piçler size bu senemi anlatayım mı

sizlere anlatacağım bu hikaye tamamen yaşanmıştır ve içerisinde hiçbir abartı, ekleme ve çıkarma yoktur. size birebir aktaracağım sözcükler tamamen günlüğümden ve yaşadıklarımdan seçilmiştir. bu hikayede acı, yalnızlık, aşk, sevgi, güven, hırs, kin göreceksiniz. büyük bir şehirden küçük bir yere okumak için gidip sudan çıkmış balığa dönen bir adamın hikayesi. içerisinde oldukça fazla sevişme ve kavga sahnesi de barındırır. beğenmeyenlere parasını iade garantisi veriyorum.

iki tane ara kesit de sunayım size. ortalarından. yeri geldi bahsettim. zamanı geldiğinde hikayeye birebir dahil olucak.

http://inci.sozlukspot.com/e/88904831/
http://inci.sozlukspot.com/e/88902869/

hazırsanız başlıyorum beyler. okuyanlar uplarsa sevinirim. ve hikayeye dahil olun, ayrıntı isteyin, bahsetmemi istediğiniz şeyleri söyleyin. her zaman görüşlere değer veririm.

19 yaşında bir adamdım o zamanlar. çook eskilerden başlamaya gerek yok aslında. kısaca özetleyeyim size o zamanki kendimi. zaten ileriye doğru daha çok tanıyacaksınız beni merak etmeyin. kıyıda köşede kalmış bir semtinde büyüdüm istanbul denen o koca şehrin. çocukluğum klagib misket top falan oynayarak geçti. liseyi istanbul'un elit yerlerinden birisinde bi anadolu lisesinde okudum. ilk senem tak gibiydi açık söylemek gerekirse. varoş semtin çocuğu olarak ezilip büzülmeyi seçtim. hani barda filminde egzozcu selim varya; işte onun gibi kin besleyenleri biliyorum zengin çocuklarına. hiç onun gibi hissetmesem de hep bir ekgib oldu bir yerlerde. özendiğim o hayatlar hep uzak gibi geldi çocukken. sınıfımda çok zengini de vardı, benim gibi varoş olan da. hele anadolu lisesi ingilizce derslerine ayrı önem verir ya, o kolejden gelen ipnelere nasıl bakardık, nasıl özenirdik. hırs yaptırıyordu ipneler bize. ama bende hep ayrı birşeyler vardı. hissediyordum amk. küçüklüğümden beri keşfetme tutkum yüzünden yemediğim tak kalmamıştır. bir gün gelicek bende o zengin binlerine birşeyleri fark ettirecektim. bu liseyi böyle bitirmeyecektim bir köşeye sinip kimseyle konuşmadan gidip gelerek.

ilk sene pek bir cacık olmadı aslına bakarsanız. ingilizce derslerinde çok eğleniyordum sadece. bir hocamız vardı kezbanın teki. kadın öğrencilerin yanlışlarını aşağılayarak düzelteceğini zannederdi. -üniversitede hazırlık sınıfını birinci olarak bitirmemi sağladı orası ayrı- her gün derse gelir bana kitapta önüne gelen soruyu sorar sonra başlardı gözünü yumup ağzını açmaya. böyle böyle ilk dönem ingilizcem zayıf geldi haliyle. haftada 10 saat ders, 50 kredi amk boru değil. ikinci dönem hocanın yanına gidip benle ne garezi olduğunu sorduğumu hatırlıyorum. bir yolunu bulup sene sonunda düzelttim ama matematikten sorumlu geçmiştim o sene.

