-
6.
01940'ların sonlarında Rus araştırmacılar 5 insanı 15 gün boyunca tetikleyici gazlarla uyanık tuttular. Amaçları bir insan uyumazsa ne olacağını görmekti. Oksijen seviyesinin dikkatlice kontrol edildiği odalarda kalıyorlardı. Kamera sistemi yoktu, onları duymak için bir mikrofon ve görmek için de 5 inçlik camlar vardı.
ilk 5 gün her şey normaldi. Eğer denekler 30 gün uyumadan dayanırlarsa serbest bırakılacaktı. Her gün onların ne yaptıklarını izlerken, birbirlerine eski travmatik olayları anlattıkları görüldü. 4 gün boyunca bu durum giderek karanlık bir hal aldı.
5. günden sonra bu durumdan şikayet etmeye ve onları yönetenlerinin nerede olduğunu bulmaya çalıştılar. Birbirlerine eski travmatik olayları anlatmayı kestiler, hatta konuşmayı kestiler ve 5 inçlik camlara fısıldamaya başladılar. işin garibi, bu deneyi diğer deneklerin üzerlerinden kazanabileceklerini düşünmeye başladılar. Araştırmacılar başta bunun gazın bir yan etkisi olduğunu düşündüler.
9. günden sonra 1.denek çığlık atmaya ve odanın içinde koşuşturmaya başladı. Denek bağırmaya devam ediyordu ama çoğu zaman çıkan ses gürültüden ibaretti. Denek hiç konuşmuyordu sadece bağırıyordu. Görevliler, deneğin bağırmaktan ses tellerini parçaladığını ve konuşamadıklarını söyledi. Daha ilginç olan şeyse diğer deneklerin buna nasıl tepki verdiği, ya da tepki vermedikleri idi. ikinci denek de 1. denek gibi çığlık atmaya başladı. Geriye kalan denekler ise cama fısıldamaya devam ettiler. Diğer denekler, yani çığlık atmayan denekler, kitapların sayfalarını kopardı ve yüzlerine sürmeye başladılar. Sayfaları cama yapıştırdıkları zaman diğer deneklerin çığlık atması durdu.
3 gün daha geçti, toplamda 12 gün oldu. Mikrofonlardan hiç ses gelmediğini farkettiler ve mikrofonun bozuk olup olmadığını kontrol ettiler. Mikrofonlarda sorun yoktu. Odadaki oksijen seviyesi, hepsine yetecek düzeydeydi. 14. gün gelmişti ve deneklerden hiçbir ses yoktu. Araştırmacılar, deneklerin ölmüş olduğundan şüphe etti ve odalara girmeye karar verdiler.
http://c12.incisozluk.com...11505/8/1759908_o06fb.jpg -
5.
0Rus Uyku Deneyi;Tümünü Göster
Denekler, 2. Dünya Savaşı’nda düşman olarak
kabul edilmiş siyasi tutsaklardı. Oksijen
seviyesinin dikkatlice kontrol edildiği odalarda
kalıyorlardı. Kamera sistemleri kapatılmıştı, Yani
onları izleyebilmek için sadece mikrofonlar ve 5
inçlik kamara penceresine benzeyen gözlem
camları vardı. Oda kitaplarla, yataksız
karyolalarla, su ile, ayrıca 5 kişiye 1 ay yetecek
kadar yiyecekle doluydu.
işte gün gün korkunç deneyin ayrıntıları:
Denekler 30 gün boyunca uyumadan teste
dayanırlarsa serbest bırakılacakları konusunda
anlaşmışlardı.ilk 5 gün her şey iyi gidiyordu.
5. günden sonra, koşullar hakkında şikâyet
etmeye ve onları yönetenlerin nerede olduğunu
araştırmaya başladılar. Birbirleriyle konuşmayı
kestiler ve mikrofonlarla tek taraflı camlara
fısıldamaya başladılar. işin garibi, bu deneyi
diğer deneklerin üzerlerinden kazanabileceklerini
düşünmeye başladılar. Araştırmacılar başta
bunun gazın bir yan etkisi olduğunu düşündüler.
9. GÜN: ÇIĞLIKLAR BAŞLIYOR
9 günden sonra ilk denek çığlık atmaya başladı.
3 saat boyunca, odanın içinde koşarak bağırdı.
Denek bağırmaya devam ediyordu ama çoğu
zaman çıkan ses gürültüden ibaretti.
Araştırmacılar, deneğin ses tellerini parçaladığını
ileri sürdüler. Daha ilginç olan şeyse diğer
deneklerin buna nasıl tepki verdiği idi. ikinci
denek de çığlık atmaya başladı, geri kalanı ise
mikrofonlara fısıldamaya devam etti. Diğer çığlık
atmayan denekler kitapları parçalara ayırdı,
sayfaları tek tek yüzlerine sürüp sakince gözlem
camlarına yapıştırdıklarında, çığlıklar hemen
kesildi.
3 gün daha geçti. içerideki 5 deneğin sesi
kesildiğinde araştırmacılar mikrofonların çalışıp
çalışmadığını kontrol etti. Mikrofonlarda sorun
yoktu. Odadaki oksijen seviyesi, hepsine yetecek
düzeydeydi. 5 denek ağır egzersizler yapınca
oksijen seviyesi düşüyordu.
