/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +2
    Gözlerimi açtığımda reisler sarhoştu ve hala içiyorlardı. Yani ikisinde de kadehi kaldıracak kafa kalmamış.

    b-“Ne oluyor burada?”

    Koum-“Hangisinin bünyesi dayanıklı onun için yarışıyorlar. Kazanan asıl şef olacakmış.” Yine yani kardeş kavgasına bağladılar. Mükemmel yani. Zaten hiç derdim yok.

    b-“Ee. Peki beni neden çağırdın?”

    Koum-“Yine ağaçlara sen bakacaksın.”

    b-“Yav neden yine ağaçlar? Savaşa şu an çok yakınım. Ejderhaları bulmanın bile yolunu öğrendim. Ama ben hala ağaca tak mu sürecem?”

    Koum-“Bu sefer süre sınırın da var. 12 saat içinde ağaçların hepsini tekrar beslemen lazım. Ve bu eğitim ile gerçek gücüne kavuşacağına inanıyorum.” Rolas araya girdi:

    RReis-“Zavanında yavamazs hık aylesini öldüür Kojum (Zamanında yapmazsa ailesini öldür Koum)”

    Koum-“Nasıl isterseniz. Reisin emrini duydun. Eğer zamanında başaramazsan o kapının arkasındaki yemek yiyen herkesi katledeceğim. Süren başlamak üzere.” Hasgibtir. huur çocukları. Bir de ben bunlara güveniyorum. gibtirin gidin. Bu iş bittiğinde bir daha Ork Diyarı’na uğramayacağım. Hatta uzun bir süre Ejderha Diyarı’nda kalacağım. Kafamı dinlemek amaçlı. Yine birinin kanadının altında uyurum. Fazla daldım. Sonunda vardım. O iğrenç yere. Yine. Elimden geldiğince acele ile arabayı doldurmaya çalışıyorum.

    Kaç saat geçti bilmiyorum. Ama birkaç ağaç kaldı. Kollarım çok acıyor. Ama yapabilirim. Son kalan dermanımla gittim son arabayı doldurdum ve yolda zütürdüm. Yolda giderken bir ağaca takıldım ve düştüm. Orada bayıdım.
    ···
  2. 27.
    +3
    Uyandığımda ilk baş nerede olduğumu sorguladım. Hasgibtir. Ork Diyarı’ndayım. Evet düşmüştüm. Ve uyuya mı kaldım? Hasgibtir. Kaç saat geçti? Saat de yok ki burada. Hemen koştum ve son ağacı da tamamladım. Şeflerin çadırına doğru koştum. Ama öyle böyle koşmuyorum. Çok fena. Hayatım buna bağlıymışcasına koşuyorum. Sonunda çadıra vardım. Şefler sızmış uyuyorlardı. Koum nerede? Ortalıkta yok. Lan yoksa? Dünyaya mı gitti. Hemen geri dönmem lazım. Ama dönemiyorum. Sakinleşmeliyim. Sakinleş. Sakinleş… Nasıl sakin olabilirim ki? Huriye tehlikede ve ben nasıl SAKiN OLACAĞIM?

    Koum-“Birini mi arıyorsun?” Arkamı döndüm. Koum. Burada. Gitmemiş. Yoksa gitti mi?

    b-“Dünyaya gittin mi?”

    Koum-“Hayır. Sana 12 saat vermiştim. Ve sen 10 saatte bitirdin. Hatta 2 saat uyumana rağmen.”Allahım. ALLAHIMM SANA ŞÜKÜRLER OLSUN. içim içimi yedi resmen. 2 saat uyumama ayrı şaşırdım. Normalde bu kadar yorgunluğa en az 10 saat uyurdum. Koum bana baltasını fırlattı ve havada yakaladım. Kolum hala biraz sızlıyor.

    Koum-“iyi duruyorsun. En azından artık baltayı rahatlıkla yakalayabiliyorsun. Eski sen olsan ezilir altında ölürdün. Şimdi, seninle eğitiminin son aşamasına geldik. O elindeki balta ile beni öldüreceksin.”

    b-“Saçmalama Koum. Neden seni öldüreyim.” Holas ayıldı ve

    HReis-“Bizim orkların en büyük amacı savaşmaktır. Ve ölümümüzü de savaş getirsin isteriz. Genelde bunu çocuklarımız yapar ama Koum’un tek bir bini bile olmadı. Onun için senden istiyor.”

    b-“Ama… Ben… Böyle bir şey…”

    Koum-“Eğer ölümü isteyen beni dahi öldüremezsen savaşta kimseyi öldüremezsin. Bu ork çocuklarına ilk adım olarak öğretilir. Sevdiği ve ölümüne az kalmış birini kendi öldürür ki hem vicdanını kapatsın hem de ölen kişi kendi baltasıyla ölsün. Bu baltayı küçük bir ork iken yapmıştım. Demiri ellerimde sökmüş, yumruklarımla dövmüştüm. Kaç tane kelle aldım bununla. Diyar diyar benimle geldi. Beni hiç yalnız bırakmadı. Şimdi de seni bırakmayacak.” Diz çöktü. “Şimdi beni öldür. Ecelim beni gelip almadan önce.”

    Artık baltam daha da ağırdı. Taşıyamıyorum. Onu öldürmek istemiyorum. iyi biri o. Baltayı kaldırdım.

    RReis-“Senin onu öldürmen sizin dünyanızdaki gibi kötü sonuçlar doğurmayacak. Burada onuruyla ölmüş olacak.” Ellerim titriyor. Ne dedikleri umurumda bile değil. Öldüremem.

    HReis-“Eğer öldürmezsen aileni…”

    Koum-“Hayır. Kimseye zarar verilmeyecek. Bu onun seçimi olacak. Öldürürse son sınavını da geçmiş olacak. Ya beni onursuz bir ölüme terk edecek ya da onurumla ölmeme izin verecek.” Dişlerimi sıkarken buldum. Neden öldürmem gerekiyor ki? Koum’un yanına gittim. Sarıldım. O da sarılama eşlik etti. Ağlıyordum.

    b-“Her şey için teşekkürler.” dedim ve ondan ayrıldım. Gözlerimi kapattım.

    Koum-“Ölürken gözlerimin içine bakmanı istiyorum. Nedenini anlayacaksın.” dedi. Baltamı kaldırdım. Ve bir çırpıda salladım. Bu kadar keskin olmasını beklemiyordum. Gerçekten de tek hamlede kellesini aldım. Balta daha fazla elimde durmadı. Yere düşürdüm. Diz çöktüm. Baltamı sallamadan önce gülümsüyordu. Kellesinden ayrılan gövdesi yere düştü. Kellesi de önüme yanıma yuvarlandı. Bir an Rian’da gördüğüm ejderha aklıma geldi. Onun da kellesi önüme düşmüştü değil mi? Boşlukta gibiyim. Reisler ayağa kalktı ve cesedi Holas sırtına aldı. Kellesini de Rolas bana uzattı.

    RReis-“işimiz daha bitmedi.” Daha ne olacak ki?
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +3
    Kellesini aldım ve yürümeye başladım. Ama ruh gibiyim. Sanki hiçbir duygu hissetmiyorum. Daha önce de kötü olmuştum ama bu kadarını beklemiyordum. Normalde çığlık atar, diz çöker ağlardım fakat şu an sanki duyguların kilitlenmiş gibi. Cesedini bir ağaca yasladı.

    HReis-“Kellesini koltuğunun altına koy. Öteki dünyada çok aramasın.” Normalde ne saçmalıyorsunuz vs. derdim ama sadece dediklerini yaptım. Rolas ağaçtan bir meyve kopardı ve çekirdeğini aldı. Daha sonra elime bir meşale verdi.

    RReis-“Git ve cesedini yak. Bu son vazifen. Ondan sonra serbestsin. Artık sen de bizden birisin.” dedi. Meşaleyi zütürdüm ve Koum’un cesedinin üzerine attım. Ağaç ile beraber yanmaya başladı. Koum’un cesedinin kağıt gibi yanıp kül olmasını izledim. Ne kadar saçma değil mi? Keskin baltalar işlemeyen ork ateşe kağıt gibi kül oldu.

    RReis-“Al bu tohumu ve şuraya göm. Artık bu senin ağacın. Öldüğün zaman ork cenazesi istersen seni bu ağaçla yakarız.” Sanki çok da umurumda. Tohumu dediği yere gömdüm. Sesim bile az çıkıyordu. Ve titrek.

    b-“Ben geri dönüyorum.”

    HReis-“istersen burada kalabilirsin. En azından şu beyaz suratın düzelene kadar.”

    b-“Daha fazla duramam burada. Kendimi iyi hissetmiyorum.” dedim ve geri döndüm.
    ···
  4. 29.
    +3
    Döndüğümde tuvaletteydim. Evet. Huriye ile yemeğe çıkmıştım. Ama kendimi iyi hissetmiyorum. Sadece yalnız kalmak istiyorum. Tuvaletten çıktım ve Huriye’nin yanına doğru yürüdüm. O zaten beni görünce hemen yanıma koştu.

