+41
-4
Bir insana deli demek ne kadar da kolay senin için. Öyle değil mi? insan sınıflandırmak her zaman kolay mıydı peki senin için böyle? Bu deli, bu akıllı. Bu normal, bu anormal. Peki ya bu insanları bu hale getiren etkenlerin hiç önemi yok mu?
Şiddet içinde büyüyen bir çocuğu düşün. Babası tarafından canım oğlum cicim oğlum diye sevilen çocukların aksine, avradını gibtiğimin oğlu, dıbına kodumun pekekenti ve hatta şanslıysa duyduğu en güzel şeyin benim eşşek oğlum olduğunu canlandır gözünde. Bu çocuğun kendini bildi bileli ufacık bedeniyle babası tarafından öldüresiye dövülen annesinin arasına girmeye çalıştığını düşün. Araya girdiğinde annesi yerine kendisinin dayak yemiş olmasından dolayı mutlu olabilecek bir ruh haliyle büyüdüğünü düşün. Başka çocuklar küçük yaramazlıkları için azar bile yemezken bu çocuğun; hastalandığı için ve hatta ayağı burkulduğu için dayak yediğini düşün. Ki bahsettiğim yaş 14-15 ve üzeri değil. 6 yaşında çocuktan bahsediyorum. Diğer çocukların anne babasına naz edip şunu yemek istemiyorum dedikleri yemek masalarında, babasının korkusundan ona en uzak köşede sevmediği yemekleri bile azar işitmeden sofradan kalkabilmek için hızlıca yediğini hayal et. Bu çocuğun okula gittiğinde tutunacak bir dal aradığını düşün. Öğretmenini babasının yerine koyduğunu, evde yaşadıklarını içinde tutamayan bu çocuğun öğretmenine güvenip olanları ona anlattığını düşün. 11 yaşına geldiğinde aynı öğretmenin onu sınıfa kilitleyip, tecavüze yeltendiğini düşün. Yine dayak yeme korkusundan babasına anlatmaya korktuğunu düşün. Bu çocuğu ağlarken bulan matematik öğretmeni Mualla hocasının ona sarılıp ne oldu diye sorduğunda anlattıklarından sonra bu çocuğu karakola zütürdüğünü düşün. Akşam dokuzda süt içip yatan bir çocuğun sabahın üçüne kadar karakolda ifade verdiğini düşün. Ona tecavüze yeltenen hocasının tutuklanmasından ötürü bütün sınıfın hocamıza iftira attın diyerek onu dışladığını düşün. Sınıfta dayak yediğini düşün. Yalnız kaldığını düşün bu çocuğun. Hem de her Allah'ın günü! Okul değiştirdiğinde adının gazetelerde geçmiş olmasından dolayı, adını söylemeye utandığını düşün. Şehrin en varlıklı, en büyükbaş addıbının oğlu olmasına rağmen, yokluk içinde yaşadığını düşün. Okulunda arkadaşları marka şeyler alıp giyerken, bu çocuğun pazardan alınmış naylon ayakkabıyı sırf annesi aldığı için severek giydiğini, arkadaşlarının dalga geçtiğini düşün. Çocukluk aşkına bir mektup yazdığı, bu kızın da babasına onu şikayet ettiğini düşün. (Bu kıza da kızamam sonuçta 12 yaşındaydık.) Kızın babasının bizimkinin babasına şikayet etmesinden sonra evde, ağız dolusu kan kusacak kadar dayak yediğini düşün. Burnundan, ağzından kan akarken, duşa kendini kilitleyip ağlarken şans ya işte, bir de ayağının kayıp sıcak su borusuna bacağının yapıştığını, yapışan derinin bacağından ayrılmasını düşün. Acıyla bağırdığını, babasının bunu duyup geldiğinde bir daha dövdükten sonra iyi olmuş dıbına kodumun bini dediğini düşün. Bu çocuğun artık kimseye güveni kalmadığını düşün. Okuldaki öğretmenlerinden tut, arkadaşlarına, babasına ve hatta kendisine bile. 11 yaşında yaşadıklarından dolayı sarsılan ruh halinin, kırmızı reçeteyle yazılan ağır ilaçlarla düzeltilmeye çalıştığını düşün. Okula olan ön yargısını aşamadığını ve hep kötü karneler getirdiği için yine dayak yediğini düşün. Sonunda ilkokulu bitirdiğinde şaşırtıcı bir şekilde kimsenin umudu yokken dereceyle anadolu lisesini kazanmasını hayal et.
