1. 26.
    0
    ···
  2. 27.
    0
    ilginç birşeye benziyor lan.
    ···
  3. 28.
    0
    4 gündür ne gib yiyon amk yazsana
    ···
  4. 29.
    0
    akşam olmuştu artık beyaz pelerinin altından istanbulu turluyordu

    güneş batmış ay daha çıkmamıştı, demek ki yolunu bulmakta zorluk çekecekti ne de olsu daha gençti

    yolunu güneşte veya sürekli ışık saçan sabit noktalara göre bulabiliyordu beyninde bir pusulası vardı.

    son bir umutla 9.15 vapurunun arkasında kanat çırptı belki karnı doyardı.

    kart ve grileşmiş martılardan fırsat bulamadığı için akşamı aç geçiren martı yeni belirmiş

    kuzey yıldızının sağına doğru uçtu sinirinden midir bilinmez fakat küçük bir kuştan çıkabilecek en yüzsek sesten fazlasını çıkartarak ilerliyordu

    marmara hotelinin çatısında ölmüş böcek ölülerini görünce morali yerine geldi

    küçük midesini dolduracak kadar aldı ve ışıklarla dolu sokağın üstünde uçmaya başladı
    ···
  5. 30.
    0
    aşağıda ilginç birşeyler vardı bir sürü yürüyen dört ayaklı veya iki elinin üstünde yürüyen iki bacaklı ya da her nasıl görüyorsu

    tek bir yöne akın ediyordu. hareketleri hiç zekice değildi martıya göre, martı aşağıdaki insanları arkasındaki uçan arıyı ve tepesinden

    geçen uaçağı aynı anda gördüp içgüdüsel olarak sezebildiği için insanları küçümsemesi doğaldı.

    sonra bir taraflardan esen rüzgar gagasına taze bakıl kokusu getirmişti o yöne yöneldi

    martı alçaktan uçuyordu..
    ···
  6. 31.
    0
    rezerve.
    ···
  7. 32.
    0
    okuyom lan
    ···
  8. 33.
    0
    martının güdülerini bakılık koksundan daha güçlü birşeyler karıştırmıştı.

    o balıklara zütmek istiyordu ama onun istediği olmazdı o düşünemezdi

    sadece içgüdülerinin yönlendirmesiyle yaşardı ve aşağıda bir apartmanın merdivenlerinde oturmuş

    belirli aralıklarla duman çıkartan dört elliye yanaştı.

    martı küfür ediyordu tüm gücüyle ötüyordu, aşağıdaki her ne ise ondan farklı frekansta dalgalar yayılıyordu

    hayvanların depremi önceden hissedip ses çıkartmasıyla aynı şeydi bu

    martı bir felakete bakıyordu önceden hissetmişti belki ayar öncesinden biliyordu o felaketi

    yalnız beyninde şu an baskın hale gelmişti ve bu onu rahatsız ediyordu.

    aşağıda oturan sigara içen bir liseliden başkası değildi fakat martının tek korktuğu

    nereye göç edeceği, ya besin alamazsa, ya neslini devam ettiremezse, ya diğer kuş filolarıyla bağı koparsa gibi şeylerdi.

    felaketi ilk şahıstan izlemek adına karşıdaki diğer apartmanın doğalgaz kutusuna tünedi. tabi onun felaket anlayışı daha farklıydı

    karşısındaki garip yaratığın birşeylere iç geçirmesi bile liseliden dallgalar yayıp martıya felaket sinyalleri olarak geliyordu.
    ···
  9. 34.
    0
    liseli farketmeden dakilarca soğuk mermere okutrmuştu bağırsaklarında artık ağrılar hisseti ve ayaklandı

    çok sıkılmıştı. işte hayatının özetiydi sözde maceraya doğru yürüyordu, hayatı değişecekti belki ama o bi an sıkılmıştı.

    zaten gerçekçi olarak yapacak birşeyi yoktu ne klüplere girip istediği kızı gibebilirdi ne de gtadaki carl jonson gibi binlikler yapabilirdi.

    kalktığı yerden yürüdü sarı, titreyen belediye ışığının altında biraz yürüdü.

