-
11.
04 gemi̇, 14 gemi̇ olmuştu!
fakat çok atak olan ağam oruç beni dinlemedi. taarruza karar verdi. halbuki becaye kalesinde çok i̇spanyol kafiri vardı. 6 kadırgadaki i̇spanyol, teknelerini boşaltıp, kaledeki yoldaşlarıyla birleştiler. ağam, kaleye hücum etti. sahile çıktık. kaleden üzerimize yağmur gibi top gülleleri ve tüfek misketleri yağıyordu. 60 şehit, bir o kadar yaralı verdik. belki kaleyi düşürebilirdik. fakat cengin en kızgın anında ağamın sol koluna bir misket isabet etti. düşman bunu gördü. kaleden çıkıp levendlere saldırdı. ağamın ağır şekilde yaralanmasına çok üzülmüştüm. o hınçla 3-4 yüz levendle kafirlere öyle bir giriş girdim ki, melunları kıra kıra kale kapılarına kadar sürdüm. 300 kafiri öldürdüm, 150’sini esir ettim.
daha fazla kale önünde durmak münasip değildi. ağam oruç yarasının şiddetinden kendinden geçmişti. levendleri toplayıp gemilere bindirdim. kafirler kaleden gemilerimize gülle yağdırıyorlardı. fakat allah’ın inayetiyle hiçbiri isabet etmedi. 14 parça gemiyle tunus’a döndük. oruç reis’in yarasını cerrahlar hoşça tımar edip sardılar. amma ıstırabı günden güne arttı. cümle cerrehlar toplandılar, bana geldiler :
"eğer karındaşının kolu kesilmezse akibet vahim olur," dediler; "sonra bizden bilmeyesin."
tunus halkı 4 gemiyle sefere çıkıp 14 gemiyle döndüğümüzü görünce ziyade şad oldu. ancak oruç reis’in kolcağızının haline cümle müslümanlar ağladı.
cerrahlara dedim ki :
"ağam oruç'un kolunu, kim kurtarırsa, onu terazinin bir kefesine oturtacağım. diğer kefesine altın koyup ihsan edeceğim. i̇sterse beğendiği 10 esiri vereceğim."
ağam oruç’un kolu kesi̇li̇yor
cerrahlar tekrar toplandılar. meşveret ettiler. fakat ağamın kolunu kesmekten başka çare bulamadılar.i̇zin verdim. ağamın kolcağızın şehit edip kestiler. tımar eylediler. hüngür hüngür ağladım. dedi ki :
"niçin böyle ah edip ağlarsın? takdir-i rabbani böyleymiş. elden ne gelir? elhamdülillah ki kolumu gazada kaybettim. bu saadet bana yeter." -
10.
0deli mehmed’in şevkini kırmamak için izin verdim. fakat onun teknesi, düşmanın teknesinin yanında fındık kabuğu gibi kalıyordu. biz de mehmed’in arkasına takıldık. düşman teknesine yanaştık. içinde bir tek can yoktu. meğer uzaktan bizim gemilerimizi görmüş, sandallarına binip kaçmışlar. tekneye çıktık. ağzına kadar buğday yüklüydü. deli mehmed’i selamladık :Tümünü Göster
"gazan mübarek ola," dedik.
ertesi sabah iki gemi daha zaptettik. birinde bal, zeytin, peynir vardı. diğeri bir ceneviz teknesiydi. demir yüklüydü. dağ gibi ganimetle top, tüfek atarak tunus’a geldik. cümle gaziler doyum oldular. sultan’ın hissesini ayırdık. fakir fukaraya da çok mal sadaka ettik. çok dualar aldık.
kafi̇rler korkmaya başliyor
o kışı gene tunus’ta geçirdik. bahar gelince sefere çıktık. 13 günde mora’da anapoli limanı açıklarına geldik. i̇spanya’ya gider büyük bir kafir teknesine rasladık. i̇çinde 3-4 yüz cenkçi vardı. altın işlemeli sancaklarımızı çekip toplarımızı ateşledik. yedi defa düşman teknesine yanaşmak istedik. yedincisinde yanaştık. azim cenk oldu. fakat kafir teknesini zaptettik. 150 yoldaşımız şehit oldu. 86 levend yara aldı. öğrendik ki, kafir teknesinde 525 kişi varmış. bunlar’ın 183’ünü esir aldık. gerisi ölmüştü. i̇çlerinde i̇spanya’da büyük bir memleketin valisi de vardı. bir gemi daha zaptedip tunus’a geldik. ağam oruç yaralanmıştı. tunus’ta tedavi gördü, dinlendi. ganimet malımız arasında 70-80 papağan ve 20 doğan kuşu vardı. bunları tunus sultanı’na verdik. bu seferden sonra namımız bütün kafir memleketlerine yayıldı.