14. GÜN: "ARTIK ÖZGÜR OLMAK iSTEMiYORUZ"
14. günde araştırmacılar deneklerden hiç bir veri
alamayınca odaya girmeye karar verdiler.
Onların ölmüş olmalarından endişeleniyorlardı.
Veya bir tür bitkisel yaşama girdiklerinden…
Anons ettiler: “Mikrofonları kontrol etmek için
içeri giriyoruz, kapılardan uzak durun ve yere
yatın. Aksi hâlde vurulacaksınız. itaat
edeninizden birisi özgürlüğüne hemen
kavuşacak.”
içeriden sakin bir Ses cevap verince şaşırdılar:
“Artık özgür olmak istemiyoruz.” Askeri güçler ve
araştırmacılar arasında bir tartışma patlak verdi.
Daha fazla tepki alıp kışkırtmamak için 15.
günün gece yarısı odanın kapısının açılmasına
karar verildi. Oda birden temiz havayla doldu ve
uyarıcı gaz dışarı boşaldı. Mikrofonlar anında
çalışmaya başladı. 3 farklı ses yalvarmaya
başladı; dışarıda onları bekleyen aileleri,
sevdikleri olduğunu yakarıyorlardı. Askerler
denekleri almak üzere odaya gönderildi. Şimdiye
kadarki en yüksek çığlık, içeriye giren
askerlerden geldi. 5 denekten 4'ü hâlâ
yaşıyordu, tabii buna yaşamak denirse.
15. GÜN: SAĞ KALAN DENEKLERiN ETLERi
PARAMPARÇA!
Yiyecek erzaklarına çok
dokunulmamıştı. Deneklerden birisi ölmüştü.
Kalçasına ve göğsüne topaK topak et
doldurulmuştu. Odanın ortasındaki giderin
üstünde duruyordu, suyun geçmesini engellediği
için oda 10 cm suyla kaplanmıştı. Su sandıkları
sıvının kan olduğu o an farkedilemedi. Sağ kalan
4 deneğin sakalları uzamış, derileri paramparça
olmuştu. Tırnaklarındaki parçalar bu yaraları
kendilerinin yaptıklarını gösteriyordu.
Araştırmacıların düşündüğü gibi dişlerle değil…
Yaralar ve oyukların açıları, konumları hepsini
kendilerinin yapmadığını gösteriyordu.
Birbirlerine de saldırmışlardı.
4 deneğin de karın bölgesindeki organlar ve
kaburgaları hemen hemen yok gibiydi. Kalp,
akciğerler ve diyafram yerine, deri ve kaburgaya
bağlı kasların çoğu akciğerlerle beraber göğüs
kafesinin dışına sarkmıştı. Kan damarları ve
organlar sağlam kalsa da, diğerlerini çıkarıp yere
atmışlardı. Fakat denekler hâlâ ”yaşıyorlardı”.
Dördünün de sindirim sistemleri çalışıyordu.
Günler sonra istifra ettiklerinde, aslında
yediklerinin kendi etleri olduğu ortaya çıktı. Çoğu
asker Rus özel servisinde çalışmıştı fakat hiçbiri
odaya girip denekleri kaldırmaya cesaret
edemedi. Askerler odadan çıkarılmaları için
yalvarıp bağırırken gaz geri geldi, uykuya
daldılar.
Deneklerin odadan çıkarılmamak için verdikleri
mücadele herkesi çok şaşırttı. Bir Rus asker
boğazına saldırılması sonucu öldü, bir diğeri ise
testisleri koparıldığı ve deneklerden biri bacağını
dişleriyle kemirdiği için yaralandı.
Yaşayan 4 denekten birinin dalağı patladı ve
dışarı doğru kanamaya başladı. Tıbbi
araştırmacılar onu sakinleştirmeye çalıştılar ama
bu imkansızdı. Bir insanın alabileceği morfinden
daha fazla almasına rağmen hâlâ mücadele
ediyordu. Bir doktorun kolunu ve kaburgasını
kırdı. Deneğin dolaşım sisteminde kandan çok
hava vardı. Kalbi durduğunda bile bağırmaya
devam etti 3 dakika boyunca kendini dövdü.
Herkese saldırıp “Daha fazla!” kelimelerini tekrar
ederken gittikçe güçsüzleşti, yavaşladı ve sessizce
yere yığılıp hayatını kaybetti.
Sağ kalan 3 denek tam donanımlı bir tıp
merkezine taşındı. Sağlam ses telleri olan 2
denek uyanık kalabilmek için daha fazla gaz
talep ediyorlardı. Deneklerin organlarını tekrar
yerleştirme aşamasında sakinleştirici ilaçlarına
karşı bağışıklık kazanmış oldukları keşfedildi.
Deneklerden biri bağlanmış olduğu iplere
rağmen, öfkeyle etrafa saldırıyordu. Deneği
sakinleştirmek için normalin üzerinde anestezi
kullanıldı ve gözleri kapandı. Kalbi durmuştu…
Otopsi testlerinin sonuçları kanın içindeki oksijen
miktarının olması gerekenden 3 kat fazla olduğu
gözlemlendi.
AMELiYATTAKi DENEK GÜLÜMSEYEREK
MIRILDANDI: "KESMEYE DEVAM ET"
Hayatta kalan 2. kişi ise 5 kişinin arasında ilk
çığlık atanlardandı. Ses kayıtları yok
edilmişti. Yalvaracak durumda değildi, tek
yapabildiği kafasını düzensiz bir şekilde haraket
ettirmekti. Bunlar anesteziden doğan sonuçlardı.
