1. 1.
    +1
    şiirler yazılar şarkı sözleri paylaşıyorum. biraz kültürünüz artsın

    dört mevsime, yedi iklime sorduklarımız. canımızdan çok sevdiklerimiz. kulağına eğiliyorlar ve "sor bunların hesabını" diyorlar. "bir vakit orman kuytuluklarına atılmanın, dipsiz kuyulara salınmanın, ahlaksızlıkların, namussuzlukların... sor bunların hesabını... makineye kaptırılan kol için sor, üzerine kurşun yağan bedenler için sor". güç veriyorlar, damarlarına taze kan oluyorlar akacaklarını bile bile... "asıl siz teslim olun"

    biz hiç teslim olmadık ki! pir sultan, teslim olmadı ki hızır paşa ya!.. mahir, teslim olmadı ki!.. bedrettin bir kez bile el pençe divan durmadı ki!.. seyit rıza darağacında kendi çekti ya ipini!.. çiftehavuzlar'da, bağcılar'da nazlı nazlı dalgalanan bayrağımız, sabolarımız, sinanlarımız, niyazilerimiz hiç teslim olmadı ki! yazmaz tarih kitapları başeğdiğimizi zulmün önünde. ölüme; yarine hasret bir sevdalı gibi sarılıp öylece ölürüz de başeğmeyiz yine de zulmün önünde...

    ey evladını yitirmiş analar! ey şafak söktüğünde yolla dizilip, gecekondu sokaklarında çamura, toza bulananlar. alnından akan terle toprağı işleyenler. bir dilim ekmek için, gün doğumuyla gün batımını kör, karanlık mahzenlerde yitirenler. ey işçiler! gökkuşağının renkleriymişçesine tamamlayanlar birbirlerini. anadolu'ya can katanlar, halklarımız...

    öpün, koklayın hasretle. vatan diye kucaklayın şimdi o gülen fotoğrafı.
    ···
  2. 2.
    +1
    nurhak

    dört bir yana haber salsam,
    öldü desem i̇nan'ımı
    dağlar bana geri verin
    kadir'imi, sinan'ımı

    jandarma kurşunu çaldı
    canımı, tenimden aldı
    nurhak'a abide kaldı
    dağlar aldı selamımı

    nurhak sana güneş doğmaz
    uçan kuşlar yuva kurmaz
    dökülen kan yerde kalmaz
    soracağız hesabını

    böyle kalır sanma devran
    yola devam eder kervan
    öldü sinan, doğdu taylan
    omuzladı silahını
    ···
  3. 3.
    +1
    şarkişla

    şarkışla'ya düşürmesin oy oy!
    halkın sevdiği kulunu
    gemerek'te çevirmişler
    deniz gezmiş'in yolunu.

    gece elmalı'da kalmış oy oy!
    hamamcı ali'yi sormuş
    uzatmalı itin biri
    yusuf'u gafletle vurmuş.

    vay paşaların ordusu vay vay!
    dünya şaştı böyle işe
    ordu madalya göndermiş
    yusuf'u vuran çavuşa.

    olaydım olaydım oy oy!
    okur yazar olaydım
    deniz mahkemeye düşmüş
    avukatı ben olaydım...
    ···
  4. 4.
    +1
    aşk ve devrim

    zaman alır doğruyu bulmak,
    yanlışları görmeden
    ve bu da
    ne doğrunun yanlış olduğu
    ne yanlışın doğru olduğu
    anldıbına gelmez
    aşk ve devrim gibi...

    aşk; devrim demektir
    ama devrim, darbe değildir
    devrim, yeniliktir
    devrim, özgürlüktür
    devrim, kırlangıç kanadında
    güneşe koşmaktır
    deli taylar gibi
    devrim, çocuk gözünde umuttur
    sevda gibi...

    zaman alır doğruyu bulmak,
    martının güzelliği seyreden içindir
    balık suyunda mutludur
    gül dalında
    kuş kanadında, özgürdür...

    güzellik peş para etmez
    ne kadar güzelsen o kadar varsın
    ne kadar çirkinsen o kadar feministsin
    ne kadar feministsen
    o kadar kirlisin
    ve ne kadar güçlüysen
    o kadar haklısın...

