/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +12 -3
    uyarı: hikayede bahsedilecek olan osmanlı devleti, ütopik bir evrendeki ütopik bir devlettir. tarihteki osmanlı imparatorluğuyla ve şahsiyetleriyle hiçbir alakası yoktur. okuyunca "osmanlı böyle değildi" diye havlamayın. tarih kitabı yazmıyorum burada.

    ---

    padişahın en büyük 4 oğlu Mehmet, Hurşid, Ebubekir ve Süleyman, küçüklüklerinden beri birbirlerinden hiç ayrılmamışlar. sürekli sarayda eğitim almışlar. aralarında en küçük olan Süleyman ve en büyükleri Mehmet, aynı anneden doğmalarmış. Ebubekir ve Hurşid'in anaları farklı farklıymış. yani aralarında tam anlamıyla kardeş olanlar sadece Mehmet ve Süleyman'mış. 6 tane erkek kardeşleri daha varmış ama onlar kılıç kuşanacak yaşta değillermiş.

    Mehmet, kendi anasından doğan Süleyman'ı çok severmiş. zamanı gelince, onunla birbirlerini öldürmek zorunda kalacaklarını düşündükçe üzülürmüş. Mehmet; güreşte, at binmekte, kılıç kullanmakta, ok atmakta kardeşlerinden üstünmüş ama onu her alanda en fazla zorlayan en küçükleri Süleyman'mış. diğer ikisi hiç çevik değilmiş. Süleyman, onlardan küçük olmasına rağmen Ebubekir'i de Hurşid'i de zorlanmadan alt edermiş.

    ...
    ···
  2. 2.
    +2 -1
    ...

    Hurşid, çok kurnazmış. her işinde kendisini düşünürmüş. kardeşlerini çok sevse de bir gün onları öldürmesi gerektiğini o da biliyormuş. Mehmet ve Süleyman'ın cengaverliklerinden ötürü, paşalardan ve askerlerden destek göreceklerini tahmin ediyormuş. kendisinin savaş sanatlarına yeteneği yokmuş. tek çare zekasıyla farkı kapatmakmış. durmadan kitaplar okuyormuş. onu yetiştiren lalasının da bu yönde telkinleri oluyormuş. zaten Hurşid de durumun farkındaymış. onun sancağa gönderilmesine 2 sene varmış. abisi Mehmet'in ise şu sıralar sancağa gönderileceği konuşuluyormuş. Hurşid, bir an önce plan yapmalıymış. eğer abisi vali olarak başarı elde ederse artık hiç şansı kalmazmış. hem kahraman hem cengaver birisiyle baş edemezmiş. lalasıyla beraber, bütün sancaklara casuslar yollamışlar. hem oralarda görev alıp yükselmelerini hem de bazı paşaları yanlarına çekmeye çalışmalarını emretmişler. casuslar, son derece donanımlıymış. tabi, yeterince yemleyemezlerse taraf değiştirebilirlermiş. bu yüzden başka planlara da ihtiyaçları varmış. ard arda hamleler yaparlarsa dikkat çekeceklerini düşünüp Mehmet'in vali atanmasına kadar beklemeye karar vermişler.

    ...
    ···
  3. 3.
    +2 -1
    ...

    Ebubekir, en gamsız olanlarıymış. onun ne Hurşid gibi zekası varmış, ne de diğerleri gibi cengaverliği. babası ölünce avrupaya kaçmayı planlıyormuş. hatta babasının ölümünü beklemeden, eline geçen ilk fırsatta kaçacakmış. sürekli babasına, italyada eğitim almak istediğini söylüyormuş. babası onda pek gelecek görmediği için oğlunu kırmadan reddediyormuş, "zaten ben ölünce seni hacamat edecekler. okumakla falan uğraşma, hayatın tadını çıkar" diye geçiriyormuş içinden. tabi oğluna söylememiş bunları. Ebubekir, kardeşlerini pek sevmezmiş ama diğerleri gibi değilmiş. onları öldürmeyi aklından geçirmezmiş. padişahlık, devlet falan umurunda değilmiş. onların kendisine acımayacaklarını biliyormuş. yine de kardeşlerine kin duymuyormuş. hepsine karşı kayıtsızmış. hatta dünyadaki her şeye karşı kayıtsızmış, tek bir şey hariç: kızlar. bütün gün kız peşinde koşuyormuş. saraydaki şehzadelerin, köle hizmetçi kızlarla takılmaları, artık bir gelenek gibiymiş ama çoğu şehzade, tek bir kızla yetinirmiş. Ebubekir, öyle değilmiş. saraydaki bütün hizmetçi kızları elden geçirmiş. sadece kardeşlerinin takıldığını bildiği kızlara yanaşmıyormuş. Ebubekir'in sürekli kız peşinde koştuğunu bilen kardeşleri, ona "Deyyus Bekir" diye lakap bile takmışlar.

