1. 1.
    +7
    Öncelikle düzgün film izlemek isteyenler için şimdi asıl olaya başlayalım
    (bkz: hergüne bir film önerisi/#133006566)

    Begotten-1990

    Sembolizmin önemli bir örneği olarak kabul edilen bir film.
    Dünyanın kurtuluşunu anlatan sembolik bir film. Film tanrının karnını deşerek kendisini öldürmesiyle başlıyor. Tanrının küllerinden toprak ana doğuyor ve kendini hamile bırakarak dünyayı doğuruyor

    Pink Flamingos (1972)

    http://imgim.com/pink-flamingos.jpg

    Pink Flamingos da kıyıda köşede kalmış mide kaldıran kültlerden birisi aslında. Kara mizah unsurlarını daha önce denenmemiş bir biçimde kullanan film ağızda biraz acı biraz tatlı bir tat bırakmaktadır. Ensestten giren yamyamlıktan çıkan ve bu esnada da hayvanlara eziyet etmekten geri kalmayan Pink Flamingos gösterildiği her yerde seyirci kitlesini ikiye bölmüştür. Zaten rahatsız edici herhangi bir filmin üzerinde uzlaşmaya varmak zordur.

    Salò o le 120 giornate di Sodoma – Salo or the 120 days of Sodom – Salo Ya Da Sodom’un 120 Günü (1975)

    Hakkındaki tartışmalar hiçbir vakit dinmeyen ve Pasolini’nin ölümüne neden olduğu konuşulan Salo sinema tarihinin belki de en sert faşizm eleştirisini içerisinde barındırıyor. 9 kız ve 9 erkek tutsağın 120 gün boyunca maruz kaldığı pgibolojik fiziksel ve cinsel vahşeti anlatan film faşizmin tüyler ürperticiliğine aynı şekilde yanıt verdiği için ilginç tartışmaları da beraberinde getiriyor. “Gore” tanımına yeni cümleler ekleyen bu ürkütücü film üzerinden geçen yaklaşık 40 seneye rağmen rahatsız ediciliğinden hiçbir şey kaybetmemiş durumda. Zaten bir Marquis de Sade uyarlaması olduğunu söyleyince film kafanızda iyiden iyiye şekillenecektir.
    ···
  2. 2.
    +2
    Happiness (1998)

    Tek kelimede ironinin tanımını yapan ismiyle aile üzerine çekilmiş en rahatsız edici ve en “hardcore” filmlerden biri olan Happiness Todd Solondz’un başyapıtı olarak kabul görüyor. Amerikan ailesinin zayıflıklarına acımasızca saldıran film yaptığı gerçekliği acıtan tespitler ile tam bir “dost acı söyler” vakası. Filmin herhangi bir karakterine sempati duymak neredeyse imkansız “empati”den ile hiç söz etmiyorum bile. Fakat filmin rahatsız edici filmler listesinin sinemasal anlamda en doyurucu işlerinden biri olduğu aşikar.
    ···
  3. 3.
    +1
    Martyrs

    1970’lerin başında, Fransa’dayız. Birkaç ay önce kaybolan 10 yaşındaki küçük kız Lucie yolda başıboş dolaşırken bulunuyor. Vücuduna şiddet uygulanmış fakat hiçbir cinsel taciz izi yok ve kaçırılma nedenleri bir türlü açıklanamıyor. Şokta, kelimelerini kaybetmiş Lucie, bir hastaneye kaldırılıyor ve orada kendi yaşında Anna adında bir kızla arkadaş oluyor. 15 sene sonra… Sıradan bir ailenin kapısı çalar. Evin babası kapıyı açar ve elinde av tüfeğiyle bekleyen Lucie’yi karşısında bulur. işkencecisini bulduğuna ikna olan Lucie tetiği çeker.Hit Fransız korku filmi, sert sahneleri kadar, farklı bir kurguya sahip olan senaryosuyla da ilgi çekiyor. Türün meraklılarından tam not aldı.
    ···
  4. 4.
    +1
    Jeepers Creepers