    tahliye olmuş yorgun bir ölü
    valizinde hüzünleri
    gözlerinde umutları saklı
    aynalara bakanlar
    gördüklerini kendilerine benzetirler
    yavru kedinin üzerinde
    lastik izi varmış
    kimin umurunda
    sevdalarda ahu-zar
    arka sokaklarda metal bar
    vur gecelere kendini
    az öpüşüp çok sevişen bedenin
    doysun erotizmin kokusuna
    sana ne
    memleket batıyormuş
    sistem çöküyormuş
    millet perişanmış
    ne düşünürsün bunları
    yazıktır yorma uyuşuk beynini
    sen dalgana bak
    kırmızılarının içinde...

    devrim mi?
    o da neymiş?
    yenilir mi, içilir mi
    yoksa üzerine yatılır mı
    diye patlatma beynini...

    aşk mı?
    altın tepside sunulmuş
    bir kadeh şarap
    bir porsiyon havyar salatası
    kırmızı bir jartiyer
    ve bir fransız öpücüğünden ibarettir
    diye düşünüp akıtma suyunu...

    aşk. devrimdir
    devrim, darbe değildir
    devrim, yeniliktir
    devrim, özgürlüktür
    devrim, çocuk gözünde umuttur
    namlunun ucunda açan gül gibi...
    ···
  5. 5.
    +1
    barikatlar koydum duvar setinde
    devrim var hey dostum asi gönlümde
    başkaldırıların nirengisinde
    devrim var hey dostum asi gönlümde

    kaşlarım çatılmış tüfek misali
    gözlerim çakılmış ağaçlar gibi
    aşka mücadele gönül derbisi
    devrim var hey dostum asi gönlümde

    uçan kuşlardan hep haber yollarım
    dağlara taşlara bayrak sallarım
    barışın yoluna adım atarım
    devrim var hey dostum asi gönlümde

    ucu keskin bıçak göğsümü çizse
    yıldıramaz beni önüme geçse
    ölümler gösterip birini seçse
    devrim var hey dostum asi gönlümde

    denizler tutulup asılsa bile
    üzerine suçlar atılsa bile
    ölmeden vücudum yakılsa bile
    devrim var hey dostum asi gönlümde
    ···
  6. 6.
    +1
    devrim yolunda yolunda

    yüzbinlerce şehit verdik
    devrim yolunda yolunda
    çok ağır bedel ödedik
    devrim yolunda yolunda

    deniz kurudu çöl oldu
    nice tomurcuklar soldu
    yiğit kahpece vuruldu
    devrim yolunda yolunda

    yoldaşlar düştü zindana
    faşistler doymadı kana
    kan ağladı bir çok ana
    devrim yolunda yolunda

    ser verenler sır vermedi
    halka ihanet etmedi
    umutlarımız bitmedi
    devrim yolunda yolunda

    sosyal bir düzen istedik
    i̇nsana sevgi besledik
    karıncayı incitmedik
    devrim yolunda yolunda

    derin devlet ayıp dedik
    şefaf yönetim diledik
    karanlığa sırt çevirdik
    devrim yolunda yolunda

    yobaz oldu ayak bağı
    bakar kör görmedi çağı
    mesken tuttuk yüce dağı
    devrim yolunda yolunda

    kimi mafya kimi hırsız
    ağa yüzsüz patron arsız
    güner kalırmı duyarsız
    devrim yolunda yolunda
    ···
  7. 7.
    +1
    devrim

    temiz kalan tek yerdir devrim
    bütün bir yıl
    kirlenen duvarda
    ama görebilmek icin
    asıldığı çividen indirilmelidir
    yapraklari biten takvim

    zorbalara direnmektir devrim
    bir çocuğun
    annesinin çantasından aldığı paraları
    altına gizlediğini
    söylememiştir dövülen
    hiçbir hali

    i̇çinde yaşamaktır devrim
    dikiş kutusunun
    ve toplu iğneler gibi
    bir arada olmayı gerektirir
    karşı koyabilmek icin zulmüne
    makas denilen patronun

    gece ışıklar arasında koşmaktır devrim
    ateş böceklerini
    yakalamak isteyen çocukların
    peşine takılır gün gelir
    yanıp sönen mavi ışıkları
    polis arabalarının

    kağıt bir gemidir devrim
    bütün gemiler
    hurdaya çıksa da sonunda
    taşıdığı özgürlük şiiriyle
    batmadan yüzer nicedir
    dünya sularında

    kim bilir kaç yunus görmüş
    kaç deni̇z gezmi̇ş...
    ···
  8. 8.
    +1
    oğullari ölen analara türkü

    onlar ölmediler yok,

    ateş fitiller gibi:

    dimdik ayakta,

    barut ortasındalar!

    karıştı, bakır tenli

    çayır çimene,

    karıştı,

    o canım hayalleri:

    zırhlı bir rüzgar

    perdesi gibi;

    bir set gibi:

    kızgın çehreli,

    göğüs gibi:

    göğün görünmez göğsü gibi!

    analar, onlar ayakta

    buğday içindeler, onlar,

    yücelerden yüce dururlar:

    dünyayı doruktan seyreden,

    bir öğle güneşi gibi.

    bir çan darbeleri gibi,

    onlar.

