-
1.
+12 -3uyarı: hikayede bahsedilecek olan osmanlı devleti, ütopik bir evrendeki ütopik bir devlettir. tarihteki osmanlı imparatorluğuyla ve şahsiyetleriyle hiçbir alakası yoktur. okuyunca "osmanlı böyle değildi" diye havlamayın. tarih kitabı yazmıyorum burada.
---
padişahın en büyük 4 oğlu Mehmet, Hurşid, Ebubekir ve Süleyman, küçüklüklerinden beri birbirlerinden hiç ayrılmamışlar. sürekli sarayda eğitim almışlar. aralarında en küçük olan Süleyman ve en büyükleri Mehmet, aynı anneden doğmalarmış. Ebubekir ve Hurşid'in anaları farklı farklıymış. yani aralarında tam anlamıyla kardeş olanlar sadece Mehmet ve Süleyman'mış. 6 tane erkek kardeşleri daha varmış ama onlar kılıç kuşanacak yaşta değillermiş.
Mehmet, kendi anasından doğan Süleyman'ı çok severmiş. zamanı gelince, onunla birbirlerini öldürmek zorunda kalacaklarını düşündükçe üzülürmüş. Mehmet; güreşte, at binmekte, kılıç kullanmakta, ok atmakta kardeşlerinden üstünmüş ama onu her alanda en fazla zorlayan en küçükleri Süleyman'mış. diğer ikisi hiç çevik değilmiş. Süleyman, onlardan küçük olmasına rağmen Ebubekir'i de Hurşid'i de zorlanmadan alt edermiş.
... -
2.
+10osmanlı böyle değildi.
hav hav hav. -
3.
+2 -1...
Ebubekir, en gamsız olanlarıymış. onun ne Hurşid gibi zekası varmış, ne de diğerleri gibi cengaverliği. babası ölünce avrupaya kaçmayı planlıyormuş. hatta babasının ölümünü beklemeden, eline geçen ilk fırsatta kaçacakmış. sürekli babasına, italyada eğitim almak istediğini söylüyormuş. babası onda pek gelecek görmediği için oğlunu kırmadan reddediyormuş, "zaten ben ölünce seni hacamat edecekler. okumakla falan uğraşma, hayatın tadını çıkar" diye geçiriyormuş içinden. tabi oğluna söylememiş bunları. Ebubekir, kardeşlerini pek sevmezmiş ama diğerleri gibi değilmiş. onları öldürmeyi aklından geçirmezmiş. padişahlık, devlet falan umurunda değilmiş. onların kendisine acımayacaklarını biliyormuş. yine de kardeşlerine kin duymuyormuş. hepsine karşı kayıtsızmış. hatta dünyadaki her şeye karşı kayıtsızmış, tek bir şey hariç: kızlar. bütün gün kız peşinde koşuyormuş. saraydaki şehzadelerin, köle hizmetçi kızlarla takılmaları, artık bir gelenek gibiymiş ama çoğu şehzade, tek bir kızla yetinirmiş. Ebubekir, öyle değilmiş. saraydaki bütün hizmetçi kızları elden geçirmiş. sadece kardeşlerinin takıldığını bildiği kızlara yanaşmıyormuş. Ebubekir'in sürekli kız peşinde koştuğunu bilen kardeşleri, ona "Deyyus Bekir" diye lakap bile takmışlar.
... -
-
1.
0Bre deyyus
-
1.
-
4.
+2 -1...
iki saat içinde, topçu birlikleri haricindeki bütün ordu, çıkarmanın yapıldığı batı cephesine aktarılmış. batıdaki surların önünde, saldırıya hazırlanmışlar. mancınıklar eşit aralıklarla bütün sur boyunca dizilmiş. uyutan tozların bulunduğu bez toplar, her mancınığın başına eşit sayıda dağıtılmış. atışları farkedemesinler diye, topların rengi siyahmış. çapları yarım metreyi buluyormuş. kuzeyde top atışlarının başlamasıyla, onlar da atışa başlamışlar. bez toplar, surlara çarpsa da, içeri düşse de önemli değilmiş. hemen dikiş yerlerinden patlıyormuş ve uyutan tozlar etrafa yayılıyormuş. her atışta ses çıkıyormuş ama kuzeydeki topların gürültüsü onları bastırıyormuş. bez topların hepsini attıktan sonra, kendileri de etkilenmesinler diye, tozun dağılmasını beklemişler. aradan on dakika geçmiş. Süleyman, harekete geçmelerini emretmiş. koşarak surlara yaklaşmışlar. onlarca merdiven, aynı anda surlara dayanmış. çabuk bir şekilde tırmanıyorlarmış. sur üstünde ve kulelerde uyuyan nöbetçi askerler varmış. hiçbirini öldürmemişler. sadece silahlarını almışlar. içeri girenler hemen kapıyı açmışlar. hem surlardan hem de kapıdan büyük bir hızla, içeri girmeye devam etmişler. yarım saatin sonunda, yüz bine yakın milisten oluşan ordu içerideymiş.
