-
926.
0şöyle bi yerimi alayım bende
-
927.
0Beyler ne anlatıyo ona göre okuycam
-
-
1.
0nasıl kız tavlayıp yatağa atabilirsin onun hakkında tavsiyeler veriyo panpa bence okumalısın
-
-
1.
0No zina!!
-
1.
-
1.
-
928.
0ReZonans
-
929.
0Ayraç 3
-
930.
0rezervatif
-
931.
0Rez aldm pmp
-
932.
0Rez pnp
-
933.
0rezerve
-
934.
+1Ananı rez aldım
-
935.
0Rezzers
-
936.
0Rezzers
-
937.
-2Seni severim bilirsin
Biraz hızlı adamım
Kendini gibtirtme
Biraz hızlı adamım -
938.
+4Beyler gece buralardayız. Erkenden rezlerinizi almışsınız çok güzel. Geceleyin cipsleri çikolataları nutellayı çayı çorbayı hazır edin. bu arada whatsapp grubumuz açık. Aktif. Accayipte muhabbet dönüyo girmek isteyenler numara yollayıp katılabilir.
-
-
1.
0Senin yüzünden şuraya yıllar sonra üye olduk ya hadi hayırlısı.. Mesaj atmak için yenisin olayı bitsin whatsapp grubuna da dahil oluruz
-
-
1.
0vay arkadaş. umarım pişman olmazsın kanka ne deyim. saolasın.
-
1.
-
1.
-
939.
0Çayımı kahvemi hazırladım tek ekgib senin entrylerin .
-
940.
+8evet beyler. buradayım. geç geldiğimin farkındayım. elimde olmayan şeyler yüzünden geç başlamak zorunda kaldım. kusura bakmayın. inşallah anlayışla karşılarsınız. sözümün eriyimdir gelecem deyince gelirim. geç oldu biraz aslında daha erkek gelmem gerekirdi ama gelemedim. en azından gece boyunca beni bekleyip sabah bi umut başlığa girenler için gözlerimden kan akana kadar yazacağım. belkide okuyanların da gözlerinden kan akacak.
-
941.
+8zuzu omar ve ben güzel bi takımdık beyler. adamlarıma yada layık gördüklerime kendime göre isimler takmayı severim. bazen çalışanlarımın isimlerini hatırlamam. o yüzden tipine, stiline, söylediği bi lafa, tavrına göre onu aklımda bi yere mimlerim. daha doğrusu onu aklımda hatrımda zihnimde hafızamda olan herhangi bişeyle ilişkilendiririm. bu zihin haritası denen şeyi nasıl kullanacağınızla alakalı bi durum aslında. mesela bize gazi üniversitesinde okurken bi ödev verilmişti. türkiye cumhuriyetindeki bütün bakanlıkların ismini ve her bakanın ne bakanı olduğunu ezberlememizi istiyodu hoca. bunla ilgili bi test mi sözlü mü quiz mi ne o tarz bişey yapacaktı. ben o sınava gitmediğim için nası bi şey yaptı bilmiyorum. o yüzden emin değilim. ama bunları ezberlemem gerekiyodu. ve nasıl ezberleyeceğimi bilmiyodum. hepsini defalarca kez tekrar tekrar ezberledim. teker teker. liste bitince tekrar başa sarıyodum. okuyodum devamlı. sonra o zamanlar beraber kaldığımız arkadaşlarımdan birine listeyi verip sormasını istiyodum. soruyodu fakat sırasına göre sorduğunda sayabiliyordum. karışık sorduğunda karışabiliyodu. yani tam manasıyla ezberleyemiyodum. o esnada bir yöntem keşfettim. bu aslında doğal bi şekilde oluşan bişeydi. hep yaptığım bişeyi kullanmayı öğrendim. insanlara kendime göre lakaplar yada ilişkilendirmeler yapıyodum. mesela kazma dişleri olan birisine ronaldinyo diyodum. ve onu gördüğüm zaman direk ronaldinyo diye tanıyodum. bu tarz ilişkiler. bu arada ronaldinyonun adının nasıl yazıldığını biliyorum. o yüzden bu entry yada herhangi bi entry'nin altına ronaldinyo öyle mi yazılır amk iti yazmayın. o zaman çeşitli saçma ama etkili yöntemlere başvurdum. mesela o zamanlar ulaştırma bakanı binali yıldırımdı o