Bir sonraki ameliyatta yeniden anestezi verildi.
Organlarını yerleştirirken 6 saat boyunca hiç
tepki vermedi. Bir hemşire, birkaç kez, hastanın
ameliyat esnasında gülümsediğine şahit oldu.
Ameliyat bittikten sonra hasta mırıldanmaya
başladı. Doktorlardan biri, hastanın önemli
birşey söylüyor olabileceğini var sayarak kalem
ve not defterini alıp yanına gitti. Hastanın
dudaklarından dökülen kelimeler sonucunda
odadakilerin dehşeti katlandı: “Kesmeye devam
et.”
Komutan hayatta kalan 2 deneğin tekrar
mühürlenmesini emretti. Yanlarında olan 3
araştırmacıya mühürleme emri verildi.
Araştırmacılardan birisi silahını çekip komutanı
vurdu. Sonra sessiz olan deneğe silahı doğrulltu
ve beynini dağıttı. Silahı son kalan deneğe
doğrulttu ve sordu: “Nesin sen? Bilmek
zorundayım!”
Denek gülümsedi: “Bu kadar kolay mı unutun?
Biz siziz. Biz sizin içinizde yatan deliliğiz, her an
serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız. Biz
yatağınızın altında saklananlarız…”
Araştırmacı durdu. Sonra silahı deneğin kalbine
doğrultup ateş etti. Denek ölmek üzereyken,
“Nerdeyse özgür... ” dedi. -
4.
020. yüzyılın en tartışmalı tarihi konularından biri Rus uyku deneyidir. Bu vahşi deney, kulaktan kulağa bilgilerle bugüne dek taşınmıştır. Rus hükümetleri bu konuda herhangi bir doğrulayıcı bilgi vermemiştir. Ancak akla yatkınlığı ve gerçek olma ihtimali o kadar kuvvetlidir ki hakkında bir sinema filmi bile yapılmıştır.Tümünü Göster
Denekler, 2. Dünya Savaşı'nda düşman olarak kabul edilen siyasi mahkumlardan seçildi.
Bu mahkumlarla yapılan anlaşmaya göre, 30. günün sonunda hayatta kalan mahkumların serbest bırakılacağı garantisi verildi.
5 denek, oksijen seviyesi ölçülebilen bir odaya kapatıldı.
Deneyin amacı deneklerin 30 gün boyunca uykusuz kalıp kalmayacağını test etmekti. Odada, 5 kişiye bir ay yetecek yiyecek, su ve kitap vardı. Karyolasız yataklar da konmuştu. Ayrıca mikrofon sistemi döşenmiş ve söyleyecekleri beklenmeye başlanmıştı. Deneklere uyumamaları için verilen uyarıcı gazın onları zehirlememesi için odaya oksijen pompalanıyordu.
5. günden sonra şikayetler başladı.
Mahkumlar mikrofona konuşuyor, durumlarından şikayet ediyor ve bu deneyi yönetenlere ulaşmaya çalışıyorlardı.
9. gün deneklerden biri bağırmaya başladı ve saatlerce susmadı.
Denek bağırmaya devam ediyordu ama çoğu zaman çıkan ses gürültüden ibaretti. Araştırmacılar, deneğin ses tellerini parçaladığını ileri sürdüler. Daha ilginç olan şeyse diğer deneklerin buna nasıl tepki verdiği idi. ikinci denek de çığlık atmaya başladı, geri kalanı ise mikrofonlara fısıldamaya devam etti. Diğer çığlık atmayan denekler kitapları parçalara ayırdı, sayfaları tek tek yüzlerine sürüp sakince gözlem camlarına yapıştırdıklarında, çığlıklar hemen kesildi.
12. gün deneklerden ses gelmeyince ölmüş olabilecekleri şüphesi doğdu.
içerideki 5 deneğin sesi kesildiğinde araştırmacılar mikrofonların çalışıp çalışmadığını kontrol etti. Mikrofonlarda sorun yoktu. Odadaki oksijen seviyesi, hepsine yetecek düzeydeydi. 5 denek ağır egzersizler yapınca oksijen seviyesi düşüyordu.
14. gün: "Artık özgür olmak istemiyoruz."
14. günde araştırmacılar deneklerden hiçbir veri alamayınca odaya girmeye karar verdiler. Anons ettiler: “Mikrofonları kontrol etmek için içeri giriyoruz, kapılardan uzak durun ve yere yatın. Aksi hâlde vurulacaksınız. itaat edeninizden birisi özgürlüğüne hemen kavuşacak.” içeriden sakin bir ses cevap verince şaşırdılar: “Artık özgür olmak istemiyoruz.”.
15. gün odanın kapısının açılmasına karar verildi.
Oda birden temiz havayla doldu ve uyarıcı gaz dışarı boşaldı. Mikrofonlar anında çalışmaya başladı. 3 farklı ses yalvarmaya başladı. Askerler denekleri almak üzere odaya gönderildi. Şimdiye kadarki en yüksek çığlık, içeriye giren askerlerden geldi. 5 denekten 4'ü hâlâ yaşıyordu.
Odaya giren askerler korkunç bir manzarayla karşı karşıya kaldı.
