-
1.
+9 -1BU HiKAYE DiYAR SERiSiNiN 5. HiKAYESiDiR. SERi iÇiN (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)Tümünü Göster
Hepinize merhabalar. Uzuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuun süre sonra sonunda diyar serisine yeni hikaye paylaşıyorum. Hadi bakalım, keyifli okumalar.
---
DÜNYA
BERKECAN
Bir Bine'nin evinin önündeyim. Aklımdan ne geçiyor ki? Onu teselli edecek hiçbir şey yok. 6 aydır evinden çıkmıyor. Aşağıda tadilat olurken yukarıda Bir Bine tek bir dakika bile odasından çıkmamış. Ne de olsa ölümsüz. Acıkmıyor susamıyor... Ama acı çekiyor. Her insan gibi o da karısı öldüğü için acı çekiyor. Ve çocukları kayıp olduğu için. Detayları tam olarak bilmiyorum ama çok kötü bir durumda olduğunu biliyorum. Kapı açıktı. içeri girdim. Ve şaşkınlığa uğradım. Aşağı katta evsizler ve ayyaşlar kalıyordu. Duvarlarda hep grafitiler çizilmiş, yerde uyuyanlar, aralarında tartışanlar... Ev ev değil resmen çöplüğe dönmüş. Yukarı kata yöneldim ve biri benim kolumdan tuttu. Yaşlı biriydi. O da evsizdi.
Evsiz-"Sen yukarıdaki çocuğun babası mısın?" He amk. Babasıyım. Şu amk kelimesi bana Bir Bine'den kaldı. Ne zaman kullansam gıcığıma gidiyor arkadaş.
Berkecan-"Hayır. Bir dostuyum."
Evsiz-"Bence yanına çıkma. Yalnız kalmaya ihtiyacı var." Ev de size kalsın değil mi? Gerçekten çok zekisiniz ya.
Berkecan-"6 aydır zaten kendi başına kalıyor. Artık kendini toparlaması lazım."
Evsiz-"Çektiği acı normal bir acı değil. Hem karısı gözleri önünde öldürülmüş hem de çocukları kaçırılmış. ilk baş yalan söyledi sandım. Ama gözlerine bakınca anladım. O acı çeken gözler yalan söyleyen birinin gözleri değil. Bu kadar genç yaşta o kadar şey yaşamış."
Berkecan-"Ama artık hayata dönmesinin zamanı geldi. Ben yukarı çıkıyorum." dedim ve yukarı kata çıktım.
Yukarıda da birileri vardı. Sadece ofisinin kapısında kimse yoktu. Ve muhtemelen ofisinin içine de kimse girmemiştir. Kapıyı ittiğimde açıldı. Ben kilitli olur diye bekliyordum. Kapı açıldığında her yerde kesici ve delici aletler vardı. Yoksa kendine bir şey mi yaptı?
b-"Size bu odaya girmeyin dedim. Kimsen hemen çık dışarı."
Berkecan-"Bir Bine benim. Berkecan. Benim geldiğimi hissetmedin mi?" Ben daha çökmüş, zayıflamış vs durur diye düşünüyordum ama ölümsüzlüğünden dolayı her zamanki gibi duruyordu. Ama üstü başı hep kirli, yere çökmüs dizlerine kolunu yaslamış gözlerini kapatıyordu.
b-"içgüdümü artık kullanamıyorum. Duygusal olarak çok yoğunum. Ne için geldin?"
Berkecan-"Seni dışarı çıkarmak için geldim. Kendini toparlaman lazım."
b-"Kendimi toparlamak mı? Neden toparlayacakmışım ki? Karım öldü, Yuri öldü, çocuklarım bilinmeyen diyarlarda, babam bana ihanet etti. Ölümsüzüm ve sarhoş dahi olamıyorum. Hayatımda ilk kez ayyaş olmak istedim. içip içip unutmak istedim. Onu bile yapamıyorum. Kendimi öldürmek istedim. Ölemedim. Bu acıyla yaşamaya mahkum gibiyim. ilk kez kendimden nefret ettim. Anlıyor musun? Kurtaramadım. Kimseyi kurtaramadım."
Berkecan-"Biliyorum. Belki ben senin halinden anlamam ama hala çocukların var. Onları kurtarabilirsin."
b-"Geçen Miras geldi. Çocuklarımı bulmak için yardım edecekmiş. Kendi çocuklarımı bile kurtaramıyorum. Bana sadece beklememi söyledi ve gitti."
Berkecan-"Ne güzel işte. Miras önemli biri değil mi? Onları daha kolay bulur."
b-"Peki ben ne yapacağım? Kendimi boşlukta gibi hissediyorum. Huriye... Öldü... " Tekrar ağlamaya başladı. -
2.
+4Berkecan-"Senin bundan sonra yapacağın tek şey kendini toparlamak. Çocukların geldiğinde seni bu halde görmelerini istemeyiz. Ve evini de bu halde görmemeleri daha iyi olur."
b-"Onlara gerçeği anlatacaktım... "
Berkecan-"Artık onlar gelince anlatırsın. Şimdi öncelikle şu evindeki evsizler ile ilgilen."
b-"Peki şirket ne oldu? Ne zamandır gitmiyorum."
Berkecan-"Hatırlamıyor musun? Cenazeden sonra vekaleti bana vermiştin. Ben ilgilendim bir süre şirketle ama artık yetişemiyorum. Neyse ki yardımıma Halis bey yetişti de şimdi o ilgileniyor. Ama senin de şirketin başına geçmen lazım."
b-"Peki kumarhane ne durumda?" Aslında ilgisini çekmiyordu ne durumda oldukları. Sadece kafası dağılsın istiyordu artık. Her insanın içinden gelen doğal bir istekti.
Berkecan-"Oraya geçici bir müdür atamıştım. O ilgileniyordu işlerle. Dün gittim sorun yoktu. Ama Süleyman abi bu durumdan hoşnut değil."
b-"Onun hoşnut olması şu an pek umurumda değil. Ama korkuyorum. Hem de çok korkuyorum. ilk kez bu kadar çok korkuyorum. Çocuklarım geldiğinde ya yine koruyamazsam? Ya yine kaçırılırlarsa?"
Berkecan-"O zamanlar babandan dolayı hazırlıksız yakalanmıştın. Ama şimdi hazırsın. Bunu söylemeyi istemezdim ama artık babanın senin düşmanın olduğunu biliyorsun." Gözlerini soğuk bir bakış aldı. Ayağa kalktı ve:
b-"Bir daha onu görürsem yemin olsun ki sorgusuz sualsiz öldüreceğim. Berkecan. ilk şirkete gidelim. Sonra da kumarhaneye uğrayalım."
Berkecan-"Sonunda kendine geldin."
b-"Daha gelmedim. içgüdümü hala kullanamıyorum. Nedenini de anlıyorum. içimin soğuması lazım."
Berkecan-"Zaman her şeyin ilacıdır. Çocukların da bulunacak buna eminim. Şimdi şu çöplükten çıkalım. Burada durmak gerçekten sinir bozucu." dedim ve önden yürümeye başladım. O da arkamdan geliyordu. -
-
1.
+3Çocuklarım geldiğinde ya yine koruyamazsam? Ya yine kaçırılırlarsa?
Kaçırılmazsa hikaye olmaz ki. Rez -
-
1.
+1Dur daha çocukları geri getirebileceği belli değil :D
-
2.
+1Eheheheh
-
1.
-
2.
+4Oha Orijin oha. Orası mı yakalanılınır?
-
3.
+1Biraz geç geldim ama geldim reis. Eminim çok güzel olmuştur. Başlıyorum hemen okumaya.
-
-
1.
+2Umarım beğenirsin. Hoşgeldin.
-
1.
diğerleri 1 -
1.
-
3.
+3RiAN DiYARI (8 AY SONRA)Tümünü Göster
MiRAS
Rıfat burada olduğunu Bir Bine'ye söylememem hakkında beni tembihlemişti. Acaba neden? En azından babasını rahatlatırdı. Ama onun farklı planları var gibi. Halk onun kapısının önünde sıra oluyordu. Özellikle onunla konuşmak istiyorlardı. Gerçekten de geldiği ilk gün söylediği şeyi yaptı. Kendini insanlara tanıttı. Artık onun insan olmasını yadırgayan yoktu. Ama Rian'ların bir kısmı insanları suçlu görüyordu. Ülkenin bu hali onların suçuydu. II. Omnu Tier'in öldüren kişi Kim olsa da ölümünü ayarlayan kişi Bir Bine olarak görenler vardı. Sayıları fazla değil. Ülkeyi her ne kadar I. Noz Tier birleştirmiş olsa da iç karışıklık sürüyor. Şimdilik Lotus elinden geleni yapıyor. Ama ne zamana kadar yetecek kestiremiyorum.
Yine Rıdvan'a ayırdığım odada sıra fazla. Herkes Rıdvan'dan tavsiye almak istiyor. Zaten onunla konuşmam gereken bir konu vardı. Odasına girdim. Rıdvan'ın elinde not defteri vardı. Ve kendi dünyasından getirdiği kalem. Karşısındaki kız beni görünce diz çöktü. Rıdvan hiç duruşunu bile bozmadı.
Kız-"Tanrıça Miras. Bağışlayın. Geldiğinizi görmedim."
Rıdvan-"Miras, hayırdır bir haber mi var?"
Miras-"Bana direk adımla hitap etmemeni söylediğimi hatırlıyorum. Hem de çok kez."
