-
26.
+2Tennis-"Ejderha mı? Bu diyarda ejderha kalmadı. insanların diyarındandır belki. " Onların korkusuzluğu beni de az bir şey cesaretlendirdi. Ayağa kalktım ve:Tümünü Göster
Rıfat-"Bizim diyarda ejderha yok. Sadece söylenti olarak var."
Anka-"Ejderhalardan nefret ederim. Kendilerini üstün ırk olarak gören canlılardan başka bir şey değiller. Her şeyi bildiklerini sanıyorlar. Ve tam saf salaklar."
Rıfat-"Ben daha önce hiç ejderha görmedim."
Anka-"Sen görmedin ama senin kanından biri görmüş ve onlarla kader bağı kurmuş." Kesin babamdır. Ondan her şeyi bekliyorum. Üzerime doğru geldi ve korkudan gözlerimi kapattım. Etrafımda dolandı ve sonra geri çekildi. Ben de gözlerimi açtım. Üzerimde birkaç tane çok ince ipler vardı. Yanıyorlardı ve hepsi aynı yöne doğru gidiyordu.
Rıfat-"Bunlar da nedir?"
Anka-"Bir ejderha ile olan bağların. Kokunun nedeni bir ejderha ile ince bir kader bağın olması."
Rya-"Gerçekten süprizlerle dolusun Rıfat."
Rıfat-"Ve benim bile bu sürpizlerden haberim yoktu. Peki bu ne işe yarıyor?"
Anka-"Hiçbir işe yaramıyor. Hatta seni engelliyorlar. Zihnini karmaşıklaştırıyorlar. Bağlar çok ince. Sen bu diyara geldiğinde aktif olmuş olmalı. Onları senin için kesmemi ister misin?" Belki de bu bağlar yüzünden Rian'da ne yapacağımı bilemedim. Tennis ve Rya'ya doğru baktım. Onlar da gözlerini kaçırdılar. Satıcılar. Kararı bana bıraktılar.
Rıfat-"Tamam. Kabul ediyorum. Kes bağlarımı." dedikten sonra yanıma geldi ve bağlarımı ısırıp kopardı. Ben büyük acı falan duymayı bekliyordum ama hiçbir şey hissetmedim.
Anka-"Şimdi gelelim benim işime. Pilleri yapabilir misin?"
Rıfat-"Farklı hissetmiyorum. Beni engelliyor diyordun ama bir değişiklik hissetmiyorum."
Anka-"Farklılık hissetmemen normal. Değişim zamanla gelir. Sen pilleri düzeltebildin mi?"
Rıfat-"Piller mahvolmuş. Düzelmesine imkan yok. Yeni pil takılırsa anca düzelir."
Anka-"Yeni pil mi? Ne zaman getirirsin peki?"
Rıfat-"Sen bu pillerle ne yapacaksın?"
Anka-"Tetris oynayacağım. Yıllardır bitirmeye uğraşıyorum ama bitiremedim."
Rıfat-"Tetris mi? Sen tetrisi nereden biliyorsun?"
Tennis-"Tetris önemli bir şey mi dünyanızda?"
Rıfat-"Sadece unutulmuş bir oyun. Ama ankanın böyle bir çağda bunu bilmesi... Sana bunu kim verdi?"
Anka-"Bir insan verdi."
Rıfat-"Peki ismi neydi?"
Anka-"Hatırlamıyorum. Sadece bana burada beklememi ve sıkılırsam da bununla oynamamı söylemişti."
Tennis-"Peki tanrıça Miras'ın senin burada olduğundan haberi var mı?" Birden alaycı bir ses tonuyla:
Anka-"O bir tanrıça değil olsa olsa zebani olur. Ve haberi yok."
Rya-"Tanrıçamız hakkında düzgün konuş. Yoksa senin nasıl bir yaratık olduğuna bakmam seni... "
Anka-"Sözcüklerini iyi seç ölümlü. Daha sonra pişman olma." Rya sessiz kaldı. -
-
1.
0tetris oynayan anka yeni favori karakterim olabilir.
-
-
1.
0aynı favori karakteri paylaşıyoruz o zaman :D
-
1.
-
1.
-
27.
+2Rıfat-"Kavgayı kesin. Ölümlü diye seslendin ona. Ölümsüz müsün?"Tümünü Göster
Anka-"Bir nevi. Ölsem bile küllerimden tekrar doğarım." Aynı efsanelerdeki gibi.
Rıfat-"Tamam o zaman. Biz geri dönüyoruz. Pili bulduğum zaman geri geleceğim."
Anka-"Sende bir şey seziyorum insan."
Rıfat-"ismim Rıfat. Ve ne seziyorsun?"
Anka-"Tamam Rıfat. Benim ismim de Fla-en. Sende sezdiğim şey bir şey istiyorsun. Kalbinde bir boşluk var."
Rıfat-"Belki intikam istiyorumdur. Onu görmüşsündür. Bir zaman önce annemin ölüm haberini aldım."
Anka-"Hayır hayır. Sen intikamın aptalca olduğunu bilecek kadar zeki gözüküyorsun. Sende farklı bir durum var. Güç istiyorsun. Ama kendin için değil."
Rıfat-"Peki bu gücü neden istiyormuşum? Dur sen söyleme. Ailemi korumak için değil mi?"
Anka-"Aileni değil. Aileni zihnen öldürmüşsün. Bir kişiyi korumak için istiyorsun. O da kardeşin." Sinirli bir şekilde:
Rıfat-"Nereden biliyorsun? Yoksa onlardan mısın?"
Anka-"Ben düşündüğün kişilerden değilim. Sadece sana bir teklif sunacağım. Bana yerleşebileceğim bir beden lazım. Ve senin bedenin de uygun gözüküyor. Sana istediğin gücü sağlayabilirim. Ama karşılığında bedeninde yaşamak istiyorum. Ve gereğinde kullanmak."
Rıfat-"Bedenimde parazite ihtiyacım yok. Sana pilleri getireceğim. Rya, Tennis. Gidelim." dedim ve önden çıktım. Onlar da arkamdan geldi.
Odamda hepimiz toplandık.
Rya-"Bugün olanlar gerçek miydi? "
Rıfat-"Gerçekti. Yapmamız gereken tek şey bugünü unutup yarın rianlara yardım etmeye devam etmek."
Tennis-"Neden onun gücünü reddettin? Belki eve dönmene yardım edebilirdi."
Rıfat-"Ben başkalarının gücünün arkasına saklanan birisi değilim. Kendi dünyamda neredeyse tanıdığım her insan birilerinin gücüne güvenme ihtiyacı hisseder. Ve o güç de bendim. Peki nasıl o güç oldum biliyor musun? Sadece kendi gücüme güvenerek. Ben zekam ile yaşayan biriyim. Kendimden başka kimseye güvenemem."
Tennis-"Bize de mi güvenmezsin?"
Rıfat-"Beni yanlış anlama ama o gördüğüm adamların yalnızca biri ile karşılaşırsak hepimiz kesin ölürüz. Ve muhtemelen önden kaçarsınız. Ben de korkudan donakalır ve kımıldayamayıp önden ölürüm. Hem öyle bir duruma sizi sokmamak için de bir plan yapıyorum."
Rya-"istersen planında yardım ederim."
Rıfat-"Gerek yok. Ben halledeceğim. Akşam oldu. Uyuyacağım."
Tennis-"Tamam. Senin işine karışmayacağız. Ben de yatıyorum. iyi geceler." Sesi biraz tripliydi.
Rya-"Ben de gidiyorum. Size iyi geceler."
Rıfat-"iyi geceler." Odadan çıktılar ve kapıyı kapattım. Bugün olanlar sadece garip saçma bir anı olarak kalacak. -
28.
+2IMDAN DiYARITümünü Göster
HALiS
Karanlık bir odada yalnız başımayım. O kadar kişinin ölmesi gerekmiyordu. Hepimiz aynı yerde yatıp kalkıyorduk, hepimiz aynı sırada oturuyorduk, hepsinin farklı hayalleri vardı. Yuna (kadın) veteriner olmak istiyordu, Ouro (erkek) öğretmen olacaktı, ina (erkek) müzisyen, Kunara (kadın) aşçı... Hepsi buraya kandırılarak getirildi. Benim gibi. Ve onlar da öldü. Üzülmemize bile izin vermediler. Eğitimimize devam ettik ve şimdi yatmaya geldim. Kimse buraya gelmiyordu. Onların inanışına göre ölen kişiler son kez kendi yataklarında uyurlarmış. Ve onları da rahatsız etmemek için içeri girmediler. En azından benim dışımda kimse. Yatağıma yattım. Ağlamak istiyorum ama resmen vücudum bana engel oluyor. Sanki duygularım 1 senedir geçirdiğim eğitimden dolayı kilitli gibi. Uyuyamıyorum. ilk kez uyumak isteyip de uyuyamıyorum. Gözüme uyku girmiyor:
-"Uyuyamıyor musun?" Arkama döndüm. Ve dönünce donakaldım. Korkmadım ama uzun zaman sonra ilk kez şaşırdım
Halis-"Yuna? Nasıl?"
Yuna-"Tek ben değil. Hepimiz buradayız." Ouro, ina, Kunara... Hepsi burada ve yataklarında yatıyor.
Halis-"Yaşıyor musunuz?"
Ouro-"Sence yaşıyor gibi mi duruyoruz? Son uykumuzu uyumaya geldik. Seni de burada görünce biraz konuşalım dedik. Ondan sonra beraber uyuruz."
Halis-"Peki, ölüm nasıl bir duygu?"
Yuna-"Aklına ancak bunu mu sormak geldi? Hahaha. Aslında senden beklenen soru. Gaganız kaşınıyor mu, tüyünü koparırsam canın yanar mı diye sorular sorardın eskiden."
Halis-"Ama gerçekten merak ettim. Yani gaganız var taş gibi bir şey."
Ouro-"Senin de tırnak denen şeylerin var onlar da taş gibi." dedikten sonra hepimiz güldük. Ne zamandır gülmüyordum? Normalde pek konuşmaz hepimiz direk uyurduk (tabi izin verirlerse). Ama bu sefer öldüler diye sanki tek seferlik bir kaçamak yapıyor gibiyiz.
Yuna-"Ölümün nasıl hissettirdiğini mi sormuştun? Anlamadım bile. Shishilerden biri beni kaptı. Ben de kurtuldum sanıp kaçmaya devam ettim. Yerde bir cesedi yerlerken gördüm. O cesetle oyalanırken de kaçtım. Geri dönüş çağrısı geldi ve geri döndüm. Döndüğümde kimse ile konuşamıyordum. Hocalar hatta shishiler bile beni göremiyordu. Böylece öldüğümü anladım."
Ouro-"Sen hızlı ölmüşsün. Ben iki buçuk saat can çekiştim. Sonunda acım dinince kendimi bedenime bakarken buldum."
ina-"Asıl önemli soru sen nasıl yaşadın?"
Halis-"Ben uyuyakaldım." Hepsi beraber:
-"NEe!!!" diye bağırdılar.
Ouro-"Uyuya kaldın ve de yaşadın mı? Nasıl?"
Halis-"Tüm vücudumu toprak ile kapladım. Nefesim kokmasın diye toprak yuttum ve tüm ağzımın içine toprak sürdüm. Daha sonra kalp atışımı düşüreyim derken uyuyakalmışım."
Kunara-"Ohh ne güzel, biz kaçarken orada hem uyudun hem de shishilerden kurtuldun."
Halis-"Uyandığımda shishi tuzağını usta önüme koymuş. Direk tuzağa bastım. Benim de uyumaya cezam bu oldu. Peki öldüğünüz için üzgün müsünüz?"
