öncelikle iyi geceler incici dostlarım
türk dili edebiyatı lisans mezunuyum ve aynı alanda yüksek lisans yapıyorum
cok uzun zamandır aklımda olan roman yazma hayalini gerçekleştirmek için önce küçük hikayeler yazdım
bu hikayeler burada ilgi ve beğeni görürse roman yazmaya başlayacağım
yani tamamen sizin elinizde
10 kişi bi hikayeni yolla okuyucam derse yollucam
edit: hikayeyi başlığa yazıcam ki herkes okusun yorum yapsın daha çok öneri benim için önemli
paris yaniyor
marki gustavo de menezes biricik eşi markiz anette de menezes öldüğünden beri avdan başka bir şey düşünmüyordu. kim bilir, belki de sevgili hayat arkadaşını unutmak için kendince geliştirdiği bir metottu bu marki'nin. her sabah hava aydınlanmadan uyanır, yalnızca mısır ekmeğinden bir parça yer ve havanda ezdiği civanperçemi otu, güveyotu ve bir tutam keraviyenin üstüne sıcak su dökerek elde ettiği bir şurubu içerdi. Bizler yani marki gustavo de menezes'in tebaası ise sevgili marki'mize korkuyla karışık bir saygı duyardık. Marki her sabah ava giderken biz köylüleri selamlar, avın bereketli geçmesi için dua etmemizi salık verirdi. bunun dışında ise ne avdan ne de başka zaman bizimle muhattab olurdu. biz, markinin kadim uşağı joseph poincot'a sıkıntılarımızı anlatırdık. hoş,, kendisi de pek biz zavallı köylülerle ilgilenmez, ilgilenmediği gibi derdini anlatana 40 anlatmayana ise 60 sopa vururdu. poincot'un mezaliminden sıkılan halk ise kulaktan kulağa yayılan ve herkesi yüreklendiren paris'teki hareketlilikten söz etmeye başlamıştı.
marki av partilerinden fırsat bulduğu sürece evinde seçkin konuklara davetler verir, onlarla dönemin siyasi olayları, edebiyatı üzerine derin sohbetler yapardı. Tabii ki her davetin ana konusu marki'nin av maceraları olurdu. marki, av boyunca başından geçen kimi ilginç kimi ise sıradan olayları konuklarına hiç sıkılmadan en ince ayrıntısına kadar anlatırdı. o gece de marki'nin davetlileri oldukça seçkin kişilerden oluşuyordu. baron gontran de rennedon ve güzeller güzeli eşi barones juilliet de rennedon, dük boris de coutlies, kont françois courtin hepsi sofrada hazır bulunmuştu. marki yine bir av macrasını anlatıken kont özür diler gibi söze karıştı. sevgili markim bu paris'te yaşanan olaylar hakkında ne düşünüyorsunuz? acaba şu özgürlük kelimesini ağzına sakız etmiş ihtilalciler bizim derebeylik düzenimizi yıkacak mı? biliyorsunuz derbeylik düzeni yıkılırsa çok fena.. derebeyliksiz bir hayat düşünemiyorum bile. Marki ise bırakalım efendim üç beş çapulcunun iyanını. sözünü bile etmeye değmez, ben asıl size geçen haftaki çulluk avını anlatayım. diye konuyu değiştirdi ve başladı çulluk avını anlatmaya. bütün gece susan dük ise "ya o değil de" diye marki'nin çulluk avı macerasını umarsız bir biçimde böldü ve "peruk kaldırılacakmış diyoarlar sevgili markim, bir tek erol evgin'e serbest bırakılacakmış" dedi. ilk başta biz fransızlar takardık, sonra bütün avrupa bizden gördü takmaya başladı. almanya, avusturya, ingiltere hep peruk takıyor. yani kaldırılsın tabi bir esprisi kalmadı peruğun ama yine de alışmıştık be abi. diye de ekledi. dük'ün bu gereksiz konuşmasına marki oldukça sinirlendi ve konukların huzurunda dük'ü bu lakayt tutumundan dolsyı bir çocuğu azarlar gibi azarladı, sık sık böyle gereksiz konuştuğundan dem vurarak davetlerine çağırılmayacağını kendisine deklare etti. sofra bir anda sus pus oldu. marki bağırıp çağırıyor "bana bir çulluk avını anlattırmadın rezil adam, bir şey diyeceksen benim sözüm bitsin ondan sonra de" diyerek esip gürlüyordu. diğer insanalrın yüzlerinden bir şeylerin ters gittiğini anlıyordu. dük'ün ne adamlığını bırakmıştı ne de düklüğünü. bunun üzerine dük de dahil olmak üzere bütün konuklar konağı terk etti. Herkes gidince marki sorar gözlerle kadim uşağı joseph poincot'a bakıp "aa gördün mü şu terbiyesizlerin hareketini, ne bu şimdi, çekip gitmeler felan" dedi. Poincot da usulca marki'nin yanına yaklaşıp, "efendim naaptınız siz. Düktü o azarladığınız. sizden daha üst kademede bir asil yani, yılların marki'sisiniz hala öğrenemediniz şu rütbeleri. dük, marki, kont, vikont, baron diye gider sıralama. ben size koldaki rütbeleri sallamayın, omuzdakilere selam çakın demiştim halbusi. keriz gibi yıllardır baron'a saygı duyup dük'ü iplemiyorsunuz ses çıkarmıyordum ama bu yaptığınız çok fena oldu. Hepimizi mahvedebilir bu dük" diye ekledi. Marki bozuntuya vermeden "atımı hazırla poincot" diye bağırdı. atı aldığı gibi dolu dizgin süren marki "hemen kaçızlayayım aksi taktirde bu dük beni yaşatmaz" diye düşünerek dehledi atını.