/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +10
    osmanlı böyle değildi.

    hav hav hav.
    ···
  2. 2.
    +12 -3
    uyarı: hikayede bahsedilecek olan osmanlı devleti, ütopik bir evrendeki ütopik bir devlettir. tarihteki osmanlı imparatorluğuyla ve şahsiyetleriyle hiçbir alakası yoktur. okuyunca "osmanlı böyle değildi" diye havlamayın. tarih kitabı yazmıyorum burada.

    ---

    padişahın en büyük 4 oğlu Mehmet, Hurşid, Ebubekir ve Süleyman, küçüklüklerinden beri birbirlerinden hiç ayrılmamışlar. sürekli sarayda eğitim almışlar. aralarında en küçük olan Süleyman ve en büyükleri Mehmet, aynı anneden doğmalarmış. Ebubekir ve Hurşid'in anaları farklı farklıymış. yani aralarında tam anlamıyla kardeş olanlar sadece Mehmet ve Süleyman'mış. 6 tane erkek kardeşleri daha varmış ama onlar kılıç kuşanacak yaşta değillermiş.

    Mehmet, kendi anasından doğan Süleyman'ı çok severmiş. zamanı gelince, onunla birbirlerini öldürmek zorunda kalacaklarını düşündükçe üzülürmüş. Mehmet; güreşte, at binmekte, kılıç kullanmakta, ok atmakta kardeşlerinden üstünmüş ama onu her alanda en fazla zorlayan en küçükleri Süleyman'mış. diğer ikisi hiç çevik değilmiş. Süleyman, onlardan küçük olmasına rağmen Ebubekir'i de Hurşid'i de zorlanmadan alt edermiş.

    ...
    ···
  3. 3.
    +2
    ...

    derin düşüncelere dalmış halde gece karanlığında geziniyorken, yerde bir parıltı gözüne çarpmış. eline alıp baktığında bunun para olduğunu anlamış. parayı bulduğu yer bir barın önüymüş. içindeki sıkıntıyı bastırmak için, o parayla içki içmeyi düşünmüş ama "bununla yarın da karnımı doyurabilirim" diyerek kendine engel olmuş. birkaç adım yürüdükten sonra, iradesi zayıflamış ve geri dönüp bara girmiş. içkisini alıp bir masaya oturmuş. bir kız ona ilgi göstermiş ama Bekir, kızı kibarca geri çevirmiş. yanına yanaşan fahişeler de oluyormuş ama Bekir, hepsini reddediyormuş. başka içki alacak parası olmadığı için, içkisini yavaş yavaş yudumluyormuş. bazen başını öne eğiyor, alnını avucunun içine koyuyor, dakikalarca gözleri kapalı şekilde duruyormuş. içkisi bitmiş ama içindeki sıkıntı geçmemiş. "keşke bara hiç girmeseydim" diye mırıldanmış. birkaç dakika boyunca boş bardağıyla oynamış. sonra masasına biri yanaşmış. oturmak için izin istemiş. Bekir, sandalyeyi işaret edip, buyur etmiş. adamın elinde iki bardak içki varmış. birini Bekir'in önüne koyup, sandalyeye oturduktan sonra, tokalaşmak için elini uzatmış. "merhaba. ben Leonardo".

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      Bende. rafiel kanka naber jajxjdixid
      ···
    2. 2.
      0
      Off tam assassin's creed 2
      ···
  4. 4.
    +2
    ...