    Huriye-“Bir Bine. iyi misin? Neden üstün başın böyle kötü durumda? Ne oldu?”

    b-“Huriye. Ben gidiyorum. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var. Kendimi iyi hissetmiyorum.” Lokantadan öylece çıktım gittim. Arkamdan bakıyordu ama şu an hiçbir şey umurumda değil. Lokantadan çıktım ve öyle boş boş sokakta yürümeye başladım. Elimde Koum’un kanı var. Ben öldürdüm onu. Sahilde kayalıkların oraya gittim. Bir kayanın üzerine yattım. Yıldızları izlemeye başladım. Daha sonra yıldızlar bulanıklaşmaya başladı. Elimle gözümü sildim. Evet. Ağlıyorum. Anne Ejderha ölürken de gülerek ölmüştü. Koum da onun kafasını keserken gülümsüyordu. Neden bu kadar sinir bozucusunuz ki? Ölüm neden size bu kadar güzel geliyor ki? Baksanıza Miras’a. Ölümsüz. Aslında Miras’ın demek istediğini anlıyorum gibi. Bir çok dostunun ölümünü izledi. Ama öldürmek daha da acı veriyor.

    “Acını anlıyorum. Ama ağlamak sorunlarını çözmez.” Kafamı çevirdim ve yanımda Berkecan vardı.

    b-“Gider misin? Yalnız kalmak istiyorum.”

    Berkecan-“Verdiğin karar yanlış değildi Bir Bine. Eğer onu öldürmeseydin hastalığı onu acı içimde öldürecekti.”

    b-SEN NEREDEN BiLiYORSUN Ki?”

    Berkecan-“Yanıma geldiğinde söylemişti. Zaten başından beridir acı içindeydi. Ama sana hiç göstermedi. Onu güçlü hatırlamanı istiyordu. Ve başardı da.”

    b-“Ama onu ben öldürdüm. Kendi ellerimle bir can aldım.”

    Berkecan-“Benim için bile izlerken zordu. Ama aynada hiç kendine baktım mı son zamanlarda? O kadar güçlendin ki artık amacını gerçekleştirebilirsin.”

    b-“Amacımın böyle bir fedakarlık getirmesi gerekmiyordu. Başka bir yol bulabilirdim.”

    Berkecan-“Sen bir gezginsin Bir Bine. Daha çok farklı dünyalar göreceksin. Belki de saniyeler içinde doğup ölenlerin olduğu bir diyara gideceksin. Bilmiyorum. Ejderhalar ve orklar da peri masalıydı. Ama sen ve ben hepsini gördük. Ve şunu unutma. Koum senin için bu fedakarlığı yaptı. Başka bir ork çocuğuna da yaptırabilirdi ama sen sırf ölümü görebilesin ve bir daha öldürmeye korkmayasın diye kendini feda etti. Onun bu fedakarlığını boşa çıkartma. Sayende ölümü ve öldürmeyi de normal bir şekilde konuştuğumuza göre bak. Biri daha seni merak etmiş geliyor.” Kalkmadan diğer yanıma döndüğümde Huriye koşturuyordu. Beni takip mi etmiş? Neden?
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    +2
    Nefes nefese yanımıza vardı ve Berkecan’a buz gibi soğuk gözlerle baktı:

    Huriye-“Sen mi bir şey yaptın Bir Bine’ye?” Berkecan hiç istifini bozmadan:

    Berkecan-“Ben ne yapacağım bu tipsize. Sadece yanına geldim. Hem seni ilgilendirmez HU-Ri-YE”

    Huriye-“O zaman neden ikiniz de ağlıyorsunuz?”

    Berkecan-“Ağlıyorum?” Eliyle gözlerini sildi. “Lan senin zihin bağını gibecem ha. Ben ağlamıyorum. Sadece öyle gözüküyor oradan. Sana açıklayamayacağım…” Oturur pozisyona geçtim.

    b-“Daha fazla içimde tutamayacağım zaten. Sana da anlatacağım.”

    Huriye-“Neyi anlatacaksın? Korkutuyorsun beni.”

    Berkecan-“Emin misin? Bak sonra ikimizi de deli muamelesi yaparlar elimden kurtulamazsın.”

    b-“Emin değilim ama biriyle paylaşman lazım. Daha fazla içimde tutamıyorum.”

    Huriye-“Neyi? Artık biriniz açıklasın şunu.”

    b-“Tamam. Ben anlatıyorum. Umarım bana inanırsın.” Ve yanıma oturdu anlatmaya başladım.

    Her şeyi anlattım. Diyarları gezdiğimi, 3 tane kardeşim olduğunu, birinin kaybolduğunu vs. Her şeyi. Koum’u öldürdüğümü dahi anlattım. Berkecan’ın izleyicim olduğunu da. Sadece sustu ve dinledi. Hiçbir tepki vermedi. Sonunda koluma yumruk attı.

    Huriye-“Neden bunu daha önce söylemedin ki? Neden bu kadar olayla tek başına başa çıkmaya çalıştık ki? Gamze ve ben hep yanındaydık. Neden bizden sakladın ki?” ağlıyordu. Neden ki? Neden ağlıyor?

    b-“Söyleyemezdim. Böyle bir şeye kim inanır…”

    Huriye-“Ben inandım. Baksana. Tuvalete düzgün girdin ellerin ve üstün kanlı geri döndün. işte yorgun olduğunda günlerde de kaçıp uyuyordun. Ama bize hiç bahsetmedin. Bize o kadar mı az güveniyorsun?”

    b-“Güvenmiyor değilim. Sadece size de anlatıp tehlikeye sokmak istemedim. Babam da gezgindi. Ve annem de babamın gezgin olduğunu biliyordu. Onun için annem ile beraber kayboldular.”

    Huriye-“Ben senin için tüm tehlikelere göğüs germeye hazırım Bir Bine. Ama sende bana güven.”

    b-“Neden NEDEN? Neden benim için bu kadarını yapıyorsun? Neden bana güveniyorsun bu kadar? Yalan söylediğimi hiç mi düşünmüyorsun?”

    Huriye-“Hayır. Hiç yalan söylediğini düşünmüyorum.”

    b-“NEDEN?”

    Huriye-“Çünkü seni seviyorum.” Bir anda donakaldım. Böyle bir cevap beklemiyordum. Kalp atış hızım bile değişti.

    b-“Ben sana ne yaptım ki beni seviyorsun?”

    Huriye-“Beni hiçbir zaman yalnız bırakmadın. Kötü günümde olsun, iyi günümde olsun. Eskiden yalnızca ölsem de kurtulsam bu dünyadan diye düşünüyordum. Benim için önemsiz bir yerdi. Annem benim doğururken öldü. Babam da annemin adını miras almamı istedi. O yüzden adımı Huriye koydu. Annemi öldürerek dünyaya geldim. Küçükken arada çalışanlar benim hakkımda dedikodu yaparlardı. “Annesini öldürerek dünyaya gelen evlattan hayır mı gelir?” diye. Her zaman içime attım. Hep başarılı öğrenci olmaya başladım. Belki iyi bir evlat olursam hakkımda böyle konuşmazlardı. Hep iyi bir insan olmaya çalıştım. Lisede derslerim iyiydi, herkese yardım ediyordum… Ama hiç susmadılar. Hep aynı söz. Anneni öldürdün. En sonunda üniversitede kendimi bıraktım. Artık dünya umurumda değildi. Sadece kafamdaki seslerden kurtulmak istiyordum. Zaten daha sonra kumarhaneye gittim. Berkecan ile tanıştım ve sadece kafa dağıtacaktım. Biraz da para harcayacaktım. ismimi söylediğim anda benimle dalga geçmeye başladılar. Ondan sonra sen geldin. Benim sanki ruhumu boşluktan çekip çıkardın. Daha sonra babama ısrar ettim orada çalışmak için. Seni daha yakından tanımak istiyordum. Ve tanıdıkça sana bağlandım. Zorlandığımda yerimi aldın, bardakları taşımama yardım ettin, hem de hiçbir karşılık beklemedin. Hatta sana her şeyimi vermeye hazırken bile beni düşündün ve reddettin. Şimdi söyle bana. Sanı nasıl güvenmeyeyim? Seni nasıl sevmeyeyim?”
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +2
    Benimle benzer olaylar yaşamış hep. Ben lanetli çocuktum o da anne katili. Gülümsedim. Huriye’ye döndüm.

    b-“Yanımda olduğun için teşekkürler. iyiki de sana anlatmışım. Şimdi kendimi daha iyi hissediyorum.”

    Berkecan-“Biraz daha devam ederseniz kusmayı planlıyorum. Eğer ki tartışmanız bittiyse artık gitsek mi? Hani yarın işiniz de var, erken uyanmanız lazım.”

    Huriye-“Sen nereden biliyorsun işimizin olduğunu yarına? Yoksa Bir Bine’yi mi dikizliyorsun?”

    Berkecan-“Sana ne anlatıyoruz 2 saattir. Zihnimiz bağlı. istemsiz bir şekilde ne yaparsa yapsın izliyorum. Banyodaki halini bile izlemek zorunda kalıyorum. Yani istemsiz. Onun iğrenç duygularını da hissediyorum.”

    b-“Sen ben ne yaparsam yapayım görüyor musun?”