ikinci sınıfta alan seçme falan muhabbeti oluyor ya, sınıflarımız dağıtılıyor. tm seçen tm ye fen seçen fen şubesine atılıyor. şöyle bir olay var. okulda toplamda zaten 5 şube var. yani müdürü gibsen yine de düştüğün sınıfta bir arkadaşın olur ilk sınıfta. sınıflar dağıtıldı alanlar seçildi falan 10. sınıfa geçtik işte.
ilk gün listede adımı buldum. neyse listeye bakıyorum bakıyorum tanıdık bir isim yok. hani dedim ya müdürü gibsen de olur diye. gibmedik ya garezi tuttu galiba binin. hiç tanıdığım adam yok yani. neyse gittik oturduk yine bir köşeye. bu sınıfı sevmiştim ama. sıcak bir havası vardı. bana öyle geliyordu en azından herkes biribirini tanıyordu. ben okulun asosyal bini olarak pek bahçeye falan da inmediğim için pek tanımıyordum kimseyi.

@2 daha fazlası bile var panpa meraklanma. ağırdan alalım biraz da sonraya doğru aklınızı alacam demedi demeyin.
@4 eyvallah panpa hoşbulduk .
@14 uzun zamandır bunu bekliyordum panpa.

her neyse şu lise kısmını pek uzatmayalım dedim ama en azından beni tanıyın diye yardırıyorum bu kısmı.

ben gel zaman git zaman giderek alıştım bu sınıfa. arkadaşlarım oldu falan. arkadaş dediğin nedir ki hep oluyor demeyin. küçüklükten beri hani herkesi tanıyıp herkesle muhabbeti olan yavşaklar vardır ya; işte onlardan biri olmamak için söz vermiştim kendime. arkadaş dediğin az ve öz olmalıydı benim için. bende hep buna uymaya çalıştım. birkaç dostum vardı etrafımda derdimi sıkıntımı açabildiğim sadece. birde kegib olduğum hatun... bu hatundan pek bahsetmeyeceğim çünkü hala aklıma geldikçe mideme taş oturuyor sanki amk. ama şunu söylemem lazım. ben ikizler burcu bir adamım. burçlara her ne kadar inanmasam -kezban icadı olduğunu düşünsem de- kezban tavlamak için ne kadar karı kız muhabbeti varsa bilirim. ve bu ikizler burcu erkekleri genelde çift karakterli oldukları gibi hayatlarında hep ikinci bir anneleri olsun isterler. bu öz annenin yanında bir sevgili ya da karşı cinsten bir dost olabilir. bende bulmuştum işte o kadın ı..

liseye gelmeden önce de muhabbetimiz vardı bu kızla. hani ilk okulda kızın saçını çekersin o onu senin ona zarar verdiğini düşünür ama aslında aşıksındır ya da ilgi duyuyorsundur ve kendini fark ettirmek istiyorsundur ya. işte öyle geçti ilk tanıştığımız sene. oks miydi neydi liselere giriş sınavına hazırlanıyorduk bununla aynı dersanede. aşk falan değil hani aramızda birşey de yok. aynı semtte oturuyoruz aynı semtteki dersaneye gidiyoruz falan. liselere giriş sınavına girdikten sonra bununla bağları kopardım o yaz. bir huyum vardır eskiden beri; arayıp sormam asla aranıp sorulmadıkça. yalnız kaldıkça insanların içerisine atmam kendimi. olabildiğince uzaklaşırım. bunda da öyle olmuştu. o da arayıp sormadı ben de. iyice koptuk anlayacağınız.