    Powder filmi ile tanınan Victor Salva'nın filmlerinden biri olan Jeepers Creepers, üniversiteden evlerine dönerken yolu uzatan iki kardeşin inanılmaz macerasını anlatıyor. Otobanda sakince ilerlerken onları ezmeye çalışan bir araba ile o arabanın sahibinin eski bir kilise yanındaki boruya attığı cesetleri gören iki kardeş başlarına ne tür bir bela aldıklarını öğreneceklerdir...
    ···
  5. 5.
    +1
    Lost Highway

    Los Angeles’da yaşayan ve bir gece kulübünde caz saksafon çalan Fred Madison(Bill Pullman ) adlı bir adamın başından geçen garip olaylarla başlıyor. Karısı Renee’nin(Patricia Arquette ) kendisini aldattığı paranoyasıyla yaşayan Madison, evinin dışarıdan kamerayla çekilmiş görüntülerinin yer aldığı bir kaset alır. Ardından bu sefer evin içininin çekildiği bir kaset daha alan Madison, daha sonra karısıyla yatak odasındaki görüntülerinin yer aldığı üçünücü bir kaset daha alır. Bu sırada karısının, daha önce hiç tanımadığı bir arkadaşının partisine katılan Madison, burada kendisini tanıdığını ve şu anda evinde olduğunu söyleyen garip bir adamla(Robert Blake) tanışır. Ertesi gün karısının evde ölü olarak bulunması üzerine zanlı durumuna düşen Madison, aleyhine olan deliller üzerine, karısını öldüren kıskanç koca suçlamasıyla hapse atılır. Karısının öldürülmesine dair hiçbir şey hatırlamayan Madison, gelişen olaylar karşısında ne yapacağını bilemez. işte tam bu sırada dört duvar arasında tıkılıp kalan Madison, bir anda ortadan kaybolur ve yerine Pete Dayton(Balthazar Getty) adlı genç bir adam geçer. Dayton, arabasının bakımını sadece kendisine yaptıran bir gangsterin Alice adlı sevgilisine aşık olan bir genç bir oto tamircisidir. Alice ile birlikte gangsterlerin elinden kaçmaya çalışan Dayton, sevgilisinin, kirli geçmişinden kurtulması için, Alice’i fahişe olmaya iten adamı öldürmeye karar verir.
    ···
  6. 6.
    +1
    I Spit on Your Grave

    Steven R.Monroe yönetmenliğinde 1978 yapımı Day of the Woman I Spit on Your Gravenin yeniden çevrimi 'I Spit on Your Grave. 78 yapımı film; genç bir kadın yazarın sakin ve sessiz nehir kenarındaki evine huzur içinde çalışmasına devam etme ve kitabını yazma amacıyla gitmesi ile start almakta ve buradan itibaren her şey yolunda iken bir anda, tüm gerçekliği içinde barındıran şiddeti ile perdeye yansıyan kareler, huzuru bulmak için gelen genç kadının vahşet ve insanlık dışı muamele ile karşılaşmasını ve sürüp giden eziyetler ve kadının sonradan hepsinin izini bulup tek tek intikam almasını konu edinmekteydi. Filmin 2010 versiyonunda kadın kahramanımız 'Jennifer Hills' karakterini Sarah Butler canlandırıyor. 1978 yılı orijinal versiyonu 'Day of the Woman'da bu karaktere Camille Keaton hayat vermişti. 25 yaşındaki genç aktris Sarah Butler'in filmografisindeki en önemli ve belki de en zor karakterlerden birini oynayacağı yapım olacak 'I Spit on Your Grave'.
    Day of the Woman'ın 2010 versiyonunda Sarah Butler dışında oynadığı rollerin altından başarıyla kalkan aktör Andrew Howard ( Devil's Chair, Blood River, Luster), Jeff Branson, Chad Lindberg (Push), Daniel Franzese (Killer Pad, War of the Worlds), Rodney Eastman (Joey in A A Nightmare on Elm Street Part 3: Dream Warriors , A Nightmare on Elm Street Part 4: The Dream Master), Saxon Sharbino ve Amber Dawn Landrum gibi isimleri kadroda görmekteyiz.
    ···
  7. 7.
    +1
    Irreversible – Dönüş Yok (2002)