    Bekir, adeta hipnotize olmuş bir halde, kızın peşinden gidiyormuş. kızın elini de sımsıkı tutuyormuş. Roma'da olduğu dönemde, birkaç fahişeyle birlikte olmuş ama hiçbiri bu kız kadar genç ve güzel değilmiş. Osmanlı'dan ayrıldığından beri ilk defa böyle bir kız ile fiziksel temas kuruyormuş. barın arka sokağında bulunan bir eve girmişler. kız, eve girer girmez, üstündeki tek parçalık uzun elbiseyi çıkartmış ve çırılçıplak kalmış. Bekir'in bütün vücudu yanmaya başlamış. kız, Bekir'in dudaklarına yapışmış. bir yandan Bekir'i de soymaktaymış. bir an öpüşmeye ara verip gömleğini çıkarmış kafasından. sonra tekrar yumulmuş dudaklara. ara sıra Bekir'in boynuna da seri öpücükler konduruyormuş. kız büyük bir şehvetle öpüşüyorken, Bekir bacaklarında bir ıslaklık hissetmiş. kız, Bekir'in aletini kavramak için yavaş yavaş elini pantolondan içeri sokmuş. ıslaklığı farkedince bir yandan öpüşürken bir yandan da gülümsemeye başlamış. dudaklarını Bekir'den ayırmadan onu yatağa doğru yönlendirmiş. yatağın yanına geldiklerinde öpüşmeyi kesmiş ve iki eliyle birden, Bekir'i göğsünden ittirip yatağa düşürmüş. sonra pantolonunu çıkartmış.

    ...
    ···
  5. 5.
    +2
    ...

    Hurşid'in ordusu, hemen saldırı düzeni almış. karşılarında onlardan daha kalabalık bir ordu olduğunu biliyorlarmış. kuşatma sırasında, sürekli bu karşılaşma anını düşünmüşler. kuşatmanın başladığı ilk zamanlar; surların aşılması halinde, hiçbir şanslarının olmayacağını düşünüyorlarmış ama ordunun bu endişeli halini gören paşalar, kuşatma altındaki bir ay boyunca, onları cesaretlendirmeye çalışmışlar. karşılarındaki orduda; ne zırh, ne kalkan, ne de doğru düzgün kılıç varmış. ayrıca askerlerin tamdıbına yakını, silahlandırılmış halktan oluşuyormuş. hiçbiri, gerçek birer asker değilmiş. bu durum, orduya iyice anlatılmış... sarayönünde, saldırı düzenini aldıklarında, kararlı ve sakin bir şekilde emirlerin gelmesini bekliyorlarmış. iki ordu arasında 30 metre kadar bir mesafe varmış ama kimse hamle yapmıyormuş. Süleyman'ın ordusu, sokaklardan sarayönüne doğru akmaya devam ediyormuş. zaten yeterince kalabalık olan milisler, yerel halkın da desteğini alınca inanılmaz bir sayıya ulaşmışlar. Hurşid'in ordusundaki askerler, karşılarındaki ordunun hala toplanmakta olduğunu, yerdeki sarsıntıdan anlıyorlarmış. bir ay boyunca biriktirdikleri cesaret, her geçen dakika, hızla azalıyormuş. yerdeki sarsıntı geçmedikçe, hepsinde endişe ve korku hakim olmaya başlamış. ordunun arasında, silahlarını yere bırakan askerler varmış. çavuşlar, yere düşen kılıç sesi duydukça, oraya doğru koşuyor, silahını bırakan askeri dövmeye başlıyormuş. kılıçlarını bırakan askerlerin çoğu, bunu bilinçsizce yapıyormuş. korkudan akıllarını yitirmek üzerelermiş... yerdeki sarsıntı bitene kadar, Hurşid'in ordusunda kimsenin elinde kılıç kalmamış.

    ...
    ···
  6. 6.
    +2
    ...

