/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +3
    Uyandığımda bezden bir tavan gördüm. Neredeyim ben? Ha. Ork diyarındaydım. Kolum ağırıyor. Kaldırıp bakmak istesem de bakamadım. Fazla ağırıyor.

    Koum-“Fazla kımıldatmasan iyi olur. Kemiği anca yerine oturttum.” Kemiği yerine mi oturttu? Haa. Hatırladım. Ben Rolas’a attığım yumruktan sonra kolum ters dönmüştü. O zaman acımıyordu. Ama şimdi çok fena ağırıyor.

    b-“Ne zamandır baygınım?”

    Koum-“Uzun bir süredir baygınsın. Yaklaşık 16 saat kadar.” 2 gün durmadan çalıştım ve uyuya uyuya 16 saat mi uyudum? Keşke iyileşene kadar uyusaydım.

    b-“Bu diyarda çok fazla kaldım. Gitmem lazım.”

    Koum-“Kolun bu haldeyken dünyana gitmen pek akıllıca hareket olmaz.”

    b-“Şu an 2 gün gerideyim zaten. Eğitim için dahi olsa fazla durmamam lazım burada. Rian’da bilgi toplamam da önemli.”

    Koum-“Hislerini anlıyorum fakat kendini çok zorlama.”

    b-“Biliyorum ben dersimi aldım. Alfa, Beta ve Gama da zamanında beni uyardılar. Bir daha o hataya düşmem.” Ayağa kalktım. Sızlasa da yine de idare edebilirim.

    Koum-“Al. Şunu da iç.” Yine o içeceği uzattı mk. tak gibi tadı var. Ama kemiklere iyi geliyor yani. Sorun yok. Tek dikişte içtim. Bir an kusacakken bu yılki kusma kotamı doldurduğumu düşündüm ve kendimi tuttum.

    b-“Ben gidiyorum o zaman.”

    Koum-“Fazla uzun zaman kalma. Hemen geri gel. Dediğin gibi vakit az. Senin dünyada rahat geçirdiğin zaman senin aleyhine.”

    b-“Tamam tamam biliyorum. Öyleyse gidiyorum.” Dedim ve dünyaya geri döndüm.
    ···
  2. 27.
    +3
    Berkecan ile en son parktaydım. Evet. O da gitmişti. Şimdi ne yapsam diye düşünürken aklıma kolum geldi. Bu kolla dünyada durmamam mantıklı olur. Eğer kaypak görürse beni kesin evden atar bu sefer. Durmadan kurtarıyor zaten muallak. Yok tamam kurtarsın teşekkürler de her kahvaltıda, işe giderken, işteyken, işten gelirken, yatarken, uyandığı zaman… Her anımda “ben senin hayatını kaç kere kurtardım sen hala bir tak olamadın lan pekekent. Seni alacağıma eve huur alaydım en azından onu tek yaralayan ben olurdum.” diye söylenmesi zaten yetiyor. Aman bir daha kurtarmasın. O zaman ejder diyarına gideyim. Bakalım Alfa uyanmış mı? Açlığıma odaklandım ve Ejderha Diyarı’na gittim.

    Gittiğimde hala uyuyordu. Yumurtalar da hala kımıldamıyor. Keşke uyansan be. Biraz sohbet edebilsek, beni işten kaçtığım için azarlasan vs. Ne bileyim. Sanki uyuyordan çok ölü gibi. Beta’yı çağırabilsem bari. Hahaha. Aslında bir şey aklıma geldi. Uçuruma doğru gittim ve aşağı atladım. Tamam. Salaklık ettim. Tam düşerken odaklanıp dünyaya geri dönerim diyordum ama düşüş hızım yüzünden beynim çalışmıyor. Lan. LAN ÖLECEM. Odaklan. Odaklan. Hasgibtir. Odaklanamıyorum. Kolum da acıyor. Lan. LAAAANN. Son anda havada beni bir şey yakaladı. Zaten tahmin edersiniz kim olduğunu. Beta. Hemen aşağı katmana indirdi ve beni biraz yukarıdan aşağı yüzüstü bıraktıktan sonra karşıma geçip bana kızmaya başladı.

    Beta-“Bir Bine. Ne yaptığını sanıyorsun? Ya ben dikkat etmeseydim düştüğüne? Ya ölseydin ne olacaktı?”

    b-“Ben de seni gördüğüme sevindim. Yüzüstü bırakmasaydın iyiydi.” Yüzümdeki toprağı silerken:

    Beta-“Bu yaptığın çok pervasızcaydı. Ya ölseydin? O zaman nasıl Gama’yı kurtaracaktın?”

    b-“Niyetim ölmek değildi. Sadece bir şey denemek istedim.”

    Beta-“Bir daha hayatını tehlikeye atacak şeyleri denemeyi sana yasaklıyorum.”

    b-“Tamam anne.”

    Beta-“Senin annen değilim ben. Annen olsaydım seni ağaca bağlardım böyle bir şey yaptığın için.”

    b-“O zaman iyi ki kardeşiz.” Söylerken içimde bir boşluk hissettim. Bir an gerçekten kardeşim olmadıkları aklıma geldi. Ya bu yeteneğimi kaybettiğim zaman ne olacak? Bilmiyorum. Belki ejderhaları kurtarırken hayatımı feda edeceğim. Her şeye hazırlıklıyım.

    Beta-“Kardeşiz ama bir daha yaparsan seni gerçekten ağaca bağlarım. Kolunu uzat.”

    b-“Kolum ne alaka?”

    Beta-“Görmüyor muyum sanıyorsun? Kolundan acı hissi vücuduna yayılıyor. Hem kemiklerinde de sıkıntı var. Neden kendine zarar veriyorsun?”

    b-“Acı çekmeden öğrenemeyeceğim bir şey de o yüzden.”

    Beta-“Acı çekmeden de öğrenmenin yolları var…”

    b-“Ben bir ejderha değilim. Sizin gibi sadece kafamı tokuşturarak bilgiyi öğrenemem. Hem öğrensem bile bu cılız bedenle ne yapabilirim ki? Bedenimi güçlendirmem lazım. Zihnimi zaten güçlendiriyorum. Her gün biraz daha geliştiğini hissediyorum içgüdümün.”

    Beta-“Ejderha değilsin ama bizden daha güçlüsün Bir Bine. Sadece kendine güvenin yok. Biz konu savaş olduğunda bir şey yapamayız. Ama sen bizi savunabilirsin. Kendi bedenini bile yok sayarak.” Oysaki nasıl tanıtıyor ejderhaları efsanlerde. insan eti yiyen, hazine koruyan kişiler ve altın seven yaratıklar. Alakası bile yok. (Sen bir de Ti-an’ı görseydin böyle konuşmazdın.)

    b-“Ben mi sizden güçlüyüm? Hahaha. Güldürme beni. Siz o kadar kudretlisiniz ki kitapta bile notu var. Ejderhalar kudretli varlıklar olduğu için gezgin olamıyor.”

    Beta-“Sence kudretli olmanın anlamı nedir? Güç mü? Zeka mı? Barışçıl olmak mı?”

    b-“Kudretli dediğine göre güçtür.”

    Beta-“O zaman sana soru sence Alfa şu an güçlü mü? Şu an uyandırsan hiçbir şey yapamaz sana. Hem senin güç dediğim şey sonuç olarak ölümle sonuçlanıyor. Ölümü yenemiyorsan güçlü değilsin demektir.”

    b-“Ölüm doğal bir olaydır. Tabi ki kimse yenemez ölümü.”

    Beta-“O zaman sence ölüm kudretli bir şey mi? Kudret sadece güç için kullanılmaz. ilerde anlayacaksın.” Ne felsefe yaptık be.

    b-“Tamam neyse. Ben zaten Alfa uyandı mı diye uğramıştım.”

    Beta-“Neden beni de görmek için uğramadın?”

    b-“Kıskandın mı yoksa?”

    Beta-“Siz bu hisse kıskançlık mı diyorsunuz? Bence çok yanlış bir düşünce. Sadece üzüldüğümü hissettim. Sanki önemsiz biri olduğumu da hissettim.”

    b-“Yok yok. O yüzden değil. Senin için de gelirim ama Alfa uyuduğu için seni çağıramıyorum. Bağırırsam uyanabilir.”

    Beta-“Hahaha. Ben de diyorum neden her geldiğinde beni görmeden gidiyor. Beni çağırman için yapman gereken şey sadece beni düşünmek. Siz insanlar ne diyorsunuz bu duruma… Hah. Biri beni andı. Sadece biz kimin andığını anlıyoruz.”

    b-“iyi bari bundan sonra seni çağırmak için aşağı atlarım diye düşünüyordum.”

    Beta-“Şakasını bile yapma. Kolunu uzat.” Hay amk. Unutmadın mı onu? Kolumu uzattım ama fena yani ağırıyor. Kolumun tamdıbını ağzının içine aldı. Felaket bir acı dalgası geldi. Diliyle kolumla oynuyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +3
    b-“Aaahhh.”

    Beta-“Sakin ol. Kemiklerinin yerini düzeltiyorum. Hangi şifacı yerine oturttuysa yanlış oturtmuş çoğunu. Kolun çapraz bile olabilirdi.” Yuh. Ve böylece orkların çoğunun neden yamuk yumuk vücuda sahip olduklarını anlamış oldum. Ama çok acıyor mk. “Az kaldı. Birazdan bitecek.” Son birkaç tanesi de yerine oturduğunu hissettim. Sonradan bir rahatlama geldi. Daha sonra kolumu ağzından bıraktı. Normal bir şekilde kullanabiliyorum. Sanki sorun yokmuş gibi.

    b-“Teşekkür ederim. Şu an kolumu süper hissediyorum.”

    Beta-“Bana teşekkür etme. Orklara da teşekkür et. Kolun sadece düzelmedi, onlar sayesinde ayriyetten güçlendi de. Kemiklerini bağlarken fark ettim. Sertleşmişler. Kasların da genişlemiş” 2 gündür tak taşıyorum. Bir zahmet.

    b-“Bayağı sıkı antremandan geçtim.”