    Orta metrajlı denemesi Carne ve ilk uzun metrajı I Stand Alone ile bizi ileride çok rahatsız ettireceğini baştan hissettiren Gaspar Noe janra tam oturmamasına rağmen çekilmiş en iyi gerilim filmlerinden birini çekti 2002’de. Film henüz gösterilmeden hakkında okuduklarımız sinema salonunun ışığı kararır kararmaz diken üstünde hissetmemize yol açmıştı zaten. Kurguyu tıpkı Nolan’ın Memento’sundaki gibi tersine çeviren ve hiçbir anında sözünü sakınmayan Noe eleştirel bir şiddetten çok kuvvetli bir başyapıt çıkarıyordu
    ···
  8. 8.
    +1
    Odishon – Audition – Ölüm Provası (1999)

    Japonların sevilen yönetmeni Takashi Miike’nin intikam öykülerini seven bir coğrafyaya hediye ettiği stilize vahşet filmi hassas bünyeleri sinema salonlarında çok zorlamış hatta kimilerini bayıltmıştı. işin ilginci şu an bırakın filmi filmin yazısından bile çekinen ülkemizde bu vahşi kült ticari gösterim şansı bile bulmuştu. Karanlık bir geçmişe sahip olan Asami’nin tüyler ürperten intikam hikayesini anlatan film genel atmosferiyle de oldukça etkileyici ve hatırda kalıcı bir sinema deneyimi.
    ···
  9. 9.
    +1
    Hei tai yang 731 – Man Behind the Sun (1988)

    Japonların ikinci Dünya Savaşı döneminde yaptığı tıbbi deneyleri anlatan ve istismar filmi kategorisinde ayrı bir yeri bulunan son derece ağır bir filmdir Hei tai yang. insanı en derin korkularıyla yüzleştirmesinin yanı sıra ekrana bakması çok zor anları da içerisinde barındırır. Akla hayale gelmeyecek işkence yöntemlerini sadizm terminolojisine yılmadan ekleyen film sinema tarihinin en hastalıklı vahşet filmlerinden biri…
    ···
  10. 10.
    +1
    Funny Games – Ölümcül Oyunlar (1997)

    insanın kötücüllüğünün kronik olduğu ön kabulüyle film yapan bir yönetmen Michael Haneke. Bu nedenle bu başyapıtında “sebepsiz şiddet”i odak noktasına alması hiç şaşırtıcı değil. Çıktıkları tatil başlarına musallat olan iki pgibopat tarafından heba edilen bir aile korkulu ve engellenemez bir vahşet ile karşı karşıya kalır. Funny Games’de şiddet o kadar kesindir ki kader yalnızca kötü şeyler olmak üzere olduğu zaman gerçektir sanki. Duygusal hasar yaratma ihtimali taşıyan müthiş bir filmdir Funny Games.
    ···
  11. 11.
    +1
    Cannibal Holocaust (1980)

    Blair Witch Project ile hatırlanan ve sonrasında da Rec Cloverfield Paranormal Activity gibi yakın dönem örnekleriyle de popüler hale gelen bir alt türün öncüsüdür Ruggero Deodato’nun sahte-belgeseli. Zaten “sahte” dediğime bakmayın görüntüler o kadar gerçekçidir ki Deodato oyuncularının gerçekten kazıklara saplanmadığını mahkemede kanıtlamak zorunda kalmıştır ve ancak bundan sonra beraat edebilmiştir. Vahşet algısını genişleten ve birçok insanın pgibolojisine kalıcı tesir eden Cannibal Holocaust rahatsız edici filmlerin en iddialılarından biri.
    ···
  12. 12.
    0
    Şeytanın Ölüsü
    The Evil Dea