    Hurşid'in ordusundan kıdemli bir asker öne çıkıp, teslim olduklarını bildirmiş. Süleyman, bütün teçhizatlarını bırakmalarını ve geriye çekilip, yüzüstü yere yatmalarını söylemiş. onlar da denilenleri hemen yapmışlar. milisler, ordunun boşalttığı alandaki; zırhları, kalkanları ve kılıçları toplamışlar. Süleyman, yanına aldığı bir grup askerle saraya girmiş. içeride fazla düşman kalmadığını tahmin ediyormuş. nitekim, öyleymiş. buradaki az sayıda asker de teslim olmaya hazırmış. sarayiçinde hiçbir direnişle karşılaşmamışlar. Hurşid'i aramaya koyulmuşlar ama Hurşid saraydan kaçalı çok olmuş. ordusunun teslim olduğunu duyduğu an, gizli bir geçitten sıvışmış. kaçarken, yanında lalası da varmış... Süleyman, kan dökmeden istanbul'u ele geçirdiği için mutluymuş. Süleyman, Hurşid'in bulunamamasına hiç sinirlenmemiş. "elbet onun da icabına bakarız. biz zaferimizin tadını çıkaralım" demiş ve kutlamaların başlamasını emretmiş. istanbul'da günlerce süren eğlenceler tertip etmişler.

    Süleyman'ın zaferi, anadoluda kısa zamanda duyulmuş. abisi Mehmet'in tek destekçisi olan doğu karadenizde bile Süleyman'ın zaferi kutlanmış. Mehmet, tedirginmiş. halkın bu hali Trabzon sancağındaki paşaları da korkutmuş ve aralarında anlaşıp, Mehmet'i tutuklamışlar. istanbul'a bağlılıklarının bir nişanesi olarak, onu kendi elleriyle Süleyman'a zütürmüşler.

    ...
    ···
    1. 1.
      0
      Vay amk rezz
      ···
  7. 7.
    +2
    ...

    sadrazam, bir süre düşündükten sonra, bir fikir bulmuş. "Sultanım. imparatorluktaki en iyi kılıç ustasını bulalım ve abinizle dövüştürelim. bu sayede isteğiniz yerine gelecektir". Süleyman, gülmeye başlamış. "sadrazam efendi. bu fikrinizi çok beğendim. fakat abimle dövüşecek kişiyi aramamıza gerek yok. onunla ben dövüşeceğim". sadrazam, bunu duyunca şaşakalmış. padişahın delirdiğini düşünmüş. "yapmayın Sultanım. abiniz, sizi her zaman alt etmiştir. ya yine öyle olursa". Süleyman, tekrar ciddi bir surat ifadesine dönmüş. "bu dediğinizi duymazdan geliyorum, sadrazam efendi. kararım kesindir. bütün halka haber verin. yarın, şehir meydanında abimle düelloya çıkacağız."

    istanbullular, haberi ilk duyduklarında şoke olmuşlar ama sonra, bu kadar mert bir padişaha sahip oldukları için gururlanmışlar. ertesi gün, yapılacak dövüşü izlemek için binlerce kişi toplanmış. Mehmet, elleri kelepçeli bir şekilde düellonun yapılacağı alana getiriliyormuş. halk, onu görünce yuhalamaya başlamış. iran ordusuyla birlik olup istanbul'a saldıran Mehmet'e karşı büyük bir öfke duyuyorlarmış. bir süre sonra, yuhalamaların yerini, "a-cem köpeği" tezahüratları almış. daha sonra, Süleyman'ın geldiği görülünce, "padişahım, çok yaşa" sesleri yükselmiş. Süleyman, eliyle halkı selamlamış ve atından inmiş. abisinin ellerinin çözülmesini emretmiş. Mehmet'in elleri çözülmüş. güzel birer kılıç ve kalkan verilmiş. iki kardeşin üzerinde de zırh yokmuş. dövüş, eşit ekipmanlarla yapılacakmış.