bizi ortadan kaldırmak için kafirler ittifak eylediler. dediler ki :
"oruç ve hızır hayreddin namında iki türk peyda olmuş. bu hristiyan düşmanı yılanlar ejderha olmadan, basalım, isimlerini yeryüzünden silelim. şimdi fırsat verirsek, belli ki bu türkler başımıza çok iş açar."
i̇spanyol kafiri bu minval üzere 10 pare mükemmel kadırga donattı. maksatları bizi yakalamaktı. fakat onlar gelmeden biz deryaya açıldık. ceneviz’e gitmek istiyorduk. rüzgar muhalefetinden cezayir sahillerine vurduk. becaye nam cezayir kalesinin önünde demir attık. 10 pare i̇spanyol kadırgası da bizi ceneviz taraflarında bulamayınca becaye’ye geldi. sahil üzerinde cengi kabul etmek çok tehlikeliydi. hemen deryaya açıldık. kafir kadırgaları kaçtığımızı sandılar, peşimize düştüler. kafi derecede sahilden açılınca ağam oruç, hemen dönüp kadırgalara yaklaşmamızı emretti. böyle bir şey beklemeyen düşman çok şaşırdı. büyük cenk oldu. hemen kadırgaların kapudane teknesi olanına yanaştık. koca kadırgayı ve diğer üçünü zaptedince ötekiler kaçtı. varıp becaye kalesi altına sığındılar. oruç reis, altına girip kadırgaları yakalamak istedi. ben mani olmak istedim. ağamın emri, çok tehlikeliydi. tedbir bu idi ki, aldığımız 4 kadırga ile tunus’a dönelim, 6 kadırgayı kendi haline bırakalım -
9.
0mısır sultanı’na gönderdi.Tümünü Göster
sultan :
"dünyada nimet hakkın gözeten ve iyilik bilir adam varsa," dedi; "oğlum oruç kapdan’dır."
bu minval üzre ağama çok dualar etti. aralarında muhabbet bir iken bin oldu. ağam, cerbe sularında avlanmaya devam etti. 5-10 parça gemi daha zaptetti.
"sandim ki dünyalar beni̇m oldu!"
biz gelelim memleket ahvaline. sultan selim han tahta oturunca, karındaşı sultan korkutla aralarında ihtilaf çıktı. sultan selim, karındaşının üzerine asker gönderdi. aramadık yer komadı, fakat sultan korkut’u bulamadı. ol zaman kapdanpaşa, i̇skender paşa idi. gayetle zalim bir adamdı. akdeniz’e çıkıp derya üzre iki kürekli bir kayık gezdirmezdi. "sultan korkut’un adamıdır" diye kaptanlara çok zulümler eyledi. ben bunları işitince, midilli’den ayrılmaya karar verdim. bir tekneye buğday yükleyip alelacele şam trablusu’na gittim. buğdayı siyah arpa ile değiştirip preveze’ye geldim. burada arpamı sattım. at, kısrak ve katır satın aldım. preveze’nin karşısında ayamavri adasına demir attım. limanda yatar 24 oturak güzel bir gemi gördüm. hayran oldum. sorup öğrendim. fettah kapdan nam bir türk’ün teknesiymiş. fettah kapdan yakınlarda ölmüş. varisleri, gemi satılsın diye buraya göndermişler. bu teknenin aşık-ı şeydası olmuştum. ne isterlerse verecektim. nihayet 6 kese akçaya uyuştum. gemiyi satın aldım. sandım ki dünyalar benim oldu! yeni tekneme bindim. diğer gemilerimi de aldım. akdeniz’i kuzeyden güneye baştan başa geçtim. cerbe adasına geldim. ağam oruç’la buluştum.
i̇ki karındaş "nereye gidelim?" diye düşünürken, tunus’a gitmeye karar verdik. dedik ki : "ömrün ahırı mademki ölümdür, bari gaza yolunda can verelim."
ben, ağam oruç, ve yahya reis, her birimiz bir gemiye binip tunus’a geldik. tunus sultanına çıktık. peşkeşlerimizi sunduk. dedik ki :
"bize ülkenizde bir yer verin. gemilerimizi orada barındıralım. hak yoluna gaza edelim. aldığımız ganimeti tunus pazarlarında satarız. müslümanlar faydalanır, ticaret gelişir. size de ganimet malından sekizde bir hisse veririz."
tunus sultanı :
"pek makul söylersiniz gaziler," dedi; "hoş geldiniz, safalar getirdiniz. ocak sizindir."
