1. 1.
    +6 -25
    padişahlarının yarısı muallak yarısı oğlancı idi
    ···
  2. 2.
    -5
    osmanlıyı siqem din ile bi ülke bi yere kadar yönetilir. gerçi şimdide o taka dogru gidiyoz ya neyse
    ···
  3. 3.
    +1 -1
    19.yüzyılda Almanya nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında
    Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.

    Fransızlar, her sene nehrin Almanlar'daki kısmına geçip mahsulün tümünü
    toplayıp zütürüyorlardı.

    O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses
    çıkaramıyorlardı tabiî. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına
    durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar.

    Mektupta şöyle denmektedir:

    "Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar.
    Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, islamiyet'in de
    halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi
    bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."

    Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen
    padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker
    elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır.
    Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp

    mektubu okurlar:

    "Fransızlar korkak ademlerdir.
    Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur.
    Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir."

    Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin.
    Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerınde dolaştırın. Karşıdan gören
    Fransızlar için bu kâfidir."

    Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar.
    Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında
    dolaşmaya başlarlar.

    Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanlar'ın sevinç çığlıkları atmalarına
    sebep olur:

    "Osmanlılar'dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini
    de terkederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar.
    Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."

    Bu olay, Mülhaymli'lerin gönüllerin de taht kurmuştur.
    Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar.

    Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen
    olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip ,
    hadiseyi temsilen kutlarlar.
    ···
  4. 4.
    +2
    büyük cihangir yavuz sultan selim günde üç saat uyku uyuyup tahta kagibla tek çesit yemek yemekteydi.

    herhangi bir saray halkindan ayirt edilemeyecek kadar sade giyinmekte ve bunun sebebini soranlara söyle demekteydi:

    "vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padisahlarina saygidan ileri gelir. biz kime sirin görünmek için süslü giyinelim ki?
    bizim padisahimiz (allah c.c.) vücudun disina degil, içindeki cevhere (imana) bakar."
    ···
  5. 5.
    +2
    19. yy. vezirlerinden hüsrev paşa, müverrih ata bey'e sünnetlik hediyesi bir zarflı fincan vermişti. sonraları sıkıntıya düşen ata bey bunu sattı, bedeliyle konağını rehinden çıkardı ve on kişilik ailesiyle hacca gidip geldi.
    ···
  6. 6.
    +2
    tarihimizde kayıtlı en müthiş oburlardan biri, münevver ve inkılapçı ııı. selim'in düşmanlarından aygır imam diye meşhur derviş efendi isminde bir softadır. bir seferinde 40 yumurta üstüne iki okka pastırma doğratıp bir pastırmalı yumurta yemiş, fakat koca lengeri sıyırdıktan az sonra dili ağzına sığmayıp ölmüştü.
    ···
  7. 7.
    +1
    16. asırda macaristan'da bir kaya kitlesi üzerinde kartal yuvasına benzeyen filek kalesi'ni, demirbaş hasan pehlivan denilen bir kahraman, 40 arkadaşı ile zapt etmişti. bir gece kalenin bir mazgal deliğine merdiven dayadı, evvela, bu deliği kapayan 80 kantarlık bir topa göğsünü vererek itti, sonra başını koyup ikinci hamlede topu içeriye doğru tamamen attı ve yalın kılıç arkadaşlarıyla kaleye daldı ve kaleyi fethetti.
    ···
  8. 8.
    +1
    16. asrın namlı ok atıcı pehlivanlarından ahmet paşa 75 yaşlarında iken bir gün okçular başına gelip ok ısmarlamıştı. esnaf: "pehlivan, ihtiyarladın, sana ok ne lazım" dediler. o da atını çarşının kapısına sürdü, kapıdaki zincirlere kollarıyla asıldı ve bacaklarını atının karnına sardı, kollarını sıkınca koca atı havaya kaldırarak: "bazumda azıcık kuvvetim var gibi" cevabını verdi.
    ···
  9. 9.
    +1
    1885'te pasteur kuduz aşısını bulduğunda zamanın padişahı sultan ıı. abdülhamid, pasteur'ü davet etmiştir. gelemeyeceğini bildirince, aşıyı öğrenmeleri için paris'e bir heyet yollamış, pasteur'e de '1. dereceden mecidiye nişanı' ile 'aşı hayırhanesi yapması için' 800 lira göndermiştir. pasteur, enstitüsünü 1888 yılında bu para ile kurmuştur.
    ···
  10. 10.
    +1
    17. asırda unkapanı ve civarını mahveden büyük bir yangında nalıncı baba isminde fakir bir adamın ahşap kulübesi, dört tarafı kül olduğu halde mucize kabilinden yanmamış, kurtulmuştur
    ···
  11. 11.
    +1
    venedik'ten bir elçi gelmiştir. herkesin cihanı titreten padişahı görmek isteyip de göremediği bir devirdir. elçi, koca sultan'la görüşüp ülkesine geri döner. ülkedeki üst düzey yöneticiler başta olmak üzere herkes bu heybetli sultanın nasıl birisi olduğunu öğrenmek istemektedir. elçiye cihan sultanı yavuz'un nasıl birisi olduğunu sorarlar.

