parlak türkün götünü nasıl korudum

raheem bana senin yanında olamayız, ama karşında da değiliz dedi. böylece bunların tarafsızlığını sağladım. sonra arkadaşa yapılan tecavüzün karşılığını vermenin hazırlıklarına başladık. gedikli mahkumlar adamları bıçaklama ya da öldürmekten çok aynısını yapmanın amerikan cezaevi raconu olduğunu söylediler. yani bizim de aynen içlerinden birinin zütünü gibmemiz gerekiyordu. fakat bir erkeği gibmek asla yapabileceğim birşey değildi. bir kere istesem bile gibim kalkmazdı. fakat bununda çözümünü buldum. orderlerle anlaştım, ama amcıklar bunun için bile para istediler benden. pazrlıkla 500 dolara anlaştım. yeri gelmişken şunu belirteyim. mekgibalılara bunu yaptıramazdım, amerikan filmlerindeki gibi değil herşey. mekgibalılar kapalı bir cemaat gibi ve tecavüz ya da başka bir erkekle ilişki çok ağır suç sayılıyor, bunu yapan dışlanıyor. bu adamların katolik olması ve aile yapılarının kuvvetli olması ile ilgili. fakat duyduğuma göre gizlice tecavüz olmasa bile erkek seviglilsi olan mekgibalılarda varmış. tabi zenciler gibi açıkça sevgili tutmuyorlar. zenciler, aleni ipne gibiyorlar, hatta anlaşıp birbirini giben bile var, yani herşey zorla olmuyor.

ayrıntıya girmeden anlatacağım, biraz hızlı gideyim, aslında olaylar çok uzun bir süreçte gelişti. neyse sonuçta bizim amcık muratı ikna edip parayı bu order binlerine verdim ve bunlar zencilerden birini bir şekilde tuzağa düşürdüler. benimde görmem için çağırdılar. ben içeri girdiğimde zenciyi bir masaya dayamışalrdı iki eli ve ayakları elbise parçalarıyla bağlanmış, bacakları açıktı, zütü kabak gibi meydanda dikelmişti. zenci paso küfür ediyor tehditler savuruyor, ama kimsenin gibine taktığı yoktu. elemanlar bana ilk sefer sen yap istersen bu senin hakkın, bak bu zenci kaltağı henüz bakire, kimse ellememiş zütünü filan deyip pis pis güldüler. ben gerek olmadığını söyledim. bunlar aralarında yazı tura yaptılar, ilk eleman malafatı zencinin züt büzüğüne dayadı ve bekledi, zenci küfürlerini arttırdı, deli gibi debeleniyor ama nafile kımıldayamıyordu. kremsiz bu iş zor olacak dedi. neyse bin hiç alıştırmadan hınçla zenciye kökledi. zenciden çıkan ses resmen yüreğimi parçaladı arkadaşlar. hala bazen o sesi duyar gibi olurum ve içim cızlar. zenci bağırınca bunlar hemen bir elbise parçasını ağzına tıktılar. zenciden kegib kegib iniltiler geliyordu. eleman sokup çıkartırken easy baby easy diye kısık kısık konuşuyordu. zencinin suratına baktım gözlerinden yaş geliyordu. işte o an insanlığımdan utandım arkadaşlar. ben nasıl bu olaya razı gelipte kastedicisi olmuştum, ben nasıl böyle bir insan olmuştum. bunu yaptığımı ailem, arkadaşlarım duysa benim hakkımda ne düşünürlerdi. ama bu hapishane bir cehennemdi ve bizlerde burada şeytanlaşmış, ruhlarımızı şeytana satmıştık, ya bu cehennemde odun olup yanacaktık, ya da zebani olup odunları yakacaktık. ben zebani olmayı seçmiştim. odadan çıkarken zenciden artık ses çıkmıyordu ve 3. eleman arkadaki yerini alıyordu.

kendimden nefret ediyordum...