    Berkecan-“Bamyanı bile gördüm.” huur çocuğu. 16 cm. Bamya diyor bine bak.

    b-“Berkecan bir konuda haklı. işe gitmek için erken uyanmamız lazım. Ve saat 00.32 oldu bile. Hadi eve gidelim.”

    Berkecan-“Sizin için hayat bitmiş olsa da benim için daha yeni başlıyor.” Dedi ve arabasına yöneldi. Biz de arabamıza bindik ve evin yolunu tuttuk.
    ···
  7. 32.
    +2
    Kaypağın eve vardık ve kapının önünde durdu.

    Huriye-“iyi olacak mısın?”

    b-“Merak etme. Sadece biraz alışmam lazım. Ne de olsa birini öldürdüm. Ona iyilik yapmış olsam da öylece kabullenebileceğim bir şey değil. Neyse görüşürüz.” Dedim ve arabadan indim.

    Huriye-“Poşetlerini unutma.” Dedi. Gerçekten de unutuyordum az daha. Onları da aldım ve el salladım. O da arkamdan el salladı.

    Kapıyı açtım ve eve girdim. Ellerimde poşetlerle falan. Lambayı yaktığım anda korku filmi gibi karşımda duruyordu oç. Kim olacak? Kaypak.

    Süleyman-“Neredeydin lan sen bu saate kadar?”

    b-“Abi dediniz ya kızı gezdirin diye. Ben de gezdiriyordum.”
    Süleyman-“Bu üzerinin hali ne peki?” Hasgibtir. Üstümü değiştirmeyi unuttum. Bahane düşün. Bahane bahane…

    b-“Burnum kanadı da. Bayağı da aktı kan. O yüzden.” Belki yer lan. Ye lan. Ye.

    Süleyman-“Çok mu kan aktı? Merak etme. Bu gece daha çoook kan akacak. Uzun süredir bekaret kemerimi çıkarmıyordum. Kısmet bugüneymiş.” Kemeri çekti ve bana girişmeye başladı. Acımıyor lan. Valla acımıyor. Bana vuruyor ama hiç tepki vermiyorum bilerek. Gıcığına gitsin.

    Süleyman-“Acımıyor mu lan şerefsiz köpek?”

    b-“O kadar çok dövdün ki abi hiç hissetmiyorum artık.” Cesaretini kırarsam beni dövmeyi bırakır belki artık. Keşke acıyor taklidi yapsaydım. Beni tuttu ve resmen kömürlüğe sürükledi.

    Süleyman-“Burada bekle ağzına gibecem şimdi senin.” Dedi ve arkamdan kapıyı kilitledi. Hedefi ne lan bu oçun. Anlamam fazla uzun sürmedi. Kapıyı açtı ve üstüme bir kova suyu boca etti. Sonra da kemerle girişti. huur çocuğu. Islak ıslak dövüyor. Canım yanıyor lan.

    b-“Abi vurma. Valla şaka yapmıştım abi.”

    Süleyman-“Al sana şakanın en büyüğü. Bana adam kızını emanet ediyor. Ama benim çırak gidip kızı ayartıyor. Emanet kıza yavşanır mı lan bin”

    b-“Abi biz birbirimizi…”

    Süleyman-“gibtirme şimdi ikinizi.” Diye kafiye yaptıktan sonra dayağına devam etti. 15. dakikada tıkandı. Demek ki kondisyonsuz gelmiş bu sefer.

    Süleyman-“Ben seni söğüt ağacının altına yatırmasını bilirdim de dua et bugün günüm iyi geçti. Şimdi yat zıbar. Hele o kızı biraz üz bak ben sana ne yapıyorum. Karım yaparım seni tüm günün evde gibilerek geçer.”

    b-“Merak etme abi. Üzmem.”

    Süleyman-“Zaten üzemezsin.” Dedi ve kömürlüğün kapısını kapattı. Fazla dayak yemedim ama suyu iyi akıl etti pekekent. Canım yanıyor gibi yapsaydım ya işte. Tam bir gerizekalıyım. Yine kenara kıvrıldım ve uyudum.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +2
    Gözümü açtığımda siyah tavan beni yine karşıladı. Yerimden kalktım. Üstümü başımı çırptıktan sonra mutfağa gidip yemek hazırlamak geldi aklıma. Hem bizim kaypağın gönlünü de alırım. Yemeği hazırladıktan sonra saate baktım. Saat 7.20. Tamam. işe gidebilirim. Ağızlarını kapattım yemeklerin. Uyanınca gelir kahvaltısını yapar. Dışarı çıktım. Metroya bindim ve inip her zamanki yolu yürüdükten sonra işyerine vardım.

    içeri girdiğimde her zamanki gibi çoktan Gamze gelmişti. Huriye’yi göremedim.

    Gamze-“Hoş geldin. Nasılsın napıyon?”

    b-“iyidir sen?”

    Gamze-“Ben de eh işte. idare ediyorum. Huriye bugün gelmiyor. Kendini iyi hissetmiyormuş. Yerine Semih gelecek maalesef” iyi hissetmiyor mu? Daha dün hiçbir şeyi yoktu. Şimdi ne oldu buna? Acaba söylediklerimi kaldıramadı mı? Ben bunları düşünürken Semih girdi içeriye. Hiç de sevmiyorum bu çocuğu ya. Ne zaman aynı gruba denk düşsek kızlardan bahseden ama kız ayarlayamayan biri.

    Semih-“Selam Gamze. Sana da selam Bir Bine.” Bakın. Gördünüz mü? Beni hemen 2. plana attı. Gamze hiç oralı bile olmadı.

    b-“As.”

    Semih-“Gamze hala küs müsün ya? Anlattım sana. Ben o mesajı arkadaşım attı telefonumdan.” Gamze soğuk bir şekilde cevabını verdi:

    Gamze-“Cehennem ol Semih.” Dedi ve depoya doğru gitti. Vay amk. Gamze’yi ilk kez sinirli görüyorum.

    b-“Hayırdır? Sorun nedir? Aranızda bir şey mi oldu?”

    Semih-“Sorma. Gamze telefonumdaki mesajı görünce sinirlendi.”

    b-“Gamze ile senin telefonun ne alaka? Onunla ilgili bir şey mi yazdın ki?”

    Semih-“Gamze ile çıkıyorduk. Daha sonra benim telefonumu kurcalamış. Yani anlayacağın yakalandık.”

    b-“Onu aldattın ve bir de pişkin pişkin bana mı anlatıyorsun?” Hani demiştim ya sevmiyorum diye. Artık nefret ediyorum.

    Semih-“Bilirsin be Bir Bine. Biz erkekler aklımızla hareket etmeyiz ki. Kız bana yüz verince ben de üstüne gittim. Gamze olmasına rağmen.”

    b-“Lan gerizkalı. Ben neden Huriye’yi aldatmıyorum o zaman? Senin aklın kızlarda değil sadece. Sende akıl kalmamış. Hepsi gibine gitmiş. Senin yerinde olsam ya pgibiyatri merkezine gider tedavi olurdum ya da kendimi öldürürdüm. ihanet ettin kıza. Bir de gelmiş bunu pişkin pişkin anlatıyorsun.”

    Semih-“Eeh. Yeter be. Aldattım evet. Ne olacak? O da bana bir kere bile seni seviyorum demedi. Bana bir kere bile adam akıllı gülümsemedi. Hep ben onu teselli ettim. O beni bir kere teselli etmedi.” Ne konuşuyor bu. Yumruğumu sıktım. Elimi kaldırdım ve gerinip tam yumruğu ağzının üstüne atacakken kendimi durdurdum. Artık eskisi gibi değilim. Eski ben olsam vurabilirdim. Ama şimdi vuramam. Ciddi biçimde yaralayabilir.