    ...
    ···
    1. 1.
      +2
      Domdom baba yaz baba
      ···
  8. 8.
    +2
    Leonardo da vinci mi lan yoksa
    ···
  9. 9.
    +1
    ...

    ilk hamleyi Mehmet yapmış ama Süleyman kolayca savuşturmuş. Mehmet, hem geçmişteki başarısızlıklarından dolayı hem de halkın ona olan düşmanlığından dolayı öfkeyle doluymuş. kılıcı ilk eline aldığı anda bütün öfkesini bileğinde toplamış. dövüşe çok agresif başlamış. kardeşini çok seviyormuş ama kendisinin alamadığı şehri kolayca almış olmasından ve halkın ona olan sevgisinden dolayı Süleyman'ı çok kıskanıyormuş. öfkesi ve kıskançlığı; sevgisine ağır basmış. dövüşü kazanmak için var gücüyle saldırıyormuş.

    Süleyman, abisinin bu kadar agresif dövüşmesine şaşırmış. yıllardır onunla dövüşürmüş ama onu ilk defa böyle görüyormuş. can korkusundan olduğunu düşünmüş. ne de olsa bu sefer ölümüne bir dövüş yapıyorlarmış. hayatı boyunca, abisini hiç alt edemediği için biraz endişeliymiş ama elde ettiği büyük zaferi düşünmüş. "onun başaramadığını, ben kolayca başardım. belki bileğim ondan güçlü değil ama aklımın ondan üstün olduğunu ispatladım" diye içinden geçirerek, kendi kendini cesaretlendirmiş. dövüşün başındaki agresifliğe karşı çok pasif kalan Süleyman, artık kendinden daha emin bir şekilde dövüşüyormuş.

    ...
    ···
    1. 1.
      +1
      Hızlı yaz üstat
      ···
  10. 10.
    +1
    ...

    Süleyman, abisi Mehmet'i zindana attırmış. onu böyle kolayca ele geçirmekten memnunmuş ama abisini getiren paşalara sinirlenmiş. her ne kadar işine yarayan bir hareket de olsa, bağlı bulundukları sancak bey'ine ihanet ettikleri için onları cezalandırmış. bütün itibarlarını ellerinden almış ve onları sürgüne göndermiş. paşalar, ödüllendirileceklerini umuyorlarken kendilerini sürgünde bulmuşlar.

    Süleyman, Mehmet'in ölüm emrini vermek konusunda zorlanıyormuş. abisini kahpece bir ölüme mahkum etmeyi, kendine yakıştıramazmış... Mehmet, zindanda iki haftayı devirmiş. sadrazam, bu konuda Süleyman'ı uyarmaya karar vermiş. "Sultanım. abinizin ölümü şarttır. onun hükmü verilmedikçe; halk, ona işkenceler yaptırdığınızı düşünecektir. bu, size olan sadakatlerini kaybetmelerine yol açar". Süleyman da bu durumun bilincindeymiş. "sadrazam efendi. söylediklerinizde son derece haklısınız. ben her şeyin farkındayım fakat abim gibi bir cengaverin, yiğitçe dövüşerek ölmesini isterdim. içinde bulunduğumuz şartlarda, bu pek mümkün görünmüyor".

    ...
    ···
  11. 11.
    +2 -1
    ...

    iki saat içinde, topçu birlikleri haricindeki bütün ordu, çıkarmanın yapıldığı batı cephesine aktarılmış. batıdaki surların önünde, saldırıya hazırlanmışlar. mancınıklar eşit aralıklarla bütün sur boyunca dizilmiş. uyutan tozların bulunduğu bez toplar, her mancınığın başına eşit sayıda dağıtılmış. atışları farkedemesinler diye, topların rengi siyahmış. çapları yarım metreyi buluyormuş. kuzeyde top atışlarının başlamasıyla, onlar da atışa başlamışlar. bez toplar, surlara çarpsa da, içeri düşse de önemli değilmiş. hemen dikiş yerlerinden patlıyormuş ve uyutan tozlar etrafa yayılıyormuş. her atışta ses çıkıyormuş ama kuzeydeki topların gürültüsü onları bastırıyormuş. bez topların hepsini attıktan sonra, kendileri de etkilenmesinler diye, tozun dağılmasını beklemişler. aradan on dakika geçmiş. Süleyman, harekete geçmelerini emretmiş. koşarak surlara yaklaşmışlar. onlarca merdiven, aynı anda surlara dayanmış. çabuk bir şekilde tırmanıyorlarmış. sur üstünde ve kulelerde uyuyan nöbetçi askerler varmış. hiçbirini öldürmemişler. sadece silahlarını almışlar. içeri girenler hemen kapıyı açmışlar. hem surlardan hem de kapıdan büyük bir hızla, içeri girmeye devam etmişler. yarım saatin sonunda, yüz bine yakın milisten oluşan ordu içerideymiş.