Yuna-"Aslında ailemi göremeyeceğim için biraz üzülüyorum. Bir de geleceğimi göremediğim için."
Ouro-"Geleceğimiz ne olacaktı ki? Katil olacaktık. Bize görev verilecekti biz de imdanları gizli gizli öldürecektik. Benim pişmanlığım yok. Tek pişmanlığım olsa olsa kardeşimi bir lonca satın almıştı onlardan geri alamadım. Orada kendi yaşdıbını kurmak zorunda artık."
Kunara-"Halis. Ölünce bir şeyi anlıyorsun. Her günümüzü kendimizi tutarak, duygularımızı saklayarak geçiriyorduk. Birbirimizle konuşmuyorduk bile. Ve şimdi buraya geldik. Beraber gülüyor ve sıkıntılarımızı anlatıyoruz. Uzun süre sonra ilk kez kendimi bu kadar mutlu hissediyorum. Bunu yaşarken de yapabilirdik. Ama korktuk ve yapmamayı seçtik. Sana tek tavsiyem duygularını silmeye çalışmayı bırak. Onlarla yaşa."
Ouro-"Halis. Sen iyi birisin. Keşke seninle bizim köyümüzde karşılaşsaydık. Orada arkadaş olsaydık. Eminim ki çok yakın dostlar olurduk... (esner) Uykum gelmeye başladı. Galiba artık uyku vaktimiz geliyor."
Halis-"Uyuyunca ne olacak?"
Yuna-"Cevap belli değil mi? Uyanacağız. Şimdi uyuyalım. Sen de uyu. Bir sonraki uykun ne zaman olur bilmiyoruz."
Ouro-"Biz senin yerine uyuruz."
ina-"Merak etme, sen de bize katılırsan istediği kadar uyuyabilirsin." dedikten sonra herkes gülmeye başladı. Ben de güldüm. Hatta kahkaha attım.
Gözlerimi kırptığımda herkes gitmişti. Ben de yatıyordum. Rüya mıydı bu? Çok gerçekçiydi. Koca odada tek başımaydım. Hala uyku saatindeyiz demek ki. Her yeri bulanık görüyorum. Daha sonra yanaklarım kaşınmaya başladı. Kaşıdığımda bir ıslaklık hissettim. Ağlıyor muyum? Bu bir zayıflık.
• Kunara-"Sana tek tavsiyem duygularını silmeye çalışmayı bırak. Onlarla yaşa."* Bana bunları söylemişti. Galiba bu sefer zayıflık göstereceğim. Göstermeliyim. Göstermek istiyorum. Sessiz sessiz hıçkıra hıçkıra ağladım. -
29.
+2Bu karanlık diyarda yaşamaya alıştıkça sabah ile akşam arasındaki farkı ayırt etmeye başladım. Gökyüzünde kırmızı bir top oluyor, yani bu diyarın güneşi. Havada hafif bir sis meydana geliyor. Kırmızı renkli. Bu sabah olduğu anldıbına geliyor. Güneş diyarı ısıtabiliyor ama aydınlatamıyor. Diyar çok büyük. En azından bana söylendiği kadar. Ve tek bir gezgini var. Herkes onu tanıyor. 4 ışık yılı büyüklüğündeki bir gezegende nasıl olur da herkes gezgini tanıyabilir hala anlamıyorum. Ama çok gelişmişler. Bir yerde bir şey olsa tüm dünya duyuyor. internetten farklı bir sistemleri var. Tabi biz bilmiyoruz ve o sistemi, çünkü kullanmıyoruz. Işığın kendi sistemi var. Görevi verir, yerini söyler, biz gider öldürürüz. En azından ileride öyle olacakmış. Daha hazır değiliz.Tümünü Göster
Gezginlerin tanınmasının amacı başka diyarlara gidip bilgileri buraya getiriyorlar ve durmadan gelişime açıklar.
Yatağımdan kalktım. Birazdan tekrar eğitim başlayacak. Uzun süredir ilk kez uzun uyuduğum için rahatlamış hissediyorum. Ayağım acıyor. Kapandan dolayı. Ama hiçbir şey olmamış gibi yürümem lazım. Yoksa daha fazla acı çekerim. Odadan çıkar çıkmaz usta ile karşılaştım.
Usta-"Arkadaşların öldü. Nasıl hissediyorsun?"
Halis-"Görev uğruna canlarını feda ettiler. Işığa kavuştular. Onları saygı ile anıyorum."
Usta-"Görev uğruna ölmediler. Aptallıklarına öldüler. Sen uyumana rağmen görevini başarı ile yerine getirdin."
Halis-"Işığa kavuşan kimse aptallığından dolayı ölmez."
Usta-"Ne dedin? Bana karşı mı geliyorsun?"
Halis-"Bunu bize siz öğrettiniz. Görev uğruna ölenler ışığa... "
Usta-"Görevleri saklanmaktı. Başarısız oldular. Bu kadar." Siz en iyisini bilirsiniz demeliyim. Ama dilim ona bunu söylemek istemiyor. Kendimi tutmalıyım...
Usta-"O aptallar yaşamında da ışığı göremedi ölümlerinde de göremeyecekler." içimde bir öfke dalgalandı Sanki bana hem bana ait hem de değil gibi...
Halis-"Sen daha önce ışığı gördün mü?"
Usta-"Hayır. Işık 50 yılda yalnızca bir gün gelir. 3 sene sonra ışık buraya gelecek." Bıçağı çıkardı ve omzuma sapladı. Sonra geri çekti. Sadece ince bir ses çıkardım.
Usta-"Öfkeni hissetmeyeceğimi mi düşündün? Hem de bana karşı bir öfke. Peki neden? Dur tahmin edeyim. Arkadaşlarının ölüsüne saygısızlık ettim diye değil mi?" içimde büyük bir korku ile karışık öfke var. Nefes alışverişim hızlandı.
Halis-"Buraya kaçırılmadan önce hepsinin kendi hayalleri vardı. Onları çaldınız... "
Usta-"Merak etme. Seni de onların yanına göndereceğim. Shishiler cesetleriyle ziyafet çekiyor. Sıcak yemeğe hayır diyeceklerini sanmıyorum." Shishiler mi? Cesetlerini Shishiler mi yiyor? Dayanamıyorum. Hiç kendimi bu kadar öfkeli hissetmemiştim. Onu öldürmeliyim. O ölmeli. Cebimden bıçağımı çıkardım ve sanki dünya yavaşladı. Kendini savunmak için geri atlarken havada yavaş yavaş süzülüyordu. Yanına gittim ve havadayken bıçağı kalbine sapladım. Birden fazla kez.
Öfkem bir süre sonra birden kesildi. Ve sanki zaman akmaya devam etti. Usta havadan geriye doğru düştü. Ve orada öldü. Ben birini öldürdüm. Ben birini öldürdüm... Kusmaya başladım. Ben nasıl yaparım bunu? Nasıl yapabildim? Onu öldürdüm ama şimdi ne olacak? Bana ne yapacaklar. Derken arkamdan biri omzuma dokundu. Arkama baktığımda bu büyük usta Khean. Burada herkesin üstü. Onu da öldürmeliyim ve buradan kaçmalıyız. Bıçağımı tekrar çekmek istedim ama bıçağımı bulamıyorum.
Khean-"Bunu mu arıyordun delikanlı?" Ne ara aldı cebimden? Galiba bu sefer öleceğim.
Khean-"Merak etme. Senin gibi bir cevheri öldürme niyetinde değilim. Limitini aşabilen tek öğrenci sensin ne de olsa."
Halis-"Limit aşmak mı? O da nedir?"
Khean-"Detayları odamda konuşalım. ŞiFACILAR!" Hemen birkaç şifacı koştu. Aralarından biri:
Şifacı1-"Usta Sturn... Ölmüş. Nasıl olur?"
Khean-"Bu çocuk onu öldürdü. Bundan sonra bu çocuğa iyi bakın. Onu normal öğrenciler ile karıştırmayın. Kendisi benim özel eğitimimden geçecek."
Şifacı1-"Nasıl isterseniz." Dedi ve odaya doğru yürümeye başladık. -
30.
+2Khean'dan bahsetmek gerekirse kendisi bildiğim kadarıyla bu diyarın en güçlü imdanı. Ama çok yaşlı. Ve sağ gözü yok. Tabi ki gagası da yok. Ustaların hiçbirinin gagası yok. Dudakları da olmayınca çok garip gözüküyorlar. Gözünü biri ile dövüşürken kaybetmiş. Hatta hocası onu kurtarmış.Tümünü Göster
Odaya geldik. içeride birisi daha vardı. Khean'ın danışmanı Laz. Ben ayakta beklemeye başladım, Khean ise direk koltuğuna oturdu.
Laz-"Öğrencinin bu odada ne işi var?" Tehditkar bir bakış attı.
Khean-"Sakin ol Laz. Onu artık ben eğiteceğim."
Laz-"Ne? Sırf bir insan diye sizin onu eğitmenize izin veremem. Görevinde uyuya kalmış... "
Khean-"Sturn'u öldürdü."
Laz-"O zaten aptalın tekiydi. Nefes alış verişime ölürdü o. Hem bu çocuğun öldürdüğü ne malum?" Ne basit ya. Ölümünden sanki günlük bir rutinmiş gibi bahsediyorlar.
Khean-"Çünkü gözümün önünde öldürdü. Üstelik limitini aşarak öldürdü." Laz bir süre sessiz kaldı.
Laz-"Emin misiniz? Sonunda oldu mu yani? 4. limit aşan kişi bu mu oldu?" 4. müyüm? Tamam. Biri limitini aşan ve limit aşmasını öğreten kişi yani Khean'ın hocası, ikincisi Khean. Ama üçüncü kim?
Khean-"Evet. Ve onu eğitmem lazım. Eğer bir kişi daha limitini aşmazsa yerime o geçecek. En azından 2 saat boyunca limit açık dolaşabilmesi lazım." iki saat mı? O halde değil 2 saat birkaç saniye anca kaldım.
Khean-"Peki limitini aşarken ne hissediyordun?"
Halis-"Çok garip bir histi. ilk baş öfkeliydim. Ama içinde korku da vardı. Normalde korkmam ama bir şeyden dolayı üzgün, korkmuş ve öfkeli hissediyordum. Daha sonra yoldaşlarımın cesedini shishi lere atıp yedirdiğini söyleyince gerçekten sinirlendim. Ve onu öldürdüm. Nasıl olduysa birden arkadan gelen üzüntü, korku ve öfke sustu. Tek benim öfkem kalmış gibiydi. Benim öfkem de o kadar fazla değildi."
Khean-"Hmm. Çok garip. Sanki iki kişiliğin var gibi. Ama limitini aşmanı öfke ile tetiklemen pek hoş olmadı. Bu işimizi uzatacak. Öfke ile limitini aşarsan kendine de zarar verebilirsin. Limit aşan öğrenci kolay bulunmuyor, kendine zarar vermeni istemeyiz."
Halis-"Peki şimdi ne yapacağım?"
Khean-"Ustanı öldürdüğün için şimdilik dersinize Laz girecek. Temel dersleriniz bitince Laz diğer öğrencilere eğitim verecek sen de benim eğitimimi alacaksın."
Laz-"Nasıl isterseniz."
Khean-"Şimdi odana gidebilirsin. Bugün serbestsin."
Halis-"Saygısızlık olarak algılamayın ama size bir soru sormak istiyorum."
Khean-"Sor bakalım."
Halis-"Limit aşmayı size öğreten kişi kimdi? Ve 3. kişi kim?"