... -
5.
+2 -1...
Hurşid, çok kurnazmış. her işinde kendisini düşünürmüş. kardeşlerini çok sevse de bir gün onları öldürmesi gerektiğini o da biliyormuş. Mehmet ve Süleyman'ın cengaverliklerinden ötürü, paşalardan ve askerlerden destek göreceklerini tahmin ediyormuş. kendisinin savaş sanatlarına yeteneği yokmuş. tek çare zekasıyla farkı kapatmakmış. durmadan kitaplar okuyormuş. onu yetiştiren lalasının da bu yönde telkinleri oluyormuş. zaten Hurşid de durumun farkındaymış. onun sancağa gönderilmesine 2 sene varmış. abisi Mehmet'in ise şu sıralar sancağa gönderileceği konuşuluyormuş. Hurşid, bir an önce plan yapmalıymış. eğer abisi vali olarak başarı elde ederse artık hiç şansı kalmazmış. hem kahraman hem cengaver birisiyle baş edemezmiş. lalasıyla beraber, bütün sancaklara casuslar yollamışlar. hem oralarda görev alıp yükselmelerini hem de bazı paşaları yanlarına çekmeye çalışmalarını emretmişler. casuslar, son derece donanımlıymış. tabi, yeterince yemleyemezlerse taraf değiştirebilirlermiş. bu yüzden başka planlara da ihtiyaçları varmış. ard arda hamleler yaparlarsa dikkat çekeceklerini düşünüp Mehmet'in vali atanmasına kadar beklemeye karar vermişler.
... -
6.
+2...
Hurşid'in ordusundan kıdemli bir asker öne çıkıp, teslim olduklarını bildirmiş. Süleyman, bütün teçhizatlarını bırakmalarını ve geriye çekilip, yüzüstü yere yatmalarını söylemiş. onlar da denilenleri hemen yapmışlar. milisler, ordunun boşalttığı alandaki; zırhları, kalkanları ve kılıçları toplamışlar. Süleyman, yanına aldığı bir grup askerle saraya girmiş. içeride fazla düşman kalmadığını tahmin ediyormuş. nitekim, öyleymiş. buradaki az sayıda asker de teslim olmaya hazırmış. sarayiçinde hiçbir direnişle karşılaşmamışlar. Hurşid'i aramaya koyulmuşlar ama Hurşid saraydan kaçalı çok olmuş. ordusunun teslim olduğunu duyduğu an, gizli bir geçitten sıvışmış. kaçarken, yanında lalası da varmış... Süleyman, kan dökmeden istanbul'u ele geçirdiği için mutluymuş. Süleyman, Hurşid'in bulunamamasına hiç sinirlenmemiş. "elbet onun da icabına bakarız. biz zaferimizin tadını çıkaralım" demiş ve kutlamaların başlamasını emretmiş. istanbul'da günlerce süren eğlenceler tertip etmişler.
Süleyman'ın zaferi, anadoluda kısa zamanda duyulmuş. abisi Mehmet'in tek destekçisi olan doğu karadenizde bile Süleyman'ın zaferi kutlanmış. Mehmet, tedirginmiş. halkın bu hali Trabzon sancağındaki paşaları da korkutmuş ve aralarında anlaşıp, Mehmet'i tutuklamışlar. istanbul'a bağlılıklarının bir nişanesi olarak, onu kendi elleriyle Süleyman'a zütürmüşler.
... -
-
1.
0Vay amk rezz
-
1.
-
7.
+2...