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      Bre deyyus
      ···
  4. 4.
    +1 -1
    ...

    saraydaki hizmetçi kızlar artık Bekir'i tatmin edemiyorlarmış. Bekir'in aklı haremdeymiş. oradaki cariyelerin bunlardan çok daha güzel olduklarının methini duyuyormuş hep. hareme dadandığını, babası öğrenirse onu cezalandırırmış. bu yüzden korkuyormuş ama artık hiçbir kızdan tat alamadığı için canına tak etmiş. gözünü karartıp harem ağasıyla görüşmüş. cariyelerden birini ona getirmesini istemiş. cariyelerin haremden çıkmaları yasakmış. harem ağası riske girmek istemiyormuş ama bir yandan da "eskaza bu vitaminsiz ileride tahta geçerse kellemden de olabilirim" diye içinden geçiriyormuş. Bekir ısrar edince, karşı gelememiş. Bekir, artık her gün farklı bir cariyeyle gününü gün etmeye başlamış. haremdeki cariyelerin cinsel hayatları yokmuş. aralarından pek azı padişahın yatağına girebiliyormuş. padişahın ailesindeki kadınlara ve padişaha hizmetle görevlilermiş. padişah dışında gördükleri tek erkek de hadımlı harem ağasıymış. durum bu olunca Bekir'in koynuna girmek onlara hayat vermiş. Bekir'le takılan her cariye, bütün maharetlerini sergiliyormuş. Bekir, hayatından tekrar zevk almaya başlamış. hem de ne zevk. kısa zaman içinde Bekir, "padişah olsam, dünyada cenneti yaşarım" diye düşünmeye başlamış.

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      Vay amk bekiri biz hala os1
      ···
  5. 5.
    -1
    ...

    Hurşid, Bekir'in hareme dadandığını öğrenmiş. Bekir'i tehdit olarak görmediği için onun hakkında hiçbir planı yokmuş ama plan hazır şekilde kucağına düşünce fırsatı tepmemiş. olayı babasına gammazlamış. babası Bekir'e falaka cezası vermiş. Hurşid, daha ağır şeyler bekliyormuş ama yine de memnunmuş. Bekir'in gözden düşmesi bile yeterliymiş, Hurşid için. Bekir'in ayaklarının şişi 2 hafta inmemiş. kendisini gammazlayanın Hurşid olduğunu da öğrenmiş. artık kardeşlerine karşı nefret besliyormuş. onları öldürüp tahta kendisi geçmek istiyormuş. fakat nasıl yapacağı hakkında en ufak bir fikri yokmuş. falaka olayının yaşandığı sıralarda, abileri Mehmet, Trabzon sancağına gönderilmiş. Bekir de artık kızları unutup bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaymış. aklına tek şey gelmiş. babasından, onu bir sancağa vali atamasını istemiş. babası, "Hurşid'in de senin de daha ikişer seneniz var. acele etme evlat" demiş. oğluna hala kızgınmış ama moralinin bozulduğunu görünce, "sen italyaya gitmek istemiyor muydun? eğer hala istekliysen benim rızam vardır. gidebilirsin" demiş. Bekir mutlu olmuş. "emredersiniz padişahım" deyip eteğini öpmüş. Hurşid, Bekir'in yurtdışına gideceğini öğrenince, bunun ne anlama geldiğini düşünmeye başlamış. "acaba Bekir'in ne planı var" diye kendi kendine sormaktan, günlerce uykusuz kalmış. diğer iki kardeşinden korkarken, Bekir'in bu beklenmedik hareketi, Hurşid'i huysuzlandırmış.

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      etek giyen padişah
      ···
  6. 6.
    -1
    ...

    Süleyman, Mehmet'in Trabzon sancağına gitmesinden sonra içine kapanmış. hep dindar bir çocukmuş ama son zamanlarda kendini iyice maneviyata vermiş. onun bir sancağa gitmesine daha 4 sene varmış. abilerinin yaptıklarını, uzaktan uzaktan takip ediyormuş. Bekir'in de italyaya gidişiyle, kardeşlerin bağı biraz kopmuş. Hurşid ve Süleyman saraydalarmış ama ikisi de kendi odalarında zaman geçiriyorlarmış. Süleyman, günlerini ibadetle geçiriyormuş, Hurşid de planlar yapmakla meşgulmüş. 1 sene böyle geçtikten sonra ege bölgesinde küçük çaplı bir isyan baş göstermiş. kısa sürede bastırılmış. padişah, valilik görevinde olan paşayı sorumlu tutup kellesini vurdurmuş. Hurşid, bu olaydan sonra kendisinin oraya tayin edileceğini düşünüyormuş. henüz sancağa atanmak için 1 senesi daha varmış ama isyan sonrası halkın güvenebileceği birinin atanması gerektiğini biliyormuş. taht varislerinden birinin oraya gitmesi, en uygunuymuş. bu yüzden Hurşid, çok umutluymuş fakat padişah, bu iş için Süleyman'ı uygun görmüş. Hurşid, geçirdiği şoku haftalarca üzerinden atamamış. o dururken küçük kardeşinin atanması gururunu kırmış. kardeşlerine duyduğu sevgi iyice tükenmiş. artık hem kardeşlerinden hem de babasından nefret ediyormuş. aklında binlerce plan varmış ama nereden başlayacağını bir türlü bulamıyormuş. kafayı yemek üzereymiş. düşüne düşüne kendini bitirdiğini anlayınca icraata koyulmuş. gözünü iyice karartmış. en riskli ve en büyük planını ilk başta uygulayacakmış: padişahı öldürmek.