Khean-"ilk kullanan ve bana öğreten kişi Kim Styla'ydı. O bir ölümsüzdü. Onun için istediği kadar limit aş kullanabiliyordu. Hayatında görüp görebileceğin en iyi riandı. Çocukken tanışmıştık. Bunu başka zaman detaylı anlatırım. 3. kullanan kişi de Yun'dur. O da bir görev sırasında öldü. Şimdi odana git."
Halis-"Nasıl isterseniz." dedim ve odadan çıktım. Kendi odama yöneldim. Bunları sakin kafayla düşümem lazım.
Şimdi bir ustayı öldürdüm. Ve neredeyse bunu tüm tapınak biliyor. ilk başta biraz korkmuş olsam da öldürdüğüm için pişmanlık hissetmiyorum. Bu normal mi? Bilmiyorum. Tek bildiğim artık bu tapınakta normal biri değilim ve evime dönmek için artık umudum kalmadı.
-"Halis. Yardımına ihtiyacım var." Bu ses... Alduin? -
31.
+2EJDERHA DiYARI
ALDUiN (HALiS'iN LiMiT AŞMASINDAN 5 DAKiKA ÖNCESi)
Gözlerimi araladım. Uyanma zamanım gelmiş sanırım. Yumurta hala olduğu yerde duruyor. Az bir şey çatlamış. Ve çatlamaya da devam ediyor. Sonunda yavrum ortaya çıkacak. Yumurta çatladıkça heyecanım artmaya devam ediyor. Ve en sonunda heyecanım korkuya dönüşmeye başladı. Çatlaklardan kan akıyor. Ne oluyor? En sonunda yumurta tamamen kırıldı. Ve içinden tam olgunlaşmamış bir ejderha çıktı. iki adım attıktan sonra düştü ve öldü. Bu bir rüya olmalı. Evladım öldü. Neden? NEDEN?
Haykırmaya başladım. Öfkeliyim. Neden öldü? Neyi yanlış yaptım? Neden... Kardeşlerim hemen semada belirdiler. Bana doğru geliyorlar. ilk Luka geldi ve:
Luka-"Ne old... " derken yerdeki evladımın ölüsünü gördü.
Luka-"Sakin ol."
Alduin-"NASIL SAKiN OLACAĞIM? EVLADIM, CANIMIN PARÇASI... ÖLDÜ." Charizard ve Linonia da geldiler.
Linonia-"Alduin. Evladın öldü. Yasını hepimiz tutacağız. Sakin olmalısın."
Alduin-"Luka. Ben uyurken buraya kaç kere geldin?"
Luka-"Neredeyse her gün geldim. Ve yumurtanın durumu iyiydi... "
Alduin-"BENi YERiMDEN OYNATTIN MI PEKi?"
Luka-"Elbette ki hayır. Oynatmadım. Sakin ol."
Alduin-"O ZAMAN EVLADIM NEDEN ÖLDÜ?"
Charizard-"Düzgün düşünemiyorsun. Birinin senin yerine yumurtlamaya geçmesi lazım."
Linonia-"Ben geçerim."
Charizard-"Benim itirazım yok. Luka senin?"
Alduin-"Başından beridir planınız buydu. Şimdi anlıyorum. Şimdi her şey açıklığa kavuştu. Yavrumu siz öldürdünüz." diyince Charizard sert bir şekilde kafasını kafama geçirdi. Zihnindeki tüm düşünceyi aktardı. Öyle bir planı yoktu. Ama o kadar sert vurdu ki bayıldım.
Luka-"Neden o kadar sert vurdun? Sadece düşünceni aktarsan yeterdi."
Charizard-"Bayılması için sert vurdum. Sakinleşmesi için kabullenmesi gerekli. Onu aşağı indirelim. Linonia. Sen de hazırlıklara başla."
Linonia-"Tamam." dedi ve biz de Alduin'i alıp aşağı indik. -
-
1.
+1Misafir kabul mu?
-
-
1.
+1Buyur kanka tekrar hoş geldin.
-
1.
-
1.
-
32.
+2Uyandığımda Luka ve Charizard başımda duruyordu. Aşağı katmana indirmişler beni.Tümünü Göster
Charizard-"iyi misin?"
Alduin-"Hayır. Değilim. Sadece yalnız kalmak istiyorum."
Luka-"Yalnız kalmak sende daha kötü hasarlara yol açacak. Yanında kalmamız daha iyi olur."
Alduin-"Evladım hayattaki amacını yerine getiremeden... Hatta daha hayatı öğrenemeden öldü. Siz acımdan anlayacak mısınız ki? Benim acımı ancak başına gelen anlar. Ve tek yavrusu ölü doğan ejderha da benim."
Charizard-"Acını anlamıyoruz ama bizi suçlamanı hiç aklım almıyor. "
Alduin-"O konuda özür dilerim. Bir anlığıma öfkeme yenik düştüm. Ama şimdi yalnız kalmak istiyorum. Tekrar size karşı hata yapmamak için." dedim ve oradan uzaklaşmaya başladım.
Luka-"Eğer kendini iyi hissetmezsen bize seslen."
Alduin-"Tamam." dedim ve oradan uzaklaştım.
Halis ile konuşmalıyım. Gözlerimi kapattım ve odaklandım.
Alduin-"Halis. Yardımına ihtiyacım var."
Halis-"Alduin. Sen misin?"
Alduin-"Evet."
Halis-"Sen seslenene kadar varlığını bile unutmuştum." Karşımda belirdi. Zihinsel becerilerini geliştirmiş. O da odaklanıyor. ikimiz de boş bir salondayız. Bayağı büyük bir salon. Halis'in zihnindeyiz demek ki. Halis bir koltuğa oturdu.
Halis-"Seni dinliyorum."
Alduin-"Yokluğumda kendini zihinsel olarak geliştirmişsin."
Halis-"Sadece zihinsel olarak geliştirmedim. Neyse konumuz bu değil. Yardımımı istediğin şey nedir?"
Alduin-"Seninle en son beden değiştirdiğimizde hiç kımıldadın mı?"
Halis-"Hayır. Dediğin gibi sabit kaldım." Kendine kırmızı bir içecek doldurdu ve içmeye başladı.
Halis-"Merak etme şarap değil. Vişne suyu."
Alduin-"Şarap veya vişne suyu ne bilmiyorum ama burada içtiğin şey gerçek vücuduna etki etmiyor."
Halis-"Bu tapınakta bize dünyevi arzularımızı bu şekilde kapatmayı öğrettiler. Ve seninle konuştuğumdan beridir sanki buradaki her şey daha da gerçekçi. Bu da senin ejder gücünden falan olmalı." Dalga geçer gibi söylemişti. Pek aldırış etmedim.
Halis-"Sen buraya ciddi bir şey için geldin. Senin... Hmm. Senin sayende hayatım kurtuldu desene."
Alduin-"Bu da ne demek?"
Halis-"Yakın zamanki anına baktım. Yavrun ölmüş."
Alduin-"Bir daha izinsiz anılarıma bakmanı istemiyorum."
Halis-"Sen de benimkine istediğin kadar bak. Artık sen de anlıyorsun. Gerekmediğinde nasıl kenara savrulabileceğini. Babam sizin diyarın yerini söylememek için bizi kenara savurdu, kardeşlerin de yavrun ölünce seni... "
Alduin-"BU KADAR YETER" Işıklar açılıp kapandı. Öfkem onun zihninde sarsılmaya neden oldu.
Halis-"Madem sesimizi yükselteceğiz o zaman yükseltelim. Annemi kendi ölü doğacak yavrun için feda ettin." Nereden biliyor? Zihnimde gereğinden fazla bilgiye bakmış. Bedenim küçülmeye başladı.
Halis-"Seni öldürmek için binlerce yol düşündüm. Şu an ise benim dünyamdasın. Senin zihnini burada öldürürsem geriye sadece boş kabuktan bedenin kalacak. Şu an avucumun içindesin." Gerçekten de avucunun içine kadar küçüldüm.
Halis-"Ölmen için sadece avucumu sıkmam yeterli."
Alduin-"O zaman öldür. Yavrum öldü, kardeşlerim ihanet etti. Kimsem kalmadı." Elini kapatmaya başladı. Ben de gözlerimi kapattım. Geri açığımda kendi boyutuma geri dönmüştüm.
Halis-"Sonunda kalbinden geçeni itiraf ettin. Evet, kardeşlerin sana ihanet etti. Ama kimsen kalmadı diye bir şey yok. Benim için sen, senin için ben varım bundan sonra."
Alduin-"Annenin ölümüne izin vermeme rağmen... Beni kabul mü ediyorsun?"
Halis-"ikimiz de büyük acılar çektik Alduin. Bu bizi birbirimizden uzaklaştırmak yerine yaklaştırmalı diye düşünüyorum. " Elini uzattı. "Sana yardım edeceğim. Bundan sonra benim için sen, senin için de ben varım." Beni kabul etti. Annesinin ölümüne izin vermeme rağmen.
Alduin-"Tamam." dedim ve kanadımı uzattım. Neden uzattım bilmiyorum ama o elini uzatınca benim de kanadımı uzatasım geldi. Kanadımın önde kemik olan kısmını sıktı ve sonra bıraktı. Ve gözlerimi açtığımda yine ejderha diyarındaydım. -
33.
+2DÜNYATümünü Göster
BiR BiNE
Birkaç yer derken bayağı yere uğradık. Takım elbise kiralamış onu aldı vs. En sonunda yemek verilen kumarhaneye geldik. Kaypak değişiklik yapıp başka birinin mekanında yemek vermiş. Ve bu önemli yemeklerden biri değilmiş. Sadece bunları biliyorum.
Yemek salonunun kapısını açtım ve içeri girdim. içeride henüz birkaç kişi var. Selamımı verip her zamanki yerime oturdum. Anasını satayım bu adam niye ölmüyor? Kimi bahsettiğimi söyleyim size. Hani şu pasiflerden hoşlanan adam. Masada tam onun karşısına oturuyorum ve her yemeğe geldiğimde inşallah ölmüştür diye iç geçiriyorum. Ama adam sanki ölümsüz. Adam bayağı yaşlandı lakin ne sakat kaldı ne de bir hastalığı var. Turp gibi pekekent. Beni görünce yine gülümsedi ve göz kırptı. Oç. Orta yaştayım ama çocuk gibi gözüküyorum. Hoşuna gidiyor muallaknin. Galiba kara zırhlı kişi bu adam. Yani inşallah budur. Yoksa bunu başka türlü öldüremem. Kapı açıldı ve Kaypak içeri girdi. Benim tarafa bile bakmadan sandalyesine oturdu ve:
Süleyman-"Afiyet olsun." dedi ve yemeğe başladık. Aslında benim pek yiyesim yok. Ölümsüzlüğüm de var da canım hiçbir şey yemek istemiyor. Zaten aylardır da yemek yemiyorum. Ayıp olmasın diye birkaç lokma aldım. Bu kumarhanenin sahibi:
Şakir-"Bir Bine. Başın sağ olsun karın vefat etmiş. Haberini aldım ama bilirsin bizim işleri ziyaret edecek vakti bulamadım."
b-"Sağ olun."
Şakir-"Çocuklardan haber var mı?"
b-"Yok. Polisler hala araştırıyorlar."
Süleyman-"Polisler bir şey bulamazlar. Doğrusu biz de bir gibim bulamadık ama... Adamlar duman gibi gelip gitmişler. Kamera kayıtlarında bile yoklar."
Necdet-"Acını anlıyorum Bir Bine ama Süleyman senden sonra bu kumarhaneleri bu devralacak değil mi?"
Süleyman-"Bildiğin bir soruyu neden soruyorsun? Beynin mi amcıklandı?"