Bekir, adeta hipnotize olmuş bir halde, kızın peşinden gidiyormuş. kızın elini de sımsıkı tutuyormuş. Roma'da olduğu dönemde, birkaç fahişeyle birlikte olmuş ama hiçbiri bu kız kadar genç ve güzel değilmiş. Osmanlı'dan ayrıldığından beri ilk defa böyle bir kız ile fiziksel temas kuruyormuş. barın arka sokağında bulunan bir eve girmişler. kız, eve girer girmez, üstündeki tek parçalık uzun elbiseyi çıkartmış ve çırılçıplak kalmış. Bekir'in bütün vücudu yanmaya başlamış. kız, Bekir'in dudaklarına yapışmış. bir yandan Bekir'i de soymaktaymış. bir an öpüşmeye ara verip gömleğini çıkarmış kafasından. sonra tekrar yumulmuş dudaklara. ara sıra Bekir'in boynuna da seri öpücükler konduruyormuş. kız büyük bir şehvetle öpüşüyorken, Bekir bacaklarında bir ıslaklık hissetmiş. kız, Bekir'in aletini kavramak için yavaş yavaş elini pantolondan içeri sokmuş. ıslaklığı farkedince bir yandan öpüşürken bir yandan da gülümsemeye başlamış. dudaklarını Bekir'den ayırmadan onu yatağa doğru yönlendirmiş. yatağın yanına geldiklerinde öpüşmeyi kesmiş ve iki eliyle birden, Bekir'i göğsünden ittirip yatağa düşürmüş. sonra pantolonunu çıkartmış.
... -
8.
+2...
sadrazam, bir süre düşündükten sonra, bir fikir bulmuş. "Sultanım. imparatorluktaki en iyi kılıç ustasını bulalım ve abinizle dövüştürelim. bu sayede isteğiniz yerine gelecektir". Süleyman, gülmeye başlamış. "sadrazam efendi. bu fikrinizi çok beğendim. fakat abimle dövüşecek kişiyi aramamıza gerek yok. onunla ben dövüşeceğim". sadrazam, bunu duyunca şaşakalmış. padişahın delirdiğini düşünmüş. "yapmayın Sultanım. abiniz, sizi her zaman alt etmiştir. ya yine öyle olursa". Süleyman, tekrar ciddi bir surat ifadesine dönmüş. "bu dediğinizi duymazdan geliyorum, sadrazam efendi. kararım kesindir. bütün halka haber verin. yarın, şehir meydanında abimle düelloya çıkacağız."
istanbullular, haberi ilk duyduklarında şoke olmuşlar ama sonra, bu kadar mert bir padişaha sahip oldukları için gururlanmışlar. ertesi gün, yapılacak dövüşü izlemek için binlerce kişi toplanmış. Mehmet, elleri kelepçeli bir şekilde düellonun yapılacağı alana getiriliyormuş. halk, onu görünce yuhalamaya başlamış. iran ordusuyla birlik olup istanbul'a saldıran Mehmet'e karşı büyük bir öfke duyuyorlarmış. bir süre sonra, yuhalamaların yerini, "a-cem köpeği" tezahüratları almış. daha sonra, Süleyman'ın geldiği görülünce, "padişahım, çok yaşa" sesleri yükselmiş. Süleyman, eliyle halkı selamlamış ve atından inmiş. abisinin ellerinin çözülmesini emretmiş. Mehmet'in elleri çözülmüş. güzel birer kılıç ve kalkan verilmiş. iki kardeşin üzerinde de zırh yokmuş. dövüş, eşit ekipmanlarla yapılacakmış.
... -
-
1.
+2Domdom baba yaz baba
-
1.
-
9.
+2...
