-
1.
+1bilge maskaraTümünü Göster
Unutma, dünyanın problemi sensin. Problem sensin ve sen çözülmedikçe yaptığın her şey olayları daha da karmaşıklaştıracaktır. Önce kendi evini düzene sok, orada bir kozmos yarat; o bir kaostur.
Antik bir Hint masalı vardır, çok eski ama çok büyük bir öneme sahip bir öyküdür.
Çok büyük ama aptal bir kral sert zeminin ayağını acıttığını söyleyip tüm krallığın sığır derisiyle kaplanmasını emretmiş. Ancak sarayın maskarası bu fikre kahkahalarla güldü; o bilge bir adamdı. Dedi ki: “Kralın fikri en basitinden komik.”
Kral çok kızmıştı ve maskaraya dedi ki: “Bana daha iyi bir seçenek göster yoksa öldürüleceksin.”
Maskara, “Efendim küçük bir sığır derisi parçasını kesip ayağınızı kaplayın” dedi. Ve ayakkabılar bu şekilde doğdu.
Bütün dünyayı sığır derisiyle kaplamaya gerek yok; sadece ayağını kaplamak tüm dünyayı kaplar. Bilgeliğin başlangıcı budur.''
osho
osho dan değişim üzerine bir zen hikayesi
hayat çok hızlı ilerler; durağan değil, dinamiktir. kıpırtısız bir göl değildir, devamlı akan bir nehre benzer. art arda geçen iki dakikada hiçbir şey aynı kalmaz. bu yüzden bir şey şu an için doğru olabilir, ama bir sonraki dakikada bu değişebilir. o zaman ne yapılmalı? yapılabilecek tek şey insanların farkında olmalarını sağlamaktır, böylece değişken bir yaşama karşı nasıl tavır alabileceklerine karar verebilirler.
eski bir zen hikayesi vardır: birbirlerine rakip iki tapınak vardı. her iki üstat -aslında üstat değil papaz olmalıymışlar- birbirlerine öylesine düşmanlık duyuyorlardı ki yandaşlarına asla diğer tapınağa bakmamalarını söylediler.
her bir papazın yanında kendisine hizmet edecek, getir zütür işlerini yapacak bir çocuk vardı. ilk tapınağın papazı çocuk uşağına dedi ki, "asla diğer çocukla konuşma. o insanlar tehlikeli."
ama çocuk ne de olsa çocuktur. bir gün ikisi yolda karşılaştı ve birinci tapınaktan gelen çocuk diğerine sordu, "nereye gidiyorsun?" ,
diğeri, "rüzgarın sürüklediği yere, " dedi. böyle dediğine göre tapınakta büyük zen söylemleri dinliyor olmalıydı. "rüzgarın sürüklediği yere" büyük bir lakırdıydı, tam bir tao cümlesi.
ama ilk çocuk çok utandı, alındı ve ona nasıl cevap vereceğini bilemedi. sıkıntı, öfke kadar suçluluk da duyuyordu, çünkü "üstadım bana bu insanlarla konuşma demişti. bu insanlar gerçekten tehlikeli. şimdi, bu ne biçim bir cevap böyle? bu beni küçük düşürdü," diye düşünüyordu.
üstadına gidip olan biteni anlattı. "onunla konuştuğum için özür dilerim. siz haklıydınız, o insanlar tuhaf. bu ne biçim bir cevap? ona 'nereye gidiyorsun' diye sordum -basit ve kibar bir soru- ve pazara gittiğini biliyordum, tıpkı benim de pazara gitmekte olduğum gibi. ama o bana, 'rüzgarın dürüklediği yere,' dedi."
üstad, "seni uyardım, ama dinlemedin. bak şimdi, yarın git aynı yerde dur. o geldiğinde 'nereye gidiyorsun?' diye sor ve o da 'rüzgarın sürüklediği yere,' diyecek. o zaman sen de olaya daha filozofça yaklaş. de ki, 'o zaman bacakların yok, demek? çünkü ruhun bedeni yoktur ve rüzgar ruhu hiçbir yere zütüremez!' buna ne dersin?" dedi.
tam bir hazırlık çabası içindeki çocuk bütün gece bunu tekrarlayıp durdu. ertesi sabah erkenden oraya gitti, aynı noktada durdu ve tam zamanında ikinci çocuk çıkageldi. birinci çcouk çok mutluydu, şimdi ona gerçek felsefenin nasıl yapıldığını gösterecekti. böylece "nereye gidiyorsun?" diye sordu. ve bekledi...
ama ikinci çocuk, pazardan biraz zerzevat alacağım,," diye cevap verdi.
şimdi, o çocuk öğrendiği felsefeyi ne yapsın?
hayat böyledir işte. ona hazırlanamazsın, onun için hazır olamazsın. güzelliği mucizesi de budur, seni hep hazırlıksız yakalar, hep sürpriz. gözlerin varsa her anın bir sürpriz olduğunu ve önceden hazırlanmış hiçbir cevabın işe yaramayacağını görürsün.
osho -
2.
0
- 3.
-
4.
0@5 osho bilge bir din adamıydı panpa filozof du
-
5.
0
-
6.
0
-
7.
0
-
8.
0
-
9.
0@11 neden olmasın
-
10.