Necdet-"Öyle değil. Daha ailesini bile koruyamayan biri bu kumarhaneleri nasıl işletecek?" Ne diyor lan bu?
b-"Ne diyorsun lan sen?"
-"Bir binee... Hahahhaa." Yine kafamda bu ses. Ses bana tanıdık geliyor.
-"Sen onlardan güçlüsün. Sen bir tanrısın. Baksana, kulların sana büyüklük taslıyor." Birden vücudumu saran eller hissettim. Ve yanıma bakınca onu gördüm. Kim Styla!
Kim-"Sevgilim. Aynı Rian Diyarında yaptığın gibi. Herkesi zevk alarak öldür. Buradaki hiç kimse sana denk değil."
b-"Sen nasıl ölümden kurtuldun?"
Süleyman-"Bir şey mi söyleyeceksin Bir Bine?" Birden kendimi yemek masasında buldum. Galiba hayal gördüm. Zihnim karmakarışık.
b-"Hayır abi. Bir şey söylemeyecektim."
Necdet-"Daha sensiz konuşamıyor bile. Şu yeni yetmeye bu kadar yer bırakacaksın. Kadir görse mezarında ters döner."
b-"Sen de o mezara girmek istemiyorsan çeneni kapat."
Süleyman-"BiR BiNE! Bu sofrada oturan hiç kimse kimseyi ne sebeple olursa olsun tehdit edemez. Otur yerine."
b-"Ailemin ölümünden faydalanan bir leş kargasısın sadece. Bu hayatta leşten başka bir şey yiyemeyeceksin."
Necdet-"En azından ailem yanımda olacak."
Kim-"Şu an Koum'un baltasını çağırsan seni kimse durduramaz. Hatta ona da gerek yok. Tek bir yumruk atsan kafası parçalanır zaten."
b-"Git başımdan."
Süleyman-"ikiniz de susun. Bir Bine. Sen biraz dışarıya çık hava al." Hayır demeye yeltendim ama sinirli bakışını attı. Bana değil, Necdet'e. Dediğini yapıp dışarı çıktım. -
34.
+2SÜLEYMANTümünü Göster
Süleyman-"Çok ileri gittin Necdet. Adam akıllı davran almayım façanı aşağı."
Necdet-"Hepimiz bu yollardan geçtik." Necdet ayağa kalktı. "Zaten gidecektim. Bir Bine de ben gidince içeri girer böylece mutlu aile tablonuz bozulmamış olur."
Süleyman-"istediğini yap." Necdet elini uzattı. Ben de sıktım. Elleri garip hissetirdi. Kağıt gibi.
Süleyman-"Ellerin çok garip."
-"Hiç değişmemişsin Süleyman. Dikkatinden kaçmamasına şaşırmadım. Oysa ki o kadar iyi hazırlanmıştım." Elini yüzüne zütürdü ve yüzünü yırttı. Yüzünü değil, maske gibi bir şeydi yırttığı. Onu görünce olanları anladım.
Süleyman-"Rıfat."
Rıfat(B)-"Çok değişmişsin. Yıllar senden her şeyini almış." Kimse kımıldamıyor. Böyle bir olayda silahların çekilmesini bekliyordum.
Süleyman-"Neden kimse kımıldamıyor?"
Rıfat(B)-"Çünkü onlar çoktan öldü. Sadece kuklalar."
Süleyman-"Neden buradasın? Ne ara bu kadar huur çocuğu oldun sen? Şimdi her şey yerine oturuyor. Huriye'yi öldürüp çocukları kaçıran sendin." Kalktım ve yakasına yapıştım.
Süleyman-"Çocuklar neredeler?"
Rıfat(B)-"Ben de bilmiyorum. Onları rastgele bir diyara gönderdim."
Süleyman-"Yine sizin saçma diyarlarınız! Oğlunu bana emanet ettin. Madem bu kadar acı çekmesini istiyordun neden bana gönderdin çocuğu? Sokakta bıraksaydın. Neden kendi çocuğunun aile kurmasını bekledin yıkmak için?"
Rıfat(B)-"Sen izleyicimsin. Nedenini biliyor olmalısın."
Süleyman-"Sen lanete girdiğinden beridir değilim. O çocukları bul ve Bir Bine'ye geri getir!"
Rıfat(B)-"Yapamam."
Süleyman-"Neden lan NEDEN! Sen böyle biri değildin oğlum. Ne ara bu kadar yavşak huur çocuğu oldun?"
Rıfat-"Yapılması gereken neyse yapıyorum."
Süleyman-"Beni mi öldürmeye geldi sıra?" Birden vücudum gücünü kaybetmeye başladı. Rıfat'ın yakasını bırakıp yere düştüm. Ayağa kalkamıyorum.
Rıfat(B)-"Seni çoktan öldürdüm. El sıkıştığımızda. Çok küçük ama etkili bir diken. Battığını hissetmedin bile."
Süleyman-"huur ço cuğu... " Bana doğru çömeldi.
Rıfat(B)-"Eski dostum. Buraya sana veda etmek için geldim. Keşke eski zamana dönebilsek. Seni öldürmek gerçekten içimi acıtıyor. Oğluma bunca zaman baktığın için teşekkürler. Yakında yanına geleceğim." Dedi ve ayağa kalktı. Portali açtı. içinden geçti ve kapanmanın yarısında Bir Bine içeri girdi. Beni ve Rıfat'ın gidişini görünce hemen koştu. Ama portale yetişemedi. Daha sonra bana döndü ve:
b-"Süleyman abi! Dayan abi lütfen."
Süleyman-"Lan it. Din le beni. Kendi ne gel. Artık yasını kenara bı rak." Gözlerimi açık tutamıyorum.
b-"Abi Allah aşkına kendine gel! Sensiz yaşayamam abi. Lütfen dayan abi."
Süleyman-"Teşek kür ederim." Dedi ve son nefesini verdi. -
-
1.
+1Bu seferde burdayım. Çok iş yapıyorum aç karna bu nedir ya
-
-
1.
+1Ben de açım knk sorma daha 3 küsür saat var.
-
1.
-
1.
-
35.
+2BiR BiNETümünü Göster
Ambulans geldi. Süleyman abiyi kaldırıp zütürdüler. Ben de ambulansa bindim. Ölmemeli. Ölmemeli. Eğer ölürse kime sırtımı yaslarım? Kimi babam gibi görürüm? Bunca zaman nefret ettim ama o giderse kime kızarım? Kimden korkarım? Kim bana küfür eder de içimden ona sitem ederim? Lütfen ölme.
Ambulanstan indik. Ameliyat odasına girdi beni de dışarıda beklemem konusunda uyardılar. Mecburen bir yere bir yere oturdum ve beklemeye başladım.
Kim-"Ben söylemiştim ama. Oradakileri katletseydin dışarı çıkmana gerek kalmazdı." Yanımda oturuyordu.
b-"Kapat çeneni. Öldün sen."
Kim-"Anne ejderha, Alfa, Beta ve Gama da öldü. Ama yanında olan kişi benim. Neden acaba? Düşündün mü?"
b-"Umurumda da değil."
Kim-"Çünkü olmak istediğin kişi benim. Vicdanın sana bir engel. Benim gibi vicdanını susturmak istiyorsun. Ve bunu düşünmekte haklısın da. Bu düşüncenden utanmana gerek yok sevgilim. Dünyanın hakimi olacak güce sahipsin."
b-"Ama kimseyi koruyacak gücüm yok. Ne karımı, ne çocuklarımı, ne de Süleyman abimi."
Kim-"işte bunlar yüzünden benim gibi olmalısın. Baksana. En başta şanslıydın da Ejderha diyarını buldun. Sonra orklarla karşılaştın. Rian diyarına gittin. Bu zamana kadar şansla geldin. iyi biri olman sana bir şey kazandırmadı. Hatta cezalandırıldı. Kardeşlerini kurtarmak için yaptığın hamlenin sonucu gezginliğin elinden alındı. Beni yendin ve ölümsüzlükle cezalandırıldın. Ve evet bu bir ceza. Çocuklarına tekrar kavuşsan bile onların öldüğünü göreceksin. Torunlarının, onların torunlarının. Bütün soyunun, yakın arkadaşlarının hepsinin ölümünü göreceksin. Ölümsüzlüğünü kıskanacaklar, hepsi sen olmak isteyecekler ama senden nefret edecekler. Aynı senin benim gibi olmak isteyip de benden nefret etmen gibi."
b-"Senin gibi olmak istemiyorum."
Kim-"Dilin yalan söyleyebilir ama kalbin yalan söylemez." Doktor ameliyathaneden çıktı. Hemen yanına koştum.
b-"Doktor bey. Allah aşkına söyleyin. iyi mi?"
Doktor-"Maalesef Bir Bine bey. Hastayı kaybettik." Dünya benim için resmen durdu. Sanki tüm her şey ölüyordu gözümde. Çiçekler soluyor, dünya rengini kayboluyordu. Gözlerim bulanıklaştı. Bu hissi hatırlıyorum. Huriye öldüğümde yaşadığım his.
Dışarı koştum. Koştum ve koştum... Sadece koştum. Yorulmak istiyorum. Kalbim sıkışsın yorgunluktan. Nefes nefese kalmak istiyorum. Ayaklarım ağrısın istiyorum. Bu acıyı başka bir acıyla kapatmak istiyorum. Kapanmıyor. Sonunda diz çöktüm. Yorgunluktan değil. Ağrıdan değil. Sadece koşmaktan sıkıldığım için. Ölümsüzlük bir lanet gibi hissettiriyor bana.
b-"YETER! BiR BiNE YETER! YiNE KiMSEYi KORUYAMADIN YETER. KARDEŞLERiNiN YANINDA OLAMADIN, KARINI KORUYAMADIN, BABAN GiBi SEVDiĞiN ADAMI KORUYAMADIN, ÇOCUKLARINI BiLE KORUYAMADIN LAN! SEN NE iŞE YARIYORSUN LAN BU HAYATTA? ÖLÜMSÜZLÜĞÜN NE iŞE YARIYOR LAN? ORKLARDAN ALDIĞIN GÜÇ NE iŞiNE YARIYOR? KAYBEDiYORSUN LAN iŞTE! HER ŞEYiNi KAYBEDiYORSUN. APTAL! APTAL... " en sonunda kendime bağırmayı bıraktım.
Kim-"Şimdi anlıyorsun. Aslında ikimiz de aynıyız. Bana kız kardeşim ihanet etti sana da baban. ikimiz de her şeyimizi kaybettik. Artık hazır mısın?" Gözyaşlarımı sildim ve ayağa kalktım.
b-"Artık hazırım." -
36.
+2RiAN DiYARI
RIFAT
Bu ikisi beni çıldırtacak. Her gece gizli gizli bir yere gidiyorlar. Nereye gittiklerini biliyorum...
Bir gece
Rıfat-"Nereye gidiyorsun?" Tennis beni görünce yerinden sıçradı.
Tennis-"Haa Rıfat. Uyandırdım mı? Su içmeye gidiyordum."
Rıfat-"Odanda su yok mu?"
Tennis-"Hahaha. Zaten su doldurmaya gidiyordum." Yalan bile söyleyemiyor.
Rıfat-"O zaman sürahin nerede?"
Tennis-"Aaa. Sürahiyi unutmuşum. Görüyor musun? Sürahiyi alayım su doldurup geleceğim."
Rıfat-"Tamam. Ben de seninle geliyorum."
Tennis-"Gelmene gerek yok. Gerçekten... "
Rıfat-"Bir kızı gece yalnız başına mı bırakayım? Tanrıça Miras'ın öğretilerine aykırı. Yürü beraber gidiyoruz." Sen benden kaçarsan ben de sana yapışırım. Saçma sapan tanrıçalara inanmanın cezasını çek. Tennis kızardı ve:
Tennis-"Tamam." dedi. Odasına gittiğimde sürahisi doluydu.