    Beta-“Diğer elini de uzat.”

    b-“Bu elim iyi.”

    Beta-“iyi değil. Sen uzat.” Uzattım ve sadece kollarımı yaladı bu sefer.

    b-“Neden böyle bir şey yaptın?”

    Beta-“Kollarından gelen kokudan rahatsız oluyordun. Ben de temizledim.” Lan. Bunu içimden dahi söyleyemeyeceğim. iğrenç. Cidden.

    b-“Sana bile bu kötülüğü yapmam. Bir daha sakın koku için yalama. Rica ediyorum”

    Beta-“Neden ki? Zehirli veya zararlı değildi. Hatta bazı bitkilerin bile beslenebileceği besinler vardı içinde.”

    b-“Olsun. Sen yine de yalama. Gerekirse o kokudan kurtulmak için ellerimi çamaşır suyuna sokarım.” Çamaşır suyunu anlamamış olabilir ama yine de bir daha böyle bir durumda iken buraya gelmem. “Ben geri dönüyorum. Yarıdımın için teşekkürler.”

    Beta-“Teşekkür etmesen? Biz kardeşiz sonuçta. Görevim bu.”

    b-“Ama ben size hiç yardım etmedim. Hep siz bana yardım ediyorsunuz.”

    Beta-“Bunda kendini borçlu hissedecek bir durum yok. Karşılık istemiyoruz ki hiçbir yardımımızda senden. Sen karşılıklı düşünürsen ileride yine kafana takmaya başlar, hasta olursun. Hem bak sen bize yardım edemiyorum diyorsun ama bize durmadan başka diyarlardan bilgi getiriyorsun, Gama’nın başı belaya girdi ama biz kanadımızı dahi kaldıramıyorken sen gidip ona ulaşabilirsin. Onu kurtarabilirsin. Dediğim gibi. Sadece özgüvenin ekgib.”

    b-“Neyse. Daha fazla oturup sohbet etmeyi isterdim ama dünyama dönmem lazım. Kendine iyi bak.”

    Beta-“Sen de kendine dikkat et.” dedi ve odaklanıp geri döndüm.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +2
    Lyaa-“Her şeyi bu kadar hızlı anlayan kişilerden nefret ederim. Ama sen bir istisnasın Bir Bine. “ Azgın karılar gibi hareketler yapmaya başladı. “ Binlerce yıldır doğmanı ve burayı bulmanı bekledim. O kadar sıkıcıydı ki sensiz burası. “

    b-“Ne saçmalıyorsun sen?”

    Miras-“Onun ismi Lyaa değil. Kim Styla.” Kim styla mı? O zaman onları buraya getiren kişi o muydu? Ama neden böyle bir şey yapar ki? Nefesim daraldı. Mavi gözleriyle bana bakıyordu. Gözüne doğru güneş ışığı yansıyınca samimi bir kırmızı rengi ortaya çıkıyordu. Miras’ta pembeydi.

    b-“Neden böyle bir şey yaptın?” Birden yanımda belirdi.

    Kim-“Her şey senin için Bir Bine. Bütün bunlar, hepsi senin için.” Dudaklarıma yapıştı.

    Kral-“ikisini de yakalayın. Hemen kel…” Benden dudaklarını ayırdı ve soğuk gözlerle Kim krala doğru döndü.

    Kim-“Çok konuşuyorsun. Sonsuza kadar sus artık.” Kralın kalbine mızrak saplamıştı. Kral oracıkta can verdi.

    Miras-“Neden yapıyorsun bunu? Neden hala böyle kötü birisin?” Lan kral öldü kral. Sanki oyuncak bebeğini kopardı da ona kızıyor.

    Kim-“Sen nedenini biliyorsun. Aaa. Bir Bine’ye söylemedin mi? Ne ayıp. Bizim kavgamızın nedeni sensin. Senin geleceğin öngörüldü. Ve ikimizden birinin de ölümü. Onun için de yıllarca neslinden gelenleri öldürmeye çalıştı. Tabi eğer her seferinde ben engel olmasaydım başaracaktı da. Ayrıca senin babanı lanetle koyan kişi de o.” Bu kadarı bana fazla. Zar zor nefes alıyorum. Odaklanmam lazım.

    b-“Kim. Eğer bana karşı gerçekten sevgi besliyorsan Gama ve diğer ejderhaları geri diyarlarına gönder.”

    Kim-“Diğerlerini çoktan gönderdim. Onlarla işim bitti.” Bir anda Gama’nın altında bir portal açıldı ve Gama da içine düştü.

    Gama-“Bir Bine. Dur.” Portal arkasından kapandı. Ne yapacağımı az çok tahmin etmişti.

    b-“Ölmek istiyordunuz değil mi? ikinizi de öldüreceğim.”

    Miras-“Bir Bine. Gençliğimde iken yaptığım bir hataydı.”

    b-“BEN NiYE HALKINI KATLETMEDiM O ZAMAN BURADA? iSTESEM BEN DE GAMA’YI KURTARMAK iÇiN BÜTÜN HALKI KATLEDERDiM. AMA YAPMADIM.”

    Miras-“Beni affetmeni beklemiyorum ama Kim’den o kitabı almalısın.”

    Kim-“Hala aynısın kardeşim. Hala kendi işini başkalarına yaptırıyorsun. Kendin almayı denesene.”

    Miras-“Kitabı okuyamayacaksın. Neden o zaman…” birden Kim eliyle Miras’ın gözünü çıkarttı. Sonra kendi gözünü çıkarttı ve Miras’ın gözünü kendi çıkardığı göz boşluğuna yerleştirdi. Miras yere diz çökmüş acı çekiyordu.

    Kim-“Gözün yenilenirse başıma bela olur. Hemen şunu okuyayım. Hemen bir sayfayı açtı ve neredeyse ışık hızında okudu. Daha sonra Miras’ın gözü kayboldu ve yerine kendi gözü geçti. Miras’ın gözü de kendisine geri döndü.

    Miras-“Nereyi okudun? SÖYLE. NEREYi OKUDUN?”

    Kim-“Bu kadar kızgın olmana gerek yok. Bu kitap ne de olsa benim de hakkımdı.”

    Miras-“Senin izleyicin kitabı yaktı. Çünkü sen yanlış karar verdin.”

    Kim-“Ha senin kararların doğruydu yani. Bir Bine’nin ailesini katletmeye çalışman, kendini bu dünyanın tanrıçası ilan etmen ve beni de şeytanı ilan etmen… Haklısın. Hepsi doğru ama hata yapan benim. Benim lanetlenmem bile senin yüzünden. Kitaptaki bilgilerin hepsini benden sakladın. Sen tapınağında rahatça yatarken ben lanette kimsenin beni hatırlamayışını izliyordum. Arkadaşlarımın ölümünde yanlarında olamadım. Yanlarındaydım ama beni görmüyorlardı ve hatırlamıyorlardı bile. Ama lanetten kaçtım. Lanet ne biliyor musun Bir Bine? Kimse seni görmüyor, duymuyor, yaşayan herkes seni unutuyor, en sevdiğin insanlar bile. Kendi annen baban bile. Arkadaşların, sevgilin, evcil hayvanın, yetiştirdiğin bitki herkes. Sen onları izlemeye mahkum oluyorsun. Zaten izlemezsen ne yapacaksın ki? Varlığın silinmiş birisin.”

    b-“Ama ben babamı hatırlıyordum. O da lanetlenmişti.”

    Kim-“Ahh. Bir Bine. Seni bu yüzden seviyorum. Hiçbir şey bilmiyorsun diye seviyorum. Sen bir gezginsin. Bütün dilleri konuşabilir, bütün unutulanları bilebilirsin. Miras da benim lanetlendiğimi biliyordu ama herkese yoldan çıkmış olarak anlattı beni. Arkana bak. Köylüler bize nasıl bakıyor.” Elleri ile belime sarıldı. Arkama baktığımda gerçekten de nefret dolu gözlerle bakıyorlardı. Sanki şeytanmış gibi. “Lanetli çocuk.” Evet. Bu gözle bakan akrabalarım aklıma geldi. Bunlar onların gözleri.

    Miras-“Bir Bine. Ona inanma. Seni yanlış yola düşürmeye çalışıyor.”

    b-“Hala aynı şekilde konuşuyorsun. Bir tanrıça gibi. Ama sen şeytanın ta kendisisin.” Gardiyanlar üzerimize doğru koşmaya başladılar. Bayağı da büyük bir birlikle.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    +2
    Anne-“Oradaki halin neydi öyle? Ben seni böyle mi yetiştirdim? Öldürmekten zevk alan bir katil olarak mı?”

    b-“Sen beni yetiştirmedin ki. Bana Süleyman abi baktı.”

    Anne-“Ama böyle savaşmayı orklardan öğrendin. Peki kaçanlara saldırmayı ve öldürmekten zevk almayı da mı orklardan öğrendin?” Donakaldım resmen. Bir an düşündüm. Gerçekten de benden korkup kaçanlar vardı ve onları öldürmek üzereydim.

    Anne-“Sen böyle biri değilsin Bir Bine.Sen zevk için birilerini öldüren biri değilsin.”

    b-“Söyle anne o zaman ne yapayım? Ejderhalar boş yere katlediliyordu. Hem de benim yüzümden. Kim bilir kaç tane ejderha öldü. Gittiğim hiçbir yere iyi bir şey getiremiyorum. Ejderhalar benim yüzümden öldü, Koum’u ben öldürdüm, hatta Rian’lıları katlederken eğleniyordum bile. Kendime içimden adaleti sağladığımı söylüyordum. Onlar da ejderhaları katlettiler diyordum. Ama neden mutlu oldum ki? Artık kendimi bile tanıyamıyorum.”

