-
126.
0Aksilikler Behçet Cantürk'ün yakasını bir türlü bırakmıyordu. Sarılık hastalığına yakalandı.Tümünü Göster
Ancak şans yine ondan yanaydı. Hastalığı kolay atlattı.
HAŞHAŞ EKiMi YASAKLANIYOR
Behçet Cantürk'ün tabancasından çıkan mermiler kaç kişinin yaşdıbına son vermişti? Bu
cinayetleri niçin işlemişti? Bu soruların önemi yoktu! Doğu toplumlarının geleneği değil miydi:
Çatışmaların gerçek nedenleri üzerinde durulmaksızın, galip çıkanın yanında olmak. Halk,
çatışmalardan zaferle çıkanın yanındaydı. Çünkü, galip her zaman güçlüydü ve korkusuzdu...
Teslim olan Cantürkler yargılamalar sonucu beraat etmeye başladılar. Behçet Cantürk
umutlandı. Cezaevlerinden çıkan yakınları, ailelerinin can güvenliklerini sağlayabilirlerdi.
Ayrıca, 12 Mart askeri darbesi nedeniyle sıkıyönetim ilan edilmişti. Jandarmalar dağlarda
kendilerine rahat vermiyorlardı. Sürekli saklanmak ve kaçmak zorunda kalmışlardı.
Üstelik "işler" de karışmıştı...
iran, 1969 yılında topraklarında haşhaş tarımının tekrar yapılmasına izin vermişti.
ilginçtir, bu kez Türkiye haşhaş ekimini yasaklıyordu.
Türkiye önemli bir döviz kapısını kapatıyordu. Afyon üretiminde dünya üçüncüsüydü.
Milyonlarca dolarlık geliri vardı. 90 bin aile haşhaş ekimi ile geçiniyordu. Bu aileler, Toprak
Mahsûlleri Ofisi'ne; 1967'de 119 ton, 1968'de 125 ton, 1969'da 128, 1970'de 63 ve 1971 yılında
da 149 ton afyon satmışlardı.
Anadolu'da üretilen afyon, hem dünya ilaç pazarında, hem de uyuşturucu piyasasında çok iyi
para ediyor; kapış kapış gidiyordu. Türk afyonu çok kaliteliydi. Diğer ülkeler 100 kilo afyondan,
10 kilo eroin sağlarken; Türk afyonundan, 13- 15 kilo "ürün" elde ediliyordu.
"Esmer altın" afyon için, tehlike sinyalleri Anadolu'ya çok uzak bir yerden, Amerika Birleşik
Devletleri'nden gelmişti. Amerikan Narkotik Büro şefi M. John Cuzacks, şöyle diyordu:
"Amerika'da tüketilen eroinin yüzde 80'i ülkemize Fransa'dan sokulmaktadır. Bu eroinler ise
Türkiye'deki haşhaş tarlalarından elde edilen afyondan yapılmaktadır." Yani, Türkiye'de haşhaş
ekimi yasaklanmalıydı!
Amerika kamuoyunda Türkiye aleyhtarı bir hava oluşturuldu. Amerika, Vietnam Savaşı'ndan
dönen askerlerinin ve hayata yabancılaşan gençliğinin neden uyuşturucu kullandığıyla değil,
kendisine "koşulsuz bağlı müttefiki" ile uğraşıyordu...
Türkiye'ye karşı yıpratma savaşı başlatıldı. Amerika'nın gücü, ne "eroinin başkenti"
Marsilya'daki eroin laboratuvarlarının yok edilmesine, ne de afyon kaçakçılarının merkezi, Altın
Hilal (iran, Pakistan, Afganistan) ve Altın Üçgen'e (Laos, Tayland, Burma) yetiyordu.
Türkiye, Amerika'nın isteğine karşı koyamıyordu. Önce afyon ekilen illerin sayısı azaltıldı. -
127.
0adam zeki hacı. her yolu denio.
-
128.
0agsdaghajdgdja
-
129.
