1. 18.
    0
    @1 adam haklı beyler.
    bide sarı bez var lan onu da ben söyliyim.
    ···
  2. 17.
    0
    http://imgim.com/2010773113.jpg
    ···
  3. 16.
    0
    @11 ya kekom biz ole bi jenerasyonuz işte once kames sonra kames 9 kat sonrada 27 kat çıkmışti patlayıncada ikiye bölüp kafamıza kep yapardık nihahahah
    ···
  4. 15.
    0
    her margarine sanayağı diyenleri de unutmamak gerek
    ···
  5. 14.
    0
    her yapıştırıcıya uhu, her marleye kalebodur, her toz içeceğe oralet de derler hacı
    ···
  6. 13.
    -2
    tabiatta hiçbir örneğine rastlanmadığı halde, bize son derece doğal gelen ve modern tekniğin ekseni olacak kadar önemli bir icadı, tekerleği de güneybatı asya'ya borçluyuz.

    elimize, tekerleğin hangi tarihte icat edildiğini gösterecek hiçbir belge geçmemiştir. ancak bu aracın günümüze en eski çağlardan geldiği de kesindir.

    amerikalı arkeolog speiser, gawra'da, m.ö. 3.000-2.500 yıllarının kalıntılarında tekerleğe rastlamış; ingiliz meslektaşı woolley de ur'da, m.ö. 2.950 yıllarından kalma mezardan bir tekerlek çıkarmıştı. ne gibi bir ihtiyacın bu icada yol açtığı kesinlikle bilinmiyor. general frugier'nin ilginç ve inandırıcı varsayımına göre; yontma taş çağı'ndan başlayarak insan, avladığı hayvanı, kaya parçaları gibi bazı şeyleri taşıma ihtiyacını duymuştur. bu soruna çare ararken, kesilmiş bir ağacın yuvarlandığını, böylece taşımayı kolaylaştırdığını fark eden insanlar yüklerini iki ağaç kütüğünün üzerine koymayı akıl ettiler. ingiliz tarihçisi maccurdy'ye göre; tekerleğin atası, tomar denilen silindir biçiminde durulmuş kağıt ya da deridir. bu gelişmeyi kazılar da doğrulamaktadır. yapılan kazılarda sümer ülkelerinde, m.ö. 3.000'den kalma kızaklar ve arabalar çıkartılmıştır.

    tekerleğin icadını hemen arabanın izlediği kesindir. bir çift tekerleği dingille birleştirmek ve buna demirsiz bir saban oturtmak işten bile değildir. gerçekten de, m.ö. 3.000 yıllarının sümer kalıntılarında rastlanan arabalar böyledir. sürücüsü, iki tekerleğin arasına konmuş bir eyere, ata biner gibi otururdu. bu taslak çabuk gelişerek dört tekerlekli bir araç oldu; fakat henüz ön tekerlekler sabitti.

    bu araca ilkin hangi hayvan koşulmuştu? fransız arkeologu georges contenau'ya göre, yaban eşeği. o dönemde, bu bölgede at bilinmiyordu ve henüz sözünü etmediğimiz türkler atı ehlileştirmişlerdir.

    ortaçağda önemli bir rol oynayacak olan bu ulus, orta asya, doğu sibirya ve mançurya'da yaşamaktaydı. henüz yontma taş çağı'nda yaşayan bu göçebe halkın hayatı, babil ve mısır uygarlığının tam karşıtıydı. ama onların buz gibi ve dümdüz steplerde uzanan ülkeleri, yakın doğu'nun güneşli ve serin vahasının da karşıtı değil miydi? asyalı göçebe halkın hayatı, her çeşit yiyeceğe alışan bu yorulmaz hayvanın, atın sırtında geçiyordu. onu gem'e alıştıran türklerin güneybatı asya'ya akınları sonucunda, bu bölgede atı tanıdı; ilk uygarlıklar, insanlığın bu en soylu buluşunu, paha biçilmez armağanını onlardan aldılar.

    koşum kayışlarıyla arabaya bağlanan atla birlikte ilk savaş aracı da doğmuş oldu. antik dünya, arabayı ve atları bu korkunç görünümüyle ilk defa tanıyordu. sonra m.ö. 2.000 yılında mezopotamya'da görülen araba, giderek sami ırkından hiksosların akınıyla mısır'a girince, firavun'un ordusunda, 1917'de ilk müttefik tanklarının alman askerleri üzerinde yarattığı paniğe benzer bir korku yarattı. mısırlılar hayvan gücü olarak henüz öküz ve eşekten yararlanıyorlardı. ancak tecrübeden çabuk ders almayı bildiler. istilâcıları ülkeden atar atmaz bu yeni savaş aracını kullanmaya başladılar. öyle ki, mısır tarihinin en parlak dönemi olan yeni imparatorluk'tan kalan belgeler, firavun'u gelecek kuşaklara savaş arabasının üstünde, bir eliyle dizginleri tutar, ötekiyle de düşmanı yere serer biçimde gösterebilmiştir.

    bunu izleyen on yüzyıl boyunca, araba, savaş alanlarında fetih aracı olarak hizmet etti. asurlular, m.ö. 1.000 yıllarında bir sürücünün kullandığı, iki savaşçıyı çeken çift at koşulmuş arabaları sayesinde dünyaya egemen oldular. asur'un ünlü kralları surgon ve assurbanipal birçok şehirleri, güçlü savaş makineleri halini alan arabalarıyla kuşattılar. bu arabaların, tekerlekleri üzerine oturtulmuş ağır koçbaşlarıyla şehir kapılarına saldırdılar; savaşçılar kalkanlarının arkasına saklanarak kale duvarlarının üstüne yürüdüler. ancak bu ağır "topçu gücü"nün yanı sıra yeni bir silahlı birlik daha meydana getirmişlerdi: atlılar. bir halı parçasının üzerinde oturan bu eyersiz ve üzengisiz asur atlıları, iskender'in fetihlerine yol açan öncüler oldular.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 12.
    0
    @1 mal beyler
    ···
  8. 11.
    0
    @1 vay arkadaş duygulandırdın başlığınla kames 27 kat amk. soğukta top oynayamazdık vücudun herhangi bi yerine geldiğinde kırbaç etkisi yapıodu amk topu ama seviorum lan olsa tepsek şimdi
    ···
  9. 10.
    0
    @9 senin beni düzeltme niyetiyle yola çıkışını sevdim...
    ···
  10. 9.
    0
    peçeteye değil kağıt mendile selpak denir.
    ···
  11. 8.
    0
    ccc sanayağ ccc
    ···
  12. 7.
    +1
    sütlü kahveye nescafe diyorlar bide amk malları
    ···
  13. 6.
    0
    @1 tanımını gibiyim bin
    ···
  14. 5.
    0
    @3 sen kamesi bilio musun?
    ···
  15. 4.
    0
    garantini gibeyim
    ···
  16. 3.
    +1 -1
    her mala am suyuna kokteyl de diyolar mı?
    ···
  17. 2.
    -2
    garantiye aliim
    ···
  18. 1.
    +1 -3
    aynı zamanda ped e orkid , colaya cocacola,her sarisina rus ,her cekik gözlüye japon, zenci futbolcuya arap,her lastik topa kames(liseliler bilmez bunu) deme potansiyeline sahiptir...
    ···