/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +10
    Evet beyler bayanlar geldim. Burada mısınız ?
    ···
    1. 1.
      +2
      sen devam et olmadı ölünce anlarlar değerini
      ···
  2. 27.
    +10
    Zamanda 3.Kapı / Pangea - Bölüm 3 -

    Ölmeyi bekliyordum. O fokurdayan yeşil sıvıya tenimin yapışmasını ve eriyerek ölmeyi bekliyordum. Ancak beklenen olmamıştı. Gözlerimi açtığımda beni yiyecek bitkinin ağzının sarmaşıkla sıkı sıkıya bağlandığını gördüm. Başka bir sarmaşık onu sıkı sıkıya sardı. Diğer sarmaşıklarda bu tarafa doğru yönelmeye başladılar...

    Anlamıştım. Av için savaş başlamıştı. Küçük bir ceylan ve bir sürü aslan. Sadece birisine yetebilecek bir ceylan. Sarmaşıklardan biri beni tutan sarmaşıkların üzerine doğru sarmaşığını vurdu ve beni tutan sarmaşığın geri çekilmesine neden oldu. Yere düştüm. Şansa bakın. Yine sırt üstü.. Acı bir bağırıştan sonra ayağı kalkıp koşmaya başlayacakken boynuma sarmaşık dolaştı. Başka bir bitki beni çekmeye çalışıyordu. Ancak diğer bitkiler hemen boynuma dolanan sarmaşığı etkisiz hale getirip kendi sarmaşıklarını üzerime getirdiler...

    Akılları yoktu. Birlik olup beni parçalara ayırabilirlerdi. Birbirleri ile sarmaşık savaşları yaparken ben aradan sıyrılmayı sonunda başarmıştım. Aptal canlılar diye sırıtırken kulağımı inleten bir ses duydum. Kanatlı bir dinazor. "Makine canlıyı tanımla ." dedim ancak makinem kapalı idi . " Makinemi açtım ve tekrar aynı soruyu sordum. Karşılığında ise balina cevabını aldım.

    Zaman makinem iyice kafayı sıyırmıştı. Buda manyetik alanın daha da arttığını gösteriyordu. Meteor yakında gökyüzüne görülecekti... O dinazor kuşu görünce bu topraklarda dinazor yaşadığını anladım. Şelalenin etrafından dolanacak ve bitkilerden uzak duracaktım. Biraz ilerledikten sonra çalıların içinden çıngıraklı yılanın sesine benzer sesler duydum.

    Panik olmuştum. 3 katlı apartman büyüklüğünde bir dinozorun oradan çıkamayacağını düşündüğümden sırıttım. Sonrasında çalıya doğru taş attım. Ve taş geri geldi. Bir daha attım. Tekrar geri geldi... Acaba çalıda insan mı var diye düşündüm ve çalıya doğru gittim. Tam çalının içine girecekken çalıdan bir kuyruk boynumu sardı ve kafamı kendi kafasına doğru getirdi..

    iki tane öfkeli kırmızı gözdü karşımdakiler...
    ···
  3. 28.
    +9
    Şimdiye kadar nasıl gittiğini bir kaç panpam cevaplasın . Şimdiden teşekkürler
    Edit : Bazı şeyleri son anda vereceğim. Bu yüzden bazı şeyler mantıksız geliyor olabilir. Örneğin kalbi niye etkilenmedi bu manyetik alandan gibisinden... Yada bu kapakçıkları bu adam neresine sokuyor falan derseniz fazla detaya girmek istemedim. Sırt çantasına sokuyordur , cebine sokuyordur vs gibi. Okuduğunuz için teşekkürler panpalar
    ···
  4. 29.
    +9
    Zamanda Son Kapı / KAK - Final -

    Zihnimde bir kadın sesi duydum. Bu kırmızı anka kuşunun sesiydi. Bir dişiydi.

    -Anlıyorum seni insan.Sen bu zamandan değilsin.Bir amacın var. Neler görmüşsün sen öyle.Ne üzüntüler çekmişsin...
    -Sen ?
    -Şaşırma gelecekten gelen. Ben doğaüstü bir varlığım. Tüm anılarını görüyorum. Kaderini görebiliyorum. Ne acı bir kader bu böyle ? Bir insana verilecek ceza bu kadar büyük olabilir mi ?
    -Ne cezası ?
    -Anlayacaksın. Sana o kadar çok üzüldüm ki , masmavi saf bir göz yaşı döktüm senin için... Amacını tamamlamak zorundasın. Zaman tamamen parçalara ayrılmış.En azından birleştirerek hatalarını telafi etmen gerekiyor...

    Zihnimle kuşla konuşurken herkes bizi pür dikkat izliyordu. Sezar ayağı kalktı ve Brutusun önüne geçerek bağırmaya başladı.

    -Saf gözyaşını döküyor. Bu nasıl olabilir böyle ? .Sonrasında bana doğru ince şişeye benzer bir cisim attı ve devam etti.
    -O gözyaşını doldur o şişeye ...

    Zihnim ile anka kuşunu sordum.
    -Doldurmama izin verir misin ?
    -Ev..Evet..
    -Sen. Acı mı çekiyorsun güzel kuş ?
    -Sen sadece gözyaşımı al.
    -Peki neden burada esir tutuluyorsun ? Neden kaçmıyorsun ?
    -Varoluşumun amacını bekliyordum. Tıpkı ilk zaman sıçraman da uzaylılarla olan muhabbetin gibi..

    Son sözü bu oldu. Sonrasında kanatlarını hiddetle çarpıp insanlara karşı çığlık atmaya başladı. Alevli kanatları ve vücudu daha da alevlendi . Tekrar ona baktığımda gözyaşının damladığı ve aktığı yerin yanmadığını gördüm. Sonrasında ise diğer gözünden kırmızı bir göz yaşı döküldü. Bu gözyaşı ise aktığı yere daha da fazla yakıyordu. Cebimden bir kapakçığı çıkardım ve ona da kırmızı göz yaşını koydum...

    Anka kuşu yukarı doğru uçtu. Bana son kez baktı ve gözden kayboldu... Ne büyüleyici bir yaratıktı... Sonrasında Sezar kolezyuma indi askerleri ile. Brutus ile yukarıdan şaşkınlıkla izliyordu olanları... Sezar gelir gelmez önümde eğildi.