Hurşid'in ordusu, hemen saldırı düzeni almış. karşılarında onlardan daha kalabalık bir ordu olduğunu biliyorlarmış. kuşatma sırasında, sürekli bu karşılaşma anını düşünmüşler. kuşatmanın başladığı ilk zamanlar; surların aşılması halinde, hiçbir şanslarının olmayacağını düşünüyorlarmış ama ordunun bu endişeli halini gören paşalar, kuşatma altındaki bir ay boyunca, onları cesaretlendirmeye çalışmışlar. karşılarındaki orduda; ne zırh, ne kalkan, ne de doğru düzgün kılıç varmış. ayrıca askerlerin tamdıbına yakını, silahlandırılmış halktan oluşuyormuş. hiçbiri, gerçek birer asker değilmiş. bu durum, orduya iyice anlatılmış... sarayönünde, saldırı düzenini aldıklarında, kararlı ve sakin bir şekilde emirlerin gelmesini bekliyorlarmış. iki ordu arasında 30 metre kadar bir mesafe varmış ama kimse hamle yapmıyormuş. Süleyman'ın ordusu, sokaklardan sarayönüne doğru akmaya devam ediyormuş. zaten yeterince kalabalık olan milisler, yerel halkın da desteğini alınca inanılmaz bir sayıya ulaşmışlar. Hurşid'in ordusundaki askerler, karşılarındaki ordunun hala toplanmakta olduğunu, yerdeki sarsıntıdan anlıyorlarmış. bir ay boyunca biriktirdikleri cesaret, her geçen dakika, hızla azalıyormuş. yerdeki sarsıntı geçmedikçe, hepsinde endişe ve korku hakim olmaya başlamış. ordunun arasında, silahlarını yere bırakan askerler varmış. çavuşlar, yere düşen kılıç sesi duydukça, oraya doğru koşuyor, silahını bırakan askeri dövmeye başlıyormuş. kılıçlarını bırakan askerlerin çoğu, bunu bilinçsizce yapıyormuş. korkudan akıllarını yitirmek üzerelermiş... yerdeki sarsıntı bitene kadar, Hurşid'in ordusunda kimsenin elinde kılıç kalmamış.
... -
10.
+2...
derin düşüncelere dalmış halde gece karanlığında geziniyorken, yerde bir parıltı gözüne çarpmış. eline alıp baktığında bunun para olduğunu anlamış. parayı bulduğu yer bir barın önüymüş. içindeki sıkıntıyı bastırmak için, o parayla içki içmeyi düşünmüş ama "bununla yarın da karnımı doyurabilirim" diyerek kendine engel olmuş. birkaç adım yürüdükten sonra, iradesi zayıflamış ve geri dönüp bara girmiş. içkisini alıp bir masaya oturmuş. bir kız ona ilgi göstermiş ama Bekir, kızı kibarca geri çevirmiş. yanına yanaşan fahişeler de oluyormuş ama Bekir, hepsini reddediyormuş. başka içki alacak parası olmadığı için, içkisini yavaş yavaş yudumluyormuş. bazen başını öne eğiyor, alnını avucunun içine koyuyor, dakikalarca gözleri kapalı şekilde duruyormuş. içkisi bitmiş ama içindeki sıkıntı geçmemiş. "keşke bara hiç girmeseydim" diye mırıldanmış. birkaç dakika boyunca boş bardağıyla oynamış. sonra masasına biri yanaşmış. oturmak için izin istemiş. Bekir, sandalyeyi işaret edip, buyur etmiş. adamın elinde iki bardak içki varmış. birini Bekir'in önüne koyup, sandalyeye oturduktan sonra, tokalaşmak için elini uzatmış. "merhaba. ben Leonardo".
... -
-
1.
0Bende. rafiel kanka naber jajxjdixid
-
2.
0Off tam assassin's creed 2
-
1.
-
11.
+1 -1...
saraydaki hizmetçi kızlar artık Bekir'i tatmin edemiyorlarmış. Bekir'in aklı haremdeymiş. oradaki cariyelerin bunlardan çok daha güzel olduklarının methini duyuyormuş hep. hareme dadandığını, babası öğrenirse onu cezalandırırmış. bu yüzden korkuyormuş ama artık hiçbir kızdan tat alamadığı için canına tak etmiş. gözünü karartıp harem ağasıyla görüşmüş. cariyelerden birini ona getirmesini istemiş. cariyelerin haremden çıkmaları yasakmış. harem ağası riske girmek istemiyormuş ama bir yandan da "eskaza bu vitaminsiz ileride tahta geçerse kellemden de olabilirim" diye içinden geçiriyormuş. Bekir ısrar edince, karşı gelememiş. Bekir, artık her gün farklı bir cariyeyle gününü gün etmeye başlamış. haremdeki cariyelerin cinsel hayatları yokmuş. aralarından pek azı padişahın yatağına girebiliyormuş. padişahın ailesindeki kadınlara ve padişaha hizmetle görevlilermiş. padişah dışında gördükleri tek erkek de hadımlı harem ağasıymış. durum bu olunca Bekir'in koynuna girmek onlara hayat vermiş. Bekir'le takılan her cariye, bütün maharetlerini sergiliyormuş. Bekir, hayatından tekrar zevk almaya başlamış. hem de ne zevk. kısa zaman içinde Bekir, "padişah olsam, dünyada cenneti yaşarım" diye düşünmeye başlamış.