Deneklerden birisi ölmüştü. Kalçasına ve göğsüne topak topak et doldurulmuştu. Odanın ortasındaki giderin üstünde duruyordu, suyun geçmesini engellediği için oda 10 cm suyla kaplanmıştı. Su sandıkları sıvının kan olduğu o an fark edilemedi. Sağ kalan 4 deneğin sakalları uzamış, derileri paramparça olmuştu. Tırnaklarındaki parçalar bu yaraları kendilerinin yaptıklarını gösteriyordu. Araştırmacıların düşündüğü gibi dişlerle değil… Yaralar ve oyukların açıları, konumları hepsini kendilerinin yapmadığını gösteriyordu. Birbirlerine de saldırmışlardı.
Yiyeceklere pek dokunulmamış olmasının sebebi ortaya çıktı.
4 deneğin de karın bölgesindeki organlar ve kaburgaları hemen hemen yok gibiydi. Kalp, akciğerler ve diyafram yerine, deri ve kaburgaya bağlı kasların çoğu akciğerlerle beraber göğüs kafesinin dışına sarkmıştı. Kan damarları ve organlar sağlam kalsa da, diğerlerini çıkarıp yere atmışlardı. Fakat denekler hâlâ ”yaşıyorlardı”. Dördünün de sindirim sistemleri çalışıyordu. Günler sonra istifra ettiklerinde, aslında yediklerinin kendi etleri olduğu ortaya çıktı.
Denekler odadan çıkarılmamak için askerlerle mücadele ediyorlardı.
Bir Rus asker boğazına saldırılması sonucu öldü, bir diğeri ise testisleri koparıldığı ve deneklerden biri bacağını dişleriyle kemirdiği için yaralandı.
Sağ kalan 3 denekten biri ameliyat sırasında gülümseyerek birkaç kelime fısıldadı.
Ameliyat bittikten sonra hasta mırıldanmaya başladı. Doktorlardan biri, hastanın önemli birşey söylüyor olabileceğini var sayarak kalem ve not defterini alıp yanına gitti. Hastanın dudaklarından dökülen kelimeler sonucunda odadakilerin dehşeti katlandı: “Kesmeye devam et.”
Komutan hayatta kalan 2 deneğin tekrar mühürlenmesini emretti. Araştırmacılardan birisi silahını çekip komutanı vurdu. Sonra sessiz olan deneğe silahı doğrultu ve beynini dağıttı. Silahı son kalan deneğe doğrulttu ve sordu: “Nesin sen? Bilmek zorundayım!” Denek gülümsedi: “imçiçi uyurmu len amk ASDADASDASDASDSAD"
http://c12.incisozluk.com...11508/5/1272215_oc338.jpg -
-
1.
0baslık acmayı ögren
-
1.
-
3.
01940'ların sonlarında Rus araştırmacılar, 5 kişiyi 15 gün boyunca tetikleyici gazlarla uyanık tuttular. Bu korkunç deneyin ayrıntılarını okudukça yaşananlara inanamakta güçlük çekeceksiniz. Peki, Rus uyku deneyi gerçek mi, yoksa bir şehir efsanesi mi?Tümünü Göster
Denekler, 2. Dünya Savaşı’nda düşman olarak kabul edilmiş siyasi tutsaklardı. Oksijen seviyesinin dikkatlice kontrol edildiği odalarda kalıyorlardı. Kamera sistemleri kapatılmıştı, Yani onları izleyebilmek için sadece mikrofonlar ve 5 inçlik kamara penceresine benzeyen gözlem camları vardı. Oda kitaplarla, yataksız karyolalarla, su ile, ayrıca 5 kişiye 1 ay yetecek kadar yiyecekle doluydu.
işte gün gün korkunç deneyin ayrıntıları:
Denekler 30 gün boyunca uyumadan teste dayanırlarsa serbest bırakılacakları konusunda anlaşmışlardı.ilk 5 gün her şey iyi gidiyordu.
5. günden sonra, koşullar hakkında şikâyet etmeye ve onları yönetenlerin nerede olduğunu araştırmaya başladılar. Birbirleriyle konuşmayı kestiler ve mikrofonlarla tek taraflı camlara fısıldamaya başladılar. işin garibi, bu deneyi diğer deneklerin üzerlerinden kazanabileceklerini düşünmeye başladılar. Araştırmacılar başta bunun gazın bir yan etkisi olduğunu düşündüler.
9. GÜN: ÇIĞLIKLAR BAŞLIYOR
9 günden sonra ilk denek çığlık atmaya başladı. 3 saat boyunca, odanın içinde koşarak bağırdı. Denek bağırmaya devam ediyordu ama çoğu zaman çıkan ses gürültüden ibaretti. Araştırmacılar, deneğin ses tellerini parçaladığını ileri sürdüler. Daha ilginç olan şeyse diğer deneklerin buna nasıl tepki verdiği idi. ikinci denek de çığlık atmaya başladı, geri kalanı ise mikrofonlara fısıldamaya devam etti. Diğer çığlık atmayan denekler kitapları parçalara ayırdı, sayfaları tek tek yüzlerine sürüp sakince gözlem camlarına yapıştırdıklarında, çığlıklar hemen kesildi.