    ...
    ···
  12. 12.
    +1
    Devam kardeşim güzel yazıyorsun
    ···
  13. 13.
    +1
    ...

    dinlenene kadar ikisi de hareket etmeden yatmışlar. Bekir'in kalp atışları normale dönmeye başlayınca, içi büyük bir huzurla kaplanmış. Bekir hala tavanı seyrediyorken, kız kalkıp üstünü giyinmiş. "birazdan babam gelir. artık sen git" deyip Bekir'in kıyafetlerini yerden alıp uzatmış. Bekir, hızlıca üstünü giyinip çıkmış. geceyi geçirmek için bir yer bulmalıymış. tekrar kalabalık sokaklara doğru yürüyorken, heybesinin yanında olmadığını farketmiş. nerede unuttuğunu hatırlamıyormuş. kızın evine giderken de heybesini zütürmediği, aklına gelmiş. barda unuttuğunu düşünmüş. hemen koşarak bara dönmüş. tabi heybeden eser yokmuş. parasının büyük kısmı heybesinde olduğu için, büyük üzüntü içerisindeymiş. cebindeki parayı saymış. bu parayla ancak bir hafta kadar idare edebilirmiş... iş aramakla geçen o bir haftanın ardından parası tükenmiş. son parasıyla da bir ekmek alıp karnını doyurmuş. başı önde, elleri arkadan bağlı bir halde, yavaş adımlarla sokaklarda dolaşmaya başlamış. ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri yokmuş.

    ...
    ···
  14. 14.
    +1
    ...

    Süleyman, kalkanı kırıldığı için, kılıcını iki eliyle kavramış. abisinin kılıcının düştüğünü görmüş. Mehmet, büyük bir acı çekiyormuş. kendinde değilmiş. Süleyman, dövüşü sonlandırmak için hamlesini yapmış. kılıcını dik bir açıyla abisinin karnına saplamış. kılıç, Mehmet'in karnından girip sırtından çıkmış. o anda "heeey" diye bağırmış, kalabalık. binlerce kişi, zafer naraları atıyormuş. Mehmet, karnında saplı kılıçla, Süleyman'a doğru yaslanmış bir halde, son anlarını yaşıyormuş. Süleyman, abisinin kulağına eğilip, "hakkını helal et, abi" demiş. Mehmet'in gözleri kapalıymış ama hala hayattaymış. gürültünün arasından, Süleyman'ın sözlerini, güçlükle de olsa seçebilmiş. "helal olsun, kardeşim" deyip son nefesini vermiş. kafası, Süleyman'ın omzuna düşmüş. Süleyman'ın eli hala kılıcındaymış. sımsıkı tutuyormuş. abisinin bütün ağırlığı kılıca binmiş. Süleyman'ın gözlerinden yaşlar süzülmüş. sonunda, ağırlığa dayanamayıp kılıcını çıkarmış. Mehmet'in cansız bedeni yere yığılmış. Süleyman, gözleri yaşlı ve başı öne eğik şekilde kalmışken, bir anda, sırtında duyduğu acıyla irkilmiş. zafer naraları atan halk, Süleyman'ın sırtına saplanan oku görünce, bir anda sessizliğe gömülmüş. kimse ne olduğunu anlayamadan, ikinci ok da saplanmış. askerler ve halk, ikinci okla birlikte kendilerine gelmişler. koşarak padişahı çembere almışlar.