... -
-
1.
0Vay amk bekiri biz hala os1
-
1.
-
12.
+1 -1...
bu olay sırasında diğer yaşananlara gelelim. patlamaları gerçekleştirenler, sarayda yanlarına çektikleri kişilermiş. düdükleri çalanlar da nöbetçi askerlermiş. düdüklerle, operasyonun başlayacağı anı haber vermişler. bu sayede sarayın dört bir yanındaki patlamalar hemen hemen aynı anda olmuş. patlamaların hemen ardından nöbetçi askerler, meydana gidip padişahı öldürmelilermiş ama etraftaki kargaşadan dolayı gecikmişler. yüzlerce insan oradan oraya koşturuyormuş. hizmetçi kızlar, mektepteki talebeler, üst düzey yetkililer, din adamları... kısaca saraydaki herkes şoka girmiş, hepsi deli danalar gibi tepiniyormuş. ahırlardan kaçan atlar da korktuklarından ötürü herkese saldırıyorlarmış. bu kargaşanın ortasında kalan askerler, padişahın olduğu yere çok geç varabilmişler. Hurşid ve lalası, bunu hesap etmediklerinden dolayı, plan biraz aksamış. yine de saldırıyı gerçekleştirebilmişler ama hesap etmedikleri bir şey daha varmış: duman. dumanın etkisiyle Hurşid dahil herkes bayılmış. lala, operasyonun içinde değilmiş. bu sayede güvenli bir yer bulabilmiş ve dumandan etkilenmemiş. bu olaylar yaşanırken; sadece saray tulumbacıları sakin kalmışlar. hemen alevleri söndürmeye koyulmuşlar ama onların da çabaları nafileymiş. daha binaların beşte birini bile söndüremeden su depoları boşalmış. yine de ellerinden geleni yapmaya devam etmişler. binalarda mahsur kalanları çıkarmışlar. saray ahalisini sakinleştirmişler. ulaşabildikleri herkesi, alevleri söndürdükleri kısma zütürmüşler fakat çoğu kişinin hala alevlerin ortasında olduğunu biliyorlarmış. yoğun dumandan dolayı tulumbacılardan da bayılanlar olmuş. ayakta kalanların da enerjileri kısa zamanda tükenmiş. teker teker pes etmişler ve çaresizce alevleri izlemeye koyulmuşlar.
... -
-
1.
0Kalemin saglam dostum helal olsun
-
2.
0LALALALALALALLA
-
1.
-
13.
+2Leonardo da vinci mi lan yoksa
-
14.
+1...
Bekir'in italya'da neler yaptığına dönecek olursak... başlarda taht hırsı olmayan Bekir, padişahlığın nimetlerinin farkına varınca, sultan olmayı herkesten fazla istemeye başlamıştı. bu yüzden babasından sancak beyi olarak atanma talep etmiş ama umduğunu bulamamıştı. babası, eğitim için onu italya'ya göndermeyi teklif etmişti. Bekir, eskiden, henüz padişah olmak gibi bir derdinin bulunmadığı dönemde, taht kavgalarına kurban gitmemek için yurtdışına gitmeyi planlamıştı. sürekli italya'ya gitme istediğini babasına iletmiş fakat reddedilmişti...
bu sefer babasından italya'ya gönderilme teklifi gelince, en azından canının güvende olacağını düşünüp italya'ya gitmeyi kabul etmiş. italya'ya gittiğinde kendisini geliştirip, stratejiler düşündükten sonra imparatorluğa geri dönmeyi amaçlıyormuş. zaten henüz babası genç sayılırmış. yeterli vaktinin olacağını düşünmüş. italya'ya doğru yola çıkarken, yanına iki tane koruma ve onu uzun süre idare edecek kadar para verilmiş...
