/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 901.
    0
    Rez lan veled
    ···
  2. 902.
    0
    11 ayrac
    ···
  3. 903.
    0
    Rezervasyon
    ···
  4. 904.
    0
    Rez rez
    ···
  5. 905.
    0
    Okurum sonra
    ···
  6. 906.
    0
    Rezervuar
    ···
  7. 907.
    0
    Rezerve anlatış tarzından konuşmana kadar beğendim çalmadıysan bir yerden adamsın sen
    ···
    1. 1.
      0
      ben çalmam panpa. tanıyanlar bilir.
      ···
  8. 908.
    0
    Rez okumam
    ···
  9. 909.
    0
    Daha okumad
    ···
  10. 910.
    +3
    beyler bugün gece yazamayacağım muhtemelen. yarın önemli işlerim var ve şehir dışına çıkıyorum o yüzden hazırlanmam lazım. daha sonra anlatırım bunları. o yüzden erkenden bişeyler atayım buraya. gece gelebileceğimi sanmıyorum.
    ···
  11. 911.
    +7
    ben bilirsiniz beyler. yardım etmeyi severim. burada benden yardım isteyen bir çok kişinin işini hallettim. daha önceden devler liginde de yardım isteyeni geri çevirmedim. herkese hakettiği gibi davranmak benim mottomdur. omar ve sekreterim zeynoyla daha önce bir çok müşterinin işini halletik. bunlar çoğu zaman çözümsüz davalar değildi. fakat bu şirkette aşırı derecede bi saygınlığım vardı ve yere düşen kağıdı yerden alsam bile büyük bi başarıymış gibi anlatılıyodu. insanlarda hayranlık uyandıran bi hikayem vardı. nedenini bilemesemde. ben bunu şuna yoruyodum. diğer şirketlerde o kadar kötü şartlara ve o kadar kötü muameleye maruz kalmışım ki aslında ne olduğumu asla farkedememişim. beni her daim kozada olduğuma inandırmışlar. ve ben o kozadan çıkmayı bir an bile düşünmemişim. kozadan çıktığımda ise bi kelebekten çok daha fazlası olduğumu farkettim. farkediyordum. farkettiriyolardı. çünkü konuşuluyodu. sizi dostlarınızın takdir etmesi sizi iyi bi dost yapar. fakat düşmanlarınızda sizi takdir etmesi, işte bu sizin gerçekten yaptığınız işin en iyisi olduğunuzu gösterir. ve bunu yapmaya da devam edecektim. omarla ve zeynoyla günden güne yakınlaşmıştık. zaten baştan beri ikiside sıcak kanlıydı ve benimle çalışmaktan gurur duyuyorlardı. canla başla şevkle çalışıyolardı. zeyno benim biraz incin olduğumu anladığından dolayı günden güne herşeyimi ayarlar olmuştu. ona ilerleyen günlerde zuzu demeye başladım. onun hikayesini şöyle anlatayım. ofisteki ilk günlerde bize bi tane müşteri geldi. daha doğrusu benim patronum yani benim bağlı olduğum birimin başı o kadın demiştim ya adını söylemediğim. bir çoğunuzun aklında geçen isim bahar değil. hülya. hülya gelip bu müşteriyle benim ilgilenmemi istediğini söyledi. herifler zengin herifler. istanbulun ortasında güzel bi restorasyon çalıışması yapacaklar. fakat şirketleri başka bir şirket ile ortaklık halinde zütürüyo bu işi. o yüzden iki şirketinde anlaşmaya ve ellerindeki sözleşmeye bağlı kalmaları lazım. size demiştim işi bitirmek için ortaklıklar kurulur geçici ortaklıklardır falan gibi. bu iki şirket zamanında istanbulda güzel bi iş hanı inşa etmişler. bilmem kaç senesinde. bu iş hanının ilk müşterileri o zamanların küçük esnaflarıymış. fakat bu zamanla büyümüş. tabi işi yapan şirketlerde büyümüşler. başlarda ortaklıklarını