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      CcC Süleyman Reis CcC
      ···
  7. 7.
    -1
    ...

    lala, sarayda yetkili herkesi tanıyormuş. bu sayede ihanete en yatkın olanları tahmin edebiliyormuş. onları, daha yüksek mevki vaadleriyle kısa zamanda yanlarına çekmişler. padişah, salı günü saray içinde teftişe çıkacakmış. lala, o gün nöbetçi olan askerlerin isimlerini öğrenmiş. pazartesi günü hepsiyle tek tek görüşüp, birer kese altın karşılığında plana dahil etmiş. salı günü padişah teftişini bitirmek üzereyken, dört bir yandan düdük sesleri gelmeye başlamış. ne olduğunu anlamak için herkes etrafına bakınıyormuş. vezirlerden biri "muhafızlar, padişahı koruyun" diye bağırmış. o an askerler kendilerine gelip pahişahın etrafını sarmışlar. kalkanlarıyla siper yapmışlar. görünürde bir şey yokmuş ama düdük sesleri devam ediyormuş. birkaç dakika sonra düdük sesleri kesildiğinde, ardı ardına patlamalar olmuş. sarayın her tarafından dumanlar yükseliyormuş. sığınacak hiçbir yer kalmamış. her yer yanıyormuş. dumandan kaçmak için iyice meydana doğru çıkmışlar. bu sırada muhafız alayının tamamı padişahın olduğu yere gelmiş. onları uzaktan izleyen Hurşid, bundan memnun değilmiş. ayarladıkları nöbetçi askerlerin çoktan gelmeleri gerekiyormuş ama onlar gecikince muhafızlar çoğalmış. şimdi de padişahı zütürüyorlarmış.

    ...
    ···
  8. 8.
    -1
    ...

    Hurşid, nöbetçi askerlerin yaklaştıklarını görmüş. padişahın meydanda kalmasını sağlarsa planı tekrar yoluna koyabilirmiş. etrafına bakınmış. bir yağ lambası görmüş. hemen eline alıp kapağını açmış. yağı ağzına kadar doluymuş. fitilini iyice yağa bulayıp ateşlemiş, kapağını da gevşek bırakmış. son kuvvetiyle üzerlerine fırlatmış. yağ lambası havada bir kuyruklu yıldız gibi süzülmüş. arkasından ateşler döküyormuş. grubun tam üstüne düşmüş ama yağın çoğu yolda döküldüğü için az kişiyi yakabilmiş. yine de dikkatleri dağılmış ve durmuşlar. Hurşid, tam onları durdurduğuna sevinecekmiş ki kolunda bir sıcaklık hissetmiş. yağ lambasını fırlatırken kendisini de yakmış. kolunu çırpmaya başlamış, faydası yokmuş. yanan kolunun üzerine yatmış ama ateş sönmüyormuş. Hurşid'in yanına gelen nöbetçi askerler, ateşi söndürmeye çalışmışlar ama Hurşid, "beni bırakın. saldırıyı başlatın" demiş. askerler, dumanın içinde zorla seçebildikleri grubun üzerine ok yağdırmaya başlamışlar. zaten dikkati incin olan grup, okların geldiğini görünce bir anda dağılmış. muhafızların çoğu, arkalarına bakmadan kaçmışlar ama ortalık cehennem yeri gibiymiş. neredeyse hepsi oldukları yerde dönüp duruyormuş. askerler, okları tükenene kadar saldırmaya devam etmişler ama hiçbir şey görünmüyormuş. zaten sesler de çoktan kesilmiş. bir süre sonra, dumanın etkisiyle herkes bayılmış.