    b-“Sen bu yumruğuma bile değmezsin Semih. Umarım kendini düzeltirsin.” Dedim ve arkamı dönüp temizliğe devam ettim. Yok arkadaş. Çok sinirliyim. Bu gidişle Semih’e çakacağım bir tane. Öfkeme odaklanıp gitsem mi? Koum. Onu ben öldürdüm. Gidesim gelmiyor oraya. Aslında korkuyorum. Gidersem sanki aynı olayları tekrar yaşayacakmışım gibi. O zaman Rian veya Ejderha Diyarı’na gitmeliyim. Ejderha Diyarı’na gitsem daha iyi olacak. Şu an sinirli iken orada yanlış karar verebilirim. Açlığıma odaklandım ve Ejderha Diyarı’na gittim.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    +1
    Alfa hala uyuyordu. Onun uyuması içimi rahatsız ediyor. Bu kadar uzun mu sürüyor yumurtadan çıkmaları? Ne bileyim hızlı büyüdüler. Birkaç güne çıkarlar diyordum. Ama haftalar geçti hala tık yok. Beta’yı çağıracaktım ama sinirliyim ona da yanlış bir şey söylersem ve kalbini kırarsam kendimi affetmem. Aslında tam kızgınken bu kadar Ork Diyarı’na hiç zorlanmadan giderdim. Hatta orada sinirimi atana kadar birkaç kişiyle dövüşürdüm. Ama daha dün orada Koum’u öldürdüm. Kendi kendime ne de normal söylüyorum öyle. Belki de Koum’un amacı buydu. Anne ejderhanın da. Ölümü kabullenmem. Ama bu farklı. Bu sefer öldüren kişi benim. Geçtim ve Alfa’nın karşısına oturdum. Hatta çimene doğru uzandım. Doğru şeyi mi yapıyorum? Onları kurtarmamın tek yolu savaşmak mı? Miras da yanımda diyemiyorum. Cevabını net vermedi. Sadece araştıracak. Savaşı durdurmayacak. Tamam. Laik ülke olmaları hoş. Krallıkla yönetilen laik ülke olmaları garip gelse de yine de hoş yani. Ama tam olarak engel olan da laik olmaları. Eğer laik olmasalardı Miras’ın çıkıp sadece “Ejderhalara bir süre saldırmayın.” Demesi yeterli olurdu. Off. Kafam çok karışık. Göz kapaklarım ağırlaşmaya başladı. Neden uykum geldi ki? Uykumu da almıştım ne güz…
    ···
  10. 35.
    +2
    Öyle güzel uyudum ki şu an gözlerimi açasım gelmiyor. Sağ elimle biri mi oynuyor? Kaypak mı acaba? Yok. O beni dövmüştü en son. O zaman bodrumdayım. Yok. Hatırlıyorum. Kalktım. Hatta kaypağa yemek hazırlayıp çıktım. Haa. Hatırlıyorum. Ejderha Diyarı’na geldim. O zaman burada uyuya mı kaldım? Gözlerimi açasım yok ama gerçekten sağ elimde her ne varsa koluma doğru ilerliyor. Hamam böceği falan mı lan? Yok. böcek için fazla büyük. Sağ elimi kaldırdım. (Sol elimi daldırdım. Dili kalbe indirdim. Döndüm Mevlana gibi. :D Her zaman sağ eli kaldırmıyoruz dimi. Yazalım bunu 3 hikayede anca kaldırdı.) Gözlerimi açtığımda elime bir şey yapıştığını gördüm. Gerçek anlamda sarılmış. Gördüğüm karşısında çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Yavru bir ejderha koluma sarılmış. Biri yumurtadan çıkmış. Hahaha. Bütün sinirim stresim gitti. Kahverengiydi. Gözleri altın sarısı gözbebeği siyahtı. Kedi gibi zaten gözbebeği. Bana doğru bakarken gözbebeği büyüdü.

    b-“Beni anlıyor musun?”Öyle gözbebeğini bir büyültüp bir küçültüp bakmaya devam ediyordu. Sanırım anlamıyor Oturur pozisyona geçtim. Ama Alfa hala uyuyor. Uyanmamış. Ee. Bu ejderha ne olacak? Sağ elimi yere indirdim ve bırakmasını bekledim. Ama bırakmıyor. Yok. Yapıştı elime. En son çekmeye çalıştım ve garip bir ses çıkardı. Biraz da sesliydi. Hemen bıraktım çekmeyi. Şimdi Alfa’yı uyandıracak sonra kötü şeyler olmasın. En iyisi Beta’yı çağırmak. Dediği gibi Beta’yı düşünmeye başladım. Ormandan bir şey havalandı. Gerçekten de çok hızlı oldu yav. Bu kadar kolay olduğunu bilsem en başlarda yapardım. Hemen yanıma kondu.

    Beta-“Hoş geldin Bir Bine.”

    b-“Hoş buldum da sana göstermek istediğim bir şey var.” Kolumu uzattım. Yavru ejderha’yı koluma yapışık görünce biraz güldü.

    Beta-“Muhtemelen seni annesi sandı. Yumurtadan çıktığında uyuyordun değil mi?”

    b-“Evet uyuyakalmışım. Farkında bile değildim.”

    Beta-“Seni bırakması için biraz zaman ver. O zaman yavru ejderha kolunu bırakana kadar burada konuşalım. “

    b-“Aşağı inemez miyiz? Alfa uyuyor rahatsız etmeyelim diye.”

    Beta-“Yavruların burada kalmaları daha iyi olur. Onların sağlığı açısından. Enerji burada çok yoğundur. Her yeni ölen ejderha enerjisini de toprakta taşır. O enerji de yeni nesile geçer. Bu sayede büyür ve gelişirler.” Pek olaydan anlamasam da aşağı inmemesi gerekiyor yani. Tamam.

    b-“Tamam. Zaten boş vaktim vardı biraz. Hem biraz senden de yardım alırım.”

    Beta-“Bu yavruya ne isim koymayı düşünüyorsun?” Hah. Hemen zor sorundan başladı yav. Tamam. Ne koysam ki ismini. Koum. Yok olmaz. Her ne kadar vicdan azabı duysam da Huriye’ye yaptıkları gibi ben de ismini ölmüş birinin özellikle kendi öldürdüğüm birinin ismini koymayacağım. O zaman ne koyayım?

    b-“Buna sohbetin sonunda karar vermek istiyo ayy.” Vay manyak. Kolumu ısırdı. Dişleri yok ama kaşındırdı yani. Ve ısırmaya da devam ediyor.

    Beta-“Senden hoşlanmış gibi görünüyor.”

    b-“Annesi sanıyor dedin. Hoşlanması sence garip mi?”

    Beta-“Bence çoktan anladı annesi olmadığını. Ejderhalar yavru da olsa sandığından daha akıllıdırlar.”

    b-“O zaman neden bırakmıyor ki? Annesi orada.”

    Beta-“Alfa uyuyor diye seninle duruyor olabilir. Yalnız kalmamak için.” Koluma yapışmış ejderhayı biraz sevdim. Kafasını sevdikten sonra biraz mırıltı çıkardı. Daha sonra kolumdan üzerime atladı ve gömleğimin içine girdi.

    b-“Ne yapıyor?”

    Beta-“Galiba uykusu geldi. Kıyafetinin içini bizim kanadımızın altı gibi düşünmüş olabilir.” Ayy. Anne oldum. Hahahha. Lan kendi kendime bile espri yapabiliyorum amk. O değil de tıslamalı sesler çıkarmaya başladı bu. Ama derdini anladım galiba. Yat aşağıya diyor. Ben de yattım. Gerçekten de sesi kesildi. Herhalde anlayım diye falan zihnime mesaj gönderdi. Kim bilir.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +2
    Nefes alış verişi gıdıklıyordu göğsümü. Şimdi şükür yani gidip pantolonumun içine de girebilirdi. O zaman oradaki ejderhayı görseydi daha toparlanamazdı yavru hahahahaah diye düşünürken yavru garip bir ses çıkarttı ve tırnağını batırdı. Anladı mı lan aklımdan geçeni?

    Beta-“Zihninle rahatsız ediyorsun galiba onu. Onun hakkında bir şey düşünme. Bırak uyusun.” Vay amk. Şimdi nasıl geri döneceksem.

    b-“Ne zamana uyanır? Geri dönmem gerek. Daha yapacak çok işim var. Gama’ya ulaşmaya çok yaklaştım.”

    Beta-“Sana inanıyorum Bir Bine. Onu sağ salim getireceksin. Ama yine hüzünlü gibisin.” Aslında o kadar da hüzünlü değilim artık. Şu yavrudan sonra bütün olanları unuttum neredeyse.

    b-“Sana bir şey soracağım. Biri diyor ki sana ben yaşam süremi doldurdum ve onurlu bir şekilde ölmek istiyorum. Ve senden onu öldürmeni istiyor. Öldürür müydün?”

    Beta-“ Ben öldüremezdim. Çünkü daha önce hiç kimseyi öldürmedim. Ama yapabilsen yapar mıydın diye soruyorsan evet. O diyarın ölümü öyle bir ölüm gerektiriyorsa yapardım.” Vay aq. Herhalde bir ben bu kadar safım. Ama bu saflık değil ki be. Her insan benim gibi düşünürdü. Hatta öldürmeyi reddeden kısım daha büyük olurdu.Ya da dediğim gibi ben çok safım.

    b-“Teşekkürler. Şimdi kendimi daha iyi hissediyorum.”

    Beta-“Haa. Meyve getirmiştim. Uzun süredir yemiyordun. Burada vaktin varken ye. Belli ki bir daha gelişin uzun bir süre sonra olacak.” Kırmızı benekli mavi meyve. En sevdiğim. Lan. iyiki gelmişim. Gerçekten de uzun süredir yemiyordum. Şu an sinirim stresim her şeyim gitti.

    Meyveyi elime aldım ve yavru ejderha gömleğin içinden kıvranmaya başladı. Sonra dışarı çıktı. Çimende yürümeye başladı. Biraz paytak yürüyor aslında hoşuma gitmedi değil. Kanadının altını falan yalıyor. Kedi gibi lan sanki. Burada benim yerime kız olsa yanaklarını falan sıkmaya çalışırdı herhalde. Yattığım yerden doğruldum. Aslında benden bu kadar kopmuşken geri dönmem lazımdı ama meyveleri yemeden dönmem. Meyvelerden birini aldım ve yemeye başladım. Yavru ejderha yine gözlerimin içine bakıyordu. Daha sonra elimdeki meyveye baktı. Meyvelere doğru yöneldi ve beni taklit ederek yemeye çalıştı. Ama onun kanadı benim ellerim gibi meyveyi almaya müsait değil. Alır almaz düşürüyor. En sonunda direk ısırarak yemeye karar verdi.

    b-“Siz ejderhalar yemek yemiyordunuz. Bir zararı olur mu yemesinin?”