zaman. yıldırım. ulaşmak. hızla gitmek. fişek gibi. ışık gibi. yıldırım gibi. ulaştırma. kelimelerini zihnimde tekrarladım. ulaştırma. yıldırımdan gelsin. şimşek gibi gelsin aklına diyerek. ve inanın ulaştırma bakanınız kimdir dedikleri zaman o zaman yıldırımdan geliyodu aklıma. aradan kaç yıl geçti ama onu unutmadım. bide tarım ve köy işleri bakanı vardı. adı veyseldi ama soyadını hatırlayamıyorum. tarım, köy, ırgat, aşık veysel diyerek kodlamıştım beynime. bunu neden anlatıyorum belki bi yerde işinize yarar diye. yapan vardır. bilmeyen vardır. geliştirmek isteyen vardır falan. ihtiyacınız olursa kullanın. genelde bunu yaparım yani. sevdiğim insanlara da sevdiğim lakaplar takmayı severim. daha çok bu benim sevgimi göstermenin başka bi yoludur. yani size gelip napıyon lan dıbına koduğum diyosam bilin ki sizi sevdiğimden. gerçi beni tanıyanlar az çok bilir beni. neyse. zuzuyla omarla güzel bi takım olmuştuk. günler geçtikçe müşterilerimiz çoğalıyodu. burdaki işleri seviyodum. bana çeşitlilik getiriyodu. sanki tek bi şirkette aynı işleri yapmıyodum. bütün şirketlerde çalışıyor gibiydim. çünkü gelen müşterilerin kimi finansal şirketler, kimi davalık şirketler, kimi gıda üzerine olan kimi ilaç sanayii üzerine olan. bir sürü şirket geliyodu. küçük müşterilerde geliyodu. yani nispeten küçük. omarın halledebileceği şirketler. onlar içinde hafiften alıştırma olsun diye ona veriyordum. şirket içerisinde de yavaş yavaş saygınlığım artmaya başlamıştı. gerçi zaten var olan bi saygınlığım vardı. ama sadece namım duyuluyodu koridorlarda. şimdi büsbütün kendi varlığım koridordan yürüyodu. ve herkes inan dönüp bakıyodu. kariyerimin en parlak dönemlerinden biriydi. orada çalışırken bir çok şirkete bir çok akıl verdim. bir çok çözümsüz işini çözdüm. bir gün gene ofiste otururken, boş vaktimizde omarla şakalaşıyoruz. hatırlarsanız dün anlattığım partta kadını nasıl tavladığımı görmüştü omar. bana onu sordu. bi sihirbaz asla numarasını açıklamaz omar dedim. abi bana herşeyi öğreteceğine söz vermiştin ama dedi. sana numaralarımı öğreteceğimi söylemedim. ama istiyosan sihirbazlık yapmayı öğretebilirim dedim. playboyluk yapmayı öğretsen abi dedi. o nerden çıktı lan dedim. abi hakkında söylenen herşeyin işle alakalı olduğunu sanmıyodun heralde dedi. iyi de amk ben bütün işlerimi gizli kapaklı yaparım. kızların hiçbirisini ofise bulaştırmam. yada ofisle alakası olan kimseyle çıkmam. o yüzden kimse benim ne kadar hızlı olduğumu falan bilmez. bu nasıl duyulabilir dedim. abi kadınlarla uğraşıyosun. onların ağızlarının ne kadar büyük olduğunu bilmiyo musun dedi. pis pis sırıttım. inan bana biliyorum. bazıları geeeeerçekten büyük dedim. pis pis güldü. zuzu kapıdan bağırdı. ibo duyabiliyorum. ve gittikçe iğrençleşmeye başladı. şunu kesecek misin yoksa sana olan saygımı öldürmek için kocaman bi bıçak almaya gideyim mi ? dedi. havada bi kıskançlık seziyorum sanki dedim. zuzu biraz sinirlendi. onu kızdırmaya bayılıyodum ama üstüne gitmem. kızdım mı gerçekten sert vuruyo çünkü. yanına geldim. peki omar playboy olmak istiyosun. peki buna hazır mısın dedim. abi sen hazırlıycan beni dedi. doğru. o yüzden şu takımdan kurtul artık. lisedeki oğlumu gezmeye çıkarmış gibi görünüyorum dedim. zuzu