Rıdvan-"Ben de kabul etmediğimi hatırlıyorum. Hem de çok kez."
Miras-"Kalkabilirsin. Diz çökmene gerek yok. Ben sadece astımı izlemeye geldim. Siz devam edin."
Kız-"Nasıl isterseniz." Dedi ve ayağa kalktı. Üstünü çırptı ve tekrar koltuğa oturdu Gergin görünüyordu. Benden dolayı olsa gerek.
Rıdvan-"Gergin olmana gerek yok. En son hiçbir erkeğin sana bakmadığından bahsediyordun. Devam eder misin?"
Miras-"istersen ben yardım... "
Rıdvan-"Gerek yok Miras. Ben yardım ederim. Siz anlatmaya devam edin."
Kız-"Küçükken tanrıça Miras'ın hey heykellerini kırardım. Annem de büyünce çirkin olacaksın derdi. Dediği de oldu. Hiçbir erkek yüzüme bakmıyor artık. Tanrıça Miras. Sizden özür... "
Rıdvan-"Böyle bir saygısızlık yapmışsın bir de geçmiş pişkin pişkin özür mü diliyorsun?"
Kız-"Hayır ben... " Araya girecektim ama Rıdvan durmamı işaret etti. Sonunu merak ediyorum.
Rıdvan-"Böyle bir saygısızlık kabul edilemez. Fare'ye dönüştürülmeliydin. Ve her ay farklı bir erkek fare ile üreyip tarafından 20 fare doğurma ile lanetlenmeliydin."
Kız-"Hayır. Ben o zamanlar küçüktüm. Bilerek yapmadım."
Rıdvan-"Diğerleri de küçüktü ama hiç kimse Miras'ın heykellerini kırmadı. Sen kırıyordun ama. Senden iğreniyorum." Kız korkmaya başlamıştı. Ağlamaklı olmuştu. Ben de sinirlenmeye başladım. Rıdvan'a döndüm. Tam kızmak için ağzımı açmıştım ki:
Rıdvan-"Miras'ın gözlerine bak şimdi. Kime bakıyor kızgın kızgın. Sana mı, yoksa bana mı?"
Kız-"Si size bakıyor."
Rıdvan-"Heykelleri kıran sendin. Ama Miras bana kızıyor. Neden?"
Kız-"Bilmiyorum." Anlamaması Rıdvan'ı biraz hayal kırıklığına uğratmıştı.
Rıdvan-"Çünkü ben seni eleştirdim. Seni korkuttum. O yüzden bana kızgın kızgın bakıyor. Eğer seni sevmese sana bunları söylediğimde bana hak verirdi. Şimdi bana bak. Bana kızmasına rağmen bende çirkinlik görüyor musun? Veya herhangi bir lanetlenme belirtisi?"
Kız-"Hayır."
Rıdvan-"Demek ki Tanrıça Miras her kızdığı kişiyi lanetlemiyormuş. Sen sadece yıllarca lanetliyim diye kendi özgüvenini kırdı. Onu geri toparlamamız lazım. Yarın da buraya gel. Seni biri ile tanıştıracağım. Tanıştıracağım kişi de senin gibi özgüvensiz bir erkek. Bir süre beraber buraya geleceksiniz. Benim önümde sohbet edip geri döneceksiniz. Düzeldiğinize karar verdikten sonra eğer birbirinizden hoşlanırsanız evlenirsiniz, hoşlanmazsanız da zaten özgüven sorununuzu halletmiş oluruz. Başka kişiler bulursunuz." Kız heyecanla kalktı ve:
Kız-"Çok teşekkür ederim."
Rıdvan-"Rica ederim. iyi günler." Dedim ve kız benim önünde eğilmeyi ihmal etmeden dışarı çıktı. -
-
1.
+2Rıfat burada olduğunu
Rıfat? Alem değiştirmiş benim seri patladı :D -
-
1.
+1Yok knk bu Rıfat'ın küçüklüğü, büyüyünce o hale geliyor :D
-
2.
+1Spoiler alert! ileride zombiler giriyor devreye benden söylemesi. Neyse sen bana bakma yaz ama aklıma fikir getirdin vay amk. Hikaye bitsin söyleyeceğim
-
1.
-
1.
-
4.
+3Miras-"iyileştirme yöntemini pek beğenmiyorum. Onu orada korkutmak yerine direk olan biteni anlatabilirdin."Tümünü Göster
Rıfat-"Bir ay sonra tekrar gelirdi. Korku herkes için aynıdır. Kendi gerçekliğini yıkar ve yerine başkasının gerçekliğini yerleştirir. Ben de kendi gerçekliğimi yerleştiriyorum."
Miras-"Ama bunu diktatörler yapar. Ve yakın zamanda da bir diktatör ülkesinin yıkımına şahit oldum."
Rıfat-"Geansi'den bahsediyorsan onlar aptaldı. Sadece paraya tapan kişi önündeki fırsatı göremez. Hem benim burada birilerini yönetmek gibi bir amacım yok. Özellikle krallık ile yönetilen bir diyarda. Neyse fazla konuştum. Neden geldin?"
Miras-"Baban hakkında konuşmak için geldim."
Rıfat-"Yine babana benim burda olduğumu söyleyelim diyeceksen hiç boşuna uğraşma."
Miras-"Neden istemiyorsun? Bu onu sadece yıkıma zütürüyor."
Rıfat-"Hayır. Yıkım mı yoksa yükseliş mi onu kendi seçmeli. Sen kardeşinin ölümünden sonra istesen kendini odana kapatıp sabah akşam ağlayabilirdin. Ama bana söylediğin kadarıyla yapmadın. Bu senin daha fazla şey görmeni sağladı. Babam da rahatlamamalı. O da senin gördüğünü görmeli."
Miras-"Benim neyi gördüğümü düşünüyorsun?"
Rıfat-"Bilmiyorum."
Miras-"Bilmiyor musun? O zaman babanın bu acının sonunda bir şeyler göreceğinden nasıl emin olabiliyorsun?"
Rıfat-"Emin değilim."
Miras-"O zaman neden?"
Rıfat-"Binlerce yıldır yaşıyorsun ama sadece izlemişsin. Noz nasıl tüm krallıkları bileştirdi sence?" Bacak bacak üstüne attı.
Miras-"I. Noz çok zeki biriydi... "
Rıfat-"Bence en aptal kral oydu. Eğer karşısında benim gibi düşünen biri olsaydı kesinlikle tüm krallığı elinden alırdım. O önemli bir şey yaptı. Denedi. Mesela şöyle düşün. Noz bir ejderha olduğuna dair söylenti yaymıştı. Eğer o ejderha söylentisini Aldmir duysaydı? Ve ona göre önlemini alsaydı? Güvendiği bir komutanını gönderseydi ve o savaşı yönetseydi? O zaman ne olacaktı? Savaşı kaybetmiş olacaktı. Daha sana bir yığın yenme taktiği söyleyebilirim. Ama Noz her şeyi tehlikeye atarak bir şeyi kazanma peşine düştü. Ve başardı da. Bu hayatta önemli bir şey tehlikeye atmadan başka önemli bir şey kazanamazsın. Ben de babamın akıl sağlığını tehlikeye atıyorum."
Miras-"Umarım işler düşündüğün gibi gider. Hala geceleri sesler duyuyor musun?"
Rıfat-"Artık sabahları da duyuyorum. Sanki biri beni çağırıyor gibi. Noz'un dediği ejderha gerçek değildi değil mi?"
Miras-"Seni temin ederim. Gerçek değil."
Rıfat-"O zaman kim bana seslenen? Veya acaba o portalin yan etkisi mi?"
Miras-"Aklın hala karışık olabilir."
Rıfat-"8 ay oldu. Aklımın karışık olması için aptal falan olmam lazım. Tarihinizi bile öğrendim. Kafam karışık değil."
Miras-"Sana daha güçlü bir yatıştırıcı hazırlayım."
Rıfat-"Bu sefer yatıştırıcı istemiyorum. Belki ne dediğini dinlersem zihnim cevabı bulur ve ben de rahatlarım."
Miras-"Nasıl istersen. Ama eğer zihninin çok sıkıştığını hissedersen kesinlikle yanıma gel."
Rıfat-"Tamam tamam." Annesinin öldüğünü söylediğimde sadece 1 gün ağlayıp hayatına kaldığı yerden devam etti. Gerçekten onun için içten içe endişeleniyorum. Eskiden olsa endişelenmezdim ama Noz'dan sonra nedense daha fazla halk ve Rıfat hakkında endişelenmeye başladım. Belki de Rıfat'ın bahsettiği gelişim budur. Bilmiyorum. Odadan çıktım ve odama yöneldim. -
5.
+31 dk karışıklık oldu bir rıdvan yazmışım bir rıfat yazmışım hay aq nasıl gözümden kaçtı :D Biraz bekleyin.
-
-
1.
+2Biz öyle okuduk onu öyle sarar
-
2.
+3Yaşıyon mu?
-
-
1.
+2He yaşıyorum kanka birkaç düzenleme yaptım da.
-
2.
+3Taşağına kurban
-
3.
+3Taşak maşak yakışmıyor. Benlen ilgilenin benlen
diğerleri 1 -
1.
-
1.
-
6.
+3NOT:SORUN ÇÖZÜLDÜ. DEVAMTümünü Göster
---
(ZAMAN HER DiYARDA AYRI HIZDA AKMAKTADIR.)