Tennis-"Aaa. Doluymuş. Unutmuşum. Ehehe. Ben yatıyorum o zaman. iyi geceler." Benimle dalga geçiyor. O da yetmiyor salağa yatıyor.
Başka bir gece
Rıfat-"Nereye gidiyorsun?"
Rya-"Haa Rıfat. Uyanık mıydın?" Neden aynı şekilde konuşuyorsunuz? Rian'lıların yalana başlama bugu falan herhalde.
Rya-"Canım kitap okumak istedi de. Onu almaya gidiyordum." Daha iyi yalan söylemelisin. Sen okumayı değil istemek bazı kraliyet tabelalarını bile niye resimli yapmıyorlar diye sızlanan adamsın.
Rıfat-"Hangi kitabı okuyacaksın? Ben kütüphanedeki tüm kitapların yerini biliyorum. Gece gece zor bulursun. Ben de sana yardım edeyim."
Rya-"Yok gerek yok... "
Rıfat-"HAN Gi Ki TA BI iS Ti YOR SUN?" Benim sinirli halimden korktu ve:
Rya-"Rian ve Tek Krallar Tarihi." Aklına gelen ilk kitap ismini söylemekle hata yaptın.
Rıfat-"Haa benim yeni bitirdiğim kitabı mı istiyorsun? Dur masanın üzerinde." dedim ve kitabı masamdan alıp Rya'ya verdim.
Rıfat-"Yarın seninle bu kitap hakkında tartışmak istiyorum."
Rya-"Bu gece... "
Rıfat-"Bu gece o kitabı okumak istedi canın değil mi?"
Rya-"E evet. Bu gece okuyacağım. Te teşekkürler." dedi ve gitti. Bir sonraki sabah quiz yaptım ve hiçbir şey bilemedi.
Ve bugüne geldik. ikisini de odama çağırdım. Bu konuyu burada tartışıp bitireceğim. -
37.
+2ilk önce Rya geldi ve koltuğa işaret ettim. Oraya geçti oturdu. Sonra Tennis geldi ona da aynı şekilde işaret ettim ve oturdu. Kapıyı kapattım ve kimsenin bizi dinlemediğinden emin olduktan sonra ben ayakta konuşmaya başladım:Tümünü Göster
Rıfat-"Sizden açıklama bekliyorum. Neden durmadan ankanın yanına gidiyorsunuz?"
Rya-"Ne ankasııı... "
Tennis-"Aynen ben de anlamadııım." Kesinlikle rian ırkı yalan söyleyemiyor. Ya da bunlarda sorun var. Hadi Tennis'i anlıyorum, kız asil büyümüş yalan söyleme ihtiyacı hissetmemiş. Ya sen Rya? Sen hırsızdın lan! Ayak üstü 10 bin yalan söylemen lazım. Ve hepsini de ustaca yapıyor olman lazım.
Rıfat-"Cidden... Her akşam sizi yakalıyorum. Rya. Kitap okumak gibi bir bahaneyi kullandın. Sen? Kitap okumak? Bari doğru düzgün yalan söyleseydin. Tennis, sen de her gece su doldumaya gidiyorsun. ilk gün yakaladım diye her gün su doldurma olayını geceye bırakmaya başladın."
Rya-"Tüh. Su iyi bahaneymiş." Dalga mı geçiyorsun? Gerçekten nasıl iyi bir hırsız olarak yaşdıbını sürdün sen?
Tennis-"Tamam, itiraf ediyorum. Senin yakalamadığın geceler Fla-en'in yanına gidiyorum"
Rıfat-"Ha bir de ismi ile hitap etmeye başlamışsınız?"
Rya-"Sana da insan değil Rıfat diyoruz ne var bunda?"
Rıfat-"Sorun o değil. Önemli olan neden yanına gittiğiniz? Anlaştık sanıyordum. Ya biri sizi takip ederse?"
Rya-"Kimse beni gizlice takip edemez."
Rıfat-"Son kez soruyorum. Neden yanına gidiyorsunuz?" Tennis gözünü devirdi ve:
Tennis-"Onunla konuşmak, onun sıcaklığını hissetmek... Nedense bana annemi hatırlatıyor."
Rya-"Onun yanına gidince nedensizce kendimi mutlu hissediyorum. Sanki eski günahlarımı hiç yapmamışım gibi. Pişmanlıklarımın hepsi kayboluyor."
Rıfat-"Bu ne zamandan beridir böyle?"
Rya-"Seninle gittikten sonra biz onun yanına bir kez daha gittik. Bizi dinledi ve teselli etti. Ama pil denen şeyi gerçekten istiyor."
Rıfat-"Bu soruma cevap verirken dürüst olun. Durmadan onun yanına gitme isteğiniz oluyor mu? Mesela onunla konuşmuyorken kendinizi mutsuz hissediyor musunuz?"
Tennis-"Hayır. Hatta geceleri ilk kez rahat uyumaya başladım. Gerçekten mucizevi biri o."
Rıfat-"Bunu zaman gösterecek. Onun yanına gidiyorum ben." Ve kapı çaldı. Gelen Xer di. Miras'ın öğrencilerinden biri. Onunla samimi değiliz ama sohbetimiz var.
Xer-"Rıfat. Tanrıça Miras ve Kraliçe Lotus seni Tanrıça Miras'ın odasında bekliyorlar."
Tennis-"K K Kraliçe Lotus mu?" Ahh. Aldık başa belayı. Keşke orta çağın tarihini araştıracağıma biraz da kral veya kraliçenin yanında nasıl davranılır ona çalışsaydım.
Rıfat-"Peki gidelim. Sizinle de sonra konuşuruz."
Tennis-"Odadan çıkar çıkmaz bana ne konuştunuz anlat."
Rıfat-"Önemli bir mevzu konuşmazsam anlatırım. Gidelim." dedim ve Xer ile beraber odadan çıktık. -
38.
+2Miras'ın odasının kapısının önüne geldik.Tümünü Göster
Xer-"Ben burada ayrılıyorum. Kendine dikkat et."
Rıfat-"Ölmeye gitmiyorum. Sadece bir tanrıça ve bir de kraliçe ile konuşma yapacağım."
Xer-"Sen aklından geçeni direk söyleyen birisin. Bence seni direk idam ederler." Lanet kadın. Direk ölüm fermanımı imzaladı.
Rıfat-"Ben dikkatli olurum, sen kendini düşün."
Xer-"Ne alaka?"
Rıfat-"Sürekli bir müşterin var. Sevgilin olduğunu anlayabiliyorum. ismi de galiba Hint... " Xer kızardı ve ağzımı kapattı.
Xer-"Tamam tamam. Anladım. Senden de bir şey kaçmıyor." Elini ağzımdan çekti.
Rıfat-"Miras ile konuşman lazım biliyorsun değil mi?"
Xer-"Biliyorum. Sen gir içeri" dedi ve yüzü kızarmış bir biçimde arkası dönük gitti. Ben de kapıyı çaldım ve içeri girdim.
Miras-"Rıfat. Biz de senin hakkında konuşuyorduk. Tam zamanında geldin." Lotus'a döndü.
Miras-"Bahsettiğim insan çocuk. Ve Bir Bine'nin oğlu."
Lotus-"Demek Bir Bine'nin soyundan geliyorsun. Rahat olabilirsin. Sana karşı bir öfkem yok."
Rıfat-"Zaten ben de bana karşı bir öfkeniz olduğunu düşünmemiştim. Sizin ile ilk kez yüz yüze konuşuyoruz lakin sizi birinin babasının yaptığı hatadan oğlunu mesul tutacak biri olmadığınızı biliyorum."
Miras-"Biraz fazla iddialı oldu sanki. Bir kraliçenin huzurundasın... "
Lotus-"Sorun değil Miras. Anlatmaya devam et. Sence nasıl biriyim peki?"
Rıfat-"Size sizi övecek sahte cümleler kurmayacağım. Yeri gelecek sizin ekgiblerinizden bahsedeceğim. Yine de duymak istiyor musunuz?"
Lotus-"Merak etme. Ben kolay sinirlenen birisi değilim. Anlatabilirsin."
Rıfat-"Nasıl isterseniz. Siz genel olarak çok saf birisiniz. I. Noz Tier'in ölümünü hala kendi hatanız olduğunu hissediyorsunuz... "
Miras-"Bir dakika bir dakika... Bunu da nereden çıkardın?"
Rıfat-"Ben sadece öyle hissediyorum. Krallık birleşmeden öncesini görmedim lakin çok araştırdım. Genelde yeni bir krallık kurulduğunda ilk değişen şey askeri sistem olur veya eğitim sistemi olur. Ama siz hiçbir şeyi değiştirmediniz. Sadece yeni alınan topraklardaki vergileri ayarladınız ve yıkılan yerleri onardınız, sanki Kral I. Noz'un devamı gibi hareket ediyorsunuz. Kendi düşünceleriniz yok gibi. Aynı zamanda çok iyi niyetlisiniz. Hazinede paranın az olmasına rağmen halka yaptırım uygulamıyorsunuz. Politikacıdan çok çocuk gibisiniz."
Lotus-"Gerçekten açık sözlüsün. insanlar mı böyle yoksa sen mi farklısın bilmiyorum."
Rıfat-"insanlar ile rianlar neredeyse aynılar. Benden başka bir insan olsaydı muhtemelen size yalanları sıralarlardı."
Lotus-"Anlıyorum ama anlamadığım bir şey var. Hazinede para olmadığını nereden biliyorsun?"
Rıfat-"iki nedeni var. ilk olarak sarayınızdan bilgi kaçıran biri var. Halktan ayarladığı birine söylüyor ve o da tüm halka yayıyor. Bunu yapan da Lord Ynarasil. Yaptırdığı kişi de demirci Njeyar."
Miras-"Dur dur dur. Bunlar çok ağır ithamlar. Kanıtın var mı?"
Rıfat-"Say say bitmez."
Lotus-"Eğer haklıysan bu işin ucu vatan hainliğine kadar gider. Ama eğer kanıtlayamazsan idam sehpasına gidebilirsin. En iyisi bunu söylememiş gibi yapalım." -
-
1.
+1Açız falan ama hukukçu uyumaya gitmiş bu saatte iyi mi? :D
-
-
1.
+1Boş günüm ben de uyumak istiyom :( Yoksa zaman geçmiyor arkadaş. Daha sayfa 36 dayız.
-
2.
+1Yarısı geldi yani. 72 sayfaydı dimi
-
3.
+1aynen. 3-5 dk arası part atıyorum zaten hızlı hızlı.
diğerleri 1 -
1.
-
1.
-
39.
+2Eski ben olsa kesinlikle korkardım ve tamam derdim. Ama o anka bağımı kestiğinden beri her şeyi berrak bir şekilde görebiliyorum. Engellerim kalkmış gibi bir his bu. Sanki zihnimin kilitliydi de kilidini açmış gibi.Tümünü Göster
Rıfat-"Ben bir korkak değilim Kraliçe Lotus. Size kanıtlamama izin verin. 20 dakika sonra Lord Ynarasil'in uşağı geçecek. Demirciye demir kızdı mı diye soracak. Eğer demirci etrafı güvenli hissetmezse cevabı 'kızmasına daha var' olacak. Ama eğer güvenli hissederse 'demir kızdı hangi kılıcı döveyim?' der ve uşak ona kağıt uzatıp 'şu kılıcı döv haftaya alacağım' der ve gider. Oradaki notu demirci okur ve sonra da o notu yakar."
Lotus-"Bu kadar detaylı bilmenin nedeni nedir?"