zenciyi önce revire ordan sacramentoda bir hastaneye kaldırdılar. çünkü adamın barsakları parçalanmıştı, epeyde kan kaybetmişti. bu olaydan sonra cezaevinde çok büyük bir soruşturma açıldı. cezaevi dışından polis dedektifleri geldi, nerdeyse herkesi sorguya aldılar. büyük aramalr yapıldı, benim yapmakta olduğum bıçakta yakalandı bu arada. bu yüzden soruşturma açıldı ve tekrar mahkeme açıldı hakkımda. fazladan 1 sene daha ceza aldım. ama kimse kimseyi ispiyonlamadı. savcılar gelip herkesi tehdit ettiler, ama kimse zenciler bile tek kelime etmedi. zencilerin bu suskunluğu aslında olacak olan kötü olayların bir işaretiydi. artık ok yaydan çıkmıştı.

amcıklar takip etmiyosanız bırakacam

neyse yaa devam edeceğim, bu kadar yazmışım. 1 haftayı kazasız belasız atlattık. ama sonunda zencilerden beklenen hareket geldi. adamlar bir gün içinde 15 tane beyazı gibtiler. bunların çoğu suçsuzdu aslında, tek suçları beyaz olmaktı. asıl zenciyi gibenlere birşey olmadı. ama o gün 15 kişi gibildi. hani almanya da 1920 lerde hitler parti içi muhaliflerini yoketmişti ya 1 gecede. o geceye de kanlı bıçaklar gecesi mi ne öle birşey diyordu tarihçiler. cezaevinde de o güne kanlı zütler günü denilebilir herhalde. öyle şok edici bir gelişmeydi.
bu olay hepimiz ayılttı. durumun ne kadar ciddi olduğunu idrak ettik. artık kimsenin zütü ırzı namusu garantide değildi. bırakın zütü kaybetmeyi hayatınızı bile kaybedebilirdiniz. çünkü adamlar öldürürcesine hınçla gibiyorlar. bu arada şu zenci yarağı, beyaz yarağından daha büyüktür hikayesine bir açıklık getirmek istiyorum. aslında bu hikaye değil gerçek arkadaşlar. bunu amerikda beyazlarda kabul ediyorlar zaten. zencilerin ortalaması beyazlardan 2-3 santim daha fazla. ama bu demek değildir ki bütün zenciler at gibi yarrağa sahip. ortalama olarak daha büyük diyelim yalnızca.

geceleri artık yatamıyordum. aslında gece gelip seni hücrende gibmelerine imkan yok, herksin hücresi kapalı, ama huzursuzdum, gündüz fazla dolaşmıyordum, herkes zütünü kollamaya çalışıyordu. devamlı stres içindeydim. o yüzden artık bu işe bir son vermek gerektiğini düşündüm. ve aksiyona geçme kararı aldım. cezaevinin içinde bir eczane vardı ve samimi olduğum 50 yaşlarında bir eleman buraya girip çıkabiliyordu. onun aracılığıyla gerekli olan ilaçları elde edebilirdim. sağolsun bu adam bana pikrik asit yapmam için gereken aspirinleri ve potasyum nitratı getirdi. bende lavabo açmakta kullanılan bir temizlik maddesinin içindeki sülfürik asiti çifte kaynatmalı sistemle konsantre hale getirmiştim. şansa eczaneden gelen aspirinler toz halde büyük kutulardaki markasız asprinlerdendi, bunları saflaştırmadan kullanma imkanım vardı. aspirinleri sülfürik asitte çözdüm daha sonra p. nitratla kadmeli nitratlama yöntemiyle 650 gr civarı pikrik asit elde etmeyi başarım. oluşan kırmız buharı havalandırma sistemie dikkat çekmeden defettim. bu arada yeri gelmişken patlayıcılar hakkında birqaz bilgi vereyim. patlayıcıların çoğu öyle kolay patlayan maddeler değildir eliizde sağlam bir fünye yoksa gibseniz patlamaz. pikrik asit göreli olarak kolay patlar, tnt gibi değildir. yinede fünyeye ihtiyacım vardı. civa fülminat düşündüm önce. kütüphanedeki eski radyodan bulbilirdim, nitrik asitide varolan sülfürik asit p. nitrat reaksiyonu ile elde etme imkanım vardı. ama aşırı buhar çıkışıolacağını düşünerek hegzamin peroksitte karar kıldım. bunun için yine eczaneye ihtiyacım vardı. idrar yolları enfeksiyonu için kullanılan bir ilaçtan hegzamini temin edebilirdim.

