-
76.
+1GÜNÜMÜZ
IMDAN (KHEAN)
Bıçağımın kırılınca sanki gerçekten Kim Styla ölmüş gibi hissettim. O bıçak ile her zaman yanımda gibiydi. içim parçalanıyor. Duygularımı kilitleyebildiğimi sanıyordum. Şu an zayıflık gösteremem. Karşımdaki normal biri değil. Herhangi bir diyardan olduğundan bile şüpheliyim.
Kara-“Bıçağın da kırıldı. Pes et ve bana Halis’in yerini söyle. Yoksa öleceksin.”
Khean-“Yıllardır ölüm için bekliyorum. Çok uzun yaşadım ben. Ama ölümüm senin elinden olmayacak. Çünkü senin zayıflığını biliyorum.”
Kara-“Zırhımda birkaç delik açman beni zayıf düşürmez.”
Khean-“Biliyorum. Onun için bunu yapacağım.” Tüm enerjimi onun üzerine atlamak için toplamaya başladım. Bu kadar hızı kontrol edebileceğimden emin değilim. Hatta bu kadar hızlı atladıktan sonra yaşayabileceğimden bile emin değilim. Ama başarırsam o da ölür. Sonunda enerjimi toparladım ve ona doğru atladım. Ne yapacağımı anladığında kaçmaya çalıştı ama çok yavaş. Eğildi. Kaskının boşluğundan son anda tuttum ve kaskını çıkartabildim. Yere çakıldım. Başardım. Kaskı elimde. Ama vücudum daha fazla kımıldayamaz. Yere çok sert düştüm. Birden fazla kemiğim kırıldı. Galiba burada öleceğim.
Kara-“Rıfat. Bu diyardan git.”
Rıfat-“Sakın onu kullanmayın. Enerjiniz…”
Kara-“ÇABUK GiT!!” Portal açıp gittiğini gördüm. Kafamı zar zor kaldırdım ve kara zırhlıya baktım. Arkasını dönüktü. Ten rengi insanların rengine benziyor. Enerjiden bir varlık olduğunu düşünmüştüm. Bir insanmış. Bana doğru döndü. Ve gördüğüm kişi karşısında yumruğumu sıkmaya başladım. Karşımdaki kişi Bir Bine. Kim’i öldüren kişi. Lanet olsun. Ayağa kalk… Vücudum ayağa kalk. AYAĞA KALK!
Kara-“Beni gerçekten sinirlendirmeyi başardın. ismini unutmayacağım Khean. Şimdi artık öl. Alan sıfır…” Her taraf kararmaya başladı. -
77.
+1Lotus-"Eğlenceli mi?"
Rıfat-"Zamanı geldi. Demirci'ye geri dönelim." Ve demirciye önden yürümeye başladım.
Demirciye tekrar vardık.
Rıfat-"Çiviler hazır mı?"
Demirci-"Evet evet. Ellerimle titizlikle dövdüm. 10 tane çivi. Miras işyerimi kutsasın."
Rıfat-"Umarım hoşuna gider ve kutsar. Peki işlerin nasıl?"
Demirci-"işler zaten hep kesat. Söylentileri duydun mu?"
Rıfat-"Söylenti mi? Neymiş söylenti merak ettim."
Demirci-"Benden duymuş olma ama Kraliçe Noz'un ölüm yıldönümü adına bir kutlama düzenleyecekmiş. Hem de Juten Antlaşması ile beraber."
Rıfat-"Juten antlaşması nedir?"
Demirci-"Şu Noz ile savaşıp pes eden askerlerin normal asker olması ile alakalı şartnameler. Daha şartlar belli değilmiş ama ben öyle duydum. Kraliçe de çok vurdumduymaz. Hazinede para 3 ay anca idare eder ama ölüm yıldönümü için para harcıyor."
Lotus-"Juten antlaşmasını size kim söyledi?"
Demirci-"Kimse söylemedi. Halk arasında yayılan söylenti sadece. Siz de çivilerinizi aldıysanız gidin de Miras dükkanımı kutsasın."