kurmuşlar. biri demiş işte ben çimentoyu alayım sen demiri, ben işte şunu alayım sen şunu hallet falan gibi öğrenci evi gibi düşünün. iki şirkette üzerine düşeni yaparak bir sözleşmeye dayalı işlerini yapıp bitirmişler. bitmiş iştende her bir kiracıdan yarı yarıya kiralarını bölüşüyolar. aynı şekilde her iki şirkete de kar payları ve bütün giderler yansıtılıyo. bölünerek. ikiside yarı yarıya sorumlu. fakat iş hanı günden güne bakıma ve restorasyona ihtiyaç duymuş. daha doğrusu bize gelen şirket bunu söylüyo. iki şirketten birisi benim önümdeki adam. adam diyoki başlarda tamam iş hanını kurduk. müşterilerimiz kiracılarımız terzi, tuhafiye, giyim kozmetik kuaför falan gibi ufak işletmelerdi. fakat gelişen şartlarda hepsi büyüdü. tıpkı bizler gibi. yeni gelen kiracılar oldu. eskilerden gidenler oldu. üstüne yıllardır dükkanlarında duranlar var. fakat yeni dönemi biliyosunuz. eskiye bağlı kalınamaz. diğer ortağımda tıpkı benim gibi düşünüyo. yenilemeye veya binanın tamiratı gibi önemli yenilemeleri yapmaya hemfikir. fakat devir artık eskisi gibi duvarlarla çevrili bi iş hanı devri değil. artık konsept şeyler tutuyo. artık işleri büyütmek istiyosak belli bi konsepte uymak zorundayız. yada bi konsept yaratmalıyız. o yüzden bütün iş hanının bu konsepte uyması gerekiyo. bende bunu ortağımla paylaşıyorum. fakat bana bunun için izin vermediğini söylüyo. yapmak istediğim şey iş hanımızı belirli bir konsept dahilinde yenilemek. gerekirse dükkanları tek tek giydirme yapmaya veya konsept şartlarını uygulamaya zorlayarak konsepti gerçekleştirmek. ama, eğer yapamazsak sizden istediğim yapabileceğim ikinci bi alternatif yol. adamın konuşması bittikten sonra dedim ki anladığım kadarıyla dükkanınızı genişletmek ve paranızı katlamak istiyosunuz bu güzel. omarda yanımda dinliyo tabi. bu sizin en doğal haklarınızdan birisi. konsept konusunda da hemfikiriz. gelişen dünyaya ayak uydurmak için belirli bi konseptinizin olması şart. fakat anlamadığım nokta ortağınız buna neden izin vermiyo ? konsepti mi beğenmedi ? başka bi konsept ayarlayın ? olay nedir ? dedim. ortağımın savunduğu şey şu dedi. kiracılar buraya tepeden leyleklerin ağzından düşerek gelmediler. kimilerini ben getirdim. kimilerini de o. onun kiracıları muhattap olarak onu benim kiracılarımda muhatap olarak beni bilselerde kâr veya gider konusunda tüm kiracılar ikimizin. orası ayrı. fakat onun kiracılarını konsepte zorlayamayacağımızı düşünüyo ve yıllardır orda duran kiracılar diyo. bunları oradan çıkaramam. onları ben getirdim şimdi gitmeleri için uğraşamam. konsept için zorlayamam. ve konseptide kabul etmeyeceklerdir diyo. peki sen ne düşünüyosun ? dedim. size istediğimi söyledim ibo bey dedi. hülya hanımı yıllar öncesinden tanırım. kendisi bizim küçük bi şirketken hukuki danışmanımızdı. o zamandan bu zamana kadar benim yüzümü hiç kara çıkarmadı. ve yeni olmanıza rağmen şirketteki en iyilerden birisi olduğunuzu söyledi. istediğim şey, iş hanımıza bi konsept getirmek ve işlerimizi büyütmek. fakat eğer sizin şirketiniz bana bunun olmayacağını söylerse anlarım. ve sizden bi alternatif beklerim. ya iş hanıma konsepti uygulayayım. yada kârımı