italya o dönemler bölünmüş bir haldeymiş. birçok şehir devletinden oluşuyormuş ama Papa'ya bağlı bir yapıları varmış. bu şehir devletlerinin en büyüğü, Roma ve çevresini hakimiyeti altında bulunduran Papalık Devleti'ymiş. bu devlet, diğer italyan yönetimlerine pek karışmasa da din konusunda hepsine hassas tavırlar alıyormuş. hatta, hem italya içerisinde hem de diğer katolik avrupa ülkelerinde infazlar gerçekleştiren bir yeraltı oluşumunun da bu devlete bağlı çalıştığı biliniyormuş. Papa'nın oluşturduğu, bir nevi "derin devlet" vazifesi gören bu örgütlenme; dinden çıkanları, başka bir mezhebin propagandasını yapanları veya gerekli gördüğü durumlarda da katolik olmayan alelade vatandaşları, gizlice infaz edebiliyormuş.
... -
15.
+1...
taht kavgalarının gölgesindeki aylar boyunca, Osmanlı imparatorluğu güç kaybetmiş. Süleyman'ın ölümüyle, başsız kalan devletin durumu, herkesi endişelendiriyormuş. divan üyeleri, Bekir'i italya'dan getirtmek için, bir ekibi görevlendirmişler ama Bekir'in nerede olduğu hakkında kimsenin malumatı yokmuş. ekip, Bekir'i hemen bulsa bile, gidiş-dönüş birkaç hafta sürermiş. sadrazam, padişah vekili olarak göreve başlamış. henüz ekibi yeni yollamalarına rağmen, Bekir'in italya'dan dönmekte olduğunun haberini yaymışlar. bu sayede halkın endişesini dindirmeyi umuyorlarmış. Bekir'in tahta geçecek olması, halk için büyük bir hayal kırıklığıymış. Bekir'in; zevkine düşkün, kılıç kullanmakta maharetsiz, ayrıca pek de akıllı olmayan biri olduğu, halk tarafından biliniyormuş. varisler arasında, padişahlığa en az yakıştırdıkları kişi, tahta geçecekmiş...
arama ekibi, italya'ya vardığında, Bekir'in Roma'da okumakta olduğu okula gitmiş. orada, "Ebubekir" ve "Bekir" isimleriyle soruşturmuşlar ama iki ismin de okul kayıtlarında olmadığı cevabını almışlar. hem ismini söyleyerek hem de tipini tarif ederek, onu tanıyacak bir öğrenci aramışlar ama kimseyi bulamamışlar.
... -
16.
+1...
kalabalığın içinden birisi, tek katlı bir evin çatısını göstererek, "işte, orada!" diye bağırmış. gösterdiği çatıdaki adam, farkedildiğini anlayınca damdan atlayıp kaçmaya başlamış. kalabalık, adamın peşinden koşuyormuş. adam, çatıdan atlarken ayağını burktuğu için aksayarak ilerliyormuş. kalabalığın, adamı yakalaması bir dakika bile sürmemiş. insanlar, öfkeyle adamı tekmelemeye başlamışlar. askerler, kalabalığın arasına girip onları sakinleştirmeye çalışıyorlarmış. nihayet askerler, yerde yatan adamın etrafını sardıklarında; adam, hareketsiz şekilde yatıyormuş. yüzü gözü kan içindeymiş... bu sırada Süleyman, yerde kıvranıyormuş. ağzından köpükler çıkmaya başlamış. kollarını ve bacaklarını, hızlı hızlı çırpıyormuş. padişahın yanında olan tabip, işini yapabilsin diye beş kişi, Süleyman'ı tutmuş. tabip, Süleyman'ın kıyafetini yırtıp sırtını açtığında, donup kalmış. Süleyman'ın sırtı, kararmaktaymış. tabip, okların zehirli olduğunu anlamış. elinden hiçbir şey gelmemiş. Süleyman, dakikalar içinde canını teslim etmiş... saldırganın kim olduğunu anlamaya çalışan askerler, yüzündeki kanı yıkamışlar ama ağzı burnu paramparça olduğu için, hala tanınmaz bir haldeymiş. sonra aralarından biri cesedin kolundaki yanık izini farketmiş. kıyafetini iyice sıyırdıklarında, kolun tamamen yanık iziyle kaplı olduğunu görmüşler. anlamışlar ki bu, devrik padişah Hurşid'miş... o gün, o meydandan, üç taht varisinin cesedi çıkmış.
... -
-
1.