Rıfat-"Dükkanın kutsanacak eminim de sen içinde olamayacaksın." Lotus işaret etti ve askerler demirciyi yakalayıp diz çöktürdüler. Lotus başlığını çıkardı.
Demirci-"K k Kraliçe Lotus!"
Lotus-"Rıfat. Sen beni dışarıda bekle. Beni bu halimdeyken görmeni istemiyorum."
Rıfat-"Hangi halinizdeyken?"
Lotus-"Gözlem gücün çok iyi ama benim geçmişimi araştırmaya başlamadığını varsayıyorum. Bana demir prenses lakabını vermişlerdi. Kalbimin demir gibi sert olduğunu söyleyenler olurdu. Ve muhtemelen tahta benim değil de Noz'un oturmasının sebebi buydu. Tek başıma ... krallığını kurduğumda düşünecek çok vaktim olup bu halime geldim. Şimdi işler biraz çirkinleşecek. Onun için dışarıda beklemeni istiyorum."
Rıfat-"Nasıl isterseniz." dedim ve dışarı çıktım. Ve lakabını da biliyordum. Sadece kendi gözlerimle görmek istemiştim ki bunu şimdilik kraliçenin kendisinin itiraf etmesiyle yetineceğim. içeriden çoktan demircinin çığlıkları gelmeye başlamıştı. Her şey güzel gidiyor.
-"Sonunda buldum seni!" arkamı döndüğümde dikenli adam orada duruyordu. Lanet... Daha çok erken. Daha hazır değil. Planım... -
78.
+117 GÜN SONRATümünü Göster
Gezginin bulunduğu yere gitmem 17 günümü aldı. Bu pek iyi bir haber değil. Yerini değiştirmiş olabilir. Umarım değiştirmemiştir. Üstüme kamuflaj kıyafetimi geçirdim. Her tarafımda tüy ve bir de sahte gagam var. Ama çok gerçekçi yapılmış. Kendime sudaki yansımamdan bakınca anladım. Gerçekten o tapınakta işini bilen kişiler çok fazla var. Gagamla dudaklarım arasındaki yeri ayarlamam biraz sürdü. Normalde ustalarda dudak olmadığı için kolay ayarlanıyor ama bende dudak olduğu için sıkıntı çektim. Ve sonunda ayarladım. Şehre girebilirim.
Şehrin ismi Anuad 10921. Anuad’ın hikayesi burası eskiden shishi’lerin beslenme alanıymış. Yani shishiler burada imdanların doğmasını ve büyümesini bekler, yetişkinliğe ulaşıp çocukları olduğunda da yetişkinleri yerlermiş. Ve onlardan doğan çocukları da yedikleri yetişkin imdan etinin artığıyla besler, sonra kaybolup tekrar büyümelerini bekler ve bu şekilde devam edermiş. Bir gün bir çocuk doğmuş. ismi Anuad. Tabii ki onun ebeveynleri de yenmiş. Ama çocuk çok garipmiş. Shishiler ile konuşabiliyormuş. Gel zaman git zaman çocuk büyümüş, evlenmiş ve karısı hamileymiş. Çocuğu olunca Shishilerin köye saldıracaklarını biliyormuş ve onlara saldırmamaları için konuşmaya gitmiş. Shishiler de eğer onları besleyecek bir şey bulursa köyüne saldırmayacağını söylemiş. Ve Anuad da kabul etmiş. Düşünmüş düşünmüş ve bir çözüm bulmuş. Yavru shishilerden birini kaçırmış ve öldürmüş. Bir mağaraya da cesedini sürüklemiş ve mağaranın en sonuna koymuş. Etinin büyük bir kısmını kesmiş ve mağaradan çıkmış. Daha sonra shishilere bu eti vermiş ve bu et shishilerin hoşuna gitmiş. Yamyamlık yaptıklarını bilmiyorlarmış. Bu kadarı az bize daha fazla ver demişler. O da cesedi sürüklediği mağarayı işaret etmiş ve orada bol bol bu etten var demiş. Mağara zifiri karanlıkmış. Diyarın karanlığından gözleri karanlığa alışık olsa da o mağarada önlerini görmeleri imkansızmış. Etin kokusu da oradan geliyormuş. Shishiler kokuyu da alınca hepsi o mağaraya koşmuşlar. Anuad da planını gerçekleştirmiş ve dağın üstündeki taşı ayarladığı gibi mağaranın kapısının önüne düşürmüş. Tabi shishiler panik yapmış. Çıkmak için yol aramışlar, hatta yalvarmışlar ama nafile. Ve hepsi mağarada açlıktan ve susuzluktan ölmüş. Anuad da bir kahraman ilan edilmiş ve şehre onun adı verilmiş. 10921 de Anduan gelene kadar shishi tarafından öldürülen imdan sayısıymış.
