Bir süre sessizlik oldu.
Adam , üzerime bir şeyler giyinmek istiyorum dedi bu şekilde kendimi iyi hissetmiyorum.
Yiğit komidinin üzerindeki kıyafetleri verdi ve koltuğa oturdu.
Adamın başında Oğuz bekliyordu….
Bir an olsun silahını yere indirmeden adamın başındaydı…
Sait üstünü giydikten sonra yatakta otururken konuşmaya başladı….
Öncelikle seni tanıyorum dedi Oğuza bakarak…… Sen şu hard diski benden çalan adamsın değil mi ?
Normal olarak gelseydiniz de konuşabilirdik….bu kadar aksiyona ve canımı yakmanıza gerek yoktu.
Oğuz konuşmadı direk olarak Saite bakıyordu.

Yiğit konuşmak istediğimiz konuda tamda bunun üzerine…….hard diskte ne olduğunu söyleyeceksin bize…..
- Ne yani siz bilmiyor musunuz ?
- Sorulara cevap ver
- Açıkçası o kadar çok şey yazıyordu ki…..anlamadım bile
- Neler yazıyordu.
- içinde bir savaş planı vardı.
- Ne dedin….
- Doğru duydun içinde iSTANBUL VE ANKARADAN başlayıp tüm Türkiye’de geçerli bir savaş planı vardı... tanklar…uçaklar…helikopterler….personeller…..hepsi….
- Tarih ?
- Hiçbir belgede tarih yoktu…sadece saatler…...
- Böyle önemli bir bilgiye sen nasıl ulaştın peki.
- Kendi hükümetiniz verdi…kendi askerleriniz….
- Nasıl yani ?
- Kendi adamlarınız bir gün geldi ve hard diski verdiler işte.
- Kim ?
- Onuda siz bulun….beni elinizle koymuş gibi buldunuz….
- Eğer söylemezsen seni öld……

- Beni öldürürsünüz biliyorum…..ama ben ölürsem kimden bilgi alacaksınız ?... kendi teşkilatınızdan mı……şu kadarını söyleyim….bunu bana verdiklerinden teşkilatınızın haberi var….yani bir kısmının haberi var…..hard diski kendimize kopyalamak istediğimiz zaman ise içindeki güvenlik programı çalıştı ve kendini kapattı…..
- Sonra beni görevlendirip… onu sizden almamı istediler… ( Oğuz yere bakarak konuşuyordu )
- Çok akıllısın evlat….bunun için seni seçmiş olmalılar…
- Bunu verdikleri zaman….bakın bizim çok yakında böyle bir planımız var…..biz bunları yaparken siz sakın eylemde bulunmayın diyerek tembihlemek için bizimle konuştular….biliyorsunuz ne zaman dikkatler bir yere çekilse bizi devreye sokarak dikkatlerin dağılması amaçlanıyor…..
- Bizim hükümetimiz mi yapıyor bunu…..

- Aslında tam olarak sizin hükümetiniz değil….içinde yer alan bir başka organizasyon….yıllarca bize yardım ettiler….mesela uçaklar kurduğumuz eğitim kamplarını vurmak için havalandıklarında telefon ile haber verip derhal orayı boşaltmamızı istiyorlardı…sonra gene operasyonun başındaki kişi raporunu kendi isteği doğrultuda veriyor….MiSLiYLE KARŞILIK VERiLDi YALANINI UYDURUYORDU.
- Mücadele yalan mı oluyordu yani ?