+1okumakta olanlar için not: arkadaşlar birinci kısmın sonu burası. yavaş yazdığımı biliyorum ama kafamı toplayıp yazmam gerekiyor. konsantre olup olayları beynimin içinde yaşıyorum. hikayenin devdıbının kurgusu kafamda ama iki tane karakterin geçmişi ve özellikleri hakkında bir şeyler eklemem gerekiyor. bir de buraya kadar yazdığım savaş, dövüş, aksiyon vb. sahneleri gibi süslemem gereken yerler var. bu yüzden devdıbının gelmesi birkaç günü bulabilir.
-
2.
0Olum efsane lan helal olsun amk dassani yiyim domdom
-
1.
-
17.
+1...
Süleyman, kalkanı kırıldığı için, kılıcını iki eliyle kavramış. abisinin kılıcının düştüğünü görmüş. Mehmet, büyük bir acı çekiyormuş. kendinde değilmiş. Süleyman, dövüşü sonlandırmak için hamlesini yapmış. kılıcını dik bir açıyla abisinin karnına saplamış. kılıç, Mehmet'in karnından girip sırtından çıkmış. o anda "heeey" diye bağırmış, kalabalık. binlerce kişi, zafer naraları atıyormuş. Mehmet, karnında saplı kılıçla, Süleyman'a doğru yaslanmış bir halde, son anlarını yaşıyormuş. Süleyman, abisinin kulağına eğilip, "hakkını helal et, abi" demiş. Mehmet'in gözleri kapalıymış ama hala hayattaymış. gürültünün arasından, Süleyman'ın sözlerini, güçlükle de olsa seçebilmiş. "helal olsun, kardeşim" deyip son nefesini vermiş. kafası, Süleyman'ın omzuna düşmüş. Süleyman'ın eli hala kılıcındaymış. sımsıkı tutuyormuş. abisinin bütün ağırlığı kılıca binmiş. Süleyman'ın gözlerinden yaşlar süzülmüş. sonunda, ağırlığa dayanamayıp kılıcını çıkarmış. Mehmet'in cansız bedeni yere yığılmış. Süleyman, gözleri yaşlı ve başı öne eğik şekilde kalmışken, bir anda, sırtında duyduğu acıyla irkilmiş. zafer naraları atan halk, Süleyman'ın sırtına saplanan oku görünce, bir anda sessizliğe gömülmüş. kimse ne olduğunu anlayamadan, ikinci ok da saplanmış. askerler ve halk, ikinci okla birlikte kendilerine gelmişler. koşarak padişahı çembere almışlar.
... -
18.
+1...
tanıştıklarında, adamın italyan olduğu hakkında şüpheye düşen Leonardo, Roma'da parasızlık çeken birinin Floransa'ya gelmesine de şaşırmış. Roma'da çok daha rahat iş bulabilirmiş. adamın yalan söylediğini düşünmüş fakat bir şey söylememiş. harp okuluna gittiğini söyleyince, dövüşerek, en azından bunun yalan olup olmadığını anlamak istemiş. adamın kılıç kullanmaktaki maharetini görünce, ona inanmış. aslında dövüşü kazanabilirmiş ama bu dövüş sadece test amaçlıymış. az da olsa, onu işe almasını sağlayacak kadar güven duygusu, bu sayede gelmiş... Leonardo, aynı zamanda evinin bir odasını da Bekir'e vermiş. bütün günlerini birlikte geçirmeye başlamışlar. zaman içinde çok sıkı dost olmuşlar... Leonardo, anatomi araştırmaları için, bazen ceset çalıyormuş. tek başına taşıyamadığı için, riske girip birilerini tutuyormuş ama onlara da çok fazla ödeme yapmak zorunda kalıyormuş. ağızlarını sıkı tutmazlarsa, Leonardo yargılanabilirmiş. riskli olduğu için, bu konudaki araştırmalarını uzun süredir ilerletemiyormuş. mezardan çıkarılan cesedin kokusu, bir gün bile geçmeden bayıltıcı dereceye ulaşıyormuş. hal böyle olunca, büyük emeklerle ulaştığı cesetler üzerinde yeterince çalışma imkanı bulamıyormuş... birkaç ay Bekir'le birlikte çalıştıktan sonra, ona olan güveni artmış ve onunla beraber ceset çalmaya başlamışlar. tekrardan anatomi araştırmalarına başlayan Leonardo, cesetler üzerinde o kadar rahat ve mutlu bir halde uğraşıyormuş ki Bekir onu pgibopat sanmaya başlamış. fakat kısa süre içinde, bunun bilime duyulan bir aşk olduğunu anlamış.