katlamak için başka bir çözüm sunun dedi. hülya mütevazilik göstermiş dedim gülerek. oda güldü. evet en iyilerden birisi olduğumu söylerek ukalalık yapmayacağım. fakat emin olun iş hanınıza bi konsept uygulayacaksınız. bunu sizin için çözücem dedim. öyle ümit ediyorum diyerek gitti ofisten. adamı uğurladıktan sonra omara dedim ki git adamın iş hanındaki bütün kiracıları araştır. hepsi kaç yılında oraya girmişler kaç yılından beri ordalar, kiracı oldukları zaman zarfı içinde ne yaşamışlar, ne sorunlar baş göstermişi neleri çözmüş neleri bırakmışlar ne olup ne bitmiş ne kadar kâr elde etmiş ne kadar zarar etmişler yıllarca ne olmuş ne bitmiş bulabildiğin herşeyi bul ve bana getir dedim. omar şaşırdı kaldı amk nerden bulacam diye. omara söylemesem de zuzuya ona yardım etmesini söyledim. başarılı olmak isteyen bi çocuktu. fakat otoritenin altında çalışmanın ne demek olduğunu öğremesi için benimle belirli bi mesafede olması gerekiyodu. o yüzden onunla oturup istediğim şeyleri yapmasına yardım edemezdim.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 912.
    +4
    çok zaman geçmeden omar istediklerimi alarak geldi ofise. bi yığın kağıtla dosyayla. otur bakalım omar bunları tek tek inceleyeceğiz dedim. adamların 20'ye yakın müşterisi vardı. bunların 12 tanesi bizim adamın diğer 8 tanesi diğer adamın müşterisiydi. bizim adamın 12 müşterisinden yalnızca 5 tanesi taşaklı müşteriydi ve yıllardır oradaydı. diğer herifinse 8 müşterisinden 6 sı yıllardır oradaydı ve taşaklıydı. diğer 2 si ise bizimkiler gibi bir kaç yıllık değil en az 5 yıllık kiracılarıydı. yani adamın konsept istemeyecekler demesinde hakkı vardı. peki tamam dedim. şimdi bunların yıllara yaygın giderlerini gelirlerini şöyle bi inceleyelim dedim. bilgisayarın başına geçtim. omara bi tablo hazırladım. diğer ortağın bütün müşterilerini ve giriş tarihlerini alt alta yazdırdım. yan tarafa da yılları yazdırdım. her yılın altına bir gelir birde gider olmak üzere iki kolon açtırdım. böylece excel'ide nasıl kullanacağını öğrenmiş oluyodu. yaz bakalım omar dedim. ben şirketlerin isimlerini yıllarını ve gelir giderlerini okudum. oda hangi şirket hangi yıl ne kadar gelir ve ne kadar gider yapmış onları yazdı. zuzuyu çağırdım. benim için bişey yapman gerek dedim. hep yaptığım bu değil mi dedi. gülümsedim. bana son yıllarda konsept uygulamış veya konsept değiştirip başarılı olmuş bir kaç firmanın verileri lazım bulabilir misin dedim. olmuş bil dedi. bunların içinde nolur senin takıldığın kafelerden birisi olmasın. bedava yiyip içmen için beni alet edemezsin dedim. dudaklarını büzdü. köy kahvesi çok üzülecek şimdi diyerek gitti. amk biliyorum çünkü illaki bi takıldığı bi kafeyi benim notlarım arasına koyacak. sonra kafeye gidip bunun rekldıbını yapıp aylarca ekmeğini yiyecek. ki bu yapmadığı manasına gelmez. getirdiği konsept firmaların içerisinde illaki işi olan bi tanesi vardı. biliyorum. neyse. onları hazırladım. başarılı birkaç örnekte getirdim. yıllara yaygın gelir ve giderlerde tamamdı. yıllarca iş hanında ne zaman hangi değişiklik olmuş onlarda okeydi. burdan sonrası babanın işiydi. bir kaç finansal tablo ile sihirbazlık