+8
-3
sabahın 10'unda sınavım vardı ve gece hiç uyumamıştım. tabii ki sınava hazırlandığım sırada yoğun şekilde abur cubur tüketmiş, sigara içmiş, bunların üstüne zaman
kaybetmemek için bir kez bile tuvalet ihtiyacımı gidermemiştim. bu yaptıklarımın benim en büyük travmamı yaşamama neden olacak şeyler olduğunu nereden bilebilirdim ki?
minibüse bindim ve hareket etmesini beklemeye başladığım an değişimin farkındaydım. züt deliğim ve iç sol yanında bir hareketlenme, tatlı bir kaşıntı vardı. korkudan
titremeye ve terlemeye başladım. çünkü bu yanma hissini tanıyordum, bu karnımdaki hiç geçmeyecekmiş gibi kıvrılan acıyı tanıyordum bu ishaldi. lanet olası çiş misali takumsu
sıvımsı tak, bağırsaklarımda greve çıkmıştı adeta.
şimdi ne yapacaktım? yıllardır minibüslerde, otobüslerde, trenlerde hatta uçaklarda başıma gelen bir sürü beladan alnımın akıyla sıyrılmıştım fakat bu seferki farklıydı. bu
sefer mecaz anlamıyla da gerçek anlamıyla da 'sıçmıştım'...
acil durum beyin aktivitesi artışı özelliğimi devreye sokmam lazımdı. saniyeler içinde kuantum fiziğinden genetik bilimine, isa'nın sakalından musa'nın asasına kadar her
şeyi düşündüm hesapladım ve ayrıntıları inceledim. yapmam gereken bir tek mantıklı hareket vardı; kaza süsü vermek...
ama ben kaza süsü veremezdim. genç ve dışarıdan bakıldığında gayet sağlıklı bir görüntüsü olan biriydim. nasıl olur da kazayla 3 kilo sıçızladığıma inandırabilirdim ki? ama
önümdeki koltukta oturan şişman teyze için aynı şeyler geçerli değildi. kurbanımı seçmiştim, aksiyon zamanı gelmişti...
elimdeki 12 lira 90 kuruşluk defteri zütümün altına koydum. en arka koltukta yalnız başıma oturuyordum, 31 çeksem kimsenin haberi olmazdı. pantolonumu sıyırdım. deftere
sıçıp, teyzenin ensesinden aşağıya boşaltacaktım. 'ensesine kadar sıçmış' derler hani. atalar yalan söylemez. ama bir sorun vardı, osurmadan sıçmak? hem de ishalken?
tanrım bu zor olacaktı.
bildiğim tüm budizm bilgilerini gözden geçirdim, uhrevi bütün dinlerin ritüellerini tekrar ettim, odaklandım, fokuslandım artık ne derseniz, takum ben, ben takum olduk, o
an o mucizevi delikten süzülerek çıkan yalnızca o değildi, benim ta kendimdi. o kadar odaklanmıştım ki koltuk altı kokum osuruk gibi kokmaya başladı. ve sıfır osurukla bir
miktar taku deftere döktüm. sonra da teyzenin ensesine, fakat kıyafetinin üstünden. çünkü bu takun geldiği yerde daha çok vardı ve onlar bitmeden bir kargaşa çıkması
isteyeceğim son şey olurdu...
yarım saat içinde teyze bi tak çuvalı haline gelmişti, ben ise dünyanın en mutlu insanıydım. bağırış çağırışlar yankılanırken minibüsten aşağı indim. ve bomboş bıraktığım
sınav kağıdım ile makatımı temizledim...
○zet falan yok okuyun az amk