1. 1.
    -2
    okumadım çok uzun eksi
    ···
  2. 2.
    +1
    @12 roman panpa el kitabı değil
    ···
  3. 3.
    +1
    okumayın beyler okudum kör oldum.
    ···
  4. 4.
    +1
    roman karı gibtiğini sandım, şimdi gidiyorum.
    ···
  5. 5.
    +1
    reserved
    ···
  6. 6.
    +1
    roman karı gibtin sandım. bastım eksiyi
    ···
  7. 7.
    -1
    özet geç bin oç
    ···
  8. 8.
    +1
    reserved issizlikten öldüğüm bi ara okurum amk
    ···
  9. 9.
    +1
    reserved
    ···
  10. 10.
    -1
    incici dostlarım yazdığım roman ilk denememdir ve sizlerle bölüm bölüm paylaşmak istiyorum. Okurken keyif almanız dileğiyle...

    Kanlı TAHT

    Bölüm Bir

    Güneş, Gökyüzü Krallığı’nın üzerinde doğuyor, yeni bir günü müjdeliyordu. Sabahın ilk saatlerinden itibaren Saray Meydanı’na toplanmaya başlayan ve sayıları giderek çoğalan kalabalıkta hiç kimse bu günün evrenin ve Krallığın kaderinin sonsuza kadar değişeceği gün olacağını bilmiyordu. Meydanda toplanmalarının elbette bir amacı vardı, evrende yaşayan sıradan canlıların her zaman göremeyeceği bir olaya tanıklık etmek için toplanmışlardı. Kral Bilge Lukos’un bu görkemli krallığın hükümranlığını en büyük oğlu ve birinci dereceden varisi Alor’a devredeceği üç gün önceden duyurulmuştu ve o andan itibaren evrenin bütün gezegenlerinden bu ana şahit olmak isteyen binlerce kişi yüzyıllardır barışı ve güveni temin eden Gökyüzü Krallığı’na akın etmişti.
    Alor’un tahta çıkacak olmasına hemen herkes sevinmişti ve bu beklenen bir şeydi. Halk arasında, asırlar boyu Krallığa hükmetmiş Bilge Lukos’un yaşlandığı konuşulur olmuştu ve bunda haklılık payı da vardı. Tabii ki kimsenin bu konuda yüksek sesle bir görüş belirtmesi söz konusu bile olamazdı ve zaten kimsede bunu dillendirmezdi. Sonuçta Kral Lukos halkının güvenliği ve evrenin barışı için asırlar boyunca uğraşmış, bu güvenlik ortdıbını bozmaya çalışan düşmanlarının her birini önünde diz çöktürene kadar mücadele etmişti.
    Saray Meydan’ı Kral Lukos’un babası Kral Bor döneminde yapılmıştı. Son derece görkemli bir şekilde tasarlanan meydanın bir nevi sahne mahiyetinde kullanılan bölümü halkın bulunduğu alanın iki adam boyu yukarısında kalıyordu ve burada yapılacak törene katılacaklar sahneye yürüyerek değil saraydan açılan gizli bir tünelle ulaştıkları platformdan yükselerek çıkarlardı. Bugün de sahnenin etrafı altın renkli üniformalarıyla ve kafalarındaki kızıl miğferleriyle güneşi yansıtan krallık muhafızlarınca çevrilmişti. Göz alabildiğine yükselen ve insanın ucunda asılı olan bayrağa bakması için boynunu son raddesine kadar göğe dikmesini gerektiren bayrak direği sahnenin hemen arkasındaydı. Direğin tepesinde sarı zemin üstüne evrende barışı simgeleyen beyaz güvercin ve onun yanında Krallığın ezici gücünü temsil eden kırmızı bir ok bulunan bayrak dalgalanmaktaydı. Meydanı tamamen dolduran halk artık, yeni kralları olacak Alor, Lukos’un diğer oğlu ve Alor’un kardeşi Haliv ve Kral Bilge Lukos’un gelişini bekliyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    -1
    şimdilik bu kadar diğer partları bugün yayınlamaya devam edicem ama biraz yayalım ki heyecanlı olsun değil mi
    ···
  12. 12.
    -1
    bölüm üç

    Saray Meydanı’nı hınca hınç dolduran halk Ordu Komutanının bizzat yaptığı açıklama ardından heyecanları içlerinde kalarak dağılmaya başladı. Yine de halktan kimileri meydanda kalmaya devam etti ve Saraya çok uzaklardan, meydandan endişeli gözlerle bakmaya başladılar. Bekliyorlardı çünkü gerçekten kralları Lukos’a gönülden bağlılardı ve ona bir şey olup olmadığını bilmek istiyorlardı. ilk defa kralları resmi bir töreni iptal edecek kadar rahatsızlanmıştı.

