1. 26.
    0
    @64 tamam kardeşim :=)
    ···
  2. 27.
    0
    bölüm yirmi iki

    Saray girişine konuşlanan orduların başına geçen Alor atmosfere girmeyi başaran düşman gemilerinin çokluğunu görünce oldukça ürperdi. Babasının ve tüm komutanların, kralların, Elehn’in babasının ölmüş olduğu düşüncesiyle dizlerinin bağı çözüldü ve olduğu yere çöktü. Kendisini kaldırmak için gelen askerlere dayanarak ayağa kalktı ve en azından savaşarak ölmek için birliklere hazır ol emri verdi.
    Düşman gemileri iyice yaklaşınca ateş diyerek haykırdı ve bir anda kanlı bir çarpışma başlamış oldu. Gezegen yüzeyine iniş yapan gemilerden binlerce mekanik asker çıkıyordu ve inanılmaz bir ateş gücüne sahip olan bu askerler saray kapısına kadar ilerlemeye başlamıştı.
    Koruma kalkanı yüzünden sarayın içine giriş yapamayan gemiler askerlerini en yakın noktalara indiriyor saray muhafızlarını bombalamak üzere tekrar havalanıyorlardı.
    Prenses Juter savaşın gidişatından dolayı çok mutluydu ama babası öldüğü anda ağlamaya başlayan Haliv’i kızdırmamak için duygularını gizlemeye çalışıyordu. Haliv kendini iyice bırakmıştı ve artık savaş ekranına bakamıyor, durmadan ağlıyordu. Komutan Hayil’in ihanetinden ve babasını vuracağından haberi yoktu. Bunu Juter’in yaptırdığını düşünüyordu ve âşık olduğu bu kadının gözlerine bakmak dahi istemiyordu. Prenses de olanlara bir anlam verememişti. Komutan Hayil’i kendi saflarına çeken o değildi ve Haliv’i bir türlü inandıramıyordu. O sırada telsizlerine konuşan Kral Amoyur sürprizimi beğendiniz mi diye bağırdı ve gülmeye başladı Haliv inanılmaz bir şekilde öfkelenmişti. Geminin komuta bilgisayarına koştu ve tüm toplarını Amoyur’un gemisine çevirip ateşledi. Durulmaya başlayan gökyüzü bir anlığına aydınlandı ve Kral II. Amoyur’un gemisinin tozları uzay boşluğuna dağıldı.
    ···
  3. 28.
    0
    @61 eleştirin için sağol kanka ama ilk denemem daha önce bir tecrübem yok yazdıklarından atabilir misin bana pmyle
    ···
  4. 29.
    0
    up up up
    ···
  5. 30.
    0
    dilin çok sıkıcı panpa, bir yazar olarak söylüyorum bunu.
    ···
  6. 31.
    0
    okuyanlar reserve alsın
    ···
  7. 32.
    0
    bölüm yirmi bir

    Tüm bu şartlara rağmen savunma iki saatten daha uzun bir süredir devam etmekteydi. Komutan Hayil gemisinin kumanda bilgisayarına gelecek emri bekliyordu. Nihayet kendisine gönderilen mesajı gördüğünde kurnazca gülümsedi ve okumaya başladı.
    Artık zamanı geldi diyordu mesajda. Zamanı geldi; söz verdiğin gibi bizi yere indir ve ödülünü al.
    Kral Lukos ve hayatta kalan birkaç komutan düşman kıskacı içinde kalmış ince bir çizgi halinde ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Düşmanın sinyal bozucuları iyice yaklaştığı için haberleşmeleri de zorlaşıyordu.
    Kral Lukos yanına kadar sokulan Komutan Hayil’in gemisini görünce oldukça şaşırdı. Diğer tüm komutanlar ölümüne mücadele ederken onun emirlere uymamasına öfkelendi ve telsizine sen burada ne yapıyorsun! Git ve birliklerine kumanda et! Diye bağırdı.
    Komutan Hayil’in cevabı ise evlada kralım oldu. Kral Lukos ihaneti saniyeler içinde anlasa da şaşkınlığının etkisiyle duraksadı ve son gördüğü şey Komutan Hayil’in komuta gemisinin toplarının ışığı oldu.
    ···
  8. 33.
    0
    devam ediyorum beyler hazırlanın
    ···
  9. 34.
    0
    @49 e kitap yapıcam vericem linkini sözlükte kanka sağ ol ilgin için
    ···
  10. 35.
    0
    bi tanede hayrına up up up
    ···
  11. 36.
    0
    reserved
    ···
  12. 37.
    0
    bölüm on yedi