Pek rahat değilim. içimde bir huzursuzluk var. Babamı orada gördüğümden beri kendimi toparlamaya çalışıyorum. Ama sürekli bir dikkat incinlığım var. Av olsam çoktan ölmüştüm. Şimdi geriye gezginin yerini bulmak kaldı. Bana verdiği kağıtta pek fazla bilgi yok. Sadece bu şehirde olduğunu biliyorum. Sora sora öğrenmem daha iyi olur. Herkes koşuşturuyor. Bir şeylere hazırlanıyor gibiler. Birinin yanına gittim ve:
Halis-“Merhaba yoldaş. Ben batı Hırenksi’den geliyorum.” Orası buraya en uzak yer. Bunu söyleyerek ona yorgun bir gezgin olduğumu belirtmek istedim. Sorumun cevabını daha hızlı verir.
Karga-“Merhaba yolcu. Yıllardır yürüyor olmalısın. Buraya ne için geldin?”
Halis-“Gezgin Outanis’i görmek için geldim. En son burada olduğunu duydum.”
Karga-“Evet. Burada kalır. Köyünde bir sorun mu var yolcu?”
Halis-“Köyüm ınd hastalığı ile boğuşuyor. Onu bulmam çok önemli.”
Karga-“Kendisinin yerini ben de bilmiyorum. Ama bu akşam meydanda olacak. Konuşmasından sonra ona derdini anlatabilirsin. Hem biraz dinlenmiş olursun.”
Halis-“Konuşma mı? Ne konuşması yapacak?”
Karga-“Yıllardır yürüdüğün için tarih bilgin şaşmış olmalı. Bugün Bir Bine günü.” Bir Bine günü mü?
Halis-“Bir Bine günü mü? Şu insan olan Bir Bine mi?” Lütfen başka bir Bir Bine olsun.
Karga-“Elbette ki o. Yorgunluk başına vurmuş olmalı. Şu tarafta bir han var. Ucuz bir handır ama kaliteli bir hizmet verir. Orada kalmanı ve akşama kadar kafanı dinlemeni tavsiye ederim.”
Halis-“Evet. Gerçekten de yorgunum. Bir Bine’nin gününü neden kutluyorduk? Sormamın nedeni kafama bir şey takılınca uyuyamıyorum.”
Karga-“Elbette ki Kim Styla denen mendeburu öldürdüğü için. Onun sayesinde…” Yumruğumu sıktım.
Halis-“Daha fazla konuşmayın. Verdiğiniz bilgi için teşekkürler. Dediğiniz hana gideceğim.”
Karga-“Haa tamam. Kendine iyi bak yolcu.” Dedi ve işinin başına döndü. En son yumruklarımı ne zaman bu kadar sıkmıştım? Babamın gerçek yüzünü bu şekilde göreceğimi düşünmemiştim. Bütün diyarı onun Kim Styla’yı öldürüşünü kutluyor. Anlamıyorum. Anlayamıyorum. Sırf bu diyarı koruyabilmesi için Khean’a dövüş eğitimi verdi. Bizim sayemizde bu kadar rahat yaşayabiliyorlar. Kim Styla sayesinde bu kadar rahat yaşayabiliyorlar. Ama onun ölümünü kutluyorlar. Onu öldürmeliyim.
Handa oda tuttum ve odama çıktım. Yatağa yattım ama rahat edemiyorum. Yani yatak çok rahat ama ben bu kadar rahat olmasından rahatsız oluyorum. En iyisi yere yatmak. Yataktan kalktım ve yere yattım.