0Ortaokulu, hiç sınıfta kalmadan 1968 yılında bitirdi. Okumak istemiyordu. Babası ResifeTümünü Göster
yalvarıyordu, liseye göndermesin diye. Babası onu dinlemiyordu, çocukları içinde en zeki olanı
Behçet'ti. O, okuyup büyük adam olacaktı. Zaten başlarında yeni bir bela vardı. Körtük aşireti ile
araları çok kötüydü. Liceliler, her an silahların patlamasından endişe ediyorlardı.
Lice'de lise yoktu. Behçet'i yine Diyarbakır'daki akrabaların yanma göndermeyi düşündüler.
"Güvenli olmaz" diye vazgeçtiler. "Bingöl'deki akrabaların yanında emniyette olur" diye
düşündüler.
1969 yılında Bingöl Lisesi'ne kaydedildi...
Sonuçta korkulan oluyor: Silahlar patlıyor.
Yıllarca sürecek bu kan davasının başlama nedeni siyasiydi. 1969 genel seçimleri öncesi
Diyarbakır'da liste belirlemesi yüzünden tartışmalar çıkmıştı. CHP'nin, Halit Mısırlıoğlu'nu
kontenjana koyması, bu partiyi Diyarbakır'da ikiye bölmüştü. Diyarbakırlı bazı CHP'liler partiye
oy vermeyeceklerini söylüyorlardı. Kızgın CHP'liler arasında Cantürkler de vardı.
Fırsattan yararlanan AP'li Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Refet Sezgin, 100 kişilik partili
grubuyla Cantürkler ziyaret etmek için Lice'ye gelmişti. Halit Mısırlıoğlu taraftan Körtükler,
Cantürkler'in AP'lileri evlerinde kabul edip, onlarla sohbet etmelerine çok bozulmuşlardı.
Gerginlik tırmanmış ve tetiklere basılmıştı.
Körtükler'den Halim Aydın vurularak öldürülmüştü. Ramazan ve Mehmet Han Gelirakan ise
yaralanmıştı. Lice Cumhuriyet Savcılığı, Cantürkler'den- 47 kişi hakkında tutuklama kararı
çıkardı. Tutuklanacak kişiler arasında, lise öğrencisi Behçet Cantürk de vardı.
Dokuz kişi teslim olmadı. Behçet Cantürk firar edip, dağa kaçan dokuz kişiden biriydi.
Cantürkler, "güvenlikleri için", aileden bu dokuz kişinin teslim olmasına razı olmamışlardı.
Güçsüz duruma düşen aileye Körtükler saldırabilirlerdi.
Dağa çıkan; Behçet Cantürk, Abdülbaki Cantürk, Gıyasettin Deniz, Sıddık Deniz, Nadir
Harman, Süleyman Özkalkan, Hanifi Vuran, Abdullah Cantürk ve Halim Karagöz'e, tutuklama
karan olmadığı halde, Nadir Vuran, Gıyasettin Fidan, Mehmet Özsucu, Mehmet Taşkaya,
Ramazan Alacabayır, Halim Alacabayır, Cindi Hanezay, Osman Hanezay ve Mehmet Fidan da
katılmışlardı.
Küçük bir çete kurmuşlardı!
Kan davasının sadece Behçet'e bir yaran olmuştu. 19 yaşında okulu bırakıp, dağlara çıkmıştı.
Cantürkler de, dağdakiler de yaşamlarından memnundular, ilk günlerde Cantürkler'in evlerine
sık sık baskın yapan jandarmalar da artık gelmemeye başlamıştı. -
130.
0yaşasın faşizm
-
131.
0Bahri nereden alıyor bu altınları?..Tümünü Göster
Kalktı yola koyuldu.
Mekkareci Reşit Cantürk, ilk malı teslim ettiğinde anladı, Bahri'nin altınları nereden
bulduğunu. iranlılar, ödemeyi altınla yapıyorlardı..
CANTURKLER
Mustafa ile Havva Cantürk'ün beş çocuğu vardı. Dört erkek, bir kız: Hüseyin, Hacı Mehmet,
Ahmet, Reşit ve Amine.
Reşit Cantürk 1923 Lice doğumluydu. Ailesi çok yoksuldu. Katır sırtında mal taşıyorlardı.
Önceleri yatan il ve ilçelerle başlayan taşıma işi, daha sonra Suriye ve iran'a kaçak mal taşımaya
kadar gitti.