gene atladı. vakti zamanında evlenseydin şuan onun yerinde oğlun oturuyo olabilirdi. aha ? o kadar yaşlı mısın hakkaten ? diye sırıttı. zuzu şunu kesecek misinle başlayan cümlende küçük bi değişiklik yapacağım. ve bıçağı sana olan saygıma değil bizzat sana kullanacağım. bu nası ? dedim. uhh diyerek döndü önüne. git kendine güzel bi takım al dedim. peki abi nereye gideceğim ? izin alıp avm ye gitsem ? zara ? yada dur bi saniye. damat ? damat iyidir demi abi ? dedi. ben tabi çaresiz bakışlarla onu izliyorum. ne ? abi damat diyorum. Allah aşkına sen nerden giyiniyon sanki. oooo bi dakka. pierre cardin ? demi ? dedi. allahım kendimi vurucam şimdi dedim. kalk gidiyoruz dedim kaldırdım bunu. çıkarken zuzuya nerde yanlış yaptım tarzı hareketler yapıyodu saf çocuk. benim yahudi tipli terziye zütürdüm. asistanın yeni bi takıma ihtiyacı var. muhtemelen okul kıyafetine benzemeyen cinsten dedim. ölçüleri almaya başladı. bak dedim omar. kıyafet konusunda senin zevkine de güvenmek istiyorum. sonuçta bunu devamlı üzerinde taşıyacak olan sensin. o yüzden seninde görüşlerin önemli. ben böyle de düşünceli bi patronum. o yüzden sadece bir şeye karar vermene izin vereceğim. lacivert mi olsun yoksa ? dedim. tam siyah mı diyecektim. kahverengi! diye çıktı bu ileri. dedim ki hiç umut yok. terziye döndüm. siyah olsun dedim. dışarıya çıktım sigara içmeye. o ölçüleri alırken bende kaldırımın köşesinde durmuş sigara içiyodum. zuzu aradı. müşterilerin olduğunu odada beni beklediğini söyledi. normalde işler böyle yürümez. müşteriler ararlar. zuzu görüşür. takvime bakar .uygun bi gün ve saate randevu ayarlar. ama günibirlik müşteriler olmaz. çat kapı girip benimle veya şirketteki herhangi birisi ile görüşemezsiniz. randevu günü ve saati gelir. ve ben en az 30 dakika öncesinde ofiste hazır bekliyo olurum.Tümünü Göster
-
942.
+8omarın ölçü işini hallettikten sonra ofise döndük. fazla vaktimiz yok omar. hiç bi zamanda olmayacak. o yüzden sana tavsiyelerimi verebildiğim kadar yolda yürürken vermek zorundayım. playboy olmak istiyosan ilk kural, güzel bi takım elbisen olmalı. ikinci kural, dişlerini günde 4 defadan fazla fırçala. bu 4 defanın içinde gece yatarken ve sabah kalktığındaki fırçalamalar sayılmıyor. dedim. ofise geldim. iki tane göbekli herif beni bekliyodu. merhaba acil müşteriler dedim. ibo bey diye selamladılar beni. ellerini sıktım memnun oldum dedim. a pardon dedi daha yetkili olan. benim adım kazım buda ortağım bekir dedi. bir kez daha memnun oldum dedim. kanepeye onları aldım. bende karşılarına oturdum. buyrun beyler. sizin için ne yapabilirim dedim. kazım anlatmaya başladı. bundan 9 yıl önce bekirle beraber bu şirketi kurduk dedi. şirketimiz bir çok yönden diğer firmaların önünde. rekabet edebileceğimiz güçte bi firma yok şuanda piyasada. gıda sektöründe daha doğrusu bizim uzmanlık alanımız olan bisküvi sektöründe öncü firmalardan biriyiz. fakat bir konuda yardıma ihtiyacımız var dedi. hangi konuda dedim. şirketin aslında 3.bir ortağı var. şuan aramızda olmayan. kendisi kanser hastası. ve kesin ölümü neredeyse gerçekleşti. tedaviye hiçbir yanıt vermiyor. şirketin imkanları ve ikimizinde şahsi imkanları dahilinde türkiyede, yurt dışında ne kadar bilindik tanındık hastane ve doktora gösterdiysekte faydasını göremedik. biz bu şirketi kurarken elimizde çok fazla bi sermaye yoktu. geçmiş yıllarda yaşanan ekonomik krizleri hatırlarsınız. 