Alduin-“Canın sıkkın gibi. Bir sorun mu var?”
Halis-“Babam nasıl biriydi hatırlıyor musun?”
Alduin-“Pek hatırlamıyorum. Sadece bize meyvenin suyunu verdiği zamanı hatırlıyorum.”
Halis-“iyi biri miydi yani?”
Alduin-“iyi veya kötü göreceli bir kavramdır.”
Halis-“Peki senin için nasıl biriydi? iyi mi, yoksa kötü mü?”
Alduin-“Saf desek daha doğru olur. Onda hatırladığım tek özellik saf biri olmasıydı.”
Halis-“Yani babam kolay manipule mi edilir sence?”
Alduin-“Saf olmak demek aptallıkla aynı anlama gelmez. Saf olmak yani düşüncelerine körü körüne bağlıydı. Tek bildiğim kendi sevdiklerini korumak için herkesi karşısına alabilirdi.”
Halis-“Yani kendi sevdiklerini korumak için başkalarının sevdiklerini öldürebilecek biriydi.” Sessiz kaldı.
Halis-“Duymak istediklerim bunlardı. Yardımın için teşekkür ederim.”
Alduin-“Rica ederim. istersen uyu, yorgun hissediyorsun.”
Halis-“Görevim bitene kadar uyumaya ihtiyacım yok.”
Alduin-“Işığa inanıyor musun?”
Halis-“Zihnimi karıştırırken izin alsaydın bari. Şu an ışık benim inanabileceğim tek şey. O bir tanrı değil, o bir insan değil, imdan değil veya bir ejderha… Işık herkesin içinde olan bir şeydir. Karanlığı yok sayar. Ben sadece yaşadıklarında ulaşamadıkları ışığa ölünce ulaşacaklarını umuyorum. Senin bana öldürmek kötüdür gibi bir şey söylemeni umuyordum.”
Alduin-“Bizim de inancımız seninki ile neredeyse aynı. Sadece bir görevimizi tamamladıktan sonra ölmeyi bekliyoruz. Ölünce de toprak olup gezegenimizdeki katmanı dolduruyoruz. Ölüm bizim için bir şeref. Sen de ölümün onları yüksek bir mertebeye ulaştıracağını düşünüyorsun. Ama senin onları öldürmen ne kadar doğrudur orasını bilmiyorum.”
Halis-“Akşam oldu. Gitmeliyim. Katılmam gereken bir kutlama var.” Dedi ve Alduin ile bağlantımın kesildiğini hissettim. Ben de yerimden kalktım ve dışarı çıktım. -
79.
+1Her yerde baltalar var. Çocukların elinde, büyüklerde… Bu baltalar bana bir yerden tanıdık geldi. Evet, hatırlıyorum. Babam kara zırhlı kişi ile dövüşürken bu baltayı kullanmıştı. Birden elinde belirmişti. O zamanlar saf biriydim ve sadece uyumayı seviyordum. Zamanla geçen eğitimde kendimi dizginlemeyi, uyumadan da dinlenmeyi öğrenmiştim. Ama hala güçlü değilim. Biliyorum, çünkü kendi gücümle değil limit aşmanın gücü ile ustayı öldürebildim. Gezgini bu kalabalıkta nasıl öldüreceğimi de bilmiyorum. Sadece yanından normal biri olarak geçsem fark eder mi? Veya orada bir tiyatro sahnesi kuruluyor. Oraya çıkınca gizli bir köşeden iğne atarak mı öldürmeliyim? Birden çok yol var ama bir kez fark ederse kaçabilir. Gözcü kolaydı, çünkü tek başına yaşıyordu. Ve eğer fark edip kaçsaydı bile yardım isteyeceği bir kişi bile bulamazdı. Ama gezginde bir kere ıskalarsam bir daha fırsatım olmaz. Şehrin gardiyanlarından kaçarken onun izini kaybedebilirim. Kesin bir ölüm düşünmeliyim. Arkamdan biri omzuma dokundu. Refleks olarak hızla arkama döndüm ve elimi bıçağıma zütürdüm. Yanıma yaklaşırken hissetmedim bile. Çok sessiz geldi. Bıçağımı çekeceğim elimi tuttu ve sıktı. Bıçağımı kınında bırakmak zorunda kaldım. Kafamı kaldırdığımda genç bir imdan gördüm. Acaba bizden biri mi? Herhalde ışıktan biridir. Ama çok güçlü biri olmalı. Çünkü yapacağım her hareketi saniyesinde tahmin etti ve durdurdu.Tümünü Göster
-“Eğitimin daha ham. Sana erken görev vermiş.”