    Anne-“Çünkü değişiyorsun oğlum. Mecburen değişiyorsun. Sen artık normal insanlar gibi tek bir diyarda kalmıyorsun. Birden fazla diyar görüyorsun. Sana garip gelen adetleri kendince yorumluyorsun. Sadece sen de değişmiyorsun. Çevreni de değiştiriyorsun. Binlerce yıllık ork kavgasını tek bir sözünle bitirdin, aitlik duygularını kaybetmeye yüz tutmuş ejderhalara aitlik duygusunu hatırlattın. Ejderhalar ile kardeş oldun bunu hangi insan yaşayabilir? Elbette ki değişeceksin, kendini tanıyamayacaksın. Ama doğru yönde değiş.”

    b-“Anne.” Bu soruyu sormaya korkuyordum. “Yaşıyor musun?” Gözlerini devirdi.

    Anne-“Hayır oğlum. Öldüm. Baban da lanette. Muhtemelen seni izliyordur.” Artık gözyaşlarımı daha fazla tutamıyordum.

    b-“Peki nasıl öldün?”

    Anne-“Merak etme. Öldürülmedim. Ecelim geldi ve öldüm.”

    b-“Peki o zaman niye beraber kaçtınız? Seni kim biliyordu? Kim geliyordu?”

    Anne-“Miras Styla. Babanı lanete veren de o. Polis gibi düşün onu. Baban da suçluydu. Yakaladı ve hapsine attı. Beni de biliyordu. Ve senin peşinde olduğunu da biliyorduk. O yüzden senin yanında duramazdık. Biz de kaçtık ve senin büyümeni bile izleyemedik.” Hepsi Miras’ın suçu. Tanrıçalık oynamak için benim gençliğimi mahvetti. Affetmeyeceğim onu.

    b-“Peki ben nasıl buraya geldim?”

    Anne-“Kolyen sayesinde. Ortadaki taş alınmış olsa da oradaki boncuklara ruhumu gömdüm. Bak. Birkaç tane kalmış. Birazdan konuşmamız bitecek. Bitmeden önce sana söylemek istediğim bir şey var. Sen olur da kötü yola saparsın diye önlem olarak bu boncuklara ruhumu gömmüştüm. Şimdi gerçek anlamda öleceğim. Oğlum. Her zaman elinden tutacak biri olsun. Bu sefer seni ben kurtardım kibirinden ama bir dahaki sefere seni kurtaramayacağım. Onun için her zaman yanında dostlarını düşün. Sana boşuna giderken sırtını yaslayacağın dostlar edin demedim. Tek başına başaramazın. Arkadaşlarına sırtını yasla. Ve unutma. Seni her zaman izliyor olacağız.” Son boncuk da kırıldı ve Rian’a geri döndüm.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +2
    Kim-“Aşkım. Bunları sen hallediver. Benim küçük bir işim var. Seni bulacağım merak etme.” Dedi ve kayboldu. Nereye gitti bu? Başka dünyaya kaçtı. Miras zaten ortadan kayboldu. Evet. Ben de dünyama dönmeye çalıştım fakat işe yaramadı. Dönemiyorum. Zihnimde ses yankılanmaya başladı.

    “Cık cık. Hile yapmak yok. Onları durdurana kadar evine dönemezsin. Sen bizi öldürecek kişi olarak seçildin. Bunlar senin için sorun olmamalı.” Dedi ve sesi kesildi. Ellerimle dövemem ki bunları. Birden elimde bir şey hissettim. Sopa gibi. Bu hissi tanıyorum. Bu balta.

    Koum-“Bir Bine. Baltansız savaşmayı planlamıyordun herhalde?” Bu Koum’un sesi.

    b-“Koum, neredesin?”

    Koum-“Bu bir boyutsal balta. Her gittiğim diyardan aldığım taş ve demirlerle dövdüm bunu. Yani benim bulduğum her diyar bu baltanın evi. Ama yanında fazla tutamazsın. Başka diyarda senin enerjini harcar. 3 dakika süren var. Şimdi işlerini bitir.” Koum, nereden konuşuyorsun anlamadım ama istemsizce beni bir gülümseme tuttu. Baltam ile üzerilerine doğru koştum. Baltayı sallamam ile 10-15 kişi ölüyor. Kalkanları ve zırhları kağıt gibi kesiyor. Biri omzuma mızrağını sapladı. Ama hissetmedim bile. Adrenalinden dolayı olsa gerek. Savaşmaya devam ettim. içgüdümü de kullanmaya başladım. Her atağı görebiliyorum, her hissi hissedebiliyorum. Bana gerçekten de öldürmek için saldırıyorlar. Ama benden korkanları da var. Aralarına bir nevi Sauron gibi girdim. Ne bana vurabiliyorlar ne de ölümden kaçabiliyorlar. Belli bir süre sonra halk da kaçışmaya başladı. Herkes saraydan dışarı koşuyor. Hahaha. Zevk alıyorum. Öldürmekten zevk alıyorum. Benden korkuyorlar. Kanları, ceset kokuları… Daha fazla öldürmeliyim. Pes edenler var. Onları da öldürmeliyim. Ben bunun için yaratıldım. Öldürmek için.

    “Sakin ol Bir Bine.” Gözlerimi açtığımda bembeyaz bir yerdeydim. Herkes nerede? Tam da eğlenceye yeni başlamışken gittiler mi? Ya da başka bir diyara mı geçtim? Lanetlendim mi yoksa? Karşıdan biri bana doğru yürümeye başladı. insan bir kadın. Kim mi? Hayır. Kim daha genç duruyordu. Yanıma yaklaşınca gözyaşlarımı tutamadım ve yanına gidip sarıldım.

    b-“Anne. Seni çok özledim.”

    Anne-“Ben de seni özledim Bir Bine.” Sarılmama o da karşılık verdi. Daha sonra ayrıldık ve benim kafama bir tane vurdu.
    ···
  7. 32.
    +2
    Baltayı elimden bırakamamla kayboldu. Gözlerimi kapattım ve odaklanıp dünyaya geri döndüm. Gamze karşımda oturuyordu. Birden yerinden sıçradı. Susmasını işaret ettim. Semih bizim tarafa doğru baktı ama Gamze hemen beni gizledi. Sessiz bir biçimde:

    Gamze-“Ne oldu sana birden? Üstün başın hep kan içinde. Omzunda derin bir yara var!! Daha iki saniye önce düpdüzgün duruyordun.”

    b-“Uçsam daha inandırıcı olur demiştim. Şimdi depoya inip üstümü değiştirmem lazım. Sana daha sonra anlatırım.” Dedim ve depoya doğru yürüdüm. Yedek kıyafet getirdim Allah’tan. Çünkü başıma bela almayı alışkanlık yaptım. Ejderha Diyarına gitmem gerek. Gama orada olacak. Çok heyecanlıyım. Üstümü değiştirdim. Elimi yüzümü yıkayamadım ona yapacak bir şey yok. Omzumda derin bir yara olmasına rağmen fazla ağrımıyor. Orklar beni ne hale getirdi amk. Ejderha diyarına gitmeliyim. Hemen odaklandım ve Ejderha Diyarı’na gittim. Beni bekliyorlarmış. Alfa da uyanmış ama hala yorgun gibi duruyordu. Beta ve Gama da yan yana duruyorlar.

    Gama-“Hoş geldin Bir Bine” ben ağlamaya başladım. Ama öyle böyle değil. Sevinçten. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.

    b-“Asıl sen hoş geldin lan.” Dedi ve kafasını eğmesiyle sarıldım. “Orada çok korktum. Başına bir şey gelecek diye çok korktum.”

    Gama-“Senin gibi bir kardeşim varken ölmemin bir imkanı var mı sence? “

    Alfa-“Orada ne oldu ki?”

    b-“Sen de sonunda uyandın demek. Diğer yumurtalar nerede?”

    Alfa-“Kanadımın altında hepsi yumurtadan çıktı. Uyuyorlar. Birini zorla uyuttum. ismini Luka koymuşsun. Ben uyanana kadar ağladı. Sonunda zorla uyuttum.”

    Beta-“Sen gidince geri gelmeni bekledi. Gelmeyince de ağlamaya başladı.” Hah. Bana bağlı bir ejderha oldu.

    Alfa-“Ellerini ve yüzünü uzat. Kirli duruyorlar. Ve üstündekini çıkart. Omzundan bir ağrı yayılıyor gibi.” Evet. Ellerim kanlı duruyor. Yüzümde de var muhtemelen. Omzumdan mızrak geçtiğini söyleyince aklıma geldi. Onu bile unutmuştum. Eski ben olsa muhtemelen stres komasına girerdi. Ama annemin dediği gibi. Değişiyorum. Kanı elimde bu şekilde görmek beni artık daha az etkiliyor. Üstümü çıkarttım ve elimi, yüzümü ve yaramı yaladı. Öyle ki yara uyuştu bile hatta kabuk da bağladı. Derin yaraydı lan o. Biraz kuruduktan sonra üstümü tekrar giyindim. Ayağımda bir şey hissettim. Yere baktığımda Luka ayağıma sarılmıştı. Kolumu uzattım ve koluma çıktı. Kolumdan bana bakarak sitem eder gibi sesler çıkarıyordu.

    b-“Dedim ya kardeşimi kurtarmaya gideceğim diye. Gittim ve geldim.” Yanıtımdan memnun olmuş olacak ki Hemen gömleğimin içine doğru yürümeye başladı. Ben de o beni uyarmadan önce yere yattım.

    Alfa-“Ne ara kanadımın altından çıktı? Kişilik olarak sana çok benziyor Bir Bine. Başına buyruk ve sorumsuz.”

    b-“Ben miyim başıma buyruk ve sorumsuz olan?”

    Alfa-“Tabi ki sensin. Beta her şeyi anlattı. Ben uyurken kendini aşağıya atmışsın buradan. Eğer Beta görmese ölecekmişsin.”

    b-“Aman. O mu? Bir de sen mi kızacaksın yani?”

    Alfa-“Tabi ki kızacağım. Sadece eğlenmek için kendini aşağıya atmışsın. Nasıl kızmayayım?”

    b-“Aslında eğlenmek için değildi…”

    Alfa-“Ne için olursa olsun. Sen içgüdüyü bilen birisin. Artık bahanelerin işe yaramaz. Hiçbir şey bilmiyorsan içgüdünle durumu tartsaydın. Ama direk aşağı atladın.”

    b-“Tamam tamam. Anladık. Az kız. Çocukları uyandıracaksın bak.”

