıkça teyzem de hızlanıyordu. ben yavaşladıkça teyzem de yavaşlıyordu.

öğrenim hayatım boyunca okulda karşılaştığım en ilginç olaydı bu. hatta tek ilginç olaydı. o gün de yine teyzemin kalçasını izleyerek bitti. artık rutinim olmuştu. hem hayallerimi hem de mastürbasyonlarımı süslüyordu o güzel kalçası. geceyi tek başına geçirdim. hayaller-kalça-kahvaltı-okul-kalça-akşam yemeği-kalça-hayaller. iki gün daha bu şekilde geçti. gece teyzemin yanına gitme kararı aldım. uyuduktan sonra yanına sokuldum yine sırtüstü yatıyordu. geldiğimi fark etti bana doğru döndü. yine bana sarılacağını düşündüm. saçımı okşadı ve arkasını döndü. o an bunun bir işaret olup olmadığını arasında gidip geldim. bir süre sırtüstü düşündükten sonra teyzeme sarılmaya karar verdim. elimi göbeğine attım gibimi tam kalçasının arasına denk gelecek şekilde yasladım ve beklemeye koyuldum. eğer o da kalçasını iterse tamamdır. bir süre öylece kaldım gibim sertleşmişti yine. bu sırada teyzemin kalçasını bana doğru gibime bastırdığını hissettim. tamam işaret gelmişti. olanca gücümle gibimi kalçasına doğru bastırdım. tam arasına, yine paralel. fakat gayet fütursuzca daha fazlasını istiyormuşçasına bastırdım. elimle de bir yandan kendime doğru bastırıyor teyzeme yardım ediyordum. titrediğimi fark ettim o an zevkten titriyordum. o an karı-koca gibiydik bu durum beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. gibimi kalçasına paralel bir şekilde yaslamak yetmiyordu bana. biraz sonra hızlı nefes alıp vermeler eşliğinde gibimi kalçasının arasında bir aşağı bir yukarı hafif hafif oynatmaya başladım. titrememe aldırış etmeden. bir aşağı bir yukarı. kalp atışlarımı hissedebiliyordum hatta teyzemin de hissettiğine emindim. iki tane kalbim vardı sanki birisi göğsümde diğeri gibimde.

hadi panpası ya

sigara içmeye gittim la sakin

Ee amk bu kadar mi

devam et panpa rahatla hadi anlat sıkıntıdan patlıcam iyi geldi anlat

anlattıkça rahatlıyorum amk iyi geldi bayağ

musa'yı ertesi gün okulda gördüğümüzde hepimiz şaşkındık. musa müdürün odasında olayı açıklasa da müdür inanmamış ona. emniyet karbonatı doğrulayınca işin aslı resmi olarak anlaşıldı. musa o gün ayşenur adında oldukça şişman bir kıza şaka yapmayı planlayıp yanında içine karbonat koyduğu küçük getirmiş. amacı kızı korkutmak. arama sırasında aklından çıkmış bu poşet. amacına ulaşamamanın yanında. bu olay onun imajını oldukça zedelemişti. ailelere giden bu olay ortalığı kısa süreli karıştırmış ve aileler çocuklarını sıkı sıkıya tembihlemişlerdi musa'yla muhatap olmamaları konusunda. o günden sonra musa benim gibi içine kapandı. artık diğer çocuklar onun konuşmuyor, seldıbını dahi almıyorlardı. teyzeme bu olayı anlattığımda bana da kötü arkadaşlarla ilgili nasihatler verdi uzun uzun musa'yla konuşmamamı söyledi. olur dedim, zaten konuşmuyordum da. ne musa'yla ne diğer çocuklarla konuşuyordum birkaçı hariç.

