-
1.
+21-Bir kase yoğurt
Osmanlı Devleti döneminde her paşa ve padişah için, memleketinde herkesin istifadesine açık bir hayır kurumu yapıp ahirete öyle gitme, en büyük ideal idi. Bu sebeple, fethedilen yerlerde her biri bir cami, bir külliye veya bir hastane yapıp gitti. Ecdâdımız, kendi devirlerinin kültürünün gerektirdiği müesseseleri kurdular. insan nerde neyi tahsil ederse etsin ama Rabbiyle her zaman irtibatlı olsun diye camisiz yer bırakmadılar.
işte bu düşünce Kanunî’ye de Süleymaniye Camiini yaptırdı. Ancak o, yaptıracağı eserin yalnız kendi defterine kaydolmasını arzu ediyor ve Rabbi’ne böyle bir armağan takdim etmek istiyordu. Onun için, ustalara sıkı sıkıya tenbihatta bulunuyor ve "Kimseden yardım kabul etmeyin" diyordu.
Cami duvarları her gün yükseledursun, karşıdan bu camii mahzun mahzun seyreden bir nine vardı. inekleriyle başbaşa, onların sütüyle geçinen bu yaşlı kadın, inkisar içinde kendi kendine, "Ey Allah’ım, Kanunî’ye servet verdin, malk-mülk verdin, Senin uğrunda bir cami yaptırıyor. Bu fakir kuluna bir şey vermedin; ne yapayım da, ben de Senin rızanı kazanayım. Benim elimden böyle işler gelmez. Elimden gelen, ustalara bir tas yoğurt ikram etmektir." der ve ustalara müracaat eder.
Onlar, padişahın izni olmadığını söylerlerse de, kadının ısrarına dayanamayıp, yoğurdu alıp yerler. Büyük hükümdar, o gece rüyada, yaptığı işin mizanda tartıldığını görür. Terazinin bir kefesine Süleymaniye Camii, diğerine ise bir tas yoğurt konulmuş ve yoğurt, camiden ağır basmıştır. Sabah olur; Kanunî, ayakları titreye titreye ustaların yanına gelir: "Ne yaptınız, kimden ne aldınız?" diye sorar. "Yaşlı bir nine geldi; çok ısrar etti; yalvarıp yakarmalarına dayanamadık ve bir tas yoğurt aldık." derler. işte, Süleymaniye’ye ağır basan yaşlı kadının o bir tas yoğurdudur. Kanunî, gördüğü rüyayı oradakilere nakleder. -
2.
+12-Elçiye gerek yok
YAVUZ SULTAN SELiM,1515 yılında Dulkadiroğlu Alâüddevle’yi mağlup etmişti. Mısır Sultanı, Anadolu’daki bu fethi protesto için Yavuz’a bir elçi gönderdi. Elçi Yavuz’a:
“-Hutbelerde sultanımızın adı okunan memleketleri iade ediniz.” dedi.
Yavuz haşin edasıyla cevap verdi:
“-Var sultanına söyle, hutbede ve gibkede ( paralara vurulan damgada ) adının muhafazasını Anadolu’da değil, Mısır’da düşünsün!
Elçi başını eğip, alçak sesle yalvardı:
“-Ben bunları sultanıma nasıl söylerim, siz bir elçi gönderseniz de o söylese…
”Yavuz gürler:
“-Elçiye lüzum yok, Mısır’a ben geliyorum!”
Ve çok geçmeden dediğini yapar. Bir zaman sonra Mısır’ın fethini gerçekleştirir Yavuz Padişah’ım… -
3.
+1 -1nick entry uyumu (okumadım)
-
-
1.
+1Sen okusan ne yazar okumasan, git kuzenini gibenlerin sahte başlıklarını oku genel kültür kazanırsın.
-
1.
-
4.
0Faydalı bilgiler şuku.
başlık yok! burası bom boş!