IMDAN DiYARI (1 SENE SONRA) IŞIK TAPINAĞI
HALiS
Usta-"SiZ KiMSiNiZ?" hep bir ağızdan
-"BiZ IŞIĞIZ"
-"Umuko. Senin sesin resmen düşmana ben buradayım diyor. Gel ve şunu iç." dedi. Gümüş bir bardağa sürahiden sarı bir sıvı doldurdu. Daha sonra eline yeni yaktığı kor bir odun parçası aldı. Umuko korkuyordu. Ama belli etmiyordu. Burada korkan kişiler cezalandırılır. Kaç kere ceza aldım. Parmaklarımdan tavana asıldım, imdan'a özel hayvanların olduğu bir odada kaldım. Kurt gibiler ama eğitimliler. Benden 2 kat büyük kurtlar. Beni öldürmeden vücudumu paramparça ettiler. Kaç kere hem de. isimleri Shishi. Şifacıları vücudumuzu hızlı iyileştirebiliyor. Ama o an yaşadığımız acılar hep bizimle kalıyor. Şu an biz tek ayak ile ince bir tahtanın üzerinde dengede durup siz kimsiniz dendiğinde biz ışığız diyoruz.
Umuko bardağı eline aldı. Ve zehri içmeye başladı. Tam içmesinin ortasındayken usta ani bir hareket ile elindeki kor odunu gagsının içine attı. . Umuko bardağı yere düşürdü. Ağzından duman çıkıyordu. Her nefesinde acı çektiği belliydi.
Usta-"Bu kor ateşinden bile canınız yanıyor. Daha nasıl göreve gideceksiniz ki siz? Umuko kim? Sen ışık değil miydin?" Lanet olsun. Yine hileli bir eğitim. Kesin beni çağırsa ben de inanırdım.
Umuko-"Ben... Işığım... " Canı yansa da söylemeye devam ediyordu. Ve sonunda da bilincini kaybetti.
Usta-"Daha şu kadarcık aleve bile dayanamıyorsunuz. Kyran. Şunu şifacılara zütür." Kyran da dengeden inip yürümeye başladı. Aptal. inanılmaz bir aptal. Ve cezasını da çekti. Usta onu yakaladı ve gagasını zorla açtı. Sürahinin içindeki tüm zehri içirdi ve içine 4-5 tane kor ateşi attı. Çığlık atıyordu. Ve hala gagası açık usta da içine kesici ve delici aletler de atmaya başladı. Ve sonra gagasını kapatıp zorla yutmasını sağladı. Yuttuktan sonra midesine yumruk attı ve midesi muhtemelen patladı. Ve o da acıdan bayıldı. Eğer ustayı tanımasam kesin öldürdü derdim. Anatomiyi bildiği için ne yaparsa ne kadar sürede öleceğini biliyor. Ve ölmeden önce de şifacılar o kişiyi iyileştiriyor. Gerçekten acımasız biri. Eğer hata yaptıysanız kendinizi ölüm kadar kötü bir cezaya hazırlamaya başlasanız iyi olur. Ustaların gagası yok. Nedenini bilmiyorum. Derken dengemi kaybettim ve yere düştüm. Lanet olsun. Aylardır uyku bile uyuyamıyorum. Belki günde 10-15 dakika şansın yaver giderse yarım saat. Tam bu dengeyi tamamlarsam 2 saat özgürlük kazanacaktım. Usta yanıma yaklaştı. Korkuyorum. Ama belli etmemeliyim. Eğer edersem bana neler yapacağını düşünmek bile istemiyorum.
Usta-"Bakın yine kim düşmüş. Halis. Bir insansın diye durmadan hata yapmayı seviyorsun. En son ne zaman yemek yedin?" Cevap vermedim.
Usta-"CEVAP VER BANA." Hala cevap vermemeye devam ettim. Sadece ona döndüm ve:
Halis-"Halis kim tanımıyorum. Ben ışığım. Sadece evrenleri aydınlatmak için yaşarım." Gülümsüyordu. Beklediği cevap buydu. Bana bir kadeh uzattı.
Usta-"Al ve bu zehri iç." Hay amk... Buraya geldiğimden beri tek içimden geçen şey amk. Eskiden ne güzel uyurdum. Okulda, evde, piknikte... Akla gelebilecek her yerde. Şimdi ise usta bana kadeh uzatmış bir zehri içmemi istiyor. Aldım kadehi ve tek dikişte içtim. Başım dönmeye ve midem bulanmaya başladı.
Usta-"Ge ri yerin e dö n" Zar zor duyuyorum. Baş dönmesi pek iyi olmadı. Kendimi berbat hissediyorum. Kusamıyorum bile. Kusarsam zar zor kazanıp yediğim yemeği de çıkartırım. Dayan. Dayan...
Usta-"Çık sana yerine" Hemen çıkmazsam sonuçları ağır olacak. Başım da dönüyor. Onu da geçtim vücudum uyuşmaya başladı. Zehrin etkisi galiba. Tahtaya çıktım ve tekrar tek ayak durmaya başladım. Dengemi koruyamıyorum. Çok kötüyüm. Bayılacağım galiba. Usta kadehe zehri doldurup kendisi de içiyordu. Hem de bu kaçıncı bardağı. Bu zehri bize içirmelerinin ve bu dengede durup bizi durmadan bağırtmasının iki amacı var. ilki geldiğimiz günden beridir bize zehirli yemekler veriliyor. Bu yemekler sayesinde küçük zehirlere bağışıklık kazandık. Şimdi büyük zehirler içiriyorlar ki büyük zehirlere de bağışıklık kazanalım. Bunu ilk gün verseler kesin hepimiz ölürdük. ikinci nedeni ise olur da bu kadar bağışıklığa rağmen zehirlenirsek göreve devam edebilmeliyiz. Temel derslerin neredeyse hepsi bitti. Demircilik bile öğrendik. 6 aydır falan asıl dersleri öğreniyoruz.
Usta-"Isınma bitti. Şimdi hepiniz aşağı inin. Sınavınıza geçelim." -
7.
+3Yine kurtların oraya geldik. Oradaki kurtlara "Shishi" deniyor.Tümünü Göster
Usta-"Bu küçük sınavda onlar avcı siz de av olacaksınız. Kaçmak için 10 dakikanız var. Bu süre zarfında istediğiniz yere kaçıp saklanabilirsiniz. Çukurlar, ağacın tepesi... " Usta konuşmaya devam ederken tek dinleyen ben kalmışım amk. 5 dakika onu dinlemeye harcadım. Sanki okul okul değil tuzak akademisi. Saklanacak 5 dakikam kaldı. Hemen koşmaya başladım. Biz 25 kişiyiz. Orada toplam 10 tane kurt var. Bana en azından 1 kurtun gelme ihtimali %42. Çünkü benim kokum daha yakın diğerlerinkinden. Kokumu gizlemem lazım. Neyse ki ormanlık bir alana kaçtım. Yerdeki topragı aldım ve her yerime sürdüm. Yeter mi, yetmez. Bayağı toprak da yedim. Ağzımın içi bile tamamen toprak. Ağzımdan koku gelmemeli. Burun deliklerime bile soktum önlem olarak. Kurtların salınma sesi geldi. Geliyorlar. Hızlı düşün. Zaten hala zehirden başım dönüyor. Bir ağaca yaslanmam lazım. Ağaca yaslandım ve gözlerimi kapattım. Şimdi kalp atışımı düşürmem, gerekirse durdurmam lazım. Sakinleş, sakinleş. Sonunda biraz da olsa yavaşladı. Ama hala yeterli değil. 30 saniye sonra buradalar. Kurtları düşünme. Başka şeyler düşün... Rıfat. Yanında olduğum günlerden sadece birini düşündüm. Hep onun yanında kendimi güvende hissediyordum. Kalp atışım yavaşladı. Sonrasını hatırlamıyorum.
Gözlerimi açtığımda hala olduğum yerdeydim. Beni görmeden geçip gittiler herhalde. Ayağa kalktığım an bir çat sesi geldi.
Halis-"AAAAAAAHHHH." Bu ayı tuzağı. Tabi bizim dünyada öyle. Burada genellikle shishileri yakalamak için kullanılır.
Usta-"Sonunda uyandın demek. Uykun yeterince rahat mıydı?" Uyumuş muydum? Lanet olsun. Demek tuzağı usta bilerek koydu. Canım acıyor. Canım acıyor...
Usta-"Shishiler seni fark etmedi. Ama görevin sırasında uyuyakaldın. Bu affedilemez."
Halis-"Görevimiz saklanmaktı. Ben de dediğinizi yaptım."
Usta-"Ama ek bir görev geldi. Sen de o esnada uyuyordun. Geri dönün dendi ama sen dönmedin. Yani ışığın isteğine karşı geldin."
Halis-"Işığın isteğine asla karşı... AHHH." Ayağımdaki tuzakla oynuyordu.
Usta-"O cümlenin devdıbını getirebilecek kadar iyi değilsin. Henüz. Ama merak etme. Senin gibi aptallar erken ölür. Sen fazla yaşamazsın."
Halis-"YAŞAYACAĞIM." dedim ve ayı tuzağını açmaya çalıştım. Sadece biraz aralayabildim. Zar zor ayağımı çıkardım ve geri tapınağa sendelemeye başladım.
Usta-"Nereye gidiyorsun?"
