O ESNADA GÖLBAŞI ÖZEL KUVVETLER KOMUTANLIĞI……

Arabaya binip Müsteşarlığa sürdüler ,kapıda elinde silahlar olan personel bekliyordu.
Tam içeri girmişlerdi ki , havadaki bir AH-1 SUPER COBRA TiPi bir helikopter tarafından yol boyunca kapıya kadar taradı.
Aracı hemen terk eden yiğit ve oğuz nizamiyeden uzun namlulu tüfeklerden alıp yaklaşan UH-60 tipi helikoptere ateş etmeye başladılar.
Helikopterin iki tarafındaki makinalı tüfeklerden de aşağıdaki personelin üzerine ateş edilmeye başlanmıştı.
Beş dakika süren çatışmadan sonra helikopter binanın etrafını terk etti.
Oğuz binanın içine girdiğinde onu Burçin karşıladı…
Ağlıyordu…..
Elinden tuttu Oğuz…..

Arabayı hemen durdurup binanın yan tarafından girmeye çalıştılar.
Yiğit pencerenin hemen altında Oğuz ya tarafındaydı.
Binadan çok fazla silah sesi gelmeye başlamıştı. Oğuz kafasını uzattığı zaman içerdeki diğer askerler ateş etmeye başladılar.
Pencere tuzla buz oldu.
Yiğit hemen yandaki pencerenin yanına geçip içeri girdi arkasından onu oğuz takip etti.
içeri girdiklerinde bazı askerlerin bağrıştığını ve birilerini zorla zütürdüklerini gördüler.
Yiğit karşıdaki odanın içine girdi ve işaretimle en yakındaki iki askeri vuralım dedi.
Yiğit başıyla onay verdiği zaman yerlerinden çıkıp tek el ateş ettiler.
Hemen önlerindeki iki asker yere serildiler.
ikili ilerlemeye başladı.

SAAT : 21:00

Yiğit ve Oğuz olanları takip etmeye çalışıyorlardı. Ortalıkta çok fazla bilgi kirliliği vardı neye güveneceklerini bilmiyorlardı.
O sırada müdür gelip “ BOĞAZ iÇi KÖPRÜSÜ TEK YÖNLÜ OLARAK TRAFiĞE KAPATILDI…..SANIRIM BAŞLADILAR.” Dedi…
Panik yapan Burçin adeta donup kalmıştı.
Ne olacak şimdi dedi Oğuza…bilmiyorum diyerek cevap verdi oğuz….bekleyip göreceğiz.
Yanlarına bir personel gelerek “ Müdürüm Gölbaşına takviye kuvvet istiyorlar…..Polis sayısı yetersiz kalmış anladığım kadarıyla”
Yiğit ve Oğuz görev için seçildiler….
Oğuz , müdürüne baktı sonrada Burçin’e ….
Merak etme evlat dedi Müdür….
Ben göz kulak olurum ona…aklın kalmasın….

Oğuz’un Ömer abisi…..
ÖMER HALiSDEMiR…..
Yıllarca Özel kuvvetlerde görev almış başarılı bir askerdi ve şu anda içinde bulunduğu durum hiçbir göreve benzemiyordu….
14’LÜ SARSILMAZ TABANCASININ namlusuna mermiyi sürmüş ve o şekilde çekmecesine koymuştu…

RIFAT AMiRDi…..
Elindeki yere düştü.
Asen kim bu diye sorduğu zaman söyledi..
Hemen buradan ayrılmalısınız diye bağırdı Boris yukardan..
Arkada bir kapı var oradan kaçın hemen…
Çıkıp hemen eve doğru ilerlediler.
Evin önünde durduklarında Asen birkaç gün evden sakın çıkma ben ihtiyaçlarını karşılarım şimdilik çok riskli dedi.
Eve gittiği gibi uyudu Oğuz…..

Maskenin altındaki kişi….

içeri girdiklerinde suratlarına çok yoğun bir alkol kokusu geldi.
Barın her yanında içki içen, haplanan, uyuşturucu kullanan insanlar vardı.
Barın sahibi BORiS, sarışın, kaslı , irice bir adamdı….