Halis-“Sen de kimsin?”
-“Benim kim olduğum önemli değil. Önemli olan senin bundan sonra ne olacağın.”
Halis-“Ne demek istiyorsun?”
-“Suikastte temel kuralları biliyor olmalısın. izini bul, öldür ve yakalanma.”
Halis-“Bunu neden bana anlatıyorsun ki?”
-“Gezgini öldürmek istiyorsan direk karşısına çık ve kalbine bir bıçak sapla. Ondan sonra da doğu kapısına kaç. Seni orada bekliyor olacağım.”
Halis-“Sen de kimsin söylesene?”
-“Bu görevi de başarırsan söyleyeceğim.” Dedi ve birden kayboldu. Görünmez mi oldu? Hızlı bir şekilde mi gitti? iyi ki rakibim değil. Eğer rakibim olsa çoktan ölmüştüm.
Eğitimimin hala yeni olduğunu söyledi. Bunu ben de biliyorum. Güçsüz olduğumu. Ama şu lanet limit aşı kullandığım için bu göreve erken gitmek zorunda kaldım. Dikkatimi tekrar toparlamalıyım. Derin derin nefes aldım. 3 saniye sonra zihnim toparlandı. Görevim gezgini öldürmek. Bir yer buldum ve gösteriyi izlemek için oturdum. Muhtemelen gezgin de orada konuşma yapacak. Sahneden indiğinde de onu öldüreceğim. Şimdilik gösterinin tadını çıkaracağım.
Gösteride ilk önce bu şehrin tarihini anlatan bir tiyatro yaptılar. Orada shishi kostümü giyen çocukları görünce eğer bunu Işık’taki kamuflaj hazırlayan ustalar görseydi ne yaparlardı diye düşünemeden edemedim. Herhalde tüm izleyicilerle beraber oyuncuları katlederlerdi. Böyle rol mü yapılır diye. Ondan sonra birinin hikayesine geçti sıra. Biraz sonra kimin hikayesi olduğunu anladım. Babamın. Babam Outanis’e yaşadıklarını anlatmış. Buradakiler de bu yaşanmalardan yola çıkarak rol yapıyorlar. Babamı oynayan çocuk ya rol yapamıyor, ya da babam geçmişte öyle saf biriydi. Ejderha diyarını bulduktan sonra bir nokta dikkatimi çekti. Orada 4 ejderha ile tanışmış ve onlara isim vermiş. Anne ejderha, Alfa, Beta ve Gama. Daha sonra Gama kaçırılıyor ve babam da onu kurtarmaya gidiyor. Ondan sonra geçen sahne çok garip. Ejderhaları kaçıran kişi Kim Styla çıkıyor. Kim Styla kralı öldürüyor ve Gama’yı geri ejderha diyarına yolluyor. Kız kardeşinin gözünü aldıktan sonra oradan gidiyor. Ama babam oradan ayrılamıyor. Askerler onu durdurmaya çalıştığında ise tüm askerleri katlediyor. Bu babamın gerçek yüzü. Onu durduran şey babaannemin ruhuymuş. Abartılmış bir hikaye gibi duruyor. Kim Styla onu Ejderha Diyarı’nda babamı kışkırtıyor ve onu Ölüm ve Yaşam’ın yanına zütürüyor. O zamanları Alduin, Luka, Linonia ve Charizard da görmüş. En son Kim Styla ile Ölüm ve Yaşam’ın önünde dövüşüyorlar ve Kim kaybediyor. Üstün olmasına rağmen. Bilerek mi yeniliyor? Gerçek dövüşü görmeden bir şey diyemeyeceğim. Kim Styla öldükten sonra anlatıcı “ve böylece dünyamız kurtuldu” diyor ve sahne kapanıyor.