... -
19.
+1...
ilk hamleyi Mehmet yapmış ama Süleyman kolayca savuşturmuş. Mehmet, hem geçmişteki başarısızlıklarından dolayı hem de halkın ona olan düşmanlığından dolayı öfkeyle doluymuş. kılıcı ilk eline aldığı anda bütün öfkesini bileğinde toplamış. dövüşe çok agresif başlamış. kardeşini çok seviyormuş ama kendisinin alamadığı şehri kolayca almış olmasından ve halkın ona olan sevgisinden dolayı Süleyman'ı çok kıskanıyormuş. öfkesi ve kıskançlığı; sevgisine ağır basmış. dövüşü kazanmak için var gücüyle saldırıyormuş.
Süleyman, abisinin bu kadar agresif dövüşmesine şaşırmış. yıllardır onunla dövüşürmüş ama onu ilk defa böyle görüyormuş. can korkusundan olduğunu düşünmüş. ne de olsa bu sefer ölümüne bir dövüş yapıyorlarmış. hayatı boyunca, abisini hiç alt edemediği için biraz endişeliymiş ama elde ettiği büyük zaferi düşünmüş. "onun başaramadığını, ben kolayca başardım. belki bileğim ondan güçlü değil ama aklımın ondan üstün olduğunu ispatladım" diye içinden geçirerek, kendi kendini cesaretlendirmiş. dövüşün başındaki agresifliğe karşı çok pasif kalan Süleyman, artık kendinden daha emin bir şekilde dövüşüyormuş.
... -
-
1.
+1Hızlı yaz üstat
-
1.
-
20.
+1...
o günden sonra Bekir, kötüleşmiş. her gece kabuslar görmeye başlamış. kendini rahatlatmak için sık sık barlara gider olmuş. bazı geceler, sokaklarda sızıp kalıyormuş. Leonardo'dan aldığı haftalıkları, önceden hep biriktiriyorken; artık hem aldığı haftalıkları hem de biriktirdiği parayı su gibi harcamaya başlamış... Leonardo, asker olmayı planlayan birinin, bir olaydan bu kadar etkilenmesine çok şaşırmış. sevdiği birisinin ölümünü hatırladığını düşünmüş... Bekir, yine bardan döndüğü bir gece, atölye zemininde bir kağıda basmış. kağıdı yerden almış. lüzumlu bir şey olup olmadığını anlamak için, ne yazılı olduğuna bakmış ama karanlıkta seçememiş. camın önüne gidip, ay ışığı yardımıyla anlamaya çalışmış. kağıtta kendisinin resmi çiziliymiş. Leonardo ile ilk tanıştığındaki haline benziyormuş. Bekir, kağıtla beraber yukarı çıkmış. çatıya çıkılan kapının açık olduğunu görmüş. Leonardo, bazı geceler ayı ve yıldızları resmetmek için sabaha kadar çatıda otururmuş. Bekir, Leonardo'nun yine çatıda olduğunu anlamış ve merdivenden çatıya tırmanmış. arkadaşının yanına oturup, elindeki resmi ona uzatmış. "henüz tanışmıyorduk. arkadaş olacağımızı hemen anlamış olmalısın" deyip gülümsemiş. Bekir'in anladığı bir şey yokmuş ama Leonardo yine de gerçeği açıklaması gerektiğini düşünmüş. "Giovanni, söyleyeceklerimi yanlış anlama ama o gece senden hoşlanmıştım. tanıştıktan sonra, resmi sana vermeyi düşünüyordum. fakat senin, benim gibi olmadığını anlayınca vazgeçtim". Bekir, bunları duyunca afallamış. çünkü böyle bir şey aklının ucundan bile geçmiyormuş. o güne kadar Leonardo'nun yanında hiç kız görmemiş ama sürekli işiyle ve sanatıyla ilgilendiği için kızlara vakit ayıramadığını düşünmekteymiş. ilk şoku atlatması biraz zaman almış. duruma şaşkın olsa bile, yine de arkadaşını yadırgamamış.
... -
-
1.
0Rezzssss kardesimmm
-
1.
başlık yok! burası bom boş!