0
1. osmanlı türk düşmanı mıydı ?
bazı osmanlı tarihçilerinin eserlerinde türkler için 'etrak-ı bi-idrak' yani 'idraksiz türkler' denilmesinden hareket eden kimi araştırmacılar, osmanlı imparatorluğu'nun türk devleti olmadığını iddia ederler.
bu, tutarsız bir yaklaşımdır.bu iddiayı öne süren yazarlar incelendiğinde bunun etnik bir yönü ifade etmek için değil , sosyolojik ve siyasi bir durumu belirtmek için kullanıldığı görülür. ayrıca bu ifade ile kötülenenler , genellikle devlete karşı kimi hadiselere karışmış olan türkmenler ile şah ismail'e katılan türkmenlerdir. düşman olarak görülen bir devlete yapılan bu katılımları aşağılamak için kullanılan bir ifade söz konusudur.
'türk' ve 'türkmen' sözcüklerinin olumsuz ifadelerle anılması, yalnızca osmanlı dönemi tarihçilerine özgü bir davranış değildir. selçuklu tarihçilerinin de türkmenler aleyhine bu şekilde olumsuz sözleri vardır.
osmanlı döneminin bazı tarihçileri bu olumsuz ifadeleri türk kimliğini değil ,köylü ve göçebeleri kötülemek için kullanırlar. özellikle yarı göçebe hayat yaşayan türkmenler devlet düzenine ayak uyduramamaları ve yerleşik hayata zarar vermeleri nedeniyle eleştirilmektedir.
fatih kanunnâmesi'nde bir ceza bahsinde geçen türk veya şehirli olsa ifadesi , türk kelimesinin göçebe türkmenler ve köylüler için kullanıldığını açık bir biçimde ortaya koyar.
osmanlı tarihçilerinin eserleri incelendiğinde , 'türk' ve 'türkmen' isimleri aleyhindeki ifadelere, genellikle osmanlı yönetimine karşı yürütülen mücadelelerin anlatıldığı bölümlere rastlanır. fetret devri'nden , şeyh bedreddin ayaklanmasına , safevi devletinin anadolu'daki faaliyetlerinden celalî isyanlarına dek , hadiseler aktarılırken , osmanlı tarihçileri 'kaba türk' veya 'cahil türkmen' gibi tanımlar kullanmışlardır.
2. osmanlı tarihçileri türklerden nasıl bahseder?
en önemli osmanlı tarihçilerinden olan ve uzun süre şeyhülislâmlık yapan hoca sadeddin , 'tacü't -tevârih' adlı eserinde , osmanlı fetihlerini anlatırken 'türk yiğitleri' , 'zaferleri gölge edinmiş türk askerleri' gibi ifadelerle , osmanlı ordusunu över.
17. yüzyıl tarihçilerinden solakzâde mehmet hemdemi de tarihinin birçok yerinde türk adını olumlu olarak kullanır ve cem olayını anlatırken, onu ''konstantiniyye'yi fetheden türk'ün oğlu'' diye anar.16. yüzyıl'ın en büyük tarihçilerinden gelibolulu mustafa ali ise 'künhül-ahbâr' adlı dünya tarihinde, türk kabilelerini anlatırken bunları seçkin millet , güzel ümmet olarak zikreder. birçok osmanlı tarihçisinde bu tür ifadelere rastlanır.
3. hanedan, türklüğünün farkında mıydı?
osmanlı tarihleri incelendiğinde , orta asya'dan geldiklerinin ve türklüklerinin farkında oldukları görülür.bu kitaplarda osmanlı hanedanı , oğuz han'a bağlanır. osmanlılar oğuz neslinden ve kayı boyundandır. osmanlı tarihi türk tarihinin bir parçası olarak ele alınır.
nitekim şehzade cem'in oğluna oğuz han, ikinci bayezid'in oğluna ise korkut isimlerinin verilmesi, bir rastlantı değil, dönemin siyasi yapısı içinde, bilinçli bir tercihtir.
osmanlı bir millet ismi değildir. osmanlı adı ; selçuklu , karahanlı , gazneli isimleri gibi , bir hanedanın adıdır. selçuklular , karahanlılar , gazneliler gibi osmanlılar da bir türk devletidir. ancak hiç unutulmaması gereken , osmanlı hanedanı'nın bir 'imparatorluk' kurmuş olmasıdır.