Halis-"Görev duyuldu. Tapınağa geri dönüyorum." Bu kadar itaatkâr olmamın bir nedeni var. O da çok acı çekmiş olmam. 1 sene içinde çektiğim acıların yanında bu ayı kapanı bile az kalıyor. Ayaklarımı sürerek de olsa tapınağa gittim. Ve orada gördüklerim karşısında şoka uğradım. 25 kişiydik. 12 kişi ölmüş. Ölmüşler. Tanıdığım kişiler, 1 senedir yanımda olan arkadaşlarım. 12 kişi. 12 kişinin 4 ünü Shishiler yemiş. Cesetleri bile yok. Midelerinde şu an sindiriliyor. 8 kişi ağır yaralı. Hatta o 8 kişiden 3 ünün yaşayıp yaşamayacağı bile belli değil. Yaralıların bazılarının kolları veya bacakları yok. Eğer kalbimi yavaşlatamazsam benim de sonum onlar gibi olacaktı. Diz çöktüm. Dizimin ağrısını bile unuttum. Nefes dengem bozuldu. Çığlık atmak hatta kusmak istedim. ilk gün bizi buraya getiren şoför benim o halimi görünce yanıma geldi:
Şoför-"Ayağa kalk. Onlara bak. Yaptıkları hatadan ders çıkar. Bu daha başlangıç. Daha çok ölüm göreceksin, daha çok kişi öldüreceksin. Kalbinin soğumasına izin ver." Ayağa kalktım. Ve onlara bakmaya başladım. Her birine teker teker. Shishilerin ağzında bile hala kanları duruyordu. Ve tüyleri. Artık anlıyorum. Burada tek bir şey yapmalıyım. Yaşamalıyım. -
-
1.
+2Ağzımın içi bile tamamen toprak. Ağzımdan koku gelmemeli. Burun deliklerime bile soktum önlem olarak.
Midesiz -
-
1.
+2Kendisinden 2 kat büyük kurt kovalıyor ne yapacaktı :D
-
1.
-
1.
-
8.
+3DÜNYATümünü Göster
BiR BiNE
b-"Kendimi çıplak hissediyorum."
Berkecan-"Ben de böyle kirli kıyafetlerle çıksam ben de çıplak hissederdim."
b-"Öyle değil lan. içgüdümü kullanamıyorum. Kendimi savunmasız hissediyorum."
Berkecan-"insanların seviyesine düşmene kalpten üzüldüm." Bu salak hala benimle taşak geçiyor. Normalde karşılık verirdim ama pek havamda değilim. Gözlerimi kapatmak istiyorum ama ne zaman kapatsam hep o sahne. Huriye'nin öldüğü ve çocuklarımın portalden düştüğü sahne. içgüdümü kullanamamak da... Ne bileyim. Anne ejderhayı şimdi daha iyi anlıyorum. Bu kadar savunmasız yaşayan çocuğuna savunmayı öğretmek istemiş. Keşke ailemi de kurtarabilseydim.
Mağazaya gittik ve takım elbise aldık. Üzerime giyindim ve şirkete gittik. içeri girdiğimizde herkes geçmiş olsun şeklinde konuşuyordu benimle. Herkes üzgündü. Gerçek mi üzgünler yapmacık mı yapıyorlar anlamıyorum. Ve bu anlaşmazlık kafamı daha çok karıştırıyor. Düşünemiyorum. Acil bir toplantı düzenlenmiş. Ben geldim ve bir sandalyeye oturdum. Berkecan da baş köşeye oturdu. Ortaklardan biri:
Ortak1-"Orası Bir Bine beyin yeri değil mi?"
Berkecan-"Kendisi toplantıyı yönetecek kadar iyi durumda değil. Zaten ben de fazla kalmayacağım. Bir Bine. Ben şirkete gidiyorum. Akşam kendini toparlayamazsan seni gelir alırım." Ve ayağa kalktı.
b-"Gelmene gerek yok. Ben akşam tek başıma giderim."
Berkecan-"işlerim yoğun olmasa kesin gelirdim."
b-"Sen elinden geleni yaptın. Şimdi sıra bende. Teşekkürler." dedim ve hiçbir şey eklemeden odadan çıktı.
5 dakika sonra Halis bey odaya giriş yaptı. Yüzüne bile bakacak durumda değilim. Acaba benim hakkımda ne düşünüyor? Benden nefret ediyor mu? Bilmiyorum. içgüdüm de kapalı.
Halis(B)-"Hazırsanız toplantıya başlayalım. Toplantıdan önce sorusu olan var mı?"
Ortak2-"Bir Bine beyin kendi kumarhanesinde olması gerekmez mi?"
Halis(B)-"Kızımın vefatı ile hisseler ona devredildi. Onun için Bir Bine de bu toplantıda olmayı hak ediyor."
Ortak1-"Ben burada olmasına karşıyım. Henüz kendini toparlayamamış." Yumruğumu sıktım. Ama hala kafamı kaldırmıyorum.
Halis(B)-"Bana iyi gözüktü. Benim de kızım öldü. Hepimizin toparlanması gereken bir zaman olacak."
-"Bir Binee" bir an duraksadım.. Sanki biri zihnime ismimi fısıldadı. Tanıdık bir sesti. Devam eder diye bekledim ama devam etmedi. -
-
1.
+2Ortak1 i giberun ha
-
1.
-
9.
+3b-"Ben, artık biraz daha iyiyim."Tümünü Göster
Halis(B)-"Duydunuz işte. Şu an iyiymiş."
Ortak3-"Bir Bine Bey. Kendinizi gerçekten zorlamanıza gerek yok. Haberleri biliyoruz. Karınız öldürüldü, çocuklarınız kaçırıldı... Lütfen kendinizi zorlamayın." Samimi mi yoksa değil mi anlamıyorum.
Halis(B)-"Bu kadar muhabbet yeter. Kendi isteği ile geldi. Bize de saygı duymak düşer. Toplantıya başlayalım." dedi ve benim şirkette ne yapacağım, pozisyonumun şimdilik ne olacağı tartışılmaya başladı. Ve ikinci işim de bilindiği için işe bile gelmeme gerek kalmayacak bir iş verdiler. Hatta yani iş bile vermediler size öyle diyeyim. Ama iki hafta sonra Halis bey gidecek. Yerine de ben geçeceğim. Toplantı bitti ve Halis bey ile ben yalnız kaldık.
b-"Ben yanınıza pek uğramadım... "
Halis(B)-"Konuşmana gerek yok Bir Bine. Çok acı çektin biliyorum. Hala da çekmeye devam ediyorsun. Çocuklarını polis ararken elin kolun bağlı beklemek senin üzerine çok yük yüklüyor. Kızım öldürüldü. Senin gözlerinin önünde. Eğer onlar bulunursa yemin olsun ki bütün servetime de patlasa onu kendi ellerimle öldüreceğim... Fazla konuştum. Senden tek isteğim kendini toparlaman. Biliyorum çok zor ama kendini ne kadar odana kapatırsan kişiliğin de o kadar kaybolur. Sen iyi birisin Bir Bine. Bu özelliğini kaybetmeni istemiyorum. Kızım da istemezdi." Ağlamaya başladım.
b-"Özür dilerim. Özür dilerim. ÖZÜR DiLERiM. Kızınızı koruyamadım. Torunlarınızı koruyamadım. Siz bana hala bu acılı halinizle bile umut vermeye çalışıyorsunuz. Ben... Ben... Aptalın tekiyim." Halis bey de gözyaşlarına hakim olamadı:
Halis(B)-"Belki de bu aptallığın sayesinde kızımın kalbini kazandın. Ona bir amaç verdin. Ona yardım ettin, kalbini açtın. Kızımı Berkecan ile evlendirmeyi düşünürken bile onu kurtarmak için kendini feda etmeyi seçtin... Biliyordum. Başından beridir. Kendini geri çekeceğin günü bekledim ama hiç geri çekmedin. Hatta ona aşık oldun. Tek tesellim o mutlu biri olarak öldü. Senden de onun mirası bu şirketi yaşatmanı istiyorum. Benim de fazla ömrüm kalmadı. Çok yaşlandım. Artık önemli dosyaları gözlükle bile zar zor okuyorum. Onun için iki hafta sonra şirketi sana bırakacağım. Umarım yakında torunlarım bulunur. Ben çıkıyorum. Daha fazlasını kalbim kaldırmaz." dedi ve dışarı çıktı. Ben de oturduğum yerde ağlamaya devam ettim.
10 dakika kadar ağladım galiba. Sonunda sakinleştim. Ağlamak iyi geldi. Tam ayağa kalkacak iken içeri biri girdi ve:
-"Bir Bine bey siz misiniz?"
b-"Evet benim."
-"Süleyman bey sizi önemli bir yemek toplantısı için çağırdı. Davete iştirak etmenizi istiyor." Şu zamanda yemeğe mi çağırıyor? Hem de toplantı yemeği. O kadar tehlikeli adam orada oturacak ve ben içgüdümü kullanamıyorken karşılarına mı oturacağım?
b-"Gelmeyeceğimi iletin."
-"Gerekirse zor kullanmam söylendi. Ne olursa olsun yemeğe gelmeniz konusunda ısrarcı." Ne yapacak ki şimdi yemeğe beni zütürüp? Hay amk. Mecbur kabul edeceğim artık ne yapayım.
b-"Tamam da daha erken."
