0
bu binin anasi neden huur oldu?
bâriz bir şekilde ülkemizin iktisâdi kriz altına alındığı görülüyor. milletlerarası bir şebeke olmadık şekilde başımıza günlük gaileler açarak ülkemizi çıkmazların içine sokmaktadır. olayları tetkik eder ve geçmişle mukayeseye kalkarsak osmanlı devleti’nin son dönemlerini çağrıştıran bir hummalı bölme, yıkma faaliyeti ile karşı karşıya bulunduğumuz anlaşılacaktır.
dünyayı ‘kimlerin yönettiği’ sorusuna başbakan ecevit’in eskiden beri ‘hocası’ olan, abd’nin eski dışişleri bakanı h. kissinger, kendisinin de içinde bulunduğu oniki kişinin (hepsi yahudi) yönettiği cevabını vermiştir. abd bir dev görüntünün altında bu kişi ve kurumların yönettiği yeni dünya düzeni’nin görünürdeki patronundan başka bir şey değildir.
işimize ne kadar karıştıkları, ne yapmak istedikleri, varmak istedikleri gayeler bakımından abd’nin eski büyükelçisi mark parris açık konuşmuş: “derviş’in progrdıbını destekleyin, yoksa büyük bedel ödersiniz.” demiş, liderleri ziyaret etmiş, onların onayını almış, reformların aksamadan uygulanacağı sözünden sonra ankara’da bir dizi temaslarda bulunmuş, ülkesine dönmüştü. kimin adına bunları söylüyordu? global bir örgüt, kendi bağlı olduğu mihrakın çıkarları uğruna türkiye’den altından kalkamayacağı ödünler istemektedir. reformların arka planına baktığımızda yarın bağımsızlığımızın da elimizden gideceğini görmekteyiz.
imf, abd, batı onbeş milyar dolar karşılığında bir takım gizli şartlar ileri sürmüşlerdir. yapılması gereken yasaların neler olduğu, nasıl yapılacağı, kimin için çıkarılacağı asla belli değildir. şeker yasası, doğalgaz yasası, tekel yasası, bankalar yasası, telekom, thy, bor işletmeleri hepsi onbeş gün içinde çıkarılıp karara bağlanmaya çalışılan yasalar. parris acele ediyor, imf bastırıyor, millet “n’oluyor” demeye fırsat bile bulamıyor, çıkarılan kriz içinde kıvranıp duruyor. sanırım milletvekilleri bile bu “sel önünde kütük kapma” işine şaşırmışlardır.
telekom’un özelleştirilmesinin ardındaki gerçeği biraz olsun ulaştırma bakanı aralamaya çalışıyor: “millî çıkarlarımıza darbe vuracak nitelikte değişiklikler isteniyor.” demektedir. thy’nın yabancılar adına özelleştirilmek istenmesine de şu cevabı veriyor: “... türkleri avrupa hava sahası’ndan yok etmek ve tümüyle kovmak isteyen bir komplonun karşısındayız... bu işin içinde ihanet var. thy’nı kaybettiğimizde türk hava sahası tamamiyle yabancıların eline geçecektir... ” açık sözlülüğünden ötürü bakanı kutlamak gerek. bu cesareti hangi bakan gösterdi? diğer kurum ve kuruluşlara örnek teşkil edecek ve zararın asıl sebebi olarak alacağımız bir uygulamayı ise şöyle anlatıyor aynı bakan:
“thy’daki bir yönetim kurulu üyesi yolsuzluklara ve hırsızlıklara kafayı taktı. kafayı takınca da belkide iflasın eşiğine gelmiş bir mali yapıyla bir felâket tablosu ortaya çıktı ve görevinden uzaklaştırıldı... ” sen misin adam gibi görev yapan, hırsızlığa geçit vermeyen, yolsuzluklara savaş açan. böyle mükâfatlandırılıyor! türkiye’nin en önemli sıkıntısı bu tabloda yatıyor.
yeni dünya düzeni’nin üst kuruluşu dünya ticaret örgütü’nün toplantıları gizli yapılıyor. bundan çok az kişi ve topluluğun haberi oluyor. türkiye özel eller tarafından çıkarılan kriz nedeniyle para aramaya itilirken, israil’in eski başbakanı şimdiki dışişleri bakanı ş. peres bir dizi temaslarda bulunmak üzere türkiye’ye geliyor. özellikle manavgat suyu’nun 40 yıllığına israil’e kiralık verilmesini, “verin suyu, alın parayı” diyerek bir kapı! aralıyor. sonra: “abd’ndeki yahudi lobisi size destek versin.” diyor. fırsat bu fırsat. şimdi şu soru akla geliyor: acaba son ekonomik krizler yıllarca israil’in kontrolündeki iç ve dış güçler tarafından mı organize ediliyor? israil ve yandaşlarının bunda rolü nedir?
eski bir türk hükümdarı diyor ki: “eğerimi isteyin vereyim, atımı isteyin vereyim, çadırımı isteyin vereyim. ama vatanımdan bir karış toprak istemeyin vermem... ” sultan abdülhamid han filistin’den yahudiler için yeni yerleşim izni isteyen yahudiye: “atalarımın şehit kanıyla sulanan o topraklardan bir metreküp kum bile vermem.” demiştir. yıllar içinde araplardan satın alınan topraklara israilliler çiftlikler kurmuşlar, sonunda bölgeye yerleşmişlerdir.