2001 yılında ecevit dönemindeki krizde bizde ciddi küçülme yaşadık. işler başladığımız zamanlarda gayet güzeldi. ve gittikçe büyütüyorduk. fakat 2001 yılında herkesin olduğu kadar bizimde işimize büyük bir darbe vuruldu. sermayeyi daralttık. şirketi küçülttük. en son hamlemiz fabrikanın kapılarına kilidi vurarak iflas bildirmekti. tamda iflasın arefesinde onunla tanıştık. onun maddi yatırımları vardı. kendi maddi kaynakları vardı. oda krizin etkisi altındaydı ama onun kaynakları bizden fazla olduğu kadar bizim kadar fazla etkilenmemişti. o yüzden bizi dinledi. bizi anladı. ve şirketteki %65 oyu satın aldı. kriz zamanında da ekonomik olarak bize destekte bulundu. daha sonraki yıllarda 2008 de de benzer olaylar meydana geldi. fakat onun gelişi ve nakit fon akışı sayesinde 2008 deki sarsıntıyı çok fazla yara almadan atlattık. şuanda şirketin %65'i onda. ve yaptığımız sözleşmeye dayanarak şirketin bütün yönetim hakları ona bağlı. şirkette öldüğü zaman bütün finansal varlıkları %65 oranında temsile onun kızı geçecek. çünkü başka bir varisi yok. fakat kızıyla ilgili bazı sorunlarımız var dedi. beyler, bir çok şey anlatıyosunuz, hepsini dinliyorum yanlış anlamayın. ama benden tam olarak ne beklediğinizi anlayamadım dedim. ölmek üzere olan bi adamı hayata döndüremem. ben masallardaki prenslerden birisi değilim. veraset için kızları ile konuşup ikna edemem. buda avukatların işi ki şu dönemde babası ölmek üzere yatakta yatan bi kızın karşısına dikilip şirketle ilgili şeyler söylemek istemem bile zaten dedim. hayır ibo bey. yanlış anladınız dedi. kızı şuanda işlerin başında zaten. babasının ölümünü pgibolojik olarak çok daha önceden karşıladı zaten. bunu herkes biliyordu. oda üzülüyor. ve bizde en az onun kadar üzülüyoruz yanlış anlamayın. fakat kızı bütün bu olanlar için şirketi ve babasının işlerini sorumlu tutuyor. bu yüzden şirketin %65'ini olduğu gibi satmak istiyor. şirketi kesip atmak istiyor yani anlayacağınız dedi. e tamam ? o zaman kalan payları aranızda bölüşün. hisseleri size devretsin. verasetini aldıktan sonra bu işi kolaylıkla bitirebilirsiniz. benle bi işiniz yok dedim. aceleci davranıyosunuz ibo bey dedi. bunu zaten daha önce denedik. kız hisseleri bize devretmiyor. rekabette olduğumuz diğer firmamıza bırakacak. çünkü şirketi suçluyor. şirketi derken ne demek istediğimi anladığınızı sanmıştım dedi. bişeyler dönüyo gibi anladım dedim. bakın dedi. onu ikimizde severdik. ciddi manada. ortaklığımız ve arkadaşlığımız boyunca da hiçbir tartışmamız olmadı. şirkete geldiğinde ilk günden son gününe kadar bize abi gibi davrandı. koruyup kolladı. bilmediğimiz bir çok şeyi ondan öğrendik. zor zamanımızda bizi alıp bugünlere getiren kişi odur. şuanda şu masada bizim bisküvilerimiz varsa bunun en büyük sebebi odur. ve bizde ona asla ama asla saygıda kusur etmedik. fakat kızı duygusal bir dönem geçiriyor. sizde bilirsiniz ki kızlar için babaları farklı bişeydir.Tümünü Göster
-
-
1.
+1Abi şirket baker sokağındaydı heralde ,sherlock holmes gibi adamsın mübarek
-
1.
-
943.