aslında civa fülminat daha garantili, daha çabuk yapılır, ömrü daha uzundur, ve daha duyarsızdır. hem saf etil alkolu, basit bir damıtma sitemiyle elde edbilirdim. hegzamin peroksit daha duyarlı daha tehlikeli ama daha kuvvetli. eczaneden ayrıca hidrojen peroksit yüzde 3 saflıktaydı ama yinede işe yarar, ve sitrik asit (bildiğiniz limon tuzu) aldırdım. neyse sonuçta hidrojen peroksit yüzde 3 lük olduğu için ancak 2.5 günde azda olsa elde edbildim, bir fünyeye yeterdi. aten bir kerelik kullanacaktım, kara zütlüler bir arada olduğuu anda ortalarına fırlatacaktım, tai önce bombanın etrafını demir parçalarıyla doldurarak. böylece parça tesiri yaratıp anaların gibecektim, hesaplamalarıma göre en az 30 zenci geberecekti.
fünye kabı olarak plastik tükenmez kalem kabını kullandım, booster olarak peroksitin dibine 3 gr kadar pikrik asitte ekledim.

yoruldum lan amuga koduklarım, sıkıldım birde
@138 yine murat binine başvurdum, ama bu sefer vermezsen arkadaşlığıız biter filan dedim, zorda olsa ikna ettim.
@136 tam olarak 1 sene 2 ay. olayların sonunda cezaevi yönetimi olayların daha da büyümesinden korktuğu için bizim bloğun yarısını başka cezaevlerine yolladı. ben gittiğim yerde rahat durdum, şartlı saldırlar, 3 ayda ayağıma bir cihaz taktılar. murat dediğim arkadaşın evinde kaldım

bombayı hazırlamıştım ama ikilemde kaldım. çünkü cezaevinde bomba kullanmak adam gibmeye ya da bıçaklamaya benzemezdi. işin içine fbi bile girerdi federal bir suçtu, bu çok büyük bir olaydı. büyük ihtimalle benim yaptığımı ortaya çıkarırlardı, hemde suçlu suçsuz bir sürü insanı öldürecektim. o yüzden pikrik asiti güvenli bir yere saklayıp başka alternatifleri düşünmeye başladım. hegzamin peroksiti ıslatıp tuvalet deliğinden bol su dökerek attım. pikrik asiti metallerden uzak tutup plastik poşete sardım. çünkü pikrik asit metallerle reaksiyona girip süper duyarlı pikrat tuzları oluşturabilirdi. en güzel alternatif zehir gibi gözüküyordu. hem fazla insana zarar vermez, hem de yakalanma ihtimalim çok düşüktü. hemen etrafımda bu tür malzemeleri araştırmaya başladım. sigara tütününden nikotin ekstre edebilirdim. bu çok basit bir işlemdi, ama keskin bir kokusu vardı, içen kişi farkedebilirdi. o ara cezaevinde mahkumların çiçek yetiştirdiği botanik bahçesi gibi bir yer vardı. burda yetiştirilen çiçekler dışarıya satılıp cezaevine gelir sağlanırdı. orda hint yağı bitkisini farkettim. kaliforniya iklimi bu bitki için uygundu. bunun yağından müshil yapılır, ayrıca nitro kullanılan yarış arabalarında motor yağlandırıcısı olarak kullanılır. aynı zamanda toumlarında risin adlı glikoprotein türünden bir zehir vardır. bunun tohumlarını alıp eczaneden elde ettiğim asetonla 4-5 günlük bir işleme tabi tuttum. (ayrıntıları vermiyorum, sonra manyağın biri uygulayıp başımı belaya sokmasın)
risinin özelliği kimyasal analizle belirlenememesi ve semptomlarının besin zehirlenmesine benzemesi, 2-3 günde öldürmesi. yani kimse elemanın zehirlendiğini anlayamayacaktı.