    Alfa-“Benim sesim onlara gitmiyor. Sadece size geliyor. Senin sesine uyansa uyanır.”

    b-“O benden rahatsız olmaz. Değil mi Luka?” Uyanmayacağını düşünerek söylemiştim ama adıyla seslenince bayağı kızdı. Garip bir ses çıkardı ve göğsümü çizdi. Nasıl sızladı lan. Ama daha sonra yaladı ve orayı uyuşturdu. Ve uykusuna devam etti.

    b-“Kesinlikle Luka bana benzemiyor. Benden daha vahşi bu.”

    “Bir Bine.” Bunu kim söyledi?

    Gama-“Hahahaha. Bak Luka ilk kelimesini söyledi bile.” O ses Luka’dan mı geldi? Vay be. Harbi çok duygulandım amk. Herkes ilk anne baba der bu Bir Bine diyor.

    Alfa-“Diğerlerine ne isim koymayı düşünüyorsun peki?”

    b-“Daha onları görmedim ki. Bir bakayım neye benziyorlar, nasıllar…” derken Alfa kanadını araladı ve yavru ejderhaları gösterdi. Evet. Hepsi de birbirinden şirin 3 tane ejderha yavrusu. Burayı kızlar bulmamalı. Yoksa mıncıklamaktan öldürürler bunları.

    b-“Şurada, kan kırmızı bir ten rengi var. Onun ismi Charizard olsun.”ilk aklıma gelen o oldu amk. Ten rengi tıpkı onun gibi. Aman huyu benzemesin.

    b-” Bir de bak şurada simsiyah bir yavru var. Onun ismi de Alduin olsun.” internette bulmuştum bu ismi de. Anlamı ne bilmiyorum. O da simsiyah bir ejderhaydı. (Skyrimciler el kaldırsın :D)

    b-” Şuradaki gümüşi renktekinin de ismi Linonia olsun.” Bu isim de ne bileyim yaratıcı bir isim bulayım dedim bu aklıma geldi.

    Bir Luka kahverengi çıkmış oradan. Diğerleri modifiye araba gibi. Ama bayağı güzel renkleri var. ilk baş GOT daki ejderha isimlerini bile vermeyi düşündüm. Ama telife girer maazallah sonra yayından kaldırılmayalım (Amk sanki Charizard ve Alduin ile hiç telife girmedin.) Alfa Beta Gama çıraklık; Luka, Linonia , Charizard, Alduin kalfalık, diğer nesil de görürsem ustalık eserim olacak.

    Edit: Linonia ismini ikiz kardeşim koydu ve inci hesabı yok. (Evet. Bir ikiz kardeşim var.)

    Charizard ismi (bkz: little dragon) tarafından verilmiştir.

    Alduin ismini ise (bkz: bar10reis) tarafından verilmiştir.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Alduin koydun da Parthurnax koymadın mı? Bir daha bir ejderhaya ad koyarsan da Parthurnax koymazsan üzersin beni kardeşim
      ···
  8. 33.
    +2
    Linonia gözlerini açtı. Bana doğru bir bakış attı. Ve sonra Beta ve Gama’ya da. Daha sonra korktuğu her halinden belli şekilde annesinin kanadının altına daha çok sokuldu.

    b-“Bu Linonia’nın hareketleri bana birini hatırlattı sanki.” dedim ve Beta’ya bir bakış attım.

    Beta-“Her gün insan görmüyordum. Korkmam normaldi o zamanlar.”

    Charizard da uyandı. Bu adı ne zaman söylesem poke topu fırlatasım geliyor amk. O da beni görünce yavaş yavaş yanıma yaklaştı. Ve kokladı.

    Alfa-“O zararsız biri. Bizim gibi ejderha değil. Türü insan. ismi de Bir Bine. Benim kardeşim. isim denilen şey insanlara özgü bir şey. Yani ona Bir Bine dersen sana bakar. Onun yanındayken biz de isimle konuşacağız. Ama daha konuşmayı öğrenmediniz.” Boyları küçücük zaten. Muhtemelen ilk Ejderha Diyarı’na geldiğimde Alfa, Beta ve Gama çocuktu. Bunlar ise bebek. Daha sonra Alduin gözünü açtı. Bana doğru baktı. Sonra gözlerini tekrar kapattı. Charizard da yanımda dokunup kaçıyor, sonra tekrar geliyor tekrar dokunuyor ve tekrar kaçıyor. Linonia ise Gama’ya doğru yöneldi, onunla oynamak istiyor herhalde.

    b-“Alduin garip davranıyor gibi. Normal mi bu kadar uyuması?” (Hikayenin dışında ama ne zaman bu ismi yazsam içim ürperiyor lan. Tekrar Skyrim oynamak istiyorum.)

    Alfa-“Evet. Nedense çok fazla uyuyor. Herhalde enerjisini yeteri kadar toparlamadan çıktı yumurtadan.”

    Beta-“Yumurtadan en son çıkan oydu zaten. Kardeşlerinden fazla enerjisi olması lazımdı.”

    b-“Tembel olabilme ihtimali var mı? Ayy” Lan Charizard. Bir dur amk. Dokunup kaçıyon öyle. Ödüm patladı.

    Kim-“Kim bilir. Belki de tembeldir.” Hemen sesin geldiği yere döndüm. Düşündüğüm gibi. Kim Styla. Hemen ayağa kalktım. Luka huysuz sesler çıkarsa da aldırış etmedim. Gömleğimin içinden çıkıp elimde yerini aldı.
    ···
  9. 34.
    +2
    b-“Burada ne arıyorsun?”

    Kim-“Aaa. Biz sevgili değil miyiz?”

    b-“En son sevgi besleyeceğim iki insandan birisin.” Birden yanımda belirdi.

    Kim-“O zaman iyi ki insan değilim de rianım.” Bana dokununca Luka direk kuyruğuyla eline vurdu. Kim de elini çekmek zorunda kaldı.

    Kim-“Ne terbiyesiz bir ejderha. Hiç de size benzemiyor.”

    Alfa-“Ne istiyorsun?”

    Kim-“Ölmeyi istiyorum. Binlerce yıldır beklediğim ölümü. Binlerce yıl boyunca yaşamak ne kadar iğrenç bir şey biliyor musunuz?” Gama direk saldıracakmış gibi bir pozisyon aldı.

    b-“Gama. Sakin ol. Senin ölmek istemen umurumda değil. Hem seni nasıl öldüreceğimi de bilmiyorum.”

    Kim-“Çok basit. Ölüm ve Yaşam diyarına gitmemiz lazım sadece. Ondan sonrasını onlar halleder.”

    b-“Nasıl gideceğim ki?”

    Kim-“Kız kardeşimin kitabını boşuna okumadım. Oraya gidişi biliyorum.” Dedi ve eliyle bir işaret yaptı. Daha sonra portal açıldı.

    b-“Ejderhaları zütürdüğün portal.”

    Kim-“Evet ama hepsi senin dikkatini çekebilmek içindi.”

    b-“Kardeşin Miras senin portal açamayacağını söylemişti. Peki nasıl açıyorsun?”

    Kim-“Baban sayesinde. Ondan öğrendim.”

    b-“Miras öğretilemeyeceğini de söylemişti. Yalan söylüyorsun.”

    Kim-“Aileni öldürmeye çalıştığını da söylemedi. Pek güvenilir biri değil o. Herkese duymak istediğini söyler.”

    Beta-“Bir Bine. Sakın oraya girme. içimde kötü bir his var.”

    Kim-“Ama rahatlatıyor da ayrıca değil mi? Çünkü orada ölümün soğukluğu ve yaşamın sıcaklığı var. Onun için gitmemiz gerekiyor.”

    b-“Eğer ki o portali geçersem lanetlenirim.”

    Kim-“Demek kitabı sen de alabildin. Seni ne ile sınadılar kitabı verirken? Yetimi kurtarma ile mi? Yavru kuşu ağaca geri koyma ile mi?” Lan ne diyim kıza. Huriye ile yatmadım diye aldım kitabı.

    b-“Seni ilgilendirmez. Luka. Kolumdan in.” Ama inmemekte ısrar ediyordu.

    b-“Luka. Zorla indirmek istemiyorum. in kolumdan.”

    Gama-“O da hissediyor. Oradan iyi şeyler de gelse kötü olaylar daha yoğun.”

    Kim-“Neden yoğun olacak çünkü tüm evrenlerin toplamında üremeden çok ölüm var. Hadi sevgilim. Beni öldür artık. En büyük hazzımı yaşamak istiyorum.” Ejderhalara döndüm ve:

    b-“Biliyorum. Korkuyorsunuz. Zaten hissetmişsinizdir ben de çok korkuyorum. Ama bunu yapmalıyım. Siz elinizi kirletmenize gerek yok.”

    Beta-“Lütfen. En azıdan gitmeden önce bir düşün.”
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    +2
    Düşündüğüm gibi ilk saldırıyı o yaptı. Gözlerimi kapattım ve içgüdüme odaklandım. Evet. Geliyor. Ama fazla hızlı. Son anda sağa kaçabildim ama sağ taraftan da diğer topuzumu salladı. Ben de baltamla topuza karşılık verdim. Bir anda bir şey hissettim. isteksizlik. Sanki zorlanıyordu. Ama ne? Anladım. Dalgınlığımdan ileri doğru topuzunu itti ve beni ileriye uçurdu. Yerde bayağı yuvarlandım. Bir daha dalgınlık yaparsan sonum pek hoş olmaz. Tekrar gözlerimi kapattım.

    Kim-“içgüdünü sadece gözlerin kapalıyken kullanabilmen çok yazık.”

    b-“En azından ben kullanabiliyorum. Sen onu da kullanamıyorsun.”

    Kim-“Ben gözlerim açık kullanabiliyorum.”

    b-“Bunu dediğine göre tam olarak içgüdünün mantığını anlamamışsın.”