Miras-"Ben tahmin edebiliyorum. Her gün bu saatlerde dışarı çıkar. Halk ile konuşup bilgi topladığını söylerdi ama... Bana neden bunca zaman söylemedin?"
Rıfat-"Çünkü o zamanlar korkuyordum. Ama artık korkacak bir şeyim yok."
Lotus-"Hala doğruluğundan emin değiliz ama."
Rıfat-"Kraliçem, benimle biraz gezinti yapmak ister misiniz?"
Miras-"Karşında kraliçe var."
Lotus-"Pekala. Kabul ediyorum."
Miras-"Kraliçem. Sizin bu şekilde dışarı çıkmanız... "
Rıfat-"Neden kaynana gibi davranıyorsun Miras? Bırak kraliçe kendi kararını versin."
Lotus-"Kaynana?"
Miras-"Önemli bir şey değil kraliçem. Bunca insan arasından gele gele sen geldin Rıfat."
Lotus-"Ben hareketlerini daha çok Noz'a benzetiyorum. O da Noz gibi kafasının dikine giden biri. Her şeyi riske edip tek bir şey kazanmaya odaklanmış."
Rıfat-"Ben hiçbir şeyi riske atmıyorum. Bildiğim bir şeyi sadece anlatıyorum. Kılık değiştirmeniz akıllıca olacaktır. Kapıdaki askerler de kılık değiştirip sizin yanınızda dursun. Zaten odama çivi lazımdı. Hem demirciden çivi alır hem de demirciyi demir parmaklıklar arkasına alırız." Gülmediler. Oysa ki güzel yerde söylemiştim.
Lotus hazırdı. Askerler de. Hepimiz Miras'ın öğrenci elbiselerini giyiniyorduk. Dışarı çıktık ve demirciye doğru yola koyulduk.
Demirciye vardığımızda saatime baktım. Birazdan uşak gelecek. Biz içeri girdik ve:
Rıfat-"Merhaba. Ben Tanrıça Miras Styla'nın öğrencisiyim. Tanrıça Miras Styla sizden 10 tane çivi istedi." Çivisi genelde bu saatte kalmaz. Yani umarım kalmamıştır.
Demirci-"Çivim kalmadı. Başka demirciden alın."
Rıfat-"Tanrıça Miras özellikle sizden istedi. Nedenini bilmiyorum galiba sizin çivilerini beğenirse dükkanınızı kutsayıp bereketlendirebilir." Tabi bunları duyunca doğal olarak:
Demirci-"O zaman şu köşede bekleyin. Ben çivilerinizi hazır edeyim." Ve tam zamanında uşak geldi.
Uşak-"Selam kolay gelsin. Demir kızdı mı?"
Demirci-"Kızmasına daha var." Kalkmamız için işaret ettim ve:
Rıfat-"Bizim bir işimiz daha vardı. Onu da halledelim sonra çivileri almaya geliriz."
Demirci-"Nasıl isterseniz. Bu arada demir şimdi kızdı, hangi kılıcı döveyim?" Biz çıkarken söylemişti. Şimdi anladım. Dükkanda müşteri yoksa bu komutu kullanıyorlar. Güvenlik kontrolü amaçlı kullanıyorlar sanıyordum. Lotus emir vermek için elini kaldıracaktı ki ben tuttum. Dısarıya yürüdük.
Lotus-"Neden orada onları tutuklamama izin vermedin?"
Rıfat-"Şimdi tutuklasak buna önlem almış olma ihtimalleri vardı. Belki de buna hazırlıklıdırlar ve gerçekten de ona dövülecek bir kılıç resmi veriyor olabilirdi. Hem böylesi eğlenceli olmazdı." -
40.
+1Lotus-"Eğlenceli mi?"
Rıfat-"Zamanı geldi. Demirci'ye geri dönelim." Ve demirciye önden yürümeye başladım.
Demirciye tekrar vardık.
Rıfat-"Çiviler hazır mı?"
Demirci-"Evet evet. Ellerimle titizlikle dövdüm. 10 tane çivi. Miras işyerimi kutsasın."
Rıfat-"Umarım hoşuna gider ve kutsar. Peki işlerin nasıl?"
Demirci-"işler zaten hep kesat. Söylentileri duydun mu?"
Rıfat-"Söylenti mi? Neymiş söylenti merak ettim."
Demirci-"Benden duymuş olma ama Kraliçe Noz'un ölüm yıldönümü adına bir kutlama düzenleyecekmiş. Hem de Juten Antlaşması ile beraber."
Rıfat-"Juten antlaşması nedir?"
Demirci-"Şu Noz ile savaşıp pes eden askerlerin normal asker olması ile alakalı şartnameler. Daha şartlar belli değilmiş ama ben öyle duydum. Kraliçe de çok vurdumduymaz. Hazinede para 3 ay anca idare eder ama ölüm yıldönümü için para harcıyor."
Lotus-"Juten antlaşmasını size kim söyledi?"
Demirci-"Kimse söylemedi. Halk arasında yayılan söylenti sadece. Siz de çivilerinizi aldıysanız gidin de Miras dükkanımı kutsasın."
Rıfat-"Dükkanın kutsanacak eminim de sen içinde olamayacaksın." Lotus işaret etti ve askerler demirciyi yakalayıp diz çöktürdüler. Lotus başlığını çıkardı.
Demirci-"K k Kraliçe Lotus!"
Lotus-"Rıfat. Sen beni dışarıda bekle. Beni bu halimdeyken görmeni istemiyorum."
Rıfat-"Hangi halinizdeyken?"
Lotus-"Gözlem gücün çok iyi ama benim geçmişimi araştırmaya başlamadığını varsayıyorum. Bana demir prenses lakabını vermişlerdi. Kalbimin demir gibi sert olduğunu söyleyenler olurdu. Ve muhtemelen tahta benim değil de Noz'un oturmasının sebebi buydu. Tek başıma ... krallığını kurduğumda düşünecek çok vaktim olup bu halime geldim. Şimdi işler biraz çirkinleşecek. Onun için dışarıda beklemeni istiyorum."
Rıfat-"Nasıl isterseniz." dedim ve dışarı çıktım. Ve lakabını da biliyordum. Sadece kendi gözlerimle görmek istemiştim ki bunu şimdilik kraliçenin kendisinin itiraf etmesiyle yetineceğim. içeriden çoktan demircinin çığlıkları gelmeye başlamıştı. Her şey güzel gidiyor.
-"Sonunda buldum seni!" arkamı döndüğümde dikenli adam orada duruyordu. Lanet... Daha çok erken. Daha hazır değil. Planım... -
41.
+1Miras-"Sonunda kendini gösterdin Tyr. Lanetten kaçmanın cezasını geri dönerek ödeyeceksin. Bu sefer sonsuza kadar."Tümünü Göster
Tyr-"Ben pek öyle olacağını sanmıyorum." Bir anda hepsi karşımda belirdi. Dedem de portalden geçip geldi. Arkasından da kara zırhlı adam geldi. En arkadan da sarı kolsuz bir adam. Çok erken. Hepsi ile başa çıkamayız.
Kara-"Beni yenemezsin Miras. Çocuğu ver ve sakince gidelim."
Miras-"Bu çocuğu size verirsem emin ol size kötülük yapmış olurum. Her işe karışır, her şeyi sorgular... Ve kara zırhlı olan hariç hepiniz kaçaksınız. Muhtemelen kara zırhlı da kaçak listesine eklenmiştir. Sizi göndermem için tek yapmam gereken size dokunmak." Dedi ve ileri atıldı. Ama kara zırhlı daha hızlı bir şekilde yanına gitti ve ona tekme attı. Tekmesiyle metrelerce yükseğe ve ileri uçtu.
Pq-"Ah. Çok hızlı bitti."
Anka-"Rıfat. Karşındakiler çok güçlü."
Rıfat-"Söylediğin için saol."
Anka-"Şu an şakanın sırası değil. Benim gücümü kabul et. Bir kaçış planım var."
Rıfat-"Ne pahasına? Karşılığında ne vereceğim?"
Anka-"Sadece istediğimde bedenini kullanma hakkı" Hızlı düşünmem lazım.
Kara-"Buraya kadar insan. Bizden daha fazla kaçmaya çalışma, sadece kendini yaralarsın." Gülümsedim.
Rıfat-"Pekala. Teklifini kabul ediyorum. Fla-en." demem ile yer sallanmaya başladı. Yer çatlamaya ve çatlaklardam ateş yükselmeye başladı.
Pq-"Bu da ne?"
Kara-"Kaçmasına izin vermeyin."
Tyr-"Onu yakalarım." dedi ve üzerime atladı. Tam o anda Miras Tyr'e havada dokundu ve Tyr yok oldu.
Miras-"Biri gitti. Rıfat sen... " Yanıyorum. Vücudum. Çok sıcak.
Anka-"Sıcaktan korkma. Onu kabullen. Sana zarar vermeyeceğim." Kabul etmek için fazla sıcak. Gözlerimi kapattım ve ateşi kabul ettim. Ateş tüm bedenimi sardı ve içime girdi. Sonunda etrafta hiç ateş kalmadı.
Kara-"Bir anka demek. Rıfat(B). Ailecek gariplikleri üzerinize çekiyorsunuz. Anka nadir bulunan ve kendi enerjisini üreten iki canlıdan biri. Türünün sonuncusu."
Anka-"Hakkımda çok şey biliyorsun."
Rıfat-"Bedenimdeyken kafana göre konuşma."
Anka-"Hiç misafir karşılamaktan anlamıyorsun sen de."
Kara-"Bu kadar oyun yeter. Miras. Bu sana yeterli olacaktır." dedi ve Miras'ı yakaladı. Ne kadar kaçmaya çalışırsa çalışsın işe yaramıyordu.
Miras-"Rıfat, kaç!"
Anka-"Kaçış planım pek hoş olmayacak. Biraz enerji harcayacağız. Ve ölme ihtimalin de var."
Rıfat-"Ne yapmak için?"
Anka-"Diyar değiştireceğiz."
Rıfat-“Ne? Diyar mı değiştireceğiz? Dünya’ya zütürebilir misin?”
Anka-“Öyle çalışmıyor. Bütün vücudunu parçalayıp gezgin boşluğundan geçip tekrar birleştireceğim. Nerede birleşeceğini tahmin edemiyorum. DiKKAT ET.” Ve vucüdum kendi kendine sağa kaydı. Bir ok bu. Pq denen sarı adam atmış olmalı. Beni duvara çivilediğinde böyle bir yeteneği olduğu aklıma geldi.
Anka-“Fazla vaktimiz yok. Hazır ol. Başlıyorum.” Dedi ve bütün vücudum yanmaya başladı.
Rıfat-“AAHHHHH.” Çok canım yanıyor. Yanıyor, her tarafım. ilk seferkinden daha kötü. Ölmek istiyorum. Vücudumun her bir eti, her bir kemiği yanıyor. Kemiklerime, hücrelerime kadar hissediyorum. Küller savruluyor. Bunlar benim küllerim. Son bir çığlık attım ve bütün vücudum kül oldu.
Pq-“Daha yeni ne oldu? Öldü mü?”
Miras-“RIFAAT.” Dedi ve Kara zırhlının kollarında kurtuldu.
Miras-“Hanginiz yaptı. HANGiNiZ?”
Kara-“Buradaki işimiz bitti. Gidiyoruz.”
Miras-“Hiçbir yere gitmiyorsun…” Kara zırhlı boğazından tutup kaldırdı.