+8ve insanlar duygusal dönemlerinde yanlış kararlar vermeye meyilli davranırlar. diğer şirketten kızın yanına gelip gidenler aklına girenler olmuş. aramıza nifak sokmaya çalışıyolar. kızın zaafiyetinden faydalanıp acılı anında imza koparmaya çalışıyolar. şirketi suçladığını biliyolar. bunun içinde onu bize karşı doldurup hisseleri kendileri almaya çalışıyolar. ortağımızı ikimizde severiz. fakat mukadderat. yapabileceğimiz bişey yok. ve kendi ellerimizle kurduğumuz şirketin yarısından çoğunun bir başka şirkete devredilmesini istemiyoruz dedi. düşündüm. adamlara inanmıştım. ki firmayı tanıyorum. ortaklarıyla ilgili de daha önceden kulağıma hiç musibet bi haber gelmedi. ki eğer ters bi durum olsaydı zuzu da bende mutlaka konudan haberimiz olurdu. adamlar iyi niyetliydi yani. benden ne istiyosunuz ? dedim. patronunuz bize şirketteki en iyilerden birisi olduğunuzu söyledi. özellikle çözümsüz ve sorunsuz işleri halletmekte üstünüze yokmuş. soruyu ben sorayım. bize ne yapabilirsiniz ? dedi. gülümsedim. kızın adresini istedim. merak etmeyin beyler. şirketinizi sizde tutacağım dedim. sana güveniyorum ibo dedi kazım. merak etme şirketinin de seninde bu iyiliği karşısında bizde üstümüze düşeni yapacağız dedi. bu şirket yıllardır bu firmayla iş yapmış beyler. bütün hukuki işlerini çözümsüz işlerini mali işlerini falan bizim şirket halletmiş. ben eleman olarak yeni gelmiş olabilirim ama şirketlerin köklü bi geçmişleri var. o yüzden bizden böyle bi iyilik istediklerinde benim işim değil diyip geri çeviremezdim. ayrıca korumam gereken bi itibarım var. adam kartlarını iyi oynadı. ve ben iyi niyetine güvendim. kızla konuşacaktım. acılı bi zamanındaydı. yanlış karar vermesini istemezdim. özel bi işti ve omarın takım elbise için kumaş seçmesi gerekiyodu. onu tekrar terzinin yanına gönderdim. zaten kötü bi kumaşı olmadığı için bizim terzinin ki benim istediğim tarzı bildiği için omar sadece kendi karar veriyormuş gibi yapacaktı. o yüzden onu terziye yollayıp ben kızın evine gittim. bi buket çiçek almayıda ihmal etmedim tabi. genelde çiçek konusunda sadece papatya alırım. beni biliyosunuz. hayatımda papatyaları sevmem için tek bir sebep var. bi buket papatya alıp gittim eve. sonuçta cenaze eviydi. taziyelerimizi bildirmeden olmazdı. büyük bi evdi. şirkette epey büyüktü. o nedenle evin küçük olmasını bekleyemezdim zaten. güzel hoş malikane tarzı bahçeli falan bi yerdi. sevdiğim mekanlar. bizim joguarın arka bahçesinde at beslediğini gördükten sonra bu adamın evinde ejderha falan vardır heralde diye düşünüyodum. kapıyı baya smokinli falan bi herif açtı. buyrun dedi. merhaba ben ibo. dedim. şirketi söyledim. oradan geliyorum diye. taziyelerimi iletmek için geldim dedim. lütfen buyrun dedi içeriye davet etti. yeri gösterdi beni salona aldı. amk baya kraliyet salonu gibiydi içerisi. behlüllerin eve girmiş gibi hissediyodum kendimi. on numara beş yıldız bişeydi. ben en çok kızı merak ediyodum. baya beyaz samur kürkleri içeirisinde falan gelecek, divayla konuşma gibi bişey olacak sanıyodum. baya endişeliydim. salonda beklemeye başladım. bi anda içerden koşarak bi kız çocuğu girdi. öylesine güzel öylesine tatlı bi kızdı ki anlatamam sana. saçlarıda benim sevdiğim gibi iki yandan böyle at kuyruğu yapmışlar. öyle tatlı olmuş anlatamam. elinde de bi yarım ekmekle tost. peçeteyle tutmuş kemire kemire geziyodu evin içinde. beni görünce biraz tırstı. sende kimsiin ? dedi. korkma küçük kız sadece bi misafirim dedim. annemi mi görmeye geldin ? dedi. sanırım evet ufaklık dedim. bozuldu biraz. ben ufaklık değilim bi kere dedi. öyle mii dedim. evet. koskocaman kızım ben 6 yaşındayım dedi. uhuhh ama ben senden daha büyüğüm çünkü tam 9 yaşındayım dedim. sen yalancısın 9 yaşında falan değilsin. annem yalancıları hiç sevmez dedi. öyle mi dedim çektim yanıma biraz mıncırıyım diye. bence sende yalancısın çünkü sen 6 yaşında falan değilsin. 