"gazan mübarek ola!.."
sultan bize halku’l-vad limanını verdi. kışı bu limanda geçirdik. baharda deryaya açıldık. 5 pare gemimiz vardı. en yürükleri benim teknemdi. sardunya adasına vardık. bir korsan gemisini zaptettik. içindeki 150 kafiri esir aldık. tam bu sırada ufukta bir gemi göründü ki, neuzubillah bursa’nın keşişdağı(*) kadar cüssesi vardı. gemilerimizden birinin kapdanı deli mehmed’di. çok yiğit bir delikanlı idi. benim sağ kolumdu. bize dedi ki :
"ey kapdan babalarım, izin verin, emredin, gidip bu gemiler devini ben alayım." -
8.
0gemiler birbirine yanaştı. leventler kafir gemilerine atladılar. sonunda venedik gemileri zaptedildl. 285 venedikli esir alındı. 120 kadar venedikli de öldü.Tümünü Göster
düşman gemilerindeki mallar, oruç reis’in teknelerine aktarıldı. tekneler o derece doldu ki, kaplumbağaya döndü; kımıldamaya iktidar yoktu. şenlik içinde midilli’ye geldiler. ben hızır hayreddin, ağam i̇shak’la beraber, karındaşımız oruç reis’i limanda karşıladık. bütün hısım ve akrabamız bizimle beraberdi. öpüşüp kucaklaştık. oruç reis, midilli’den çıkalı yıllar olmuştu. bu kadar zamandan beri birbirimize hasret çekerdik.
oruç reis, midilli’den i̇zmir’e gitmeye, velinimeti sultan korkut ve karındaşlığı piyale bey’le görüşmeye karar verdi. fakat tam bu sırada midilli’ye bir haber erişti : sultan selim han hazretleri tahta oturmuş. karındaşı sultan korkut’la hasım olmuş. sultan korkut ziyadesiyle korkup kaçmış. oruç bey bu haberi alınca pek üzüldü. büyük karındaşı i̇shak reis, ağam oruç’a dedi ki :
"var imdi buralarda durma. bu kışı i̇skenderiye’de kışla. bakalım ne ola? elindeki tekne sultan korkut’un ihsanıdır. ola ki sana zarar erişe."
oruç reis, daha hasret gidermeye vakit olmadan hepimizle vedalaştı. midilli’den hareket etti. kerpe adası açıklarında 7 düşman gemisini zaptetti. i̇skenderiye’ye geldi. mısır sultanı, oruç reis’in yahya reis’le beraber 7 parça ganimet malı tekneyle i̇skenderiye'ye geldiğini haber aldı. oruç, mısır sultanı’ndan gayetle sıkılırdı. onun verdiği gemileri payas’ta rodoslular’a kaptırdığı için mahcuptu. kendisini sultan’a affettirmek için ganimet mallarından muhteşem parçalar ayırdı. 4 cariye ile 4 köle seçti. sultana sundu. sultan, pek memnun oldu. oruç reis'i ve yoldaşlarını konakladı.
ağam oruç’a dedi ki :
"ey oruç kapdan, seni affettim. cenab-ı hak, affedici kullarını sever. gerçi benim 16 pare teknemi yaktırdın. ama içinden bir tek levendin burnunu kanatmadın. hepsini kurtardın, kafire bir tek esir vermedin. ben gemilerimin yanmasına kızmadım. cenk ahvalidir, her şey olur. senin dönüp yanıma gelmediğine kızdım. ancak şimdi seni affettim. hemen sağ olasın. tekrar hatırımı aldın."
böyle deyip ağama çok ikram etti. ağamın getirdiği hediyelerden fazla peşkeş verdi. oruç ağam izin aldı. kahire’den i̇skenderiye’ye döndü. sultan, i̇skenderiye valisine emir yazmıştı. vali, ağamı ve levendlerini ağırladı. bir miktar safa ile vakit geçti. bahar geldi. oruç reis, sultan’a name gönderip gazaya çıkmak için izin istedi, izin çıktı. ağam, kıbrıs sularına doğru açıldı. o sularda 5 aded venedik teknesini ganimet aldı. oradan batıya gitti. tunus sahillerinde cerbe adasına geldi. ganimet malını cerbe tacirlerine sattı. her levendin payına 25 zira venedik çuhası, 4 tüfek, 4 tabanca ve 171,5 altın düştü. oruç, i̇skenderiye’ye giden bir gemi buldu. en iyisinden çuha, tüfek, tabanca ile 13-14 yaşlarında bir kafir oğlancığı ayırdı. -
7.
