1. 1.
    0
    ciddiyim beyler ilgi olursa anlatcam
    ···
  1. 2.
    0
    http://inciswf.com/1286943183.swf

    bunun gibi ?
    ···
  2. 3.
    0
    neyse başlıyorum.

    yasdıbınızın kontrolü sizde değil.
    öyle olduğunu düsünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz.
    elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz.
    bu kitabı kapatabilirsiniz.
    o sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
    ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir sey yapabilirsiniz.
    ne isterseniz yapabilirsiniz.
    ama sorun surada: ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz.
    her davranısınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine islemistir ki, onlara dikkat
    bile etmezsiniz. ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
    bu nedenle, hayatınızı yasamaya devam edin. ne isterseniz yapın.
    sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya
    çalısın.
    ···
  3. 4.
    0
    saat 23:09 (yargı gecesine 2 yıl, 84 gün kala)
    dr. elliot dietrich sağanak yağmur altında kosarak basamakları çıktı. cebini bir an karıstırdıktan sonra evinin
    anahtarını çıkarttı ve kilide soktu. ama çeviremedi; kapı zaten açıktı.
    dietrich midesinde bir burulma hissetti. yağmur kalan birkaç tel saçını da kafa derisine yapıstırırken anahtar
    elinde, donup kaldı. kapıyı kilitlemeyi asla unutmazdı. evine birileri girmisti. ve o birileri belki hâlâ evin
    içindeydi.
    beyni ona kaçmasını haykırıyordu. arabaya bin ve sür! ama nereye? eğer onu bir kez buldularsa yine
    bulurlardı. ayrıca her seye yeniden baslayabilir miydi? daha gençken bile yeterince zor olmustu bunu
    yapmak. ve aradan çok zaman geçmisti.
    ···
  4. 5.
    0
    fenkşuyi terk okumayın öyle kitaplar ya evrenini gibeyim ne enerji vercek sana
    ···
  5. 6.
    0
    korku kalbini bir mengene gibi sıktı.
    ya sadece kapıyı kilitlemeyi unutmussa? belki de basit bir dikkatsizlikti. ya tüm yasdıbını aptalca bir hata
    nedeniyle geride bı-raktıysa?
    basını iki yana salladı. deliceydi düsündükleri. artık korku içinde yasamak zorunda değildi.
    öyle mi? o zaman neden halâ takıyorsun kolyeyi?
    sinirli bir dokunusla gömleğinin alündaki zinciri yokladı. onu o kadar uzun süredir takıyordu ki, artık
    varlığının bile farkında değildi.
    evde birisinin olmadığından bu kadar eminsen, neden çıkartmıyorsun o seyi?
    ···
  6. 7.
    0
    sihirli annem terk
    ···
  7. 8.
    0
    dietrich orta yolda karar kıldı. kolyeyi çıkartmayacaktı. ama kaçmayacaktı da. derin bir soluk alıp ağır kapıyı
    itti. kapı gıcırdayarak açıldı. o sesi daha önce hiç farketmemisti. ama daha önce hayatından endise ederek
    egibte iki dakika da geçilmemisti hiç.
    đçeriye girince ayakkabıları zeminde ıslak bir ses çıkarttı. eliyle duvarı yoklayarak düğmeyi buldu ve ısığı
    açtı. karsısındaki süzgün benizli adamı görünce neredeyse kalp krizi geçirecekti. gördüğünün holdeki
    aynada yansıyan kendi yüzü olduğunu anlayana kadar neredeyse kapıdan fırlıyordu.
    güldü, ama çıkan ses bos ve biraz da titrekti. đçeriye girip kapıyı ardından kapattı, emniyet zincirini yuvasına
    geçirdi.
    "hey!" diye seslendi ürkekçe. "kimse var mı? polise haber verdim bile... o-o-nun için buradan hemen çıkıp
    gitsen iyi olur."
    kulaklarını kabartıp dinledi, ama kendi sık soluk alısının yanında duyabildiği tek ses pencerelere vuran
    yağmur damlalarından geliyordu. paranoyakça davranıyordu. evde birileri olsa o zamana dek bir seyler
    yapmıs olurlardı, değil mi?
    belki. belki de değil.
    yavasça küçük çiftlik evinin içinde dolastı. ayakkabılarını çıkartmaya korktuğundan, odadan odaya gittikçe
    ardında ıslak bir iz bırakıyordu. dolasması bitince soluğunu sinirli bir sekilde yavasça bıraktı. yalnızdı.
    paltosunu asmak için giris holüne döndü.
    ···
  8. 9.
    0
    gardırobun kapısmı açınca birisi midesine esaslı bir yumruk indirmis gibi hissetti kendini. çığlığı boğazına
    sarılan bir çift el tarafından yarıda kesildi. yıllardır kâbuslarına giren o tanıdık yüze bakakaldı.
    çabuk olup bitmesi için dua etti. ve gözlerinin kendisinde kalmasına izin verilmesi için.