3 gün daha geçti. içerideki 5 deneğin sesi kesildiğinde araştırmacılar mikrofonların çalışıp çalışmadığını kontrol etti. Mikrofonlarda sorun yoktu. Odadaki oksijen seviyesi, hepsine yetecek düzeydeydi. 5 denek ağır egzersizler yapınca oksijen seviyesi düşüyordu.
14. GÜN: "ARTIK ÖZGÜR OLMAK iSTEMiYORUZ"
14. günde araştırmacılar deneklerden hiç bir veri alamayınca odaya girmeye karar verdiler. Onların ölmüş olmalarından endişeleniyorlardı. Veya bir tür bitkisel yaşama girdiklerinden…
Anons ettiler: “Mikrofonları kontrol etmek için içeri giriyoruz, kapılardan uzak durun ve yere yatın. Aksi hâlde vurulacaksınız. itaat edeninizden birisi özgürlüğüne hemen kavuşacak.”
içeriden sakin bir Ses cevap verince şaşırdılar: “Artık özgür olmak istemiyoruz.” Askeri güçler ve araştırmacılar arasında bir tartışma patlak verdi. Daha fazla tepki alıp kışkırtmamak için 15. günün gece yarısı odanın kapısının açılmasına karar verildi. Oda birden temiz havayla doldu ve uyarıcı gaz dışarı boşaldı. Mikrofonlar anında çalışmaya başladı. 3 farklı ses yalvarmaya başladı; dışarıda onları bekleyen aileleri, sevdikleri olduğunu yakarıyorlardı. Askerler denekleri almak üzere odaya gönderildi. Şimdiye kadarki en yüksek çığlık, içeriye giren askerlerden geldi. 5 denekten 4'ü hâlâ yaşıyordu, tabii buna yaşamak denirse.
15. GÜN: SAĞ KALAN DENEKLERiN ETLERi PARAMPARÇA!
Yiyecek erzaklarına çok dokunulmamıştı. Deneklerden birisi ölmüştü. Kalçasına ve göğsüne topaK topak et doldurulmuştu. Odanın ortasındaki giderin üstünde duruyordu, suyun geçmesini engellediği için oda 10 cm suyla kaplanmıştı. Su sandıkları sıvının kan olduğu o an farkedilemedi. Sağ kalan 4 deneğin sakalları uzamış, derileri paramparça olmuştu. Tırnaklarındaki parçalar bu yaraları kendilerinin yaptıklarını gösteriyordu. Araştırmacıların düşündüğü gibi dişlerle değil… Yaralar ve oyukların açıları, konumları hepsini kendilerinin yapmadığını gösteriyordu. Birbirlerine de saldırmışlardı.
4 deneğin de karın bölgesindeki organlar ve kaburgaları hemen hemen yok gibiydi. Kalp, akciğerler ve diyafram yerine, deri ve kaburgaya bağlı kasların çoğu akciğerlerle beraber göğüs kafesinin dışına sarkmıştı. Kan damarları ve organlar sağlam kalsa da, diğerlerini çıkarıp yere atmışlardı. Fakat denekler hâlâ ”yaşıyorlardı”. Dördünün de sindirim sistemleri çalışıyordu. Günler sonra istifra ettiklerinde, aslında yediklerinin kendi etleri olduğu ortaya çıktı. Çoğu asker Rus özel servisinde çalışmıştı fakat hiçbiri odaya girip denekleri kaldırmaya cesaret edemedi. Askerler odadan çıkarılmaları için yalvarıp bağırırken gaz geri geldi, uykuya daldılar.
Deneklerin odadan çıkarılmamak için verdikleri mücadele herkesi çok şaşırttı. Bir Rus asker boğazına saldırılması sonucu öldü, bir diğeri ise testisleri koparıldığı ve deneklerden biri bacağını dişleriyle kemirdiği için yaralandı.
Yaşayan 4 denekten birinin dalağı patladı ve dışarı doğru kanamaya başladı. Tıbbi araştırmacılar onu sakinleştirmeye çalıştılar ama bu imkansızdı. Bir insanın alabileceği morfinden daha fazla almasına rağmen hâlâ mücadele ediyordu. Bir doktorun kolunu ve kaburgasını kırdı. Deneğin dolaşım sisteminde kandan çok hava vardı. Kalbi durduğunda bile bağırmaya devam etti 3 dakika boyunca kendini dövdü. Herkese saldırıp “Daha fazla!” kelimelerini tekrar ederken gittikçe güçsüzleşti, yavaşladı ve sessizce yere yığılıp hayatını kaybetti.
Sağ kalan 3 denek tam donanımlı bir tıp merkezine taşındı. Sağlam ses telleri olan 2 denek uyanık kalabilmek için daha fazla gaz talep ediyorlardı. Deneklerin organlarını tekrar yerleştirme aşamasında sakinleştirici ilaçlarına karşı bağışıklık kazanmış oldukları keşfedildi. Deneklerden biri bağlanmış olduğu iplere rağmen, öfkeyle etrafa saldırıyordu. Deneği sakinleştirmek için normalin üzerinde anestezi kullanıldı ve gözleri kapandı. Kalbi durmuştu… Otopsi testlerinin sonuçları kanın içindeki oksijen miktarının olması gerekenden 3 kat fazla olduğu gözlemlendi.