    Beta-“Bizim sizin gibi sindirim sistemimiz yok. Onları sadece ısırıp yutar. Onlar da geri çıkar birazdan.” Gerçekten de dediği gibi. Yutmasına rağmen geri çıkıyordu yedikleri. Tekrar yiyor tükürdüğünü yutuyor tekrar çıkıyor. Sinirlendiğini anlamak için içgüdüye bile gerek yok. Kolumu uzattım.

    b-“Gel bakalım buraya.” Dedim ve aklımda klas bir fikir var. Nereden aklıma geldi bilmiyorum. Yavru zaten hemen koluma sarıldı. Yüzü bana doğru dönüktü. Ben de onu kaldırdım. Bir parmağımı meyvenin suyuna batırdım. Daha sonra “Aç ağzını” dedim ve o da açtı. Diline sürdüm. Bunu tekrar tekrar yaptım. Sonunda tatmin olmuş olacak ki kolumu bıraktı ve öyle sağa sola koşmaya başladı. Koşarken arada salyası akıyordu. Böylece meyvenin suyunu da çıkaracak ama farkında bile olmayacak çıkardığının.

    Beta-“içgüdünü çok geliştirmişsin. Bir de zekan eklenince gerçekten çok güzel bir fikirdi.” Meyvemi kemirmeye devam ederken:

    b-“içgüdü ile ne alaksı var? Sadece yemek istediğini gördüm ve yardım ettim.”

    Beta-“Peki bizim dilimizin tat aldığını nereden biliyordun? Biz sana hiç söylemedik dilimizin tat alabildiğini.” Hass. Harbiden lan. Bu içgüdü müydü ki? Şanslı tahmin gibi geliyor bana. Son meyvemi de yedikten sonra ayağa kalktım. Gitmek için hazırım artık. Derken yavru ejderha bana doğru bakıp garip sesler çıkarmaya başladı.

    b-“Ne diyor?”

    Beta-“Gitmek istediğini hissetti. Gitmeni istemiyor. Bu arada ismine karar verdin mi?” Normalde Rian olmasaydı Alfa uyanana kadar burada kalırdım. Hatta diğer yavrulara bile bakardım. Ha isim. Çoktan karar verdim.

    b-“ismi Luka olsun.”

    Beta-“Hmm demek Luka. Senin için anlamlıysa ismi Luka olsun.”

    Luka biraz daha sesli bir şekilde kızmaya başladı. Alfayı uyandıracak. Yanına yürüdüm ve kafasını okşamaya başladım. Rahatladığı her halinden belli oluyordu.

    b-“Luka. Benim şimdi gitmem lazım. Bak arkamdaki Beta ile tanıştın. Annen Alfa’yı da tanıyorsun. Bir tane daha kardeşim var. Onun başı biraz belada. Onu da getirmeye gidiyorum. Hem ben geldiğimde kardeşlerin de yumurtadan çıkmış olur.” Gitmemi istemiyor. Hissediyorum. Ama elimi çektim ve geri dönmek için odaklandım. Beta’nın gülümsemesi ve Luka’nın hüznü ardından kayboldum.

    Edit: Luka ismi (bkz: islakterlikos1) panpamız tarafından verilmiştir.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    +4
    Geldik yine dünyaya. Semih ile kavgalıyım, Gamze’yi de teselli etmem gerektiğini hissediyorum. (Ana karakteriz ya hıdıbına) Depoya Gamze’nin yanına doğru yürüdüm. Tam depodan çıkarken karşılaştık. Elinde 2 kasa taşıyordu.

    b-“Sen bana şu kasaları ver bakayım” dedim ve ikisini de aldım. Kız taşırken büklüm büklüm kalmıştı. Ork eğitimi saolsun tüy kadar hafifler.

    Gamze-“Saol.”

    b-“Gamze. Sen iyi misin? Yani Semih’ten dinledim…”

    Gamze-“O adi şerefsizin teki. Boşver. Konuşmaya değmez. Ben diğer kasaları alayım.”

    b-“Sen benim tarafı da temizlesene. Ben hallederim kasaları taşımayı.”

    Gamze-“Emin misin? En azıdan yardım edeyim. Bayağı kasa taşınacak.”

    b-“Biliyorum. Dışarıda da kasalar vardı. Onlar da içeri taşınacak. Ben hallederim hepsini. Sen şu temizliği benden kurtar da.” Cidden yani. Binlerce kasayı tek elimle taşırım ama temizliği yapmam. Sevmiyorum. Temizliğ benim deneyamda yohh. Godum bozuk.

    Gamze-“Tamam. Ben hallederim.”

    b-“Sen iyisin değil mi?”

    Gamze-“Semih’i görmeseydim daha iyi olacaktım. Ama şu an idare ederim.”

    b-“Aranızda olanları Semih’ten duydum. Üzüldüm.”

    Gamze-“Senlik bir şey yok niye üzülüyorsun ki? Hem ben iyiyim. Sadece o meymenetsiz suratını görünce sinirim bozuluyor. Neyse ben temizliğe başlayayım.” Dedi ve uzaklaştı. Ben de depoya indim ve kasaları 4 erli şekilde taşımaya başladım.

    Edit: Ben iftara gidiyorum gelince devam ederim.
    ···
  13. 38.
    +1
    Sonunda be
    ···
  14. 39.
    +1
    Orks dünyasını bitirmedim daha amk
    ···
  15. 40.
    +2
    GELDiM DEVAMM

    Sandığımdan daha hızlı bitti işim. Hatta Gamze’ye temizlikte bile yardım ettim. Her ne kadar istemesem de. Sonunda boş vakite geldik. Yani temizlik erken bittiği için boş vaktimiz var. Semih bir yere oturdu telefonuyla uğraşıyordu. Biz de Gamze ile oturduk sohbet ediyoruz.

    b-“Huriye neden bugün gelmedi biliyor musun?”

    Gamze-“Sevgilisi sensin. Sen bilmiyorsan ben nereden bileceğim?”

    b-“Tamam da bana da söylemedi.” Gitsem mi ki yanına? Bilmiyorum. Ama normal karşılamıştı. Belki de içine attı. Ben de normal bir olaymış gibi anlattım ona. Böyle normal kişiler için absürt olayı. Gelmemesi içime kurt gibi oturdu.

    Gamze-“Telefonu yok mu kızın arasana.”

    b-“Onun var da benim yok.”

    Gamze-“Bende var numarası. Arayım da sana vereyim istersen?”

    b-“Valla süper olur.” Dedim. Gamze numarayı çevirdi ve aramaya başladı. Telefon belli bir süre çaldıktan sonra konuşmaya başladı.

    Gamze-“Nasılsın Huriye?”… “Hasta mısın?”… “Eh be kızım sen de gece gece bu kadar dolaşırsan tabi hasta olursun.”… “Bir Bine de yanımda. Telefonu vereyim dur.”… “Neden konuşmak istemiyorsun. Yoksa kötü bir şey mi yaptı sana?” O arada kolumu sıkmaya başladı. “Ha. Tamam.” Kolumu gevşetti. “Tamam tamam.” …” Oldu hadi görüşürüz.” Dedi ve telefonu kapattı. Benimle konuşmak istememesi beni üzdü.

    Gamze-“Ne yaptın kıza? Sesi iyi gelmiyordu.”

    b-“Hasta değil miydi ki?”

    Gamze-“Hasta birinin sesi ile üzgün birinin sesi arasındaki farkı anlayacak kadar insan sarrafıyımdır. Şimdi söyle bana. Aranızda ne oldu?”

    b-“Sadece kendim hakkında gerçekleri anlattım.”

    Gamze-“Neymiş hakkındaki gerçek kızı bu kadar üzen?”

    b-“Söyleyecek olsam ilk tanıştığımızda söylerdim. Şimdi sana nasıl söyleyeyim? Anlatamayacağım bir şey. Anlatsam da inanmazsın zaten.”

    Gamze-“Niye inanmayayım? Uçuyorum diyecek halin yok ya.”

    b-“Uçsam daha inandırıcı olurdu sana o kadarını söyleyeyim.”

    Gamze-“ister anlat ister anlatma önemli değil. Ama Huriye ile konuş, 2 gün sonra düzgün biçimde gelsin buraya. Zaten haftaya son iş günü. Babası buradan alacakmış onu.”

    b-“Neden alacak?”

    Gamze-“Sence neden? ivanlar’ın kızı kumarhanede mi çalışıyor desinler? Ceza olarak bir buçuk ay gönderdiler bitti. Haftaya da son kez gönderecekler.” Dişlerimi sıktım. Neden ki? Neden benimle konuşmak istemedi? Allah’ın çıldıracağım. Şimdi işten çıkıp direk kızın yanına gidesim geliyor.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 41.
    +2
    Nefes alış verişim birden değişti. Korkuyorum. Neden? Korkacak bir şey yok ki. içimde kötü bir şey olacakmış gibi bir his var. Rian’a gitmeliyim. Bir terslik var. Gama mı gönderdi bana acaba bu korku hissini? Hemen yalnızlığıma odaklandım. Rian diyarına geldim.