22 yaşındasın ve biraz daha tatlı olsaydın eğer seni sevgilim yapardım dedim. gerçekten miiiiğğğğğ diye sırıttı pis pis. ağzında ekmek varken sırıtma. annen bunları söylemedi mi sana dedim. ekmek diyince aklına geldi gene tosta sarıldı birden dişlek dişlek. bende pislik yapıyım biraz kızdırıyım diye atladım hemen elleriyle beraber tostundan hağmm hağmm falan yapmaya başladım. yaaaa yemesene tostumu falan diyodu. çocuk görünce dayanamıyorum amk. bazılarıyla aram çok iyi oluyo böyle. içimden geliyo yani. tosttan bi ısırık aldım. beyler. o hayatımda yuttuğğum en zor lokmaydı. amk ben bu tostu tanıyodum. tostun içinde salça vardı. ve ben o tostu tanıyodum. bahar ? dedim. kız gülümsedi. annemi tanıyo musun dedi. kıza baktım. gözlerim doldu. beynimden vurulmuşa döndüm.Tümünü Göster
-
-
1.
0ibo yapma amina koyim yapmaaaaaaaaaa
-
2.
0HAgibTiR LAAAN
-
3.
0HAgibTiR LAAAN
diğerleri 1 -
1.
-
944.
+6biz baharla nişanlıyken evde çok fazla zaman geçiremezdik. anlatmıştım size. gecemi gündüzüme katıp evlilik için hazırlık yapardım. evi, düğünü falan herşeyi kendim karşılayabilmek için. o yüzden evde olduğum zamanlarda mutfakta, yemekte, tuvalette falan vakit kaybetmeyelim ve birbirimizle oturup film izleyecek konuşacak biraz daha fazla zamanımız olsun diye bahar yemekleri hızlı şeylerden yapardı. aylarca makarna yemiştik mesela. yav arkadaş öğrenci evinde de makarna yiyodum. şuna bak evlenecem. hala makarna yiyorum. ee ? ne farkı kaldı evlenmenin ? senin katilden ne farkın var allah aşkına diye takılırdım buna. kızardı buda beni eline ne geçerse onla kovalardı evde. salak keyfimden mi yapıyorum diye. en çabuk hangi yemekler yapılırsa onlardan yerdik. özel günler hariç. bazı zamanlar özellikle hazırlanır ev yemekleri yapardı. annemden sonra yediğim en güzel yeşil fasulye baharın elindendi. o benim herşeyim olmaya aday tek kadındı. o zamanlarda ben ona işlerini biraz daha kolaylaştırsın ve makarna yemekten biraz kurtulalım diye küçükbi tost makinesi almıştım. tost makinesi ufaktı falan ama işimizi görüyodu. tost işini genelde ben yapardım. bir kere sabah kalktığımda baktım kahvaltı masasını falan hazırlamış. çayı koymuş falan. erkenden uyanmış bana kahvaltı hazırlamıştı. düşünün beyler. ben işe 6-6:30 gibi kalkıp gidiyodum. bahar o sofrayı hazırlamak için 5 gibi kalkmış olmalıydı. 5:50 gibi falan beni kaldırdı. bahar daha 10 dakka var niye kaldırıyosun diye kızmıştım. ibooo hadiiii oyunbozanlık yapma pişman olmayacaksın demişti. mutfaktan gelen kokular burnuma geldiğinde kurt gibi takip ederek gitmiştim gözlerim kapalı. sofrayı görünce şaşırıp kalmıştım. sen ? sen ne ara hazırladın bunları demiştim. bana demişti ki hayatında olduğum için şükretmeni istiyorum. senin için iyi bi eş olduğumu bilmeni istiyorum. öyle düşünmeni istiyorum. işe giderken erkenden kalkıp gidiyosun. ve çoğu zaman kahvaltı etmiyosun. geldiğinde de yemek yemeye fırsatın olmuyo. o yüzden ne doğru düzgün kahvaltı yüzü nede yemek yüzü görüyosun. sana en azından bir kere de olsa bunun benimle değişebileceğini göstermek istedim demişti. sen benim hayatımın kadınısın diyerek sarılmıştım ona. tamda öldüğü haberini aldığım kapı girişinde. ve sonra beni kovalamıştı terliğiyle yüzümü yıkamadan bi tane zeytin attım diye. o salçalı tostu o zaman yapmıştı işte bana. bahar tostunun içine salça koyuyodu. ben ömrümde sadece onda gördüm böyle bişey. tostun içerisine ekmeği açıp az miktarda bi salça sürüyodu. malzemeleri daha sonra yerleştirip öyle ekmeği basıyodu. ama acayip farklı bi tadı oluyodu. ilk başlarda değişik gelmişti. ama sonradan alışmıştım. ve ondan sonra neredeyse hiç salçasız tost yapmadım. daha doğrusu o zamandan sonra hiç tost yapmadım. ve salçalı bi tost yemedim. o lokma ağzımda büyüdü. kocaman oldu yutamadım.Tümünü Göster
-
945.