0osho dan değişim Üzerine bir zen hikayesiTümünü Göster
Hayat çok hızlı ilerler; durağan değil, dinamiktir. Kıpırtısız bir göl değildir, devamlı akan bir nehre benzer. Art arda geçen iki dakikada hiçbir şey aynı kalmaz. Bu yüzden bir şey şu an için doğru olabilir, ama bir sonraki dakikada bu değişebilir. O zaman ne yapılmalı? Yapılabilecek tek şey insanların farkında olmalarını sağlamaktır, böylece değişken bir yaşama karşı nasıl tavır alabileceklerine karar verebilirler.
Eski bir Zen hikayesi vardır: Birbirlerine rakip iki tapınak vardı. Her iki üstat -aslında üstat değil papaz olmalıymışlar- birbirlerine öylesine düşmanlık duyuyorlardı ki yandaşlarına asla diğer tapınağa bakmamalarını söylediler.
Her bir papazın yanında kendisine hizmet edecek, getir zütür işlerini yapacak bir çocuk vardı. ilk tapınağın papazı çocuk uşağına dedi ki, "Asla diğer çocukla konuşma. O insanlar tehlikeli."
Ama çocuk ne de olsa çocuktur. Bir gün ikisi yolda karşılaştı ve birinci tapınaktan gelen çocuk diğerine sordu, "Nereye gidiyorsun?" ,
Diğeri, "Rüzgarın sürüklediği yere, " dedi. Böyle dediğine göre tapınakta büyük Zen söylemleri dinliyor olmalıydı. "Rüzgarın sürüklediği yere" büyük bir lakırdıydı, tam bir Tao cümlesi.
Ama ilk çocuk çok utandı, alındı ve ona nasıl cevap vereceğini bilemedi. Sıkıntı, öfke kadar suçluluk da duyuyordu, çünkü "Üstadım bana bu insanlarla konuşma demişti. Bu insanlar gerçekten tehlikeli. Şimdi, bu ne biçim bir cevap böyle? Bu beni küçük düşürdü," diye düşünüyordu.
Üstadına gidip olan biteni anlattı. "Onunla konuştuğum için özür dilerim. Siz haklıydınız, o insanlar tuhaf. Bu ne biçim bir cevap? Ona 'Nereye gidiyorsun' diye sordum -basit ve kibar bir soru- ve pazara gittiğini biliyordum, tıpkı benim de pazara gitmekte olduğum gibi. Ama o bana, 'Rüzgarın dürüklediği yere,' dedi."
Üstad, "Seni uyardım, ama dinlemedin. Bak şimdi, yarın git aynı yerde dur. O geldiğinde 'Nereye gidiyorsun?' diye sor ve o da 'Rüzgarın sürüklediği yere,' diyecek. O zaman sen de olaya daha filozofça yaklaş. De ki, 'O zaman bacakların yok, demek? Çünkü ruhun bedeni yoktur ve rüzgar ruhu hiçbir yere zütüremez!' Buna ne dersin?" dedi.
Tam bir hazırlık çabası içindeki çocuk bütün gece bunu tekrarlayıp durdu. Ertesi sabah erkenden oraya gitti, aynı noktada durdu ve tam zamanında ikinci çocuk çıkageldi. Birinci çcouk çok mutluydu, şimdi ona gerçek felsefenin nasıl yapıldığını gösterecekti. Böylece "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Ve bekledi...
Ama ikinci çocuk, Pazardan biraz zerzevat alacağım,," diye cevap verdi.
Şimdi, o çocuk öğrendiği felsefeyi ne yapsın?
Hayat böyledir işte. Ona hazırlanamazsın, onun için hazır olamazsın. Güzelliği mucizesi de budur, seni hep hazırlıksız yakalar, hep sürpriz. Gözlerin varsa her anın bir sürpriz olduğunu ve önceden hazırlanmış hiçbir cevabın işe yaramayacağını görürsün.
osho -
11.
0
-
12.
0@16 bence okumalısın
-
13.
0@18 okuruz panpa
-
14.
0@20 bilgi bilgeliğin elindedir bilge olan kimse bilgilidir
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 20 01 2025
-
bekle geliyorum gran torino
-
uncivilizedmuslim türk milletinden özür dile
-
mikropcan vs guneslenengolge
-
burasi okadar sahipsizli ilegal bisey
-
6 ay askeriyede ne yabicam
-
bu gsm operatorlerinin anasini
-
hayat treni kacti
-
squirt game yasaklanan bölüm
-
beyler devlet hastanesine göz randevusu aldım
-
escnin mamcınigini viskiyle
-
evrim ağacı değil mi bu
-
redditte turkish cocks diye bir subreddit buldum
-
eksi sozlukte uyelik bekliyen kardeslerim
-
reyiss uyanmış
-
buraya gelip bisey yazasim gelmiyorsa
-
daha önümde 8 bin küsür kişi var amg
-
milattan önceden bahsederken
-
wow girl olarak gobegim ssli
-
namus gidince vatan millet de kalmıyor
-
özgür özelin gümbür gümbür gelmesi
-
kendinizi övmeyin
-
elon musk nazi selamı
-
wow girl gittiyse
-
tam yerine denk geldi de
-
çabukk tv8 i açınn
-
yine secim donemi dongusuu
-
yiğitler içeriye
-
akpli turbanli tabani yuksek araba kullanan
-
ınsanlar inci bitmesini sitenin kapanmasi
- / 2