    -Sen... Bir anka kuşunu saf gözyaşını döktürdün. Onun hikayesini bilir misin ? Anka kuşları sinirli yaratıklardır. Onu hapis tutmuyorduk. O bizi hapis tutuyordu. Her gün bizi yok edecek , yıkacak korkusuyla geçiriyorduk. Ve bizi yok etmemesi için kolezyumu kurup ona kurbanlar verdik. Ve bu sistemle insan dövüşlerini keşfettik. Anka kuşunun 2 gözyaşı vardır. Mavi yani saf gözyaşı uğruna kendini feda edebilecek biri ile karşılaştığında ortaya çıkar. Akıttığı gözyaşı kendi tenini , geçtiği yerleri bir daha yanmayacak şekilde söndürür ve sonsuza kadar bunun acısını çeker.Özelliği ise boğazın kesilse , kafan kopsa bile bu gözyaşının seni tekrar iyileştirip hayata geri döndürmesidir. işte bu yüzden önünde eğiliyorum. Sen ona bunu yaptırdın. Uğruna ölünecek biri olmalısın yüce insan...

    -... Peki ya ? Kırmızı göz yaşı ?

    - O göz yaşını bize döktü. Kendi insanlarımızı kurban verdiğimiz ve birbirleri ile savaştırdığımız için. Kırmızı gözyaşı aktığı yeri daha gür yakar. Ve küçücük bir iğne yarasını bile yavaş yavaş büyütüp tüm deriyi yakacak şekilde insanı öldürür ...
    -Anlıyorum... Bana o metal parçasını verin. Birde başka bir şişe. Kırmızı göz yaşını da ona koyacağım.
    -Tamam yüce insan. Peki beni öldüreceklerini söyledin . Kim öldürecek...

    Brutuse doğru baktım. Sezar da ona doğru baktı. Sonrasında birbirimizle bakıştık ve sezar anladım şeklinde kafasını salladı. Son kalp parçamı da almıştım. Artık sona gelmiştim...

    Başarmıştım. Ve şimdi sırada beni bu oyuna sürükleyenlerden intikam almak vardı... intikam vakti ...
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    +8
    - FiNAL - Bölüm 1-

    O kadar çok olay yaşadım ki şu kısa hayatımda. Hayatı sorguladım. Yeri geldi kendimi , yeri geldi diğer canlıları sorguladım. Ve sonuç olarak 5 kapakçığı da topladım. 5 tane asır devirdim. Değiştirilemez zamanları değiştirdim. Şimdi intikamı mı almak için son kez zamanda sıçrıyorum…

    Kendi yaşadığım zamana gittim. Ayaklarım yere bastı. Odamdaydım .Öncelikle anka kuşundan aldığım göz yaşlarını evde başka şişelere doldurdum .Hastahaneye gidip kapakçıklarımı tekrar taktıracaktım. Ancak hala dikkatimi şu çekiyordu. Kalbim hala dümdüz çalışıyordu. Hiçbir sorun çıkarmadı bana. Üstelik pangea’a kıtalar bölünmeden önceki manyetik alandan da etkilenmemişti. Bu problemi kafamda düşünerek kapıyı açtım. Ve düşündüğüm soru aklımdan uçup gitti…

    Birazcık karşımda koskocaman bir uzay gemisi enkaz halinde bulunuyordu. Etrafıma baktığımda çoğu yerin harap olduğunu ve yandığını gördüm . Sürekli küçük çaplı depremler oluyordu. Tepelerin çoğunda dinazor motifleri vardı. Ve yerde yatan ölmüş kişilerin üstünde de Roma Dönemine ait olduğu farkedilen elbiseler. Tekrar kendimi yaşadığım tarihe döndürdüm. Ancak tablo yine aynıydı. Lanet olsun. Zaman tamamı ile yeniden mi yazılmıştı ?

    Kafayı yeme derecesine geldiğim sırada arkamda bir ses duydum. Zaman makinem sarı sarı parlamaya başladı. Arkama bakmadan ;

    -Demek tekrar geldin kalbimi söküp çıkaran adi….
    -Bana 5 de. Takma adım odur. Şimdi seni almaya geldim. Görevini başarı ile tamamladın.
    -Ne göre…?

    Bir anda omzuma dokundu ve zamanda sıçradık…

    Yüzüm ıslanıyordu. Gözlerimi zar zor açtım. Ayağı kalkmak istedim ancak uykulu olduğumdan dengemi sağlayamadım. Yukarı doğru baktığımda açık pencereden gelen yağmuru gördüm. Adeta bu karanlıkta kalmış , geçmişin izleri ile yanmış suratımı aydınlatıyor ve serinletiyordu. Pencereden dışarıya baktım. Yanan bir dünya. Hiçbir şeye değmeyecek bir dünya. Peki neden yağmur yağıyor ? Bu hala dünya için umut olabilir demek mi ? Ellerimi uzattım ve yağmurun o tatlı ve soğuk hissini doyasıya tattım...

    Arkamı döndüğümde bir küvet gördüm. Tahtalaşmış bir küvet. Küvete doğru yaklaştığımda katılaşmış bir sıvının içerisinde birini gördüm. Bu arada makinem hala sarı sarı ışıldıyordu. Asıl patron buradaydı.
    “Neredesin , çık ve bitirelim bu işi !” diye bağırdım. Yağmur şiddetini arttırıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +8
    Zamanda Son Kapı / KAK -Bölüm 1-

    Son zamana sıçramam gerçekleşmişti. Korkuyordum. Yok olmaktan korkuyordum. Kendi küçüklüğüm zamanda sıçrama mı görmüştü. Bu bir paradox'a sebebiyet verebilirdi. Bir kaç dakika yerime öylece bekledim. Ancak hiçbir şey olmadı. Bu küçüklüğümün bu durumu kaldırdığını mı gösteriyordu ?

    Yaşıyordum. Derin bir nefes aldım. Sona gelmiştim artık. Son bir kapakçık bulma. Sonrasında kendi zamanıma gidip yaşamımı garantiye aldıktan sonra o adamın peşine düşecektim...

    Etrafa göz gezdirmeye başladım. Soluk bir hava. Mermerden taşlar . Ve ileriden gelen bağırışma sesleri. Etrafta gezinen bembeyaz kıyafetli insanlar. Dalgınlığımdan kıyafetlerimi ortama göre uydurmayı unutum gezmeye başladım. Çarşıdaki insanlar bana bakıyordu . Ben ise yavaş yavaş burasının neresi olduğunu çözmeye başlamıştım. Biraz daha ilerledikten sonra karşıma çıkan şeyde burasının neresi olduğunu anladım. Karşımda kolezyum vardı...