    - göremedim, der elçi. merak ederler:

    - huzuruna girdiğin, yanına kadar vardığın hâlde nasıl göremedin?

    bunun üzerine elçi şu müthiş itirafta bulunmak zorunda kalır:

    - kılıcı öyle parlıyordu ki, yüzüne bakamadım.

    kısa sürede venedik elçisinin bu sözleri osmanlı sultanı'nın da kulağına gelir ve haşmetli sultan şunları söyler:

    - paşalarım, der. osmanlı devleti'nin kılıcı parladığı müddetçe zalimlerin boynu daima eğik gezecektir. ama allah korusun, bu kılıç ne zaman ki kınına girer de paslanmaya başlarsa, işte o zaman kafalar yavaş yavaş dikilir ve bir gün bize yukarıdan bakmaya başlarlar.
    ···
  12. 12.
    +1
    Osmanlı Devletin de adeletin en temel prensip olduğunu ve Fatih Sultan Mehmet Han'ın, bir yahudi tüccarın kolunu haksız yere kestirdiği için, aynı cezaya mahkum olduğunu ve son anda tacirin bu hakkından vaz geçmesi sonucu kolunu kesilmekten kurtarabildiğini biliyor muydunuz?..
    ···
  13. 13.
    -1
    @1 gibko gibko bilgiler yazıyormuş. bunun üzerine c.a.c.a. nın arkadaşı c.a.c.a yı çağırmış. baksana olum ne ilginç lan demiş.ama c.a.c.a dururmu yapıştırmış cevabı;

    -banane dıbına koyim gibimde bile değil kapa şunu
    ···
  14. 14.
    -1
    5. murad'ın mason olması
    ···
  15. 15.
    +1
    2. osman ( genc osman )'ı yeniçeriler 8 tane cellat yollayarak öldürmek istedi genc osman 8'ini de kılıçtan geçirdi. gönderdikleri başka bir cellata agır yaralı yakalanınca zindanda bogulmaktan kurtulamadı...
    ···
  16. 16.
    +1
    600 yıllık Osmanlı Devletin de, çoğu zaman zenginlerin zekat ve sadaka verecek fakir insan bulamadıklarını biliyor muydunuz?..
    ···
  17. 17.
    +1
    2. Abdülhamid Han'ın, o gün Osmanlı toprağı olan, bugün işgal altındaki Filistin topraklarını satın almak isteyen ve bunun karşılığında tüm Osmanlı Devletinin borçlarını ödemeyi taahhüt eden Yahudilere bu toprakları satmadığını biliyor muydunuz?
    ···
  18. 18.
    +1
    sokullu mehmet paşa'nın, karaağaç yalısı'nda yanan gayet kıymetli bir inci tespihi vardı. imamesi zümrüt ve taneleri yakuttu. devrin kıymetli bir hattatı imamesinden başlayarak bu tespihin üzerine bir mushaf'ı şerif yazmıştı.
    ···
  19. 19.
    +1
    lale devri'nin en namlı lalecisi tabak ata isminde esnaftan fakir bir adamdı. 80 çeşit nefis lale yetiştirmişti ve sarayların bahçelerine soğanlar ondan alınırdı. bu çiçek yüzünden istanbul'un en zengin simalarından biri olmuştu.
    ···
  20. 20.
    +1
    bir zamanlar en büyük gemimiz olan iki bacalı ve dört direkli "gülcemal" e bu isim, sultan reşat tarafından verilmişti. gülcemal bu padişahın annesinin adı idi.
    ···