0özet geççç
-
6.
0ne yani bunu okumamızı bekliyosun... vay amk ne insanlar
-
5.
0amk özet geçeydin de repleyeydik
-
4.
0replerinizi bekliyorum panpalar.
edit: alın panpalar özeti:`"ölmek," dedi; "silah teslim etmekten yeğdir. ölüm ne ola ki korkalım. i̇nsan bir kere ölür, amma namı kalır"
ccc oruc reis ccc -
3.
0
-
2.
0kocakarıcık oruç reis’i evine zütürdü. önüne yemek getirdi. yedirip içirdi. urbacığını değiştirdi.Tümünü Göster
oruç reis o köyde 10 gün eğlendi. köylüler, geceleri oruç’u konuk etmek için biribiriyle kavga ettiler.
rodoslular’a gelindikte, sabah olunca, oruç’un kürek yerini boş gördüler. kaçtığını anladılar. "rodos’a ne yüzle gideriz?", diye telaşa başladılar. amma oruç’u bulamadılar. keder içinde rodos’a döndüler. teknenin papazı, oruç’un sihir bildiğini ve bu yüzden kaçtığını söyledi.
oruç reis, kocakarıcığa veda edip köyden ayrıldı. midilli’ye gitmek istiyordu. 3 günde antalya’ya geldi. antalya’da ali reis namında bir kalyon kaptanı vardı. i̇skenderiye ile antalya arasında işler, ticaret yapardı. oruç reis’in şöhretini işitmişti :
"hoş geldin, safa geldin, oğul" diye oruç’u karşıladı. "gemi benim değil, senindir."
böylece oruç reis, ali reis’in teknesine ikinci kaptan oldu.
bu esnada ben, bodrum’da beklemekten ümidimi kesmiş, midilli’ye dönmüştüm. ağam oruç, i̇skenderiye’ye varınca, oradan midilli`ye name gönderdi. macerasını anlatıyordu. ağamın kurtuluşuna son derece sevindim.
ağam oruç misir sultaninin hi̇zmeti̇ne gi̇ri̇yor
ağam oruç’un şöhretini mısır sultanı da işitmişti. kendisini çağırdı, huzuruna kabul etti, hizmet teklif eyledi. sultan’ın emeli, hind taraflarına donanma göndermekti. oruç’u bu donanmaya serasker tayin etti. adana valisine (*) ferman yazdı. i̇skenderun körfezi’nde payas limanına 40 pare gemi yapmaya yetecek kereste göndermesini bildirdi. adana valisi, keresteleri hazırlattı, payas’a gönderdi. oruç reis, bunları alıp mısır’a getirmek üzere yola çıktı, 16 pare gemiyle payas’a geldi.
(*) ozaman adana, ramazanoğulları denen bir türk prensliğinin elindeydi. bu prenslik, mısır-suriye türk-memluk imparatorluğuna tabi idi
rodoslular, oruç’un mısır sultanı’nın seraskeri olduğunu duymuşlar, fırsat gözetiyorlardı. ağamın payas’a geldiğini haber alınca, büyük donanma ile bastırdılar. oruç reis, vaziyetin vehametini anladı. cümle gemilerini baştan kara ettirdi, karaya oturttu. leventlerini alıp içerilere çekildi. leventler dağılıp memleketlerine gittiler. ağam gene antalya’ya geldi. antalya’da 18 oturak bir tekne yaptırdı. rodos sahillerini bastı. kafire aman vermedi. rodos şövalyeleri’nin üstad-ı azamı (*) :
(*) rodos devlet başkanına verilen ad
"oruç reis namında bir korsan zuhur eylemiş," dedi; "altında 18 oturak teknesi var. uçan kuşa hükmeder. malımızı alıp memleketimizi yakar. nece defa oğullarımızı esir eyleyip şam trablusu’na zütürdü, pazarda sattı. onun şerrinden denize çıkamaz olduk. ben size bu türk’ü yeraltındaki zindanından çıkarmamanızı söylemiştim, beni dinlemediniz, gemiye forsa olarak çaktınız. şimdi tez yarın, hakkından gelmeye çalışın."