    ölmüş gövdeler arasında,

    zaferi çekiçleyen bir ses gibi

    onlar,

    kara bir ses gibi.

    ey canevinden vurulmuş,

    toz duman olmuş bacılar!

    i̇nanın oğullarınıza.

    kök oldu onlar,

    sade kök:

    kan suratlı,

    taşlar altında.

    karışmadı toprağa,

    dağılmış kemikçikleri.

    ağızları ısırır hala,

    kuru barutu;

    ve demir bir okyanus gibi,

    titreşirler hala.

    ben ölmedim der,

    yumrukları;

    yukarı kalkık yumrukları,

    daha.

    bunca yere düşmüşlerden,

    yenilmez bir hayat doğar:

    bir tek beden olur,

    analar, bayraklar, çocuklar,

    hayat gibi canlı tek bir beden;

    bir yüz bekler karanlıkları,

    ölü gözleriyle,

    kılıcı dopdolu,

    dünya ümitlerinden.

    dursun,

    dursun yas esvaplarınız.

    yığın derleyin

    gözyaşlarınızı;

    bir metal oluncaya kadar:

    bununla vuracağız,

    gündüz gece;

    bununla çiğneyeceğiz,

    gündüz gece;

    bununla tüküreceğiz

    gündüz gece

    kin kapılarını,

    kırıncaya kadar.

    oğullarınızı bilirdim,

    unutmadım acılarınızı.

    ölümleriyle nasıl kıvandıysam,

    hayatlarıyla da öyleyimdir.

    onların gülüşleridir:

    karanlık atölyeleri ışıtan.

    her gün metroda, yanıbaşımda:

    onların ayak sesleridir,

    çın çın.

    akdeniz portakallarında,

    güney ağları içinde;

    yapılarda,

    basımevi mürekkeplerinde;

    kalplerini tutuşur gördüm onların,

    güçle, yangınla.

    ben de sizler gibiyim, analar .

    benim kalbim de yas dolu, ölüm dolu.

    gülüşlerinizi öldüren kanla,

    serpilip gelişmiş;

    bir orman gibidir kalbim.

    günlerin kahredici yalnızlığı,

    uyanışın sisli öfkeleri

    girmiştir içine.

    susamış sırtlanları,

    bitip tükenmez ürmeleriyle

    afrika’dan gürleyen hayvan sesini;

    öfkeyi, iniltileri, hoşgörmeleri,

    bırakın, bir yana bırakın.

    ölümün ve tasanın

    çemberinden geçmiş analar,

    doğan ulu günün ortasına bakın:

    bu topraktan güler ölüleriniz.

    kalkık yumrukları titrer,

    buğdayın üstünde,

    bilesiniz.
    pablo nerudo
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +1
    güneşi̇n sofrasinda söylenen türkü

    dalgaları karşılayan gemiler gibi,

    gövdelerimizle karanlıkları yara yara

    çıktık, rüzgarları en serin

    uçurumları en derin

    havaları en ışıklı sıra dağlara.

    arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu.

    önümüzde bakır taslar güneş dolu.

    dostların arasındayız!

    güneşin sofrasındayız!

    dağlarda gölgeniz göklere vursun,

    göz göze

    yan yana

    durun çocuklar.

    tasları birbirine vurun çocuklar.

    doldurun çocuklar,

    doldurun

    doldurun

    doldur içelim.

    başları

    göklere

    atalım

    serden geçelim...

    heeey, nerden geçelim?

    yalnayak

    koşarak

    devlerin

    geçtiği

    yerden geçelim.

    heeey

    hop

    heeeey

    hep

    birden geçelim

    doldurun çocuklar,

    doldurun

    doldurun

    doldur içelim.

    dostların arasındayız!

    güneşin sofrasındayız!
    ···
  10. 10.
    +1
    bulutlar adam öldürmesi̇n

    analardır adam eden adamı

    aydınlıklardır önümüzde gider.

    sizi de bir ana doğurmadı mı?

    analara kıymayın efendiler.

    bulutlar adam öldürmesin.

    koşuyor altı yaşında bir oğlan,

    uçurtması geçiyor ağaçlardan,

    siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.

