0
bir zamanlar bir pgiboloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı
hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde
deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün"
cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım
ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum
ama " kendi ölümümüzü ve cenazemizi " düşünmemiz tavsiye
ediliyordu
tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an
ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim
özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın
diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız
o andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün
tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin
dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların
yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç
çaresizliğini yaşayın
bırakın canınız yansın,
bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz
orada, o musalla taşında düşünün kendinizi
seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini
akıllarından ve yüreklerinden geçen
cümleleri hayal edin
kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım
eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve diğer tüm
çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine
birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini
hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı
görüyordum işte "babaaaa" diye ağlayan biricik oğlumu
eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu per perişan
koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu,
o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla
annem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi
hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını
kardeşlerim, akrabalarım
"çok erken gitti, doyamadı oğluna" diyordu acıyan ses tonlarıyla
ve dostlarım onlar da şaşkındı
bazısı "daha dün birlikteydik, nasıl olur" diyordu
sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devdıbını
okumadan kitabın
bunları seyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım"
demek istedim hayal olduğunu unutup
farkındalık önemli bir kavramdır pgibolojide
belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar
kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim
almam gereken dersi ve mesajı almıştım
şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlamıyorum
şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum
bu olayda tek farkındalık da yok üstelik
biraz kendime geldikten sonra devam ettim
hayatımın en zor hayaline
sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde
neler söyleyecekleri vardı
usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında
onlarda bıraktığım izleri,
yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek
ben konuşturacaktım hayalimde
içlerini okuyacaktım, senaryo bana ait olarak
yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım
gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle girilen duygusal mod değildi, deşifre etmem gereken metin
canım oğlumun söyleyecek çok şeyi yoktu
özleyecekti, yokluğumu hissedecekti
ağlayacaktı aklına geldikçe
belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yaşa gelinceye kadar
sıradan bir üzüntünün ötesine geçmeyecekti duyguları
ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2 saniyede oğlumu
"hayal - meyal hatırlıyorum be baba seni
keşke şimdi yaşıyor olsaydın da erkek erkeğe sohbet etseydik seninle
bak mezuniyet törenimde de babasızdım
askere giderken kimin elini öpeceğim senin yerine
diyecek canı yanarak bir köşede
sevgili eşim benim muhteşem hatunum
nasıl dayanır bensizliğe?
o ki, benim için her şeyini feda edip koşmuştu bana
hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı
bir daha " seni seviyorum " diyemeyecekti
bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı
ve her gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne
her sabah da bensiz başlayacaktı koca gün
tek cümlesi takıldı o an içime;
" oyunbozanlık yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik ?"
babam-annem,o bugüne kadar evlat olarak
mutlu edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla
kahrolduğum güzel insanlar
helaldi şüphesiz hakları
bilerek hiç kırmamıştım onları
üzerine titredikleri evlatları onlardan önce göçmüştü işte önlerinde ve dualarına muhtaçtım
kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı ki evladının cenazesinde bulunmak
herhalde insanın uzun yaşadığına üzüldüğü nadir
anlardan olsa gerek
diğerlerine geçmiyorum
bu yazıyı şu an yazıp sizlerle paylaştığıma göre
"diğerlerine" artık sizler de dahilsiniz
düşünün, bir gün bir mail ulaşıyor mail-boxınıza "ölmüş“ diye
sizler kimbilir neler düşünür ve yazardınız
eşim şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi
oysa ki yazarın amacı "yaşamanın ve hala nefes alıyor almanın kıymetini" göstermekti
benim de öyle
lafı çok uzattım farkındayım
ama dediğimiz çözümü zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek
kadar girintili çıkıntılı
ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen
yeniden doğdum
bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"
sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes
alıyor olduğum için şükrettim
gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş,
oyun perde demişti
peki ya hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak üzere kapansaydı
belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devdıbını
getirirseniz buna değer bence
işte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı
ben bu akşam melankoliğim ve biraz abartmış olabilirim
hani sanatçı ve şairiz ya ondandır belki
bence bu yazıyı sadece okuyarak bırakmayın
lütfen arada bir,
buradan aldıklarınızı tartın,
düşünün ve hayatınızı gözden geçirin
ölümün kime ve ne zaman geleceğini
yüce allah' tan başka bilen yok
işte bu yüzden hazır yaşıyorken ve
nefes alıyorken yapabileceklerinizi yapın,
ertelemeyin
sizi sevenlere ve sevdiklerinize
daha fazla zaman ayırın
bilerek - bilmeyerek
kırdığınız kalpleri tamir edin
Ve en önemlisi;
verdiği-vermediği,
aldığı-almadığı herşey için,
hayati not: hayata tutunmak istiyorsan bunu oku kanka..
Tümünü Göster