+1
Aslına göre daha gerçek sevgidir. Yani fiziksel bir doyum beklemeden seviyorsun sonuçta. Daha basit şeyler istersin. Mesela gezmek, dolaşmak, çay içmek, öpüşmek, oyun oynamak gibi mesela. Aklına ciks en son gelir.
Birini delicesine seviyorsunuz, ama onun bunda zerre kadar haberi yok. Haberi olduğunda reddedileceğini de biliyorsun. işte platonik aşk böyle bir şey. Ne söyleyebiliyorsun, ne de söylemeyip acı çekebiliyorsun.
Kaktüse sevdalı olan uçan balon gibi patlayacağını bile bile onunla birlikte olmayı istemektir. Ondan bu kadar zamandır vazgeçmemenin sebebi hala "o"mu? Yoksa istediğin şeyi elde edememenin verdiği hırs mı? diye kendine sorduruyor.
Beğendiğimiz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup adını "aşk" koyuyoruz. Bu cümle bana ait değil. Sanırım William Shakespeare'in bir oyunundan.
Her yaptığı şeye hayranlıkla bakıyorum. Osursa ayakta alkışlarım yemiş ediyorum, o derece hayranım.
Daha doğrusu yalnız sevmektir. En acı veren aşk olmasını bırak, çakırkeyfken film şeridi gibi gözünün önünden geçer onun için yaptıkların. Ömrümün 1 yılını yedi. Senin her anını düşündüğün kişinin adını bilmemesi, seni görmemesi, hissettiklerini hissetmemesidir. Karacaoğlan bile trollemiş; ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca. Yani tutup kolundan dağa mı zütürek! Onunda kalbi olsun. Zaten hiç yanında olmayan bir hayat için ayazda kaldım. Öldürmez, süründürür. Sevgilisi ya da hoşlandığı kişiyi sana anlatması kadar acı veren, libidoda biriktirdiklerini zor tutmana sebep olur. Acısı bir ömür yük olacakmış gibi hissediyorum. Asansörle inmeden asansörü onun katına göndermek, bir umut işte demektir platonik aşk.
Sana karşı hissettiklerimi tasvir edemiyorum. "lüften kalbim böyle atma o gülüşler sana değil" diye diye kendimi harap ettim. Görsel Sanatlar desinde elimi kağıt kesmişti. O zaman platonik aşkın yürekte bir kağıt kesiği olduğunu, geçici ama acıtan bir şey olduğunu anladım. Tanıdıkça kendini ona daha da fazla bağlanmak, adını söyledikçe saçma hayaller kurmak, bu hayallere saçma demek..
Seviyorum ulan! Her ne kadar beni sevmese de seviyorum işte. Lanet olsun ki; bize değer vermeyenleri seviyoruz biz. Hayat gibi olmaya başladı, beklentilerin olduça daha da kötüye gidiyor.
Açılmak istiyorsun ama korkuyorsun; bir daha eskisi gibi olamayız diye. Yer yarılsa da içine sarılsam. Sonra aşkıma karşılık alamazsam bari dostu olarak hayatına yer edeyim dedim, iyi bk yedim.
Barış Manço'nun dediği gibi "bir sen var ki senin içinde senden öte senden ziyade.."
Ya da
Nazım Hikmet'in dediği gibi "yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?"
Platonik aşk işte bu kadar güzel bir şey. Acısıyla şairleri, sanatçıları besler.