    Roma'da idim. Kolezyuma doğru yürürken atlarla birkaç kişi etrafımı sardı. Ve bana kılıç tutarak bir şeyler söylediler. Makinem " Bizimle gel değişik kıyafetli adam " diye çevirdi dediklerini. işte o ara aklıma kıyafet değiştirmediğim geldi. Onlarla beraber kolezyuma girdim. Yukarı doğru çıkıyorduk. O ara gözüm kolezyumun içine takıldı. insanlar kendi kanlarını döküyordu. Ve tüm kalabalık bunu neşe ile karşılıyordu...

    Beni yukarıda bir yere zütürdüler. Bir taht görüyordum. Arkası bana dönüktü tahtın. Ve tahtta oturan adamın kafasında yaprak desenli bir taç. Bu adam o muydu ? Tahttaki adama bana doğru döndü ve bir şeyler dedi... "Ben Sezar. Selamla beni yabancı insan ."

    Adamlarından biri ayağıma vurdu ve eğildim." Kimsin sen , büyücü müsün ? " diye sordu. Kafamı salladım olumsuz yönde. "Öyleyse sen , hangi ülkeden ne amaçla geliyorsun ?" diye sordu. Makineme kendi dilimi onların anlayacağı şekilde ayarla dedim ve konuşmaya başladık...

    -Ben buraya uzak diyarlardan bir şey aramak için geldim yüce Sezar
    -Anlıyorum ... Nedir peki bu ?
    -Gümüşten bir metal parçası...

    Orada bulunan herkes birden gülmeye başladı. Neler olduğunu anlayamamıştım . Sezar sözüne şöyle devam etti.
    -Sen turnuvalarda bu sene ilk defa vereceğimiz ödülü istiyorsun.
    -N... Nasıl olur ? O bana lazım. Onu bana verin...
    -Seni çözemedim. Turnuvalara girmek mi istiyorsun ?
    -Sadece ödülünüzü istiyorum.
    -O zaman turnuvaya girmek zorundasın.
    -Onun yerine senin ölmedi engellesem nasıl olur yüce Sezar ?

    Sezar ve taht başındaki herkes derin bir sessizliği bürünmüştü. Bana şüpheci tavırlarla bakıyorlardı. Artık ciddileşmem gerekiyordu. Sona gelmiştim. Kolezyumda gladyatörlerle yada aslanlarla dövüşecek kadar yiğit değildim. Üvey oğlunun kendisini öldüreceğini söyleyebilirdim. Bu zamanı değiştirirdi elbet. Ancak dinazorları kurtarmam hariç ilk kapıda uzaylıların yaşamasını sağladım , ikinci kapıda ise piramitlerin kurulmasını engelledim. 4. kapıda ne yaptığımı malesef hatırlamıyordum...

    Bu arada kafama bir darbe yedim ve gözlerim karardı. Uyandığımda mahzen gibi bir yerdeydim. Birkaç asker geldi.

    -Sen büyücüsün değil mi ?
    -Hayır değilim ... Sen kimsin
    -Ben Marcus Junius Brutus . Yüce Sezarı deviren insan... Ve buna senin gibi bir soytarının mani olmasına izin vermeyeceğim. Bir şeyler bildiğin belli. Bunu akşama doğru kak'a yem olurken konuşuruz...

    "KAK'ta ne seni lanet olası" diye bağırdım ancak cevaplamadı. Sadece güldü. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Dövüşerek ödülü kazanamazdım. Romanın çöküşüne yakın olduğunu Sezara bir şekilde anlatmaktan başka çarem yoktu. Ve artık her şey kolezyumda açığa çıkacaktı... Ya ölecektim yada başarıyla bitirecektim yolculuğumu... Akşamı beklemeye başladım
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Panpa seni kak'a attırmam korkma o brutusünde amk
      ···
    2. 2.
      +1
      Eyvallah panpa
      ···
  7. 32.
    +8
    Zamanda Son Kapı / KAK - Bölüm 2-

    Biraz kestirmişim. Bir anda ani bir irkilme ile uyandım. Dışarıdan "Kak,Kak,Kak!" diye sesler geliyordu. Neydi bu kak dedikleri şey. Birkaç gladyatör gelip beni kolumdan tutup kolezyumun ortasına kadar zütürdüler. Seyirciler adeta çıldırmışcasına yuhluyorlardı beni...

    Sezar tahtınta oturuyordu. Ona ulaşmam gerekiyordu. Bu arada Brutus iki adım öne çıktı ve seyircilere sessiz olmasını istedi. " Bu adam , kak ile savaşacak. Ve ölecek !". Bu lafından sonra herkes delicesine mutlu olmuş ve daha gür sesle "Kak,kak!"diye bağırıyordu...

    Belkide yıkılmaları gerekiyordu. insanların hayatı üzerine eğlenmek. Aynı türden bir canlının ölümü üzerine başka bir canlının keyif alması... Bunu biz insanlardan başka kim yapabilirdi ki ? Ben insanlığı tekrar sorgularken karşımda bir kapı açıldı. Acı bir çığırma sesi duydum ve kulaklarımı kapadım. Kapı tamamen açılınca kıpkırmızı bir şeyin bana doğru yavaş adımlarla geldiğini gördüm. Gözlerime inanamıyordum...

    Kapıdan tamamen çıktı kak... Büyülenmiş gibi onu izliyordum. Kapıdan çıkar çıkmaz iyice bir gerildi ve kanatlarını açtı. Yanan kanatlarını... Bu ateşten kuştu. Bu Kırmızı Anka Kuşuydu... Efsanevi bir yaratık. Roma döneminde. Lanet olsun şunun güzelliğine bak. O yanan vücudu ve kanatları. Öfkeyle bakan gözleri. Ne muhteşem bir varlık...

    Seyircilerin bana küfür edişlerini ,kalp kapakçığımı , kalbimi çalan adamı , dünyayı... Hiçbirini umursamıyordum. Bu büyülü yaratık karşısında büyülenmiştim. Kuş bir anda havalandı. Öyle bir kanat çırpıyordu ki fırtınalar koparıyordu. Beni birkaç adım geri attırmıştı bu rüzgar. Ve arenanın etrafında uçmaya başladı. Sürekli alevlerinden parçalar düşüyordu yere. Ve çıkardığı rüzgarla kül olan alevler yağmur yağarmış gibi sahaya yağmaya başladı...