rodoslular, 5-6 parça yürük tekneyi oruç’un peşine taktılar. türk korsanını liman liman, bucak bucak aramaya başladılar. sonunda bir limanda bastırdılar. teknesini yaktılar. oruç reis, leventleri ile kurtulup kaçtı. gene antalya’ya döndü. oruç’un teknesi rodos limanına getirildi, halka teşhir edildi. fakat oruç’un esir alınıp rodos’a getirilememesi, üstad-ı azam’ı çok kızdırdı :
"tekne oruç’un amma, kendisi içinde yok!" diye gürledi.
oruç reis, antalya’ya döndüğü zaman, zamanın padişahı ii. sultan beyezid’in oğullarından sultan korkut, antalya’dan manisa’ya hareket etmişti. kendisine teke (antalya) vilayeti yerine saruhan (manisa) vilayeti verilmişti. sultan korkut’un "piyale bey" adında bir hazinedarı vardı. evelce oruç reis, bu piyale bey’e bir frenk oğlancığı hediye etmişti. i̇kisi arasında dostluk vardı. şimdi oruç reis’in başına bu haller gelip teknesiz kalınca, piyale bey, efendisi sultan korkut’a vaziyeti anlattı :
"oruç reis, bir mücahit kulunuzdur" dedi, "gece gündüz kafirle cenk edip nece zaferler kazanmıştır. şimdi teknesini kaybetmiştir. gerektir sultanım, bu mücahit kuluna bir tekne ihsan ede."
sultan korkut, oruç reis’in şöhretini biliyordu. dileğini memnuniyetle kabul etti. ağam oruç’u huzuruna çağırdı. konuştu, görüştü. çok ikram ve ihsan etti :
"hemen başın sağ olsun," diye teselli etti; "ben seni teknesiz komam. elem üzre olma."
sultan korkut, hemen i̇zmir kadısına bir emir yazdı :
"fermanım sana gelir gelmez, oruç reis oğlumuza, dilediği üzere mükemmel bir kalite yaptırasın. varsın dinimiz uğruna kafirlerle savaşsın. öcünü alsın. hanedanımızı rahmetle ansın."
piyale bey de i̇zmir gümrük emini’ne name yazdı :
"oruç reis, dünya ve ahiret karındaşımdır." dedi; "size geldikte, hemen himmetinizi ekgib etmeyin. her türlü yardımınızı esirgemeyirı. 22 oturak bir tekne yapılmasına nezaret edip tez zamanda oruç reis’e teslim eyleyin. teknenin donanması için her türlü masrafı, efendim sultan korkut’un hesabına yazın."
oruç reis, i̇zmir'e geldi. tez zamanda kendisine iki tekne verildi. biri sultan korkut’un şahsına olan hediyesiydi. diğer tekne de piyale bey’in malıydı. o da oruç’un emrine verildi. oruç reis, tekneleri donattı, leventlerini topladı, foça’ya geldi. oruç’un gemisi 24 oturak, piyale bey’inki 22 oturaktı. bu iki tekne üç buçuk ay içinde inşa edilip donatıldı. foça limanına demir attı. oruç reis, foça’dan manisa’ya geldi. piyale bey’in konağına indi. burada üç gün misafir kaldı. üç gün sonra sultan korkut’un huzuruna çıktı. el öptü. sultan korkut çok iltifat etti :
"cenab-ı hak seni her işinde mansur ve muzaffer eylesin," dedi.
oruç, manisa’da sultan korkut’a ve piyale beye veda etti. foça’ya döndü. o gece dua ve ibadet etti. ertesi gün erkenden teknelerine demir aldırdı.
birkaç gün sonra derya üzerinde iki venedik gemisine rasgeldi. i̇kisi de zaptedildi. gemilerde 24000 altın vardı. bu para vesair eşya ganimet alındı. bir çok levent zengin oldu. nasıl zengin olmasınlar ki, osmanoğlu sultan korkut’un duasını aldılar. padişah duası alanın akıbeti hayrolur. padişah bedduası alan, felakete uğrar.
oruç reis bu cengini pulya sahillerinde (*) yapmıştır. oradan rumeli sahillerine geldi. ağrıboz adası açıklarında üç venedik gemisine daha rasladı. venedikli kafir, oruç reis’in gemilerini görünce, top ateşi açtı. oruç, leventlerini güzel sözlerle teşçi etti. venedik gemilerine yaklaştılar. i̇ki taraftan atılan gülleler deryayı cehenneme çevirdi.