beyler devam.

artık tek sorun risini elemana yedirmekti. ama bu çok zordu, adama yaklaşmam mümkün değildi. ayrıca sindirim yoluyla risinin etkisi azabilirdi. bu yüzden deri yoluyla yedirmeyi düşündüm. bu tj amcığının oda arkadaşı billy adlı kız gibi bir delikanlıydı. kız arkadaşını dövdüğü için cezaevindeydi. tj bunu önce zorla gibiyor ama sonra billy 4-5 gibişten sonra tj ye gönüllü olarak vermeye başlıyor, tj yin karısı gbi olmuştu. tj buna dışardan jartiyer, ciksi iç çamaşırları, etek filan getirmiş, makyaj yaptırıyor arada giydirip gibiyor bunu. bu billy bana karşıda boş değildi. beyazlar bu billy i pek sevmezlerdi, çünkü billy beyazdı ve bir zencinin sürtüğü olmuştu. neyse dediğim gibi billy bana karşı boş değildi. bende böyle kıllı mıllı yapılı biri olduğum için belki, bi de içerde bıyık filanda bırakmıştım bir ara, tam ipnelerin sevdiği tipte biri olmuştum. ben bu billy ye yakınlaşmaya başladım. amacım risini bunun zütüne vazelinle beraber uygulamaktı, böylece tj bunu giberken yannan derisinden risini vücuduna alacaktı. zaten yannan ereksiyon haline geliği için damarlar kanla dolu olacak ve risin inanılmaz hızlı bir şekilde vücuduna dağılacaktı.

billy hem benim erkeksi görünüşümden hoşlanıyor, hem de ortadoğulu olmam çok hoşuna gidiyordu, hiç bir arapla sevişmedim, tatmak istiyorum diyordu. (evet arkadaşlar bu gerizekalı amerikalılar türkün nolduğunu bilmiyorlar, türkleri, hatta bütün müslümanları arap zennediyorlar) bily nin bana kendini gibtirmek istemesenin bir sebebide tj den intikam almaktı aslında. her ne kadar artık tj yi erkeği olarak görsede tj in onu kadınlasştırması (cezaevinde buna feminization diyorlardı) için için tj den nefret ediyordu. tj bunu her zaman aşağılıyor, white fagot, sissy boy vb şeyler diyerek gibiyordu. yani hem tj in yarağına alışmış artık onsuz yapamıyor, ama bir yandan da ondan nefret ediyordu. ben tj in düşmanı olduğum için zütünü bana vererek tj yi cezalandırıyordu kendince. çünkü tj buna zütün benim filan diyor, darlığını kaybetmesin diye diğer zenci arkadaşlarına bile gibtirtmiyordu. neyse bu konu ağır pgibiyatrik bir durum, kafanızı gibmim şimdi.