17 yaşında, Ahmet- Ayşe Karakoç kızı Hayriye ile 1940 yılında resmi nikâhla evlendi. Bir yıl
sonra bir erkek çocuktan oldu. Adını Abdülbaki koydular. Üç yıl sonra kızları ikram doğdu.
Yıl 1946. Mekkareci Reşit gönlünü bir Ermeni kızına kaptırdı..
Ayakkabı tamircisi Bagos Demirciyan, akrabalarının isteği üzerine Bingöl'den Lice'ye
göçmüştü. Beş kızı vardı: Ofsana, Fikriye, Şato, Süslü ve Hatun.
Reşit Cantürk'ün gönlünü çalan güzel kızın adı Harun'du.
Bir gece sevdiği kızı zorla kaçırıp Kelvan mahallesindeki evine getirdi. Eşi Hayriye, üzerine
kuma getirilmesine fazla ses çıkarmadı. Genç Türkiye Cumhuriyeti yasaları, o yıllarda henüz çok
eşlilik töresini yıkamamıştı.
Kızın babası Bagos Demirciyan da evladının zorla kaçırılmasına tepki göstermedi. Çok kızı
vardı. Üstelik o yıllarda Ermenilere hep kötü gözle bakılıyor, hakaret ediliyordu. Bu nedenle
çoğu akrabası, binlerce yıllık yurtlarından göçüp gitmişlerdi. Hatun'a tek üzülen, annesi incik'di.
Güzel kızının evli ve yabancı (Ermeni olmayan) bir adamın karısı olmasına çok kederlenmişti.
Günlerce ağladı. Elinden birşey gelmiyordu. Ne yapabilirdi id? Cantürkler ilçenin belalı
ailelerinden biriydi. Daha geçen yıl Sağır ailesi ile silahlı çatışmaya girip, iki kişiyi
öldürmüşlerdi...
Reşit Cantürk, ikinci karısı Hatun'u Müslüman yaptı. imam nikâhı kıydı. Genç karısı ile çok
yakından ilgileniyor; gönlünü almaya çalışıyordu. ilk karısı Hayriye, bu güzel Ermeni kızını
kıskanmaya başladı. Onu hep aşağılıyor; bazen de dövüyordu.
Hayriye şanslıydı. Yine hamile kalmıştı. Üçüncü çocuğu Azet 1948 yılında doğdu. Hatun bir
türlü kocasına sevindirici haberi veremiyordu. Ancak Azet'in doğumundan bir yıl sonra, kocasına
müjdeyi verdi: Hamileydi.
1949 yılında Hatun'un ilk çocuğu gözlerini dünyaya açtı: Nizamettin. -
132.
0okuyani giberler la bunu
- 133.
-
134.
0Tesadüf, Hayriye de, Hatun da 1950 yılında yine hamile kaldılar. Ve 1950 yılında Cantürk
ailesine iki erkek çocuk daha katıldı.
Hayriye'nin çocuğunun adını Sabit koydular.
Hatun'un oğluna ise Behçet ismini verdiler. Ancak ona hep Beco dediler...
Yıl 1951.
Nizamettin ve Behçet öksüz kaldılar. Anneleri Hatun, merdivenlerden düşerek genç yaşta vefat
etti. (2)
Annelerinden çocuklarına bir tek "miras" kaldı:
Nizamettin ve Behçet küçüklüklerinden başlayarak, yaşamlarının her aşamasında "Ermeni
dönmesi" aşağılamasına rnaruz kaldılar.
Bu iki minik çocuk, annelerinin Ermeni olması nedeniyle Cantürk ailesinde hep "ikinci sınıf
insan" muamelesi gördüler. Nizamettin ve Behçet zamanla annelerinden utanır hale geldiler...
GAZI iLKOKULU
Tarih: 21 Şubat 1925.
Ayaklanma bütün hızıyla sürüyordu. Lice ele geçiriliyordu.