    ...
    ···
  9. 9.
    +1 -1
    ...

    bu olay sırasında diğer yaşananlara gelelim. patlamaları gerçekleştirenler, sarayda yanlarına çektikleri kişilermiş. düdükleri çalanlar da nöbetçi askerlermiş. düdüklerle, operasyonun başlayacağı anı haber vermişler. bu sayede sarayın dört bir yanındaki patlamalar hemen hemen aynı anda olmuş. patlamaların hemen ardından nöbetçi askerler, meydana gidip padişahı öldürmelilermiş ama etraftaki kargaşadan dolayı gecikmişler. yüzlerce insan oradan oraya koşturuyormuş. hizmetçi kızlar, mektepteki talebeler, üst düzey yetkililer, din adamları... kısaca saraydaki herkes şoka girmiş, hepsi deli danalar gibi tepiniyormuş. ahırlardan kaçan atlar da korktuklarından ötürü herkese saldırıyorlarmış. bu kargaşanın ortasında kalan askerler, padişahın olduğu yere çok geç varabilmişler. Hurşid ve lalası, bunu hesap etmediklerinden dolayı, plan biraz aksamış. yine de saldırıyı gerçekleştirebilmişler ama hesap etmedikleri bir şey daha varmış: duman. dumanın etkisiyle Hurşid dahil herkes bayılmış. lala, operasyonun içinde değilmiş. bu sayede güvenli bir yer bulabilmiş ve dumandan etkilenmemiş. bu olaylar yaşanırken; sadece saray tulumbacıları sakin kalmışlar. hemen alevleri söndürmeye koyulmuşlar ama onların da çabaları nafileymiş. daha binaların beşte birini bile söndüremeden su depoları boşalmış. yine de ellerinden geleni yapmaya devam etmişler. binalarda mahsur kalanları çıkarmışlar. saray ahalisini sakinleştirmişler. ulaşabildikleri herkesi, alevleri söndürdükleri kısma zütürmüşler fakat çoğu kişinin hala alevlerin ortasında olduğunu biliyorlarmış. yoğun dumandan dolayı tulumbacılardan da bayılanlar olmuş. ayakta kalanların da enerjileri kısa zamanda tükenmiş. teker teker pes etmişler ve çaresizce alevleri izlemeye koyulmuşlar.

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      Kalemin saglam dostum helal olsun
      ···
    2. 2.
      0
      LALALALALALALLA
      ···
  10. 10.
    -1
    ...

    gece boyunca devam eden yangın, sarayiçini harabeye çevirmiş. binaların çoğu yerle bir olmuş. nihayet sabahın ilk ışıklarında alevler tamamen sönebilmiş. küllerden tüten dumanlar, çiselemeye başlayan yağmurun da etkisiyle iyice cılızlaşmışlar. tulumbacıların önderliğindeki saray ahalisi, sağ kalan var mı diye bakınmaya başlamışlar. hala etrafta gezinen atlar varmış. yangın sırasındaki gibi hırçın değillermiş. onlar da bitkin düşmüşler. her yer insan cesetleriyle doluymuş. arada inleyen insanlara da rastlıyorlarmış. her duydukları inlemeye umutla koşmuşlar ama hayatta kalanların halleri de çok kötüymüş. atların altında kalıp kaburgası kırılanlar, kolunda bacağında yanıklar olanlar ve dumanın etkisinden kurtulamayıp öksürük nöbetleri geçirenler... hepsi de acı içinde inliyorlarmış. ahalidekiler, yaralılara ellerinden gelen yardımı yapmışlar. tulumbacılar, gezinmeye devam etmişler. meydana vardıklarında, padişah ve vezirlerin yerde yattıklarını görmüşler. muhafızların da çoğu oradaymış. hepsinin vücutlarına saplanmış olan okları fark edince korkmuşlar. biraz duraksadıktan sonra, tedirgin bir şekilde onlara doğru yaklaşmaya başlamışlar. her adımlarında etrafı kolaçan ediyorlarmış. birisi tam padişahın cesedine dokunacakmış ki "durun" diye bir ses gelmiş. hepsi sesin geldiği tarafa dönmüş. seslenen kişi, Hurşid'in lalası Remzi Paşa'ymış. arkasında da onlarca asker varmış.

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      Köşedeyim domdom yaz
      ···
    2. 2.
      0
      Hakan muhafız da oradamıymış ?
      ···
  11. 11.
    -1
    ...