    Neredeyim? Ha. Miras’ın beni bıraktığı yerdeyim. Oda yine pespembe. Ama Miras odada yok. Hemen dışarı çıkmam lazım. Dışarıya koştum. Sonunda dışarıya çıktım. Bir haykırma sesi geliyor.

    “Bırakın beni. Ben size bir şey yapmayacağım.” Bu ses. Lütfen gama olmasın. Lütfen. Sesin geldiği yere doğru koştum. Çok kalabalıklar. Herkes meydanın ortasına toplanmış. Kafesin içinde bir ejderha vardı. Net göremiyorum ki. Sarayın büyük kapılarından içeri alınıyordu. Salona zütürüyorlar. Halkı ite ite yolumu açmaya çalışıyorum. Kim o? Gama mı? Başka bir ejderha mı? Sonunda öne çıkabildim ve saraya girebildim. Nefes nefeseydim. Arkasından bakıyordum ejderhanın.

    “Beni bırakın. Sadece sizinle anlaşma yapmak istiyorum. Miras. Beni duyuyorsun değil mi?” Miras mı? Miras da mı orada? Evet. Kralın yanında oturuyor. Ama ses çıkartmıyor. Neden ses çıkartmıyorsun? Önüne bir geçebilsem. Sıkış tıkış. ite ite devam ettim. Kral o arada konuşmaya başladı:

    Kral-“Sevgili halkım. Görmüş olduğunuz gibi bir ejderhayı daha karşınıza getirdim. Çocuklarınızı öldüren, size hastalık bulaştıran bu iğrenç yaratıkların kökünü kazıyacağım. “ Rian’lılar savaş naraları atmaya başladılar bile. Ejderhanın üzerine ellerine geçeni fırlatıyorlar. Çekilin lan artık. Çekilin. Sonunda önüne ulaştım. Yüzünü görünce elim ayağım birbirine dolaştı. Bu Gama. Hayır hayır hayır. Gerekirse kimliğimi ortaya çıkarır yine de onu kurtarırım. Gama da beni gördü.

    Gama-“Bir Bine. Sonunda geldin.” Miras bunu duyunca gözlerini bana doğru çevirdi. Ayağa kalktı ve

    Miras-“Kralım. Sizden birini buraya çıkarmanızı isteyeceğim. Kendisi tam olarak şurada.” Beni işaret etti.

    Kral-“Miras. Çok garip. Sen pek istekte bulunmazsın. Öne çıkmasını istediğine göre gerçekten önemli bir nedeni olmalı. Nöbetçiler. Getirin onu.” Birkaç gardiyan bana yaklaştı ve beni kralın önüne getirdiler. Ve tabiki zorla diz çöktürdüler.

    Miras-“Kendisi bizim ırktan değil. Kendisi bir insan. O da benim gibi bir gezgin. Benim bulamadığım bir diyar bulduğunu iddia ediyor. ismi de Ejderha Diyarı. Onları buraya getiren biri varmış. Şimdi konuş Bir Bine. Bu ejderha senin adın ile sana seslendi. Yani seni tanıyor.”

    b-“Evet. Beni tanıyor. Benim kardeşim gibi çünkü. Ejderhalar savaşan bir ırk değiller. Hastalık yayan da bir ırk değiller. Hatta çoğu hastalığınızı tedavi edebilirler. Sadece eve dönüş yollarını arıyorlar. Kralım. Sizden sadece tek bir ricam var. Ben onların dönüş yolunu bulana kadar öldürmeyin. Bana biraz süre verin. Bütün ejderhaları öldürmeden kurtarmamın bir yolu var.”

    Kral-“Neden sana güveneyim? Sen başka ırktan gelen casus da olabilirsin. Şu an diğer ejderhalara bilgi aktarıyor da olabilirsin. Biz gardımızı indirdiğimizde bize saldırmayacaklarının garantisi var mı?”

    b-“Şu an isterse üzerinize ateş püskürtebilir ama yapmıyor. Astığınız hiçbir ejderha da yapmadı. Bana inanmıyorsanız tanrıçanız Miras’a inanın.”

    Kral-“Eğer her işimi Miras’ın dediğine göre yapsaydım ülkemi din ile böyle refah bir hale getiremezdim. Evet dindarımdır ama bu tahta oturduğum zaman dindarlığım biter, krallığım başlar. Miras’ın dediklerini de halkımın dedikleri ile bir tutmalıyım. Baksana arkana. Herkes ölmesini istiyor.” Birden “öldür, öldür…” diye bağırmaya başladılar. Arkamı döndüm ve:

    b-“SiZ NASIL RAHAT UYUYACAKSINIZ GECE? SiZiN BAŞINIZA BÖYLE BiR ŞEY GELSE EJDERHALAR SiZE SAHiP ÇIKARLARDI. SiZE MEYVELERiNDEN VERiRLERDi. YAPMAYIN.O BUNU HAK ETMiYOR. ONLAR BUNU HAK ETMiYOR.” Desem sadece çok azı düşünmeye başladı. Hala diğerleri “öldür, öldür” demeye devam ediyor.

    Gama-“Miras. Bizi buraya getiren sensin değil mi? Sadece nedenini sormak istiyorum. Neden bizi buraya getirdin?”

    Miras-“Sizi getiren ben değilim. Benim öyle bir yeteneğim yok.”

    Gama-“Lyaa’nın kanıtları var. Zaten söylemişti. Yalan söylese bile anlamamıza imkan yok demişti.” Miras gülümsedi.

    Miras-“Sana ben doğruları söylüyorum. Bunu Arthon Diyarı’ndan görmüştüm. Ve sen de biliyorsun. Gülümsemesi samimi iken bir kişi yalan söyleyemez. Sana bunları söylerken samimiyetsiz bir gülümseme hissedersen o zaman yalan söylüyorum demektir. Ben sizi buraya getirmedim. Sizi getireni de tanımıyorum.”

    Gama-“Doğru söylüyorsun. O zaman yalan söyleyen kişi Lyaa. Bana buraya gelmemi o söylemişti. Miras. Senin kitabının peşinde.” Bunu duyar duymaz hızlıca hareketlerle:

    Miras-“Kralım. Sizden ricam bu idamı durdurmanız. Şu ana kadar sizden tanrıçalığımı kullanarak hiçbir şey istemedim. Ama bu sefer istiyorum. Bu idamı durdurun.”

    Kral-“ Ben bir şey yapamam. Halkımın karar vermesi lazım.” Halktakiler de “idamı durdur.” Şeklinde bağırıyorlardı.

    “Artık çok geç.” Yüzüm krala dönük iken arkama bir anda hışımla döndüm. Lyaa Gama’nın yanında duruyordu. Elinde ise bir kitap vardı.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    +2
    Lyaa-“Her şeyi bu kadar hızlı anlayan kişilerden nefret ederim. Ama sen bir istisnasın Bir Bine. “ Azgın karılar gibi hareketler yapmaya başladı. “ Binlerce yıldır doğmanı ve burayı bulmanı bekledim. O kadar sıkıcıydı ki sensiz burası. “

    b-“Ne saçmalıyorsun sen?”

    Miras-“Onun ismi Lyaa değil. Kim Styla.” Kim styla mı? O zaman onları buraya getiren kişi o muydu? Ama neden böyle bir şey yapar ki? Nefesim daraldı. Mavi gözleriyle bana bakıyordu. Gözüne doğru güneş ışığı yansıyınca samimi bir kırmızı rengi ortaya çıkıyordu. Miras’ta pembeydi.

    b-“Neden böyle bir şey yaptın?” Birden yanımda belirdi.

    Kim-“Her şey senin için Bir Bine. Bütün bunlar, hepsi senin için.” Dudaklarıma yapıştı.

    Kral-“ikisini de yakalayın. Hemen kel…” Benden dudaklarını ayırdı ve soğuk gözlerle Kim krala doğru döndü.

    Kim-“Çok konuşuyorsun. Sonsuza kadar sus artık.” Kralın kalbine mızrak saplamıştı. Kral oracıkta can verdi.

    Miras-“Neden yapıyorsun bunu? Neden hala böyle kötü birisin?” Lan kral öldü kral. Sanki oyuncak bebeğini kopardı da ona kızıyor.

    Kim-“Sen nedenini biliyorsun. Aaa. Bir Bine’ye söylemedin mi? Ne ayıp. Bizim kavgamızın nedeni sensin. Senin geleceğin öngörüldü. Ve ikimizden birinin de ölümü. Onun için de yıllarca neslinden gelenleri öldürmeye çalıştı. Tabi eğer her seferinde ben engel olmasaydım başaracaktı da. Ayrıca senin babanı lanetle koyan kişi de o.” Bu kadarı bana fazla. Zar zor nefes alıyorum. Odaklanmam lazım.

    b-“Kim. Eğer bana karşı gerçekten sevgi besliyorsan Gama ve diğer ejderhaları geri diyarlarına gönder.”

    Kim-“Diğerlerini çoktan gönderdim. Onlarla işim bitti.” Bir anda Gama’nın altında bir portal açıldı ve Gama da içine düştü.

    Gama-“Bir Bine. Dur.” Portal arkasından kapandı. Ne yapacağımı az çok tahmin etmişti.

    b-“Ölmek istiyordunuz değil mi? ikinizi de öldüreceğim.”