    Yaşlı Lukos tahtına oturmuş düşünüyordu; Haliv hiçbir zaman ağabeyiyle ve babasıyla tam anlamda iyi geçinmemiş, her zaman tahtı arzulamıştı. Babası tabii ki bunu anlıyordu. Ama işin bu dereceye geleceğini hiçbir zaman aklına getirmemişti. Üstelik iki saat kadar önce gelen sınır komutanın ona verdiği bilgilere göre Haliv günün ilk saatlerinde yanında büyük bir askeri birlikle evet büyük bir askeri birlikle geçiş ışınlayıcısını açması için komutanı tehdit etmiş ve komutanda mecburen izin vermek sorunda kalmış. Daha sonrasında da Ordu Komutanı büyük bir üzüntüyle gelmiş ve başını yere koyup af dileyerek kışlaların üçte birinin boşalmış olduğunu, askerlerin ve bazı kışla komutanlarının da görevlerini bırakıp Haliv’in ordusuna katıldığını bildirmişti. Cezasına razı olacağını da sözlerine eklemesine karşın Lukos onu bağışlamış, hemen ordunun başına geçerek herhangi bir firara izin vermemesini ve orduyu bir tutmasını emretmişti.
    Kral Lukos düşünüyordu; ellerinde her hangi bir savaşta Haliv’i yenecek kudret vardı. Kışladaki askerlerden ziyade saray muhafız alayı bile onu yenmeye yeterdi ama Haliv’in bu derece teşkilatlı bir ayaklanma çıkartması onu çok endişelendirmişti. Böylesi bir ayaklanma için uzun zaman plan yapılması gerekti ve oğlunun yıllardır yüzlerine gülerken arkalarından böylesi bir ayaklanmayı planlaması onu çok yaralamıştı. Ayrıca bu kadar uzun zaman bu isyanı planlayan oğlu Haliv’in güvendiği bir şeyler olmalıydı ve bu yüzden endişeliydi. Evrenin düzenini sağlamakla sorumlu Kral Lukos ve ülkesi düzensizliğin ve karmaşanın tam ortasına düşmüştü.
    ···
  13. 13.
    -1
    Kitapla ilgili soru ve görüşlerinizi yazarsanız bana destek vermiş olursunuz
    ···
  14. 14.
    -1
    Bölüm iki

    Altın Saray’da taht odasında Kral Lukos ve Alor tören için hazırlanmışlardı ancak Haliv halen ortalarda yoktu. Bilge Kral halkın meydanı tamamen doldurduğunu haber veren muhafıza Haliv’in odasına gidip, ona taht odasına çağrıldığını haber vermesini buyurdu. Muhafız Haliv’in odasına gittiğinde odada kimsenin olmadığını gördü ve odanın bulunduğu katın muhafızına sorduğunda onunda Haliv’i bugün hiç görmediğini öğrendi. Hemen kralına haber vermek için taht odasına koştu ve Kral Lukos’a Haliv’in odasında olmadığını kat nöbetçisi askerin de onu hiç görmediğini iletti. Kral Lukos endişeli bir biçimde tahtına oturup, Kapı Muhafız Alayı Komutanı’nın çağırılmasını emretti. Kapı Muhafızı, Varis Haliv’in gece olmadan saraydan çıktığını, yanında iki addıbının da olduğunu söylediğinde Yaşlı Kral Lukos tahtına yıkıldı. Odadaki herkes Kral Lukos’un yanına koştu –Alor dâhil- Kral Lukos’u böylesine üzen şey oğlunun isyan etmesiydi. Çünkü kim bilir kaç gün önceden bu günün önemini bilmesine rağmen gece karanlığında bir kaçak gibi sarayı terk etmesi ve yanına adamlarını alması bir isyan başlattığını gösteriyordu. isyan ve ihanet ise Krallık yasalarına göre en ağır suçtu. Oğlu ve odadakiler yanına gelmeden kendisi kalktı ve beklenmedik bir çeviklikle asasını yere vurup, kendinden emin bir şekilde emirler yağdırmaya başladı. Ordu Komutanına dönüp; halka törenin benim rahatsızlığım nedeniyle ertelendiğini söyleyeceksin dedi. Ayrıca kışlaların emniyet halinde tutulması gerektiğini de ekledi. Haliv eğer bir isyan niyetindeyse kışladaki askeri tarafına çekmek isteyebilirdi. Ordu komutanı sakinliğiyle tanınan Kralı’nı ilk kez böylesine sinirli ve aynı zamanda üzgün görüyordu hemen başını salladı ve hızla, sırtını Krala ve varis Alor’a dönmeden odayı terk etti. Lukos oğluna da çıkmasını emretti ve Alor da hışımla odadan çıktı. Kral Bilge Lukos her ne kadar kendinden emin davransa da bu sadece bir kral davranışıydı ve çevresindekilere güven vermezse kargaşa çıkmasından kendisi sorumlu olurdu. içini kemiren üzüntü yaşlı kalbine çok ağır geliyordu. Ama yüzyıllarca dayanmıştı ve oğlu Alor’u, hak eden varisini tahta çıkarana ve küçük oğlu Haliv’i güven içinde saraya getirip düzeni yeniden sağlayana kadar dayanmak için kendi kendine söz verdi.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    -1
    bölüm dört