Eve gidiyoruz dedi aracı kullanan yiğit bunlarda kardeşim ve onun eşi.
Tamam diyerek yol verdi asker ama sonradan yanlarına gelen rütbeli bir asker ulan plakayı görmüyor musun onlar Teşkilattan öldür şunları diyerek ateş etmeye başladı arkalarından.
Aracın arka camı tuzla buz oldu.
Kurşunlar her yerlerinden geçiyordu…
Fakat bölgeden uzaklaşmayı başardılar ve ümitköye girdiler.
Burçin’i eve bıraktıklarında kız ağlayarak…
Lütfen dikkat et kendine….seni çok geç buldum….şimdi beni bırakma……
Diyerek ağlıyordu.

Gördün mü dedi Asen, Oğuz’a bakarak.
Türkiyede olsa bu konumdaki bir adamı bu şekilde konuşturmak için önce adamı yakalaman gerekir…sonra konuşturmak içinde bir o kadar zaman daha…burada insanlar konuşurlar ve konuşma iki kişinin arasında kalır…
Köşedeki bara doğru ilerlediler…
içerde çok yüksek sesli bir müzik çalıyordu…bas ve tiz sesleri kulakların pasını siliyordu adeta.

Sokaklardan birine girip hap satan bir adamın yanına geldiler ve Asen konuşmaya başladı….
- Bu arkadaşım Türk... ve şu Türk evlerini basanlar hakkında bilgi toplamak için geldi
- Napabilirim Asen ?
- Mesela aralarında tanıdığın varsa söyleyebilirsin…
- Allah kahretsin nası sana böyle bişi söyleye bilirim….nerden çıkardın bunu…
- Savunma bakanının karısını her Pazar s.ktiğini ortaya çıkarırsam belki ölmeden önce söylersin…
- Tamam Asen….sen kazandın…ne duymak istiyorsun…
- Hangisi hakkında ?
- En son yakılan ev
- O iş tamamen almanların işi…
- Devam et
- Almanyadan naziler gelirler buraya ama Bulgaristan mafyası onlara izin vermez…çünkü almanya bu konuda çok sert kanunlara sahip…..Onlarda türk öldürmek için buralara geliyorlar ama geçenlerde mafya onların başındaki adamı öldürüp burada istedikleri gibi at koşturamayacaklarını söyledi.. onlarda kimsenin haber olmadan gidip türklerin evini yaktılar….
- Peki silahlar…..uzun namlulu silahlara sahip olduklarını duydum.
- Öyle mi….ben hiçbir şey duymadım….
- Ha unutmadan…belediye başkanına her gün uyuşturucu hap sattığınıda duydum…
- S.kiyim seni ASEN…..
- Konuş….
- Silahları Rusya kendi tedarik ediyor….bir zamanlar ABD de işin içine girmek istedi ama silahlar çok nazlı ve çok pahalıydı….bu yüzden tutulmadı…..kim bir M4A1 tüfeğini 2 günde bir temizleyip yağlamak ister ki…..ama rus silahları öyle değil toprağa göm….1 sene sonra çıkar tak şarjörü ateş et….bu kadar basit….silahlarıda hemen şu köşede barı olan BORiS getiriyor…
- Bilgileri için teşekkür ederim…
- Asen….
- Efendim….
- Belediye başkanı değilde….savunma bakanının karısı hakkında kimseye bir şey söyleme olurmu ?
- Neden ki
- Karı çok fena bişi…kaybetmek istemiyorum……şap şap şap……anladın mı ?
- Evet….anladım…..

Hadi dedi SOFYA’da biraz gezinelim….
Gündüzleri gri olan şehir geceleri adeta renk cümbüşüne dönüyordu..
Heryerden rengarenk ışıklar fışkıtıryordu.. insanlar kendilerini dışarı atıyorlar ve gecenin tadını çıkarıyorlardı…
Her köşe başında uyuşturucu madde satan insanları görebilirdiniz ve fahişeler….
Her yerdelerdi….

Hadi dedi seni almaya geliyorum hazırlan da dışarı çıkalım…
Hazırlanıp hemen kapının önünde beklemeye başladı.
Siyah eski model bir MERCEDES 200 E yanaştı yanına elektrikli cam aşağı doğru indiğinde Asen’i gördü.