+6şokun etkisi geçmeden içerden ellerini silerek bahar geldi. kızına seslendi. sezen. kaç kere söyledim kızım sana elinde ekmek varken koşma etrafta diye. amk kızın adını duyunca bir kez daha yıkıldım. baharla bizim en sevdiğimiz sanatçılardan birisi sezendi. sezenin şarkılarıyla büyümüştük neredeyse. ve ikimizinde türk müziğindeki en kaliteli,en güçlü , en stilli isim dediğimizde aklımıza gelen ilk ve tek isim sezen olurdu. onunda benimde hayatımda sezen başka bişeydi. ben her zaman şarkılarımı yapıp internete falan koyma hayalini söylerdim. oda hep seni ve sesini başkaları duymasın ibo. kıskanırım diye engellerdi beni. sevmezdi. istemezdi başkalarına şarkı söylememi. yada söylediğim şarkıları başkalarının duymasını. bir gün sezenle tanışsam derdim. onunla bi kere şarkı söylesem ne güzel olurdu diye. neredeyse idolümdür çünkü sezen benim. yeri ayrıdır. off evet derdi. sezenle tanışacaksan eğer şarkılarını belediyeden bile anons ettirebilirsin diye şakalaşırdık. daha o zaman karar vermiştik. ben hep oğlan isterdim. oğlan çocukla ilgili hayal kurardım hep. hiç kız çocuk hayal etmezdim. oda bana devamlı kız çocuğun olmazsa sezen ismini çocuğumuza veremeyiz derdi. ilk kız çocuğumuza sezen adını koyacağımıza karar vermiştik o zaman. çok seviyodum olum. aşırı seviyodum baharı. yaşadığım bu hayatı hiçbi zaman sevmedim. eğlenmedim demiyorum. evet eğlendim. kızlar mı ? evet sonuna kadar yaşadım. paralı lüks hayat mı ? evet. günlerce aylarca haftalar yıllarca yaşadım bunu. içinde durdum. en iyisi oldum evet. ama sevmedim. normal bi hayattı istediğim. ve bahar benim bu dünyadan çıkış biletimdi. sevdiğim tek şeydi. onunla herşey çok güzel olacaktı. öyle diyodum hep. herşey mükemmel olacaktı. kusursuz olacaktı. ama olmadı. şimdiyse onun kızının tostundan ısırmış hala o lokmayı boğazımdan geçirmeye çalışıp yutkunuyordum. sezenin tostundan. bizim kızımız olacak kızdan yani. elimde onun anısını yaşattığım papatyalar vardı. onun yüzünden asla başka bi çiçek alamadığımdan dolayı duran papatyalar. ve ben sırf sesini özlediğim için ağzımı açamayıp kızına bir şey daha söylemesi için bekliyordum. gözlerim doldu. ayağa kalktım. ibo ? dedi titrek bi sesle. arkamı döndüm. yüz yüze geldik.ilk günkü kadar güzeldi. onu ilk gördüğüm andaki gibi. nasıl olabilirdi böyle bişey. nasıl hala ona karşı bişeyler hissedebilirdim. resmen kalbim aklıma ve bütün bir bedenime hükmediyodu. ve ben hislerimi kontrol edemiyodum.Tümünü Göster
başlık yok! burası bom boş!