    Kim-“Senden daha fazla süre kullandım bunu. Bunu sana hemen kanıtlayacağım.” Dedi ve yanımda belirdi. Tam iki topuzu da geçirecek iken birden kendimi ona doğru attım. Dibine kadar girince topuzunu bana değdiremedi.

    b-“Senin anlamadığın şey şu. Şu an elindeki Rolas ve Holas’a hizmet eden topuzlar eski sahipleri olan senin yanına geri dönmek istemiyorlar. Eğer anlasaydın isteksiz bir biçimde benimle dövüştüklerini anlardın.” Dedim ve kafayı attım. O benim gibi fazla uçmadı ama o da yerde biraz yuvarlandı. Ama hızlıca toparlandı.

    Kim-“Beni sinir ediyorsun. Ama aptallığın eğlendiriyor. Şu iki odun parçasına yapıştırılmış demir dikenlerin düşünceleri olduğunu mu söylüyorsun yani bana? Gerçekten aptallığın evrensel sınırları bile aşıyor.”

    b-“Öyleyse bana saldır. Kaybedeceksin.” Dedim. Onu bayağı kızdırmış olmalıyım ki hızı bayağı arttı. Topuzuyla bana tam vuracaktı. Karşılık vermem için gereken süre yok. Ne yapacağım? Bana vuracağı tokmağından bir ruh çıktı ve elimi tuttu. Kiam Rolas bu. ilk kez görüyorum ama sanki tanıyor gibiyim. Topuzuna bağlıydı ruhu. Elimi kaldırdı ve karşılık verdi. Zamanında yetişemez demiştim ama Rolas’ın yardımıyla baltam Kim Styla’nın elini kopardı. Ani bir hareketle geri kaçtı. Kiam Rolas’ın ruhu da baltaya geri döndü.

    Kim-“NASIL OLABiLiR? ÇOK HIZLI GELiYORDUM. KARŞILIK VEREMEMEN LAZIMDI.” Görmedi mi yani Kiam Rolas’ı. Güya içgüdü kullanabiliyor.

    b-“Sana söylemiştim. Topuzun seni istemiyor.” Topuzu yerden aldım ve Kim Styla’nın kopan eli de yere düştü. Şu an nedense topuz çok hafif gibi. Baltamdan bile daha hafif.

    Kim-“Sadece şanslıydın. Ama şimdi öleceksin.” Dedi ve etrafımda dönmeye başladı. Bir sağımda, bir solumda, arkamda, önümde, üstümde, altımda… içgüdüm resmen alarm veriyor. Çok hızlı. Takip edemiyorum. Arkamdan gelip tam saldırısını gerçekleştirecekken yine biri elimden tuttu. Bu sefer Kian Holas’tı. O da topuzunu geri istiyordu. Arkamı bile dönmeden baltamla saldırısına karşılık verdim. Tabi Kian Holas sayesinde. Elinden düşürdü ve tam kaçacakken arkamı döndüm ve ayağına saldırdım. Evet. Düşündüğüm şey oldu. Ayağını kestim ve yere düştü. Artık kaçamaz. Yanına gittim ve baltamı boğazına tuttum:

    b-“Pes et. Bu son şansın.”

    Kim-“Neden? Nasıl bu kadar hızlı tepki verdin?”

    b-“Sana içgüdüyü bilmiyorsun demiştim. Seninle tokmağımızı çarpıştırdığımızda hissedemedin ama topuz senin elinde savaşmak istemiyordu. Onun için her saldıracağın noktada beni uyardılar. Hatta yardım dahi ettiler. Senin hızına yetişemediğim zaman ruhunu topuzlarına işlemiş olan Kian ve Kiam benim elimden tuttu. Sana karşılık fırsatı verdi. Baksana baltama. Sen de hissediyor musun? Seni öldürmek için neredeyse can atıyor. Şimdi kararını ver. Pes ediyor musun?”

    Kim-“Pes ediyorum.” Dedi ve kendimizi yine ilk geldiğimiz beyaz alanda bulduk.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +2
    “Çok güzel bir savaştı. Kaybettin Kim.”

    b-“Ama bu haksızlık. HAKSIZLIK BU. ONA KiAM VE KiAN YARDIM ETTi.”

    “Kural dışı bir şey yoktu. Sadece içgüdüsünü kullandı. Senin de kullandığın gibi. Eğer sen egona yenik düşüp rakibini acemi görmeseydin onu yenebilirdin. Ama sen seçimini yaptın. Şimdi cezanı çek.” Yerden zincirler çıkmaya başladı. Kim Styla’nın etrafını sarıyordu.

    Kim-“Bunlar da ne?”

    “Çok istediğin ölüm bunlar. Bunca zamandır her can aldığın ruh için bir zincir. Her aldattığın ruh için bir zincir daha. Bunlar seni dayanılmaz bir acıya zütürecek. Sen ise o kadar kötü biri oldun ki zincirlerinin sayısını ben bile söylemeye çekiniyorum.” Her tarafını sarıyorlardı.

    Kim-“Hayır. Ben böyle olsun istemedim. Sadece gerçek bir ölüm istedim AHHH.”

    Miras-“Bu gerçek bir ölüm Kim. Sana anlatmaya çalıştım ama dinlemedin beni. Biz ölmemeliydik. Özellikle de günahlarımız bu kadar fazlayken. Baksana. Ölmene rağmen ölüm yoluna bile girmene izin vermiyor aldattığın ruhlar. istediğin şey buydu.” Zincirler geldikçe Kim itiyordu ama nafile. Bütün vücudunu delip geçiyor, burun, kulak, ağzından bile zincirler giriyordu.

    Kim-“Lanette kalayım. Ama yeter ki bırak artık beni.”

    “Artık sana hiçbir şey yapamam.” Zinciler yanmaya başladı. Kim’in çığlıkları her yeri sardı. Arkasında bir kapı oluştu. Kapı sanki ağza benziyordu. Ağız açıldı hatta salyası bile vardı kapının lan. Eğer oraya ben girecek olsam ikinci kez ölürdüm galiba. Zinciler onu oraya çekmeye başladı. Kim korkulu gözlerle oraya bakıyordu ama ağzındaki zincirlerden dolayı konuşamıyordu. Zaten sadece gözü görülüyordu zincirlerden. Normalde gözü de kapanırdı ama zincirler sanki görmesini istiyordu. O kapının arkasında öldürdüğü tüm ırklardan kişiler vardı. Hepsi orada intikam için bekliyordu. Daha sonra kapıdan geçtikten sonra son bir çığlık attı ve ağız kapanıp kayboldu.

    “Bir Bine. Artık ölümsüz olan sensin. Saf bir kalbin var Bir Bine. O kalbi kaybetme.”

    Miras-“Ölümsüz olsan da lanetten kaçamazsın. Seni lanete koymam lazım.”

    “Böyle bir savaştan sonra sana seçim şansı verebilirim. Bir yol daha var. Eğer gezginliğinden vazgeçersen lanetten kurtulursun. istediğin yolu seç.” Eğer lanetlenirsem herkesi görebilirim ama kimse beni göremez. Hatırlamazlar da. Ama eğer gezginliğimden vazgeçersem bir daha onları göremem ama ölümsüz olarak yaşarım. ileride belki portal açan bir gezgin bulurum. Belli mi olur?

    Lanete Gir

    Gezginliğinden Vazgeç

    Edit: Evet. Şimdi seçim sırası sizde. Sizce ana karakterimiz ne yapmalı? Lanete mi girmeli? Yoksa gezginliğinden mi vazgeçmeli? Her iki türlü de artık ölümsüz. https://www.strawpoll.me/15784081 oyları buradan veriyorsunuz. Yarın sabah sonuca göre sonunu paylaşacağım. Herkese iyi akşamlar.

    Edit2:Bu hikayeyi bu kadar hızlı bitirmek istemiyordum. Şahsen beni pek tatmin etmedi. Bütün istediklerimi yazamadım. Neyse. Acemiliğime denk geldi acele ettim. Umarım siz beğenmişsinizdir.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    +2
    Ork Diyarı’na geldim. Şefler yine aralarında kavga ediyorlardı. Hatta savaşıyorlardı desem yeridir. Koum’un baltasını aldım ve aralarına daldım.

    HReis-“Ne yapıyorsun sen? Ölümüne mi susadın?” Ölümsüzüm artık. Yemezler yani bu sefer.

    b-“ikiniz olun ben tek olayım. Her türlü ben kazanırım.”

    RReis-“iki araba kaldırdın diye kendini en güçlü ilan etmişsin bakıyorum. Ölürsen bizim suçumuz değil.” Dedi ve ikisi de bana saldırmaya başladı. iki dikenli topuzun arasında kalıp vücudum parçalara ayrıldı.

    HReis-“Senin için düzgün bir cenaze düzenleyeceğiz.” Arkalarına döndüler ve benim vücudum tekrar birleşti.

    b-“Benim cenazeler ile aram iyi değildir. O yüzden savaşmaya devam edelim.”

    RReis-“Nasıl yaptın?”

    b-“Kim Styla’nın ölümsüzlüğünü aldım. Artık ben de ölümsüzüm.”

    RReis-“Kim Styla mı? Uzun süre sonra o iğrenç ismi duymak sinirlerimi bozdu. Irkımızı birbirine düşüren oydu.” Vay kavaşe.

    HReis-“Onu öldürdün mü peki?”

    b-“Ölmekten beter durumda şu an. Ama artık ölü olarak sayılıyor. Muhtemelen Kiam Holas ve Kian Rolas Kim Styla’yı gondikliyordur. Evrensel saat ile toplam 6 saatimiz var. Ondan sonra daha da buraya gelemeyeceğim. Ben…”

    RReis-“Konuşmayı bırakalım artık. Savaşmaya devam edelim.” Dedi ve topuzunu üzerime salladı. Son anda karşılık verdim amk.