    lala, gece boyunca yangının sönmesini beklemiş ama bir türlü sönmüyormuş. sabaha karşı alevlerin zayıflamaya başladığını görünce hemen meydana koşmuş. Hurşid'in yerde yattığını görüp yanına gitmiş. Hurşid'in yanındaki askerler de yarı baygın halde yatıyorlarmış. bir askerin matarasını almış. Hurşid'in yüzüne su çarpmaya başlamış. Hurşid kendine gelmeye başlayınca, lalası koluna girip yerden kaldırmış. onu, kendi saklandığı yere zütürmüş. meydana geri döndüğünde; askerler, yavaş yavaş kendilerine geliyorlarmış. lala, onların da yüzlerine su çarpmış. kısa süre sonra hepsi toparlanmış. hepsi ayaklandıktan sonra bir asker, tulumbacıları farketmiş. Remzi Paşa, onlara doğru koşar adım yaklaşıp, "durun" demiş. sonra tulumbacılara uzaklaşmalarını söylemiş. Remzi Paşa'nın verdiği işaretle, askerler harekete geçmiş. padişahın cesedini sırtlanıp yürümeye başlamışlar. yangından az etkilenen kısıma doğru ilerliyorlarmış. tulumbacılar, şaşkınlıklarını biraz atınca diğer cesetlerle ilgilenmeye başlamışlar. Remzi Paşa ve askerler, sağlam bir bina bulmuşlar. lala, padişahın cesedini bir masaya koymalarını emretmiş. daha sonra bir askere Hurşid'in saklandığı yeri söyleyip, onu bu binaya getirmesini buyurmuş. diğer askerler aracılığıyla da yönetimde görevli olan herkese haber salmış. hayatta kalmış olan divan üyeleri, 10 dakika içinde toplanıp Remzi Paşa'nın bulunduğu salona girmişler. onların hemen ardından Hurşid gelmiş. Hurşid'in geldiğini gören Remzi Paşa ve yanlarına çektiği adamlar, ellerini önlerinde bağlayıp 45 derece eğilmişler. diğerleri şaşkınmış. Hurşid, geçip baş köşeye oturmuş. Remzi Paşa, elini çırpmış. askerler dört koldan tuttukları masa ile salona girmişler. masanın üzerinde yatan padişahı görünce herkes durumu anlamış.

    ...
    ···
    1. 1.
      +1
      Tulumbacılar da mal amk kim napsın savasın ortasında tatlıyı
      ···
      1. 1.
        0
        Kahkaka attım amın evladı hahahaha
        ···
  12. 12.
    -1
    ...

    Hurşid, padişahlığını ilan etmiş ama yeterince destek bulamamış. bu durumun farkında olan lala Remzi Paşa, hemen askerlere ikramiye vermiş. maaşlarına da zam yapmış. bu sayede ordunun desteğini kazanmışlar. fakat padişahın ölüm haberi, kısa sürede bütün anadoluya yayılmış. halk, Hurşid'e karşı öfkeliymiş. Mehmet ve Süleyman, kendi sancaklarının bulunduğu eyaletlerde, beyliklerini ilan etmişler. istanbul da tıpkı anadolu gibi kaynıyormuş ama orduyu yanına çeken Hurşid, istanbul'daki olayları büyümeden bastırabilmiş. elinde sadece trakya ve balkanlar kalmış ama balkanlardan da yunan ve sırpların isyan hazırlığında olduklarının haberleri geliyormuş. tahta çıktığı ilk gün, ufak olan 6 erkek kardeşini boğdurtmuş olan Hurşid, sancaklardaki casuslarına da diğer kardeşlerini öldürmeleri için emir göndermiş ama haftalar geçmesine rağmen onlardan haber çıkmamış. çünkü casusları, Hurşid'e olan güvenlerini kaybetmişler. babasını öldürerek devlet geleneğine karşı geldiği için halkın tepkisine maruz kalan Hurşid'in hükümdarlığının pek uzun sürmeyeceğini düşünüyorlarmış. kendilerini onun için riske atmak istememişler... Mehmet, Trabzon'da kendi beyliğini ilan ettikten sonra bütün doğu anadolu ve karadenizin desteğini almış. batı ve güney anadoludaki halk da Süleyman'ı destekliyormuş. hala ordunun büyük kısmı ve hazinenin gücünü elinde bulunduran Hurşid'e karşı gelmek akıllarına yatmıyormuş. ikisinin de ellerindeki ordu yetersizmiş. osmanlıdaki olayları takip eden iran şahı, Mehmet'e ittifak teklifinde bulunmuş.

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      Bekirden bahset biraz
      ···
  13. 13.
    -1
    ...