    çocuklara kıymayın efendiler.

    bulutlar adam öldürmesin.

    gelinler aynada saçını tarar,

    aynanın içinde birini arar.

    elbet böyle sizi de aradılar.

    gelinlere kıymayın efendiler.

    bulutlar adam öldürmesin.

    i̇htiyarlıkta aklına insanın,

    tatlı anıları gelmeli yalnız.

    yazıktır, ihtiyarlara kıymayın,

    efendiler, siz de ihtiyarsınız.

    bulutlar adam öldürmesin
    ···
  11. 11.
    +1
    kalktı göç eyledi avşar illeri
    ağır ağır giden eller bizimdir
    arap atlar yakın eder ırağı
    yüce dağ başından aşan yollar bizimdir

    belimizde kılıncımız kirmani
    taşı deler mızrağımın temreni
    hakkımızda devlet vermiş fermanı
    ferman padişahın hey dost dağlar bizimdir

    dadaloğlum birgün kavga kurulur
    öter tüfek davlumbazlar vurulur
    nice koçyiğitler yere serilir
    ölene ağlama hey dost yarın bizimdir
    ···
  12. 12.
    +1
    bırayên delal hun werın kurdıno
    bıhışta welat em herın merdıno
    eger hun nayên vane keç em meşin
    bese koletî serfıraz her bijîn

    herne peş herne peş dewr û dem ya meye
    welat çav lı rê bendewarê meye

    keçên nûgihan em dıxwazın xebat
    me canê cıwan dani rêka welat
    dılê mejpola gurçık bûne hesın
    bo ala rengîn hun werın em besın
    ···
  13. 13.
    +1
    hoşgeldin bebek yaşama sırası sende
    senin yolunu gözlüyor
    kuş palazı, boğmaca,karaçiçek, sıtma,yürek farkı, kanser filan
    i̇şsizlik açlık falan..

    hoşgeldin bebek yaşama sırası sende
    senin yolunu gözlüyor
    tren kazası, uçak kazası,iş kazası,yer depremi, kuraklık filan
    karasevda karasevda karasevda ayyaşlık falan...

    hoşgeldin bebek yaşama sırası sende
    senin yolunu gözlüyor
    hapishane kapısı hapishane kapısı polis copu filan
    senin yolunu gözlüyor
    sosyalizm sosyalizm falan...

    hoşgeldin bebek yaşama sırası sende
    ···
  14. 14.
    +1
    taş duvar, demir, karyola ve yerlerde sayısız izmaritler,
    helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli, i̇nsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava, duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor. i̇stediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyinin, oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkansız. ranzanın karşısında kafesli demir kapı, arkasında mehmet. görevi dakikası dakikasına beni denetlemek mehmedim utanıyor, kahroluyor. "askerim ağam n'aparsın" diyor. aslında o' da tutsak. ben hücre içinde, o hücre önünde. günde beş kez büyük başlar bakar içeriye; yüzlerinde tecessüs. "çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar imparatorluğuna kafa tutan adalılar" ama yine de "çılgın adamın" karşısında bir eziklik duyuyorlar, o başka, gündüz, gece diye bir ayrım yoktur hücrede, zaman ve mekan özümlenmiş artık. sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren. işık yirmi dört saat yanar. bir nefes, bir dumandır yoldaşım. cigaramı her çekişimde duman olur, uçar giderim, ta uzaklara, çoğu kere ada'ma giderim, cigaramın dumanı, beni memleketime; ada'ma zütürür. kahpe i̇stanbul'un, kahpe bir bölgesinde, bir evdeyim yoldaşlarımla beraber. bu ev, yoldaşlık- dostluk-kardeşlik-mertlik-kazanç ve sevgi evidir. bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki... ev de değil ada, ada! satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, adiliğin ve her çeşit aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan, karanlık denizi'nin ortasında, güneşi batmayan bir ada. ben ne şuralıyım, ne buralı, adalıyım adalı, ada'm ormanlıktır. dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı, bütün ada'mı kaplar. erdemin güneşi, yirmi dört saat aydınlatır adamı biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı. ben adalıyım ey kahpe hücre, ada'lı doğru ya sen nereden bileceksin ada'mı. asırlık, feodal, militarist, hücre. ya sen, öküze benzemek için kasılan, şişen haset kurbağa hilkat garibesi bilir misin adamı? dünya karanlıktır, güneşi batmayan böyle bir ada yeryüzünde yoktur. değilmi ki karanlıklar cücesi, zavallı acuze? ya sen yarasalar şairi, pişkin cacomcho? değil şiirlerde, masallarda bile böyle bir ada yoktur. böyle bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır. senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi? senin dediğin eşyanın değil, karanlığın tabiatına aykırıdır. karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler... yarının türkiyesi'nin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler... ada'm kalabalıktır hain hücre: elde mitralyözüyle, sierra maestra'da, falcon'da, vietnam'da mozambik'te, angola'da, sina çöllerinde... özgürlüğün türküsünü söyleyenler. zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı... dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar benim evlatlarımdır kahpe hücre. benim adamın ormanlıklarından aldıkları fideleri, "birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına kel dünya, ada'mın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor, güzelleşiyor artık. i̇yi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni. seni yerle bir edecek adalılar'ı iyi tanı. ada'm ve hemşerilerinin çoğu ne halde diye dudak bükme, o... punun dölü utanç duvarı evet ada'mı karanlığın suları bastı. evet, benim gibi birçok adalı çirkef suların altında, ama boşuna sevinme, ada'm batmaz, yok olmaz ada'm sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi. hepsi o kadar
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    yapraklarla gizlenmişti yüzün.
    birer birer kopardım yaprakları sana yaklaşmak için.
    son yaprağı kopardığımda, sen gitmiştin. sonra
    bir çelenk ördüm kopan yapraklardan. kimsem yoktu
    verebileceğim. ben de çelengi alnıma yerleştirdim.