    Üçümüz de birbirimize saldırmaya devam ettik. 6 saatim ciddi ciddi savaşmakla geçti. Bende sıyırık yok ama onlar bayağı yaralandı. Ama her zamanki gibi hiçbir şeyleri yokmuş gibi devam ediyorlardı. Baltamı yere bıraktım.

    b-“Gitme zamanım geldi. Sizin savaşınızı bölmeyeyim.”

    RReis-“Daha sonra tekrar gel.”

    b-“Ama gelemeyece…”

    HReis-“Geleceksin. Sen öyle kolay kolay pes edenlerden değilsin. Elbet geri geleceksin buraya ve tekrar savaşacağız.” Nedense hem mutlu hem de üzgün hissediyorum. Hani derler ya savaşçılar duygularını savaşta anlatırlar birbirlerine, işte o anı yaşadım. Belki içgüdüdendir bilinmez ama topuzlarını sallama şekilleri bile sanki geri geleceğimi bekler gibiydi. Daha sonra istemsiz bir şekilde kayboldum.
    ···
  13. 38.
    +2
    Gücümün gittiğini hissediyorum. Sanki bir parçam uzaklaşıyor gibi. Bunun karşılığında ölümsüzlük kazandım. Pek de bir zafer sayılmaz. Luka, Charizard, Alduin (Pek uyanık göremedim ama), Linonia, Holas, Rolas, Alfa, Beta, Gama, Miras… Aslında düşününce 3 tane diyar dolaştım ve topu topu bu kadar mı arkadaş edindim? Evet. Az olsalar da hepsi benim için değerliydi. Depoda üstümü değiştirdikten sonra tekrar yukarıya çıktım. Gamze kapının önünde beni bekliyordu.

    Gamze-“Şimdi bana anlatacak mısın ne olduğunu?” Lan. Bunu unutmuştum. Kız benden cevap bekliyor. Her tarafımı kanlı falan görmüştü. Yalana gerek yok. Her şeyi anlattım. Detayına kadar.

    Gamze-“Hahahaha. Yahu Bir Bine. Şu hayal gücüne hayranım.”

    b-“Üzerimi kanlar içinde gördün ve hala hayal gücü mü diyorsun?”

    Gamze-“Bir Bine, tamam sen yalan söylemezsin de bu inanılacak gibi değil. Ne yani? Şimdi sen ölümsüz müsün?” Boş bir şişe aldım ve kenarda şişeyi kırdım. Boğazımı kestim. Gamze korku dolu gözlerle izlemeye başladı. Ama kan bile akmadı. Hemen kestiğim yerler yenilendi.

    b-“Yeterince inandırıcı oldu mu peki?”

    Gamze-“Deadpool gibisin vayy be.” Benzettiğin karaktere bak. Ha, ilerde bu ölümsüzlük yüzünden çıldırırım falan o zaman haklı. Ama bu ölümsüzlük bana çıldırayım diye verilmedi. Belki ileride ben de Kim gibi ölmek isteyeceğim, belli olmaz. Ama kesinlikle Kim gibi herkesi kandırarak yapmayacağım bunu.

    Çalışmamız sonunda bitti. Ama hiç yorgun veya bitkin hissetmiyorum. Aç dahi hissetmiyorum. Şimdi yapacağım iş belli. Huriye’nin evine gitmem gerekiyor.

    Kapısına kadar geldim. Zaten Lady hemen beni karşıladı. Ben görünce kapının önünde sevinçten zıplıyordu. Güvenlik kulübesi boştu. Muhtemelen lavaboya gitmiştir. Aklıma güzel bir fikir geldi.

    b-“Lady. Git ve Huriye’yi kaldır, buraya getir. Hadi koş kızım.” Dediğim gibi hemen koştu. işe yarayacağını düşünmemiştim. Bu içgüdü bana ejderhalardan bir hatıra. Daha sonra gerçekten de Huriye’yi sürükleye sürükleye buraya getirdi. Huriye beni görünce geri dönmek istedi ama Lady havlamaya başlayınca mecburen yanıma geldi.

    Huriye-“ileride bizim evi de soydurursun köpeğe.”

    b-“Köpek demen hoşuna gitmiyor. Lady ismi. Hem bunu yapmasam gelmezdin. Neden benden kaçıyorsun?”

    Huriye-“Kaçmıyorum. Sadece kabullenmeye çalışıyorum bu durumu.”

    b-“Artık kabullenmene gerek kalmadı. Yeteneğimi kaybettim.”

    Huriye-“Ne? Nasıl?” Anlattım ona da olayı.

    Huriye-“Bu sefer de ölümsüzsün yani. Süprizlerle dolusun.”

    b-“istersen göstereyim.”

    Huriye-“Gamze bile inandıysa ben kesin inanırım.”

    b-“Lady. Isır kolumu.” Dedim ve kolumu uzattım. Bilerek yavaş ısırdı.

    b-“Lady korkma. Tüm gücünle ısır.” Tüm gücü ile ısırdı ve etim falan paramparça oldu. Ama kan bile akmadan hemen yenilendi.

    Huriye-“Gerçekten sadece 2 günde bu kadar şeyi kaldıramıyorum.”

    b-“Senin için 2 gün oldu sadece. Ben haftalardır bunlarla cebelleşiyorum. Haline şükret. Ama normal bir insanmış gibi hayatıma devam etmek istiyorum. Ve tabiki sen yanımdayken.”

    Huriye-“Ama ben yaşlansam bile sen 22 yaşında kalacaksın. Hatta ben öldüğümde sen hala yaşamaya devam edeceksin. O zaman ne olacak?”

    b-“O zamanın sorunu o zamana. Hem merak etme. Senden başka gül koklamam ben.”

    Huriye-“Hele bir kokla. O burnunu keserim senin. Sen işten çıkmıştın. istersen git evine uyu. Veya içeri gel burada uyu.”

    b-“Kızım ölümsüzüm diyorum. Uyku nedir? Ölümün yarısı gibi bir şey. Uyuyamıyorum istesem de. Açlık bile hissetmiyorum.”

    Huriye-“Ne diyeyim. iyi o zaman dolaşalım. Hem geçen restorantta beni yalnız bıraktın. Hesabı ben ödedim. Bu sefer her şey senden.” Vay amk. Ben restoran olayını bile unutmuştum.

    b-“Tamam kız tamam. Nasıl istersen.” Dolaşmaya başladık.

    Akşam oldu ve Huriye ile ayrıldık. Eve geldim. Kapıda Berkecan vardı. Beni görünce yanıma yaklaştı. Tam ağzımı açacaktım ki:

    Berkecan-“Bir şey söylemene gerek yok. Artık yeteneklerin gitti biliyorum. Zaten artık ben de seni göremiyorum. Böylece benim de izleyiciliğim bitti. Al bu taşı geri. Zaten artık işe yaramaz bir taş oldu.”

    b-“Öyle deme. Annemden yadigar bu. Anısı büyük. Bunu verdiğin için teşekkürler.”

    Berkecan-“Sadece bende artık bir şeyin kalmasın diye verdim. Sonunda senden kurtuldum. Şimdi kutlamaya gidiyorum. Bir daha karşılaşmayız umarım.”

    b-“Umarım.” Dedim ve eve doğru yol aldım. O da arabasına doğru. Öyle söylese de içten içe çok samimi arkadaş olmuştuk. Ne de olsa anılarımı paylaştım onunla o kadar. içeri girer girmez kaypak kilide aldı beni. Vay amk. Dur da bir soluklanayım. Aslında yorulmadım da olsun.

    Süleyman-“Neredeydin lan sen tüm gün?”

    b-“A bi. Bir bır ak da anla tayım.” Aslında o kadar da sıkılmıyordu boğazım ama çaktırırsam yeni çözümler bulur.
    içeride birkaç kişi var. Hissedebiliyorum.

    Lamba yandı ve herkes

    “Sürpriz.” Dedi. içeride Nur Hanım, Kadir Bey, Gamze, Huriye, Yaşlı ve hatta Semih bile vardı.
    Şaşırmış gibi yaptım.

    Kadir-“Bıraksana çocuğu eşek oğlu eşek.” Süleyman hemen kilidi bozdu.

    b-“Bu neyin süprizi?”

    Kadir-“Bugün senin doğum gününmüş ya.” Aaa. Tamamen unutmuşum. Doğduğum gün 3 ailemden 2 sini kaybetmek de ayrı acı oldu.

    b-“Kusura bakmayın ayakta beklettim sizi. Buyurun oturun. Ben tamamen şaşırdım şu anda. Doğum günüm olduğunu bile unutmuştum.”

    Kadir-“Bu eşek daha önce senin doğum gününü hiç kutlamamıştır.” Yok canım bir kere kutladı. O da bel çantası getirirken bir an dinleneyim diye bir yerde oturdum ve o an da çantayı orada unutmuştum. Yanına gittiğimde çantayı bulamayınca beni depoya çekip vurmaya bekaret kemeriyle dövmüştü. Doğum günüm abi bugün dediğimde de “iyiki” şak “doğdun” şak “sana” şak şeklinde dayak yemiştim. Hakkını yemeyelim.

    Nur-“Kadir. Şimdi kavga etmenin sırası mı? Çocuğun en güzel gününde." Arkamdan da pastayla Faruk abi geldi. (Unutanlar için Faruk kaypağın şöförü.) Zaten hep bir ağızdan “ iyiki doğdun Bir Bine” melodisini söylemeye başladılar. Amk. Çok utanç verici. Çocuk gibi hissettim kendimi mk. Sevinmeye ayrı utanıyorum.

    Yaşlı-“Bir dilek tut bakayım.” Dilek mi. O basit. Onu gerçekleşmesi sıkıntı. içimden “Gezginlik yeteneklerimi geri istiyorum. Kimseyi arkamda bırakmak istemiyorum.” Dedim ve üfledim. O günü hiç unutmayacağım.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +2
    GELDiM DEVAMM

    Sandığımdan daha hızlı bitti işim. Hatta Gamze’ye temizlikte bile yardım ettim. Her ne kadar istemesem de. Sonunda boş vakite geldik. Yani temizlik erken bittiği için boş vaktimiz var. Semih bir yere oturdu telefonuyla uğraşıyordu. Biz de Gamze ile oturduk sohbet ediyoruz.

    b-“Huriye neden bugün gelmedi biliyor musun?”