Ş-"Uğramamız gereken birkaç yer var. Akşam sizi yemeğe yetiştireceğime şüpheniz olmasın."
b-"Tamam. Geliyorum." dedim ve şoförün beni zütürmesine izin verdim. Arabaya bindik ve yola koyulduk. -
10.
+3KOLAS DiYARI (YIKILDI) (4 AY SONRA)Tümünü Göster
KARA ZIRHLI
Pq-"Neden böyle eziklerle uğraşıyoruz ki? Şu an Bir Bine avucumuzun içindeyken ondan ejderha diyarı hakkında bilgi almamız gerekiyor."
Diken-"işte bunun için lider sen değilsin de o. Bir planı var. Senin gibi sabırsız değil. Sen de gördün, karısı ve çocukları tehdit altında olmasına rağmen yerini söylemedi."
Kara-"ikiniz de susun. Pq. Kolas Diyarı'nda yaşayan kimler kaldı?"
Pq-"Sadece şu ikisi." Dedi ve tek eliyle orayı işaret etti. Diğer elini Bir Bine koparmıştı. ikisi de Kolas'da yaşayan çocuklar. Aslında son çocuklar. Saydam canlılar. Ama Pq onları çok rahat görüyor. Ve tabii ki ben de.
Kara-"Tamam. Onlarla sonra ilgileneceğim. Bir dişi ve bir erkek bıraktın değil mi?"
Pq-"Evet. Ama bunu neden yapıyoruz?"
Kara-"Sen sadece yap. Emirlerimi sorgulama."
Pq-"Tamam."
Kara-"Rıfat. Çok sessizsin."
Rıfat-"Her zamanki halim."
Kara-"Kalbindeki huzursuzluğu benden saklayabileceğini mi düşünüyorsun?"
Rıfat-"Zaten saklamıyorum. Sadece kendi çocuğuma ihanet etmek... Söylemesi kolay ama yaptığımdan beridir vicdanım susmuyor."
Kara-"Oğluna seçenek sunduk. Sadece bize ejderha diyarının yerini söylemesi yeterliydi. Ve söylemedi."
Rıfat-"O zaman neden Yuri denen gezgini öldürdün?"
Kara-"O gerekli bir fedakarlırktı. Anlamanı beklemiyorum ama sadece sabret."
Rıfat-"Bu sabır ağır bir yük."
Kara-"Ve sen daha ağırlarını da taşıdın. Pq. Çocukları yanıma çağır." diyince Pq gitti ve çocuklara gideceği yeri işaret etti. Çocuklar da oraya doğru yöneldi. Korkuyorlardı. Hem de çok. Ölüm korkusu vardı üzerilerinde.
Kara-"Size zarar verme gibi bir niyetim yok." Saydam olan dişi:
Dişi-"O zaman neden ırkımızı katlettin?" Üzerinde korku olmasına rağmen bu soruyu sorabilmişti.
Kara-"iki nedeni var."
Dişi-"Peki nedir bu nedenler? Bütün bir diyarı katletmen için nedeniniz en azından başka bir diyarı kurtarıyor olmanız lazım."
Kara-"Benim öyle yüce bir amacım yok. ilk nedenim evime dönmek. Ve bunu yapabilmek için de diyarlarda yaşayan kişilerin enerjisine ihtiyacım var." Erkek olanın korkusu kızgınlığa geçmişti.
Erkek-"Evine dönmen için bir tane portal açabilen gezgin yeterdi ve o da yanında. Lokasyonu için de imdan diyarındaki gözcü ile konuşabilirdin. Bu ırkımızı katletmen için bir neden değil."
Kara-"Benim gideceğim yere hiçbir gezgin, canlı hatta artık ejderha bile gidemez. Benim evim çok uzakta. Öyleyse gelelim 2. nedene. Sizi yaşıyor bırakmamın amacı da ırkınızı devam ettirmeniz."
Dişi-"Ve sonra bizi tekrar katledeceksiniz. Peki ya çiftleşmek istemezsek?"
Kara-"Kendi ırkınızın sonunu kendiniz getirirsiniz. Siz çocuklar masalı seversiniz değil mi?"
Erkek-"Şu an masal dinleyecek durumda olduğumuzu sanmıyorum."
Kara-"Ama bu masal gerçekten hoşunuza gidecek. Ejderhalar hakkında ne kadar şey biliyorsunuz?"
Dişi-"Sadece uçabilen ve zihinleriyle konuşan canlılar olduğunu biliyoruz."
Kara-"Onlar kutsal canlı olarak görülürler. Hatta biri ile karşılaşmıştım. Evimde olduğum zamanlardı."
Erkek-"Neden bize anılarını anlatıyorsun ki? Canımızı yaktın, ailemizi katlettin... " Tyr çocuğa bir diken attı ve omzuna saplandı. Çocuk yerde kıvranmaya başladı.
Tyr-"Sözünü yarıda... " Nefes alamıyordu. Çünkü ben boğazından tutup kaldırmıştım.
Kara-"Bir daha bu çocukların tek kılına bile zarar verirsen seni burada öldürürüm."
Tyr-"Ö öz ür dile rim." Dedikten sonra bıraktım ve tekrar nefes almaya başladı.
Kara-"Madem hikayemi dinlemek istemiyorsunuz o zaman biz gidiyoruz." dedim ve Rıfat'a işaret ettim. O da portal açtı ve içinden geçtik Tyr kendini anca toparlayıp bize yetişti. Arada boğazını temizliyordu. -
-
1.
+2iki dakikada anca okunuyor. insan okuyacak insan😂😂😂
-
-
1.
+2Valla utanmasam 72 sayfayı tek entryde atacağım. Yazarken eğlenceli de paylaşırken çok sıkıcı oluyor. ileride ne olacağını bildiğimden :D
-
2.
+272 sayfa mı? internetim az benim
-
3.
+2Yalnız 72 sayfa 300 entry filan olacaksa benimde gitmem gerekebilir ilerde
-
4.
+1internetin azsa istediğin zaman okursun kanka hikaye duruyor zaten. Hem sen anlıyor musun olayı diyar serisinin diğer hikayelerini okudun mu?
-
5.
+2Uzun diye çekindim. Sınavlarım bitsin bakacağım ama buna zaten tekrar döneceğim. Sorun olmaz bana
-
6.
+1Kankalarım istediğiniz zaman istediğiniz yerde okuyabilirsiniz, şuku-çugu önemli değil benim için. Okunduğunu bileyim o bana yeter. Eğer duramayacaksanız başka zaman okursunuz, hikaye hep burada ne de olsa.
-
7.
+2Ses kesilir gidince anlarsın devam et :D
diğerleri 5 -
1.
-
1.
-
11.
+3Terk edilmiş bir diyara geldik. Burası bizim sığınma yerimiz gibi. Hiç kimsenin aklına bizi burada aramak gelmez. Gelirse de önemli değil. icaplarına bakabilirim.
Kara-"Rıfat, çocukları bulabildin mi?"
Rıfat(B)-"Hala arıyorum. Bulmam biraz zaman alacak."
Pq-"Kendi açtığı portalin nereye gittiğini bilmeyecek kadar aptalsın."
Rıfat(B)-"Ve portal açamayan tek kollu yaratık konuştu."
Pq-"Düello istiyorsun sen galiba?"
Rıfat(B)-"Kolsuzlarla düello yapmıyorum."
Kara-"Biraz daha tartışmaya devam ederseniz üçünüzü de öldürür planıma kendi başıma devam ederim." diyince hepsi sustu. Tyr ben ne yaptım diye düşünüyordu. Bu aptallarla anca bu kadar oluyor.
Rıfat(B)-"Giremediğim birkaç yer var. Imdan Işık Tapınağı, Hiran Ay Solosu, Oudan Niyar Kalesi ve Rian Miras Styla Tapınağı."
Kara-"Miras Styla tapına girmene bile gerek yok. Sokaktan geçen bir riana sorsan bile sana insan olup olmadığını söyler. Ama diğerleri sıkıntılı. Pq, Hiran Ay Solosu\'na git. Orada iyar Nyen'i bul. Ve mühürlenmeden geri dön."
Pq-"Mühürlenmek mi?"
Kara-"Hiran Ay Solosu ölüm ve yaşam ile iş birliğindedir. Ama iyar Nyen'i bulursan o ölüm ve yaşamı reddederek Hiran Solosu\'nda kalan tek kişidir. Orada insan olup olmadığını sana söyler. Ama karşılığını isteyecektir. Bu enerjiyi ona ver. Kolas'tan topladığımız enerjiyi buna harcadığıma inanamıyorum."
Pq-"Bu kadar enerjiyi sadece çocuğun orada olup olmadığını sormak için mi harcayacağız?"
Kara-"Eğer Ejderha Diyarı'na gidebilirsek karşımızda kimse duramaz. Ben de evime dönebilirim."
Pq-"Neden evine dönmeyi bu kadar istiyorsun ki? Ben de evimi terk ettim…" Bu sorusu beni sinirlendirdi. Ayağa kalktım ve yüksek sesle:
Kara-"ÇÜNKÜ BEN SENiN GiBi DÜŞÜK SEViYELi BiR CANLI DEĞiLiM. BÜTÜN DiYARLAR TAMAMEN APTALLIK. YAŞADIĞIM HER SANiYE YAŞLANIYORUM, BEDENiMDEN ENERJi ÇEKiLiYOR, HAYAT BENDEN VERGi ALIYOR, BENiM ONDAN VERGi ALMAM GEREKiRKEN, ONUN BENi BESLEMESi GEREKiRKEN BEN ONU BESLiYORUM. ŞiMDi ANLADIN MI NEDENiNi? BENiM YAŞADIĞIM EViMDE DiYARLAR BENi BESLER. BEN DiYARLARI DEĞiL. VE BU KÜÇÜCÜK ENERJi BENiM EViMDE ATIŞTIRMALIK BiLE DEĞiL. ŞiMDi GiT VE BUNU ONA VER." Pq korkmuştu. Enerji topunu aldı ve hemen kayboldu. Ben ise yerime oturdum. -
12.