    Miras-“Bir Bine. Gençliğimde iken yaptığım bir hataydı.”

    b-“BEN NiYE HALKINI KATLETMEDiM O ZAMAN BURADA? iSTESEM BEN DE GAMA’YI KURTARMAK iÇiN BÜTÜN HALKI KATLEDERDiM. AMA YAPMADIM.”

    Miras-“Beni affetmeni beklemiyorum ama Kim’den o kitabı almalısın.”

    Kim-“Hala aynısın kardeşim. Hala kendi işini başkalarına yaptırıyorsun. Kendin almayı denesene.”

    Miras-“Kitabı okuyamayacaksın. Neden o zaman…” birden Kim eliyle Miras’ın gözünü çıkarttı. Sonra kendi gözünü çıkarttı ve Miras’ın gözünü kendi çıkardığı göz boşluğuna yerleştirdi. Miras yere diz çökmüş acı çekiyordu.

    Kim-“Gözün yenilenirse başıma bela olur. Hemen şunu okuyayım. Hemen bir sayfayı açtı ve neredeyse ışık hızında okudu. Daha sonra Miras’ın gözü kayboldu ve yerine kendi gözü geçti. Miras’ın gözü de kendisine geri döndü.

    Miras-“Nereyi okudun? SÖYLE. NEREYi OKUDUN?”

    Kim-“Bu kadar kızgın olmana gerek yok. Bu kitap ne de olsa benim de hakkımdı.”

    Miras-“Senin izleyicin kitabı yaktı. Çünkü sen yanlış karar verdin.”

    Kim-“Ha senin kararların doğruydu yani. Bir Bine’nin ailesini katletmeye çalışman, kendini bu dünyanın tanrıçası ilan etmen ve beni de şeytanı ilan etmen… Haklısın. Hepsi doğru ama hata yapan benim. Benim lanetlenmem bile senin yüzünden. Kitaptaki bilgilerin hepsini benden sakladın. Sen tapınağında rahatça yatarken ben lanette kimsenin beni hatırlamayışını izliyordum. Arkadaşlarımın ölümünde yanlarında olamadım. Yanlarındaydım ama beni görmüyorlardı ve hatırlamıyorlardı bile. Ama lanetten kaçtım. Lanet ne biliyor musun Bir Bine? Kimse seni görmüyor, duymuyor, yaşayan herkes seni unutuyor, en sevdiğin insanlar bile. Kendi annen baban bile. Arkadaşların, sevgilin, evcil hayvanın, yetiştirdiğin bitki herkes. Sen onları izlemeye mahkum oluyorsun. Zaten izlemezsen ne yapacaksın ki? Varlığın silinmiş birisin.”

    b-“Ama ben babamı hatırlıyordum. O da lanetlenmişti.”

    Kim-“Ahh. Bir Bine. Seni bu yüzden seviyorum. Hiçbir şey bilmiyorsun diye seviyorum. Sen bir gezginsin. Bütün dilleri konuşabilir, bütün unutulanları bilebilirsin. Miras da benim lanetlendiğimi biliyordu ama herkese yoldan çıkmış olarak anlattı beni. Arkana bak. Köylüler bize nasıl bakıyor.” Elleri ile belime sarıldı. Arkama baktığımda gerçekten de nefret dolu gözlerle bakıyorlardı. Sanki şeytanmış gibi. “Lanetli çocuk.” Evet. Bu gözle bakan akrabalarım aklıma geldi. Bunlar onların gözleri.

    Miras-“Bir Bine. Ona inanma. Seni yanlış yola düşürmeye çalışıyor.”

    b-“Hala aynı şekilde konuşuyorsun. Bir tanrıça gibi. Ama sen şeytanın ta kendisisin.” Gardiyanlar üzerimize doğru koşmaya başladılar. Bayağı da büyük bir birlikle.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    +2
    Kim-“Aşkım. Bunları sen hallediver. Benim küçük bir işim var. Seni bulacağım merak etme.” Dedi ve kayboldu. Nereye gitti bu? Başka dünyaya kaçtı. Miras zaten ortadan kayboldu. Evet. Ben de dünyama dönmeye çalıştım fakat işe yaramadı. Dönemiyorum. Zihnimde ses yankılanmaya başladı.

    “Cık cık. Hile yapmak yok. Onları durdurana kadar evine dönemezsin. Sen bizi öldürecek kişi olarak seçildin. Bunlar senin için sorun olmamalı.” Dedi ve sesi kesildi. Ellerimle dövemem ki bunları. Birden elimde bir şey hissettim. Sopa gibi. Bu hissi tanıyorum. Bu balta.

    Koum-“Bir Bine. Baltansız savaşmayı planlamıyordun herhalde?” Bu Koum’un sesi.

    b-“Koum, neredesin?”

    Koum-“Bu bir boyutsal balta. Her gittiğim diyardan aldığım taş ve demirlerle dövdüm bunu. Yani benim bulduğum her diyar bu baltanın evi. Ama yanında fazla tutamazsın. Başka diyarda senin enerjini harcar. 3 dakika süren var. Şimdi işlerini bitir.” Koum, nereden konuşuyorsun anlamadım ama istemsizce beni bir gülümseme tuttu. Baltam ile üzerilerine doğru koştum. Baltayı sallamam ile 10-15 kişi ölüyor. Kalkanları ve zırhları kağıt gibi kesiyor. Biri omzuma mızrağını sapladı. Ama hissetmedim bile. Adrenalinden dolayı olsa gerek. Savaşmaya devam ettim. içgüdümü de kullanmaya başladım. Her atağı görebiliyorum, her hissi hissedebiliyorum. Bana gerçekten de öldürmek için saldırıyorlar. Ama benden korkanları da var. Aralarına bir nevi Sauron gibi girdim. Ne bana vurabiliyorlar ne de ölümden kaçabiliyorlar. Belli bir süre sonra halk da kaçışmaya başladı. Herkes saraydan dışarı koşuyor. Hahaha. Zevk alıyorum. Öldürmekten zevk alıyorum. Benden korkuyorlar. Kanları, ceset kokuları… Daha fazla öldürmeliyim. Pes edenler var. Onları da öldürmeliyim. Ben bunun için yaratıldım. Öldürmek için.

    “Sakin ol Bir Bine.” Gözlerimi açtığımda bembeyaz bir yerdeydim. Herkes nerede? Tam da eğlenceye yeni başlamışken gittiler mi? Ya da başka bir diyara mı geçtim? Lanetlendim mi yoksa? Karşıdan biri bana doğru yürümeye başladı. insan bir kadın. Kim mi? Hayır. Kim daha genç duruyordu. Yanıma yaklaşınca gözyaşlarımı tutamadım ve yanına gidip sarıldım.

    b-“Anne. Seni çok özledim.”

    Anne-“Ben de seni özledim Bir Bine.” Sarılmama o da karşılık verdi. Daha sonra ayrıldık ve benim kafama bir tane vurdu.
    ···
  19. 44.
    +2
    Anne-“Oradaki halin neydi öyle? Ben seni böyle mi yetiştirdim? Öldürmekten zevk alan bir katil olarak mı?”

    b-“Sen beni yetiştirmedin ki. Bana Süleyman abi baktı.”

    Anne-“Ama böyle savaşmayı orklardan öğrendin. Peki kaçanlara saldırmayı ve öldürmekten zevk almayı da mı orklardan öğrendin?” Donakaldım resmen. Bir an düşündüm. Gerçekten de benden korkup kaçanlar vardı ve onları öldürmek üzereydim.

    Anne-“Sen böyle biri değilsin Bir Bine.Sen zevk için birilerini öldüren biri değilsin.”

    b-“Söyle anne o zaman ne yapayım? Ejderhalar boş yere katlediliyordu. Hem de benim yüzümden. Kim bilir kaç tane ejderha öldü. Gittiğim hiçbir yere iyi bir şey getiremiyorum. Ejderhalar benim yüzümden öldü, Koum’u ben öldürdüm, hatta Rian’lıları katlederken eğleniyordum bile. Kendime içimden adaleti sağladığımı söylüyordum. Onlar da ejderhaları katlettiler diyordum. Ama neden mutlu oldum ki? Artık kendimi bile tanıyamıyorum.”

    Anne-“Çünkü değişiyorsun oğlum. Mecburen değişiyorsun. Sen artık normal insanlar gibi tek bir diyarda kalmıyorsun. Birden fazla diyar görüyorsun. Sana garip gelen adetleri kendince yorumluyorsun. Sadece sen de değişmiyorsun. Çevreni de değiştiriyorsun. Binlerce yıllık ork kavgasını tek bir sözünle bitirdin, aitlik duygularını kaybetmeye yüz tutmuş ejderhalara aitlik duygusunu hatırlattın. Ejderhalar ile kardeş oldun bunu hangi insan yaşayabilir? Elbette ki değişeceksin, kendini tanıyamayacaksın. Ama doğru yönde değiş.”

    b-“Anne.” Bu soruyu sormaya korkuyordum. “Yaşıyor musun?” Gözlerini devirdi.

    Anne-“Hayır oğlum. Öldüm. Baban da lanette. Muhtemelen seni izliyordur.” Artık gözyaşlarımı daha fazla tutamıyordum.

    b-“Peki nasıl öldün?”