    ···
  9. 10.
    0
    ne içirdiniz lan buna
    ···
  10. 11.
    0
    28 aralık 2007
    09:09 (yargı gecesi'ne 86 saat, 51 dakika kala)
    kör adam bos göz çukurlarını saklayan kara gözlüklerinin ardından ileriye doğru baktı. gözleri yuvalarından
    sokulurken gördüğü o parlak renk senfonisini, sivri uçlu tırnaklar retinalarını delerken duyduğu o keskin acıyı
    hâlâ anımsıyordu.
    laszlo irkilerek o anıyı kafasmdan uzaklastırdı. elini çenesine zütürüp, hafif uzamıs gri sakalını sıvazladı. en
    azından gri olduğunu düsünüyordu. ona kalsa, eline hâlâ siyah geliyordu. ama kör birisi için renklerin ne
    anlamı olabilirdi ki?
    hiç.
    ama darian kör değil.
    dislerini sıktı. onu düsünmek bile gerilmesine neden oluyordu. ayaklarının dibindeki alman kurdu bunu
    sezerek dikildi.
    laszlo köpeğin kulaklarının arkasını kasırken, "tamam kızım, sorun yok," diye fısıldadı.
    ···
  11. 12.
    0
    sascha, salyaları oturdukları kafenin ahsap dösemesine akarken hızla soluyordu. kendini sakin olmaya
    zorlayan kör adam etrafındaki dünyanm kokularını içine çekti. yeni öğütülmüs kahve ve kızarmıs tost, ona
    üniversite yıllarını anımsatan parfüm ve kolonya kokuları, açık kapının hemen dısındaki evsizliğin kirli
    kokusu.
    laszlo parmaklarını önündeki devasa kapuçino bardağına doladı; kâğıt bardağın üzerinden hissettiği
    sıcaklık hosuna gidiyordu. bir taraftan darian'm onu ekme olasılığını düsünmemeye çalısır-
    ken, bir taraftan da espresso makinesinin gürültülü tıslamasıyla hoparlörlerden gelen duygulu ve melankolik
    kate bush sarkısının üzerinden zihnini etrafındaki konusmalara yöneltti
    ···
  12. 13.
    0
    uzun süreli osurabiliyorum sayılırmı(10-15dk)
    ···
  13. 14.
    0
    birden burnuna çiçeklerin parliament sigarasmınkine karısan tanıdık kokusu geldi. koku ve sivri topuklu
    çizmelerin zeminde çıkardığı sert tıkırtı ona darian'm sonunda geldiğini haber veriyordu. karsısındaki
    sandalye çekildi. sascha çenesini sahibinin ayakkabısının üstünden kaldırarak dikildi.
    sonra darian dudaklarmı hafifçe yanağına dokundurarak laszlo'yu öptü. "seni yeniden görmek güzel." sesi
    biraz kabaydı, ama altındaki sevecenlik barizdi.
    "seni de yeniden görmek güzel." kör adam elleriyle bir hareket yaptı. "yani, sözün gelisi."
    laszlo bir sssssık sesi duydu; yüzünde bir sıcaklık hissetti, ardından yeni yakılmıs kibritin kokusunu aldı.
    darian uzun bir soluk koyuverince ılık bir duman bulutu yüzünü yaladı. đçine çektiği duman burnunun içindeki
    ince tüyleri titrestirdi.
    "đsletmenin sigara içilmesine sıcak baktığını pek sanmıyorum."
    "manhattan'm nikotinden arındırılmıs bölge olduğunu hep unutuyorum." laszlo, dumanın darian konustukça
    burun deliklerinden çıkısını hayal etti. "gerçi, beni kapı dısarı edeceklerinden kuskuluyum."
    "bunun cezalandırmayla ilgisi yok," dedi laszlo on altı yıllık sessizliğin ardından konusmalarındaki
    hazırcevaplığa sasarak. "nezaketle ilgili."
    "her ikisi hakkındaki düsüncelerimi bildiğini sanırdım."
    "biliyorum."
    laszlo'nun dudakları nostaljik bir gülümsemeyle kıvrıldı. kadının ne kadar güzel olduğunu anımsadı:
    çikolata rengi ten, seytani bir hale gibi basını çevreleyen kızılımsı saçlar ve koyu renk, kedilerinkini andıran
    gözlere yansımayan yayvan gülüs. ama yüzü artık yılların izlerini tasıyor olmalıydı; tıpkı kendisininki gibi.
    ···
  14. 15.
    0
    bu ne lan
    ···
  15. 16.
    0
    hangi kitap lan bu :D
    ···
  16. 17.
    0
    boğazını temizledikten sonra cebinden katlanmıs bir gazete çıkartıp ona uzattı. "söyle bana, bu adam
    eskiden tanıdığımız birilerine benziyor mu?" bir kâğıt hısırtısı duyuldu. kadının saskınlığını sezen laszlo,
    "yüzeysel farklılıkların seni yanıltmasına izin verme," dedi. "sanırım gözleri gerçek kimliğini ele verecek."
    darian bir anda irkilerek keskin bir soluk aldı.