    sokak garipti bir bahçeye giri var gibiydi ama orası duvard, çöpler vardı, dükkanların günlük atıkları

    aradan patika oluşturmuştu fakat o sakak çıkmaz sokaktı.

    martının da oraya gelmesinin tek sebebi amaç bir liseli değildi herhalde bu onun navigatör gibi çalışan üst düzey zeki beynine hakaretti adeta

    martı çöpler için de gelmişti belki liselinin kemiğinden müz kabuğu gibi soyulacak olan taze etlerin kokusuna gelmişti

    bunların hiçbirini bilemeyecek kadar içgüsel olan kuş olduğu yerden liseliyi tapip ediyordu onun kör noktadaki hareketlerini adeta ezbere biliyordu
    ···
  10. 35.
    0
    liseli "dıbınakoduğumun sokağaa biyere çıksan şaşardıım" nidaları eşliğinde geldiği yöne döndü

    "giberim böyle işi okulu da taksimini de zütüm dondu"

    bu nidalar birleşip liselinin en acı ağıtı olacaktı kendi ağıtını kendi yazmıştı.

    sadece bir kaç dadika daha menepozlu kadınlar gibi söylenebilirdi
    ···
  11. 36.
    0
    rusyada bir insanın sebepsiz yere hapse atılmasını dünyaca bilinen birşeydi.

    haklar devletin verdiği kadar. birinin ölmesi pek yankı ve sorgu çıkartmaz, hele bir fahişenin ölmesi, devlet buna kar olarak bile bakardı

    ama bunu yapacak olan devlet değil, çatışmaların sinirinin atmak isteyen bir avuç parasız askerdi. liderleri kadınınkinden daha sert aksanlarıyla ""bakın burada bir kedi buldumm. üstelik sahipsizz ahhha""

    ""ona biraz süt vermemiz sanırım sorun olmazzz"" bakarsın merhametimize karşılık o da bize süt verir"" diye kaykırarak kadına doğru yürüdü çocuk adamı kocaman bozlarıyla bir kennara atıp kadının

    ucuz ama işlemeli blüzünü yırttı ve göğüzlerini tokatlamaya başladı "" çocuk nefes almaya başlayabildikten sonra annesine tecavüz edecek olan askerlere saldırdı. bu girişimi mahsum suratına bir kaleşnikov yiyene kadar sürdü.

    bir terslik vardı kadın bağırmıyordu sadece canı yandığında refleks olarak ses çıkartıyodu. bu askerleri kızdırdı ""hey birinin bu kediciğe hayat vermesi lazım hadi şunu biraz canlandıralım"" cülmesini bitirir bitirmez

    kadının elbisesini tamamen parçaladılar ve kediciğe hayar vardiler. kadın ilk defa çığlık attı

    iki tane rus askeri rusyaya girmişti fakat ana kapıdan değil. arka kapıdan. bir süre sonra kadın direnmeyi aklına getirsede artık çok geçti 4 tane bizon yavrusu bir kadına tecavüz ediyordu

    askerler sapık değildi sadece cinsel ihtiyaçlarını azıcık şiddetle yerine getiriyorlardı. çocuğun büyüyünce yapıcakları arasında bu bir hiçti.

    dönt asker bir sana eserini adeta bozuyordu. monalizaya işiyorlardı, pisa kulesini yıkıyorlardı, yunan tapınaklarının kolanlarını çalıyorlardı. bir süre sonra kadın acıdan veay zevkten bayılmıştı

    askerler işilerini bitirdikten sonra kadının kafasına sıkıp evden çıktılar. yaptıklarının eseri ve kanıtı baygın yatan küçük çocuktu onu unutmadılar. bilerek bıraktılar. böylece çocuk devlete başının kaldıramazdı.
    ···
  12. 37.
    0
    çocuk adamın hayatı sınırdan sınıra, ülkeden ülkeye gezerek geçti. kötülüğün her türlüsün görmüştü, yanında çalıştığı adamlar ya silah kaçakçısı ya uyuşturucu baronu ya da azılı katillerdi

    gençliği pas hakkını kullanarak geçen ve 12 yaşlarında adam öldürebilen, gücü yettiğince tecavüz edebilen birisi nasıl büşümüşse o da öyle büyümüştü ve kader onu normal insanların görmediği

    kötülüklerin mimarlarından biri olarak atamıştı hayata.