yapacaktım. firmaların hepsine bir finans tablosu hazırladım. daha doğrusu finans eğrisi. bu eğrileri daha önceden görmüşsünüzdür. hani bi L çiziyosunuz. alttaki doğruya bir değer üstteki doğruya bir değer bir sıfır noktası sonra garip şekiller falan diye devam ediyo. hani hisse senetleri için olan falan. onlara benzer firmaların gelirlerinin yıllar içerisinde nasıl seyrettiğini, maksimum faydayı hangi zamanlarda hangi tarihlerde sağladığını görmemize yarayacak bi eğri. bir tablo. tıpkı borsadakiler gibi. burası sadece göz kamaştırmak. başka bişey değil. bunları hazırladıktan sonra şov zamanına hazır mısın omar dedim. nası? ne yapıcaz dedim. sihirbazlık yapıcaz. ve sana para piyasasının copperfield'ından birebir gösteri izleticem dedim. zeynep gülümsedi. omar heyecanlandı. bense fişek gibi hazırdım. kapıdan çıkıp doğruca iş hanına gittik. karşı şirketin firmalarına teker teker gezmeye başladık. adamlarla oturup konuşmaya başladım. ama sadece bir tanesini anlatıcam. çünkü hepsinde aynı şeyi yaptım. aynı sonuçlar alındı aşağı yukarı. o yüzden tek tek yazmayacağım.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 913.
    +5
    ilk girdiğimiz yer en önemli mağazaydı. tuhafiye olarak başlayıp iş hanının en büyük getirilerinden birine sahip olan giyim mağazası. köklü bi geçmişi saygın bi tarihi ve buna müteakip saygın müşterileri vardı. ünlülerin bile tercih ettiği türden. elit sayılabilecek bi mağaza yani. kapıdan içeriye girdik. şık bi bayan bizi karşılayarak hoşgeldiniz ibo bey size nasıl yardımcı olabilirim dedi. adımı nerden bildiği konusunda zerre fikrim yoktu. hüseyin bey burada mı kendisiyle görüşmemiz vardı dedim. evet içerde ofiste sizi bekliyolar dedi. haber verdi. ofise geçtik. hüseyinle el sıkıştık. hoş beş ettikten sonra hüseyin bey geliş sebebimizi biliyo olmalısınız dedim. evet ibo biliyorum. fakat vaktini harcamak istemem. işine ve sana saygım sonsuz ama herhangi bi konsepte dahil olmayacağım dedi. ama diye lafa girecektim ki durdurdu. burayı seneler önce tek başıma kurdum. ilk kurduğum zaman bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştim. kendi ürettiğim mallar vardı. kendi diktiğim elbiseler. hanımla beraber sabahlara kadar oturup yeni tarzlar yeni stiller üretmeye çalışıyoduk. piyasanın aranılan kıyafetlerini bizden bulabileceği bir mağaza hayaliyle yola çıkmıştık. ve gün geçtikçe istediğimizi almaya başlamıştık. ogün bugündür taviz vermediğim tek bir şey vardı. oda sadece piyasanın ne kadar değişirse değişsin bizim stilimizin var olacağıydı. ve beni ben yapan mağazamı mağaza yapan, kıyafetlerimi bu kadar sattıran şeyde tam olarak bu. o yüzden bundan vazgeçip sizin tercih edeceğiniz herhangi bi konseptin parçası olmayacağım dedi. bence siz mağazayı mağaza yapanın bu olduğunu düşünüyo ve yanılıyosunuz dedim. güldü. genç ve yetenekli olabilirsin evlat ama benim mağazamı benden daha iyi bilecek durumda değilsin dedi. peki o zaman beni dinlemenize gerek yok. ama evraklara göz atmanız bence faydalı olacak. ki sizinde bohçamda ne olduğunu merak ettiğinizi biliyorum dedim. biraz durdu şöyle. bi zengin gülüşü patlattı. sevdim seni zeki çocuksun