    Seyirciler bir anda bağırmayı kestiler. Brutus ve Sezara doğru baktığımda şaşırdıklarını gördüm. Brutus " Neden saldırmıyorsun ? " diye bağırıyordu. Kuş bir anda bana doğru hızla gelmeye başladı. Ve yüzü ile yüzüm arasında birkaç santim kala durdu. Yüzü yandığı için birkaç adım daha geri attım. Bana öylece bakıyordu kırmızı gözleri ile...

    Biraz beni inceledikten sonra masmavi bir gözyaşı döktü gözünden. Saf bir gözyaşı...
    ···
  8. 33.
    +8
    Zamanda 3.Kapı / Pangea -Final-

    Gelen şey şu büyük dinazorlardan biri olmalıydı. Öyle bir ağırlığı olmalıydı ki yeri göğü sallıyor , ağaçları yıkıyordu. Ondan kaçamazdım. Bekledim sadece. Ölmeyi bekler gibi bekledim. Zaman yolculuğuna başlamadan önce sigara içecektim o aklıma geldi. Son sigaramın vakti gelmişti belki de...

    Ben bunları düşünürken son ağaç devrildi ve o dev canlı üzerime doğru koşmaya başladı. Korkudan kendimi sakındım ancak yaradık beni es geçti ve koşmaya devam etti. Bu yaratığı bu denli korkutup kaçıran ne olabilirdi ki ? Yıkıp geçtiği yere baktığımda çok çok ileride bir hareketlilik gördüm. Kuşa benzer iri dinazorlar uçarak bu tarafa doğru geliyordu. Ayağı kalktım. Biraz daha bakmaya devam ettim. Ve daha da uzakta bu tarafa gelen su dalgalarını gördüm...

    Manyetik alan etkisi... Meteordan değildi... Tabi ki değildi. Tüm nesli tüketecek bir meteor düşseydi eğer nasıl kalıntılarını bulabilecektik... Hepsi yok olmayacak mıydı .Buraya ilk geldiğimdeki tespitim yanlıştı. Pangea kıtası ayrılıyordu. Bu yüzden manyetik alan artmıştı. Ve dinazorların sonu kıtalar ayrıldığı için gelmişti...

    Bende koşmaya başladım . Büyük dinazorun arkasından koşmaya başladım. Bir aradan da kapakçığı bulup buradan gitmek istiyordum. Karşı ki dağlara baktığımda çatladıklarını ve birer birer yıkıldıklarını gördüm. Kıtalar ayrılıyordu. Ayak bastığım yer bana düşman kesilmişti. Lanet olasıca... Koştukça koştum ancak sırtımın ve elimin acısı ile bitkin düştüm. Doğa ana ile başa çıkamazdım. Umutsuzca etrafa bakındığımda güneşin yansıması yüzüme vurdu. Nereden vuruyor diye baktığımda birazcık ilerimde henüz çatlamamış olan bir yokuşun dibinde bir elmas gördüm. Saf elmas...

    Yanına gittiğimde içinde kapakçığımı gördüm. Bu inanılmazdı. Kalp kapakçığım o kadar uzun süredir buradaymış ki elmas onun etrafında çıkmış ve onu içine hapsetmiş... Ancak saf elması neyle kesebilirdim ki ? Hiçbir şeyle ... Zaman makinemi tekrar çalıştırdım ve elmasa doğru tuttum. Elması zamanda geriye doğru sardırtmaktı amacım. Sonuçta kendim 5 zaman yolculuk sıramı bozmayacaktım. Bu denli bir manyetik alanda makinem şansıma ikinci defa doğruyu göstermişti.

    Elması zamanda geri alarak yok ettim ve kapakçığı aldım. Sel iyice yaklaşmış ve hemen üstümdeki dağ yıkılıyordu. 4.zaman yolculuğumu gerçekleştirecekken koşuşan canlıları gördüm. Otobur ve etobur bir çok canlı. O asi gözleri korkudan hissizleşmiş gibiydi. Onların sonuydu bu... Bu dünyadaki son dakikalarıydı.O kadar masum görünüyorlardı ki ... Üzgünüm eski dostlarım... iyi bir başlangıç yapamasakta sizleri de unutmayacağım...

    Makinemi sonraki zamana ayarladım ve sonraki zamana doğru bir şekilde sıçraması için dua ettim ...
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    +6
    Pampa bitkinin dibindeki kırmızı kabloyu kes buz devri 3 de vardı işe yarıyor
    ···
    1. 1.
      0
      ya gibtir git ya skdasdasdad
      ···
    2. 2.
      0
      Bizim paradox fark edemedi demek ki panpa . Tüm bitkileri birbirine düşürdü boşuna
      ···
  10. 35.
    +6
    Zamanda 4.Kapı / Teknoloji Çağı -Bölüm 1-

    4.zamana doğru sıçramıştım. Mekanikte olsa kalbimde hüzün vardı. Aklımda ise çok fazla soru vardı... ilk 2 zaman sıçramam da olayların akışını değiştirmiştim. Roswell kasabasına ufonun düşmesini engellemiş, mısırda isa piramitlerin yapımını durdurmuştum. Ancak dinozorları kurtaramamıştım. Ancak kurtarmak istemiştim. Yapamamıştım. Neye göre zamanın akışını değiştirebiliyordum . Lanet olsun. Her şey o kadar çok karışmıştı ki.

    Ayak bastığım yer tanıdık geliyordu. Tarihi tarattırdığımda teknoloji çağı demişti. Manyetik alanın etkisinde miydi hala ? Kendi zamanıma gelmiştim. Biraz etrafı incelediğimde ise kendi yaşadığım zamandan 23 sene önceye döndüğümü farkettim. Klonlanma olayının en yukarıda olduğu vakitlerde. Sonrasında ise yasaklanmıştı.

    Yasaklanma nedeni başta sağlık nedenleri denmişti. Ancak hepimiz gerçek sebebi biliyorduk. Ülkelerin sürekli asker basıp birbirlerine savaş çıkarmamaları için. Zaten fazla olan ve bu dünyaya fazla gelen insan sayısını arttırmamak için... Sadece insanlar değil. Her şey klonlanabiliyordu bu zamanda. Bu zamanda ne aradığımı düşündüm. Tarihte hep geri giderken bir anda geleceğe dönmemin bir sebebi olmalıydı.