musa adında bir çocuk vardı serserinin biriydi. sürekli başarısız ders kaynatma girişimlerinde bulunur ama pek başarılı olamazdı. sulu şakalar yapardı sınıftaki çocuklara, tabi bana da. ne yaparsa yapsın sesimi çıkartamazdım. çıkartsam grubundaki çocuklarla birlikte beni döveceğini çok iyi biliyordum. gerçi ne gibi bir tepki verilir nasıl kavga edilir onu da bilmiyordum. hayatım boyunca hiç kavga etmemiştim. ilk ders bitti. ikinci dersin ortalarında arama için müdür, müdür yardımcısı ve rehberlik hocamız sınıfa girdiler, arama yapılacaktı. tek tek arandık. musa'yı aradı müdür ve ceketinin iç cebinden ufak bir poşet çıkardı, içinde una benzer bir şey vardı. şoka uğramıştı müdür, bu ne dedi musa'ya. musa o kadar çok şaşırdı ki ağzından tek kelime çıkaramadı. basireti bağlanmıştı o an sanki. eline aldığı ufak torbayı müdür yardımcısı, rehberlik hocamız, coğrafyacımızla birlikte bütün sınıfa gösterdi müdür. eroin! musa'yı apar topar sınıftan alıp odasına zütürdü müdür, diğer hocalarla birlikte. o gün hepimizi eve yolladılar. müdür hemen polisi arayıp musa'yı ihbar etmişti, bu büyük bir olaydı.

üşümüşsün sarılıp ısıtayım seni dedi, şok olmuştum. büyük hayallerle gitmiştim akşama kadar vakit geçsin diye karnım çatlamıştı ama o sarıldı bana. galiba artık hiç öyle bir şey yaşanmayacaktı. dumura uğramıştım, kollarının arasındaydım ama kalçasına uzaktım bir hayli. artık o gecenin tekrarlanmayacağını o an anladım. teyzem şeytana uymuştu ve pişmandı. bir daha yapmak istemiyordu anlaşılan. o gün öylece uyudum. sabah okul vardı. liseden, hocalardan ve sınıftaki çocuklardan nefret ediyor olmama karşın gitmek zorundaydım. teyzeme bugün gitmek istemiyorum desem üzülürdü ve ben onu üzmeyi hiç istemem. geçen gecenin uyumamış olmamın etkisiyle derin bir uykuya dalmıştım. teyzemin kahvaltı için yanımdan kalkmasını hissetmemiştim bile. kahvaltımı edip okula doğru yola koyuldum. pazartesi sendromu yoktu bende zira bütün haftaiçi benim için pazartesi idi. okul bana çok aptalca gelmeye başlamıştı. üniversite hayalim yoktu hiç olmamıştı. üniversiteye ilişkin birkaç şey işittim ancak onlar da beni cezbetmemişti. lise bitince ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. o gün sınıfta enteresan bir olaya şahit oldum.

yemeği yedikten sonra odama geçip yine hayallere bıraktım kendimi kalçalı hayallere. teyzem her gece 11 olmadan yatardı ve 11'e hala 4 saat vardı. bu dört saat bir türlü geçmek bilmiyordu. bir hayli kıvrandım saat 11 olana dek ama sonunda 11 olmuştu. salonun ışığının kapanmasını gözlemeye koyuldum. bir süre bekledim teyzemin tv ve ışığı kapatıp odasına geçmesini ama saat 12 olmuştu ve bir türlü odasına geçmiyordu. iyice sabırsızlanmaya başladım, vakit geçtikçe daha geriyordu beni bu durum. neyse ki sonunda tv'yi kapatıp odama yöneldi hemen yatağıma geçtim. iyi geceler dileyip odasına geçti. artık zaman dolmuştu, ama hemen arkasından gitmek olmazdı ışığımı kapatıp yarım saat kadar daha bekledim. zamanın geldiğini hissettiğimde odasına doğru sokuldum ve yanına kıvrıldım. sırtüstü yatıyordu ve kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. geldiğimi fark etmiş olacak ki hemen yanaştı bana doğru.