dedi. göster bakalım dedi. dedim ki bakın bu kağıtta sizin şirketinizin yıllarca ettiği bütün karlar ve bütün zararlar var. giderler ve gelirler diyebilirsiniz. bakın mesela 2011 yılında şu kadar para kazanmışsınız. bu 2010 yılında kazandığınız tutarın %14 fazlası. fakat tarihinize baktığım zaman müşterilerinizin kemikleşmiş bi yapısı var. yani devamlı aynı kişilere mal satıyosunuz. yani geliriniz de belli bi düzeyde devam etmesi öngörülür doğru mu? dedim. şimdi sen bu artışın neden olduğunu soruyosun bana dedi. evet dedim. müşteirlerimiz buradan memnun bi şekilde ayrılırlar ibo. ve memnuniyetlerinide başka müşterilere aktarırlar. reklam yaparlar. ve reklamın en güçlüsü ve en tesirliside sende bilirsin ki budur dedi. bütün bir artışın sırf bu reklama bağlı olduğunu düşünmüyorum dedim. peki sen söyle o zaman ? kendi mağazamın gelirindeki artışın sebebi nedir ? dedi küçümseyerek. diğer kağıdı çıkardım. bakın. 2010 da burası bu haldeydi. iş hanında bazı yerlerin tamir edilmesi ve düzeltilmesi yenilenmesi lazımdı. bunların içerisinde mağazanızın olduğu bölümde dahil. ve bunların tam manasıyla tamamlanması tam 1 yıl sürdü. 2010 da kârınız bu kadarken 2011 tarihinde tam %14 artarak şu kadar oldu. bunu da günden güne incelemek isterseniz burada sizin için bi finansal tablo hazırladım diğerek bahssettiğim eğriyi çıkardım.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 914.
    +6
    burada o yıl içerisindeki yapılan değişiklikler, bina içerisindeki yapılan iyileştirmeler ve sizin satışlarınıza olan etkisini gösteren tablonun ayrıntılı halini göreceksiniz. her gün iyileştirmeler biraz daha arttı. ve eğri gördüğünüz gibi yukarıya doğru çıkıyo. yani bina içerisinde ne kadar yenilik yapıldıysa gelirinizde o kadar artmış. şimdi bana bu %14 lük gelir artışının sadece ağızdan ağıza dağılan bi reklamdan dolayı olduğunu mu söyleyeceksiniz ? hayır. eğer öyle olsaydı bunu 2008 de 2009 da yada 2006 da da görürdük. çünkü müşteri yapınızın oturması 2006 yılının başındaydı. burada kemikleştiniz. ve satışlarınız gördüğünüz üzere 2006 dan 2009 a kadar aynı şekilde devam etti. 2010 yılında binanın girişindeki lobinin ve diğer firmaların yenileme istemesiyle çalışmalar başladı. bina tepeden tırnağa restorasyon geçirdi. ve satışlarınızdaki ufak çaplı artışta 2010 yılının başında gerçekleşiyo. belli bi bi oranda sürekli artışta seyreden şu çizgiye dikkatle bakarsanız 2010 yılının başından itibaren yukarı doğru bi ivmeye sahip olduğunu görürsünüz. buda satışlarınızın bina içerisinde yapılan restorasyondan ciddi bir şekilde etkilendiğini gösterir. işini seven ve geliştirmek isteyen birisi olduğunuzu biliyorum hüsseyin bey. ayrıca marka değerinizin olduğunu ve bunu korumak istediğinizi de biliyorum. fakat ben en alt tabakadan en üst tabakaya kadar sizin piyasa dediğiniz bu marketin nabzını tutuyorum. ve şuanda o nabız bana gelişen dünyada bir konsepti olmayanların marka değeri taşımadıklarını söylüyor ve ben giyimden birazcık anlıyosam sizin diktiğiniz elbiselere bu piyasanın ihtiyacı var dedim. kağıtları eline alıp düşünmeye başladı. bi ona bi ona bakıp bi karar vermeye çalıştı. biraz zorlu bi süreçti