AMELiYATTAKi DENEK GÜLÜMSEYEREK MIRILDANDI: "KESMEYE DEVAM ET"
Hayatta kalan 2. kişi ise 5 kişinin arasında ilk çığlık atanlardandı. Ses kayıtları yok edilmişti. Yalvaracak durumda değildi, tek yapabildiği kafasını düzensiz bir şekilde haraket ettirmekti. Bunlar anesteziden doğan sonuçlardı. Bir sonraki ameliyatta yeniden anestezi verildi. Organlarını yerleştirirken 6 saat boyunca hiç tepki vermedi. Bir hemşire, birkaç kez, hastanın ameliyat esnasında gülümsediğine şahit oldu. Ameliyat bittikten sonra hasta mırıldanmaya başladı. Doktorlardan biri, hastanın önemli birşey söylüyor olabileceğini var sayarak kalem ve not defterini alıp yanına gitti. Hastanın dudaklarından dökülen kelimeler sonucunda odadakilerin dehşeti katlandı: “Kesmeye devam et.”
Komutan hayatta kalan 2 deneğin tekrar mühürlenmesini emretti. Yanlarında olan 3 araştırmacıya mühürleme emri verildi. Araştırmacılardan birisi silahını çekip komutanı vurdu. Sonra sessiz olan deneğe silahı doğrulltu ve beynini dağıttı. Silahı son kalan deneğe doğrulttu ve sordu: “Nesin sen? Bilmek zorundayım!”
Denek gülümsedi: “Bu kadar kolay mı unutun? Biz siziz. Biz sizin içinizde yatan deliliğiz, her an serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız. Biz yatağınızın altında saklananlarız…”
Araştırmacı durdu. Sonra silahı deneğin kalbine doğrultup ateş etti. Denek ölmek üzereyken, “Nerdeyse özgür... ” dedi.
ORKUNÇ RUS UYKU DENEYi GERÇEK Mi?
Bu hikaye, korkutucu hayali hikayeler paylaşan bir siteden yayılmıştır. Hikaye, hiçbir resmi belgeyle veya kaynakla desteklenmemektedir.
Kayıtlara geçen en uzun uykusuzluk hali 266.5 saattir (yaklaşık 11 gün).1965 yılında bir bilim fuarı için bu deneyi uygulayan 17 yaşındaki Fresno Eyalet Koleji öğrencisi Randy Gardner, Guinness Rekorlar Kitabı'nda adı bulunan en uzun uyumama rekoruna sahiptir.
Bilim ve özellikle "uyku bilimi" tarihinde sayısız defa özellikle 8-10 gün boyunca uykusuz bırakılan yüzlerce denek bulunmaktadır. Bu araştırmaların tek bir tanesinde bile kayda değer bir nörolojik, tıbbi, pgibolojik veya pgibiyatrik anomali tespit edilememiştir.
Bunlar haricinde, hızla mit haline gelen deneyde ciddi anlamda bilimsel hatalar bulunmaktadır. Örneğin test koşulları bilimsel geçerliliğe sahip olmayacak şekilde etik dışıdır, sözde deneyde hiçbir kontrol grubu kullanılmamıştır.
Görüşlerinizi bekliyorum beyler. -
2.
0https://m.youtube.com/watch?v=YYb9kSCkjE8 okumadan önce bunu açınTümünü Göster
1940‘ların sonlarında Rus araştırmacılar 5 insanı 15 gün boyunca tetikleyici gazlarla uyanık tuttular. Denekler 2. Dünya Savaşı‘nda düşman olarak kabul edilmiş politik tutsaklardı. Oksijen seviyesinin dikkatlice kontrol edildiği odalarda kalıyorlardı. Kamera sistemleri kapatılmıştı, yani onları izleyebilmek için sadece mikrofonlar ve 5 inçlik gözlem camları vardı. Oda kitaplarla, yataksız karyolalarla, su ile, ayrıca 5’ine de 1 ay yetecek kadar yiyecekle doluydu.
ilk 5 gün her şey iyi gidiyordu; denekler 30 gün boyunca uyumadan teste dayanırlarsa serbest bırakılacakları konusunda anlaşmılardı. Günden güne onların her hareketlerini ve aktivitelerini izlerlerken, zaman geçtikçe, geçmişlerindeki travmatik olayları konuştuklarını fark ettiler. 4 gün boyunca bu durum giderek karanlık bir hal aldı.
5 günden sonra, Koşullar hakkında şikâyet etmeye ve onları yönetenlerin nerede olduğunu araştırmaya başladılar. Birbirleriyle konuşmayı kestiler ve mikrofonlarla tek taraflı camlara fısıldamaya başladılar. işin garibi, bu deneyi diğer deneklerin üzerlerinden kazanabileceklerini düşünmeye başladılar. Araştırmacılar başta bunun gazın bir yan etkisi olduğunu düşündüler.
9 günden sonra ilk denek çığlık atmaya başladı. 3 saat boyunca, odanın içinde koşarak bağırdı. Denek bağırmaya devam ediyordu ama çoğu zaman çıkan ses gürültüden ibaretti. Denek hiç bir şey söylemeden bağırıyordu. Araştırmacılar, deneğin ses tellerini parçaladığını ileri sürdüler. Daha ilginç olan şeyse diğer deneklerin buna nasıl tepki verdiği, ya da tepki vermedikleri idi. ikinci denek de çığlık atmaya başladı, geri kalanı ise mikrofonlara fısıldamaya devam etti. Diğer çığlık atmayan denekler kitapları parçalara ayırdı, sayfaları tek tek yüzlerine sürüp sakince gözlem camlarına yapıştırdıklarında, çığlıklar hemen kesildi.