    şah ile anlaşan Mehmet, iran ordusunun desteğiyle istanbul'u kuşatmış. haftalar süren kuşatma sonuç vermemiş. bu sırada halk arasında, Mehmet'in şah ile yaptığı anlaşmanın şartları konuşuluyormuş. Mehmet, istanbul'u almaları halinde, doğu anadolunun büyük kısmını irana verecekmiş. bu haber yayılınca, halkın desteğini yavaş yavaş kaybeden Mehmet, kuşatmada da başarılı olamayınca bütün otoritesini yitirmiş. artık anadolunun tamdıbına yakını, küçük kardeşi Süleyman'ın yanındaymış. ayrıca istanbul'u başarıyla savunan Hurşit de yunan ve sırpları tedirgin etmiş. balkanlardaki halk, isyan hazırlıklarına son vermiş. Süleyman, bütün anadolunun desteğini arkasında bulunca bir milis ordusu kurmaya karar vermiş. eli silah tutan herkesi, kadın-erkek ayırt etmeden ayaklandırmış. 2 hafta içinde elinin altında büyük bir ordu oluşmuş. istanbul'u almaktaki tek sorun, surları aşacak toplarının olmamasıymış. surları aşsalar, şehri dakikalar içinde ele geçirecek kadar sayısal üstünlükleri varmış. bu durumun farkında olan Hurşid, en güvendiği adamları şehir çevresine atamış. kapılardaki ve kulelerdeki askerlerin ihanet etmelerini bu sayede engellemek istemiş. aslında bu hareket gereksizmiş. çünkü Süleyman, içeriden adam bulmaya çalışmıyormuş. aklında başka bir plan varmış.

    ...
    ···
  14. 14.
    -1
    ...

    Süleyman, bir izmir ziyareti sırasında limanı teftiş ediyormuş. Süleyman'ı daha önceden de görmüş olan bir adam, onu tanıyıp yanına gelmiş. eteğini öpmüş. "sultanım. izin verin, sizi eğlendirelim" demiş. bu adam bir ticaret gemisinin kaptanıymış. kendisini ve tayfasını eğlendirmesi için bir soytarısı varmış. Süleyman izin verince, soytarı meydana çıkmış. önce üç portakal çevirmiş. sonra amuda kalkıp yürümüş. Süleyman'ın her zaman gördüğü numaralarmış. Süleyman'ın sıkıldığını görünce, başka bir numaraya geçmiş. tayfadan göbekli bir arkadaşını alıp sandalyeye oturtmuş. sessiz bir tiyatroya başlamışlar. soytarı, arkadaşını tıraş etmeye çalışıyormuş ama arkadaşı sürekli kaçıyormuş. usturayı ne taraftan yaklaştırsa, adam ters tarafına doğru çekiliyormuş. Süleyman, iyice sıkılmış ama etrafta toplanan halk eğleniyormuş. bu yüzden durdurmamış gösteriyi. sonra Süleyman'ın dikkatini çeken bir şey olmuş. soytarı, avucunda tuttuğu tozu, arkadaşının suratına doğru üflemiş. sandalyedeki adam, birkaç saniye içinde uyumuş. soytarı, adamın sakalını komik şekillerde kesmiş. etraftakiler kahkahaya boğulmuş. Süleyman, adamın rol yaptığını düşünmüş. soytarı, uyuyan arkadaşının üzerinde türlü şakalar daha yaptıktan sonra, seldıbını verip gösterisini bitirmiş. büyük bir alkış kopmuş. tam Süleyman'ın yanındaki paşalardan biri, bahşiş vermeye gidiyorken; Süleyman, paşanın kolundan tutup durdurmuş. soytarıyı yanına çağırmış. paşayı işaret edip "onu da uyutabilir misin" diye sormuş. "emredersiniz, sultanım" diyen soytarı, elini cebine sokmuş. avucuna aldığı tozu paşanın yüzüne üfürmüş. paşa, olduğu yere yığılmış. Süleyman'ın gülümsediğini gören halk, tekrar alkışlamaya başlamış. Süleyman, "bu tozdan ne kadar üretebilirsin" diye sormuş. soytarı, "emrettiğiniz kadar, sultanım" diye cevaplamış. cevaba memnun olan Süleyman, kaptana yüklü bir ödeme yapıp soytarıyı satın almış.

    ...
    ···
  15. 15.
    0
    ...

    Süleyman'ın istanbul'a giriş planı, birkaç hafta önce karşılaştığı bu soytarının ürettiği uyutan toz üzerineymiş. soytarının, istediği hammaddeleri hemen tedarik etmişler. Süleyman, kendisi istanbul'a gitmeden 1 ay önce, ordunun büyük kısmını surların kuzeyine konuşlandırmış. yerel halkın da desteğini gördüğü için Çanakkale'de boğazı geçtikten sonra, istanbul'a kadar rahatça yol alabilmiş, Süleyman'ın ordusu. bir ay burada kalan ordu, yiyecek sıkıntısı çekmiş ama trakya bölgesindeki halk da Süleyman'ın tahta geçmesini istedikleri için orduya sürekli yiyecek yardımları göndermişler. Süleyman, hala Manisa'da bulunuyormuş. uyutan tozun üretimi tamamlanınca, izmir'den gemilerle yola çıkmışlar. ordunun bu kadar uzun süre hiçbir saldırı yapmadan beklediğini gören Hurşid, büyük tüneller kazdıklarını düşünmüş. bu yüzden, ordunun bulunduğu kuzey tarafa daha çok asker yığmış. artık gördüğü kalabalık, Hurşid'in sinirlerini bozuyormuş... 2 gün süren yolculuğun ardından, gece karanlığında Zeytinburnu'ndan çıkarma yapılmış. yolculuk, Süleyman'ı ve eşliğindeki askerleri yormuş ama işin o gece bitmesi gerekiyormuş. dinlenme fırsatı yokmuş. hemen gemilerdeki mancınıkları, karaya indirmişler. çok sessiz şekilde hareket ediyorlarmış. bir ulak, kuzeye gidip orduya haber vermiş. 2 saat sonra saldırı başlayacakmış.