- Bakın…size karşı açık sözlü olacağım….ikinizde şu an meslek hayatınızın başında sayılırsınız….piyon olarak kullanılıyorsunuz şu anda…..örgüt 1970’lerin sonlarında kurulduğu zaman tek bir amaca hizmet ediyordu…TÜRKiYENiN PETROL REZERVLERiNDE KURULACAK , AMERiKA VE iSRAiL NE DiYORSA YERiNE HARFiYEN GETiRECEK BiR KÜRT DEVLETi…..ilk başlarda bir elebaşı bulunamadı…..şimdi doğru konuşalım tarlanın sınırları bir metre kaydı diye birbirlerini öldüren bir topluluktan bahsediyoruz. Bizden elebaşı falan çıkmaz…sonra iSTANBUL ÜNiVERSiTESi HUKUK FAKÜLTESiNDE BiR GENÇ KEŞFEDiLDi……ABDULLAH ÖCALAN ADINDA BiR GENÇTi BU. Çocuğun potansiyeli vardı ama aklı karışıktı neye hizmet edeceğini bilmiyordu…CiA çocuğa tam burs vermeyi teklif etti ama bir şartla ANKARA ÜNiVERSiTESi SiYASAL BiLGiLER FAKÜLTESiNDE EĞiTiMiNE DEVAM EDECEKTi…..kabul etti…sonrasında da olan oldu zaten….verdikleri paranın karşılığını aldılar….önce kurulan bu örgüte elebaşı olmasını istediler…denileni yaptı…sonra silah verilmeye ve sınırları verilen bölgelerde eylemler yapmasını istediler….gene denileni yaptı…sürekli bir kukla gibi oynatılıyordu….PKK’nın ilk silahlı eylemlerinde bölgede yabancı kaynaklara satılan toprakların ne büyüklükte olduğunu size anlatmam mümkün değil….Arabistan’daki petrol yataklarının kaynakları bugünkü BATMAN iL SINIRININ ALTINDAN GEÇiYOR….bunu sizden önce onlar fark ettiler ve taşlarını oynatmaya başladılar….zaman geçipte Pkk adı verilen kukla örgütü bu seferde hükümetiniz kullanmaya başladı….yani hükümetinizin içindeki diğer organizasyon.. Allah aşkına koskoca TÜRK SiLAHLI KUVVETLERi AVUÇ iÇi KADAR ÖRGÜT iLE BAŞA ÇIKAMAYACAK GÜÇTEMi ?... TABi Ki DEĞiL iSTESELER 6 SAATLiK ÖMRÜ VAR ÖRGÜTÜN…..ama operasyonlardan önce bilgi gelirse şayet gittikleri yerde sadece toprak bulurlar….sadece……şimdi konumuza dönecek olursak….parçayı sizin hükümetiniz plan gerçekleştiği zaman herhangi bir eylemde bulunmayın diyerek bize verdi……ama sonrasında biz geri vermek istemeyince geri aldılar…..durum bu….HARD DiSKiN iÇiNDE ZAMANI BELLi OLMAYAN BiR SAVAŞ PLANI VARDI…..

Oğuz ve yiğit duyduklarından dolayı gözleri kocaman olmuştu.
Bütün olay bu dedi Sait yatağında otururken de devam etti aslında bir bakıma size iyilik yapıyor bile sayılırım…bütün bunları daha başka şekillerde öğrenebilirdiniz…..
Tamam dedi Yiğit şimdi gidiyoruz. Sakın aptalca bir şey yapmaya kalkışma yoksa kafanı delip geçen bir mermiye sahip olursun….
Oğuz adama dikkatli bir şekilde bakıyordu…
Yiğit sözünü tam bitirmişti ki Oğuz, Saitin kafasına tek el ateş etti ve adamın beyninin yatağın üzerine saçılmasını sağladı.
Yatak odasından çıktıkları sırada , yemek getiren adamların da dış kapıdan girdiklerini gördüler.
Giren adamlar kapının arasından beyni dağılan Sait’in cesedini gördüklerinde ellerindeki kutuları bırakarak bellerindeki tabancayı çıkarıp ateş etmeye başladılar.
Kapının önündeki adamlarda sese gelerek durumu gördüler ve onlarda ateş etmeye başladı.
Ortalık bir anda mermilerin havada uçuştuğu bir yer haline geldi.
Yiğit ve Oğuz kapının iki tarafındaydı ve kör bir halde ateş etmeye çalışıyorlardı.
Ateş seslerinin arasında yiğitle Oğuzun arasına bir el bombası geldi ama patlamamıştı.
Oğuz hızlı bir şekilde eğilerek bombayı tutarak geri savurdu.
Şiddetli bir şekilde patlamıştı.
Ortalık toz duman olmuştu….
Kulakları çınlıyordu ikisininde, tozun içinde ileri baktılarında dört kişininde yerde yatmakta olduğunu gördüler. Sadece aralarından odaya ilk girenden biraz ses çıkıyordu.
Onuda yiğit kendi silahından çıkan mermi ile yere serdi.
Dışarı çıktıklarında bölgeden oldukça uzaklaşmaya başladılar….
Sonrada otellerine geri dönüp durum kontrolü yaptılar….
O günün akşamı uçağa binip ANKARA’ya döndüler….
Akıllarında bin bir çeşit soru vardı.

Olaylar olaylar

9 TEMMUZ 2016….
ANKARA….
- Buluşalım mı ?
- Ooo beyefendi döndünüz mü ?
- Senin için döndüm
- Yaaaa…ne zaman
- Az önce
- Tamam nerede buluşuyoruz
- Tam evinin önünde
- ŞAKA YAPIYOSUN !!!
- Hayır şaka yapmıyorum…..camdan bak istersen.