ama. en sonunda aferin sana genç adam. beni tavladın dedi. gene zengin gülüşüyle. patronlarına söyle istedikleri zaman uğrayıp imzamı alabilirler. konsepti uygulamak için müsade veriyorum. dedi. kapıdan çıkarkenken de omara seslendi. bak bu adama dikkat et. ondan öğreneceğin çok şey var dedi. teşekkür ederek çıktık mağazadan. çıkarken bizi karşılayan kadına geldim. önünde durduk. bişey mi lazımdı ibo bey dedi. bişey düşünüyomuş gibi durdum. yüzüne baktım. ben aslında bu kadar terbiyesiz bi adam değildim ama takdir edersin ki james dean bile hata yapabilir. seni neden tanımıyorum ? dedim. gülümsedi. bilmem hiç adımı sormadığınız için olabilir dedi. ordan bi kart çıkarıp arkasına numarasını yazdı. uzattı. normalde telefon numarasının son hanelerini bırakıp tahmin et diyenler olurdu. fakat numarayı verip isim tahmin etmek ? bu epey zor olacak dedim. gülümsedi. bana zor işlerde en iyisi olduğunuzu söylediler dedi. bende güldüm. eğlenceli olacak gülşen dedim. kalakaldı amk. mağazadan çıktık. omar şaşırdı. abi nasıl yaptın bunu dedi. neyi ? olum beraber hazırladıkya tabloları ikna olmayacak mı sanıyodun dedim. hayır abi ya onu demiyorum. kızın adını nerden bildin dedi. gülümsedim. copperfield omar. copperfield. unutma bunu dedim. ilerledik. tabiki sırrımı ona açıklamayacaktım. ama size anlatabilirim. odaya girdiğimizde hüseyine tabloları gösterirken masanın üzerinde birkaç belge gördüm. belgeler içerdeki faks makinasından çıkmıştı. ve belirli bişey için tekrar gönderilmesi isteniyodu. mutabakat gibi. altında gülşenin ismi soy ismi ve imzası vardı. mağaza sorumlusu ünvanı altında. yanında da bu herifin imzasının olması gerekiyodu. imza için buna getirmiş. buda masada bekletiyomuş. belkide şirket içindeki bi bordro gibi bişeydi bilemiyorum. ama ismini orda görmüştüm. konuşunca da anladım ki gülşen bu olmalıydı. mağazada girerkende çıkarkende ondan başkası yoktu çünkü. ki devler liginde kulağına dedikodu geliyosa mutlaka bi yerin başındasındır. ya müdür ya başka bişey. dedikodularımı biliyosa müdür oydu. müdür oysa adı gülşendi. yani , basitti.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 915.
    +4
    çıktığımızda omar şovdan baya etkilenmişti. bütün müşterileri teker teker konsepte ikna etmiştim. bunu yapmasaydım eğer şirket için yeni bi kâr artırma stratejisi düşünmek zorunda kalacaktım ve bu şimdiki girdiğim zahmetten çok daha fazlasıydı. işimi kendim azaltmak istedim yani. direk şirkete gitmeyelim dedim. çünkü istediğim bilgileri araştırıp buldu. epey mesai harcadı. o belgeleri bana getirene kadar zütü gibildi omarın. o yüzden bi ödülü haketmişti. dedim bu zaferi kutlayalım. hakettin. tabi abi dedi güldük. sonra durdu bu. abi sana bişey söylemem lazım dedi. ne oldu lan dedim. abi ben daha önce hiç içki içmedim dedi. ciddi misin olum sen dedim. utangaç utangaç eğdi kafasını. olum sen bu şirket çalışanlarını ne sanıyosun amk dedim. tamam biraz elit adamlar olabilir. tamam bazıları şirazeden çıkmış bi şekilde ofiste votka yada viski içmeyi havalı olmak sanıyo falan olabilir. fakat herkes aynı değil. yani kutlama denildiği zaman illa içerek yapılacak diye bi kural yok