    Krallığın üstüne bir kez daha güneş doğmuştu. Gökyüzü sanki bir gün önce inanılmaz bir kıyımın yaşandığı savaşa şahit olmamış gibi ışıldıyordu.
    Kral Lukos dün gece yapılan savaştan sağ kurtulan komutanlarını ve kendilerine yardım eden gezegenlerin krallarını sarayına çağırtmıştı. Toplantı odasını dolduran komutanlar ve çeşitli gezegenlerin kralları Kral Lukos’un gelişini bekliyorlardı. Kral Bilge Lukos toplantı odasına girdiğinde tüm salon saygıyla ayağa kalktı ve Kralın oturun işaretiyle yerlerine oturdular. Kral; Konuşmama başlamadan önce bir gün evvel yapılan savaştaki gayretiniz ve üstün başarınızdan dolayı hepinizi tebrik ediyorum dedi salondakilere. Var olun, fakat bu savaş ileride karşılaşacağımız tehditlerden çok daha kolay bir mücadele olmasına karşın bizim için zor bir savaş oldu. Eğer gezegenlerinizde bıraktığınız bir askeri gücünüz varsa onları şimdi kullanmanın tam zamanı, eğer Juter, Amoyur ve Haliv bizi burada yenerse onları bir daha kullanma fırsatınız dahi olmaz. Karanlık Evren ışıltılı dünyalarımıza hâkim olur ve evrende barış ve huzur ancak geçmiş zamanların buğulu bir hatırası olarak kalır belleklerde diye devam etti.
    Salondaki herkesin sözlerini onayladığı görünce daha büyük bir güvenle konuşmasını sürdüren Kral Lukos; Komutanlarım ve saygıdeğer krallar sizden yapabileceğinizden daha fazlasını istiyorum belki ancak evrenin buna ihtiyacı var. Evrenin ve bizim kaderimiz sizin ellerinizdedir. Bu savaşların sonunda galip gelirsek adınız tarih kitaplarında ve insanların belleklerinde sonsuza kadar bir kahraman olarak yer edecek. Gelecek nesiller sizlere şükran borçlu olacak. Son söz olarak hepinize şimdiden teşekkür ediyor, zafer bizimle olsun diyorum dedi ve konuşmasını bitirip komutanlarla kralları üslerine uğurladı. Krallar son güçlerine kadar getirme sözü vermişlerdi.
    Kral Lukos taht odasına gitti ve görüşmek için çağırdığı Komutan Hayil’in kendisini beklediğini gördü.
    Komutan Hayil dedi Kral Lukos. Seni dün gece yaptığımız savaşta şehit olan Komutan Luther’in yerine Ordu Komutanlığına getiriyorum. Görevini en az Komutan Luther kadar iyi yapmanı umuyorum, içinde bulunduğumuz süreçte sana çok iş düşecek.
    Komutan Hayil verdiğiniz görevi en iyi şekilde değerlendireceğim kralım dedi ve Kral Lukos’un önünde yere kadar eğilerek bir reverans yaptı.
    Kralın içinde Komutan Hayil’e karşı bir rahatsızlık vardı ama nedenini kendiside anlayamıyordu. Boş bir kuruntu diye düşündü ve çıkabilirsin manasında bir işaret yaparak Komutan’ı dışarı çıkarıp taht odasında yalnız kaldı.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    0
    ilk cümlesinden sonra okumadım
    ···
  14. 39.
    0
    @69 peki kardeşim
    ···
  15. 40.
    0
    @84 hiç görmedin mi mk iki yüz bölümlü dört yüz sayfalık roman öyle işte
    ···
  16. 41.
    0
    o kadar kısa bölüm yazılır mı, amk bu nasıl roman?
    ···
  17. 42.
    0
    bölüm 23

    Altın Saray kapısının önüne kadar ilerleyen düşman ordularına karşı acınacak hale düşen savunma birlikleri saldırıyı saray içine karşılamak için geri çekildi. Alor kendinden geçmiş bir şekilde tabancasıyla ateş ediyor adeta ölüm kusuyordu. iyice yaklaşan düşmanlardan bir Kara Taht’lı doğrudan üzerine atılınca kılıcını çekti ve etrafını saran diğer düşmanlara karşı ölümüne bir mücadeleye girişti. Kara Taht’lı iri yarı bir askerin arkası dönükken sırtına sapladığı kılıçla kendinden geçerken gördüğü son şey etrafını saran düşmanları parçalara ayıran Kral Julifet ve askerleriydi.

    O gün Gökyüzü Krallığı tarihinde hiç olmadığı kadar çok kayıp vermiş Altın Saray düşman kuvvetleri tarafından harap olmuş bir şekilde de olsa ele geçirilmişti. Haliv ve Prenses taht odasında zaferin tadını çıkarıyorlardı. Babasının ölümünden büyük bir üzüntü duyan Haliv odasında hapis tutulan annesi Kraliçe Klarya’nın yüzüne bakamamıştı. Ama onu en çok endişelendiren şey ağabeyinin yani Alor’un cesedinin bulunamamasıydı. işin garibi Prenses Elehn de ortada yoktu. Prenses Juter ise hayatının en mutlu gününü yaşıyordu. Hem atalarının intikdıbını çok acı bir şekilde almış hem tüm evrenin tahtı sayılabilecek bu Altın Tahta oturmuş hem de görür görmez âşık olduğu Haliv’le mutlu bir gelecek imkânı oluşmuştu.
    ···
  18. 43.
    0
    up up up
    ···
  19. 44.
    0
    @78 sayfa sayısının artması için gerekli panpa ama o
    ···
  20. 45.
    0
    @78 dikkate alacağım panpam sağol
    ···