+3RiAN DiYARITümünü Göster
RIFAT
-"Şşt. Hey. Beni duyuyorsun biliyorum." Yine şu lanet ses. Zihnimden atamıyorum. Miras'ın ilacını içmeliydim. "Hey. Hey... "
Rıfat-"Ne var?"
-"Sonunda. Benimle konuştun." Cevap mı verdi? Birisi mi var yanımda? Yok. Tek başıma odamda yatıyorum. Çıldıracağım.
-"Yine sesin gitti. Orada mısın?"
Rıfat-"Beni rahat bırak artık."
-"Bırakamam."
Rıfat-"Neden lan neden?" Lan mı dedim? Pek sık kullanmazdım bunu. Kullanınca garibime gitti. Babamın DNA’lar çalışıyor.
-"Pil bozuldu." Pil mi bozuldu?
Rıfat-"Hahahaha. Tamam. Artık eminim. Aklımı kaçırıyorum." Yastıkla kulaklarımı kapattım.
-"Akıl sağlığın yerinde. Bana pil bulabilir misin?"
Rıfat-"Lan koduğumun orta çağında elektrik bile yok pili sana nereden bulacam?" Koduğumum orta çağı mı? Güzel. Karakterim bile bozulmaya başladı.
Ve kulağımı yastıkla kapatsam bile zihnime zihnime konuştuğu için susturamıyorum.
-"Pil bulabilir misin?"
Rıfat-"BENi RAHAT BIRAK LAN!" dedikten hemen sonra biri kapımı açtı. Miras'ın öğrencisi ve benim oda komşum. Tennis Louder. Eskiden asil bir lordun kızıymış lakin babası Noz'un emri ile idam edilmiş. Ve kız da buraya tövbe etmek için gelmiş. Miras da tövbeden fazlasını yapıp öğrencisi olarak kabul etmiş. Miras'ın öğrencisi olan önceki hayatını geride bırakır. Benim dışımda herkes bıraktı. Ben mecburiyetten buraya geldim ve geri dönme şansım var. Onun için sıfırdan bir hayat istemiyorum.
Tennis-"Rıfat, ne oldu? Yine mi zihnin susmuyor?"
Rıfat-"Seni uyandırdım kusura bakma. Evet, susmuyor."
Tennis-"Eski bir pişmanlığın falan mı var acaba?" Elindeki lambayı diğer eline aldı. (Onlarda lamba farklı bizde gaz lambası vardı ama onlarda bir kürenin içini garip bir sıvı doldurup içine küçük bir yanan dal atıyorlar ve içindeki sıvı bitene kadar ateş yanıyor, istersen söndürebiliyorsun.)
Rıfat-"Eski pişmanlığımın pil istediğini sanmıyorum."
Tennis-"Pil nedir?"
Rıfat-"Uzun hikaye, boşver. Benim dünyamdan bir şey. istersen sen geri yat, ben sessiz dururum." Odamın ilerisindeki masaya doğru yürümeye başladı. Masaya oturdu ve elindeki lambayı masanın yanına koydu. Bana gel işareti yaptı. Karşısına oturmamı istiyor. Genelde orada insan... rianlara yardım ederim. Bütün öğrencilerinin odası böyledir. Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum. Bunu filmlerden izleyip yapıyor desem film daha icat edilmedi. En fazla tiyatro. Onu da asiller seyreder ve bu kadar detay olacağını sanmıyorum. Yapmasına izin verdim ve karşısına oturdum.
Tennis-"Bana derdini anlat, ben Miras Stayla'nın öğrencisi Tennis sana elimden geldiğince yardım etmeye çalışacağım." Bu başlangıcı herkes yapar. Ben genelde yarım ağız yapar geçerim. Böyle söylerken utanıyorum lan. Utanç verici bir şey.
Rıfat-"Pil arıyorum."
Tennis-"Rıfat... Dalga geçme. Yardım etmeye çalışıyorum."
Rıfat-"Tamam tamam. Derdim şu, ilk kez ne yapacağımı bilmiyorum."
Tennis-"Ama şu an burada rianlara yardım ediyorsun."
Rıfat-"Ediyorum ama daha fazlasını yapamıyorum. Geri dönmem gerek ama nasıl döneceğimi bilmiyorum. Tek yol dedemin beni bulması ve portal ile beni geri zütürmesi. Ama o babama ihanet etti. Ve beni geri zütürmek için değil öldürmek için buraya gelir."
Tennis-"Peki deden ile konuşamaz mısın? Belki konuşman onun kalbine dokunur."
Rıfat-"Az daha hepimizi öldürüyordu, gözünü bile kırpmadan. Beni buraya hapsetti. Sence konuşarak çözülecek biri mi? Hem o kara zırhlı adam buraya gelirse onu nasıl durduracağımı bilmiyorum."
Tennis-"Senin durdurmana gerek yok. Yüce Miras'ın koruması altındasın. Onun gücü her şeye yeter."
Rıfat-"Nereye kadar? Babam da ölümsüzdü ve onu yenemedi. Miras'ın yenebileceği ne malum?" Tennis bayağı şaşırmıştı.
Tennis-"Baban bir tanrı mıydı?"
Rıfat-"Sen bilmiyor muydun yani? Aslında ben de Miras'tan öğrendim. Babam onun kız kardeşini öldürüp ölümsüzlüğünü almış." Tennis soğuk soğuk terlemeye başlamıştı.
Tennis-"Ba ba bana babanın bi bi Bir Bine olduğunu söyleme sakın."
Rıfat-"Evet?" Soru sorar gibi söylemiştim. O da çığlık atmamak için kendini zor tuttu.
Tennis-"Bunu kimlere söyledin?"
Tennis-"Sadece sana ve Miras'a."
Tennis-"Bir Bine Kral Omnu Tier'i öldüren kişi."
Miras-"Babası değil benim kız kardeşim Kim Stayla öldürdü." Tennis ayağa kalktı ve hemen diz çöktü. Ben ise sadece ayağa kalkıp Miras’a doğru döndüm. -
-
1.
+2Lan Rıfat Bir Binenin oğlu mu?
Ulan seriye bak nasıl denk geldi. Hikaye bitince pm at. Elinle siper et. iki elinle siper et -
-
1.
+1Kanka hani geçen hikayede 2 çocuğu oldu, biri Rıfat diğeri Halis. Bir de Rıfat(B) var o da Bir Bine'nin babası. Kısa özet geçmek gerekirse böyle.
-
2.
+2Eyvele başkan
-
1.
-
1.
-
13.
+3Rıfat-"Seni de mi uyandırdım?"
Miras-"Ben uyumam. Vücudumun uykuya ihtiyacı yok. Ve Tennis haklı. Başka kimseye babanın Bir Bine olduğunu söyleme. Baban kralı öldürmemiş olabilir ama bir çok askeri katletti ve iç savaşa neden oldu."
Rıfat-"Babamın günahlarını ben sırtlanacak değilim."
Miras-"Ama halk babanın günahlarını sana yükler. Onun için kimse hiçbir şey bilmemeli. Tennis, kimseye söylememen konusunda sana güveniyorum."
Tennis-"Elbette tanrıçam."
Rıfat-"Bana kız kardeşin hakkında daha fazla bilgi vermelisin."
Miras-"Neden kız kardeşim hakkında bu kadar bilgi istiyorsun ki?"
Rıfat-"Çünkü babamın bilinen tek düşmanı Kim Styla."
Miras-"Ve o da öldü. Bir daha bu konuyu açmamanı rica ediyorum."
Rıfat-"Tamam tamam anladım. Şimdi müsaadenizle, biraz uyuyacağım."
Miras-"Şunu da iç. Zihnin dinginleşir."
Rıfat-"Gerek yok. Neden bilmiyorum ama şu an konuşmuyor."
Miras-"Ben yine de bunu buraya bırakıyorum. Lazım olursa kullanırsın. Hadi uyuyun." dedi ve Miras gitti. Tennis ayağa kalktı ve:
Tennis-"Tanrının çocuğu olduğuna inanamıyorum."
Rıfat-"Tennis. Seninle açık konuşacağım. Babam tanrı falan değil. Daha ailesini bile korumaktan aciz, sırlar saklayan biriydi. Ve onun sırları beni buraya sürükledi. Onun için müsadenle, uyumak istiyorum."
Tennis-"Benimle sırrını paylaştığın için teşekkürler. Eğer için sıkılırsa benimle konuşabilirsin."
Rıfat-"Bu ilk ve sondu. Aciz kalmak hiç benlik bir durum değil. Hadi sana iyi geceler." Tennis lambasını aldı ve odadan çıktı. Ben de yatağıma geri yattım. Sonunda uyuyabilirim. Ama oda çok sıcak. Camı açtım ve öyle uyudum. -
-
1.
+1Miras-"Şunu da iç. Zihnin dinginleşir."