(*) i̇talya’nın güneydoğusundaki «apuglia» eyaletine türkler, « -
1.
0fatih sultan mehmed han hazretleri, midilli’yi kafirlerin elinden fethedince, adaya türkler’in yerleşmesini buyurdu. i̇lk yerleşenler arasında babam da vardı. babam yakub ağa, bir sipahinin oğlu idi, kendisi de sipahi idi. selanik civarında vardar yenicesi’nde tımarı vardı. midilli’ye yerleşince, şevketlü fatih sultan mehmed han hazretleri’nin emriyle kendisine adada bir tımar verildi. bu suretle yeni dirliğine kavuşan babam, ada halkından bir kızla evlendi. babam, yakışıklı bir yiğitti. anam ona dört oğul doğurdu. i̇shak, dört oğulun ulusu idi. sonra ağam oruç, sonra ben hızır, sonra i̇lyas doğdular. cenab-ı hak her birimize uzun ömürler, nice cengler ve zaferler ihsan buyurdu.Tümünü Göster
ağam i̇shak, midilli kalesinde otururdu. ağam oruç’la ben, derya seferlerine merak sardık. oruç reis, bir gemi edindi, onunla ticaret maksadıyla denize açıldı. ben de 18 oturak bir tekne edindim. önce selanik ve ağrıboz’a gidip geldik. midilli’ye mal getirip satıyorduk. fakat ağam oruç, bu yakın seferlerle kanaat etmedi. şam trablusu'na gitmek istedi.
bir gün, küçük karındaşım i̇lyas’la beraber, trablus’a gitmek üzere midilli’den ayrıldı.
ağam oruç rodos kafi̇rleri̇'ne esi̇r düşüp nece yil elleri̇nde esi̇r kaldi
ağam oruç, şam trablusu’na varamadı. yolda rodos gemilerine rasladı. büyük cenk oldu. karındaşım i̇lyas şehit düştü. tanrı rahmet eylesin! kafir gemileri cengi kazandı. oruç reis’i gemisiyle beraber esir aldılar. zincire vurup rodos adasına zütürdüler. bu haber midilli’ye erişince çok üzüldüm. kanlı gözyaşları döktüm. fakat hemen ağam oruç’u kurtarmak çarelerini düşünmeye başladım.
krigo isminde bir kafir tacir vardı, dostumdu. rodos’la ticaret yapardı. krigo’yu tekneme alıp bodrum’a geldim. kendisine dedim ki :
"dostluk bugünde belli olur. al sana 18.000 akça. ağam oruç’u kurtarmak için bana yardım et. sen rodos’a git, zemini yokla. ben seni bodrum’da bekleyeceğim."
krigo: "baş üstüne" deyip rodos’a gitti. orada oruç reis’i bulup görüştü.
oruç’a dedi ki :
"sana karındaşın hızır hayreddin reis çok selam ve dualar eder. senin kafir elinde esir olmana çok üzülmekte, gece gündüz ağlamaktadır. beni sana gönderdi. şimdi karındaşın bodrum’dadır. bir hayır haber beklemektedir."
oruç, krigo’dan bu sözleri duyunca sevincinden ağladı. dedi ki :
"hemen karındaşım hızır’a selim söyle. ne maksatla adaya geldiğini değil kafirlere, sırtındaki gömleğe duyurma. yine ilk fırsatta görüşelim."
oruç reis’in, rodos’ta santurluoğlu namında bir tanıdığı vardı. adı sanı bilinen bir kafirdi. arada gelip oruç’la görüşür, hatırını sorardı. oruç, santurluoğlu’na dedi ki :
"bu rodos şövalyeleri, beni karındaşım hızır’a satmazlar. belki sana satarlar. sen de beni adadan kaçırırsın. i̇leride sana borcumu ederim."
santurluoğlu :
"emrin canıma minnet, dedi; satarlarsa seni alayım. fakat doğrudan doğruya müracaat edip seni satın almak istesem şüphelenirler. en iyisi sen şehre indiğin bir gün, benim dükkanımın önünden geç. fakat sakın dükkana doğru bakma ki, seninle tanışıklığım olduğu anlaşılmasın. sen geçerken, ben tesadüfen seni görmüş olurum. çok beğendiğimi söyler, şövalyelere seni bana satmaları için rica ederim."