    Haliv odasında bir ileri bir geri yürüyordu. Askerleriyle beraber gezegeni Işık Evi’nden ayrılalı yaklaşık bir gün oluyordu. Şafak ağarmaya başlamıştı ve babasının olan biteni eninde sonunda anlayacağını biliyordu. Uzun zaman önce – Kutsal Tören’lerinde ağabeyi Alor’un adı Varis Kral Alor diye çağrıldığından beri yani on iki yaşından beri- babasının ileride Alor’u kral ilan edeceğini bu yüzden de tahta geçmeyi ve bu güce bu kudrete hükmetmeyi istiyorsa isyan etmekten başka çaresi olmadığını anlamıştı. O günden beri plan kuruyordu ve zamanla ordu komutanlarını, kimisini para kimisini yetki vaadiyle kendi tarafına çekmişti. Daha tam anlamıyla devlet içinde yapılanmasını kuramamıştı ki babası taht değişikliğini sağlık sorunları sebebiyle öne almıştı. Bu sebeple acele bir şekilde ordudaki adamlarına haber saldı ve kendisinin bile beklemediği bir mükemmellikle gezegeni terk etmeyi başardı. Son kez arkasına baktığında buraya, sarayına Kral olarak geri dönmek için yemin etmişti. Düşüncelere dalmışken odasının kapısının çalındığını duydu ve –Gel diye seslendi. içeri giren muhafız görüşme talebinde bulunduğu Kara Taht gezegeninin Kralı II. Amoyur’un kendisini sarayında beklediğini ancak bu şartla görüşmeyi kabul edeceğini söylemişti. Yanına güvendiği iki addıbını; çocukluğundan beri onunla olan hocası ve eğitmeni Halret ile güçlü ve sadık bir komutanı olan on yıldır kendisiyle birlikte pek çok işini halletmiş, komutanların çoğunu tarafına çekmiş Ujarıt ‘ı alarak Amoyur’un sarayına doğru harekete koyulmuştu. Ordusunun başına güvendiği bir komutanını bırakmış. Böylece ordunun dağılmasını engellemişti.
    ···
  16. 16.
    -1
    @7 bu deneme panpam yazın geliştiricem ve uzatıcam
    ···
  17. 17.
    -1
    Aralarla paylaşacağım sizle ki heyecanını yitirmesin
    ···
  18. 18.
    -1
    bölüm beş

    Haliv’in isyanının üstünden bir gün geçmişti. Güneş her gün ki gibi parlıyor, ışıklarıyla Altın Saray’ı ve Gökyüzü Krallığını aydınlatıyordu. Halk günün ışımasıyla beraber her şey de bir tuhaflık olduğunu sezmeye başlamıştı ama kimse neler olduğunu anlamıyordu. Her gün halkın girişine açık olan saray kapıları kapanmıştı ve kapıların önünde saray muhafızları bekliyorlardı. insanlar önce Kral Lukos’a bir şey olduğunu sanmışlardı. Ama öyle bir durumda sarayın kapıları neden kapansındı ki? içlerinden bazıları muhafızlara neden kapıların kapandığını sorduklarında muhafızlarında kendileri gibi pek bir şey bilmediklerini anladılar. Bu sırada halkın arasına karışmış bir kişi öne çıktı ve elindeki kâğıtta yazanları yüksek sesle okumaya başladı. Kâğıtta aynen şunlar yazıyordu;
    Kralınız Haliv olarak ben bu mektupla sizlere sesleniyorum.
    Babam artık yaşlandı ve ağabeyimi sırf benden büyük ve kendisi gibi uysal bir koyun olduğu için tahta geçirmek istiyor. Oysa biz Gökyüzü Krallığı olarak bu sahta asalet numaralarını bir kenara bırakıp gücümüzü açığa çıkarırsak evrene hükmedecek kudrete sahibiz. Sizleri bu güce ortak olmaya çağırıyorum. Kralınız çok yakında evrene gücümüzü göstermek için ülkesine Krallığına dönecek…
    Mektubun henüz sonu gelmeden muhafızlar adamın üstüne atılmış ve kollarından tutup, sürükleyerek saray kapısından içeri sokmuşlardı.
    Bir anda saray kapısı önünde toplanan kalabalık, artık nelerin döndüğünü anlıyordu. Demek Haliv isyan etmişti ve tören bu yüzden yapılamamıştı. insanlar telaş içinde etrafa dağıldılar. içlerinden bir din adamı bağırarak Tanrı Krallığımızı ve evreni savaşın yıkımdan korusun dedi. Bir anda toplanan kalabalık yine bir anda dağılmıştı. Gökyüzü Krallığının başkenti sessizliğe gömüldü. Kimileri kaygılı bir şekilde işlerine devam etti. Kimileriyse işlerini bırakıp evlerine çekildi, az önce gerçekleşen keşmekeş ortamından eser kalmamıştı, tabii ki şimdilik.
    ···
  19. 19.
    0
    up up up
    ···
  20. 20.
    0
    @1 e bir synopsis yaz amk bu ne
    ···