Liseye başladığı sırada boyu ve yapısı artık yaşıtlarından iyi durumdaydı bu gençliğe yüz tutan çocuğun. içindeki tek duygu şiddetti artık. O huur evladı öğretmen olayında onu dışlayan ve hatta dövenlerle aynı okula tekrar getirdiğini düşün kaderin bu çocuğu. Artık kimseden yardım beklemeyecek bu çocuk hepsini tek tek okul meydanında öldüresiye dövüyor ve karakola zütürülüyor daha sonra. Karakolda öfkeyle kendisine kaşlarını çatmış vurmaya hazırlanan babasına çarpıyor gözleri. Çocuğun babasına şeytanca gülümsediğini düşün. Artık umurunda değil çünkü dayak yemek. Senelerce bu intikdıbının hayalini kurmuştu çünkü çocuk. Bir sene sonrasında bu çocuğun yolu istanbul'a düşer. Erdal abi ona unutamayacağı kadar iyi davranır. Açılması için uzun konuşmalar yapar onunla. Babasının tam aksi bir adamdır Erdal abi. Her neyse gel zaman git zaman bu çocuk bir kızı görür. Şimdiye kadar gördüklerinin en güzelini. Görür görmez bu kıza aşık olduğunu düşün çocuğun. Hiç böyle hissetmemişti bu çocuk. Hiç kimseye böylesine derin duygular beslememişti. Ne ailesine, ne arkadaşlarına, ne öğretmenlerine ve hatta Tanrı'ya bile. Bu kızı gören çocuğun 180 derece dönen hayatını canlandırabilir misin gözünde? Sanmıyorum çünkü bunlar sana göre iyi kurgulanmış birer hikaye öyle değil mi? Neyse ben yine de 'kurgusal hikayeme' devam edeyim. Sevmenin gerçek anldıbını çok geç yaşta öğreniyor bu çocuk. Kendisine güveni yok ama. Bu kızın kalbinin çok temiz olduğunu anlayabilecek kadar hayatını kirletmiş, defolu kalpler görmüştü yaşına rağmen. Bu kızın resimlerini yazıcıdan çıkartıp her gece uyumadan bakıp dualar ediyordu. Yanında olmasını dilediği tek insan bu kızdı. O zamanlar aklıma geldiğinde diyorum ki ne kadar aptalcaymış düşüncelerim. Saçmalamışsın be Selim! Bu taktan hayatın üzerine hiç bu kız gibi güzel bir anka kuşu konar mı? Konsa konsa sinek konar dıbına koyim. istanbul'daki serüveni bu kızı severek bitip, dönüş vakti geldiğinde aklındaki tek düşünce: Acaba onu bir daha görebilecek miyim oldu. Küçükken de çok ağlardı bu çocuk ama özlemekten değildi. Yediği dayaktan ağlardı. Annesine ağlardı. Çok ağlardı kısacası ama ilk defa sevdiği birini bir daha görememekten korkarak ağladı. içine attıklarını yalnızca bu kıza açabilirdi ama bu kız için onun önemi, üzerine bastığı kaldırım taşı kadar bile var mıydı bilemiyordu. Bu sebeple onun eline ulaşmayacak mektuplara anlatmaya başladı dertlerini. Sanki Deniz'i ona ellerini uzatacakmış, onu kurtaracakmış gibi anlattı, anlattı, anlattı. Ardından yazma yeteneği olduğunun farkına vardı ve hikayesi bir kez daha yön değiştirmeye başladı. Ama bu kez eski güçsüz çocuk değildi.
Bu satırları yazmadan hemen önce ablasının boşanma kararı aldığı eniştesinin, ablasının gırtlağını sıktığını öğrendi aklında işleyeceği cinayet kurgularıyla. Bu çocuğu kurban veren insanların gizledikleri ama içlerinde volta atan ustaca kamufle edilmiş pisliği göz önünde bulundurarak. Sence adil mi birini deli diye böylesine kolaylıkla nitelendirmek?