    Gamze-“Sevgilisi sensin. Sen bilmiyorsan ben nereden bileceğim?”

    b-“Tamam da bana da söylemedi.” Gitsem mi ki yanına? Bilmiyorum. Ama normal karşılamıştı. Belki de içine attı. Ben de normal bir olaymış gibi anlattım ona. Böyle normal kişiler için absürt olayı. Gelmemesi içime kurt gibi oturdu.

    Gamze-“Telefonu yok mu kızın arasana.”

    b-“Onun var da benim yok.”

    Gamze-“Bende var numarası. Arayım da sana vereyim istersen?”

    b-“Valla süper olur.” Dedim. Gamze numarayı çevirdi ve aramaya başladı. Telefon belli bir süre çaldıktan sonra konuşmaya başladı.

    Gamze-“Nasılsın Huriye?”… “Hasta mısın?”… “Eh be kızım sen de gece gece bu kadar dolaşırsan tabi hasta olursun.”… “Bir Bine de yanımda. Telefonu vereyim dur.”… “Neden konuşmak istemiyorsun. Yoksa kötü bir şey mi yaptı sana?” O arada kolumu sıkmaya başladı. “Ha. Tamam.” Kolumu gevşetti. “Tamam tamam.” …” Oldu hadi görüşürüz.” Dedi ve telefonu kapattı. Benimle konuşmak istememesi beni üzdü.

    Gamze-“Ne yaptın kıza? Sesi iyi gelmiyordu.”

    b-“Hasta değil miydi ki?”

    Gamze-“Hasta birinin sesi ile üzgün birinin sesi arasındaki farkı anlayacak kadar insan sarrafıyımdır. Şimdi söyle bana. Aranızda ne oldu?”

    b-“Sadece kendim hakkında gerçekleri anlattım.”

    Gamze-“Neymiş hakkındaki gerçek kızı bu kadar üzen?”

    b-“Söyleyecek olsam ilk tanıştığımızda söylerdim. Şimdi sana nasıl söyleyeyim? Anlatamayacağım bir şey. Anlatsam da inanmazsın zaten.”

    Gamze-“Niye inanmayayım? Uçuyorum diyecek halin yok ya.”

    b-“Uçsam daha inandırıcı olurdu sana o kadarını söyleyeyim.”

    Gamze-“ister anlat ister anlatma önemli değil. Ama Huriye ile konuş, 2 gün sonra düzgün biçimde gelsin buraya. Zaten haftaya son iş günü. Babası buradan alacakmış onu.”

    b-“Neden alacak?”

    Gamze-“Sence neden? ivanlar’ın kızı kumarhanede mi çalışıyor desinler? Ceza olarak bir buçuk ay gönderdiler bitti. Haftaya da son kez gönderecekler.” Dişlerimi sıktım. Neden ki? Neden benimle konuşmak istemedi? Allah’ın çıldıracağım. Şimdi işten çıkıp direk kızın yanına gidesim geliyor.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +2
    Deneme kabininden çıktım ve seçtiğim kıyafetlerin yanında Huriye’nin de benim için ayrı seçtiği kıyafetleri alıp dışarı çıktık. Hava kararmaya başlamış. Elimde de bir yığın poşet amk. Kaypak gibecek beni şimdi. Ben eve geçerim diye düşünüyordum ama:

    Huriye-“Şimdi ne yapalım?” Ne mi yapalım? Gün batımına karşı domalalım amk. Çok yorgunum. Ama tabi bunu nasıl söyleyeyim? Daha yeni gezmeye başladık. Oysa ben Rian’a gittim, Miras ile tartıştım…

    b-“Bilmiyorum. Ne yapmak istersin?”

    Huriye-“Sahildeki bir cafeye oturalım mı? Hem acıktım biraz. Yemek de yeriz.”

    b-“Peki.” Neyse ki yemek yemeye gidiyoruz. Diskoya falan da zütürebilirdi.

    Kafeye geleceğimizi sanıyordum. Ama beni lokantaya getirdi. (Evet şimdi arabayı o sürüyor.) Arabadan indim ve içeri girdik. Lüks bir yer gibi duruyor amk. Takımı elimdeki kıyafetlerin 20 katı olan bir garson geldi ve bizi yerimize kadar ağırladı. Daha sonra me… Menü demeye dilim varmadı. Tepside geldi menü amk. Baktım bari ne alayım diye burada türk lirası kullanılmıyor. Türkçe de kullanılmıyor. Garip garip isimler. Fırına falan gideydik keşke lahmacun yiyeydik diye geçirdim içimden ama vazgeçtim. Bu kızla tamamiyle farklı dünyaların insanlarıyız.

    Huriye-“Ben … bir ıstakoz alayım. Yanına da …” Tek anladığım şey ıstakoz istediği.

    Garson-“Nasıl isterseniz hanımefendi. Peki siz ne alırsınız beyefendi?” Ahret sorusu gibi geldi bu. Resmen ter döküyorum. Ne yesem lan? Burada garip garip isimler yazıyor. Attım tuttu yapacağım.

    b-“Ben De lağım alacağım.” Huriye biraz gülmemek için kendini tuttu.

    Garson-“De laom demek istediniz herhalde.” Ebenin amı demek istedim.

    b-“Herneyse işte ondan getir.” Garson menüyü aldı ve gitti.

    Huriye-“Alem adamsın Bir Bine.”

    b-“Asıl sen alem kadınsın. Ben lahmacun yiyen, dürüm gömen biriyim. Ne işim olur böyle lüks yerlerde.”

    Huriye-“ilk kez mi geliyorsun böyle bir yere? Süleyman abi seni durmadan getiriyordur diye düşünüyordum.” Lan bu kaypak niye herkese cazip insan gibi gözüküyor? Lan gibiyor beni ruhunuz duymuyor amk.

    b-“Pek böyle yerleri sevmez Süleyman abi. Genellikle buraları para israfı olarak görür.” Sohbetimizin ortasında yemekler geldi. Ortaya yeşillikli ve adını tanımlayamadığım birkaç sebze ile dolu bir tabak, ıstakoz ve birkaç aparetif geldi. Bana da garip bir makarna geldi. Tabağın kenarında da siyah bir şey vardı. Makarnadan büyük bir kaşık aldım ve attım ağzıma. Bir anda içimde bir ejderha doğdu. dıbını gibeyim. Nasıl acı lan bu. Suya abandım.

    Huriye-“Bir Bine iyi misin? Keşke De Laom söylemeseydin. içinde Mekgiba biberi var.” dıbını gibeyim böyle işin. Yutarken yandım oç. Yemek borumdan geçişini hissettim. Ayıp olmasın diye dışarıya da çıkartamadım direk yuttum. Siyah şey söndürür diye ona abandım.

    Huriye-“Bir Bine dur o kadar…” yediğim anda midem ağzıma geldi. Tuvalete koştum. Bütün yediğim yutarken yaktığı gibi çıkarken de yaktı. Böyle restaurant olmaz olsun. gibti attı beni. Arkamda biri belirdi.

    b-“Ha. Bir sen ekgibtin.”

    Koum-“Yanlış bir zamanda mı geldim? Fazla oyalanma. Eğitime devam etmemiz lazım. Zaten işinin yarısında olsan da dünyanda zaman dur…”

    b-“Biliyorum Koum. Tamam. Biraz toparlanayım gelirim.” dedim ve Koum kayboldu. En azından şu anda oraya gideyim de sinirli gözükmeyeyim. Orada dinlenir buraya geri dönerim. Öfkeme odaklandım ve gittim.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 41.
    +2
    okucaaam ♡
    ···
  17. 42.
    +2
    Gözlerimi açtığımda reisler sarhoştu ve hala içiyorlardı. Yani ikisinde de kadehi kaldıracak kafa kalmamış.

    b-“Ne oluyor burada?”

    Koum-“Hangisinin bünyesi dayanıklı onun için yarışıyorlar. Kazanan asıl şef olacakmış.” Yine yani kardeş kavgasına bağladılar. Mükemmel yani. Zaten hiç derdim yok.

    b-“Ee. Peki beni neden çağırdın?”

    Koum-“Yine ağaçlara sen bakacaksın.”

    b-“Yav neden yine ağaçlar? Savaşa şu an çok yakınım. Ejderhaları bulmanın bile yolunu öğrendim. Ama ben hala ağaca tak mu sürecem?”

    Koum-“Bu sefer süre sınırın da var. 12 saat içinde ağaçların hepsini tekrar beslemen lazım. Ve bu eğitim ile gerçek gücüne kavuşacağına inanıyorum.” Rolas araya girdi:

    RReis-“Zavanında yavamazs hık aylesini öldüür Kojum (Zamanında yapmazsa ailesini öldür Koum)”

    Koum-“Nasıl isterseniz. Reisin emrini duydun. Eğer zamanında başaramazsan o kapının arkasındaki yemek yiyen herkesi katledeceğim. Süren başlamak üzere.” Hasgibtir. huur çocukları. Bir de ben bunlara güveniyorum. gibtirin gidin. Bu iş bittiğinde bir daha Ork Diyarı’na uğramayacağım. Hatta uzun bir süre Ejderha Diyarı’nda kalacağım. Kafamı dinlemek amaçlı. Yine birinin kanadının altında uyurum. Fazla daldım. Sonunda vardım. O iğrenç yere. Yine. Elimden geldiğince acele ile arabayı doldurmaya çalışıyorum.

    Kaç saat geçti bilmiyorum. Ama birkaç ağaç kaldı. Kollarım çok acıyor. Ama yapabilirim. Son kalan dermanımla gittim son arabayı doldurdum ve yolda zütürdüm. Yolda giderken bir ağaca takıldım ve düştüm. Orada bayıdım.
    ···
  18. 43.
    +2
    Nefes nefese yanımıza vardı ve Berkecan’a buz gibi soğuk gözlerle baktı:

    Huriye-“Sen mi bir şey yaptın Bir Bine’ye?” Berkecan hiç istifini bozmadan:

    Berkecan-“Ben ne yapacağım bu tipsize. Sadece yanına geldim. Hem seni ilgilendirmez HU-Ri-YE”

    Huriye-“O zaman neden ikiniz de ağlıyorsunuz?”