lisenin ilk günü bitti, servislere biniyoruz. en öne bindim asosyal bin olarak. servisin arkasından öyle sesler geliyor ki dönüp bakmayanı gibseler yeri. hiç istifimi bozmuyorum. tanıdık yüz falan görücem kaygım da yok. nasıl olsa varoş yerden gelmişiz tek tabanca bitirecez bu liseyi oğlum diyorum. ama birden tanıdık bir ses adımı söyledi. o an olur ya hani gözlerinizi kapar uçuşa geçersiniz. o anda beyninizdeki çarklar 6000 devirle çalışmaya başlar. vücut ısınız yükselir, kalbiniz çarpmaya başlar kulaklarınız kızarır. aynen o durumdayım. arkamı dönmeye gerek yok; sesi biliyorum. neyse dedim çevirdim kafayı. aynen o. hemde yanında dersanedeki sınıftan bir kız daha var. selamlaşmalar falan. gözlerinin içine bakıyorum. soğukluğu göremiyorum. zaten bu kadar tutulmuş olmamın sebebi de budur o hatuna ya. hiçbir zaman ne yaparsam yapayım gözlerinde hiç soğukluk göremedim. kızsa da kırılsa da sıcacık bakardı gözleri. ya da ben öyle hissederdim. bilmiyorum. hakan günday reyizin de dediği gibi; ben aşıktım o sadece kumraldı.

bu kız ara sıra serviste benle en önde oturur, muhabbet ederdi. ben pek konuşmazdım. seviyorum çünkü. neden mi? uzun bir yalnızlığın üzerine gelen insan her zaman değerlenir binler. yanlış birşey söyleyip elinden kaçırmak istemiyorsun haliyle. bende ergenim o zamanlar, varoş+ergen nasıl olur demeyin hiç. aklınızda canlandırmaya da çalışmayın boşuna tasvirini bizzat kendimden yapıcam.

-gib kadar boy (tahmini 1,50 falanım. lise 1 amk napıyım)
-kafada allahın emri yarım kutu jöle
-üstte ya babadan aşırılmış ya da bim vs yerlerden alınmış yarım şişe boca edilmiş parfüm.
-saçlar ya havaya dikilmiş ya da yana yatırılmış.
-gömlek ebesinin amında kravat kafaya dolanmış ya da kemer gibi belde. ceket desen dün geceden internet kafede vs unutulmuş.

aynen bu tarz bir yaratığım amk. ondan sonra kızlarla neden yakınlık kuramıyorum diye kendimi sorguluyorum falan. küçükken mal olmadığını iddia eden varsa çıksın unicef yetkilileri gibertir zaten bize gerek kalmaz ya.

lan kimseden ses seda yok sıkıldınız mı giblemiyor musunuz anlamadım. neyse bir şarkı arası verelim bizde. birkaç entry daha yardırıp uyumaya gidicem amk sessiz sakin oluyor sabahları yazmaya devam. iddialıyım diyorum aklınızı alıcam beyler.

her şarkının özel bir anısı, anlamı vs vardır bende. bu da eski yalnızlık zamanlarımdan kalma. hani kadınlara ihtiyacının olmadığını düşünüp kendini avutursun ya. işte o aralar bunu dinleyip gaza gelirdim. yalnızlıktan kendimi gibicem fakat hala neyin tribiyse işte. hadi alın dinleyin binler geliyorum bi sigara içip devam edicez.

http://www.youtube.com/watch?v=7hdL65J8m9A

hikayeyi çok geriden başlattık ya sıktı sanırım. neyse bu arayı o zaman başka bir başlıkta anlatırım. direk mevzuya girizliyecem biraz daha şu lise anılarımda debelendikten sonra.

her neyse gençler. lise son sınıftayım. bu kızla iyice muhabbeti ilerlettik. çok yakın dostuz ama aramızdan su sızmıyor. bende vazgeçmişim kendi yoluma bakıyorum hani. aklımda hiç aşk sevgi vs. yok. saygı duyuyorum sadece.
sınava hazırlanan her anadolu lisesi bini gibi bende dersaneye git eve gel ders çalış modundayım. son sene kız mız yok hayatımda. hani kendimi amdan ama atan bir tip de olmadığımı söyledim. yolumuza çıkarsa giberiz panpa ayağına yatıyorum.