3 gün daha geçti. içerideki 5 deneğin sesi kesildiğinde araştırmacılar mikrofonların çalışıp çalışmadığını kontrol etti. Mikrofonlarda sorun yoktu. Odadaki oksijen seviyesi, hepsine yetecek düzeydeydi. 5 denek ağır egzersizler yapınca oksijen seviyesi düşüyordu. 14. günde araştırmacılar deneklerden hiç bir veri alamayınca odaya girmeye karar verdiler. Onların ölmüş olmalarından endişeleniyorlardı. Veya bir tür bitkisel yaşama girdiklerinden…
Anons ettiler: “Mikrofonları kontrol etmek için içeri giriyoruz, kapılardan uzak durun ve yere yatın. Aksi hâlde vurulacaksınız. itaat edeninizden birisi özgürlüğüne hemen kavuşacak.”
içeriden sakin bir Ses cevap verince şaşırdılar: “Artık özgür olmak istemiyoruz.” Askeri güçler ve araştırmacılar arasında bir tartışma patlak verdi. Daha fazla tepki alıp kışkırtmamak için 15. günün gece yarısı odanın kapısının açılmasına karar verildi. Oda birden temiz havayla doldu ve uyarıcı gaz dışarı boşaldı. Mikrofonlar anında çalışmaya başladı. 3 farklı ses yalvarmaya başladı; dışarıda onları bekleyen aileleri, sevdikleri olduğunu yakarıyorlardı. Askerler denekleri almak üzere odaya gönderildi. Şimdiye kadarki en yüksek çığlık, içeriye giren askerlerden geldi. 5 denekten 4’ü hâlâ yaşıyordu, tabii buna yaşamak denirse.
Yiyecek erzaklarına çok dokunulmamıştı. Deneklerden birisi ölmüştü. Kalçasında ve göğsünde topat topak et doldurulmuştu. Odanın ortasındaki giderin üstünde duruyordu, suyun geçmesini engellediği için oda 4 inç suya kaplanmıştı. Su sandıkları sıvının kan olduğu o an farkedilemedi. “Kurtulan” 4 deneğin sakalları uzamış, derileri adeta paramparça olmuştu. Tırnaklarındaki parçalar bu yaraları kendilerinin yaptıklarını gösteriyordu, araştırmacıların düşündüğü gibi dişlerle değil… Yaralar ve oyukların açıları, konumları hepsini kendilerinin yapmadığını gösteriyordu. Birbirlerine de saldırıyorlardı.
4 deneğin de karın bölgesindeki organlar ve kaburgaları hemen hemen yok gibiydi. Kalp, akciğerler ve diyafram yerine, deri ve kaburgaya bağlı kasların çoğu akciğerlerle beraber göğüs kafesinin dışına sarkmıştı. Kan damarları ve organlar sağlam kalsa da, diğerlerini çıkarıp yere atmışlardı. Fakat denekler hâlâ ”yaşıyorlardı”. Dördünün de sindirim sistemleri çalışıyordu. Günler sonra istifra ettiklerinde, aslında yediklerinin kendi etleri olduğu ortaya çıktı. Çoğu asker Rus özel servisinde çalışmıştı fakat hiçbiri odaya girip denekleri kaldırmaya cesaret edemedi. Askerler odadan çıkarılmaları için yalvarıp bağırırken gaz geri geldi, uykuya daldılar…
Deneklerin odadan çıkarılmamak için verdikleri mücadele herkesi çok şaşırttı. Bir Rus asker boğazına saldırılması sonucu öldü, bir diğeri ise testisleri koparıldığı ve bacağı deneklerden birinin dişleriyle kemirildiği için yaralandı. Diğer 5 asker ise hayatlarını intihar ederek kaybettiler.
Yaşayan 4 denekten birinin dalağı patladı ve dışarı doğru kanamaya başladı. Tıbbi araştırmacılar onu sakinleştirmeye çalıştılar ama bu imkansızdı. Bir insanın alabileceği mofinden daha fazla almasına rağmen hâlâ köşeye sıkışmış bir hayvan gibi mücadele ediyordu. Bir doktorun kolunu ve kaburgasını kırdı. Deneğin dolaşım sisteminde kandan çok hava vardı. Kalbi durduğunda bile bağırmaya devam etti 3 dakika boyunca kendini dövdü. Herkese saldırıp “Daha fazla!” kelimelerini tekrar ederken gittikçe güçsüzleşti, yavaşladı ve sessizce yere yığılıp hayatını kaybetti.
Sağ kalan 3 denek tam donanımlı bir tıp merkezine taşındı. Sağlam ses telleri olan 2 denek uyanık kalabilmek için daha fazla gaz talep ediyorlardı. Deneklerin organlarını tekrar yerleştirme aşamasında sakinleştirici ilaçlarına karşı bağışıklık kazanmış oldukları keşfedildi. Deneklerden biri bağlanmış olduğu iplere rağmen, öfkeyle etrafa saldırıyordu. En sonunda 4 inçlik deri kelepçeleri yırtmayı başardı. Bunu yaptığında kolunu 200 poundlık bir asker sıkıca tutuyordu. Deneği sakinleştirmek için normalin üzerinde anestezi kullanıldı ve gözleri kapandı. Kalbi durmuştu… Otopsi testlerinin sonuçları kanın içindeki oksijen miktarının olması gerekenden 3 kat fazla olduğu gözlemlendi. Kasları iskeletine o denli yapışmıştı ki karşı vermeye çalışırken 9 kemiğini kırıldı.