Herkes alkışlamaya başladı. Kim Styla gezginlerin dolaşmasını engellediği için bu diyardaki hastalığa çözüm bulamıyorlardı. Büyük bir hastalık yayılmış ve gezegenin çoğu ölümün eşiğine gelmiş. Babam Kim Styla’yı öldürünce onun yasaları da onunla beraber öldü. Ve gezginler istedikleri gibi diyarlarda dolaşmaya başladılar. Onun düşüncelerini çok yanlış anladılar ve anlattılar. Bir diyarın gelişmesi için o diyarın kendi çözümlerini kendi bulması gerekir. Hazır beslenen diyarlar yok olmaya mahkumdur. Ardından gezgin sahneye çıktı. Outanis. Konuşması bitince sahneden inecek ve onu öldüreceğim.
-“Bence onu şimdi öldürmelisin.” Yanımda oturuyordu. Yine fark edemedim.
Halis-“Herkesin önünde öldürürsem kaçamayabilirim.”
-“Yeteneklerine güveniyorum. Aşağıya bak. Orada askerler bekliyor.” Hem de bayağı asker bekliyor. Neden? Yoksa…
Halis-“Yoksa öldüreceğimi haber mi verdin?” yanıma döndüğümde çoktan gitmişti. Gelmemi bekliyorlardı. Lanet olsun. işime karışıyor bir de. Sahneden başka öldürecek bir yer yok. Ayağa kalktım ve sahneye doğru yürümeye başladım. Askerler önümü kestiler. Rol yapmam lazım.
Halis-“Lütfen gezgin ile görüşmeme izin verin. Köyüm ınd hastalığının pençesinde.”
Asker-“Geçmene izin veremeyiz.” Oradan biri ayağa kalktı. O kişi benim konuştuğum kargaydı.
Karga-“Doğru söylüyor. Bugün bana gezginin yerini sordu.” O karganın ayağa kalkmasını beklemiyordu. Bu işime yarayabilir. Asker sorar gözle gezgine baktı. Gezgin de geçsin diye işaret yaptı. Bana tepeden bakıyordu. Tepeden bakılmaktan nefret ediyorum. Eski beni anımsatıyor. Üzerimi aradılar ve hançerimi aldılar. Hançerin burada garip karşılanmayacağını biliyordum. Çünkü uzaktan geldim diye biliyorlar ve kendini korumak için hançer taşımak bu diyarda garip bir şey değil. Sahneye çıktım ve yanına yürüdüm. Sonunda karşı karşıyaydım. Onu öldürmek için bıçağım yok, kesemi de gardiyanlar aldı. Nasıl öldüreceğim onu? Keşke dilimin altına küçük bir jilet saklasaydım. Aslında onu yanımda dışarı çıkarabilirsem…
Outanis-“Anlat bakalım. Köyün nerede?”
Halis-“Batı Hirenksi’den geliyorum.”
Outanis-“Çok uzun yoldan gelmişsin. Ind hastalığını çözmemiz için ben bir ilaç hazırlayacağım. ilacı sana gardiyanlardan biri ile gönderirim.” Lanet olsun.
Halis-“Siz gelmeyecek misiniz?”
Outanis-“Benim daha önemli işlerim var. Şimdi sahneden inebilirsin.” Bu kadar mı konuşabildik? Ama gözlerinde görebiliyorum. Tedirgin. Alduin’in bahsettiği içgüdüyü biliyor olabilir mi? Sanmıyorum. Bilse çoktan beni yakalatmıştı. Kendi içgüdüsü bu galiba. Sahneden inmeden önce onu öldürmem lazım. -
80.
+1DÜNYATümünü Göster
BiR BiNE (HALiS EJDERHA DiYARINA GEÇMEDEN ÖNCE)
Berkecan-“Bir Bine iyi misin?”
b-“iyiyim diyorum ya kaç kere daha soracaksın?”