    ...
    ···
  15. 15.
    +1
    ...

    diğer koruma, sesleri duyunca yatağından fırlamış. Bekir, onun geldiğini farkedince, yerde yatan adamın karnından kılıcını çıkartıp, diğerine doğru yöneltmiş. "yaklaşma, hain!" diye bağırmış. adam, "sultanım. kendinize gelin. biz size ihanet etmedik" dese de Bekir dinlememiş. geri geri attığı adımlarla yavaşça bahçeden çıkmış. aralarında on metreden fazla mesafe olmasına rağmen, hala kılıcını adama doğru tutuyormuş. biraz daha uzaklaşınca kılıcını indirip koşmaya başlamış. dakikalarca koştuktan sonra takip edilmediğine kanaat getirmiş ve yavaşlamış. gece boyunca yol alıp, şehir merkezinden dışarı çıkmış. gece hiç uyuyamadığı için iyice halsizleşmiş. sabahın ilk ışıklarında bir ağaca yaslanıp uyuyakalmış.

    birkaç saatlik uykudan sonra terler içinde uyanmış. nefes nefeseymiş. bu seferki kabusu, öncekilerden çok daha fenaymış. insan öldürmek, hayvan öldürmeye benzemiyormuş. geceki kendini bilmez halini atlatan Bekir, adamın don ve fanila ile olduğunu hatırlamış. "belli ki çişten geliyordu ama bugün ihanet etmediyse bile yarın edecekti" diyerek avunmaya çalışmış. Roma'da okuduğu bilindiği için, burada hemen yakalanacağını düşünen Bekir, hep methini duyduğu Floransa'ya gitmeye karar vermiş. karşısına çıkan ilk köyden, bir at satın alıp Floransa'nın yolunu tutmuş.

    o gün, hayatta kalan koruma ise istanbul'a geri dönerse, Bekir'in casusu olarak algılanacağını düşünmüş ve italya'da yaşamaya karar vermiş.

    ...
    ···
  16. 16.
    +1
    ...

    bir senede güçlükle yenebildiği korkular, tekrar su yüzüne çıkmışlar. babasını öldürenin de Hurşid olduğunu öğrenince iyice paranoyaklaşmış. padişahı öldürme cesareti gösteren kardeşi, onu tek lokmada yutarmış. yanındaki korumaların da baştan beri Hurşid'in adamı olduklarını düşünmeye başlamış. "artık padişahın ölüm haberini de aldıklarına göre, harekete geçmeleri an meselesi" diyerekten her saniye arkasını kollamaya başlamış. korumalarda o gün bir gariplik yokmuş. sadece padişahın ölümünden dolayı üzgünlermiş ama Bekir, onların her hareketinden kuşkulanıyormuş. ölüm haberini aldıkları o günün gecesi, Bekir uyuyamamış. elinde bir kılıçla, odasında nöbet tutuyormuş. sonunda dayanamamış, birkaç parça eşyasını ve paralarını bir heybeye doldurup, sessizce odasından çıkmış. korumaların yataklarına baktığında, birisinin yerinde olmadığını farketmiş. korkusu daha da artmış. kılıcını sımsıkı tutmaya başlamış. fazla duraksamadan, dış kapıya doğru yönelmiş. tam kapıyı açtığında, yatağı boş olan korumayı karşısında görmüş. heyecanla ve korkuyla, kılıcı adamın karnına saplamış. koruma, "ne yaptınız, sultanım" deyip yere yığılmış. acı içinde inliyormuş. adamın elinde ne hançer, ne de kılıç varmış. hatta üzerinde sadece don ile fanila varmış. adam çişten dönmekteymiş.