türkiye’de “önce yasalar, sonra para” diyen imf ve batı milletlerarası bir komplo ile oyunun perdelerini sahneye koyuyor. turizm, ticaret, sanayi, tarım, hayvancılık gibi vazgeçilmez alanlarda gücü eline almak, sonra adım adım bağımsızlığımızı bozmak, devleti parçalamak istiyorlar.
acı faturaları ve diyeti çektikten sonra mı anlayacağız? yeni paralar gelse bile bu paraların doğru dürüst kullanılacağı da şüphelidir. devleti en üst düzeyde soyan, bankaları hortumlayan, kredileri oyunda-eğlencede kullanan kişilerin ve onları kollayanların etkin gücü hesaba katıldığında şimdiki halde devletin düze çıkması beklenemez. türkiye yaşadığı soygun, hırsızlık ve hortumlamalarla dünyada eşi görülmemiş bir ülke konumunda bulunuyor. uzmanların, türkiye’nin milli gelirine oranla dünyanın en büyük soygununun yaşandığını söylemeleri önemli bir tesbit değil, gerçeğin kendisidir.
devlet ne kadar güçlü imiş ki bunca soygun, talan, hırsızlık, vurgun ve tavizlere rağmen hâlâ ayakta duruyor. vergiler uçup gitmiş, yeni vergilerle halkın beli biraz daha bükülmüş, soyanların vurgunları yanına kâr kalmıştır. şu yapılan operasyonlara bir bakınız, ardı arkası kesilmiyor. adamlar toplanıyor, lüks otel odalarını andıran yerlerde yaşıyorlar. daha sert, adam gibi yaptırımlar uygulansa ya. meselâ, ne kadar hortumlamış, bütün malına el koy, paralarını bloke et, cezai müeyyideyi artır. vicdanı olmayanların cüzdanları kabarık, dosyaları fazla. menfaatin elden gitmemesi için vermeyeceği taviz de yok. siyasetçiler ise yarın yeniden seçilmenin planlarını kuruyorlar. her şeye rağmen bu devlet gemisinin görünmeyen ilâhi bir sahibi var. bu gemiyi batırmayacak inşallah, bu müjdeyi duyduk elhamdülillah.
türkiye’de 1985’ten itibaren 162 kit satılıp 7 milyar 300 milyon dolar elde edilmiştir. batık bankalardan hortumlanan para ise 11 milyar 500 milyon dolar civarında. kit’ler yok pahasına satılıyor, bütün satışlara şaibe, fesat karıştırılmış, rüşvet bulaştırılmış, millî menfaatler gözetilmemiş, adam kayırmalar olmuş.
dış yardım tutarı 15 milyar dolar. bu para gelse bile mevcut kafa yapısıyla ekonominin düzelmesi de mümkün değil. yerli kaynaklarımız yerinde, adam gibi kullanılmış olsa, dünyanın en huzurlu, kalkınmış, ileri ülkelerinden birisi olmamız işten bile değildir.
bizim topraklarımız akıl almaz zenginliklerle dolu. cia raporlarında türkiye’nin 2.5 milyar tonluk bor rezervinin şimdiki değeriyle 500 milyar dolar ettiği yazılı. yine cia raporlarına göre isviçre bankalarında türkiye’den zenginler tarafından tutulan para miktarının 40 milyar dolar olduğu ifade ediliyor. bu paranın iç piyasaya transferi sağlansa, yarısı getirilse mesele kalmayacak. almanya’daki türk işçi ve müteşebbislerin 400 milyar mark tutarındaki parası ülkemizde yatırıma dönüşse, sanayi alanlarına çevirilse, tarım alanlarında kullanılsa acaba mesele kalır mı?
ama türkiye’nin imf reçetelerine uyarak krizden çıkması, millî kimliğini koruması, bağımsız kalması, ekonomik kurtuluşunu başarması mümkün değildir. önce yöneten kafalar olmak üzere memleketimizde pek çok şey imf’in kontrolü altında hayat sürüyor. bankalardan, sanayi yatırımlarına kadar. suçluyu dışarıda aramanın mantığı yoktur. biraz akl-ı selim düşünülürse suçluların kimler olduğu anlaşılacaktır.
“bütün amerika petrol şirketleri bilir ki, uzaydan yapılan araştırmalar, türkiye’nin bir petrol denizi üzerinde oturduğunu göstermektedir.” yeni dünya düzeni’nde türkiye’nin hayat hakkı kısıtlanmış olup bunun gibi değerli madenlerin, maddelerin kullanımı yapılmamalı, elinden alınmalı, kendi hesaplarına kullanılmalıdır. federal resery adlı kuruluş imf, dünya bankası, dünya ticaret örgütü’nün başında bulunmakta, onları yönlendirmekte, türkiye bu kuruluşlar tarafından abluka altına alınmaktadır. bu kuruluş aynı zamanda abd yönetiminde ilk etkili kuruluştur. yedi kız kardeşler diye bilinen petrol şirketlerinin sahibidir. petrole hakim olan güce, paraya, etkiye de sahip oluyor.
Tümünü Göster