4. türklük ne zaman ön plana çıktı?
ii. murad dönemi kültürel bakımdan oldukça önemlidir. timur istilasından sonra anadolu'da aşiret kültürü tekrar canlanmıştı. osmanlı'lar timur'un halefleri karşısında meşrutiyetlerini sağlamak ve türkmen çevrelerinde nüfus kazanmak için , daha önce pek ön plana çıkarmadıkları oğuzların kayı koluna mensubiyetlerini , ii. murad döneminde iyice vurguladılar. paralara ve toplara kayı kolunun damgası vuruldu.
bu dönemde arapça ve farsça'dan , türkçe'ye yapılan tercümenler osmanlı-türk kültürünün gelişmesi bakımından oldukça önemlidir.bu eserlerin önemli bir kısmı ii. murad'ın emir ve teşvikleriyle tercüme edilmiştir.ii. murad zamanında türkçe ön plana çıktı ve edebî bir dil olarak gelişti.
ii. murad zamanındaki bu hava , fatih döneminde bir süre devam etmiştir. imparatorluğun büyümesi ve timur tehlikesinin sona ermesi ile türk kimliği bir daha bu kadar ön plana çıkarılmamıştır.
5. yöneticiler türk olmayanlardan mı seçilirdi ?
osmanlı imparatorluğu'nda, fatih'ten itibaren bütün yöneticilerin türk olmayan devşirme kökenlilerden seçildiği, yaygın bir inanıştır. ancak bu yanlıştır. fatih döneminde çandarlı halil paşa'nın öldürülmesinden sonra türk kökenli idareciler bir müddet veziriazamlığa getirilmemiştir. ancak bu bir denge siyasetinin sonucu idi. nitekim devşirmelerin nüfusunun artması üzerine fatih , veziriazamlığa bir türk'ü , karamanlı mehmed paşa'yı tayin etmişti.
fatih'in ölümünden sonra veziriazamın çıkan isyan sırasında katledilmesi tekrar devşirme hakimiyetini başlattı. ancak tamamen devşirmeler veziriazam olmadı; türk kökenli veziriazamlar da vardı. fakat türk kökenli veziriazamların çoğalması 1680'ler den sonra oldu.bu tarihten itibaren veziriazamlığa gelenlerin büyük çoğunluğu türk kökenlidir. osmanlı veziriazamları incelenirse , devşirme-türk oranının yaklaşık olarak yüzde 56'ya , yüzde 44 olduğu görülür. veziriazamlığa veya vezirlik makdıbına bakarak, türklerin yönetimden uzak tutulduğu gibi bir sonuç çıkarılır. ancak devlet idaresi sadece bunlardan ibaret değildir. devşirmelerin ağırlıklı olarak görev yaptıkları bir yer de saray'dır. bunun dışında i devletin diğer kademelerinde türkler çoğunluktadır.
6. osmanlı, anadolu'yu ihmal mi etti ?
sıkça dile getirilen bir iddia da ,osmanlı'nın anadolu'yu ihmal ettiğidir. anadolu , osmanlı imparatorluğu zamanında , devletin topraklarından sadece bir kısmı idi. osmanlı beyliği , söğüt ve çevresinde kurulmuş bir beylik olduğu için , anadolu kökenli kabul edilip , burası imparatorluk topraklarının ana çekirdeği olarak görülürse , mesele anlaşılmaz.
osmanlı imparatorluğu'nun dünyanın en büyük imparatorluklarından birisi olarak tarih sahnesine çıkması, anadolu sayesinde değil , siyasî direnişlerin az olduğu ve zengin rumeli sayesinde olmuştur.
osmanlı beyliği'nin rumeli'de kuvvetlendikten sonra anadolu'yu içine aldığına dikkat etmek gerekir. devletin ana siyasî organizasyonunu sağladığı bölge de rumeli'dir. osmanlı imparatorluğu , rumeli 'de öylesine sağlam bir yapı kurmuştur ki , fetret devri'nde anadolu toprakları çok kısa sürede elinden çıkarken , osmanlı büyük bir bölümü elinde kalan rumeli toprakları sayesinde varlığını sürdürebilmiştir. timur istilasından sonra osmanlılar rumeli'yi gerçek yurtları saymaya başladılar ve ankara savaşı'na kadar , başkent bursa iken , bu gelişmeler sonucunda , edirne başkent oldu.
dikkat edilmesi gereken bir husus da , osmanlı devlet teşkilatında kurulan ilk yönetim birimlerinin rumeli adını taşıması ve teşrifatta daha sonra kurulan anadolu adlı birimlerden önde gelmesidir. örneğin , rumeli beylerbeyliği anadolu beylerbeyliği'nden , rumeli kadıaskerliği anadolu kadıaskerliği'nden üstündü.
p. wittek , rumeli'nin osmanlılar için 'varlık nedeni' olduğunu , balkan harbi sonunda osmanlıların bu varlık nedenlerini yitirdiklerini söyler.
sofya'nın 1385'te , buna karşılık erzurum'un 1518'de , selanik'in 1387'de ; buna karşılık van'ın 1530'larda osmanlı egemenliğine girdiği düşünülürse , durum daha iyi anlaşılabilir.
Tümünü Göster