    Baş kahraman Ash, sevgilisi Linda ile birlikte, yanlarına başka bir çift (Scotty ve Shelly) ve arkadaşları Cheryl'i alarak, Tennessee ormanındaki bir kulübeye haftasonu tatillerini geçirmeye giderler. Kulübenin mahzeninde ölülerin kitabı Necronomicon'u (Book of the Dead) ve bir ses bandı bulurlar. Kitaptaki büyülü sözleri içeren bu ses bandını çaldıklarında farkında olmadan intikam isteyen eski iblisleri uyandırırlar. Bir süre sonra içlerinden bazıları iblislerin etkisi altına gireceklerdir.
    ···
  13. 13.
    0
    rezerved
    ···
  14. 14.
    0
    High Tension (yüksek tansiyon)u da bu gruba dahil edebilirsiniz, yukarıda ki filmler kadar zihne zarar vermese de senaryo sağlamdır.
    ···
  15. 15.
    0
    reserved
    ···
  16. 16.
    0
    Videodrome (1983)

    David Cronenberg’in kabusları filme alma yetisi yönetmenin ilk dönem sinemasından haberdar bir sinemasever tarafından zaten bilinmektedir. Videodrome’da yönetmenin gerçek ile sanrı arasındaki çizginin yitip gitmesi üzerinden hareket ettiği imgesel manada çığır açıcı unsurlarla dolu sürreal bir tablosudur. Ayrıca teknolojiye tapınmaya başlayan dünyaya getirilen çarpıcı bir eleştiridir aynı zamanda.
    ···
  17. 17.
    0
    The Last House on the Left – Soldaki Son Ev (1972)

    Peşinden birçok gore filmi sürükleyen intikam öykülerinin korku-vahşet sineması alt türü olmasında büyük etkisi olan bir Wes Craven filmi Soldaki Son Ev. Sapık bir çeteye kurban giden kızlarının intikdıbını almak isteyen bir ailenin öyküsünü anlatıyor film. içerdiği şiddet nedeniyle sansür süzgecinden geçmekte çok zorlanan bazı ülkede tamamen yasaklanan bazılarında ise bir kısmı kesilip ancak öyle gösterime giren bu kült film Craven’ın sinemadaki yolculuğunun başlangıç noktası.
    ···
  18. 18.
    0
    Deccal
    Antichrist

    Senaryosunu Trier'le beraber Anders Thomas Jensen'ın yazdığı film, çocuklarını kaybettikten sonra bir orman kulübesinde olayı unutmaya çalışan bir çiftin yaşadıklarını anlatacak...
    ···
  19. 19.
    0
    Fil Adam
    The Elephant Man

    Doktor Frederick Treves, 1880'lerin kasvetli Londrası'ndaki bi gezici sirkte fil adam lakaplı, çirkin ve son derece anormal bir görüntüsü olan John Merrick'e rastlar. Zalim bir adam olan sirk müdürü Bytes, annesi Merrick'e hamileyken bir filin saldırısına uğradığını anlatmaktadır. Dr. Treves, Merrick'in hastaneye yatırılmasını sağlar. Dr. Treves bir süre sonra pek zeki olmayan Merrick'in korkunç görüntüsünün altında son derece duyarlı ve insancıl birinin olduğunu anlar. Hastanede ilk başta ondan korkan hemşireler de Merrick'e alışacaktır.
    ···
  20. 20.
    0
    @54 kastettiğim o değildi panpa deadgirl diye film var 2008 yapımı 2 tane abazan bir kız buluyor falan.
    ···