    Etrafta dolaşmaya başladım. Ne uzaylılar ne kendisini tanrı sanan amon nede dinozorlar yoktu bu çağda. Buda beni rahatlatıyordu. Rahat rahat arayabilirdim kalp kapakçığımı. Ancak önce bir hastahaneye giderek can havuzuna girdim. Sırtımın ve sağ elimin iyice iyileşmesini bekledim. Çünkü gerçekten acı çekiyordum..

    Kendime geldikten sonra tekrar yola koyuldum. ilk 3.sıçramam da anladığım kadarı ile kapakçık sıkıntılı yerlerde çıkıyordu. Ancak nedense sürekli içgüdüsel olarak kapakçığı buluyordum. Ayrıca bu kalpteki çip hala bozulmamıştı . Neden bu kadar dayandı ? Neden ? Bulmacanın sonuna doğru yaklaşırken sürekli yeni kareler oluşuyordu kafamda.

    Yürümeye devam ederken yağmur yağmaya başladı. Ve açılan bir pencere gördüm. Küçük bir çocuk pencereden yağmuru izliyor ve tenine değen yağmur ile mest oluyordu. Duygulanmıştım. Ne de saf duygularla izliyordu öyle. Yağmurun nasıl da saf bir şey olduğunu , dünyayı kötülükten ve canavarlardan temizlediğine inanıyordu yalnız çocuk. Yalnız ve masum çocuk... Yalnız , masum paradox...
    ···
  11. 36.
    +7 -1
    Zamanda 3.Kapı / Pangea -Bölüm 5-

    Sol kolumu ısırdım ve sağ elimle taşı çıkarmaya devam ettim. Kolumu ısırarak acıyı tek bir yerde tutmamayı hedefliyordum. Birkaç dakikalık uğraştan sonra bir taş çıkarabildim o çatlaktan. Kana bulanmıştı taş...

    Elim yanıyordu adeta. Timsahlar bir anda bana doğru tekrar hareketlendiler. Kokuyu almış olmalılardı. Tespitim ekgibti. Sadece duyusal değil , kokusal işlevleri de gelişmişti. Hemen taşı kanayan elimde gezdirdim. Bu arada bir timsah kayadan yukarı doğru çıkıyordu. Ağzını açtı ve kükredi. Korkudan kaskatı kesilmiştim. Sağ elimle taşla oynayarak iyice kana bulanmasını sağladım .Ve taşla timsahın kafasına bir kere vurup onu sersemlettim. Ardından taşı ileriye doğru attım. Attığım yer bir anda kıpkırmızı oldu ve kafasına vurduğum timsahta dahil hepsi taşın oraya doğru gittiler.

    Bu arada ben suya daldığım gibi hızlıca çıkacak bir yol aradım. Ancak bu arada sağ elimin kan kokusunu ve titreşimini alan bir kaç timsah geri döndü. Su tuzluydu. Buda çığlık atmama sebep verdi ve diğer timsahlarda bana doğru hızla yüzmeye başladılar. Planım berbattı. Tam bana saldıracaklarken son anda kendimi yukarı doğru çektim . Timsahlardan biri bir anda ani bir zıplama ile ayağıma yapıştı. Ayakkabımı çekti ve denize düştü. Ben ise kendimi son bir kuvvetle yüzeye attım. Sağ elimi tutuyordum. Acı çekiyordum. Ama çığlık atamıyordum lanet canlılar gelmesin başıma diye...

    Ben kendimle cebelleşirken bir anda durduğum yerde zıplamaya başladım. Ani bir kükreme sesi geldi. Kükreme sesine doğru baktığımda ağaçların yıkıldığını gördüm. Gelen şeyin ne olduğunu anlamam pek uzun sürmedi... Gelen şey belanın kendisiydi...
    ···
  12. 37.
    +6
    Beyler mobilden bağlanıyorum gece tam gaz devam
    ···
    1. 1.
      0
      kaçta gelicen panpa
      ···
    2. 2.
      0
      Panpa 1 gibi falan
      ···
    3. 3.
      0
      yohh amk
      ···
    4. 4.
      0
      Başladım panpa yazmaya tekrardan
      ···
    5. diğerleri 2
  13. 38.
    +5
    Burda mısınız panpalar
    ···
  14. 39.
    +5
    Bi yorum atın hele panpalar burda olduğunuzu bileyim
    ···
  15. 40.
    +5
    Evet Beyler ve bayanlar. Bundan sonra final bölümü başlıyor. Okuduğunuz ve eleştirileriniz için teşekkür ediyorum ... Ben bir kahve ve sigara molası verirken sizde unuttuğunuz kısımlar var ise tekrar o bölümleri okuyarak finalden tam keyif alabilirsiniz...
    ···
  16. 41.
    +5
    Zamanda 4.Kapı / Teknoloji Çağı - FiNAL-

    Ne de güzel izliyordu küçük paradox dışarıyı. Biraz onu izledikten sonra geri çekildim. Beni görüp zamanı germek istemezdim. Çok dertlenmiş ancak bir o kadar da huzur doluydum. Bir bara gidip birkaç bir şeyler için ara vermeye karar verdim. Birkaç dakika o kadar. Sonra asıl görevime geri dönecektim ...

    Önüme gelen ilk bara geçtim . Barmen bayanın yanına doğru gittim ve bardağı fullemesini söyledim. Yüzümde öyle karışık bir ifade vardı ki... Dikkatini çekmiş olacak ki barmen "Sende neler var anlat . " dedi. Soruyu sorduğu anda cevap vermeden önce tüm bardağı içtim , sonrasında da " Anlatsam inanır mısın ? " diye keskin ve bitkin gözlerle baktım. Bir bardak daha doldurdu ve anlat hikayeni bana dercesine kafasını salladı .

    O gün içtikçe içtim. içimi tanımadığım birine döküyordum . Her bardakta biraz daha kafam dönüyor ve kendimi kaybediyordum . Masadan kalkmaya çalışmıştım ancak kalkamıyordum. Aksine içmeye devam ediyordum . O kadar serin ve tatlı idi ki... Ve sonrasında gözlerimi kapadım ...