su içmek için mutfağa yöneldiğinde. arkasından baktım umutsuzca, lacivert bir don giymişti bir şey belli olmazdı ancak iç çamaşırının ıslaklığı donunun üzerinden ıslak üçgen bir iz bırakmıştı. ıslak çamaşırı ve donu kalçasının içine öylesine giriyordu ki gözümün önüne ıslak bikininin kalçanın arasına girmesini anımsatıyordu. tekrar aldı eline tarağı saçlarını taramaya koyuldu. hem onun saçlarını tarayışını izliyor hem de bu bu marazi düşüncelerden nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. teyzemin sorusuyla irkildim, gece korkup korkmadığımı sordu. bir süre öylece yüzüne baktım. hiç beklemediğim bir soru idi ne cevap vereceğimi bilemedim. kem küm ettim korkmadım dedim ilk sonra biraz korktuğumu söyledim. korktuğun zaman gel yanıma odanda yatma tek başına dedi. son söyledikleri beni sevince boğdu. bütün gün ağzım kulaklarımda idi. bir an önce gece olsun istiyordum. o kalçaları tekrar hissedebilecektim. kalbim çok fena çarpıyordu. teyzem saçını taradıktan sonra akşam yemeği için mutfağa yöneldi. ben de tuvalete koştum. gece kalçasını hissettiğimde boşalmamak için mastürbasyon yapacaktım 1 saat içinde 4 kez boşaldım. teyzem neden sürekli tuvalete gittiğimi sordu ishalim dedim, güldü. o yemek yaparken onu izledim ama donu ne kalçasının içine giriyordu ne de ıslaklık kalmıştı. eğildiğinde bir nebze izleyecek bir şeyler çıkıyordu.

bugün temizlik yapacağını söyledi. işimin olmadığını diğer günlerde olduğu gibi. birlikte yapalım yardım edeyim sana dedim. memnun oldu öptü alnımdan. temizliğe başladık. ben elektrikli süpürgeyle yerleri temizliyordum o da koltukların tozunu alıyordu ve sıklıkla eğiliyordu. o anlarda delirecek gibi oluyordum. her eğilip doğrulduğunda turkuaz donu biraz daha içine giriyordu kalçasının ve ben biraz daha kendimi kaybediyordum. bu şekilde devam ettik baktım baktım baktım. temizlik bitmişti yorgunluk kahvesi içtik birlikte. kahvelerden sonra teyzem duşa girdi. aklıma şeytani düşünceler geliyordu, yapmaya cesaret edemeyeceğim düşünceler. bornozuyla çıktı odasından. o an üzerindeki bornozu sıyırıp kalçasına sarılmak geçti içimden ama yapamayacağımı biliyordum, girdi duşa. banyonun kapısında su seslerini dinledim. o su sesleri bile azdırıyordu beni. bazen eliyle vücudunu okşadığını hissediyordum seslerden. deliriyordum. duş bitene kadar o şekilde bekledim. su sesi kesilince banyoya koşup mastürbasyon yaptım ama ateşim sönecek gibi değildi, mastürbasyonla. o odasına geçmişti giyinmek için ben de salonda yanıma gelmesini bekledim. geldiğinde üzerinde farklı bir don vardı. lacivert bir dondu, iç çamaşırı belli olmuyordu. bu benim için büyük bir hüsrandı.

öylece bekledim 25-30 dakika boyunca. odası karanlık olurdu. gözüm karanlığa alışsa da pek bir şey görünmüyordu. bekledim sebepsizce kalçasıyla aynı havayı teneffüs ediyordum o yeterdi bana. bir ara uyanır gibi oldu. hemen olduğum yere çöktüm. sonra geldiğim gibi usulca çıktım odadan. odama geçtim bütün gece uyku girmemişti. gözüme o geceyi bir türlü aklımdan çıkartamıyordum. sabah olsun, teyzem uyansın kahvaltı hazırlarken yine seyredeyim diye planlar yapıyordum. bütün gece yine hülyalar hülyalar. sabah oldu teyzem uyanmıştı yine erkenden. bütün gece hiç uyumamıştım. uyandığını fark edince yanına gittim yine o pembe çiçekli külodu ve turkuaz donu vardı üzerinde. neden bu saatte uyanıksın diye sordu. uykum kaçtı dedim. bugün kahvaltıyı erken yapalım madem uyanıksın dedi. olur dedim tebessümlü bir yüz ifadem vardı. sonsuza dek izleyebilirdim onu, o bir şeyler hazırlarken masayı hazırlama bahanesiyle onu izliyordum. bu sefer pek çevirmiyordum kafamı, uzun uzun bakıyordum kalçasına her fısatta. bugün turkuaz donu biraz daha içine girmişti kalçasının. kendime karşı koyamıyordum artık, ne olacaksa olsundu.

celladıma aşık olmuşum da farkına varamamışım

rezerved

rezerved