    o kadar badireler atlatmış, yaralanmış hapse girmiş tecavüzün en şekillisine uğramış o adam, kimlerin kızıı kaçırmıştı kimbilir hangi çocukları zengin devlet adamlarına satmıştı kimbilir, kaç çocuğu işkenceyle öldürüp vidyosunu çekmişti

    kendi bile saymamışta ama ne olduysa o adamşu an taksimde bir çıkmaz sokağın öndü durmuş yeni oyuncağına bakıyordu.
    ···
  13. 38.
    0
    çocuk ite kaka tekneye bindirildi ve hemencecik altta bir karaya tıkıldı. liseli için artık şaka, şans, bu kadar olmaz, bu, ne, nasıl yumurtalar, am, okul, kitap, uç... hepsi kaybolmuştu. sadece altına sıçacak kadar korkuyordu.

    midesi dolu olsa muhtemelen onu da yapacaktı.

    artık final çırpınışlarından yorgun düşünce gardlardan yapalı olan liselinin çenesine sağlam bir yumruk oturttu ve herkes için bir süreliğine huzurlu dakikalar başladı.

    geminin güvertesinde çaycı tekneni kaptanıyla konuşurken vukmir de etrafa bakıyordu. arkasından çaycı geldi "ne bekliyoruz ulan hadi gidelim rtık ya polis çağırırlarsa"

    cümle bitmeden ""kapat çeneni"" cevabını alan geri kaptanın yanına döndü.

    vukmir zekiydi. hala onu izleyen meraklı gözler varken kaçar gibi oradan ayrılamazdı.

    tekne zaten çok dikkat çekiciydi, tam bir zengin işi güvertede jakuzi olan iki yelken direkli, kiril alfabesine benzetilmiş latince harflerle

    mahşerin kapısı yazılı bir tekne.

    etraf biraz daha sakindi enazından kimse gemiyi gösterip bir az önce olan ufak olaydan bahsetmiyordu. yandaki sıralanmış teknelir çoğu boştu zaten.

    hepsi çırağan sarayındaki monacolu iş addıbının ikinci düğünü için gelmişti.

    gardlar güverteye çıkıp vukmir ile bir kaç kelime konuştular ardından vukmir kaptının yanına giderek talimat verdi. gemi yavaşça güneye doğru yol aldı.
    ···
  14. 39.
    0
    gri ahşaba benzer duvarları olan rahat bir kamaradaydı liseli. sanki artık olanları kabulleniş gibi küçük yuvarlak camdan

    istanbul akşdıbını seyrediyordu. tabiki tarifeli vapur ve motorların gitmediği bir rotadan gidiyorlardı manzara biraz daha farklı geldi liseliye.

    biraz sakinleşip olanları düşündü.

    bu maceraya başlamak için indiği son durak olan iskeleden itibaren, vapur, otobüs, taksim, sigarasını yakması, ettiği küfürler

    ufak ufak gözünün önünde tekrar canlanıyordu. liseli adamların ne oldğunu bilmiyordu fakat enazından nereye gittikleri hakkında fikir yürütüyordu. onu kaçırıyorlar, kuzeye biryere olmalı

    adamlar rusçaya benzer sert bir dil kullanıyorlardı, o zaman karadenize dönmeleri gerekiyordu. bu sonuca vardığında gemi marmara denizine girmişti bile.

    liseli yataktan doğrulup kamaraya bir göz attı, ufak bir tuvalet vardı. girdi, musluk aynasının üstündeki küçük ışığı açtı kendine baktı.

    taku yemişti. tecavüze uğramış gibiydi. ama o daha çok kendini sınavdan çıkmış gibi niteledi. onun için ikisi arasından pek fark yoktu zaten.

    yukarıda ise çaycı ve kaptan dışında kimse konuşmuyor ve gemi yavaş yavaş denizde yol alıyordu.
    ···
  15. 40.
    0
    quit quit quit
    ···
  16. 41.
    0
    karalar yok olmuş ve ay denizi cömertçe aydınlatıyordu. vukmir her ne kadar ortamlara girip çıkmada uzman olsa da sessiz bir tipti.