çok iyi hatırlıyorum bir ocak sabahıydı. dışarıda bayağı kar var. okula gitmek istemedi o gün canım. yattım amk hastayım dedim bizimkilere. servisin beni gelip alacağı saatler geldi ki telefonuma bir mesaj geldi gelmiyo musun diye. hay amk dedim servise haber vermeyi unuttuk. yok rahatsızım biraz diye cevap attım.

panpalar devam edecem. biraz uyumam gerekiyor dünden beri kafam gib gibi oldu. uplayan şukulayan elleriniz dert görmesin.

servisçi bile sormadı amk ne olduğunu. herif 2 dakika bekler basar giderdi zaten amk. diğerleri de giblemezdi pek. hani milletin gibinde bile değilim ya, alışmışım bu duyguya. umursanmak dünyanın en güzel duygusuymuş lan demiştim. kız bana önem veriyordu işte. arkadası yada başka birşey olarak. ne olduğu gibimde değildi. benim için önemli olan birinin bana değer vermiş olmasıydı. sonraki gün okula gittiğimde falan yakın davrandım hep gülümsedim falan işte. bildiğin liseli kurları yapmıyorum ama ağırdan satıyorum kendimi. bana bakışlarının farklı olduğunu o gün farkettim işte. birşey olmuştu. etkilenmişti benden. lise son sınıfa gelmişiz, tanışalı 5 sene olmuş hep arkadaş, dost gibi davranmışız birbirimize. şimdi gelip de kız seviyor seni diyemedim kendime. akşam aradım ağzını biraz. baktım gönlü var olacaksa olsun dedim. çıkalım vs muhabbetine girmeden sevgili olduk bir şekilde. o gece son attığı mesajı hala hatırlıyorum. heyecandan iyi geceler bile dilemeden yorganı kafama çekmiştim.
hadi uyu artık yarın sabah serviste yanımda uykusuzluktan gözleri şiş bir sevgili istemiyorum

her neyse beyler bu kısmı tamamen özet geçiyorum. bu kızla biz bir ay çıktık işte. 5 yıldır tanıdığın bir dostunun, hatta hayatında en çok değer verdiğin insanın sevgilin olması gerçekten güzel bir fikir gibi gelebilir baştan. biribirinizi tanıyorsunuzdur falan ama işler öyle gitmiyor işte. kıskançlıklar, stres vs derken bi sebeple ayrıldık biz. gibimde değil o zamanlar tabi dünya. biraz kalın kafalıyım jeton hep geç düşüyor. giblemedim okul bitene kadar, sınava falan girdik bir gece mesaj geldi nasıldı sınav falan diye. iyi dedim. muhabbetimiz bayağı soğuk geçti arkadaş kalalım vs. diye birşeyler söyledi ki şu ana kadar hiçbir sevgilimle arkadaş kalamamış birisi olarak yapamam dedim. kızla aynı semtteyiz 2 sokak arkada oturuyor fakat 2 senedir yüzünü hala görmedim.

neyse lys sonuçları geldi güzel sayılabilecek bir puan yapmışım sıfır çalışmayla amk. bizimkiler tutturdu istanbul içi istanbul içi diye. dedim giberim ben gidicem hayatımı yaşayacam bıktım sizden falan. babamla kavga ettik onun için. neyse bunların dediği oldu ama tercih listesi önüme gelince istanbul istediniz madem diye itü boğaziçi vs doldurdum. gelmedi tabi amk. bir sene daha hazırlanmak zorundaydım. dershaneye yazıldım. sınıfta kız falan yok. evet cemaat dersanesi binler. o sene de şifre skandalı çıktı ama kimse bize ucundan koklatmadı amk. bizde maklube kaşıkladık çoraptan top yaptık ama bi gibim olmadı işte. o sene de bitince yaz geldi sınava girmeden mahalledeki petshopta çalışmaya başladım.