    ...
    ···
  17. 17.
    +1
    ...

    bilim ve sanat alanlarında ardı ardına yeniliklerin yaşandığı Floransa'da, aynı zamanda özgürlüğün de zirvede olduğu bir yaşantı hakimmiş... Bekir, Floransa'ya varır varmaz, atını satabilmek için pazarın yerini öğrenmiş. onu, uzun bir süre daha idare edecek parası varmış ama yine de tutumlu olmalıymış. henüz burada bir iş tutmadan bir de atı doyuramazmış... Bekir, pazar yerine doğru yürüyorken, geçtiği sokaklarda; öpüşen, yiyişen insanlar görmüş. henüz, tenha yerlerde olduğu için pek garipsememiş ama pazar yerine vardığında gördüğü bir olayla, buranın farklı bir dünya olduğunu anlamış... bir kadın, pazarcının tekiyle tartışıyormuş. Bekir, onların etrafına toplanan kalabalığı görünce merak edip yaklaşmış. birkaç dakika süren tartışmanın sonunda kadın, memelerini açıp pazarcıya bir şeyler söylemiş. kadının bu hareketinden sonra, etraftakiler kahkahaya boğulmuş. Bekir, hem bu kadar insanın içinde utanmadan memelerini gösteren kadına, hem de onu ayıplamak yerine kahkahalar atan insanlara şaşırmış... bilimin ve sanatın şehri olarak bildiği Floransa'nın bu özgürlükçü yapısı, Bekir'i çok memnun etmiş. kısa sürede üzerindeki şaşkınlığı atan Bekir, atını da satıp etrafı gezmeye başlamış.

    ...
    ···
  18. 18.
    +1
    ...

    Osmanlı Şehzadesi olduğunu saklayacağı için nüfusu burada geçerli değilmiş. kendisini okula kabul ettirmesi gerekiyormuş. başvuru yaptıktan sonra, dört farklı hocayla görüştürülmüş. hepsi de ona hayran kalmış. çok küçük yaştan beri, sarayda muazzam bir eğitim alan Bekir, okul için fazlasıyla yeterli bir kapasiteye sahipmiş. hocalar, onun iyi bir yönetici olabileceğini düşündükleri için, Giovanni ismiyle tanıdıkları Bekir'e mülkiyeyi uygun görmüşler ama Bekir, sarayda aldığı eğitim sayesinde, mülki ve idari bilimlere zaten hakimmiş. kendinde ekgib gördüğü savaşçılığı geliştirmek için harbiyeyi istemiş. elbette Osmanlı'da da iyi bir asker ve komutan olması için eğitim görmüş ama bu konuda kardeşlerinin hep gerisinde kalmış. hem burası başka bir milletin harp okuluymuş. bu sayede kardeşlerinden farklı şeyler öğrenebilirmiş...

    okulun başlarında biraz zorlansa da birkaç ay içerisinde alışmış. güçsüzlüğünü ve korkaklığını yavaş yavaş üzerinden atıyormuş. eskiden bir karıncayı bile incitemeyeceğini düşünürken, artık canlı hayvanları okla avlıyormuş. gerçi canlı hedef vurdukları derslerin ardındaki gecelerde kabuslar görüyormuş ama yine de bir sonraki derse kadar tekrar motive olup, eli titremeden hedefi vurabiliyormuş. tamamen amacına odaklanmış şekilde, kendini okuluna vermiş. korumalar için bir ev tutmuş. kendisinin okulda kalması gerekiyormuş. yine de ayda birkaç gün, okuldan izin alıp eve gidebiliyormuş... işlerin yolunda gittiği bir yıldan sonra, izinde olduğu bir gün, çarşıda gezinirken, Osmanlı Sultanı'nın, yani babasının ölüm haberini duymuş.