    - Siyahla beyazın sürekli karıştığı bir odada uyandım. Etrafıma bakındım. Bir kutu vardı önüme. Kutuyu açtığımda atan kalbimi gördüm. Ve bir anda kutu yok oldu. Kalp ile beraber. Sonrasında zihnimde sözler yankılandı. "Gerçek kalbindeki çip sayesinde zamanın akışını değiştirebilirsin"... "Hayır , başka bir şey daha var " diye bağırdım. Sesim yankılandı. Sonrasında odadan dışarı çıktım. Güneş ve ay sürekli yer değiştiriyordu. Bir kaç hızlı gün ve geceden sonra ay ve güneş karşılıklı hizalar alıp durdular.

    Gökyüzünden uzaylılar geliyordu . Sağ tarafımda mısırdaki halk , solumda ise büyük bir dinozor bana göre geliyordu ve bana akışı değiştirdin , zaman akışını değiştirdin diye bağırıyorlardı . -

    Gözlerimi tekrar açtığımda gökyüzüne yakın olduğumu fark ettim. Sonra gözlerimin uyuşukluğu gidince çöplerin arasında olduğumu gördüm. Yüzüm acıyordu. Bacaklarım ve karnımda. Karnıma ve bacaklarıma baktığımda çizik olduğunu farkettim. Fena hırpalanmıştım. Ne olmuştu dün gece ? Ancak asıl garip taraf kalp kapakçığım boynuma asılmıştı. Birisi beni iyice bir hırpalayıp sonra kapakçığımı geri mi vermişti ?

    Neler olduğunu bilmiyordum ama kapakçık sonuçta elimdeydi . Gördüğüm rüyanın etkisinde zamanda sıçrama yapacakken arkamda küçük bir çocuğun sesini duydum. Ona doğru döndüm. Zaman makineme bakıyordu dik dik. Yanına doğru eğildim ve " Bana kimin ne yaptığını gördün mü ?" diye sordum. Kafasını salladı olumlu yönde. Söyle dedim. Kafasını bu sefer olumsuz yönde sağladı ve kaçmaya başladı. "Dur , dur paradox !" diye bağırdım.

    ismini söyleyince bir anda duraksadı. "Adımı biliyorsun ?" dedi. Bu arada zaman çizgisi iyiden iyiye gerilmiş , çatlamaya başlamıştı. Sarı sarı işaretler çıkıyordu gökyüzünde. Daha fazla bulunmazdım burada. Geri dönmeliydim. Küçük paradoxtan uzaklaştım. Beni zamanda sıçrarken görmesine izin veremezdim. Bir kaç ara sokak geçtikten sonra son zaman kapısına sıçramaya hazırlandım...

    Ancak tam sıçrama yaparken küçük paradox'un beni takip ettiğini gördüm. Beni sıçrama yaparken izlemişti . " Hayır ! " diye bağırdım ve zamanda sıçradım. " Lanet olsun bir paradox yaratmış olabilirim ... Ama hayır.. Paradox zeki bir insan. Bu olaya fazla şaşırmaz ise... O zaman paradox olmaz... Olamaz.. Olamaz... Eğer paradox olur ve yok olursa.. Bende ölürüm... "

    Ve bu kaygı ile son kapıya sıçradım
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Bar sahnesini okuyunca bir tek benim mi aklıma predestination filmi geldi amk
      ···
    2. 2.
      +1
      Panpa benimde aklıma o geldi ama başka nerde sarhoş edicektim ki bizim elemanı
      ···
  17. 42.
    +5
    Panpalar. Bugünlük burada bırakıyorum. Yarın devam edeceğim. Okuduğunuz için ve trende soktuğunuz için tekrardan teşekkürler. Olumlu olumsuz eleştirilerinize her zaman açığım. Olumsuz eleştirilerinizi çok acımasızca yapmazsanız sevinirim. Professiyonel bir yazar değilim arkadaşlar. Kendim de eğleniyorum bunları yazarken , siz de eğleniyorsanız eğer bu iş tamamdır. Yorumlarınızı bekliyorum. iyi geceler
    ···
    1. 1.
      0
      iyi geceler
      ···
    2. 2.
      +2
      iyi geceler panpa
      ···
    3. 3.
      0
      Resimdeki el paradoxun yaşlı hali bence
      ···
    4. 4.
      +1
      Belki .. Belki de değil . Finalde her şey açığa çıkacak panpa
      ···
    5. diğerleri 2
  18. 43.
    +4
    geldim devam ediyorum hikayeye burada mısınız ?
    ···
    1. 1.
      0
      yaz panpa
      ···
    2. 2.
      +1
      yazıyorum panpa
      ···
  19. 44.
    +4
    -FiNAL- -SoN-

    -Haksız mıyım baba ?
    -Ba..Baba mı ?
    -Aynen öyle.

    Demin küvetteki sıvı yüzünden tahtalaşmış ve asıl patron dediğimiz kişi oğlum muydu ? Ama benim oğlum yoktu ki... Söze devam etti

    -Aslında her şey planlandığı gibi gitti baba. Ölmek üzereydim. Ölmeyeyim diye özel hazırlanmış bir karışımın içinde öylece uyudum. Sen ve 5 gereken her şeyi yaptınız zaten. Her şey tam istediğim gibi oldu. Ben gün geçtikçe iyileşirken sizler benim yerime çalıştınız. Konuşmama devam edeceğim ama önce şu kalbini ölmeyecek bir yere koyalım...

    Konuştuğu sırada kalbim elindeydi ve atıyordu. Odada birkaç kez dolaştıktan sonra kalbimi buzluk gibi bir yere koydu . Ben şaşkındım. Çok şaşkın ve söze girdim.

    -Sen nasıl ? Ne yaptın ? Senn.. Lanet olsun... Anlat. Bana tek tek her şeyi anlat. Benim oğlum yok sen nasıl oğlum olabilirsin anlat !
    -Sakin ol baba. Artık kazanan benim. Tabi kide kazanan konuşması yapacağım. Sadece dinle. Kafandaki tüm sorular cevap bulacak.

    Bu arada kendine bir içecek koydu ve bana doğru senle içer misin şeklinde kafasını salladı. Bende hayır diyecek şekilde salladım ve söze girdi...