Zehir değilse bir şey bilmiyorum hadi!
-
1.
-
14.
+3KÜÇÜK BiR BiLGiLENDiRME
Rıfat(B)-"Bir Bine'nin babası"
Rıfat-"Bir Bine'nin oğlu"
Halis-"Bir Bine'nin oğlu"
Halis(B)-"Bir Bine'nin kayınpederi." -
-
1.
+2Adam taşlıyor kaçın!!!
-
-
1.
+2Öyle ölmezsin roket atacağım sana Rıfat gömmüştür bir yere :D
-
2.
+2Rıfat bu yapar tabii. Harbiden oraya gömmese kavga ederdik zaten. Öngorüleri yüksek ama Filizi bulamadı amk salağı :D
-
3.
+2Bir insan kendi karakterini nasıl gömer? Rez alın iki şukuya anlatırım.
diğerleri 1 -
1.
-
1.
-
15.
+3Sabah beni uyandıran ses yine zihnimden gelen ses olmuştu.Tümünü Göster
-"Offfffff. Çok sıkıldım." Gözlerimi açtığımda ilk hissettiğim şey sıcaktı. Hava çok sıcak lan. Camı kontrol ettim ve cam da açık. Ama cidden çok sıcak. Dışarı mı çıksam acaba? Üstümde ne var ne yoksa çıkardım. Daha sonra bunları yıkarım. Şimdi yeni kıyafetler giyinmeliyim. Ama hiç giyinesim yok. Sadece don giyindim ve masaya oturdum.
-"Pil bulman lazım. Yoksa sıkıntıdan patlayacağım."
Rıfat-"Bir sus artık. Zaten çok sıcak."
-"Offffff" Odamın kapısında biri gözüktü. Koskoca tapınakta bir tek ben ve o erkek. O rian erkeği ama neyse. ismi Rya Semin. Onun da hikayesi şöyle; ailesi onu çapulcunun birine satmış. Daha sonra bunu hırsız olarak yetiştirmişler ve gerçekten de bu işte bayağı iyi olmuş. O kadar ki en son Kral Gon'un cübbesini çalmış. Ve ona bu görevi veren kişi yakalanınca doğal olarak bu da yakalanmış. Miras ona çocuk olduğu için teklif sunmuş ve o da canını kurtarmak için kabul etmiş. Şimdi de burada.
Rya-"Öldük de cehenneme mi düştük?"
Rıfat-"Cehennnem daha soğuktur buradan. Dün akşam soğuktu daha. Gece bir ara uyandım o zaman ısınmaya başlamıştı."
Tennis-"Bugün çok sıca AAAAK" Tennis tam içeri girecekken çığlık attı ve gözlerini kapattı.
Rıfat-"Ne oldu?"
Tennis-"ÜSTÜNE BiR ŞEYLER GiYiN!" şu mahremiyet mevzusu bari burada değişik olsaydı. Bizim dünyadaki orta çağdan bir farkı yok.
Rıfat-"Emredersiniz Leydi Tennis." dedim ve birkaç parça kıyafeti giyinmeye başladı. Rya da dediğime güldü.
Tennis-"Bana leydi diye hitap etmemeni söylemiştim. Eskiden leydiydim." Rya onu duymamazlıktan geldi ve:
Rya-"Bu sıcağa bir çare bulmamız lazım."
Tennis-"Evet, çok sıcak. Ben de size bunu haber vermeye gelmiştim. Miras bugün bizi serbest bıraktı. Sıcaktan dolayı kimse gelmez bugün."
Rıfat-"Gözlerini açabilirsin. Serbest bıraksa ne olacak ki? Sıcak hala sıcak."
-"Pilllll lazımmmm"
Rıfat-"Hay piline senin!"
Rya-"Ne pili? Pil ne?"
Tennis-"Kendi dünyasında bir alet miymiş neymiş. Ben de bilmiyorum."
Rya-"Kürek gibi mi?"
Rıfat-"Daha çok telefonum gibi."
Rya-"O sihirli alet gibi mi? O hala çalışmıyor mu?"
Rıfat-"Şarjı bitti ve kapandı. Enerji üretmek için birkaç alet yaptım ama bu hızda anca 6 yıla şarjının yarısı dolar."
Rya-"Şarj nedir?"
Rıfat-"Amaan. Boşverin. Sadece soğuk bir su içmem lazım."
Tennis-"O konuda da kötü bir haberim var." -
16.
+4Rıfat-"Sakın bana soğuk suyumuz kalmadı deme."
Tennis-"Soğuk suyumuz vardı ama nedensiz bir biçimde soğuk sular bile ısınmış."
Rıfat-"Küresel ısınmaya falan mı girdi acaba burası?"
Tennis-"Küresel ısınma mı? O ne demek?"
Rıfat-"Benim söylediğim terimleri boşverin. Şimdi atmosfer diyeceğim o ne diyeceksin anlatmaya kalksam angiblopedilerce bilgi anlatacağım."
Rya-"Angiblo... "
Rıfat-"SAKIN SORMA!"
Rya-"Hahaha. Tamam kızma dalga geçiyorum."
Rıfat-"O kadar sıcak ki dalga geçilmeye bile gelemem şu anda. Miras'ın bu sıcak hakkında bir çözümü var mı?"
Tennis-"O da zaten çözüm aramaya gitti."
Rıfat-"Keşke ben de gezgin olsaydım. Çözüm aramaya diye serinlemeye giderdim."
Rya-"Ne demek istiyorsun? Tanrıça Miras yalan mı söylüyor?"
Rıfat-"Onu demek istememiştim... Niye ben sırf Miras'a tanrıça eki getirmiyorum diye her lafımı ona saygısızlık olarak düşünüyorsun?"
Rya-"Tanrıça Miras'ın kafasının dikine gidiyorsun, Tanrıça Miras'ın emirlerine arada karşı geliyorsun... Daha sayayım mı?"
Rıfat-"Tamam tamam anladık. Her koyun kendi bacağından asılır misali. Ben dışarı çıkıyorum."
Rya-"O zaman ben de geleyim. Zaten içerde sıkılmıştım."
Rıfat-"A aaa. Tanrıça Miras'ın evinden sıkıldın yani öyle mi? Bu ne saygısızlık." Dalga geçer gibi söylemiştim. Tennis de güldü. Hatta Rya da tebessüm etti.
Tennis-"Tamam dalga geçmeyi bırakın da hep beraber çıkalım." -
17.
+3Rıfat-"Siz niye benimle geliyorsunuz?"
Tennis-"Beraber gezelim işte. Ayrı gezince ne zevk alacaksın?" Eğer tek başıma gezme isteğimi sürdürürsem susmazlar. Anlaşıldı.
Rıfat-"Tamam, gelin. Ama sizden tek bir çıt duymak istemiyorum."
Tennis-"Konuşmadan gezmek mi olurmuş? Ben hemen hazırlanıyorum." Dedi ve hazırlanmaya gitti. Rya da çıktı.
-"Pil buldun mu?"
Rıfat-"He buldum." Dalga geçmek için söylemiştim. Birden ortam serinledi. Hava sıcaklığı aniden düştü. Yok canım, bana mı öyle geldi? Denemem lazım.
Rıfat-"Yok daha bulamadım. Bulunca... "
-"Neden bana yalan söyledin ki!!!" diyince hava birden çok ısındı. Tahmini 10 derece kadar arttı.
Rıfat-"Dur dur. Sana pil arıyorum zaten. Sadece biraz sabret. Bulunca sana getireceğim. Söz veriyorum." Hava yine serinleşti. Çok saçma.
-"Gerçekten getirecek misin? Yine yalan söylemiyorsun değil mi?"
Rıfat-"Yalan söylemiyorum. Söz getireceğim. Sen neredesin şimdi? "
-"Pilleri buldun mu ki?"
Rıfat-"Hayır da neden pil istiyorsun?"
-"Benim pillerim bozuldu. Onun için yeni iki tane pil lazım"
Rıfat-"Belki pilleri görebilirsem düzeltebilirim" En azından pilin durumuna bakıp gerçekten bozuldu mu görebilirim.
-"Yerim Miras Styla'nın kilisesinin bodrumunda gizli bir kapı var. Oradan geçince bana ulaşırsın. Hemen gel." Buranın bodrumunda mı? Neden bu sesi bir tek ben duyuyorum o zaman?
Rıfat-"Tamam, oraya geliyorum. Beni bekle ve sakin ol." dedim. Sesi kesildi. Şimdi bodruma inmem lazım. -
18.
+2Odadan çıkarken beni Tennis ve Rya'nın beklediğini unuttum.
Rya-"Hava da serinledi. Hadi dışarı çıkalım."
Rıfat-"Siz dışarı çıkın, benim bir işim var. Geleceğim."
Tennis-"Ne işin varm... "
Rya-"Tamam tamam. Biz dışarıdayız." dedi ve dışarı çıktılar. Bu kadar çabuk kabul etmelerini beklemiyordum. Bodruma indim ve gizli yeri aramaya başladım. Bir türlü bulamıyorum. Çıldıracağım. Birden bir düşme sesi geldi. Sesin olduğu tarafa gittim. Tam tahmin ettiğim gibi. Rya ve Tennis. ikisi de yere düşmüşler.
Rıfat-"Burası sevişmeniz için uygun yer değil. Miras'tan izin alın size yatak ayarlar." Tennis hemen toparlandı ve kızardı.
Tennis-"iğrençsin."