Kara-“Karşımızda Kim Styla olsa daha çok zorlardı bizi. Ama sende onun gücünün çeyreği bile yok. Karşımızda duramazsın.” Dedi ve Miras’ı fırlattı. Miras güçsüzdü. Onun isteği hiçbir zaman güç olmamıştı. Herkesi koruyacak bir ölümsüzlüğü vardı çünkü. Havada savurulurken aklından keşke biraz kız kardeşim gibi güce önem verseydim diye düşündü. Çünkü rakibi tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmıştı. Gözlerinin önünde hepsi gidiyordu. Ve Rıfat’ı da kurtaramadı. içimden çok zayıfım diye geçirip ağlamaktan başka bir şey yapamadı. Lotus olanları görmüştü ama demirciden çıkmamıştı. O da korkmuştu. Lotus içten içe korktuğuna pişmanlık duysa da orada olsa yapacak bir şeyi olmadığını biliyordu. Hepsi portalden geçip gittiğinde Lotus demirciden çıktı ve Miras’ın yanına koştu.
Lotus-“Miras iyi misin? Doktor…”
Miras-“Gerek yok majesteleri. Ben tapınağa gidiyorum. Siz de şatonuza gidin ve bir hafta kadar oradan çıkmayın.”
Lotus-“Ama Miras…”
Miras-“Size bir dostunuz olarak değil, tanrıça sıfatımı kullanarak emrediyorum.”
Lotus-“Beni korumak için yapıyorsun biliyorum… Ama tamam. Çıkmayacağım.” En azından bir yerden gönlünü rahat tutabilmişti. Ama Rıfat öldü. Ve bunu Bir Bine’ye söylemesi gerekiyordu. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. -
42.
+1RIFATTümünü Göster
Bembeyaz bir alandayım. Daha yeni ne oldu? Hatırlıyorum. Yanıyordum. Öldüm o zaman. Sağıma baktım. Hep bebekler var. Aşağı doğru iniyorlar. Tüm ırklar karışık sanki. Garip garip türden bebekler var. Şelale gibi akıyorlar. Soluma baktım ve orada yaşlı kişiler gördüm. Sanki ruhum oraya çekiliyor. içimden oraya yürümek istedim. Gerçekten oradan geçmek için ruhum çırpınıyor sanki. Yürümeye başladım. Lakin bir duvara tostladım. Ve oraya gidemedim.
-“Daha zamanın gelmedi Rıfat.”
Rıfat-“Benimle kim konuşuyor?”
-“Bana isim ile hitap etmek istersen Grymin Shoum diyebilirsin. Ölüm ve yaşam diyarındasın.”
Rıfat-“Peki ölmediysem burada ne arıyorum?”
Grymin-“Buraya gelen herkes öldüğü için gelmez. Bazıları şans eseri bulur, bazıları ölümün kıyısında buraya gelir. Sen ölümün kıyısındasın sadece.”
Rıfat-“Yani her an ölebilirim.”
Grymin-“içinde Fla-en olduğu sürece kolay kolay ölmezsin.”
Rıfat-“Fla-en’i nereden tanıyorsun? Aslında sorduğum soruda hata var. Sen herkesin doğumundan ve ölümünden sorumlusun.” Ses çıkarmadı.
Rıfat-“Peki burada ne yapacağım?”
Grymin-“Bekleyeceksin.”
Rıfat-“Ne kadar süre?”
Grymin-“Vücudun ne kadar sürede birleşirse.”
Rıfat-“Sana bir şey sormak istiyorum. Babam neden ölümsüz?”
Grymin-“Baban ölümsüzlüğünü Kim Styla’dan kazandı. Kim Styla da benden.”
Rıfat-“Peki Kim Styla kim?”
Grymin-“Onunla konuşmak ister misin?”
Rıfat-“Bunu yapabiliyor muyum?”
Grymin-“Ölü sayılırsın şu anda. istersen konuşabilirsin.”
Rıfat-“Tamam. Konuşmak istiyorum.” Dediğim anda kendimi bir ormanda buldum. Karşımda da bir kız vardı. Gözüne ay ışığı vurduğunda tatlı bir kırmızı rengini alıyordu. Ama çok berbat gözüküyordu. Her tarafında delikler vardı ve yara bere içindeydi.
Rıfat-“Kim Styla sen misin?”
Kim-“Sen de mi benden intikam almak için geldin?”
Rıfat-“intikamı aptallar alır. Ben senden bilgi almak için geldim.”
Kim-“Sonunda. Düşünebilen biri. Ama senden tanıdık birinin kokusunu alıyorum.” Yanıma yaklaştı ve koklamaya başladı.
Rıfat-“Köpek gibi koklamayı keser misin?”
Kim-“Sen bir insansın. Anlıyorum. Hatta Bir Bine’nin oğlusun.”
Rıfat-“Bunu sadece koklayarak mı anladın?”
Kim-“Çok yaşamanın avantajları. Bir Bine’nin oğlu benden ne bilgi istiyor olabilir?”
Rıfat-“Neden babamla dövüştün?”
Kim-“Çünkü beni tek öldürebilecek kişi oydu.”
Rıfat-“Neden ölmek istedin?”
Kim-“Ölümsüzlük çok sıkıcıydı. Özellikle de lanette hapisken.”
Rıfat-“Ablan seni lanete gönderdi değil mi?”
Kim-“Miras’ı tanıyor musun?”
Rıfat-“1 seneye yakın onun yanında kaldım. Kara zırhlı bir adam ve dedem bizi farklı diyarlara yolladı. Ben de Rian Diyarı’na düştüm.”
Kim-“Kara zırhlı biri mi? Başınız büyük belada.”
Rıfat-“O kara zırhlı adamı tanıyorsun. Kim?”
Kim-“Kendisi Grymin Shoum’un çocuğu. Ona verilen görev boşluğu korumaktı.”
Rıfat-“Boşluk da nedir?”
Kim-“Tüm evrenin enerjisini aktardığı bir nokta. Grymin Shoum evrene enerji verir orası ise enerjiyi emer. Ve böylece bir sirkülasyon olur. Onun gerçek ismi…”
Grymin-“Bu kadar bilgi yeter.” Kendimi yine beyaz yerde buldum.
Rıfat-“Neden yarıda kestin? Onun hakkında bilgi alırsam onu yenebilirdim.”
Grymin-“Meraklı bir kalbin var Rıfat, ama merakınla onu yenemezsin.”
Rıfat-“Onu nasıl yeneceğim peki?”
Grymin-“Onu yenmeniz için önce içinizdeki savaşınızı bitirmeniz lazım.”
Rıfat-“içimizdeki savaş mı? Ne demek istiyor…” derken sanki gözlerimi açtım. Bir ormandayım. Çok garip hissediyorum.
Anka-“Geldik. Ama berbat bir yerdeyiz.”
Rıfat-“Ahh. Başım ağrıyor. Neredeyiz.” Derken sorumun cevabını aldım. Gökyüzünden bir şey önüme kondu. Boyu bayağı büyük.
Rıfat-“Sakın deme… Ejderha diyarındayız değil mi?”
Anka-“Maalesef…” -
-
1.
+1hocam mantık hatalarını genel olarak görmezden geliyorum ama bilmem kaç milyar tane diyar varken ne zaman tamamen rastgele bir diyara gidilse daha önceden bildiğimiz 5 diyardan birinin denk gelmesi fazla rastlantısal değil mi?
-
-
1.
+1Acaba raslantı mı... Belki de hepsi ayarlıdır. Belli olmaz. Spoiler vermeyeyim şimdi :D
Hem ejderha diyarına yani gidilmesini neredeyse imkansız yaptığım bir yere sadece Kim Styla ve Bir Bine gidebiliyorken tamamen ŞANS eseri bir şekilde Rıfat gidiyor ise bu işin içinde bir bit yeniği vardır.
-
1.
-
2.
+1açıkçası daha fazla diyar görürüz diye ümit etmiştim panpa serzenişim biraz da o yüzden
-
-
1.
+1Anladım knk hep aynı diyarlar olmuyor biraz değişiklik olsun istiyorsun, mantıklı da. Bakalım artık diğer hikayeye
-
1.
-
1.
-
43.
+1IMDAN DiYARI
HALiS (LiMiT AŞMASINDAN 2 HAFTA SONRA)
Dayanamıyorum artık. Antremanlar çok ağır. Normal öğrencilerden kat be kat daha fazla çalışıyorum. Limit aşmayı şimdiye kullanabilmem lazımdı ama hala kullanamıyorum. Gerçekten orada limit aş mı kullandım onu bile unuttum.
Khean-“Bu kadar hızlı mı yoruldun? ilerleme kaydedemiyoruz.” Haftalardır tapınağa bile gitmedik. Sadece ormanda antreman yapıyoruz. Genellikle hızımı ölçüyor. Ve stres seviyemi yüksek tutmak için ne zaman rahatlasam bir yerimi bıçakla çiziyor.
Halis-“Orada iken sinirliydim.”
Khean-“Sanki öfkenin kaynağı kendin değilmiş gibi konuşuyorsun.” Yani. Kaynak Alduin’di. Ama bu bilgiyi onunla paylaşamam.
Khean-“Sana görev vermek istiyorum. Belki bu görevin başaramadığında öleceğini bilmen seni biraz korkutur.”
Halis-"Korkudan dolayı mı limit aşın tetiklendiğini düşünüyorsunuz?"
Khean-"Limit aşmayı birden fazla duygu ile tetiklenir. Senin o anki öfken ile tetiklendi çünkü öfken tavandaydı. Korkun da tavanda olursa belki açabilirsin."
Halis-"Peki siz ne ile açıyorsunuz?"
Khean-"Öfke ile açıyorum. Birine karşı öfke hissedersen açabilirsin."
Halis-"Bunu sorduğum için bağışlayın. Eğer bu okulun amacı bize limit aş öğretmek ise neden duygularımızı kilit altında tutuyoruz? Duyguları daha yoğun yaşamamız gerekmez mi?"
Khean-"Duygular her zaman kafayı karıştırır. Duygu kullanmadan açılan bir limit aş ile hem sağlıklı düşünür hem de hızlı hareket edersin."
Halis-"Bunu daha önce yapabilen oldu mu?"
Khean-"Hayatım boyunca bir kere yaptım. ilki hocam Kim Styla ile dövüşürken." -
44.
+2KHEAN (GEÇMiŞ (KiM LANETE GiTMEDEN ÖNCE))Tümünü Göster
Kim-"Limit aş kullan ve bana tekrar saldır."
Khean-"Tamam. Hıaaa... " Limitimi aştım ve saldırmaya başladım. Ama benim bütün saldırılarımdan kaçtı. Ve bana hafifce dokundu.
Kim-"Kaybettin." Nefes nefese kalmıştım. Yere kendimi bıraktım ve:
Khean-"Size yetişmeme imkan yok. Çok güçlüsünüz."
Kim-"Ben de bu gücü sıkı çalışma sonucu elde ettim. Hem ben limit aşı 132 yıl sonra keşfettim. Sen ise 6 senede alıştın. Sadece ustalaşman lazım."
Khean-"Ama siz limit aş kullanmadan benim saldırılarımı savuşturuyorsunuz. Aramızdaki fark çok büyük."
Kim-"Sen aramızdaki farkı şu dağ olarak görüyorsun." Dağı işaret etti. Sonra yere eğildi ve yerden küçük bir taş aldı.
Kim-"Bence farkımız sadece bu kadar. Sadece sen gözünde büyütüyorsun. Limit aş kullanabilen sadece sen ve beniz."
Khean-"Haklısınız." Kim üzerime yürüdü ve başını başıma değdirdi:
Kim-"Elbette haklıyım. Senden tek bir isteğim var. Eğer gücü elde edersen sakın yanlış yola düşme. Bu gücü sana diyarını koruman için öğrettim. Hatırlıyorsun değil mi?" Çok yakın duruyor.