    "onun kim... kim olduğunu nasıl bildin?" diye sordu.
    "radyoda konusurken duydum ve sesindeki bir seyler tanıdık geldi." sakindi. "onun için geçen hafta
    'valentinus'u sahsen dinlemek için chicago'ya uçtum. o zaman anladım."
    "ama bu olanaksız."
    laszlo kadma gerçeği sindirmesi için zaman tanırken bir yandan da o son gece olanları düsünüyordu.
    hatasını düzeltmek için son bir sansı daha vardı, ama yapacağı seyin bu kez ona gözlerinden fazlasına mal
    olmasından korkuyordu.
    ···
  17. 18.
    0
    ayağıyla sinirli bir sekilde tempo tutan darian sigarasından uzun bir nefes aldı.
    laszlo kara gözlüklerini ve onların gerisindeki bos göz yuvalarını göstererek, "onunla bu sekilde
    savasamam," dedi. "en azından tek basıma yapamam bunu."
    neredeyse bir dakika boyunca ikisi de konusmadı. kör adam yasanan sessizlik boyunca kadının
    düsüncelerini hayalinde canlandırdı: saskınlık, korku ve nihayet hayal kırıklığı.
    "elijah ile vvinter'in pesindesin," dedi darian. "sana yardım etmelerini sağlamak için."
    "senin de bana yardım edeceğini umuyordum." karsısındaki kadının o iste kendisiyle birlikte olmasına ne
    kadar ihtiyacı olduğunun birden farkına varan laszlo duraksadı.
    "ne konuda yardım edeceğim? valentinus'u öldürmen için mi?"
    "mecbur kalırsam evet." ondan yayılan paniğin kokusunu sanki fiziksel bir seymis gibi alabiliyordu.
    "bunu borçlusun,

    darian. beni bu ise sen bulastırdın. simdi de çıkmam için bana rehberlik etmelisin."
    ···
  18. 19.
    0
    kadın sessiz kaldı. laszlo onu gözlerini huysuz bir çocuk gibi yere dikmis, dudağını ısırırken canlandırdı
    zihninde. darian sonunda sıcak soluğu ve laszlo'nun burnuna dolan parfüm kokusuyla öne eğilerek yaklastı.
    konustuğunda sesi fısıltı düzeyindeydi, ama tonundaki yoğunluk etraftaki gürültüyü bastırıyordu.
    "beni buna zorlamaya kalkısmayacağını umuyorum."
    "öyle bir seyi asla yapmam."
    "neden?" dedi darian buruk bir sekilde. "ben sana yapmıstım."
    kadının bu çıkısı laszlo'yu sarsmıstı, ama belli etmedi.
    "onları nerede bulacağını biliyor musun?" diye sordu darian.
    "đkisi de sehirde."
    "kolyelerini hâlâ takıyorlar mı?"
    "evet," dedi kör adam; sesi suçluluk ve pismanlıkla doluydu.
    darian soluğunu koyuverdi. "öyleyse sanırım o seyleri geri almamızın zamanı geldi."
    ekranda gezinip duran renkli sekilleri, mavimtırak bir küpün sarımsı piramide, sonra da kan kırmızısı küreye
    dönüsmesini bos gözlerle izleyen valentinus konusmayı bir kez daha dinledi.
    laszlo'nun korktuğu her ne kadar açıkça anlasılsa da, kendine olan güveni de seziliyordu. adam saldırmaya
    hazırlanıyordu. darian ise ayrı bir olaydı. duyduğu dehset mutlaktı. aslında o zayıftı. ne laszlo kadar akıllı,
    ne de onun kadar güçlüydü. ve onun zayıf noktasıydı.
    valentinus da o nedenle üç yıllık aramaya rağmen laszlo'yu bulmayı basaramayınca dikkatini darian
    üzerine yoğunlastırmıstı. onun da iyi saklanmıs olacağını tahmin ediyordu, ama hem kay-
    nakları, hem de -en önemlisi- iradesi vardı. yine de, özel dedektiflere neredeyse yarım milyon dolar
    ödedikten sonra onu kahvaltı masasında otururken kaderin bir cilvesi sayesinde bulmustu.
    bir gün gazeteyi açmıs ve darian'ı spor sayfasından ona bakar halde görmüstü. dodgers stadyumu'nun en
    ön sırasında, kenny lofton o unutulmaz kurtarısını yaparken yarım metre arkasında oturuyordu. her ne
    kadar fotoğraf biraz bulanıksa ve kadın son gördüğünden beri on altı yıl yaslanmıssa da, kim olduğu
    hakkında en ufak bir kusku yoktu.
    ···
  19. 20.
    0
    http://inciswf.com/1302803070.swf
    ···