    -Klonlamanın yasal olduğu bir zamanda doğmuşum ben. Annem bara gelen birine sürekli içki içirmiş ve zaman yolcusu olduğunu öğrenmiş. Kafası gidip gelen bu zaman yolcusu ile beraber olmuş. Sonrasında ise zaman makinesini alıp klonlamaya zütürmüş. Zaman yolcusunun kafası yerinde değilmiş.Çünkü annem her bardağına uyuşturucu bir ilaç koymuş. Ancak zamanda sıçradığından olsa gerek bu adama uyuşturucu sadece zihin olarak etki etmiş. Annem makineyi kopyaladığı sırada zaman yolcusu onu yakalamış ve itip kakmaya başlamış. O arada klon robotları gelmiş . Ve zaman yolcusu bir klon robotunun üzerine atlamışsın kapakçık onda diye. Almışda.Ama sonrasında hırpalamışlar onu. Annem ise o kargaşada senin makinenin klonunu alarak kaçmış... işte o adam sensin baba…

    ilerleyen zamanlarda annem makineyi bana da gösterdi. Sonuç olarak babam sensin. Bende makinelere ilgiliydim. Genetik olsa gerek. Aleti biraz kurcaladığımda asıl icat edilen makinenin tüm zamanları bir noktada birleştirme gibi bir gücü olduğunu gördüm. Ancak bu gücün toplanması için büyük bir enerji gerekiyordu . Kendime birkaç robot yaptım. Ve lakabı 5 olan bir suikastçi tuttum. Ona planımı anlattım. Başta inanmadı. Ancak bir zaman sıçramasından sonra seve seve kabul etti yolculuğu. Klonlanmış zaman makinesini birazcık değiştirdim. Böylece hayatımın belkide birkaç dakikası hariç hepsini feda ederek paralel zamandan senin yaşadığın gerçek zamana geçtim.

    5’e planı şu şekilde söyledim. “Kalbini sök , mekanik kalp tak , geri gel “ . Bana ihanet edeceğini bildiğimden ona planı sadece sınırlı anlattım. Asıl planım şuydu baba. Senin gerçekte yarattığın makine sadece kalbindeki çipten almıyordu enerjisini. Ayrıca beyninden de alıyordu. Yani kalbindeki çip zaman makinenin annesi , beynin ise babası idi. Bir çocuk ne zaman en güçlü halindedir ? Annesi ve babası yanında olduğunda değil mi ? işte sende bu yüzden zamanı değiştirebiliyordun. Ancak bunu 5’e söyleseydim beynini de alırdı ve mutlak güce o ulaşırdı. Saf 5… Sadece kalbi kendine takıp güç peşinde koştu… Sana mekanik kalp taktırdım. Aslında o kalbin kapakçığa ihtiyacı yoktu. Sadece formaliteden bir görünüştü.Çok uzun süre sadece çiple yaşayabilirdin.Üstelik mekanik olması bile formaliteden di. Pangea’da iken mekanik kalbinin hiç sana sorun çıkarmamasından anlayamadın mı ?

    . 5’e kalp parçaları belirttiğim tarihlere ışınla demiştim henüz senin yaşadığın gerçek evrene geçmeden önce. Bu 5 zaman yolculuğu da tarihte önemli noktalarda yapılıyordu. Ve tüm kapakçıklar sen tamamen tarihi değiştir diye konumlanmıştı. Sen her sıçramada tarihi değiştirerek muazzam bir paradoks enerjisi depoladın. ilk sıçramanda düşmesi gereken uzay gemisini kurtardın , 2.sıçramadan da yapılması gereken piramitleri yarım bıraktırdın , 3.sıçramanda ise akışı değiştiremedim diyordun ancak makinen doğru düzgün çalışmıyordu hatırlıyor musun ? Bir sonraki zamana sıçrarken senle beraber birkaç dinazor da başka zamanlara ışınlandı. Yani yine zaman akışını değiştirdin. 4.sıçramanda ise kendini gördün ve paradoks yarattın. Son sıçramanda da Romanın yıkılışını engelledin. Toplamda 5 paradoks enerjisine ihtiyacım vardı baba. Mutlak güç için gereken enerji. Şuan senin makinende bulunan enerji.

    Bu .. Bu nasıl bir oyundu böyle… Gözümü kırpmadan dinliyordum…

    -Neyse baba. Kazanan ben oldum. Beni durdurmak için tek şansın o gözyaşları idi. Ancak sen ne olur ne olmaz diye şişeleri renkli yapıp gözyaşlarını tam tersi renge koymuşsun. Anka kuşu sana kaderin ne kadar kötü dedi değil mi baba ?

    -Şimd..Şimdi ne olacak ..

    Üstüme doğru geldi ve zaman makinemi elimden aldı. Sonra kendi klon zaman makinesini bana verdi.

    -Dediğim gibi baba. Asıl makine , 5 paradox enerjisi ile dolu olan makine bende. Tek lazım olan şey beynin. Korkma… Gel. Yat şu karışımın içine

    Kaçmak istedim ancak kaçamadım. Elindeki zaman makinesi öylesine parlıyordu ki büyülenmiştim.
    .

    Beni katılaşmış karışımın içine yatırdı . Sonra üstüme bir toz dökerek sıvıyla karıştırdı. Yavaş yavaş tahtalaşıyordum.

    -Evet baba. Zihin olarak ölmeyeceksin.Bu benim yattığım karışım değil , benim yattığım karışım beni iyileştiriyordu. Bu karışım ise seni robotlaştıracak gibi düşün . Şuan istesen de hareket edemezsin zaten .Çünkü şuan bedenin 5 paradox enerjisi dolu olan makinenin kontrolünde. Sen orada tamamen kururken bende kalbini kendime takacağım. Sen tam olarak kuruduğunda artık bedenin hiç hareket edemeyecek ve senin beynini sahte makineye bağlayacağım. Böylece gerçek makineyi ben kalbimle kontrol ederken sende zihninle sahte makineye bağlanacaksın. Sahte makine ile gerçek makine aynı zamanda olduğu için zihin gücün gerçek makineye de bağlanacak.Her ne kadar seni robotlaştıracak olsamda yine de bazı zamanlar duygular canlanacak zihninde ve beni engellemeye çalışacaksın biliyorum. Ancak zihninle beni engelleyemeyeceksin. Çünkü sahte makine senin düşüncelerini hapsedecek ve gerçek ana zaman makinesine sadece zihin dalga enerjini gönderecek. Ve bende böylece kalbimdeki çip ve zihin gücü ile tüm paralel evrenleri değiştirip kendim için olumlu hale getirip tek bir zamanda birleştirerek yenilmez olacağım…