çiğköfte yiyerekte kutlayabiliriz dedim. valla ? çiköfte mi yiyecez ? dedi. hayır içmeye gidiyoruz gel benimle dedim. madem hiç içmedin ve bir gün mutlaka bu taku yiyecen. en azından içmeye değer bişey için iç. ve içmeye değer birinin yanında iç. amk gittik bi yere. ne içersin dedim. ne içebilirim ? dedi. herşeyi içebilirsin. ne istiyosun dedim. abi ? bilmiyorum dedi. ne içebilirim dedi gene utanarak. olum isimlerini de mi bilmiyosun dedim. baktım çocuğun hiçbişeyden haberi yok amk. hiç ortam görmemiş ama ortama girmeye çalışıyo. dışlanmaktan korkuyo. vay amk dedim. çağırdım barmeni. nerdeyse bütün içkilerden birer tane shot hazırlattım buna. hepsini tat amk dedim. hepsini bil sonra bi daha bu taku yeme. tamam mı dedim. amk aşırı heycanlıydı. korkma olum ben yanındayım dedim rahatladı. başladık bunla vurmaya. bak dedim erkekler böyle içer. alırsın bunu. tak diye atarsın. bitti tek yudumda içersin. sonra boğazın falan gibilir ama sanki bundan keyif alıyomuş gibi yap. sanki içtiğin en tatlı şey buymuş gibi davran dedim. iğğeee abi leş gibi bunun tadı dedi. biliyorum olum tak gibi. hepsi öyle. bende sevmiyorum. ama en azından iç bi kere gör dedim. yarın öbür gün mecbur kalırsın. tiksineceksen benim önümde tiksin. komik duruma düşeceksen benim önümde düş. başka bi ortamda rezil olma dedim. biriki shot attıktan sonra bunun kafası gitti. bu saatten sonra şirkete gidemezdik. zeynebi aradım. zeynep ofiste masadaki evrakları falan çantama doldurup çantayla beraber bana getirir misin dedim. ibo muhtemelen bilmiyosun ama kargocular ayrı meslekler yapıyolar ve onların senin sekreterinle zerre ilişkileri yok dedi. lütfen. dedim. ne ? bi saniye bi daha söylermisin kaydetmek istiyorum dedi. zeynep şansını zorluyosun bence keyfini çıkar bi kere söyledim tekrar söylemem dedim. peki tamam nerdesin dedi. söyledim. 5 dakkaya ordayım dedi. koşarak geldi. amk omzuma yaslanmış sığır ota taka salça olup duruyodu. zeynep görünce ne oldu buna dedi. içki içtik biraz kafası çok erken gitti dedim. uhuhuvvvv şirketimizin en iyisi asistanına bebek bakıcılığı mı yapıyor artık dedi güldü. suratına baktım ters ters sustu. bizim omar zeynebi görünce konuşmaya çalıştı ama. konuşamıyo amk salağı aşırı komikti halleri. zuzuuğğğ zuzuğğğ diyip duruyo. zeynep demeye çalışıyo ama diyemiyo bi türlü. bende duydun mu ? bebeğim sana yeni bi isim buldu dedim. hayır ibo hayatta olmaz. lütfen. bak lütfen yapma bunu dedi. zuzuuuu gel buraya dedim. ıyyyyy ibo nolursun nolur deme dedi. zuzuuuuu gel buraya zuzuuuu dedim. ben zuzu dedikçe bizim omar salağıda zuzuğğğ ahahaha diyip gülüyodu. zeynep ayar olmuştu. koşa koşa gitti ofise. bizde gülerek benim eve geçtik. yatağa salladım bunu direk sızdı zaten omzumda taşıya taşıya omzum çürümüştü. zeynebin zuzu ismi bu şekilde ortaya çıktı. ogünden sonra sadece ben ona sadece ikimizin duyacağı şekilde zuzu diyerek hitap ettim.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 916.
    0
    Bunu okurum oğolim
    ···
  17. 917.
    0
    Rezzzz_
    ···
  18. 918.
    0
    Bune ak okusammiki
    ···
  19. 919.
    0
    Rezervasyon
    ···
  20. 920.
    0
    Rezerve rulman
    ···