    ...
    ···
  16. 16.
    +2 -1
    ...

    iki saat içinde, topçu birlikleri haricindeki bütün ordu, çıkarmanın yapıldığı batı cephesine aktarılmış. batıdaki surların önünde, saldırıya hazırlanmışlar. mancınıklar eşit aralıklarla bütün sur boyunca dizilmiş. uyutan tozların bulunduğu bez toplar, her mancınığın başına eşit sayıda dağıtılmış. atışları farkedemesinler diye, topların rengi siyahmış. çapları yarım metreyi buluyormuş. kuzeyde top atışlarının başlamasıyla, onlar da atışa başlamışlar. bez toplar, surlara çarpsa da, içeri düşse de önemli değilmiş. hemen dikiş yerlerinden patlıyormuş ve uyutan tozlar etrafa yayılıyormuş. her atışta ses çıkıyormuş ama kuzeydeki topların gürültüsü onları bastırıyormuş. bez topların hepsini attıktan sonra, kendileri de etkilenmesinler diye, tozun dağılmasını beklemişler. aradan on dakika geçmiş. Süleyman, harekete geçmelerini emretmiş. koşarak surlara yaklaşmışlar. onlarca merdiven, aynı anda surlara dayanmış. çabuk bir şekilde tırmanıyorlarmış. sur üstünde ve kulelerde uyuyan nöbetçi askerler varmış. hiçbirini öldürmemişler. sadece silahlarını almışlar. içeri girenler hemen kapıyı açmışlar. hem surlardan hem de kapıdan büyük bir hızla, içeri girmeye devam etmişler. yarım saatin sonunda, yüz bine yakın milisten oluşan ordu içerideymiş.

    ...
    ···
  17. 17.
    +1
    ...

    Süleyman, kısa bir konuşma yaptıktan sonra, saraya doğru hücum emrini vermiş. ordu, büyük bir gürültüyle harekete geçmiş. yer sarsılmaya başlamış. yüzlerce metre ötedeki evlerin bile camları titriyormuş. istanbullular, uykularından uyanmaya başlamışlar. deprem olduğunu zannetmişler. sonra, sokaktan gelen gürültüyü fark edince, camlara çıkmışlar. Süleyman'ı gören halk, alkış tutmaya başlamış. şu anki padişah Hurşid, her ne kadar istanbul'u iran ordusuna karşı başarıyla savunmuş olsa da, devlet geleneğine karşı gelip imparatorluğu dağılmanın eşiğine getiren de oymuş. bu yüzden Süleyman'ın gelişi, istanbul halkını memnun etmiş. Süleyman, orduyu yavaşlatmış. camlara çıkan istanbulluları selamlamalarını emretmiş. ordu, zafer naraları ve marşlar eşliğinde, halkı selamlayarak saraya doğru ilerliyormuş. yerel halktan da orduya katılanlar varmış. evlerinde silah olarak kullanılabilecek ne varsa, alıp sokağa fırlıyorlarmış.

    Hurşid, Süleyman'ın ordusunun şehre girdiğinin haberini alınca, kuzey surlarında bulunan ordusuna, saraya çekilme emrini vermiş. iki ordu aynı anda sarayönüne gelmişler.

    ...
    ···
    1. 1.
      +1
      Devam pasa
      ···
  18. 18.
    +2
    ...