Rıfat-"Rya sen tek gelsen fark etmezdim. Ama leydi Tennis böyle gizli olaylara alışık değil. Onu bu kadar zorlama. Kelleni alırlar valla."
Tennis-"Rıfat yeter yaa!"
Rıfat-"O zaman neden beni izliyorsunuz?"
Rya-"Sen ne arıyorsun burada?" Söyleyeceğim ulan!
Rıfat-"Gizli bir kapı arıyorum. Bulabilecek misin?"
Tennis-"Hala dalga geçiyorsun."
Rya-"Dalga geçmiyor. Gerçekten bir kapı arıyorsun. Buraya birkaç kere indiğimde gizli bir kapı olduğunu anlamıştım ama içinde ne var merak etmedim. Tamam ettim ama bakmak istemedim. Ne de olsa geçmişimi geride bıraktım."
Rıfat-"Bana kapıyı bulabilir misin?" Hemen arkasına döndü ve birkaç taşın yerini değiştirdi. Kapı açıldı. Bir de kapı şifreli miymiş? Ortaçağın şifreleri de garip. Ama o şifreyi nereden anladı? Çocuk hırsızlığın dahisi.
Tennis-"Burada ne yapacaksın ki? Sakın bana hırsızlık yapacağım deme."
Rıfat-"Buradan bir şey çaldıktan sonra nereye kaçmamı planlıyorsun? Sadece zihnimde duyduğum ses buraya gelmemi söyledi. Bu sabahki havanın sıcak olmasının sebebi de buydu. Şimdi muhtemelen onu göreceğiz."Bana delirmişim gibi bakmaya başladılar. -
-
1.
+1Burada kaldım. Döneceğim okumaya. Şarj bitiyor :|
-
-
1.
+1Görüşürüz kanka.
-
1.
-
1.
-
19.
+2Tennis-"Rıfat. Bence sen havasız kaldın. Yukarıya... "Tümünü Göster
Rıfat-"Delirme ihtimalimi de göze alarak odaya gireceğim."
Rya-"Bu yaptığımız Tanrıça Miras'ın hoşuna gitmeyebilir."
Rıfat-"Sadece göz atıp çıkacağız. En kötü ne olabilir ki?" Şimdi genelde en kötü ne olabilir ki deyip odaya girdiklerinde genelde ölen filmleri anlatsam kesin beni tutarlardı. Ama düşündüler. Göz atmanın bir zararı olmayacağı kararına vardılar.
Tennis-"Tamam, girelim. Ama sadece göz atacağız."
Rıfat-"Sizi gelmeniz için zorlamıyorum. "
Rya-"içeride belki hazine vardır. Bence girelim."
Tennis-"Hazine olsa ne yapacaksın? Çalacak mısın?"
Rya-"Sadece içeride hazinenin olmasını bilmek bile benim için yeterli. Yavaş yavaş bırakıyorum. Bu arada Rıfat telefonunu vereyim." Dedi ve cebinden çıkardı.
Tennis-"Yine mi çaldın?"
Rıfat-"Yine mi çalmış? Bu kaçıncı çalışın? Doğruyu söyle kızmayacağım." Kaç kere daha çalmış la bu telefonumu. Özellikle de arada kontrol ederim yani. Hiç yokluğunu hissetmedim.
Rya-"ımm... Şey... Neredeyse her gün."
Rıfat-"HER GÜN MÜ???"
Rya-"Hani kızmayacaktın?"
Rıfat-"Tamam. Sakinim. Öncelikle her gün kontrol ettiğim telefonu nasıl çalıyordun? "
Rya-"Çalmıyordum. Ödünç alıyor... "
Rıfat-"CEVAP VER!"
Rya-"Tamam kızma. Aynı ağırlıkta ve aynı hissi verecek malzemeler ile sahte bir telefon yaptım. içindeki malzemelerin ne olduğunu anlamadım ama taş ile yontup tıpa tıp aynı şekli verdim ve içine koydum. Öndeki yeri de kalın cam ile kapladım. Hissi aynı olsun diye camı durmadan yonttum ve ısıttım. Ondan sonra... " Bu pekekent hırsızlıkta çığır açmış.
Rıfat-"Bu kadar yeter. ikinci sorum, telefonumla ne yaptın?"
Rya-"içindeki malzemeleri kontrol... "
Rıfat-"iÇiNi Mi AÇTIN?"
Tennis-"Rıfat sakin ol. Tamam yapmış bir hata... "
Rıfat-"Neden benden istemek yerine çalma gereği duyuyor?"
Rya-"Öyle değerli bir şeyi istesem de vermez... "
Rıfat-"VERiRDiM. Sen beni yanlış tanımışsın Rya. Miras Styla'nın tapınağına gelmenin amacı kendini değiştirmekti. Ama sen hala diğer insanlara güvensiz, sormak yerine çalmayı tercih eden hareketler yapıyorsun. Kendini değiştirmezsen yanında arkadaşın kalmayacak."
Rya-"Merak etmiştim. Özür dilerim. Sormalıydım."
Rıfat-"Neyse, geçti artık. Bir daha hatanı tekrarlarsan affetmem. Şimdi içeri girelim mi?" Rya biraz rahatlamış görünüyordu. Tennis de biraz gergin.
Tennis-"Tamam girelim." dedi ve ben önden yürümeye başladım. Arkamda Rya ve onun da arkasında Tennis vardı. -
20.
+2Kapıyı açtığımızda içeriden dışarıya doğru bir sıcak hava dalgası karşıladı bizi. Oda kocaman ve içeride bunaltıcı bir sıcak vardı. Sıcağın nedeni odanın içinde yanmakta olan kocaman meşale olabilir. Odaya tamamen girdik ve kapı sıcak rüzgardan kapandı. Tennis ince bir çığlık attı. Ben korkmuyordum. Daha çok merak ediyordum. Biraz etrafı dolaştıktan sonra yerde pilleri gördüm. Hemen yanlarına gittim ama piller çok sıcak. Dokunamadım. Pillerden biri patlamış, diğeri de ezik büzük kalmış ama hala kullanılabilir. Sonra ileride el atarisi gördüm. El atarisi mi? Bu dünyada mı? Atari'nin yanına gittim ve elime aldım. Atari sıcak değil. Ve sapasağlam. Sadece pili yok. Yoksa bu yüzden mi istemiş?Tümünü Göster
Rya-"Onlar ne öyle?" Yerdeki pillere bakıyordu.
Rıfat-"Onlar bahsettiğim piller."
Rya-"Bunlar mı elektrik dediğin şeyi hapsediyor."
Rıfat-"Bunlar artık çalışmaz. Bozulmuş."
Tennis-"Elindeki ne?"
Rıfat-"El atarisi. Bayağı eski bir alet. Bizim diyarda oyun oynamak için kullanılırdı."
Rya-"Bununla nasıl oynanıyor ki? Fırlatıyor muyuz?"
Rıfat-"Hayır. Pilleri olsa gösterirdim. Ama bu buraya nereden gelmiş?"
-"Sonunda gelmişsin. Pilleri düzeltebildin mi?" Arkamızda bir şey konuştu.
Tennis-"Rya. Korkutmasana. Sesini inceltmen hiç komik değil."
Rya-"Ben bir şey yapmadım."
Rıfat-"Sesi siz de mi duydunuz?"
-"Arkanızdayım." Meşalenin tarafından geliyordu. Arkamı dönmeye korkuyorum. Karşıma ne çıkacağı belli değil.
Tennis-"Biri artık arkasını dönsün. Ben korkuyorum dönmeye."
Rya-"Ben de."
Rıfat-"Yani yine bana kaldı." dedim ve yavaş yavaş arkama döndüm. Arkamı döndüğümde yanan meşaleden başka bir şey yoktu.
Rıfat-"Kimse yok"
Rya-"Ben bir ses duymuştum ama."
Tennis-"Ben de. Acaba meşalenin arkasında bir yerde mi? Oda kocaman ne de olsa."
-"Buradayım." Dedi ve meşaledeki ateş şekil almaya başladı. Korkudan kımıldayamıyorum. Aslında bunlara alışık olmam lazım ama yine de vücudum hareket etmiyor.
Rya-"Bir şeyler oluyor. Gitmeliyiz."
Tennis-"Zarar verecek gibi durmuyor. Zarar vermek istese yerini söylemezdi." Biri telaşlı, biri ise sakin. Ben ise korkudan hareket edemiyorum. Ateş son şeklini de aldı. Bu bir tür kuşa benziyor. Düşündüğüm şey mi bu? Anka mı? Neden korkuyorum? Beni buraya çağıran o ama korkan kişi benim. Acınasıyım.
Anka-"Sonunda geldin. Arkadaşlarını da getirmişsin. Bir dakika." dedi ve kafasıyla bana yaklaşmaya başladı. Rya önüme geçti ve:
Rya-"Rıfat'a zarar vereceksen önce beni geçmen lazım."
Anka-"Hedefim herhangi birinize zarar vermek değil. Yalnızca ondan garip bir koku yayılıyor." dedi ve kafası Rya'nın üstünden geçerek bana ulaştı. Yere düştüm. Korkudan geri çekilmek istedim. Ama çekilemedim. Kaçamayacak kadar korkuyorum. ilk baş bir iki kere sıcak hava dalgası geldi ve sonra hızla kafasını geri çekti.
Anka-"Leş gibi ejderha kokuyorsun."
başlık yok! burası bom boş!