2. Hayatta kalan ise 5 kişinin arasında ilk çığlık atanlardandı. Ses kayıtları yok edilmişti. Yalvaracak durumda değildi, tek yapabildiği kafasını düzensiz bir şekilde haraket ettirmekti. Bunlar anesteziden doğan sonuçlardı. Bir sonraki ameliyatta yeniden anestezi verildi. Organlarını yerleştirirken 6 saat boyunca hiç tepki vermedi. Bir hemşire, birkaç kez, hastanın ameliyat esnasında gülümsediğine şahit oldu. Ameliyat bittikten sonra hasta mırıldanmaya başladı. Doktorlardan biri, hastanın önemli birşey söylüyor olabileceğini var sayarak kalem ve not defterini alıp yanına gitti. Hastanın dudaklarından dökülen kelimeler sonucunda odadakilerin dehşeti katlandı: “Kesmeye devam et.”
Diğer iki deneğe de aynı ameliyatda yapıldı. ikisine de anestezi yerine onları felç eden bir ilaç verildi. Ameliyatı gerçekleştirmek imkansızdı çünkü iki hasta da gülüp duruyordu. Tekrar konuşabilecekleri zaman canlandırıcı gaz istediklerini söylediler. Araştırmacılar onlara neden kendi bağırsaklarını parçaladıklarını ve tekrar gaz verilmesini istediklerini sordular. Tek cevap şuydu: “Uyanık kalmam gerek.”
Kalan üç deneği daha sıkı bağladılar ve onlarla ne yapılacağına karar verene kadar bekleme odasına geri gönderdiler. Komutan tekrar gaz verildiğinde ne olacağını merak ediyordu. Araştırmacılar buna itiraz etti ama kimse dinlemedi.
Odanın içinde tekrar mühürlenmeye hazırlanan denekler EEG monitörüne bağlıydı. Süpriz olan şey ise tekrar gaz alacaklarını duyduklarında çırpınmayı bıraktıklarıydı. Denekler uyanık kalmakta kendilerini zorluyor gibidiler. Bir tanesi mırıldanarak konuşmaya çalşıyordu. Diğer denekler kafasını yastığa dayamıyor ve sürekli göz kırpmaya çalışıyordu. EEG monitöründe görülen beyin dalgaları şaşırtıcıydı. Raporlarına bakarken bir hemşire hastalardan birisinin kafasını yastığa deydirdiği anda gözlerinin kapandığını fark etti. Beyin dalgaları direk rem uykusuna girdiğini gösteriyordu. Sonra tekrar eski durumuna döndü. Döndüğü anda ise kalbi durmuştu…
Kalan 2 denek ise tekrar mühürlenmek için çığlık atmaya başladı. Beyin dalgaları tıpkı uykudan ölen deneğinki gibi oldu. Komutan 2 deneğin tekrar mühürlenmesini emretti. Yanlarında olan 3 araştırmacıya mühürleme emiri verildi. Araştırmcılardan birisi silahını çekip komutanı vurdu. Sonra sessiz olan deneğe silahı doğrulltu ve beynini dağıttı. Silahı son kalan deneğe doğrulttu.”Bu şeylerle aynı yerde kilitlenmiyeceğim!” Adama çığlık attı. “Nesin sen!?” “Bilmek zorundayım!”
Denek gülümsedi: “Bu kadar kolaymı unutun?” “Biz siziz. Biz sizin içinizde yatan deliliğiz, her an serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız. Biz yatağınızın altında saklananlarız…”
Araştırmacı durdu. Sonra silahı deneğin kalbine doğrultup ateş etti. Denek ölmek üzereyken, “Nerde..yse .. özgür…” dedi. -
1.
0capsini versenize la
-
sağdaki neyse de
-
tylerr dursun burayaa gel
-
bu elaman akil hastasi hayalinde ulke
-
cccrammsteinccc günaydın başlığı cügü rekoru
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 15 01 2025
-
türkiyenin dünyadan övgü aldığı video
-
nurten ve elmas hanimlar evde vakit geçiriyor
-
beyler en son ağladığınız filmin adı neydi
-
lahana haşlamiştim kendime
-
uzun sure inciye giremiyen memati
-
sözlük sayfaları neden sıfırlanmamiş
-
baslik acmicaksaniz yatacam
-
gapdan girk beri bag hele
-
evvel zaman içinde kalbur 560bin olan mal
-
kendimle ilgili beklentileri baya dusurdm
-
kafkas manla teke tek çıksak acaba
-
ilk önce iş
-
beyler bu sene antalya manavgata gittim
-
bazı bayanlar başına gelenleri hak ediyor
-
buyuk fontla yazi yazan
-
560 bin iti
-
insanlar doğuştan taşaklarını
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 14 01 2025
-
neyse yarın mesai var
-
ne oldu lan gotunuzmu titredii dava
-
wow girl olarak meme uçlarim
-
atatın neden hiç erkek evlatlığı yok
-
başı açık bayanların namusu
-
kargo da kağıt göndericem
-
oç incici yurda kaydolursa
- / 2