Beyaz bir at üzerinde dimdik duruyordu Şeyh Sait. Atın başını Lice Müftüsü Abdulhamid'in
oğlu Sait Hoca çekiyordu. Atın solunda Şeyh Sait'in sekreteri, Liceli Fehmi Bilal vardı. ilçeye
girişte protokol sırasında yer alan, Liceli Molla Mustafa, Lice beylerinden Hakkı ve Hüseyin at
üstünde hemşehrilerine gülüm-süyorlardı. Liceliler salavat çekiyorlar, Şeyh Sait'e tezahürat
yapıyorlar ve atını öpmek için birbirleriyle yanşıyorlardı...
Kısa bir süre sonra Şeyh Sait isyanı bastırıldı. Şark istiklal Mahkemesi, isyana katılanlara ağır
cezalar verdi. Kimi asıldı, kimi cezaevine, kimi sürgüne gönderildi.
1937 yılında Dersim hareketinin de yerle bir edilerek bastırılması, bölgede olduğu gibi, Lice'de
de korkunun hakim olmasına neden oldu. Bölgedeki herkes, başkent Ankara'ya bağlılık yarışına
girişti. Güvenilir olmanın en önemli göstergelerinden biri, çocukların devlet okullarına
gönderilmesiydi...
Mekkareci Reşit Cantürk için, çocuklarını okula göndermenin bir başka nedeni daha vardı:
Yoksuldu.
1957 yılında doğan Tarık'la birlikte, evdeki çocuk sayısı yediye yükselmişti. Çocuklarına
ekmek kapısını ancak devlet okullarının açacağını düşünüyordu. Sırasıyla hepsini okula -
135.
0muallak sayfayı dolduruo nickleri kaybediorum.
-
136.
0özet geç bin
-
137.
0sana puanim 9 kanka
-
138.
0şelelep
-
139.
0Tesadüf, Hayriye de, Hatun da 1950 yılında yine hamile kaldılar. Ve 1950 yılında Cantürk
ailesine iki erkek çocuk daha katıldı.
Hayriye'nin çocuğunun adını Sabit koydular.
Hatun'un oğluna ise Behçet ismini verdiler. Ancak ona hep Beco dediler...
Yıl 1951.
Nizamettin ve Behçet öksüz kaldılar. Anneleri Hatun, merdivenlerden düşerek genç yaşta vefat
etti. (2)
Annelerinden çocuklarına bir tek "miras" kaldı:
Nizamettin ve Behçet küçüklüklerinden başlayarak, yaşamlarının her aşamasında "Ermeni
dönmesi" aşağılamasına rnaruz kaldılar.
Bu iki minik çocuk, annelerinin Ermeni olması nedeniyle Cantürk ailesinde hep "ikinci sınıf
insan" muamelesi gördüler. Nizamettin ve Behçet zamanla annelerinden utanır hale geldiler...
GAZI iLKOKULU
Tarih: 21 Şubat 1925.
Ayaklanma bütün hızıyla sürüyordu. Lice ele geçiriliyordu.
Beyaz bir at üzerinde dimdik duruyordu Şeyh Sait. Atın başını Lice Müftüsü Abdulhamid'in
oğlu Sait Hoca çekiyordu. Atın solunda Şeyh Sait'in sekreteri, Liceli Fehmi Bilal vardı. ilçeye
girişte protokol sırasında yer alan, Liceli Molla Mustafa, Lice beylerinden Hakkı ve Hüseyin at
üstünde hemşehrilerine gülüm-süyorlardı. Liceliler salavat çekiyorlar, Şeyh Sait'e tezahürat
yapıyorlar ve atını öpmek için birbirleriyle yanşıyorlardı...
Kısa bir süre sonra Şeyh Sait isyanı bastırıldı. Şark istiklal Mahkemesi, isyana katılanlara ağır
cezalar verdi. Kimi asıldı, kimi cezaevine, kimi sürgüne gönderildi.
1937 yılında Dersim hareketinin de yerle bir edilerek bastırılması, bölgede olduğu gibi, Lice'de
de korkunun hakim olmasına neden oldu. Bölgedeki herkes, başkent Ankara'ya bağlılık yarışına
girişti. Güvenilir olmanın en önemli göstergelerinden biri, çocukların devlet okullarına
gönderilmesiydi...
Mekkareci Reşit Cantürk için, çocuklarını okula göndermenin bir başka nedeni daha vardı:
Yoksuldu.