    sessizliğiyle vakit geçireceği yere geminin kıçına yürüdü.

    sonra elini cebine attı ve herzaman içtiği sigarasına çıkarttı sonra aklına liselinin arabada boğuşma esnasında düşürdüğü

    sigarayı hatırladı ve onu yakmaya karar verdi.

    elini öteki cebine daldırıp mavi kutuyu çıkarttı ve eline bir tanesini aldı.

    yorucu, stresli birgünün ardında rahatlamak için yakılan sigara ve o ilk nefes.

    vukmir küfür ederek sigarayı denize fırlattı, tabi onun içtiği özel tütün onun zevk çitasını hayli yüksetmişti zaman içinde.

    gidip bir market sigarası onu tatmin etmezdi. ağzının tadını bozmadan kendi sigarasından birtane yaktı, ilk fırtını yaklaşık

    5 6 saniye içine çekti ve sakince giden gemi gebe vukmir de kendini dalga seslerinin muhabbetine bırakmıştı.
    ···
  17. 42.
    0
    vukmirin mahtaba karşı huzurlu dakikalar çaycının gelmesiyle bitti.

    içinden "keşki oğlanı köte yapıcağıma şu göbekli çirkin huur çocuğunu bilim adamlarına satsam.

    belki ayık yaptıkları amelyatlarda bu gerzeğin beyni olmadığını görürler ve ona bir tane takarlar... "

    çaycı tüm stresiyle "şimdi napçaz haa. ben sana demedim mi olmaz olmaz die, peşimize düşecekler peşimize.

    benim dükkanım var çoluğum çocuğum var ne gibime bulaştım ki sana ben. hiç aramayacaktım seni.."

    çaycıyla vukmirin yolları kısa süre önce bir kerhane önünde kesişmişti rus adam onun oğlanlara olan düşünlüğünü bildiğinden onu kullanabileceğini düşündü ve onunla o özel sigarasını ona ikram ederek tanışmıştı.
    ···
  18. 43.
    0
    adam sadece konuşuyor ve vukmirin sabrını damla damla taşırıyordu

    vukmir adamın yüzüne bakıp hala hayaller kuruyordu ""... bu şişko bini kimse almaz ama çocukları yarayabilir

    hatta onlarla bir aile filmi bile çekerdim... bu huur çocuğu için çok masraflı olur. en iyisi

    kızını kaçırmak. hatta onu taksimdeki iş arkadaşlarına bedavaya gibtiririm. sonra da kızını çıplak ve kanlı biçimde dükkanının öne atardım. ama bu huur çocuğu çıpık kıza dükkanın önünün kapatma diye bağrır.

    aman tanrım.. bi dakika ben tanrıya inanmam ki.. bu şişko bin aklımı çok konuşuyor... "

    çaycı en sonunda elini vukmirin omuzlarına zütürdü ve ateşli konuşmasını sürdürdü "... senin ben amna koyim evim var benim, ne gibime bindirdin teknene senin ben babanı zütünden gibim. ""
    ···
  19. 44.
    0
    çaycı ateşli ateşli konuşurken birden öksürmeye başladı ağzından bir kaç damla kan döküldü.

    tıpkı vukmirin taşan sabrı gibi o da denize karışıp dalgalarla haşır neşir oluyordu.

    sonra ikisi bir kaç saniye birbirlerine baktı ve vukmir elini ikisinin göz hizasına kaldırıp adamın bağırsaklarının uçundan koparttığı

    kanlı testislerini gösterdi öteki eliylede sarkan mesaneyi sıkarap patlattı.

    ortalık bir an çok çok kötü koktu kan, sidik, şişko adamın yağları..

    bir bıçak ustası için bir adamın karnını kesip bağırsaklarını çıkartmak rus mafyasına klişe birşeydi

    çok zalimceyde ama bu adam korkudan ne olduğunu farketmemişti bile.

    vukmir onu denize itip elinde kalan diğer iç organları bir kenraya bıraktı ve ve gardlarını çağırdı.
    ···
  20. 45.
    0
    up up up
    ···