    Anne-“Merak etme. Öldürülmedim. Ecelim geldi ve öldüm.”

    b-“Peki o zaman niye beraber kaçtınız? Seni kim biliyordu? Kim geliyordu?”

    Anne-“Miras Styla. Babanı lanete veren de o. Polis gibi düşün onu. Baban da suçluydu. Yakaladı ve hapsine attı. Beni de biliyordu. Ve senin peşinde olduğunu da biliyorduk. O yüzden senin yanında duramazdık. Biz de kaçtık ve senin büyümeni bile izleyemedik.” Hepsi Miras’ın suçu. Tanrıçalık oynamak için benim gençliğimi mahvetti. Affetmeyeceğim onu.

    b-“Peki ben nasıl buraya geldim?”

    Anne-“Kolyen sayesinde. Ortadaki taş alınmış olsa da oradaki boncuklara ruhumu gömdüm. Bak. Birkaç tane kalmış. Birazdan konuşmamız bitecek. Bitmeden önce sana söylemek istediğim bir şey var. Sen olur da kötü yola saparsın diye önlem olarak bu boncuklara ruhumu gömmüştüm. Şimdi gerçek anlamda öleceğim. Oğlum. Her zaman elinden tutacak biri olsun. Bu sefer seni ben kurtardım kibirinden ama bir dahaki sefere seni kurtaramayacağım. Onun için her zaman yanında dostlarını düşün. Sana boşuna giderken sırtını yaslayacağın dostlar edin demedim. Tek başına başaramazın. Arkadaşlarına sırtını yasla. Ve unutma. Seni her zaman izliyor olacağız.” Son boncuk da kırıldı ve Rian’a geri döndüm.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    +2
    Baltayı elimden bırakamamla kayboldu. Gözlerimi kapattım ve odaklanıp dünyaya geri döndüm. Gamze karşımda oturuyordu. Birden yerinden sıçradı. Susmasını işaret ettim. Semih bizim tarafa doğru baktı ama Gamze hemen beni gizledi. Sessiz bir biçimde:

    Gamze-“Ne oldu sana birden? Üstün başın hep kan içinde. Omzunda derin bir yara var!! Daha iki saniye önce düpdüzgün duruyordun.”

    b-“Uçsam daha inandırıcı olur demiştim. Şimdi depoya inip üstümü değiştirmem lazım. Sana daha sonra anlatırım.” Dedim ve depoya doğru yürüdüm. Yedek kıyafet getirdim Allah’tan. Çünkü başıma bela almayı alışkanlık yaptım. Ejderha Diyarına gitmem gerek. Gama orada olacak. Çok heyecanlıyım. Üstümü değiştirdim. Elimi yüzümü yıkayamadım ona yapacak bir şey yok. Omzumda derin bir yara olmasına rağmen fazla ağrımıyor. Orklar beni ne hale getirdi amk. Ejderha diyarına gitmeliyim. Hemen odaklandım ve Ejderha Diyarı’na gittim. Beni bekliyorlarmış. Alfa da uyanmış ama hala yorgun gibi duruyordu. Beta ve Gama da yan yana duruyorlar.

    Gama-“Hoş geldin Bir Bine” ben ağlamaya başladım. Ama öyle böyle değil. Sevinçten. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.

    b-“Asıl sen hoş geldin lan.” Dedi ve kafasını eğmesiyle sarıldım. “Orada çok korktum. Başına bir şey gelecek diye çok korktum.”

    Gama-“Senin gibi bir kardeşim varken ölmemin bir imkanı var mı sence? “

    Alfa-“Orada ne oldu ki?”

    b-“Sen de sonunda uyandın demek. Diğer yumurtalar nerede?”

    Alfa-“Kanadımın altında hepsi yumurtadan çıktı. Uyuyorlar. Birini zorla uyuttum. ismini Luka koymuşsun. Ben uyanana kadar ağladı. Sonunda zorla uyuttum.”

    Beta-“Sen gidince geri gelmeni bekledi. Gelmeyince de ağlamaya başladı.” Hah. Bana bağlı bir ejderha oldu.

    Alfa-“Ellerini ve yüzünü uzat. Kirli duruyorlar. Ve üstündekini çıkart. Omzundan bir ağrı yayılıyor gibi.” Evet. Ellerim kanlı duruyor. Yüzümde de var muhtemelen. Omzumdan mızrak geçtiğini söyleyince aklıma geldi. Onu bile unutmuştum. Eski ben olsa muhtemelen stres komasına girerdi. Ama annemin dediği gibi. Değişiyorum. Kanı elimde bu şekilde görmek beni artık daha az etkiliyor. Üstümü çıkarttım ve elimi, yüzümü ve yaramı yaladı. Öyle ki yara uyuştu bile hatta kabuk da bağladı. Derin yaraydı lan o. Biraz kuruduktan sonra üstümü tekrar giyindim. Ayağımda bir şey hissettim. Yere baktığımda Luka ayağıma sarılmıştı. Kolumu uzattım ve koluma çıktı. Kolumdan bana bakarak sitem eder gibi sesler çıkarıyordu.

    b-“Dedim ya kardeşimi kurtarmaya gideceğim diye. Gittim ve geldim.” Yanıtımdan memnun olmuş olacak ki Hemen gömleğimin içine doğru yürümeye başladı. Ben de o beni uyarmadan önce yere yattım.

    Alfa-“Ne ara kanadımın altından çıktı? Kişilik olarak sana çok benziyor Bir Bine. Başına buyruk ve sorumsuz.”

    b-“Ben miyim başıma buyruk ve sorumsuz olan?”

    Alfa-“Tabi ki sensin. Beta her şeyi anlattı. Ben uyurken kendini aşağıya atmışsın buradan. Eğer Beta görmese ölecekmişsin.”

    b-“Aman. O mu? Bir de sen mi kızacaksın yani?”

    Alfa-“Tabi ki kızacağım. Sadece eğlenmek için kendini aşağıya atmışsın. Nasıl kızmayayım?”

    b-“Aslında eğlenmek için değildi…”

    Alfa-“Ne için olursa olsun. Sen içgüdüyü bilen birisin. Artık bahanelerin işe yaramaz. Hiçbir şey bilmiyorsan içgüdünle durumu tartsaydın. Ama direk aşağı atladın.”

    b-“Tamam tamam. Anladık. Az kız. Çocukları uyandıracaksın bak.”

    Alfa-“Benim sesim onlara gitmiyor. Sadece size geliyor. Senin sesine uyansa uyanır.”

    b-“O benden rahatsız olmaz. Değil mi Luka?” Uyanmayacağını düşünerek söylemiştim ama adıyla seslenince bayağı kızdı. Garip bir ses çıkardı ve göğsümü çizdi. Nasıl sızladı lan. Ama daha sonra yaladı ve orayı uyuşturdu. Ve uykusuna devam etti.

    b-“Kesinlikle Luka bana benzemiyor. Benden daha vahşi bu.”

    “Bir Bine.” Bunu kim söyledi?

    Gama-“Hahahaha. Bak Luka ilk kelimesini söyledi bile.” O ses Luka’dan mı geldi? Vay be. Harbi çok duygulandım amk. Herkes ilk anne baba der bu Bir Bine diyor.

    Alfa-“Diğerlerine ne isim koymayı düşünüyorsun peki?”

    b-“Daha onları görmedim ki. Bir bakayım neye benziyorlar, nasıllar…” derken Alfa kanadını araladı ve yavru ejderhaları gösterdi. Evet. Hepsi de birbirinden şirin 3 tane ejderha yavrusu. Burayı kızlar bulmamalı. Yoksa mıncıklamaktan öldürürler bunları.

    b-“Şurada, kan kırmızı bir ten rengi var. Onun ismi Charizard olsun.”ilk aklıma gelen o oldu amk. Ten rengi tıpkı onun gibi. Aman huyu benzemesin.

    b-” Bir de bak şurada simsiyah bir yavru var. Onun ismi de Alduin olsun.” internette bulmuştum bu ismi de. Anlamı ne bilmiyorum. O da simsiyah bir ejderhaydı. (Skyrimciler el kaldırsın :D)

    b-” Şuradaki gümüşi renktekinin de ismi Linonia olsun.” Bu isim de ne bileyim yaratıcı bir isim bulayım dedim bu aklıma geldi.

    Bir Luka kahverengi çıkmış oradan. Diğerleri modifiye araba gibi. Ama bayağı güzel renkleri var. ilk baş GOT daki ejderha isimlerini bile vermeyi düşündüm. Ama telife girer maazallah sonra yayından kaldırılmayalım (Amk sanki Charizard ve Alduin ile hiç telife girmedin.) Alfa Beta Gama çıraklık; Luka, Linonia , Charizard, Alduin kalfalık, diğer nesil de görürsem ustalık eserim olacak.

    Edit: Linonia ismini ikiz kardeşim koydu ve inci hesabı yok. (Evet. Bir ikiz kardeşim var.)

    Charizard ismi (bkz: little dragon) tarafından verilmiştir.

    Alduin ismini ise (bkz: bar10reis) tarafından verilmiştir.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Alduin koydun da Parthurnax koymadın mı? Bir daha bir ejderhaya ad koyarsan da Parthurnax koymazsan üzersin beni kardeşim
      ···