@164 evet dıbına koyim zaten ben billy i gözden çıkarmıştım, çünkü ben billy gibi insanların hayatının bir değeri olmadığını, ölmelerinin böyle onursuz bir yaşamdan daha iyi olacağını düşünüyordum, tj yi yoketmek yolunda billy yalnızca bir ayrıntıydı benim için. neyse, billy bana gelmem gereken hücreyi söyledi, bu ipne arkadaşlarından birine aitti. o saatte tj arkadaşlarıyla spor salonunda ağırlık çalışmaya gidiyordu, 2-3 saat kadar boş zamanımız vardı. hücreye girdim billy makyajlı ve kadın kıyafetleriyle karşımdaydı. inanılmaz güzel ve ciksi görünüyordu. bana yaklaşıp kollarını belime sardı ve boynuma ufak öpücükler kondurmaya ılık ılık kulağıma üflemeye başladı, put gibi duruyordum. bir erkekle sevişmek fikri bana iğrenç geliyordu, ama o an inanın billy çoğu kızdan çok daha güzeldi, tam bir dişi olmuştu benim için. oje sürdüğü narin ellerini kollarımda ve göğsümde gezdiriyordu. dudakları rujlu, inanılmaz güzel kokan bir kadın parfümü sürmüştü, bujnları hep tj almıştı ona. kendimi ne kadar kassamda kanımın gibime pompalanmasını engelleyemiyordum, gibim kazık gibi olmuş, pantolunuma basınç yapıyor, boxerimin içinde bir kuş gibi çırpınıyordu. adeta özgürlüğe susamış bir kartala dönmüştü. düşünün 4 aydır cezaevindeyim, 4 aydır kadın yüzü görmemişim, paniğe kapıldım, çünkü dayanamayıp gibmekten korkuyordum.

neden bu kadar kasıyorsun kendini rahatla sevgilim dedi, sesini bir kadın gibi inceltiyordu masustan, bana billy deme ben şu an patricia yım, senin patricianım dedi. rolüme kendimi kaptırıp boynunu öpmeye başladım, dudağından öpmeye hala tiksiniyordum, ama yavaş yavaş içimdeki hayvan, mağara adamı, içimdeki erkek ortaya çıkıyordu. sertçe yüzünü duvara döndürüp duvara dayadım ve arkadan gibimi kısa eteğinin altına bacak arasına dayadım, kalp atışlarımı gibimden hissedebiliyordu rahatlıkla. ohhh diye bir ses çıkardı. istersen önce seni ağzımla boşaltayım, uzun süredir ciks yapmamışsın dedi, döndü ve önümde dizlerinin üstüne çöktü. elleriyle pantolunun dışından gibimi okşamaya başladı, patlamak üzereydim. fermuarımı aşağıya çekip, pantolunumu ve boxerimi dizlerime kadar indirdi, boxerden kurtulan gibim havada bayrak gibi dalgalanıyordu. ohh hayatım ne saklıyormuşsun sen burda dedi. o an tüm gücümü kullanıp kollarından tttum ve ayağa kaldırıp küçük masaya dayadım, kıçı bana dönüktü. biraz bekleyip kendime gelmeye çalıştım. çünkü artık kontrolden çıkıyordum. aklıma ailem, seviştiğim kızları getirmeye çalıştım, böylece normalde asla yapmayacağım bir hatadan dönmek istiyordum, bir erkek gibemezdim ben. mahkumlardan duyduğuma göre içeride erkek gibenler dışarda bir daha normal ilişki kuramıyorlarmış kadınlarla. neyse dıbınıza koyim, konumuza dönelim

beyler hayatımın bu dönemiyle ilgili kısmı aslında size tüm çıplaklığıyla anlatmayacaktım, fakat beni yargılamayacağınızı düşünerek herşeyi olduğu gibi anlatacağım. bana ipne, gay diyecek olan olursada canı sağolsun. ama önce empati kurarak hayal etmeye çalışın, gerçi ne kadar düşünsenizde o anı yaşamak lazım, belki yine de anlayamayacaksınız.
billy nin ya da patricianın daha doğrusu, çünkü bence o erkekten çok bir kadındı, kısa eteğini kaldırdığımda tj amcığının nasıl şanslı bir it olduğunu patricia yı neden kimseyle paylaşmadığını daha iyi anladım. çünkü mükemmel bir vücuda sahipti, küçücük penisini, nerdeyse bezelye kadar hayalarını dikkate almasanız erkek demeye bin şahitti. mükemmel kalçaları süt beyaz bir teni vardı. bu artık benim dayanma gücümün çok ötesinde birşeydi. patricia nın dişiliği, mükemmel kalçaları beni yenmişti. artık tj nin öldürülmesi planımda, ailemde, değer yargılarımda çok çok uzaktaydı benim için. sadece ben ve patricia vardı. o şekilde donmuş bir şekilde hayran hayran kalçalarını izlerken patricia bana döndü ve tekrar önümde dizlerinin üstüne çöktü. yüzü penisimden 10 santim ötede gözlerini bana dikmiş bakıyordu. o şekilde donum, pantolunum dizlerimde mal gibi durmuş bu harika makyajlı yüzü izlliyordum. tj in kadını önümde diz çökmüş gözlerini gözlerime dikmişti. erkeklik gururum kabardı. o an arenada rakibini yenmiş ve düşmanımın kadınını elde etmiş bir gladyatör gibiydim. ayaklarımın dibinde bana bakıyordu.