oruç reis, bu sözleri duyunca, azat olmuş gibi sevindi. esirlik hayatı o kadar acıydı. günlerden bir gün santurluoğlu, rodos kaptanları ile dükkanının önünde oturmuş, sohbet ediyordu. güya bir hizmete gidercesine dükkanın önünden geçen oruç’u gördü. yanındaki kaptanlara dedi ki :
"şu geçip giden esir kimindir? her zaman buradan geçtiğinde görürüm. ateş gibi hizmet eder. sahibi şu esiri satsaydı alırdım."
bunun üzerine kaptanlardan biri :
"sahibi benim", dedi; "istersen satarım."
"söyle, ne istersin?"
"bin altın isterim."
"çok para!"
"pekiyi, 800 altına bırakırım."
fakat satış muamelesi olmadan işler bozuldu. şövalyeler oruç’un namlı bir tacir olduğunu öğrendiler:
"karındaşı hızır hayreddin reis, bodrum’dadır," dediler; "ağası için 10000 altın vermeye hazırdır. 10000 altın verilen bir esir 800 altına satılır mı?"
santurluoğlu’nun parasını iade edip oruç’u geri aldılar. şövalyeler, oruç’un gerçek değerini, krigo’dan öğrenmişlerdi. krigo, hızır reis’in verdiği 18000 akçayı dolandırdığı gibi, benim oruç’u kurtarmaya hazırlandığımı şövalyeler’e bildirmişti.
bunun üzerine rodoslular, oruç’u yer altında bir zindana attılar. ta ki ben fırsat bulup kurtarmayayım. eskisinden fazla eziyet etmeye başladılar. eline, ayağına ve boğazına kadar zincir vurdular. ancak ölmeyecek kadar ekmek veriyorlardı. oruç, bu hale fazla tahammül edemedi. kapatıldığı zindanın kumandanı ile görüşmek istedi. kumandanın karşısına çıktı. kumandan :
"neye geldin?" dedi.
"bana bu kadar eziyet etmekten maksadınız nedir?"
"ey türk, anla bakalım, 800 altın verip kurtulmaya çalışmak nasıl olurmuş. karındaşın hızır hayreddin reis, dünyanın malı ile, seni kurtarmak için bodrum’da bekler. bundan haberimiz yok mu sanırsın? yoksa sen bizi budala mı zannedersin?
"beni serbest bırakmak için kaç akça istersin?"
"ya sen ne kadar verirsin? kendine ne paha biçersin? de bakalım."
"ben kendime değer olarak bütün rumeli’ni arpalık, anadolu’yu cep harçlığı verir, üstüne 100.000 altın öderim."
"bre divane, sen hele maskaraca sözler söylemekte devam et bakalım, akıbetin ne ola."
oruç’un kendisiyle alay etmesine kızan kumandan, ona eskisinden kötü muamele edilmesi için zindancıbaşına emir verdi. oruç, bu halden çok sıkıldı. bir gece zindanda tek başına ağladı :
"yarab, diye dua etti; bikes kalmışlara derman senden olur! habibin hazret-i peygamber hakkı için ben biçare kuluna meded eyle, beni tez zamanda bu kafirlerin zulmünden kurtar!"
o gece dua ede ede takatsiz kaldı, balçıklı zemine düşüp uyuyakaldı. rüyasında parlak çehreli bir ihtiyar göründü :
"ey oruç, dedi; gönlünü ferah tut. i̇slam dini uğruna çektiğin eziyetlere katlan. mahzun olma. kurtulman yakındır."
oruç bu rüyadan büyük bir sevinçle uyandı. gemi kasaveti dağıldı. gönlü açıldı. o sabah, bütün rodos kaptanları toplanmış, oruç hakkında görüşüyorlardı. bu mecliste kaptanlardan biri :
"derya işleri belli olmaz, dedi; bugün oruç’a olan, yarın bizedir. bu türk’e fazla eziyet etmek doğru değildir."
bunun üzerine oruç’un zindandan çıkarılmasına karar verildi. bir tekneye küreğe çaktılar. oruç, forsa oldu. fakat o :
"yer altında olan eziyete göre derya üzerinde küreğe çakılmak nimettir, diyordu; yarabbi şükürler olsun, dünya yüzünü gördüm."