    Hurşid'in ordusu, hemen saldırı düzeni almış. karşılarında onlardan daha kalabalık bir ordu olduğunu biliyorlarmış. kuşatma sırasında, sürekli bu karşılaşma anını düşünmüşler. kuşatmanın başladığı ilk zamanlar; surların aşılması halinde, hiçbir şanslarının olmayacağını düşünüyorlarmış ama ordunun bu endişeli halini gören paşalar, kuşatma altındaki bir ay boyunca, onları cesaretlendirmeye çalışmışlar. karşılarındaki orduda; ne zırh, ne kalkan, ne de doğru düzgün kılıç varmış. ayrıca askerlerin tamdıbına yakını, silahlandırılmış halktan oluşuyormuş. hiçbiri, gerçek birer asker değilmiş. bu durum, orduya iyice anlatılmış... sarayönünde, saldırı düzenini aldıklarında, kararlı ve sakin bir şekilde emirlerin gelmesini bekliyorlarmış. iki ordu arasında 30 metre kadar bir mesafe varmış ama kimse hamle yapmıyormuş. Süleyman'ın ordusu, sokaklardan sarayönüne doğru akmaya devam ediyormuş. zaten yeterince kalabalık olan milisler, yerel halkın da desteğini alınca inanılmaz bir sayıya ulaşmışlar. Hurşid'in ordusundaki askerler, karşılarındaki ordunun hala toplanmakta olduğunu, yerdeki sarsıntıdan anlıyorlarmış. bir ay boyunca biriktirdikleri cesaret, her geçen dakika, hızla azalıyormuş. yerdeki sarsıntı geçmedikçe, hepsinde endişe ve korku hakim olmaya başlamış. ordunun arasında, silahlarını yere bırakan askerler varmış. çavuşlar, yere düşen kılıç sesi duydukça, oraya doğru koşuyor, silahını bırakan askeri dövmeye başlıyormuş. kılıçlarını bırakan askerlerin çoğu, bunu bilinçsizce yapıyormuş. korkudan akıllarını yitirmek üzerelermiş... yerdeki sarsıntı bitene kadar, Hurşid'in ordusunda kimsenin elinde kılıç kalmamış.

    ...
    ···
  19. 19.
    +2
    ...

    Hurşid'in ordusundan kıdemli bir asker öne çıkıp, teslim olduklarını bildirmiş. Süleyman, bütün teçhizatlarını bırakmalarını ve geriye çekilip, yüzüstü yere yatmalarını söylemiş. onlar da denilenleri hemen yapmışlar. milisler, ordunun boşalttığı alandaki; zırhları, kalkanları ve kılıçları toplamışlar. Süleyman, yanına aldığı bir grup askerle saraya girmiş. içeride fazla düşman kalmadığını tahmin ediyormuş. nitekim, öyleymiş. buradaki az sayıda asker de teslim olmaya hazırmış. sarayiçinde hiçbir direnişle karşılaşmamışlar. Hurşid'i aramaya koyulmuşlar ama Hurşid saraydan kaçalı çok olmuş. ordusunun teslim olduğunu duyduğu an, gizli bir geçitten sıvışmış. kaçarken, yanında lalası da varmış... Süleyman, kan dökmeden istanbul'u ele geçirdiği için mutluymuş. Süleyman, Hurşid'in bulunamamasına hiç sinirlenmemiş. "elbet onun da icabına bakarız. biz zaferimizin tadını çıkaralım" demiş ve kutlamaların başlamasını emretmiş. istanbul'da günlerce süren eğlenceler tertip etmişler.

    Süleyman'ın zaferi, anadoluda kısa zamanda duyulmuş. abisi Mehmet'in tek destekçisi olan doğu karadenizde bile Süleyman'ın zaferi kutlanmış. Mehmet, tedirginmiş. halkın bu hali Trabzon sancağındaki paşaları da korkutmuş ve aralarında anlaşıp, Mehmet'i tutuklamışlar. istanbul'a bağlılıklarının bir nişanesi olarak, onu kendi elleriyle Süleyman'a zütürmüşler.

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      Vay amk rezz
      ···
  20. 20.
    +1
    ...

    Süleyman, abisi Mehmet'i zindana attırmış. onu böyle kolayca ele geçirmekten memnunmuş ama abisini getiren paşalara sinirlenmiş. her ne kadar işine yarayan bir hareket de olsa, bağlı bulundukları sancak bey'ine ihanet ettikleri için onları cezalandırmış. bütün itibarlarını ellerinden almış ve onları sürgüne göndermiş. paşalar, ödüllendirileceklerini umuyorlarken kendilerini sürgünde bulmuşlar.

    Süleyman, Mehmet'in ölüm emrini vermek konusunda zorlanıyormuş. abisini kahpece bir ölüme mahkum etmeyi, kendine yakıştıramazmış... Mehmet, zindanda iki haftayı devirmiş. sadrazam, bu konuda Süleyman'ı uyarmaya karar vermiş. "Sultanım. abinizin ölümü şarttır. onun hükmü verilmedikçe; halk, ona işkenceler yaptırdığınızı düşünecektir. bu, size olan sadakatlerini kaybetmelerine yol açar". Süleyman da bu durumun bilincindeymiş. "sadrazam efendi. söylediklerinizde son derece haklısınız. ben her şeyin farkındayım fakat abim gibi bir cengaverin, yiğitçe dövüşerek ölmesini isterdim. içinde bulunduğumuz şartlarda, bu pek mümkün görünmüyor".

    ...
    ···