Vatana hizmet eden bir TÜRK AJANIYDI OĞUZ KARAKUŞ….
Tüm hizmet hayatında türlü başarılar elde etmişti…
Vatan onunla gurur duyuyordu….
Askeri bir törenle şehitliğe defnedildi Oğuzun naaşı…..
Başında Türk bayrağı vardı…..
Toprağa verildikten sonra her gün Burçin, Oğuz’un yanına gitti…
SENi ÇOK ÖZLÜYORUM OĞUZ
Diyordu….
YÜZÜNÜ ÇOK ÖZLÜYORUM……

6 TEMMUZ 2016
BAĞDAT / IRAK
BAĞDAT ULUSLARARASI HAVALiMANI…..
Esenboğa havalimanında IRAK’A kalkan ilk uçağa binmek için hazırlandığı sırada arkasından “ BiRAZ HIZLI OLURMUSUNUZ” diye birisinin seslendiğini uydu Oğuz.
Arkasına baktığı zaman YiĞiT’in beklemekte olduğunu gördü.
“ BiRAZ HIZLI OLURMUSUNUZ LÜTFEN” dedi tekrar.
Uçak Ankara’dan havalanıp IRAK’a doğru uçmaya başladı.

iki saat süren bir yolculuktan sonra uçak BAĞDAT ULUSLARARASI HAVALiMANINA iniş yaptı.
indikleri gibi kimseyle konuşmadan direk havalimanında bulunan PALM OTEL’e giriş yaptılar günü ertesi günkü takip için yapılacak plan ile geçirdiler…

Sonra bu sessizliği helikopter sesi bozdu.
- Kurt gözü burası sansar 1 yerinizi belli edin
- Anlaşıldı sansar 1 açığa çıkıyorum.
Gelen helikopter UH – 1 markalı bir arama kurtarma helikopteri idi , açıklık bir araziye indi ve Oğuzu alıp zütürdü.
Helikopter çok sarsılıyordu ve içerde biri albay ve biri binbaşı iki rütbeli asker vardı . Oğuzdan aldıkları harddiski hemen yanlarındaki laptop ile kontrol ettiler.
Neden bu kadar önemli bu şey dedi oğuz.

Tamam baba diyerek ayrıldı doğan. Gitmeden önce sözünü unutma Oğuz abi dedi.
Unutmam dedi oğuz….
Ömer abisi telefonu açıp bi numara çevirdi sonra Oğuza ne içersin diye sordu.
Çay alıyım dedi oğuz.
Oğlum benim odaya iki tane çay getirebilir misin ? dedi.

Sabah erken saatlerde telefonun çalmasıyla uyandı. Ekranda bilmediği bir numara vardı, telefonu açtı.
Oğuz Karakuş,Ömer Astsubay tarafından gönderildim sizi aşağıda bekliyorum….Beyaz bir Fiat Bravo….
Dedikten sonra telefonu kapattı.
Oğuz üstünü başını giydikten sonra evden çıktı.
Arabanın başında iri yapılı, takım elbiseli bir adam bekliyordu.
Arabaya binmeden önce “ GÜNAYDIN “ dedi Oğuz.
Adam güneş gözlüğünü çıkartıp, gülümseyerek “ GÜNAYDIN, NASILSINIZ” diyerek cevap verdi.

diye yazdı.
Arabadan çıkıp evine gitti. Annesi gecenin bu vaktinde onu gördüğü için hem şaşırmış ve hemde sevinmişti.
Önemli bir toplantı çıktı. Bu saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim dedi Oğuz.
O ne biçim söz dedi annesi. içer gel hadi hemen yat uyu yarın erkenden çıkarsın o zaman.
Oğuz evde duşunu aldıktan sonra hemen uyudu.

REFiK BAK KiM GELDi….
Babası her zamanki yerinde abajurun dibinde, gözlüklerini burnunun ucuna kadar indirmiş bir şekilde, üzerinde çizgili pijamasıyla gazetenin verdiği bulmaca ekini çözüyordu.
VAY EŞŞŞOLEŞŞEK SEN GELiRMiYDiN BURALARA….
Diyerek sarıldı oğluna. Ee bu saatte ne işin var burada diye ekledi.
istemezsen hemen giderim baba diyerek şakadan tekrar bavullarına eğilirmiş gibi yaptı. Babası gülerek LAN EŞŞŞEĞiN SIPASI DALGAMI GEÇiYORSUN LAN diyerek Oğuz kafasına hafiften vurdu. HADi dedi babası Bi GÜREŞELiM SENiNLE, YENERSEN EVLENDiRCEM SENi….
Oğuz babasının ellerinden kurtulmaya çalışırken TAMAM AMA BEN YENERSEM BEN SENi EVLENDiRCEM SÖZ MÜ dedi.
DALGAMI GEÇiYOSUN BABANLA EŞŞOLEŞŞEK diyerek güreşmeyi bıraktılar.