Burçin camdan baktığı zaman elinde telefonu ile dikilen Oğuz’u gördü. Şaşırmıştı…hiç böyle bir şey olacağını düşünmüyordu.
Telefonuna gelen mesajla yüzü biraz daha güldü kızın
“ KAHVELER SENDEN”
Hemen giyinip aşağı indi Burçin.
Neden geleceğini haber vermedin dedi Oğuz’a. O zaman sürprizi kaçardı diye cevap verdi Oğuz…..
Hadi çok güzel bir film gelmiş sinemaya önce ona gidelim sonrasına bakarız dedi.
Elindeki anahtarın düğmesine basınca park halindeki BMW 320d marka arabadan ince bir ses çıktı.
“ hatırladığım kadarıyla BMW arabaları çok beğeniyordun…..hala öyle mi ? “ dedi kıza bakarak.
Burçin arabaya bakarak gülümsedi ve evet dedi hala beğeniyorum

Önce ANKAMALL’a gidip vizyona yeni giren filmlerden birini izlediler.
Çıktıktan sonra hemen ilersindeki BURGER KING’ten bir şeyler alıp konuşmaya başladılar….
Biraz gezdikten sonra çıkıp KIZILAY’a gittiler.
Öğleden sonra Kızılay’da aylak aylak gezinmesini Oğuz önceden beri severdi zaten bugün öğrendiği başka bir şey daha vardı.
ASLINDA AYNI VEYA BENZER ŞEYLERDEN HOŞLANIYORLARDI…..
BUNU FARKETMELERi iÇiN ARADAN UZUN ZAMAN GEÇMESi GEREKiYORDU O KADAR….
Kızılay’ında altını üstüne getirdikten sonra Oğuz kıza bakıp
“ EN SON GENÇLiK PARKINA NE ZAMAN GiTTiN” diye sordu.
Geçen hafta arkadaşlar ile gittik… Peki sen en son GÖKSU PARKINA ne zaman gittin diye sordu Burçin ve arabanın anahtarlarını aldı.
Aslında oğuzdan daha dikkatli sürüyor bile denebilirdi
O gün Burçin belki de hayatındaki en eğlenceli günü yaşamıştı….

10 TEMMUZ 2016….
ANKARA….
Oğuz dün akşam eve geldiğinde telefonla yiğit ile konuştu.
Rıfat Amirin onu pazaartesi sabah ofiste beklediğini söyledi.
O Gün akşama kadar evde kaldı.

11 TEMMUZ 2016…
ANKARA…..
- Buyur Oğuzcum
- Beni istemişsiniz amirim ?
- Evet Oğuz…..ilgilenmeni istediğim bir konu var
- Nedir amirim o ?
- Bulgaristan için görevlendirmen çıktı…..orada bazı temaslarda bulunman gerekicek
- Görevin içeriği nedir peki ?
- Sofyada organize bir suç çetesi var….sürekli Türklerin olduğu yerlerde sorun çıkartıyorlar….kendilerine BALKANLARDAKi FIRTINA adını veren küçük bir çete…ama arkalarında hükümet ve türkleri avrupada istemeyen diğer ülkeler var….almanya da türklerin evlerini ateşe verenlerin bazıları bu gruba ait….genelde eylemlerinde küçük çaplı silahlar kullanırlarken en son yaptıkları eylemde uzun namlulu silah kullandılar…..senden isteğim grup hakkında bilgi toplaman ve eğer ulaşabilirsen silahı onlara kimin temin ettiğini bulman..
- Ne zaman gidiyorum amirim….
- Hemen şimdi….biletini akşama alındı zaten…..kalacak ev….araba…ihtiyacın olan herşey uçaktan indiğin zaman seni karşılayacak olan kişide olacak…sen sadece uçağa binip gideceksin…
- Görevin ne kadar sürmesi gerekiyor peki ?
- Bir hafta Oğuzcum…. 16 TEMMUZDA burada olman gerekiyor…..
- Peki amirim…eğer istediğiniz başka bir şey yoksa hazırlıklarımı yapmak istiyorum
- Tabi oğuzcum…..iyi görevler….

Rıfat amir oğuz odadan çıktıktan sonra telefonu eline aldı ve
“ SOFYA SAKIN BAŞARISIZ OLMAYIN….AZ ÖNCE ODADAN ÇIKTI” dedi.