Khean-"E evet. Çok yakın duruyorsunuz."
Kim-"Sadece biraz böyle durmak istiyorum. Eğer kötü yola düşecek olursan bugün aklına gelsin. Eğer zor duruma düşersen kötüye yönelme, umuduna sarıl. Seni tek yarı yolda bırakmayacak şey o."
Geri çekildi ve:
Kim-"Tamam. Devam edelim." Farklı ırktan da olsak ona aşık olmuştum. ilk kez orada duygumu kenarda bırakarak limit aşabilmiştim.
Kim-"Bu... Çok iyi bir saldırıydı." Tek seferde kolunu koparmıştım. Daha sonra kopan kolu toprak oldu ve Kim'e geri döndü.
Kim-"Anlamaya başlıyorsun. Bugünlük burada bitirelim. Bir hafta sonra yine burada buluşalım."
Khean-"Nasıl isterseniz." dedim ve gitti. Son görüşüm oldu.
Ondan sonra daha gelmedi. Aylarca hatta yıllarca gelmesini bekledim. Ama gelmedi.
Her gün sabah kalkıp akşama kadar buluşalım dediği tepede bekledim. Ama gelmedi.
Sonra yaşlanmaya başladığımı hissettim. Ve bu okulu kurdum. Kim Styla'nın öğretilerinin ölmesini istemedim. Çok geçmeden büyüdük ve adımızı farklı diyarlar bile duymaya başladı. Bizim grubumuza gezginlerden biri katıldı, adı Yun'du. Belki de onun sayesinde adımız duyulmuştu. Ona Kim Styla'yı bulması için görev verdim. Ve araştırmaları sonucu Kim Styla'nın lanete gittiğini söyledi. Kardeşi Miras Styla anlatmıştı ona da bu hikayeyi. Kimse hatırlamıyor Kim Styla'nın kim olduğunu ama ben neden hatırlıyordum? Daha sonra Kim'in lanetten kaçtığını duydum ama Yun'un ölüm haberi de geldi arkasından.
Yeni gezgini aramaya koyuldum. Yerini buldum ama çok geç kalmıştım. Kim Styla ölmüştü. ikinci kez o zaman limitimi duygusuz bir şekilde açtım. Onun ölümüne sevinen bütün köyü katlettim. Tüm dünya onun ölüm yılını her yıl kutladı.
Halis-"Ölümünü mü kutladılar? Ama neden? iyi biri değil miydi?"
Khean-"iyi biriydi. Ama gezginleri kısıtlardı. Hatta bizim dünyada bir hastalık yayılmaya başlamıştı lakin Kim Styla yine de gezginlerin şifa aramalarını yasaklamıştı. Eğer bir diyar gezgine alışır ve araştırmayı bırakıp başka diyarlardan her şeyi hazır aramaya başlarlarsa zayıf düşeceklerini ve yok olacaklarını biliyordu. Her diyar kendi çözümünü kendi bulmalıydı."
Halis-"Her yıl kutlanıyor diyordunuz? Ben daha önce görmedim. Peki ölümsüz biri nasıl ölür?"
Khean-"Ölüm ve yaşam diyarı herkes için eşittir. Onu orada öldürdü. Hem de Kim Styla onu seviyordu. Onun sevgisine ihanet etti." Yumruğunu sıkmaya başladı.
Halis-"Onu öldüren kimdi?"
Khean-"Işığın ölüm listesinde 3. Sırada. Al bu listeyi. Artık sen de tam anlamıyla bizden birisin." dedi ve listeyi bana verdi. Kağıdı açtım ve listede 182 kişi vardı. Bunlar öldürülmesi öncelikli kişilerin listesiydi. ilk sırada Grymin Shoum, ikinci sırada Miras Styla vardı. Nedenini anlayabiliyorum. 3. Sırada Bir Bine Kılıçsoy...
Halis-"Bir Bine mi öldürdü onu?" Babam mı öldürdü? Neden? Babam olduğunu bilmemesi lazım.
Khean-"Onu yakından tanıyorsun. Benden saklamana gerek yok. ismi gördüğünden anda içini korku sardı."
Halis-"Bir Bine benim Halis olduğum zamanlarda babamdı. Neden öldürdü Kim Styla'yı biliyor musunuz?"
Khean-"Bilmiyorum. Tek bildiğim Kim Styla'nın ölümsüzlüğünü çaldığı. Şimdi Kim Styla öldü ve Bir Bine ölümsüz." Ölümsüzlüğünü çalmak için mi öldürdü yani? Hayır hayır. O öyle biri değil. Nereden biliyorum öyle biri olmadığını?
Khean-"Sana 3 kişiyi öldürme görevini veriyorum. Biri gözcü Near, biri gezgin Ountanis ve sonuncusu da Bir Bine Kılıçsoy." Bana babamı öldürme görevini mi veriyor?
Halis-"Neden bana bu görevi veriyorsunuz?"
Khean-"Çünkü o senin geçmişin. Geçmişini öldür."
Halis-"Ama nasıl? O ölümsüz?"
Khean-"Kim de ölümsüzdü. Sen de bir yolunu bulup onu öldür. Tüm bu görevleri tamamlamak için evrensel 3 yılın var. Al şu saati. Ve şu keseyi de al." Aldım saati ve keseyi. Saat 3 seneden geriye doğru sayıyordu. Kesede de mavi renkli bir ot vardı. Çıkardım ve:
Halis-"Bu nedir?"
Khean-"Buna ölüm otu derler. Bunu biri yerse hatta suyu bile diline gelse aniden öldürür. Ölümsüzlerin uzun süre acı çekmesine neden olur. Şimdi git. Görevini tamamladığın zaman geri dön."
Halis-"Nasıl isterseniz." dedim ve yolculuğum başladı. ilk önce gözcüyü öldürmeliyim. Adresine kadar her şeyi var. iyi araştırılmış. Zaten tapınakta temel eğitimlerden sonra 3 e ayrılacaktık. Araştıranlar, suikastçiler ve öğretici olacaklar. Sadece ben erken suikastçi oldum. -
45.
+1KHEANTümünü Göster
Halis gittiğine göre misafirlerle ilgilenebilirim. Tam düşündüğüm gibi direk karşımda belirdiler. Lanetten kaçanlar. Tek tanımadığım kişi kara zırhlı olan. Ve ekgibleri var.
Khean-“Ben de gelmenizi bekliyordum. isterseniz tapınağa geçelim size bir şeyler ikram edeyim. Bu yaşlı imdan’ın her zaman ziyaretçileri olmuyor.”
Kara-“Lafı uzatma. Halis nerede?”
Khean-“Halis mi? O da kim? Yoksa iş için mi geldiniz? Halis adlı kişiyi öldürme…”
Kara-“Koskoca Khean yalan söyleyemiyor demek ki. Sen ki neredeyse her savaşta bulunmuş, bir diyarın tarihini değiştirmiş ve Kim Styla’nın tek öğrencisisin. Ama birini korumak için yalan söylüyorsun.”
Khean-“Yalan benim mesleğimin gereği ama Halis denen birini tanımıyorum. Buradan gitmenizi istemek durumundayım. Rahatsız etmeye başladınız.”
Pq-“Hemen cevap ver! Senin gibi bir bunakla uğraşacak zamanımız yok.”
Khean-“Bana bunak dediğine göre umarım güçlüsündür.” Pq nefessiz kaldı ve yere çöktü. Başını tutuyor ve çığlık atıyordu.
Rıfat-“Pq. Ne oldu?” Rıfat yanına gitti.
Kara-“Onu zehirledin değil mi? Alnına dikkatli bak. iğneyi oraya sapladı. Demek fantezisi de varmış. Kafasına saplamasının amacı kalbine ulaşmadan zihinden acıyı hissetmesi. En son kalbine ulaşınca ölecek.”
Khean-“Görebilmene şaşırdım.”
Kara-“Limit aş. Kim Styla’nın öğrencisi olduğundan neler yapabileceğini de tahmin edebiliyorum.”
Rıfat(B)-“Ne yapacağım? Pq ölüyor.”
Kara-“Bırak ölsün. Bu kadar şeye ölen biri gelecekte de işime yaramaz.”
Pq-“Yar dım edin AHHH”
Kara-“Rıfat. Şunu sustur.” Rıfat cebinden bir silah çıkardı ve kalbine sıktı. Birden fazla kez. insanların kullandığı bir alet olmalı. Barut ile demire itiş kuvveti veriyor. Hmm. Dikkatimi çeken başka bir şey ise gözleri duygusuzca bakıyordu. Genelde birini öldürdüğünde nefret, pişmanlık, korku gibi duygular belirir ama onun gözlerinde herhangi bir duygu yok. Eğer o bizim tapınakta olsaydı onu çok şanlı bir gelecek bekliyor derdim.
Khean-“Gitmeye karar vermenizi şiddetle tavsiye ediyorum.”
Kara-“Halis’i bize verene kadar olmaz.”
Khean-“O zaman başka bir seçenek bırakmadın. Limit aş.” Kara zırhlı olanın yanına gittim ve bıçağımı çektim. Zırhının arasındaki boşluğa bıçağımı sapladım. Ama bir terslik var. Hiçbir şey hissetmiyorum. Sanki zırhın içi boş gibi.
Kara-“Yapacağın hamle bu muydu?” Hemen geri çekildim.
Khean-“Şimdi anlıyorum. Sen enerjiden yapılma bir varlıksın. Sadece neden zırh giydiğine anlam veremedim.”
Kara-“Kazanırsan anlatırım.” Derken yanında belirdim ve zırhında küçük bir delik açtım. Oysa tüm gücümle vurmuştum. Zaman bana iyi davranmıyor. Ama etki etti. Düşündüğüm gibi endişeli bir şekilde deliği kapatmak için bir miktar enerji kullandı.
Khean-“Şimdi anladım. O zırh senin enerjini koruyor. Eğer zırhını parçalarsam o zaman sen de kaybolursun.”
Kara-“SENi AŞAĞILIK CANLI!” Onu sinirlendirmiş olmalıyım. Rüzgarın seyri bile değişti. Egosunu kırmış olmalıyım.
Khean-“Sonunda ciddileşeceksin demek.” Toprakta bir hareketlenme hissettim ve geri sıçradım. Toprak mayın gibi patladı. Enerjisini toprağa gönderiyor. Ani bir enerji salımı ile toprağı mayın gibi patlatıyor. Onunla aramızdaki güç farkı çok fazla. Ama hız farkı da öyle. Ben ondan daha hızlıyım. Etrafını koruyor. Yanına yaklaşmam lazım. Sürekli hareketli olmam iyi değil. Yorulmaya başlıyorum. Genç olsam günlerce daha bu şekilde devam ederdim. Üstelik onu çoktan öldürürdüm de. Ama yıllar pek iyi davranmıyor. Ona yaklaşamayacağım gibi. Bir ok olsa hedef alacak zamanım yok. Bıçağımı fırlatırsam hasar verebilirim ama hala onu yenmem için yeterli değil. Belki de bıçağı fırlatırsam ve zırhında delik açarsam o zırhını tamir ederken ben de bıçağı alacak vakti bulabilirim. Tek yol bu gibi duruyor. Bıçağı fırlattım ve bıçak zırhına değdi. Düşündüğüm gibi zırhında delik açıldı. Ama çok küçük. Zırhını tamir ederken bıçağa doğru koştum. Toprakta hareketlenme hissettim. Bunu yapacağımı biliyor muydu? Bıçağı almaktan vazgeçtim ve bir ağacın üstüne çıktım. Bıçağım paramparça oldu. Bu bıçağı Kim hediye vermişti.
başlık yok! burası bom boş!