ağam oruç rodos şövalyeleri’nin gemi̇sinden kaçip kurtuluyor
o zamanda sultan korkut (*), antalya’da otururdu. orada vali idi. her sene allah aşkına rodos’tan 100 türk esirini satın alıp azat etmeyi adet edinmişti. o yıl da kapıcıbaşısını rodos’a gönderdi. rodoslular, 100 türk esirini ayırıp kapıcıbaşıya teslim ettiler. yapılan anlaşmaya göre esirler, bir rodos gemisiyle antalya sahillerine çıkarılacaktı. hak taala' nın hikmeti, türk esirlerinin nakli için, oruç reis’in çakılı olduğu tekne seçildi. oruç çok kıymetli bir esir olduğu için rodoslular onu, kurtulacak 100 türk’ün arasına katmamışlardı.
(*) ii. sultan bayezid’in 3. oğlu ve yavuz’un ağabeyi olan türk şehzadesi ki, türk denizciliğini geniş çapta himayesi ile meşhurdur
oruç reis, hoş mizaçlı bir adamdı. her lisanda mahirdi. bilhassa rumca’yı emsalsiz şekilde konuşurdu. sık sık gemisine gelen rodoslu kaptanlarla sohbet ederdi. bir gün bu kaptanlar oruç’a dediler ki :
"ey türk, sen bir güzel sözlü kişisin. bahusus bizim lisanımızı çok iyi bilirsin. müslümanlık’ta ne buldun? gel bizim dinimize gir. i̇çimizde sen de adı, sanı belli adam olursun."
oruç :
"ey akılsızlar" diye cevap verdi. "herkesin dini kendine tatlı gelir. hazret-i peygamber’den üstün peygamber var mıdır ki, ona inanayım."
"o halde var bu halinde kal. bakalım peygamberin seni bizim elimizden nasıl halas eyler? şimdilik küreğini çekedur."
oruç’un çakılı olduğu teknede bir papaz vardı. rodoslu kaptanlara dedi ki :
"bu oruç, dedikleri adamdan sakının. onunla fazla konuşmayın. okumuş ve bilmiş bir adama benzer. müslümanlık üzerindeki bilgisi, benim hristiyan dinindeki bilgimden fazladır. gaflet etmeyin. sizin cümlenizi tepetaklak etmeye kadir bir dinsizdir."
rodos gemisi, antalya yakınlarında ıssız bir yere yanaştı. sultan korkut’un kapıcıbaşısı ile 100 türk esiri buraya çıkarılıp bırakıldı. o gece rüzgar muhalif esiyordu. hareket etmeyip sabahı beklemeye karar verdiler. teknenin sandalını indirip, balık avlamak üzere açıldılar. bu sırada büyük bir fırtına koptu. sandal gemiye yanaşamadı. uzakça bir yerde sahile demir attı. oruç reis, bu fırsatı ganimet bildi. göz gözü görmüyordu. her yer karanlık ve fırtına içindeydi. zincirlerinden boşandı. "bismillahirrahim" deyip kendisini denize attı. yüze yüze sahile çıktı. selamete erişti. yüzünü toprağa sürüp tanrı’ya hamdeyledi. yola çıkıp bir türk köyüne geldi.
-
nobetten selamlar
-
su bunak silinse sozluk ne kaybeder
-
konstant dayı ve ramo
-
biz burda başlık açarken ispanya 6 yaptı
-
ben michael inci sözlüğün arslanı
-
ölüsü olan bir günnn
-
pedri çıkmasa on atarlardı
-
sözlükte travesti olmaması sorunsalı
-
2005 li türbanlı bakire manita
-
saniyeler ve dakikalar
-
6 0 ne amg
-
finansal köleler bundan ne zevk alıyor
-
dedem rabıta yaparken bi tekme koydum
-
4 aydır ağır depresif yaşıyorum
-
ucan kedi yemek öner la
-
youtube ve instaya girilmiyo
-
en iyi yöntem kestirme yöntemi
-
polis chp il binasını ablukaya almış
-
ucan kedinin osuruk sesi
-
padişahlar neden kardeşlerini boğdurmuş
-
geçenlerde balili bir kıza fitre zekat verdim
-
beyler makatıma bir aparat taktıracam
-
sevgilileriyle sadece öpüşmüş bir kızdan
-
bızı ne lan sızın yemek sıparısınızden huur
-
inci sözlük ve twıtter sayfası cok ayrı dunyada
- / 1