Bir keresinde teravih namazına gitmiştim.. Küçüğüm ve haliyle afacanım tabi o dönemlerde..
Afacan tayfa olarak yakın arkadaşlarım ile son safta yerimizi aldık.. Birbirimizi güldürmeye filan çalışıyoruz namaz esnasında.. O an namaz o kadar uzun gelmişti ki, artık iyice canımız sıkılmıştı.. Selam verdikten sonra ne yapsak diye beyin fırtınası yaptık aceleyle ve dahice bir fikirde ortak karar almiştık.. En arka safda bizden hariç kimse yoktu, önümüzdeki safda namaza duran cemaat ise seçilen kurbanlarımızdı.. Secdeye vardıklarında topuklarına toplu iğne batırıyorduk.. Namaz sonrası ailelerimize şikayet edenler olmuştu ve arkadaşım daha orada bir tokat yemişti ebevyninden..
Tamam yaramazlık etmiş olabiliriz ama çocuktuk henüz.. Tepki bu şekilde olmamalıydı.. Sonra da çocuklar niye soğuyor dinden.. Aynı şekilde, her selam sonrası çocuklara ses yapmaması için kızan amcalar.. Bırakın çocuk gülüp oynasın, eğlensin camide.. Büyüyünce zaten farkında olacaktır ve hal hareketlerini yerine göre kontrol edecektir..
-- -- --
ilk orucumu yarım gün olarak haftasonları tutmaya başlamıştım.. O günlerde iftar sofrasında benim sevdiğim yemekler olurdu ve yarım gün dayanıp oruç tuttuğum için ödüllendirilirdim.. Kendimi özel hissettirirdi bu muamele ve bu şekilde oruç tutmayı sevmeyi öğrenmiştim..
Kısacası nefret ettirmeyi değil, sevdirmeyi bilmemiz lazım panpalar..