sınav geldi girdik falan. iyi geçti yine dedim hep aynı hikaye. inanmıyorlar ama inanmış gibi davranıyorlar. neyse dedim gibtir edebilme yönüm o zaman kuvvetli ya. saldım kendimi. sabah 9 da dükkanı açardım akşam 11 e kadar ben dururdum tek başıma. bütün gün kuş köpek pisliği temizle. babamla para konusunda kavgalıydık 1 senedir. 2 lira verse ne aldın diye fiş isteyecek adam amk. içiyordum o zamanlar köpek gibi çünkü. bunu biliyor ondan para vermeye çekiniyor. ama hiçbir zaman petshoptan aldığım haftalığa karışmadı sağolsun. bende har vurup harman savurdum haliyle.

bir gün iyice saç baş dağılmış, üstüme en gibindirik t-shirtimi geçirmiş dükkana gitmişim. her sabah yaptığım gibi açtım müziği geçtim arka tarafta suyu ısıttım kahve yaptım kendime. bir de sigara yaktım arka tarafta içiyorum. birisi bizim patronun adını seslendi. ama öyle iç gıcıklayıcı bir ses ki ürperdim birden. hani derinden gelen, hoş bir kız sesi.

arkada çalan şarkı; http://www.youtube.com/watch?v=P-6FLQliz84

ve onu gördüm.

simsiyah, omuz hizasında saçlar. yuvarlak pürüzsüz bir surat, üzerinde askılı bir elbise ve altında kot şort. boyu benim boyuma yakındı. o zamanlar tabi lise bitmiş yerden bitmeliğim gitmiş amk 1.75 olmuşum. kızda en azından bi 170 var işte. gözler simsiyah, dudakları ruj ya da parlatıcı yoktu ama çok hoş bir kırmızıydı.

murat abi yokmu? diye sordu. murat benim patron. o genelde dükkanda durmaz haftada bir gün gelir bir de akşamları gelir kasada ne kadar para varsa alır bira almaya yollar beni. aynı ses tonunu bir kere daha duyan ben yine irkildim amk. ağzımı açmaya fırsat bulamadan dükkanın köpeği geldi bunun direk bacaklarına sürtünmeye falan başladı. bu da seviyor falan. meğerse tanıdıkmış kız. arada köpeği falan gezdirmeye geliyormuş. her neyse o gün pek birşey olmadı zaten. aldı bu köpeği gezdirmeye zütürdü.

birkaç gün boyunca kafamda senaryolar kurdum. ne yapıp edip bu kızla muhabbeti ilerletmem gerekiyor amk. bi senedir dersane ev başka bir gib görmemişim. kadın eli tutmayalı 1 sene olmuş. yapacam bu işi dedim. her gün düğüne gider gibi hazırlanıyorum evden çıkmadan. saçlar seyreliyor ya amk jöle falan da süremiyorum daha. kendimce sağa sola yatırıp saçlarla oynuyorum.

bir gün yine mal mal oturuyorum dükkanda. iş falan yok o sıralar amk. ve beklenen an geldi. dükkanın kapısından içeri girdi bende arka tarafta hala sigara tüttürüyorum. sigara içtiğimi görmedi ama havada asılı dumandan eşşek olsa anlar. geldi arka tarafa. naber dedi. aha dedim kendisi geldi zaten kesin bi iş çıkar bundan. iyidir senden naber otursana dedim. karşılıklı 2 tabure çektik oturuyoruz. sigara içiyo musun dedim. sence içiyor gibi mi duruyorum dedi.
(şöyle bi süzdüm 15-16 yaşlarında birşey. ergenliğe yeni girmiş ya kesin denemiştir. saçlarda renk değişimi yok. dudaklarda ezik, baskı, sararma yok, dişlerde sararma yok, parmakların arasında sararma yok. içiyorsa da kesin otlakçıdır)
arada sırada içiyorsundur dedim. evet nadir içerim dedi. uzattım buna bi tane. marlboro içiyorum o zaman tabi çalışıyoruz ya zenginim amk. sigara muhabbeti falan derken bayağı kaynaştık. adı gizem, 16 yaşında lise 2 ye mi ne gidiyordu tam hatırlayamadım orasını şimdi.