+5
19. yüzyıl...
Padişah, Sünbülzade Vehbi Efendi'yi çağırır ve ondan kendisine bir şiir yazmasını ister. Fakat öyle bir şiir olmalıdır ki ilk mısrada padişah çok sinirlenmeli, ikinci mısrayı okuduğunda Vehbi'yi ödüllendirmeli. Ve başlar Vehbi Reyis şiirine:
Azm-ü hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-ü can..
Lal-ı şarab içirem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahşan..
Eğil eğil sokayım,iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kahkülüne nevcivan..
Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan..
Salınarak giderken arkandan ben sokam,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman..
Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyandan çizmeyi, olasın yola revan..
Öyle bir sokayım ki,kalmasın dışarda hiç,
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan..
Eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
Yeterki sen kulundan lokum iste her zaman..
Herkeze vermektesin, birde bana versene
Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman..
Sen her zaman gelesin,ben Vehbi'ye veresin,
Esselamun aleyküm ve aleykümüsselam...
Edit: Hırsız diyen andaval panpalarım, şiiri ben yazmadım fakat açıklama tamamen kendi ağzımdan. Napayım amk daha. Açıklamanın birebir aynısını bulun bu başlığı silecem