+5
bana göre destansı bi zaferin ardından tekrar içeriye girdim. ortaklarla görüşmek için. kır saçlı bin elini uzattı. saol ibo. sen olmasan başaramazdık dedi. evet, başaramazdınız dedim. diğer ortaklada el sıkıştıktan sonra selim küskün küskün geldi. başını hiç yerden kaldırmıyo tabi. utancından. amk utan tabi. o kadar karıyı kızı taciz etmekle, çalışanlara hayvan gibi davranmak yada onları köle gibi kullanmakla falan patron olunmuyo. lider olunmuyo. muhasebe müdürü şefi herneyse o tak olunmuyo işte. hele hele ibo , hiç olunmuyo. ne kadar istemesemde elimi uzattım ve tokalaştık. ağız ucuyla bi saol dedi. tekrar masaya oturdum. onlar kapıdan çıkmaya hazırlanırken evet beyler şimdi napıyoruz? dedim. hepsi toplantının bittiğini düşünüyodu ama ben öyle düşünmüyodum. evet onlara kazandırmıştım. ama henüz kendim hiçbişey almamıştım. bütün istediğim bu işler bitene kadar kimsenin bana karışmaması değildi heralde. yada rolüm bitene kadar herneyse. kır saçlı gavat yavaşça döndü arkasını. bana baktı bi. pardon ? dedi. karşımdaki koltuğu gösterdim. şimdi ne olacağını konuşmayacak mıyız ? dedim. bişey olacağını sanmıyorum dedi. nasıl yani dedim. biraz önce şu koltukta oturup ipte sallanmaya hazır şirketinizi ipten aldım resmen. hepiniz bugün evinize gidip keyifli keyifli içkilerinizi içip aldattığınız karılarınıza hava atmaya çalışacaksınız ve eğer ben olmasaydım şimdi hepiniz bu sandalyelerde oturup veresiye veren gibi biçare kalmış olacaktınız. ve şimdi bana konuşulacak hiçbişey olmadığını mı söylüyosunuz ? dedim. bak diyerek geldi. yo yo bi saniye. bu bu kadar kolay bişey değil. bak ihtiyar. şirketini biraz önce louisiana denen kadının ojeli tırnakları arasından aldıysam bunun bi sebebi vardı. ne senin kır saçlarına nede selimin o "övülesi" karakterine dayanarak bunu yaptım. sizin için bu iyiliği yapmamı gerektirecek hiçbişey yoktu. ama ben sırf şu gerizekalı oyun artık bitsin diye bunu yaptım. ki anlaşmanın başında sizde bana cezayı istediğiniz kadar kısaltıp istediğiniz zamanda anında bitirebileceğinizi söylediniz. ben anlaşmada payıma düşen kısmı fazlasıyla yaptım. ve şimdi siz cayıyor musunuz ? dedim. pardon anlamadıysam düzelt. ama anlaşmayı sana teklif ettiğimizde böyle bişeyi kabul etmediğini ve etmeyeceğini, şirkette ortaklık dahi teklif etsek bunu yapmayacağını söyleyip gittiğini mi hatırlıyorum yoksa kır saçlarım mı beni yanıltıyo ? dedi. amk gavatı louisiana'yla iki dakka şurda muhabbet ettik. hemen zütleri kalktı. şu tavırlara bak dedim. hayır havalı konuşmalara bu kadar özendiğinizi bilseydim louisiana ile sizin konuşmanıza izin verirdim. ona da belki bana yaptığınız gibi bi anlaşma önerip sonra yavşak gibi sözünüzden dönerdiniz. en azından yavşaklığınız resmiyet kazanırdı dedim. çıktım gittim odadan. amk pekekentleri. baştaki anlaşmamız bu şekilde değildi. istediklerini aldıktan sonra kancıklar gibi sözlerinden döndüler. bazı muallakler böyledir beyler. başları dara düştükleri zaman herkese abi çekerler. yanınıza gelir onlara yardım edene kadar dünyadaki en önemli kişi sizmişsiniz gibi davranırlar. ve sanki size hiç kazık atmayacaklarmış gibi gelir. ama istediklerini aldıkları anda, rahata kavuştukları anda hemen zütleri kalkar. bir gün önce bizi kurtar diye yalvaranlar kendileri değilmiş gibi davranırlar. ortada imzalı bişey olmadığından resmi bi anlaşma olmadığından bi hak iddia edemiyodum. sadece prestijlerini zedeleyebilirdim. herkese onların ne kadar yavşak insanlar olduklarını gösterebilirdim. ama bunu zaten millet biliyodu. ve onlarında bundan korktuklarını hiç sanmıyodum. patronu aradım. olanları anlattım. daha ne kadar zütünü kurtarıcam ihtiyar ? dedim. sencede artık benim için bişey yapmanın vakti gelmedi mi ? sen benim patronumsun. artık harekete geç. ezdirme kendini de benide şu yavşaklara dedim. ibo durumları biliyosun yapabileceğim bişey yok dedi. ya giberim durumunu ihtiyar dedim. burda günlerce evrak toplamaya veya dosyalamaya meraklı değilim ben. bu işleri yapacak adam ben değilim dedim. ben öyle atarlanınca bu da atarlandı. ibo bana bak. benim senin patronun olduğunu unutma dedi. şimdi mi aklına geldi bu dedim. o bana bağırıyo ben ona bağırıyorum. bana emir verdi. yıllar sonra ilk defa bana gene "ibo ben senin patronunum. ve o şirkette cezan bitene kadar o evrakları takacaksın diyorrum ve sende takacaksın. Anladın mı beni! " diye bağırdı. öyle mi diyosun ihtiyar ? sonumuz böyle mi yani dedim. evet böyle. her ne kadar değerli olursan ol ibo yapamayacağım şeyleri isteme benden dedi. peki ihtiyar. kendine iyi bak dedim. kapattım telefonu.
Tümünü Göster