    çev. cevat çapan
    ···
  16. 16.
    0
    aynı yalınlıkla ölmek isterim
    kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz.
    mum yerine yıldızlar parlasın üstümde
    yeryüzü uzansın altımda sessiz.

    ben aydınlık ve özgürlük delisiyim
    varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında
    dürüstçe yaşadım ben, karşılığında
    yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim.
    ···
  17. 17.
    0
    hangi şiire başlasam suskunum sana
    dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun
    güneşte kavrulan bir kum tanesi
    çatlayan dudaklarım oluyor her gece
    yağmura suskun yaşamaya suskun
    haykırabilsem
    belki bir nehir köpürebilir sesimde
    silinebilir kuraklığın bütün izleri
    upuzun çöller vadileşebilir içimde

    hangi güzelliği özlesem suskunum sana
    yürek boşluğunda bir of kadar suskun
    özlüyorum seni masmavi
    koşuyorum sana bembeyaz
    ve kahroluyorum bir anda kapkara
    ah oluyorum
    of oluyorum
    ve susuyorum
    oysa haykırabilsem
    işık yumağı bir pınar olur soluğum

    hangi türküye uzansam suskunum sana
    ağıt ağıt, özlem özlem suskun
    tut ki vurulmuşum
    aşktan ve kandan bir damla olmuşum
    bir saçlarının rüzgarına
    bir de ağzının kıyılarına konmuşum
    hangi dalga silebilir beni senden
    hangi kasırga koparabilir
    ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum
    coşkuların her şahlanışında
    sana deprem deprem susmuşum
    ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum

    yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası
    sözlerinde baskı yasası yeter
    hangi kavgayı özlesem suskunum sana
    zafer sabahlarında gece kadar
    bayram sabahlarında yas kadar suskun
    böyle güzelliklere de
    böyle suskunluklara da lanet olsun
    al bu suskunluğumu al artık
    al ki
    bütün gürültüler kahrolsun

    adnan yücel
    ···
  18. 18.
    0
    tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
    bütün iş tahirle zühre olabilmekte
    yani yürekte.

    meselâ bir barikatta dövüşerek
    meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
    meselâ denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?
    yani tahiri zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    tahir ne kaybederdi tahirliğinden?

    tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
    ···
  19. 19.
    0
    işler atom reaktörleri işler
    yapma aylar doğar güneş doğarken
    ve güneş doğarken çöp kamyonları
    ölüleri toplar kaldırımlardan
    işsiz ölüleri aç ölüleri

    işler atom reaktörleri işler
    yapma aylar geçer güneş doğarken
    ve güneş doğarken köylü aile
    erkek kadın eşek ve karasaban
    saban koşulu eşekle kadın
    toprağı sürerler toprak bir avuç

    işler atom reaktörleri işler
    yapma aylar geçer güneş doğarken
    ve güneş doğarken ölür bir çocuk
    ölür bir japon çocuğu hiroşima'da
    on iki yaşında ve numaralı
    ve ne boğmacadan ne menenjitten
    ölür bin dokuzyüz elli sekiz de
    ölür bir japon çocuğu hiroşima'da
    dokuzyüz kırkbeş te doğduğu için

    işler atom reaktörleri işler
    yapma aylar geçer güneş doğarken
    ve güneş doğarken tombul bir adam
    yatağından çıkar dalgın giyinir
    'bugün kimi kime gammazlamalı,
    amirin gözüne nasıl girmeli'

    işler atom reaktörleri işler
    yapma aylar geçer güneş doğarken
    ve güneş doğarken zenci şoförü
    ağaca asarlar yol kıyısında
    gazyağına bulayarak yakarlar
    sonra kimi kahve içmeye gider
    kimi saç tıraşı olur berberde
    kimi dükkanını açar erkenden
    kimi genç kızını öper alnından

    işler atom reaktörleri işler
    yapma aylar geçer güneş doğarken
    ve güneş doğarken mahpus kadını
    kolları masaya bağlı sırtüstü
    çıplak memeleri al kan içinde
    sorguya çekilir bir bodrumda
    sorguya çekenler cigara içer
    biri yirmisinde altmışlık biri
    gömlekleri terli kollar sıvalı
    ve kum torbaları elektrodlar

    işler atom reaktörleri işler
    yapma aylar geçer güneş doğarken
    ve güneş doğarken gülyaprağına
    uçak alanından sessiz pilotlar
    'h' bombası yükler tepkililere
    ve güneş doğarken güneş doğarken
    otomatik silahlarla biçilir üniversitelilerle işçiler
    akasya ağaçları bulvarın
    pencereler balkondaki saksılar
    ve güneş doğarken devlet adamı
    konağına döner bir ziyafetten
    ve güneş doğarken kuşlar ötüşür
    ve güneş doğarken güneş doğarken
    genç bir ana bebesini emzirir

    işler atom reaktörleri işler
    yapma aylar geçer güneş doğarken
    ve güneş doğarken ben bir geceyi
    bir uzun geceyi gene uykusuz
    ağrılar içinde geçirmişimdir
    düşünmüşümdür hasretliği ölümü
    seni memleketi düşünmüşümdür
    seni memleketi dünyamızı.

    işler atom reaktörleri işler
    yapma aylar geçer güneş doğarken
    ve güneş doğarken hiç umut yok mu
    umut umut umut...
    umut insanda.

    nazim hikmet
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    0
    dünyadan, memleketinden, insandan
    umudum kegib değil diye
    i̇pe çekilmeyip de
    atılırsan içeriye,
    yatarsan on yıl, on beş yıl
    daha da yatacağından başka, '
    sallansaydım ipin ucunda
    bir bayrak gibi keşke''
    demiyeceksin,
    yaşamakta ayak direyeceksin.
    belki bahtiyarlık değildir artık,
    boynunun borcudur fakat,
    düşmana inat
    bir gün fazla yaşamak.
    i̇çerde bir tarafınla yapayalnız kalabilirsin,
    kuyunun dibindeki taş gibi.
    fakat öbür tarafın
    dünyanın kalabalığına
    öylesine karışmalı ki,
    sen ürpermelisin içerde,
    dışarda kırk günlük yerde yaprak kımıldasa.
    i̇çerde mektup beklemek,
    yanık türküler söylemek bir de,
    bir de gözünü tavena dikip sabahlamak
    tatlıdır ama tehlikelidir.
    tıraştan tıraşa yüzüne bak,
    unut yaşını
    koru kendini bitten,
    bir de bahar akşamlarından;
    bir de ekmeği
    son lokmasına dek yemeği,
    bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman.
    bir de kimbilir,
    bir de kimbilir,
    sevdiğin kadın sevmez olur,
    ufak bir iş deme,
    yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir,
    i̇çerdeki adama.
    i̇çerde gülü, bahçeyi düşünmek fena,
    dağları, deryaları düşünmek iyi.
    durup dinlenmeden yazmayı,
    bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana,
    bir de ayna dökmeyi.
    yani içerde onyıl, on beş yıl,
    daha da fazla hatta
    geçirilmez değil,
    geçirilir,
    kararmasın yeter ki
    sol memenin altındaki cev
    ···