    Berkecan-“Ağlıyorum?” Eliyle gözlerini sildi. “Lan senin zihin bağını gibecem ha. Ben ağlamıyorum. Sadece öyle gözüküyor oradan. Sana açıklayamayacağım…” Oturur pozisyona geçtim.

    b-“Daha fazla içimde tutamayacağım zaten. Sana da anlatacağım.”

    Huriye-“Neyi anlatacaksın? Korkutuyorsun beni.”

    Berkecan-“Emin misin? Bak sonra ikimizi de deli muamelesi yaparlar elimden kurtulamazsın.”

    b-“Emin değilim ama biriyle paylaşman lazım. Daha fazla içimde tutamıyorum.”

    Huriye-“Neyi? Artık biriniz açıklasın şunu.”

    b-“Tamam. Ben anlatıyorum. Umarım bana inanırsın.” Ve yanıma oturdu anlatmaya başladım.

    Her şeyi anlattım. Diyarları gezdiğimi, 3 tane kardeşim olduğunu, birinin kaybolduğunu vs. Her şeyi. Koum’u öldürdüğümü dahi anlattım. Berkecan’ın izleyicim olduğunu da. Sadece sustu ve dinledi. Hiçbir tepki vermedi. Sonunda koluma yumruk attı.

    Huriye-“Neden bunu daha önce söylemedin ki? Neden bu kadar olayla tek başına başa çıkmaya çalıştık ki? Gamze ve ben hep yanındaydık. Neden bizden sakladın ki?” ağlıyordu. Neden ki? Neden ağlıyor?

    b-“Söyleyemezdim. Böyle bir şeye kim inanır…”

    Huriye-“Ben inandım. Baksana. Tuvalete düzgün girdin ellerin ve üstün kanlı geri döndün. işte yorgun olduğunda günlerde de kaçıp uyuyordun. Ama bize hiç bahsetmedin. Bize o kadar mı az güveniyorsun?”

    b-“Güvenmiyor değilim. Sadece size de anlatıp tehlikeye sokmak istemedim. Babam da gezgindi. Ve annem de babamın gezgin olduğunu biliyordu. Onun için annem ile beraber kayboldular.”

    Huriye-“Ben senin için tüm tehlikelere göğüs germeye hazırım Bir Bine. Ama sende bana güven.”

    b-“Neden NEDEN? Neden benim için bu kadarını yapıyorsun? Neden bana güveniyorsun bu kadar? Yalan söylediğimi hiç mi düşünmüyorsun?”

    Huriye-“Hayır. Hiç yalan söylediğini düşünmüyorum.”

    b-“NEDEN?”

    Huriye-“Çünkü seni seviyorum.” Bir anda donakaldım. Böyle bir cevap beklemiyordum. Kalp atış hızım bile değişti.

    b-“Ben sana ne yaptım ki beni seviyorsun?”

    Huriye-“Beni hiçbir zaman yalnız bırakmadın. Kötü günümde olsun, iyi günümde olsun. Eskiden yalnızca ölsem de kurtulsam bu dünyadan diye düşünüyordum. Benim için önemsiz bir yerdi. Annem benim doğururken öldü. Babam da annemin adını miras almamı istedi. O yüzden adımı Huriye koydu. Annemi öldürerek dünyaya geldim. Küçükken arada çalışanlar benim hakkımda dedikodu yaparlardı. “Annesini öldürerek dünyaya gelen evlattan hayır mı gelir?” diye. Her zaman içime attım. Hep başarılı öğrenci olmaya başladım. Belki iyi bir evlat olursam hakkımda böyle konuşmazlardı. Hep iyi bir insan olmaya çalıştım. Lisede derslerim iyiydi, herkese yardım ediyordum… Ama hiç susmadılar. Hep aynı söz. Anneni öldürdün. En sonunda üniversitede kendimi bıraktım. Artık dünya umurumda değildi. Sadece kafamdaki seslerden kurtulmak istiyordum. Zaten daha sonra kumarhaneye gittim. Berkecan ile tanıştım ve sadece kafa dağıtacaktım. Biraz da para harcayacaktım. ismimi söylediğim anda benimle dalga geçmeye başladılar. Ondan sonra sen geldin. Benim sanki ruhumu boşluktan çekip çıkardın. Daha sonra babama ısrar ettim orada çalışmak için. Seni daha yakından tanımak istiyordum. Ve tanıdıkça sana bağlandım. Zorlandığımda yerimi aldın, bardakları taşımama yardım ettin, hem de hiçbir karşılık beklemedin. Hatta sana her şeyimi vermeye hazırken bile beni düşündün ve reddettin. Şimdi söyle bana. Sanı nasıl güvenmeyeyim? Seni nasıl sevmeyeyim?”
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    +2
    Benimle benzer olaylar yaşamış hep. Ben lanetli çocuktum o da anne katili. Gülümsedim. Huriye’ye döndüm.

    b-“Yanımda olduğun için teşekkürler. iyiki de sana anlatmışım. Şimdi kendimi daha iyi hissediyorum.”

    Berkecan-“Biraz daha devam ederseniz kusmayı planlıyorum. Eğer ki tartışmanız bittiyse artık gitsek mi? Hani yarın işiniz de var, erken uyanmanız lazım.”

    Huriye-“Sen nereden biliyorsun işimizin olduğunu yarına? Yoksa Bir Bine’yi mi dikizliyorsun?”

    Berkecan-“Sana ne anlatıyoruz 2 saattir. Zihnimiz bağlı. istemsiz bir şekilde ne yaparsa yapsın izliyorum. Banyodaki halini bile izlemek zorunda kalıyorum. Yani istemsiz. Onun iğrenç duygularını da hissediyorum.”

    b-“Sen ben ne yaparsam yapayım görüyor musun?”

    Berkecan-“Bamyanı bile gördüm.” huur çocuğu. 16 cm. Bamya diyor bine bak.

    b-“Berkecan bir konuda haklı. işe gitmek için erken uyanmamız lazım. Ve saat 00.32 oldu bile. Hadi eve gidelim.”

    Berkecan-“Sizin için hayat bitmiş olsa da benim için daha yeni başlıyor.” Dedi ve arabasına yöneldi. Biz de arabamıza bindik ve evin yolunu tuttuk.
    ···
  20. 45.
    +2
    Kaypağın eve vardık ve kapının önünde durdu.

    Huriye-“iyi olacak mısın?”

    b-“Merak etme. Sadece biraz alışmam lazım. Ne de olsa birini öldürdüm. Ona iyilik yapmış olsam da öylece kabullenebileceğim bir şey değil. Neyse görüşürüz.” Dedim ve arabadan indim.

    Huriye-“Poşetlerini unutma.” Dedi. Gerçekten de unutuyordum az daha. Onları da aldım ve el salladım. O da arkamdan el salladı.

    Kapıyı açtım ve eve girdim. Ellerimde poşetlerle falan. Lambayı yaktığım anda korku filmi gibi karşımda duruyordu oç. Kim olacak? Kaypak.

    Süleyman-“Neredeydin lan sen bu saate kadar?”

    b-“Abi dediniz ya kızı gezdirin diye. Ben de gezdiriyordum.”
    Süleyman-“Bu üzerinin hali ne peki?” Hasgibtir. Üstümü değiştirmeyi unuttum. Bahane düşün. Bahane bahane…

    b-“Burnum kanadı da. Bayağı da aktı kan. O yüzden.” Belki yer lan. Ye lan. Ye.

    Süleyman-“Çok mu kan aktı? Merak etme. Bu gece daha çoook kan akacak. Uzun süredir bekaret kemerimi çıkarmıyordum. Kısmet bugüneymiş.” Kemeri çekti ve bana girişmeye başladı. Acımıyor lan. Valla acımıyor. Bana vuruyor ama hiç tepki vermiyorum bilerek. Gıcığına gitsin.

    Süleyman-“Acımıyor mu lan şerefsiz köpek?”

    b-“O kadar çok dövdün ki abi hiç hissetmiyorum artık.” Cesaretini kırarsam beni dövmeyi bırakır belki artık. Keşke acıyor taklidi yapsaydım. Beni tuttu ve resmen kömürlüğe sürükledi.

    Süleyman-“Burada bekle ağzına gibecem şimdi senin.” Dedi ve arkamdan kapıyı kilitledi. Hedefi ne lan bu oçun. Anlamam fazla uzun sürmedi. Kapıyı açtı ve üstüme bir kova suyu boca etti. Sonra da kemerle girişti. huur çocuğu. Islak ıslak dövüyor. Canım yanıyor lan.

    b-“Abi vurma. Valla şaka yapmıştım abi.”

    Süleyman-“Al sana şakanın en büyüğü. Bana adam kızını emanet ediyor. Ama benim çırak gidip kızı ayartıyor. Emanet kıza yavşanır mı lan bin”

    b-“Abi biz birbirimizi…”

    Süleyman-“gibtirme şimdi ikinizi.” Diye kafiye yaptıktan sonra dayağına devam etti. 15. dakikada tıkandı. Demek ki kondisyonsuz gelmiş bu sefer.

    Süleyman-“Ben seni söğüt ağacının altına yatırmasını bilirdim de dua et bugün günüm iyi geçti. Şimdi yat zıbar. Hele o kızı biraz üz bak ben sana ne yapıyorum. Karım yaparım seni tüm günün evde gibilerek geçer.”

    b-“Merak etme abi. Üzmem.”

    Süleyman-“Zaten üzemezsin.” Dedi ve kömürlüğün kapısını kapattı. Fazla dayak yemedim ama suyu iyi akıl etti pekekent. Canım yanıyor gibi yapsaydım ya işte. Tam bir gerizekalıyım. Yine kenara kıvrıldım ve uyudum.
    Tümünü Göster
    ···