    ...
    ···
  19. 19.
    +1
    ...

    bu örgüt hakkında bilgilendirilen Bekir, dikkatli olması konusunda iyice tembihlenmiş. kendi halinde okulunu okuyacağı için pek endişeli değilmiş ama italya'ya varınca biraz korkmaya başlamış. çünkü hem kendisi hem korumaları, italyanlardan çok farklı görünüyorlarmış. Roma'ya ulaşınca, bir hana yerleşmişler. Bekir, yatağında gözlerini tavana dikmiş bir halde, nasıl dikkat çekmeyeceklerini düşünüyormuş. kısa süre sonra bir çare bulmuş ve gözlerini kapatıp rahat bir uyku çekmiş. sabah herkesten erken kalkmış. bir ayna ve bir ustura bulup, saçını ve sakalını tamamen kesmiş. korumalar uyandıklarında, şehzadeyi güçlükle tanıyabilmişler. Bekir, usturayı onlara verip, tıraş olmalarını emretmiş. korumalar, sadece sakallarını kesmişler. sarayda aldığı eğitim sayesinde birçok dil bilen Bekir, italyancaya da son derece hakimmiş. bu yüzden kendisini bir italyan olarak tanıtacakmış. fakat korumalar italyanca bilmiyorlarmış. onlara, kendisini uzaktan gözetmelerini ve gerek kalmadıkça kimseyle konuşmamalarını emretmiş. ne olur ne olmaz diye de birkaç kısa cümle ezberletmiş. birer de isim uydurmuş. o an, kendisi için de bir isim bulması gerektiği aklına gelmiş. korumalara saniyeler içinde isim uyduran Bekir, kendisi için bir türlü isim beğenememiş. yolda bulurum diyerekten, okula doğru yola koyulmuş. uzun süre düşündükten sonra, Giovanni isminde karar kılmış...

    ...
    ···
  20. 20.
    +1
    ...

    Bekir'in italya'da neler yaptığına dönecek olursak... başlarda taht hırsı olmayan Bekir, padişahlığın nimetlerinin farkına varınca, sultan olmayı herkesten fazla istemeye başlamıştı. bu yüzden babasından sancak beyi olarak atanma talep etmiş ama umduğunu bulamamıştı. babası, eğitim için onu italya'ya göndermeyi teklif etmişti. Bekir, eskiden, henüz padişah olmak gibi bir derdinin bulunmadığı dönemde, taht kavgalarına kurban gitmemek için yurtdışına gitmeyi planlamıştı. sürekli italya'ya gitme istediğini babasına iletmiş fakat reddedilmişti...

    bu sefer babasından italya'ya gönderilme teklifi gelince, en azından canının güvende olacağını düşünüp italya'ya gitmeyi kabul etmiş. italya'ya gittiğinde kendisini geliştirip, stratejiler düşündükten sonra imparatorluğa geri dönmeyi amaçlıyormuş. zaten henüz babası genç sayılırmış. yeterli vaktinin olacağını düşünmüş. italya'ya doğru yola çıkarken, yanına iki tane koruma ve onu uzun süre idare edecek kadar para verilmiş...

    italya o dönemler bölünmüş bir haldeymiş. birçok şehir devletinden oluşuyormuş ama Papa'ya bağlı bir yapıları varmış. bu şehir devletlerinin en büyüğü, Roma ve çevresini hakimiyeti altında bulunduran Papalık Devleti'ymiş. bu devlet, diğer italyan yönetimlerine pek karışmasa da din konusunda hepsine hassas tavırlar alıyormuş. hatta, hem italya içerisinde hem de diğer katolik avrupa ülkelerinde infazlar gerçekleştiren bir yeraltı oluşumunun da bu devlete bağlı çalıştığı biliniyormuş. Papa'nın oluşturduğu, bir nevi "derin devlet" vazifesi gören bu örgütlenme; dinden çıkanları, başka bir mezhebin propagandasını yapanları veya gerekli gördüğü durumlarda da katolik olmayan alelade vatandaşları, gizlice infaz edebiliyormuş.

    ...
    ···