    Teşekkürler baba.. Teşekkürler…
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      kardeşim kalemin güzel, başarılısın. bu işe devam etmek istediğini düşünerek söylüyorum bunları; biraz araştırma ve mantık hatan var. ben bu tür hikayeleri çok Severim o yüzden söylüyorum bunları. eğer bunlara da dikkat edersen güzel birşeyler yapabilirsin. biraz Predestination esintisi gördüm ama önemli değil nereden esinlendiğin önemli olan senin yorumun ve güzel daha çarpıcı bir hikayeyle de seni görmek isterim..
      ···
      1. 1.
        0
        Eyvallah panpa eleştirilerini dikkate alacağım teşekkürler
        ···
    2. 2.
      +1
      Panpa yaşattığın bütün beyin amciklamalari için Sağol şuku
      ···
    3. 3.
      0
      Eyw panpa
      ···
    4. diğerleri 1
  20. 45.
    +4
    -FiNAL- -Bölüm 2 -
    Edit: Bu son değil bir 1 bölüm daha var

    5 söze girdi

    -Pekala paradox. Seni neden öldürmediğimi bende bilmiyorum. Sadece beni sana yollayan adam yani şuan küvette yatan adam seni öldürmememi istediyse muhakkak bir sebebi olduğu içindir diye düşündüm. Ve öyle de zaten. Sende tıpkı onun gibi zamanı değiştirdin. Ama nasıl ? Bana cevap ver ? Gerçek kalbindeki çip olmadan nasıl zamanı değiştirebildin ?

    -Ama . Bunu sende mi bilmiyorsun ?

    -Dalga geçme benle paradox. Her zaman bir numaran var değil mi ? O mekanik kalbin nasıl bu kadar fazla dayandı ? Ve yine soruyorum. Nasıl zamanı değiştirdin ?

    -Lanet olası bunların hepsini sen planlamadın mı ?

    -Hayır ! Kalbi senden aldığımda kendime nakledip paralel tüm zamanları kontrol edecektim. Kalbi naklettiğimde zamanı değiştirebiliyordum ancak yeni doğan paralel evrenleri birleştiremiyordum. Anlat bana. Sen nasıl çip olmadan zamanı değiştirdin ?

    -Belki de sana bu görevi veren patronuna sormalıyız diye şüpheci bir tavırla yaklaştım 5’e.

    Bu laftan sonra adam bir iki adım geri çekildi ve küvette yatan kişiye baktı. Ve şunları dedi…

    -Bunu yapmış olabilir mi ? Bu…Bu ne muhteşem bir zeka… Lanet olsun.. Biliyordu. Her şeyi biliyordu. Bu sadece senin için tuzak değildi paradox… Benim için de tuzaktı !

    Bu lafı ettiği sırada yüzü gerçekten dehşete düşmüş gibiydi. Cebimden anka kuşunun göz yaşını çıkardım.

    -Onlar da ne ?
    -Anka kuşunun gözyaşları. Romadan selamlarla diyerek sırıttım.
    -Seni aptal diyerek üstüme yürüdü ve bana bir yumruk attı. Mavi ve kırmızı gözyaşlarını da cebimden aldı ve şu sözlerle devam etti.

    -Pekala gözyaşları bende. Ve senin şu anda burnun kanıyor. Sen daha zamanda sıçramadan kırmızı gözyaşını üstüne dökerim ve derin eriye eriye yavaş yavaş ölürsün. Yani şuan hala patron benim.

    -Hala patronsan ne bu surat ? diye alaycı bir tavır sergiledim.

    Birkaç adım geri attı adam.

    Neler oluyor diye düşünüyordu belli ki. Tam bu sırada tahtalaşmış küvetten bir anda bir el çıktı. Ben ve 5’in elindeki zaman makinesi ise adeta güneş gibi parlıyordu. Ortalık fena karışmışa benziyordu…

    Tahta el boğazına yapışmıştı adeta bizim elemanın. Ben ise olanları sadece izliyordum. Şuan korkmam gereken asıl kişi hangisiydi buna karar vermeliydim .Ben bunları düşünürken tahtalaşmış el sivri bir hal alıp boğazını çizmeye başlamıştı 5’in. Sanki sen bana kazık atarsın ha , al işte sana kazık der gibiydi tahtalaşmış kişi . Yüzünü seçemiyordum…

    Bir anda 5’in boğazının yarı yarıya kesildiğini gördüm. Tahtalaşmış adam boğazını resmen biçmişti sadece eli ile. Sonrasında 5’e “Göz yaşı “ diye bağırdım. Mavi renkliyi tahta adama dök. Sonuçta adam bir sıvı içinde tahtalaşmıştı. Kabuk bağlamış yara gibiydi. 5 bana şüpheci gözlerle baktı ve sonra kırmızı şişeyi eline aldı. “Hayır ! Lanet olası hayır maviyi dök ! “ diye bağırdım. Kırmızı şişeyi açtı ve tahta adamın üstüne doğru döktü. Mavi şişenin içindeki suyu da kendi boğazına …

    Her şey ağır çekim almıştı… 5’e bakıp “Mavi şişede kırmızı , kırmızı şişede ise mavi gözyaşı vardı” dedim. Bana korku ve nefretle bir bakış attıktan sonra derisi soyulmaya başladı. Adeta alev alev yanıyordu. Bu arada tahtalaşmış elemanın ise tahtaları bir bir döküyordu. Sadece eli tahtalı kalmışken 5’in kalbine elini soktu ve kalbini, daha doğrusu benim kalbimi çıkardı. Sonrasında da eli de normal insan eline döndü… Ve asıl patron konuşmaya başladı.

    -Sen sadece piyondun 5. Ve şimdi layıkıyla öl. Ancak kalbi son anda çıkardım bedeninden. Kalbe bir şey olmasını istemem. Bu kalp benim için önemli… Sonrasında bana doğru döndü ve beni şok edecek o sözü söyledi …

    -Haksız mıyım baba ?
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +7
      Vay amk
      ···
      1. 1.
        0
        aynen vay mk beyin amcıklaması geçirdim
        ···
      2. 2.
        0
        Aynen amk ankayi mi gibtin noldu
        ···