Berkecan-“iyi olmana imkan yok. Süleyman abinin ölümüne hiç mi üzülmedin?”
b-“Aylardır yas tutuyorum. Artık yas tutarak kimseyi koruyamam. Kendimi toparlamam lazım.”
Berkecan-“Bu kadar hızlı toparlanman… Neyse. Peki içgüdünü kullanabiliyor musun?”
b-“Hayır. Neden bilmiyorum ama henüz kullanamıyorum.”
Berkecan-“Hmm. Kullanmaya kullanmaya unutmuş olabilir misin?”
b-“içgüdü öyle bir şey değil ki.”
Berkecan-“Tamam tamam detaya girme. iyiysen bir sıkıntı yok. Ben de işime döneyim.” Dedi ve ayağa kalkıp odadan çıktı. Kumarhanedeyim. Koltuğuma yaslandım ve düşünmeye başladım. Neden içgüdümü kullanamıyorum?
Kim-“Çünkü hala güçsüzler gibi düşünüyorsun. Güçsüzler yaşamak için savaşmaya gerek duymazlar. Savaşanların artıklarıyla beslenirler.”
b-“Ben kimin artığıyla besleniyorum peki?”
Kim-“Kendi savaşından kalan eski artıklarla. O kadar gücün varken güçsüzler gibi davranıyorsun. Zamanında savaştın, beni yendin ve nam saldın. Sonra da bu kadar gücü kullanmayı bıraktın. Bu namın bir bedeli olacaktı. Kendini geliştirmediğin için de ailen güçsüzlüğünün bedelini ödedi.”
b-“Peki ne yapmamı öneriyorsun?”
Kim-“Ben sadece bir düşünceyim. Benim bildiğim şeyleri senin de biliyor olman lazım. Diyarları bir bir hakimiyet altına al. Dünyadan başla.” Böyle bir şeyi yapacak biri değilim. Ama yapabilirim de. Bilmiyorum. Kafam çok karışık.
b-“Peki sen neden Rian diyarını hakimiyetin altına almadın?”
Kim-“Cevapları bildiğin soruları sorma… Ama yine de cevap vereyim. Benim yanımda bir de Miras vardı. ikimiz de ölümsüz olduğumuz için ben ne kadar diyarı almaya çalışsam da her seferinde karşıma çıkacaktı.”
b-“Ve benim dünya hakimiyetimi alabileceğimi mi düşünüyorsun?”
Kim-“Sen ölümsüzsün. istersen dünyada kendini tanrı bile ilan edebilirsin.”
b-“Peki bundan kazancım ne olacak? Zaten sahip olabileceğim her şeye sahibim.”
Kim-“SahipTiN. Ailen artık yok ve onları getirecek gücün de yok. Grymin Shoum seni tanımalı ve sana gezgin gücünü geri vermeli. Hem baksana, tahtında oturmuş çocuklarına olanları izleyip gülüyordur belki şu anda.”
b-“Grymin Shoum öyle biri değil.”
Kim-“Nasıl biri peki? Dur tahmin edeyim, iyi, hoşgörülü, kendini sadece görevine adamış… Bunları mı diyecektin?”
b-“Sadece herkesin sorununu çözemeyeceğini söyleyecektim.”
Kim-“Senin sorununun tek çözümü sana geçici süreliğine gezginliğini vermesiydi. Onu bile yapmadı. Ve sen de onu mu savunuyorsun?”
b-“Savunmuyorum. Sadece aklımdan geçeni söyledim.” Kapı tıkladı ve ben de gir dedim. Derya içeri girdi.
Derya-“Bir Bine abi sizden bir ricam olacaktı.”
b-“Söyle, dinliyorum.”
Derya-“Abi bugün erken çıksam olur mu?”
b-“Neden erken çıkacaksın?”
Derya-“Annem için ilaç…” arkasında bir portal açıldı ve kızın arkasında babam belirdi. Elinde silahı kafasına tutuyordu. -
81.
+1Yerimi şöyle kapayım, geç kaldım biraz ama olsun.
-
82.
0Yaz dostum
başlık yok! burası bom boş!