- Alo Burçin ?
- Efendim Oğuz ?
- Sana kötü bi haberim var.
- Çok kötü olmasın ama
- Şirket beni bu gece bir haftalığına yurtdışına gönderiyor
- Aaaaaaa…nereye peki ?
- Bilemiyorum….yolda söyleyeceklermiş
- Anladım….napalım önümüzdeki hafta buluşuruz bizde
- Tamam…dikkat et kendine….
- Sende…..
Telefonu kapattıktan sonra direk ömer abisini aradı oğuz.

- Alo ömer abi
- Söyle koçum
- Abi teşkilat beni bir haftalığına yurtdışına gönderiyor
- Neresi peki
- Bulgaristan abi
- Hımmmm…..tamam dikkat et kendine…..görevlendirme kağıdını, herşeyini aldın dimi koçum..
- Aldım abi aldım…
- Şimdi neredesin ?... ben bırakıyım seni istersen
- Yok abi Esenboğa’dayım zaten birazdan uçak kalkacak….
- Tamam koçum Allah’a emanet ol..
- Sende abi….Allah razı olsun

Uçak Ankara’dan direk SOFYA’ya gidiyordu iki buçuk saatlik yolculuk sonrasında SOFYA HAVALiMANIN’a iniş yaptı.
Bavullarını teslim aldıktan sonra çıkış kapısına doğru ilerlemeye başladı.
Elindeki A4 kağıdında OĞUZ KARAKUŞ yazan bir kişi karşıladı onu.
Adam Türkçe biliyordu..

Adamın adı ASEN DiMiTROV’du….
Teşkilatın NRS (BULGARiSTAN iSTiHBARAT TEŞKiLATI ) ile ortak çalışmasının bir parçası olarak Oğuz’a yardım edecekti.
Arabaya bindiklerinde görev hakkında kısa bir bilgi verdi.

“ Bulgaristan Avrupa’da Osmanlıdan kalan ve Osmanlıdan sonra tam anlamıyla hiçbir devletin tam boyunduruğu altına girmeyen nadir ülkelerden biri……diğeri işte BOSNA-HERSEK falan biliyorsun zaten…..Avrupa buralardaki Türk sevdasını bitirebilmek için Avrupa’nın başka yerlerinden insanlar buralara yerleştirildiler ama engel olamadılar…..en son işte romanlar falan getirildi sonradan ekonomisi allak bullak oldu Bulgaristan’ın….şimdilerde ise Avrupa’nın her yerinden fanatikler buralarda Türk avlamak için geliyorlar….işin kötüsü bu avlanmalar artık Bulgaristan’a da zarar vermeye başladı…her türden silah kolaylıkla bulunabiliyor burada…ve bizim hükümetimizde sizinle işbirliği yapıp bu olayları en azından Bulgaristan’dan uzak tutmak istiyorlar…..”

Şehir eski komünist Rusya etkisinden halen kurtulamamış gibiydi sanki…
Her yerde hakim olan gri rengi vardı…arabalar…binalar…gökyüzü…sanki birisi buraya bu rengi bırakmış ve sonradan burayı terk etmiş gibiydi….
Her yerde Türkçe şarkılar çalıyordu….Türkçe tabelalar vardı ama sokakta Türkçe konuşan kişilere az rastlanıyordu….
Neden bu durumun böyle olduğunu sorduğu zaman “DEVLET iZiN VERMiYOR” demiş Asen ve ekledi.
Eğer Türkçe konuştuğunuz iki kişi tarafından ihbar edilirse kanıt bulmaya bakmadan….memuriyetten atılırsınız….ama köylerde bu durum geçerli değil tabi ki…..insanlar istedikleri gibi konuşuyorlar ve onlara karışan yok ama burada SOFYADA eğer Türkçe konuşursanız ve evinizin nerede olduğunu bilirlerse…kesinlikle eviniz ya ateşe verilir yada sokakta ölebilirsiniz…..bunun garantisini kimse veremez….

Eski bir evin önünde durdular…
Ev taştan yapılmıştı ve ikinci dünya savaşından kalma evlere benziyordu…
işte dedi Asen kalacağın ev burası…evde senin için hazırlanmış herşey var…git biraz dinlen seni akşam saat dokuzda arayacağım…beraber Sofya da akşam biraz gezer etrafı kolaçan ederiz.
Ev kalın tuğlalardan yapılmış eski bir ev olmasına karşın içi gayet güzel dizayn edilmişti…
Şöminesi bile vardı…
Yatak odasında gidip uyumaya başladı..
Akşam saat sekiz buçukta telefonun sesiyle uyandı…..
Arayan Asen’di…