simsiyah saçları kısa ama kadındı tarzda kesilmişti. ojeli elleriyle kaslı baldırlarımı okşamaya başladı. kafasını biraz yükseltip kıpkırmızı ve rujlu dudaklarını gibimle aynı hizaya getirdi. yavaşça yaklaşıp gibimin tepesine bir öpücük kondurdu. gibim bu temasla hafifçe sallandı, dikeldi. gülümseyerek melek gibi yüzüyle gözlerime baktı. sonra ufak öpücüklerine devam etti. gibimin heryerini öpüyordu. sıcak nefesini gibimin heryerinde hissediyordum. ellerinden biriyle taşşaklarımı avuçladı ve hafifçe okşamaya başladı. sonra gibimin altından yalayarak taşşaklarıma doğru geldi, gibimin kokusunu içine çekti, harika erkeksi bir kokun var, gibinin kokusunu çok sevdim dedi.

amcıklar devam edim mi, yoksa bu kısımları es mi geçeyim.

peki devam mına koyim. sonra tekrar gibimin tepesine yöneldi ve bu sefer ağzını o şeklinde yuvarlayarak gibimin kafasını ağzına aldı. bu arada mavi gözlerini gözlerime dikmiş bana bakıyordu, yavaşça dudaklarını gibimin üstünden kaydırarak daha fazlasını ağzına alıyordu. arkadaşlar mükemmel bir görüntüydü bu, o müthiş rujlu dolgun dudaklar gibimin üstünden kayarken tam bir doyum yaşıyordum. adım adım gibimi daha çok alıyordu ağzına, kandan patlayacak gibi şişmiş damarlarımın üstünden geçiyordu dudakları, gibim granit gibi sertleşmişti. bu arada ağzından akan sıvılar dudaklarının kenarlarından gibime ordanda aşağıya doğru akıyordu, gibimin ucunda oltaya yakalanmış balık gibiydi adeta. gözlerinin hafiften puslandığını ve yaşardığını hissettim. fazla zorlamıştı kendini.

saçlarından sertçe tutup geriye çektim, gibim pop gibi bir ses çıkararak ağzından kurtuldu. derin bir nefes çekti içine sonra tekrar ağzıyla gibimi yakalamaya çalıştı , ama saçlarını ellerimle tutup izin vermedim, suratını bana çevirip hepsini almak zorunda değilsin, sadece normal şekilde yap dedim, gülümseyerek peki dedi. tekrar ağzına alıp kafasını aşağı yukarı oynatmaya başladı. bu sefer saçlarını bırakmadım. gibimi yarısına kadar ağzına alıp sonra uzaklaşıyor sonra tekrar yarısına kadar alıyordu. bende hafiften kalçalarımıo ileri geri yaparak amerikalıların face fuck dedikleri hadiseyi gerçekleştiriyordum. bir eliyle taşşaklarımı tutup okşuyor, ağzıyla git gel yapıyor, bir taraftanda masadaki vazelini züt deliğine sürüyordu.

lan olm rahatsız oluyorsanız geçim bu kısımları, ama acayip gibiş yaşadım o gün, ne ondan önce ne ondan sonra öyle bir deneyim yaşamadım.