1957 yılında doğan Tarık'la birlikte, evdeki çocuk sayısı yediye yükselmişti. Çocuklarına
ekmek kapısını ancak devlet okullarının açacağını düşünüyordu. Sırasıyla hepsini okula - 140.
-
141.
0@227 süpersin bin verdim şukunu
-
142.
0olum 6 zor gel iş ha
-
143.
0@311 baska video yok mu lan zevkin iyiymis
-
144.
0gönderdi...
Behçet, ağabeylerinin ve ablasının okuduğu Gazi ilkokuluna 1959 yılında dokuz yaşında
başladı. Önce Türkçeyi, sonra okumayı ve saymayı öğrendi. Okulu sevdi. Sevmediği,
arkadaşlarının ona sık sık "dönme" demeleriydi. Yılmadı. 1964/65 öğrenim yılında ilkokulu
bitirdi. Okuyacaktı.
Lice'de okula giden öğrenci sayısı oldukça fazlaydı. Üstelik aileler çocuklarının okumasını
istiyorlardı. Bu nedenle devlet ilçeye bir de ortaokul binası yapmıştı.
Reşit Cantürk, oğlu Behçet'i ortaokula kaydettirdi. Behçet'ten umutluydu. Diğer çocuklarını
ortaokula yazdırmamıştı. Çünkü hiç başarılı değillerdi.
Ergenlik çağına gelen Behçet, okuldan soğumaya başlamıştı. Bir tek tutkusu vardı: Silah.
"Dönme" olarak tanınmaktan nefret ediyordu...
Behçet, korkulan ve saygı duyulan biri olmak istiyordu. Onun doğduğu toplum, zayıflığı ve
savunmasızlığı bağışlamıyordu!.. Bireysel şiddet yoluyla "onur" kazanmak, bölgedeki kültürün
bir parçasıydı...
ilk "fırsatı" 15 yaşında yakaladı.
Kendinden beş yaş büyük Nevzat Hocaoğlu'nu, henüz ortao-kul birinci sınıf öğrencisi iken,
tabancayla vurarak öldürdü.
1965 yılında gerçekleşen bu olayın gerçek nedeni bilinemedi. Arkadaşı Nevzat'ı, kendisine
"dönme" dediği için mi öldürmüştü? Mahkemede, "kazara vurdum" diye ifade verdi.
Şanslıydı... 1966 yılında çıkarılan af ile özgürlüğüne kavuş-
Öldürdüğü kişinin yakınları, Behçet'ten intikam alabilirdi. "Güvenlik nedeniyle" akrabalarının
yanına Diyarbakır'a gönderildi. Öğrenimine, Diyarbakır Bağlar Ortaokulu'nun ikinci sınıfından
devam etti. Ancak, Diyarbakır'da fazla kalmadı. Ders yılının ikinci yarısında naklini tekrar
Lice'ye yaptırdılar.
Tavırları değişmişti. Arkadaşları konuşmalarına dikkat etmeliydi. Artık bir cinayeti vardı!
Behçet, her türlü hakaretin öcünü alabilecek kuvvette biri oluğunu, 15 yaşında ispatlamıştı...
YILMAZ GÜNEY HAYRANLIĞI
Yılmaz Güney'e hayrandı. Kamalı Zeybek, Dağların Kurdu Koçero, On Korkusuz Adam ve
Kara Şahin filmlerinin etkisinden günlerce kurtulamamıştı. Yılmaz Güney gibi yürüyor, onun
gibi bakıyordu... -
145.
0gri ekraanann
-
pipisi olsada fark etmez ki olm
-
17 bin tl aliyorum
-
peşimde istihbarat servisleri olsa
-
iffeti olan kadın
-
niye lan kimse demiyor
-
komiklikler şakalar ehehe
-
darwinizm materyalizm
-
mesaj gönderirken dm falan rahat olun
-
çok ciddiyim soru sorcam
-
5 haziran 2026
-
beeyler gelin re cep tayyibe neden oy verdiklerini
-
monkas ananın adı boxerıma başlık
-
karıya bak karıyaa
-
aşkın bende
-
charlie kirk denilen adi herif
-
bu ehliyet kurs hocalari
-
endonezyalı sevgilime aldıgım hediye capsli
- / 1